felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Haziran 2025 Çarşamba

Kargaşadan Gelen


Yazma merakım biraz tekliyor bu aralar. Biraz Amatör Telsiz, biraz da Yapay Zeka ile yakınlaşma sonucu Youtube üzerinden yayınladığım videolar daha çok zamanımı alıyor. Hakikat üzerine yazmaya başladığım ve ünlü düşünürlerin görüşlerini de içeren yazı bitmeden iki aydan fazla açık kaldı ama nafile bir türlü son dokunuşlarını yapıp yayına veremedim.

Ama son bir iki hafta içerisinde sözlerini yazdığım şarkı için birden fazla versiyon yapıp videolarını bile hazırladım ve yayınladım. Gerçi izlenmediler denilebilecek kadar düşük ilgi çektiler ama olsun ben yaparken çok keyif aldım. 

Kaos ya da kargaşa üzerine yazmakla başladı her şey.

28 Mayıs 2025 tarihinde ilk taslağını yazdım şarkı sözlerinin. Ancak son haline baktığımda anlam ve uyum açısından bu ilk hali hakikaten sadece bir başlangıç. Başlığı bile farklıydı. Son halini aşağıda yazayım o halde.


Kargaşadan Gelen

Hoy hoy hoy oy oyyyy.... (oy oy oy)

Yürüdüğün yol zihninde başlar, sonu belirsiz,

Kimse ulaşmaz, yol ve hareketin kendi hedeftir. (hedef, heee-def)

Hayat bir sır, ne başı ne sonu bilinir,

Sıradan yaşarsan, geride kalan hep boşa gider.

hım hıııım hımmmmm ooooo hey


Hayat bilinmez bir yolculuk, ne önü ne dibi bilinen,

Sıradan faniler gibi geçer, boşa gider geride kalan. (kaaalan)


Eğer anlam katmazsan, hayata bir iz bırakmazsan,

Çabalamazsan, her şey saçma, düzen anlaşılmaz.

Sele kapılmış tahta misali, bata çıka yüzer, (yüüüzer)

Kargaşadan doğar, kargaşada biter.

hey hey hey


Hayat bilinmez bir yolculuk, ne önü ne dibi bilinen,

Sıradan faniler gibi geçer, boşa gider geride kalan. (kaaalan)


Hoy hoy hoy oy oyyyy

Sen geliştikçe çevren yükselir, ışık saçar,

Zihnin doldukça, pırıltılar etrafa taşar.

Enerji artar, karanlıkları aydınlatır,

Entropiye inat, bilginin gücünü kanıtlar.


Hayat bilinmez bir yolculuk, ne önü ne dibi bilinen,

Sıradan faniler gibi geçer, boşa gider geride kalan. (kaaalan)


Geçerken bırak, kalıcı bir eser yarat,

Ağaç kabuğuna isim kazımakla yetinme sakın. (sakın sakın)

Kurumuş gövdeden yont, güzelliği ortaya çıkar, 

İyilikle anıl, hatırlanmaktan çok daha hakikat.


Hayat bilinmez bir yolculuk, ne önü ne dibi bilinen,

Sıradan faniler gibi geçer, boşa gider geride kalan.  (kaaalan, kalan)


Hoy hoy hoy oy oyyyy

Anlam katmazsan, çabalamazsan bu yolda,

Saçma gelir her şey, düzen kaybolur onda.

Sele kapılmış tahta gibi, bata çıka yüzer,

Kargaşadan doğar, kargaşada biter. (biter, biteeeer)


Hoy hoy hoy oy oyyyy

Biter, kargaşadan doğar kargaşaya...

Biter, biter, biter

Dinlemek ve izlemek isterseniz aşağıdaki video linkine tıklayabilirsiniz. 


Sözleri ile oldukça fazla uğraştım ama istediğime yakın bir şeyler karalamayı başardım sanırım.

Hayatın uzun bir yol olduğunu ilk söyleyen ben değilim ama benim söyleyişim de böyle.

