13 Nisan 2013 Cumartesi

Türk Tanımı


Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı bireylerin etnik Türklük tanımı ile kendilerini tanımlamaya çalışmaları abesle iştigaldir. Aynı şekilde etnik kimliklerini öne çıkartarak vatandaşlık bağlamında azınlık olduklarını dile getirmek ve bu nedenle özerklik ve başka kazanımlar peşinde olmak da öylesine absürttür.

Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde 10 binlerce yıldan beri yaşayan ve halen buna devam ettiği söylenen 60'dan çok farklı etnik kökenden gelen insan bulunmaktadır.

Dolayısıyla, Türk denildiğinde, kendine Türk diyen bu renkli mozaik akla gelmelidir. Etnik köken ya da dinsel ögelerle kendini tanımlamaya çalışıp, her seferinde bir duvara toslayanlar değil!

Atatürk bunu en açık ve basit şekliyle ifade etmiş ve tanımlamıştır zaten.

"Ne Mutlu Türküm Diyene!"

Aslında gerçek bu kadar yalın ve açıktır. "Bu tanım değildir" diyenler de fili tanımak için çabalayan gözü bağlı adamlardır.

11 Nisan 2013 Perşembe

PC Satışları Tepetaklak Düşüyor


The Verge'ün haberine bakılırsa 2013'ün ilk çeyreğinde PC satışları (tabletler ve ekranı ayrılabilen cihazlar hariç) %13,9 azalmış. Üstelik 2012'nin son çeyreğindekine (%6,4) göre azalış eğilimi iki kat artmış!

Windows 8'in piyasaya iyi gelmemiş olduğunu belirtiyor aynı yazı.

Olabilir. Bu güne kadar gördüğüm en itici arayüzlü Windows bu sanırım. Kullanım deseniz bir garip olmuş.

Dokunarak kullanılan telefon, tablet gibi cihazlar müthiş bir şekilde yayılıyorlar. Çok kolay kullanılıyorlar. Hantal değiller, depolama için yeterli yerleri var, olmadı bulut bilişim sistemleri imdada yetişiyor. Kullanmak için Power User olmak gerekmiyor. 2 sınıfa giden oğlum da kolayca kullanıyor. 70 yaşındaki babam da eline geçirmiş olduğu Android telefonuyla bu güne kadar klavyesine bile dokunmamış olduğu bilgisayarlara karşı olan korkusunu yenmiş gibi görünüyor.

Durum bu kadar açık. Tablet, telefon gibi akıllı cihazlarımızla bilgisayarla yapabildiğimiz işlerin büyük bir kısmını yapabiliyoruz. Durum bundan ibaretken, Windows bu teknolojiye yetişmekte çok geç kaldı. Windows 8 ile bu gidişe vermeye çalıştığı cevap da bana kalırsa havada kaldı.

Bir diğer tehdit de Google'ın Chrome Book'u gibi son derece ucuz PC'leri ile yavaş yavaş yaklaşıyor. Ultrabook'lar ile Windows dünyasının buna vermeye çalıştığı cevabın da pek tutmadığını düşen PC satışlarına bakarak çıkartmak mümkün. Tabi unutmadan, küresel bir ekonomik yavaşlama yaşamakta olduğumuzu da söylemeli. Ancak PC satışları düşerken dolu dizgin devam eden akıllı mobil cihaz satışları bundan etkilenmemiş gibi görünüyor.

Bakalım bu düşme eğilimi yılın diğer çeyreklerinde düzelecek mi?

5 Nisan 2013 Cuma

Turkcell'den 100 Lira Hediye, Ne Diye?


Turkcell mesaj yolladı dün. Baktım 100 lira "Turkcell'den Herkese 100 TL Hediye" diyor. Oh ne güzel. Ancak altında bir şey olmasın diye endişelenip biraz araştırmak istedim. Turkcell sitesine baktım hemen.


SMS "size özel" sözleri içerdiği için işin içine CRM giriyor diye düşünüyorum. Turkcell benim ve diğer tüm abonelerinin pek çok bilgisine sahip. İşimiz, evimiz nerede, biliyor. Yemek için nereye gidiyoruz, alışverişe nereye, biliyor. Doğal olarak, ne kadar konuşup, ne kadar sms yolluyoruz ve ne kadar İnternet kullanıyoruz onu da biliyor. Daha neler, neler biliyor aklınız şaşar! 

Aklımı kurcalayan şu. Bana özel olan bir teklifin, gerçekten bana özel olması gerekiyor. Oysa, ne sms ne de konuşma için Turkcell'den aldığım 300 dakika ve 300 sms kotalarını dolduramıyorum. 300 GB İnternet kotam ise ayın yarısında doluyor. Bu durumda, benim hiç bir işime yaramayacak bir hediye söz konusu.

Sanırım Turkcell, müşterileri hakkında bildiklerini pek iyi kullanamıyor. Ya da, tam tersi çok iyi kullanıyor. Mesela, bakıyor ses+sms kotalı kullanıcılar içinde kotasını bitirebilen %2 civarında (tamamen atıyorum). "O halde, gazlayın 100 lira hediyeyi şanımız yürüsün!" mü diyor Turkcell üst yönetimi?

Bak sevgili Turkcell, Stalin'in Tavuğu gibi, 15 yıldır müşterin olabilirim ama her an uygun fiyatla İnternet hizmeti sağlayan başka bir şirkete geçebilirim, haberin olsun! Sonra, "Burçak nereye gitti?" diye bana CRM yapma ;)

Güncelleme 08.04.2013:
Kızsak da Turkcell en iyi servis sağlayan telefon operatörü.
İnternet için çabuk bitiyor diye sinirleniyorum ama zaten her ek 1 mb 0,05 lira. Yani 100 MB 5 lira. 300 Mb ek kullansam 15 lira ediyor. Bunlar normal tarifeli İnternet'e göre daha ucuz. Sadece 500 Mb ek İnternet kullanırsam 25 lira ediyor ki onunla 1 Gb alınabiliyor.