Neden Reggae yaptın diyenler olabilir. Heavy Metal de yaptım ama ben bu türü biraz daha çok seviyorum. Türkçe sözlü olanı da böyle olsun istedim.

Sözleri müzik ile buluşturan Suno yapay zekası ama emin olun en güzelini yapmak için çok çabalamak ayarları ile oynamak gerekiyor. Görüntülerin bir kısmı Klingai.com sitesi sayesinde oluşturuldu. Bir kısmı ise stok video (CapCut ile yaptım) Tüm bu platformların bedellerini ödeyerek kullanıyorum. Dolayısıyla içeriklerin telif hakları da bana ait.

Heavy Metal olan versiyon için de bir video yaptım. Onu da dinlemek ve izlemek isterseniz aşağıdaki Youtube linkinden ulaşabilirsiniz.

Bu ikinci şarkının adı ise From Chaos Born onun da sözlerini yazayım:


From Chaos Born

The path you tread begins within your mind, its end foretold,

A fate unique to you, none else its end shall ever hold.

Hey! Path you known hey yeah...


Life’s a journey, its start and end remain unknown,

Live plainly, and a hollow life fades, lost and overthrown.

ooo yeah the journey or rolling of boring life 


If you don’t weave meaning into this long quest,

Or seek its truth with heart in every breath’s behest,

All seems absurd, a tangled order, never clear,

Like driftwood tossed in floods, you sink and rise in fear.

From chaos born, in chaos each breath finds its end, severe.


Life’s a journey, its start and end remain unknown,

Live plainly, and a hollow life fades, lost and overthrown.

ooo yeah the journey or rolling of boring life 


As you grow, your world ascends, it gleams with light,

Your mind, enriched with wisdom, sparks that shine so bright.

Your energy expands, it breaks the dark in fleeting time,

Defying entropy, knowledge glows with strength sublime.


Life’s a journey, its start and end remain unknown,

Live plainly, and a hollow life fades, lost and overthrown.

ooo yeah the journey or rolling of boring life 


As you pass through this world, leave a lasting trace,

Not a name carved on bark, but good that time won’t erase.

From withered wood, carve beauty hidden deep within,

Be known for kindness, more than memory’s fleeting grin.


Life’s a journey, its start and end remain unknown,

Live plainly, and a hollow life fades, lost and overthrown.

ooo yeah the journey or rolling of boring life 


If you don’t weave meaning into this long quest,

Or seek its truth with heart in every breath’s behest,

All seems absurd, a tangled order, never clear,

Like driftwood tossed in floods, you sink and rise in fear.

From chaos born, in chaos each breath finds its end, severe.


Life’s a journey, its start and end remain unknown,

Live plainly, and a hollow life fades, lost and overthrown.

ooo yeah the journey or rolling of boring life 

life, life, life

İşte böyle. Düşünüyorum da şu teknoloji 70'li 80'li yıllarda elimde olsaymış ne Boney M ne de Milli Vanilli kalırmış geçmediğim (Neden böyle dediğimi anlayan anlar anlamayanlar geçen sene vefat eden Alman müzik yapımcısı ve söz yazarı Frank Farian'ın hayatını araştırabilir ya da aşağıdaki dipnota göz atabilir(*). Bu arada o dönemde ilk müzik sentezleyiciler müthiş verimlilik sağlamıştı. Özellikle 80'ler hem pop hem de rock müzik piyasasının en hareketli dönemleriydi. Şimdi az da olsa eğitilmiş dinleyici kulağımla o dönemlerde elektronik müziğin ne müthiş bir etki sağladığını daha iyi anlıyorum.

Yaşadığımız ise çok acayip bir dönem. Şarkı yapmak için biraz bilgisayar biraz da İnternet okur yazarlığı yetiyor. Ben en azından kendi yazdığım sözler ile biraz daha farklı bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Zorla eşe dosta dinlettim mi de benden iyisi yok :)))

(*) Frank Farian, müzik dünyasında şaibelerin merkezinde yer almasının temel nedeni, özellikle Milli Vanilli grubuyla ilgili ortaya çıkan lip-sync skandalıdır. Farian, bu grupta yer alan Rob Pilatus ve Fabrice Morvan'ı sadece yüz olarak kullanarak, gerçek vokalleri stüdyoda başka müzisyenlerin seslendirdiğini itiraf etmiştir. 1990'da bu durum kamuoyuna açıklanınca, Milli Vanilli'nin 1989'da kazandığı "En İyi Yeni Sanatçı" Grammy Ödülü geri alınmış ve ABD'de çok sayıda tüketici dolandırıcılığı davası açılmıştır. Bu olay, sanatçıların sahte performanslarla başarı elde ettiği algısını yaratarak güven sorunlarına yol açmıştı.

Ayrıca, Farian'ın Boney M. gibi gruplarda da benzer bir yaklaşım sergilediği, örneğin Bobby Farrell'in canlı performanslarda beceriksizce dudak oynattığı ancak şarkıları kendisinin seslendirmediği durumlar da tartışma yaratmıştır. Bu yöntemler, müzik endüstrisinde etik tartışmaları ve yapay başarıların nasıl pazarlandığı konusundaki şüpheleri artırmıştır. Farian'ın ticari başarı odaklı bu stratejileri, onun dehası kadar tartışmalı bir figür olmasına neden olmuştur.


14 Mart 2025 Cuma

VITRIOL

VITRIOL: Visita Interiora Terræ Rectificando Invenies Occultum Lapidem

Dünyanın derinliklerini (içini) ziyaret et, damıtırken (arıtırken) gizli taşı (felsefe taşı’nı) bulacaksın.

Biraz simyacılardan biraz da benzeri ezoterik öğretilerden kalan bir sembolik sözdür. Ne söylediğinden çok derin manası kafaları çalıştırmak için altında pek çok şey gizler.

5 Şubat 2025 Çarşamba

Hakikatin Peşinde


Şiir yazıp, yapay zeka ile beste yapmayı sevdim. Yazdıklarım iyi oluyor mu bilmiyorum ama kendimce bir tür cahil cesareti ile sürdürüyorum. Bu arada yapay zeka kavramı doğru gelmiyor bana. Zeka bence organik bir olgu. Zamanla değişebilir diye düşünüyorum. Zira düğmesine basınca kapanan bir alet bu. Evdeki televizyondan, tost makinesinden farklı değil. Peki bu farkı ne yaratabilir?

2 Kasım 2024 Cumartesi

Hafıza ve Kimlik: İnsanı İnsan Yapan Nedir?

İnsan nedir? Nasıl olmuş da farkındalık kazanmış? Peki bu farkındalık ne kadar değerli? Hafızamız olmadan bir değerimiz var mı?

Henüz genetik bilimindeki tüm gelişmelere rağmen tam olarak insan neden kendinin farkında? Neden nereden geldim, nereye gidiyorum gibi hayatın anlamına ilişkin sorular soruyor? Böyle sorulara tatmin edici cevap veremiyoruz. Kafamızın içindeki nöron ağı nasıl olup da hem hafıza hem de işlemci olarak çalışabiliyor? Ya da nasıl oluyor da organlarımızın fonksiyonlarını tam olarak anlamakta zorlanıyoruz?

27 Ekim 2024 Pazar

Zamanın Sonu: Ölüm ve Varoluş

Genellikle ölüm korkusu ya da endişesi ile yaşarız. Büyük olasılıkla bu, yaşadığımız sürece, bir gün geldiğinde öleceğimizi bilmemizden kaynaklanıyor. 