Neyse sorun zaten İnternet'in gıdım, gıdım verilmesi. Normal İnternet kullanımımı cepte yapsam rahatça 4 GB psikolojik sınırını geçerim gibi geliyor çünkü şimdiki paketimde kesinlikle video seyretmiyorum. Oysa İnternet'in önemli bir kısmını es geçmek zorunda kalmak hiç de hoş değil. Telefon operatörleri de kendince haklılar daha az masraf ederek aynı karı yapabiliyorsan neden daha fazlasını vermeye uğraşasın ki?   

4 Nisan 2013 Perşembe

Twitter Cards Blogger'a Nasıl Eklenir?


Bilmem haberiniz var mı? Bir süredir Twitter ihtiyaç üzerine eksik kalan özelliklerini tamamlıyor. Bunlardan biri de şöyle: Blogunuzdaki bir yazının linki verildiğinde, ilgili sayfanın özet içeriği yolladığınız iletinin altında görünüyor. Buna Twitter Cards özelliği deniliyor.

İlk çıktığında görmüş ama nasılsa yakında tüm linkleri otomatik olarak verir diye düşündüğümden blogum için bir girişimde bulunmamıştım. Ancak bir türlü otomatik olarak gösterme işini beceremediler. Belki de istemediler kimbilir?

Bir de ben Blogger altyapısını kullandığım için ona uygun kodu bulmam, Blogger'da gerekli değişiklikleri yapmam gerekiyordu.

Bir ara Ömer Şehap ile sohbet ederken bana linkini yolladı.
http://www.codeitpretty.com/2012/09/twitter-cards-for-blogger.html

Ben de oradan yararlanarak yaptım. Çok kolay bir iş değil. Eğer bu işlere biraz yatkın değilseniz zorlanabilirsiniz uyarayım!

Öncelikle Blogger'ınızı hazırlamak gerekiyor bu iş için.
Blogger ayarlar kısmına girin.
Arama Tercihleri Kısmında
Meta Etiketler altında
Açıklamalar var. Onunla ilgili "Düzenle" yazısına tıklayın.
Aşağıdakine benzer bir ekran göreceksiniz.
Oradaki radyo butonunu evet olarak işaretleyin.

Artık yeni bir yazı hazırlarken sağ yan tarafta "Yayın Ayarları" altında "Arama Açıklaması" çıkıyor olmalı onun içerisine yazdığınız yazı ile ilgili Twitter, Google+, Facebook gibi yerlerde çıkmasını istediğiniz kısa içeriği gireceksiniz. Neyse ki sadece Twitter için ek ayarlar yapmanız gerekiyor. Diğer sosyal medya sitelerinde otomatik çıkıyor bu içerik. Fazla uzun yazmayın, uzattığınız kısımlar çıkmayabilir! Buraya normal açıklama gireceksiniz insanlar okusun diye, yoksa arama makinelerine yönelik anahtar kelimeler değil!


Şimdi sıra Şablonunuza gereken eklemeyi yapmaya geldi.

Öncelikle Şablonunuzun yedeğini alın herhangi bir hata yaptığınızda tüm blogunuzun görünümü ve fonksiyonları gidebilir!
Bu işlemden sonra: HTML'yi Düzenle yazan kısıma tıklayın. Açılan pencerede Widget Şablonları Genişlet yazısının yanındaki kutucuğu işaretleyin.
Aşağıdaki kodun içerisindeki "@YOUR-TWITTER-NAME" kısmını kendi twitter kullanıcı adınızla değiştirerek
<head> kodunun altına ancak </head> bitiş kodundan önce istediğiniz bir yere kopyalayın.

<!-- twitter card details -->
<meta content='summary' name='twitter:card'/>
<meta content='@YOUR-TWITTER-NAME' name='twitter:site'/>
<meta expr:content='data:blog.url' name='twitter:url'/>
<meta expr:content='data:blog.pageName' name='twitter:title'/>
<meta expr:content='data:blog.metaDescription' name='twitter:description'/>
<meta expr:content='data:blog.postImageThumbnailUrl' name='twitter:image'/>
<!-- end twitter card details -->

"Şablonu kaydet" düğmesine basın.

Şimdi sıra yaptığınız işi Twitter'da test etmeye ve kaydolmaya geldi.
adresine girin. 
Validate URL's tabına tıklayın

Bir yazınızın url'ini kopyalayıp ilgili kutucuğa yapıştırın. Eğer sorunsuz olarak yanda özet çıkıyorsa işi becerdiniz demektir (daha önce onay almış bir site olduğundan bundan ilerisini göremediğim için resim paylaşamıyorum kusura bakmayın)

Hemen aynı sayfadan Twitter'a başvurup bir süre (5 - 6 güne kadar uzayabiliyor) onay almayı bekleyin.
Mail hesabınıza onay geldikten sonra Twitter Cards'ı kullanabilirsiniz.

Blog yazınızın ilk görselini kare formunda yaparsanız yanlardan kesilip sosyal medya sitelerinde çirkin gözükmez.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Takvim Uygulamasına Proje Yönetimi Eklenir Mi?


Web tabanlı takvim uygulamaları Google, Yahoo, Microsoft gibi firmaların verdiği bedava (bu bedava konusu tartışmalı tabi, çünkü her türlü verinizi ellerine veriyorsunuz. Bunu neden para kazanmak için kullanmasınlar?)  hizmetlerden.