Kimilerine göre, ölmemizin nedeni doğmamızdır. "Doğduğumuz anda ölmeye başlarız" düşüncesi, felsefede uzun bir geçmişe sahip olan ve hala güncelliğini koruyan bir konudur. Bu düşünce, insanın varoluşunu, zamanı, yaşamın anlamını ve ölüme karşı tutumunu anlamamıza yardımcı olabilir. İnsan doğuma ve ölüme karşı bir seçeneğe sahip olmasa da kısa sayılabilecek bir yaşama ve pek çok seçeneğe sahiptir. Bu yaşamı hiç bir şey yapmadan da tamamlayabilir. Dünyayı değiştirecek ve etkisini nesiller boyu bırakabilecek bir hayatı dolu dolu da yaşayabilir.

16 Ağustos 2024 Cuma

Acıya Son Mu, Hayata İhanet Mi? Ötanazi Üzerine Düşünceler

Ötanazi nedir?

Ötanazi, dayanılmaz acı ve çile çeken bir kişinin, kendi isteği veya yakınlarının talebi üzerine, acı çekmesini önlemek amacıyla yaşamına son verilmesi anlamına gelir. Başka bir deyişle, bir kişinin yaşamı, tıbbi yöntemlerle kasıtlı olarak sonlandırılır.

Ötanazi insan için bir haktır. Ancak pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de yasal olarak bir kişi ötanazi ile yaşamına son veremez.

30 Temmuz 2024 Salı

Sonsuz Gençlik: Bir Kâbus mu, Bir Cennet mi?

Ölüm, bir organizmayı ayakta tutan tüm biyolojik işlevlerin geri döndürülemez bir şekilde sona ermesidir. Oldukça yalın bu tanımı biraz daha detaylandıralım: Vücudun temel fonksiyonları olan merkezi sinir sistemi, dolaşım sistemi ve solunum sisteminin geri dönüşümsüz olarak kaybıdır. Ölümden bir süre sonra tüm doku ve hücreler kademeli olarak canlılıklarını yitirir. Beyin sapı dahil olmak üzere beynin işlevi geri döndürülemez bir şekilde son bulur. Kan dolaşımı durunca hücreler için gereken oksijen, besin dağıtımı durduğundan hücreler enerji üretemez, hücrelerin içerisinde ortaya çıkan atıkları uzaklaştıramaz. Daha da önemlisi bakterilerin çoğalmasını kontrol altında tutan savunma sistemi de kapandığından vücut savunmasız kalır. 

27 Şubat 2024 Salı

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma düğmesine basarsanız açılır. Bu bir gerçektir. Tabii kumandanın pili yoksa açılmaz ya da televizyon bozuksa açılmaz. Dolayısıyla gerçek de duruma göre farklı olabilir. Ancak gerçek kavramı söz konusu olduğunda somut ya da objektif bazı oluşlardan söz ediyor olduğumuz açıktır. 

27 Ocak 2024 Cumartesi

Entropi Nedir?

Aklımda entropi hakkında yaman sorular var.

  • Entropi nedir? 
  • Neden entropi var? 
  • Entropinin nedeni evrenin Big Bang ile genişlemiş olması mıdır? 
  • Entropi yüzünden zamanla tüm madde en küçük bileşenlerine kadar ayrılacak mıdır?
  • En önemlisi: İyi kebapçılar zamanla kalitelerini entropi yüzünden mi bozar?

11 Ocak 2024 Perşembe

Sezgi

Sezgi, gerçeği dolaysız olarak kavrama, bilinçli bir düşünme ve yargıya varma süreci olmaksızın doğrudan, aracısız bilgiye ulaşma yetisi olarak tanımlanabilir. Felsefede, sezgi kavramı farklı anlamlar ve önemler taşımıştır. Örneğin, Descartes ve Kant sezgiyi akılsal bir yeti olarak görürken, Bergson sezgiyi felsefenin yöntemi ve hayatı kavramanın yolu olarak savunmuştur. İslam felsefesinde ise sezgi (hads) kasıt gütmeden edinilen bilgi türü olarak tanımlanmıştır.

8 Ocak 2024 Pazartesi

Ütopya ve Distopya


Ütopya, gerçekleşmesi imkansız veya çok zor olan ideal toplum tasarımıdır. Ütopya kavramı ilk olarak Thomas More’un 1516 yılında yazdığı Utopia adlı kitabında kullanılmıştır. Bu kitapta More, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi değerlere dayanan hayali bir ada ülkesini anlatmıştır. Ütopya örnekleri arasında Platon’un Devlet, Campanella’nın Güneş Ülkesi, Bacon’un Yeni Atlantis gibi eserler sayılabilir. Bu eserlerde yazarlar, kendi dönemlerinin sorunlarına karşı ideal veya eleştirel toplum tasarımları sunmuşlardır. Ütopya, edebiyatın yanı sıra felsefe, siyaset, sosyoloji ve ekonomi gibi alanlarda da önemli bir kavramdır. Ütopya, insanların daha iyi bir dünya hayal etmelerine ve bu hayali gerçekleştirmek için çaba göstermelerine olanak sağlar. Ütopya, aynı zamanda mevcut toplumun eksikliklerini ve çelişkilerini ortaya koyar. Ütopya, hem bir ümit hem de bir eleştiri aracıdır. 

1 Ocak 2024 Pazartesi

Eklektik Felsefe

Eklektik, farklı felsefi veya sanatsal sistemlerden alınan unsurların yeni bir sistem içinde yeniden kullanılması anlamına gelir. Eklektik kelimesi, Fransızca eclectique sözcüğünden Türkçe’ye geçmiştir. Fransızca sözcük ise Eski Yunanca eklektikós (seçici, seçmeci) sözcüğünden alıntıdır.

31 Aralık 2023 Pazar

Yepyeni Biri Olmak İçin 365 Gün Yeter

İnsan vücudu sürekli olarak yenilenmektedir. Vücudumuzda bulunan hücrelerin her birinin farklı bir ömrü vardır. Bazı hücreler çok hızlı yenilenirken, bazıları çok yavaş yenilenir. Örneğin, cilt hücrelerinin ömrü yaklaşık 28 gündür, yani her 28 günde bir ölü cilt hücreleri dökülür ve yerine yenileri gelir. Kırmızı kan hücrelerinin ömrü ise yaklaşık 120 gündür. Beyin hücrelerinin ise yenilenme yeteneği sınırlıdır.

28 Aralık 2023 Perşembe

Paradigma Kayması

Paradigmanın İflası kavram olarak hep dikkatimi çekmiştir. Öncelikle çok gösterişli bir başlıktır. Ancak içi dolu mudur? Ortaya atıldığı dönemden bu yana geçen zamanda neler olmuştur? Dönemin projeksiyonu ve ortaya konulan öngörüler ne derece gerçekleşmiştir? Bunları cevaplayacak değilim. Ama en azından ne olduğunu anlamaya çalışmak isterim.

21 Aralık 2023 Perşembe

Dualite ve Diyalektik Kavramları


Dualite Nedir?

Dualite, Türkçede “ikilik”, “ikilem”, “ikileme”, “ikili denge” gibi çeşitli biçimlerde kullanılan ve doğadaki, evrendeki karşıtlık ve birbirini tamamlayıcılık ilkesini ifade eden genel bir terimdir. Dualite kavramı felsefede, matematikte, fizikte ve diğer bilim dallarında farklı anlamlar taşır. Felsefede dualizm, varlığın iki temel unsurdan oluştuğunu savunan akımdır. Dualite, bir şeyin iki zıt yönü veya iki karşıt unsurun bir arada bulunması anlamına gelir.

18 Aralık 2023 Pazartesi

Rıza Tevfik Bölükbaşı

Rıza Tevfik Bölükbaşı ismini ilk defa İstanbul'da oyuncu Zeki Alasya'nın verdiği bir konferansta duydum. Yirmi yıl kadar önceydi. Oyuncu olarak tanıdığımız birinden böyle bir hazırlık izlemek pek keyifli olmuştu. Zeki Alasya, konferansında Rıza Tevfik hakkında anlatmaya çalışacağım bazı detaylara değinmiş, iyisiyle kötüsüyle bir insan olarak ele aldığı bu adamın hayatını dinleyenlere aktarmıştı.