Hepsi birbiri ile yarışıyor ancak hiçbirinin aklına iş programı takip edebilen bir uygulama ile birleştirmek gelmiyor. Oysa takım çalışmalarında böyle bir program da takvime entegre olsa, isteyen kullansa, süreç yönetmek çok daha kolay olacağından pek çok sivil toplum örgütü, girişimci, kobi bayıla bayıla böyle bir özelliği kullanabilir.

Yandex duydun mu? Sen yap öne geç istersen. ;)

28 Mart 2013 Perşembe

Kullandığım Android Programları


Ömer Şehap blogunda bir yazı yayınlayıp beni de Erol Dizdar ile birlikte "MİM"lemiş. Ben de "hakikaten ne kullanıyorum sıklıkla?" diye telefondaki uygulamaların görüntülerini yakaladım. Böylece hakikaten sık kullandıklarımı gözden kaçırmam diye düşünüyorum.

Başlayalım bakalım. Sadece sık kullandıklarımı yazacağım. Yoksa size de yazık, bana da ;)

Appy Geek günlük olarak teknolojik gelişmeleri izlemek için kullandığım programlardan biri. Arada yeni bir şey gelirse uyarıyor. Genellikle bayat haber oluyor ama arada bir, iki kuş tuttuğu da oluyor. Gelen haberleri direkt Twitter'da paylaşıyorum.

Box bulut servisinin uygulaması. Bir ara Android kullanıcılarına 50 GB alan vermişlerdi. Onunla idare ediyorum. Bedava olunca hızı biraz kısıtlı ama olsun.

Chrome web tarayıcı en çok kullandığım program doğal olarak. Facebook ve Twitter uygulamalarını indirmedim. Gerektiğinde onlara da Chrome üzerinden bağlanıyorum.

Foursquare hala neden kullanıyorum bilmiyorum ama lokasyon bazlı sosyal paylaşım zamazingosu hala yüklü işte.

Echolink Amatör telsizcilerin dünya üzerindeki binlerce röle istasyonuna, linkine ve kullanıcılarına ulaşabileceğiniz voip bas konuş uygulaması. Amatör telsizci lisansı olmadan kullanılamıyor!

Gmail en yoğun kullandığım uygulama. Doğrusunu isterseniz daha iyisi çıkana kadar mail hizmetinin kralı olan Gmail'in cepteki sürümü.

Instagram sık kullandığım bir fotoğraf çek, paylaş yazılımı. Dandik bir fotoğrafı uygun filtrelerden geçirip uygun hashtag'ler ile desteklediğinizde bir çok insanın bakıp, like tuşuna bastığı mastürbatif uygulama.

Google Keep, Google'ın oldukça geç çıkarttığı ama işlevsel olarak fena olmayan not alma programı. Evernote falan yüklememiştim bu iyi geldi o yüzden sanırım. Kullanıyorum, evet.

Message Me yeni bir haberleşme programı. Sesli mesaj gönderme özelliği full dubleks voip'e çevrilse sanki daha iyi olacak gibi geliyor. Bir de zamanın birinde mail yollayıp çoktan unutmuş olduğunuz bağlantılarınız programı yüklediklerinde listenizde çıkıyorlar ya acayip oluyor :))


Turkcell İşlemler, Turkcell'in internet hizmetindeki cimriliği nedeniyle son derece sınırlı olan İnternet paketimi (300 mb) kontrol etmek için kullandığım program.

SamyGo Remote, wifi üzerinden televizyonu kumanda ettiğim program. Uzaktan kumandası kaybolduğunda ya da çocuklar kumandaya el koyduklarında televizyon hakimiyetini yeniden kazanma mücadelemde yardımcım. Eşim söz konusu olduğunda işe yaramadığını da belirtmek isterim.

Viber işini oldukça iyi yapan bir voip programı. Bedava konuşma yanında, bedava mesajlaşma imkanı da veriyor. Ailecek severek kullanıyoruz. Ses kalitesi son derece iyi. Bir de görüntülü konuşma ekleseler tadından yenmeyecek.

Evet, sanırım sık ve severek kullandığım Android uygulamaları bu kadar.

MİM'leneceklere gelince:  Bahri Meriç Canlı ve Onur Değerli top sizlerde!

25 Mart 2013 Pazartesi

Türksat Kablo İnternet Garip Tarifeleri


Ülkemizde ilk geniş band İnternet erişimi kablo tv üzerinden başlamıştı. O zamanlar telekom tekeli tüm haberleşme kanallarına sahipti. Aynı zamanda çevirmeli İnternet hizmetini de Türk Telekom veriyordu.

Daha sonra kablo İnternet'in lisans hakkı özel sektöre verildi. Aynı dönemlerde son derece sınırlı sayıda kullanıcı da ADSL ile tanıştı. İki sistem bir süre beraber yollarına devam ettiler.

Birden bire her ne olduysa (!) ADSL'nin yaygınlaştırılmasına ve Kablo İnternetin güdük kalmasına karar verildi sanıyorum. O günden sonra lisans anlaşması ve yatırım yapan firmalar da bir şekilde oyun dışı bırakıldı.

O dönemin çılgın 128 kpbs hızları, bu güne fiber kablolar ile ADSL'de 20 Mbps'a, yine Kablo İnternette de 100 Mbps'a yükseldi.

Serbest rekabet halindeki piyasalardaki olması gereken görünmez el, bizim oligopol piyasasında tamamen farklı işleyerek bir şekilde hala iki sistemin rekabet etmesine izin vermiyor korkarım.

Şu aşağıdaki Kablo İnternet fiyatlandırmasına bir bakın.
Görsel http://www.turksatkablo.com.tr/int-tarifeler.aspx sitesinden alınmıştır.

Dikkat ederseniz hız ayrı, kota ayrı bir değer olarak görülüp ikisinin bileşenleri toplanıp fiyatlandırılmış.

Oysa, ha 10 Mbps, ha 66 Mbps kota 80 GB ise fiyat farklılaştırması yapmanın bir anlamı yok. Birinde daha hızlı dolar kota, diğerinde daha yavaş. Hız ve kota kombinasyonlarının İnternet kullanıcısı için bundan öte bir anlamı yoktur.

100 Mbps'ye 100 GB kotaya 100 lira bayılıp alacak kaç ev kullanıcısı bulabilirsiniz? Aynı şekilde profesyonel kullanıcılar için de hız yeterli gelse de kota sınırı işi bozabilir.

Gerçekten ADSL ile rekabet amaçlansa şimdiki şartlarda; diyelim 10 ya da 20 Mbps hıza kadar 50 Gb adil kullanım, bu limiti aşınca da 1 Mbps hıza düşüp devam edilebilirdi. Bu olmadan, hangi hız kota kombinasyonunu denerseniz deneyin, bunun sınır sevmeyen kullanıcılar için bir anlamı olmayacaktır. Bu arada belli kotadan sonra hızı düşüren teknolojinin ellerinde olmadığına da eminim. TTNET bile yıllar sonra geçebildi o sisteme. Tabi aşılmayacak bir şey değildir bu durum.

Rekabeti önleyici bir takım görünmez eller bu işi engelliyor mu yoksa? Normal şartlarda Rekabet Kurumunun devreye girip gizli bir anlaşma için araştırma yapması gerekir sanırım. Ancak o kanattan da ses çıkmıyor.

Şimdi her iki İnternet servisi (ADSL ve Kablo) fiber altyapıya geçiyor. Hatta Süperonline da kendi fiber altyapısını hızla döşüyor. Kısa süre içerisinde yaygın yüksek hızlı İnternet erişimi mümkün olacak. Yani bildiğiniz 20 Mbps hızlarda ADSL aboneleri interneti kullanmaya başlayacaklar. Büyük ihtimalle sadece hızları kendiliğinden artacak ödedikleri bedeller değişmeyecek.

Hız konusunda kablo kolayca 100 Mbps olabilme avantajına sahipken, garip fiyatlandırma politikası adeta ADSL ile rekabet etmemek üzere kurgulanmış gibi duruyor.

Kablo İnternette acilen belli bir adil kota (sevmiyorum bu terimi) seviyesine kadar son sürat, aştığında da 1 Mbps seviyesine düşen makul fiyatlı bir fiyatlandırma yapılması gerekmektedir.

"Yok, biz tok satıcıyız, böyle devam ederiz!" diye düşünülüyorsa Kablo İnterneti de yakında birilerine satacaklar demektir.

20 Mart 2013 Çarşamba

Android Güncellemeleri Neden Geç Olur?


Android işletim sistemi planlanırken olabildiğince çok üretici işin içerisine dahil olsun, fazlaca ürün üretilmesi hedeflenmiş olacak ki Apple yerine, Microsoft'un iş modeli benimsenmiştir.

Şöyle ki: Apple piyasaya sürmeden önce telefonunu ve içerisindeki işletim sistemini beraber geliştirir. Kimsenin burnunu ürüne sokmasına da izin vermez. Böylece ortaya güncellenmesi gereken 5- 6 adet  telefon kalır. Güncelleme hazır olduğunda geriye doğru tüm telefonlar için uyumluluk sorunları da halledilmiştir. Böylece neredeyse tüm telefonlar aynı anda güncellemeyi alır.

Android'li cihazlara gelince: Geçtiğimiz yıl yayınlanan bir yazıda, geçen yıl 4000 civarında cihaz modeli olduğu tespit edilmişti. Şimdilerde 4500 değişik model olmuştur sanırım.
Görsel Tech Crunch sitesinden alınmıştır.

Bu kadar cihaz olunca güncelleme yapmak zor kimi zaman imkansız hale geliverir. Örneğin aldığımız ucuz (140 TL) bedelli 7 inchlik bir Android işletim sistemli tablet hiç bir zaman güncelleme gelmeyebilir.

Aynı şekilde HTC, Samsung gibi üreticilerin bile göreli olarak ucuz ve eski modelleri güncelleme alamazlar.

Peki neden?

Öncelikle yeni bir sürüm yayınlandığında üreticiler kullandıkları elektronik parçaların üreticilerin yeni sürüme uygun sürücüleri almaları gerekir. Bunun 1, 2 ayı bulduğu olur. Ardından yeni sürümün yeni sürücüler ile o modele uygun olarak çalışacak şekilde derlenip test edilmesi lazımdır. Ardından üreticinin bu modele has kullanıcı ara yüzü de uygun hale getirilip güncellemeye adapte edilir.

Uzun, zahmetli, üstelik de para kazandırmayan bir uğraş. Bu yönü ile üretici yeni modellere mi güç harcasın, yoksa eski modellere mi destek versin ikileminde kalmaktadır. Tabi bir süre sonra yeni ve para kazandıran modeller ile uğraşıp "tekkeyi devam ettirmek" ağır basmaktadır ister istemez.

Operatörlerin sattıkları telefonlar. Bunlarda bir de operatöre uygun hale getirilmiş eklentiler ve özel ayarlar söz konusu olmaktadır. Düşünsenize, markası bile farklı bir sistem için bir de bu tür ıvır zıvırı düzeltmek üretici için nasıl bir yüktür?

Sonuç itibariyle, eskisinden daha iyi optimize edilmiş ve daha iyi çalışan bir yazılım güncellemesini almak Android için uzayıp giden bir acılı süreç haline gelmektedir.

Bunu önlemek için Google elinden geleni yapsa da sistemi değiştirmeden önemli bir ilerleme yapmak güçtür. Örneğin ana sürüme bir şekilde mevcut tüm parça üreticilerinin sürücüleri katılabilir belki ama bu da ana sürümün boyutunu anormal derecede büyüten bir sonuç doğurur.

Yine de bir şekilde Google tarafından bir şekilde çözülmesi gereken en önemli sorunlardan biri bu güncelleme gecikmeleridir.

Çözüm ne? En basitçe Google tarafından ürettirilen cihazlardan alabilirsiniz (Nexus serisi) böylece yaşlanmadan yeni sürümler öncelikle sizin cihazınıza ulaşır.

Bir diğer yöntem de üreticiden bağımsız hale gelerek Cyanogenmod (tüm cihazlara uyumlu değil!) gibi bağımsız girişimlerin ürünü olan romları cihazınıza yüklemektir ki her türlü garantiye "elvada" demenizi gerektirebilir. Ama bir yöntemdir tabi.




11 Mart 2013 Pazartesi

TTNET ve Türk Telekom Adsl Abonelerine Bedava Ev Telefonu Hizmeti Verir Mi?


Geçtiğimiz Cuma günü 25 liraya yakın gelen telefon faturama baktıktan ve ev telefonunu neredeyse hiç kullanmadığım aklıma geldikten sonra, bir Twitter iletisi gönderdim. "Türk Telekom ve TTNET. ADSL kullanıcılarından telefon parası almayı kesseniz ne güzel olur biliyor musunuz! Buna biraz kafa yorun. KİB BYE." şeklindeydi (KİB "Kendine İyi Bak"ın kısaltmasıdır).

Gerçekten ADSL kullanıcılarına yalın internet yani telefon olmadan ADSL aboneliği seçeneği sunuluyor. Ancak ben telefon da dursun istiyorum. ADSL abonelerine promosyon olarak telefon abonelikleri sunulsa üzerine de para alınmasa ev telefonları biraz daha uzun yaşar gibi geliyor bana.

Bu iletiyi gönderdikten sonra yaklaşık 2 saat geçmişti ki TTNET 444 0 375 numaradan beni cep telefonumdan aradı (demek ki, geçtiğimiz görüşmelerde verdiğim numaramı bir yere yazmışlar). Önerimi sistemlerine öneri olarak kaydedip etmemek istediğimi sordular. Tabi ki kaydedin lütfen dedim.

Gerçekleştirebilirler mi bilmem ama öneri öneridir. Tonla alternatif varken ev telefonları için bir şeyler yapsalar fena olmayacak.

Bu arada meşhur ADSL data baseleri diğer operatörlerin elinde dolaşmaya devam ediyor. Yalnız ilginç bir durum var taahhütüm daha 1 sene kadar sürecekken, beni arayıp "bu hafta bitecek aboneliğinizi bizle yenileyin, bedava uydu alıcısı verelim" vb. teklifi yapan robot operatörler türedi. Eskiden olsa, çağrı merkezi elemanlarıyla hoş beş ediyorduk ne güzel.

8 Mart 2013 Cuma

UBUNTU Mobil, TV, Tablet Sürümleri Tutulur mu?


Fotoğraf  http://www.ubuntu.com/devices/phone adresinden alınmıştır.

Sanırım UBUNTU isimli Linux dağıtımının bir süredir deneme amaçlı olarak Android telefon ve tabletlere yüklenen sürümünün dağıtıldığını duymuşsunuzdur.

Ubuntu'yu yıllarca bilgisayarlarımda kullandım. Böyle bir girişimlerinin başarılı olmasını gerçekten isterim. Önlerinde hem avantaj hem de olumsuz bir takım engeller var.

Örneğin Android cihazların binlerce modeli var ve hepsinin kendine özgü uyarlanmış Android sürümleri var. Bu durum üreticileri de işletim sistemi güncelleştirmelerinde zorlayan bir durum. Cihazda kullanılan görüntü işlemcileri, kablosuz iletişim entegreleri, işlemciler gibi bileşenlerin tam olarak desteklenmemesi halinde ciddi uyum sorunları yaşanacaktır. Ama bu sınırlamalar aşılırsa Android'li cihazların bir sonraki işletim sistemi Ubuntu olabilir.

Diğer bir zorluk ise uygulamalar. Uygulama üreticilerinin dikkatini çekebilmek için belli bir sayıda Ubuntu çalıştıran cihaz olması lazım piyasada. Aksi taktirde sadece normal Linux programlarına kalınır ki bu da pek çok popüler uygulamanın (Foursquare, Instagram vb.) bu tür cihazlarda adam gibi çalışmaması anlamına gelecektir.

Televizyon üreticileri de bir şekilde açık kaynak kodu kullanan sisteme yanaşmak istemeyebilirler. Şu kadarını söyleyeyim Linux türevi işletim sistemi kullanan pek çok üretici sadece kendi ürettikleri çevre birimlerini satmak adına sistemlerini kapalı tutabiliyorlar (aptal bir wifi dongle için 140 Lira vermiştim. Oysa piyasada 25 liraya bile wifi dongle var).

Geriye kullanıcıların kendi başlarına Ubuntu yüklemeleri kalıyor. Bu durumda yine baştaki soruna dönüyoruz. Tüm donanım bileşenleri doğru bir şekilde desteklenecekler mi?

Bana göre bu hareket sırf bu donanım bileşenlerinin doğru olarak desteklenememesinden dolayı çuvallayacak. Umarım Canonical mühendisleri beni yanıltırlar ve bu atılımlarında başarılı olurlar.

Bakalım cihaz üreticileri olaya ne derece sıcak bakacaklar? Onları ikna edemezlerse de ilerlemeleri pek mümkün görünmüyor.

Hadi Canonical yanılt beni ne olur!

5 Mart 2013 Salı

TTNET Bana Bir Şey Teklif Etti Ama Ne Teklif Etti Bilmiyor


Az önce 444 1 444 aradı TTNET dedi.

Karşımdaki hanım bana bilgi vereceğini söyledi. "Buyrun" dedim. TTNET şebeke iyileştirme çalışmaları yapıyormuş. Mevcut hızımın 2,5 katına çıkabilecek bir modemi bedava vereceklermiş. Eğer istersem 36 ay taahhüt yapmam gerekiyormuş.

Bir soru sordum:

"Vereceğiniz modemin markası ve modeli nedir?"

"Bir dakika" dedi, yandakilere sordu ama cevap alamamış olmalı ki biraz geveledikten sonra ADSL Modem dedi.

Hanımefendi benim modemin bahsettiğiniz hızı destekliyor. Üstelik bedava vereceğim diyorsunuz ama karşılığında 36 ay taahhüt istiyorsunuz buna "bedava" denmez dedim.

"Bir şey sormak istiyorum, bahsettiğiniz iyileştirme bana en yakın kutuya kadar fiberoptik kablo getirilip kutudan eve de ADSL sinyali gelmesi midir?" dedim.

Cevap olarak bir piyasa araştırması yaptıklarını söyledi. :)))))))))))

Tahminim şundan bahsediyorlardı http://www.ttnet.com.tr/bireysel/internet/ttnetfibernet/Sayfalar/Mevcut-Musterilerimize-Ozel-TTNET-Fibernet.aspx

Teşekkür ettim. Telefonu kapattık.

Tamam, TTNET beni ara hoşbeş edelim. Ancak benim kullandığım modemin hız kapasitesini görebilirsin sevgili TTNET'ciğim. Bir teklifle geleceksen, "gel" diyeceğim, yok ama işime yarayacak bir şey olsun canım. Öptüm baaaay.


Güncelleme 07.03.2013:

TTNET ile bu muhabbet aramızda geçtikten sonra şu hıza bir bakayım dedim.

Eski hızım 8 megabit civarındaydı.

Şu anda ADSL Hızı(Kb/s): 797 / 5877
Yani şebeke iyileştirme çalışmaları hiç de iyi gelmedi benim ADSL'ye :)))


Güncelleme 08.03.2013: Dün TTNET iyileştime çalışmalarına devam etti sanırım.
Evdeki modemin gösterdiği rakamlara bakılırsa neredeyse 20 Megabit hıza çıkmak mümkün. Umarım TTNET başka yerlerde yaptığı gibi bizim hızları da en üst noktalara ek ücret istemeden çeker.

4 Mart 2013 Pazartesi

BES İçin Şirketlere CRM Şart


Bireysel Emeklilik Sistemi devreye girdiğinden bu yana müşteri sıfatımla sistemin içindeyim. "Emeklilik günlerime biraz ek gelir olur" düşüncesiyle ufak tefek de olsa birikim yapmaya çalışıyorum. Sistem kurulurken seminerini falan da düzenlemiştik eski işyerimde (bu belgede 5. sayfaya bakabilirsiniz). İlk ağızdan dinlediğim için hala akımda kalmış yönleri var.

Geçen gün telefonum çaldı, baktım 444 1 666 (ING Emeklilik) arıyor.

Devam etmeden belirteyim; bu şirket ile yıllardır hiç bir olumsuzluk yaşamadım. Gayet memnunum değiştirmeyi falan da düşünmüyorum.

Güzel, telefonu açtım, kendini tanıttı karşıdaki. Bilgi vereceğim, sesinizi kaydediyoruz (buna da ayrıca sinirleniyorum) falan gibi şeyler söyledi. "Buyrun, dinliyorum" dedim. Karşıdaki, "efendim sizin güvenliğiniz için bazı güvenlik soruları ile sizin siz olduğunuzu kontrol etmem lazım" mealinde bir şeyler dedi. İyi de "siz aradınız beni kardeşim" dedim. "Ne bileyim kötü niyetli birileri olmadığınızı?"

Kem küm hık mık etti karşıdaki. Siz bizi arayın isterseniz dedi. Tekrarladım "Siz beni aradınız, ne diyecekseniz deyin!". Bir sonuç alamayınca sinirlendim, kapattım telefonu. İnternet sistemlerinden şikayet yazdım kısaca. Bu tür bir aramanın ne kadar rahatsız edici olduğunu ve tedirgin olduğumu belirttim.

2 gün sonra tekrar aradılar. Bana bilgi vereceklerini daha önce de o nedenle aradıklarını belirttiler. "E verin dinliyorum bilginizi" dedim. Yine güvenlik için bilgi isteyince. "İstemiyorum kardeşim bilgi, milgi ben sisteme İnternetten girip bakıyorum. Sizin bir müşteri takip sisteminiz yok mu?" (CRM) dedim.

Şimdi, bu şirket bana benim ile ilgili bilgi verecek ama beni tanımıyor. Hangi iletişim yollarını tercih ettiğimi bilmiyor. İnternet ile bağlanıp sistemden bilgi alıp almadığımdan haberi yok. Olsa, belki basit bir pop-up ile verecekleri bilgiyi İnternet sistemlerinden verip, telefon ve ucundaki kişiler için yaptıkları masraflardan kurtulacaklar.

Telefon sahtekarlıklarından ne kadar tedirgin olduğumu bilmiyorlar. Neymiş? Bana bilgi vereceklermiş. Şikayetimde "ne bilgisi verecekseniz e-mail ile verin!" dedim. Hala kalkmış telefonda kişisel bilgilerimi sorup duruyorlar. Laf aramızda telefon numaraları 666 ile bitiyor ;) Batıl inançlarım yoktur ama basbayağı şeytanın numarası bu, gel de tedirgin olma! :))

Uğur Özmen hocadan öğrenebilecekleri çok şey var bana kalırsa.

Bu arada bana ne bilgi vereceklerdi hala merak ediyorum. ;)

22 Şubat 2013 Cuma

Aşkın Sorumlusu Beyindir


İnsanlık tarihi boyunca organlar ve olaylar ile ilişkileri söz konusu olduğunda en şanssızı şüphesiz kalptir. İşin kötü yanı bu işlere hala kalp bakıyor sanılıyor.

imaj http://farm3.staticflickr.com/2319/2497978686_675f4a600a.jpg adresinden alınmıştır.

Bu iş nasıl başladı, neden insanlar kalp'i aşk'dan ve ulvi duygulardan sorumlu tuttular? Bir kere yaftalandın mı, gel de bundan kurtul.

Yüzyıllardır kalbin bir pompa olduğu ve vücut için gereken kan dolaşımının en önemli unsuru olduğunu biliyoruz. Daha ilkokulda bile organlarımızı ve fonksiyonlarını öğreniyoruz. Aşk da dahil tüm düşünsel etkinliklerimizin sorumlusu beyin! Ancak iş amatörce bir resimle aşkımızı ifade etmeye gelince hemen bir kalp çizip baş harfleri de içine oturttuk mu oldu size duygularımızın dışa vurumu.

Beni şaşırtan asıl konu; çok daha iyi namzet organlar varken aşktan sorumlu olarak kalbi görmek :)) Popüler kültür işi nerelere getirmiş gerçekten ilginç.

Resim http://www.uncp.edu/home/rwb/lecture_ancient_civ.htm adresinden alınmıştır.

Eski Mısır Tanrılarından Anubis'in elindeki terazinin bir kefesinde ölümün ötesine geçen bir kişinin kalbini diğerinde ise bir kuş tüyünü tartıp, bu kişinin günahlarının ağırlığını saptamaya çalıştığı papirüs görselini hatırlarsınız sanırım. Böylece sadece güncel olanlarda değil, eski inanç sistemlerinde de her şeyden kalbin sorumlu tutulduğunu görebilirsiniz.

Sadece insanların değil, tanrıların yanlış bilmesi garip değil mi kendi yarattıkları organların fonksiyonlarını?

Hayatın anlamını ve nedenini sorgularken, insanlık tarihi için kalbin sorumlu tutulduğu kavramları talihsiz bir çuvallama olarak görüyorum.

20 Şubat 2013 Çarşamba

İnternet Kullanımı Ülkemizde Tarihin En Üst Seviyelerinde


İnternet güzel gelsenize!

Yıllarca İnternet kullanımı artsın, herkes erişebilsin diye benzer lafları çok ettik. Şimdilerde TÜİK'e göre neredeyse iki evden birinde İnternet erişimi var. Büyük şehirlerde ise nüfusun %90'ı düzenli İnternet kullanıyor.

İstatistik ile istediğinizi söyleyebilirsiniz, arkanızda rakamlar olduğundan yemin etseniz başınız ağrımaz. TÜİK rakamlarına bakılırsa acayip İnternet Penetrasyonu (!) var ülkede.

Peki, İnternet ile ne yapıyoruz? Facebook ("Face" diyolla) üzerinde birbirimize kedi resimleri yolluyor, beğeniyoruz. Twitter'da bizi takip edeni, takip edip, özlü sözler (aforizma) paylaşıyoruz. Söyleyenleri çoktan toprağa karışmış olsa da, adamlar yeniden yaşıyorlar bu sayede. Böylece her gün ölüleri görüyoruz, dinliyoruz anlayacağınız. Zombili dizilerin kolay kabul görmesi bundan olmasın? Yılmaz Özdil ve diğer popüler yazarların köşe yazılarını paylaşıp, hayıflanıyoruz memleketin haline. Sanki olanlarda hiç payımız yokmuş gibi.

Özetle, ağzına kadar dolu muhteşem bir bilgi kaynağının içine atlıyoruz ama saçımız bile ıslanmadan çıkıyoruz dışarıya.

Bilgiyi kullanıp yeni bir şeyler üretiyor muyuz?

Süslü özlü lafları hayatımızda kullanıyor muyuz?

Milli Kütüphane var bizim Bahçelievlerin son durağında. Yıllarca yanından geçip yapıya, pencerelerine, kapılarına bakıp içine girip toplantı salonunda bir seminer, gösteri izlemiş olmamız, ondan hakkıyla yararlandığımızı gösterir mi? Alooo, içerisi tıka basa kitap dolu arkadaşım!

Dün bir tanıdıkla konuşuyordum. Bir kitabın özetinin ne kadar uzun olduğundan söz ettik. 40 sayfa okumak bile uzun geliyor bize artık anlayacağınız.

140 harf uzunluğunda yaşamaya başlarsak olacağı budur işte.

İnternet sayesinde çok şey yapabiliriz. Ne "ararsak" bulabiliriz. Kendimizi yeniden yaratabilir, yenilikler üretebiliriz.

Peki biz ne arıyoruz? Gerçeği mi? Kedidir, kedi ;)



19 Şubat 2013 Salı

Linkedin Kuru Kuruya Kutlamamış


Linkedin 200 milyon üyeye ulaştı diye mail ile herkesin iyi yönünü hedefleyen (örneğin: "siz ülkenizdeki ilk 50 bin üyeden birisiniz" gibi) çeşit çeşit şıklık yapmıştı.

Kendi çalışanlarına da birer mini iPad vermişti.

Bunu inceden tiye alan Sunipeyk sitesinde konuyu dile getirmişti.

Adamlar duymuş gibi :))

Neyse bana geldi sizlere de gelmiştir sanırım. Kabul edip bir ay en kral üye statüsünün keyfini sürebilirsiniz.

GÜNCELLEME:
Bedava hediyeyi almak isteyince kredi kartı numarası istiyor uyanıklar! ;) Para almayacaklar ama yolunu yapıyorlar anlayacağınız.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Blogger Yazılarını Yedekleme


Google oldukça büyük ve tüm hizmetlerini bilmek zor. Pek çok hizmetinin içerisinde oluşturmuş olduğunuz verileri yedeklemeniz mümkün.

Eğer siz de Google'da oluşturduğunuz videoları, blog girdilerinden yedek alayım bir yerde dursun diyorsanız Google Takeout servisini kullanmak isteyebilirsiniz.

Ben blogger içeriğimi deneme olsun niyetine yedekledim. Atom uzantılı dosyalar oluşturdu. Belki size de lazım olur.

Blogger'ın yedeğini almak için diğer bir alternatif ise Google Blogger'ın içinde ayarlar kısmına girin. Diğer'i (en altta) seçin. Blogu dışa aktar seçeneğine tıkladığınızda bu defa .xml uzantılı olarak bir yedeğiniz oluyor. Bir newsreader ile yada RSSOWL programıyla okuyabilirsiniz.

13 Şubat 2013 Çarşamba

LED Ampul ve Avantajları


Nesne ve kavramların deklare ettikleri ile gerçekleştirebildikleri çoğu zaman farklı olur.

Mesela, Enkandesant (flamanlı) ampuller ışık ürettiklerini deklare ederler ama aslında tükettikleri enerjinin  yaklaşık %80'ini ısıya çevirirler.

Bu yüksek enerji tüketimi aydınlatmanın gereksiz enerji tüketimi anlamına gelmesi ile sonuçlanmıştır.

Enkandesant ampuller yerine gelen Floresan (tasarruflu) ampuller nispeten daha verimlidirler. 100 Watt'lık bir enkandesant ampul yerine 20-23 Watt'lık bir floresan ampul aynı miktarda ışığı verebilemektedir.

Floresan ampullerin de ciddi bir sorunu vardır. Kırıldıklarında içlerindeki civa açığa çıktığı için eğer ortamdan uzaklaştırılamazsa yaşayanları zehirler. Bozuk olanlar çop alanlarına sağlam olarak ulaşamadıkları için çevreye ciddi miktarda civa yayılmış olur. Floresan ampullerin ışık miktarları kolay kolay azaltılıp çoğaltılamaz.

Bu aralar giderek daha makul bir ışık kaynağı haline gelen Led'ler oldukça tasarruflular. 5 Watt'lık bir led ışık kaynağı 100 Wattlık enkandesant ampulün verdiği ışığı verebilir.

Led ışık kaynakları ilk olarak dolmuşların, taksilerin orasında, burasında aksesuar olarak kullanılarak hayatımıza girmiş olsa da kullanımları ile önemli miktarda enerji tasarrufu yapılabilir.

Led ışık kaynakları yaygın olarak evlerde kullanılan televizyonlarda kendilerini gösteriyorlar. Bu bile önemli enerji tasarrufu demektir.

Şimdilik fiyatları yüksek de olsa yakın zamanda makul fiyatlara düşeceklerini söylemek falcılık olmaz. Renk konusunda da sınırsız imkan bulunması LED ışık kaynaklarını cazip kılar. Aynı zamanda verdikleri ışık miktarı da ayarlanabildiğinden oldukça kullanışlı sayılırlar.

Led ampuller ısınma ile ilgili sorunları olmaz ise uzun süre hizmet verebilirler. Eğer istenirse takılıp unutulacak LED modülleri üretilebilir ama endüstri için bu tercih edilir bir yöntem olacak mıdır zaman gösterecek.

9 Şubat 2013 Cumartesi

Soruya Sorudan Cevap Olmaz


Soruya Sorudan Cevap Olmaz

Sorulan soruya, soru ile
Cevap vermek olmaz.

Dibi delik kaba
Ne koyarsan koy, dolmaz!

Kendini yükseklerde görmek
İyidir amma!

Eşitler arasında
Seviye farkı,
Kafanın içinden
Başka yerde hoş durmaz.

6 Şubat 2013 Çarşamba

Detay Şeytan'da Gizlidir

Sözün aslı bu değil ama çok başarılı bulduğum yukarıdaki reklam filminde Şeytan'da gizlenen detaylar beni benden aldı. 10 numara reklam olmuş :))





3 Şubat 2013 Pazar

Aydınlanma ve Biz


Dostum Berk Yüksel güzel bir yazı yayınlamış blogunda "Aydınlanma Nedir?" Okuyunca yazma isteği uyandırdı, ben de yazdım.

İnsan kendinin farkına vardığı andan itibaren uygarlık oluşturmaya başlamıştır. Geçmişteki imkansızlıklar bu süreci uzatmış, kimi zaman da yeniden başlamak gerekmiştir. İstilalar, bazen de doğa, uygarlığın ilerlemesini durdurmuştur. Aydınlanma da bu duraklama ve yeniden başlamalar yüzünden yamalı bohça gibi olmuştur.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...