3 Eylül 2023 Pazar

Mağara Alegorisi ve Kavanozdaki Beyin

Platon'un Mağara Alegorisi

Bir grup insan, doğumlarından itibaren bir mağaranın içinde zincirlerle bağlanmış olarak yaşamaktadır. Bu insanların yüzleri mağaranın duvarına dönüktür ve duvara yansıyan gölgeler onların görüp algılayabildikleri tek gerçektir. Mağaranın girişinde ise bir ateş yakılmıştır ve bu ateş, arkadan geçen nesnelerin gölgelerini duvara yansıtmaktadır. Mahkumlara göre dünya, görüp yorumladıkları ve bu nesnelerin ne olduğunu anlamaya çalıştıkları duvardaki gölgelerden ibarettir. Güvenli ve verileni kabul eden bu yaklaşım mahkumların hayatını kolaylaştırmaktadır.

27 Aralık 2021 Pazartesi

Seçimler ve İnsanlık

Yaptığımız seçimler geleceğimizi önemli ölçüde etkileyebilir. Bu konuda insanların özgür iradesine güvenmek ise beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Zira eğitilmemiş bir irade kolayca etkilenebilir. Basit sebep sonuç ilişkilerini kuramayan insanlar olabilir. Örneğin, buz ince ise gölün üzerinde yürümek tehlikelidir. Ancak buzun kalınlığı kolayca göz ardı edilebilecek bir konudur. Kazalar hep böyle göz ardı etmeler yüzünden gerçekleşir. Beyin algıladığı ve çevresinde gerçekleşen her şeyi dikkate alabilecek işlem gücüne sahip değildir. Bu nedenle pek çok şeyi  göz ardı edebilir. Bazan dikkatimizden kaçan, yola atlayan bir küçük çocuk ya da yaklaşan bir tren olabilir. Bu kabul edilmesi gereken ve yapılan işin niteliğine göre her zaman uyanık olmayı gerektiren bir durumdur. Kimi zaman önemsiz kimi zaman da hayati sonuçların ortaya çıkması yapısal bir problemimizdir. Sadece insanlarda değil hayvanlarda da durum aynıdır. Çok susadığı için timsah dolu bir su birikintisine yaklaşan hayvan gibi. Yakalanma ihtimali kolayca göz ardı edilebilir. 

Adalet ve hukuk gibi kavramlar doğamızda yoktur. Doğamızda ağırlıklı olarak, hayatta kalmak ve neslimizi sürdürmek vardır. Küçük insan topluluklarında bu çok önemli değildir. Birlikte hayatta kalmak ve üremek kolaydır. Güçlü iseniz gruptaki gıcık kaptığınız ferdi punduna getirip öldürürsünüz. Kimse sizi yargılayıp cezalandıramaz. Sıradaki şanssız olmayı kim ister ki? İnsan toplulukları büyüse de temeldeki bu yapısal durum değişmez. Yani kimse adalet ve eşitlik istemez. Böyle olunca bu toplumsal düzen sürdürülemez gibi gelir. Oysa öyle değildir. Nesiller boyu adaletsiz bir sistem sürebilir. Ancak yine bu düzenin yöneten açısından sürdürülebilir olması için bir adalet ihtiyacı doğar. Yönetici kendisine dokunulmasın diye bir iyi, kötü bir adalet düzenini kurar. Dikkat ederseniz tepedeki kendi üstünlüğünün devam edebilmesi için bir düzen kurmuştur. Adalet ve hukuk böylece kötünün iyisi olarak sisteme entegre olur. Genellikle inanç sistemi de buna gereken desteği verir. Bir de bakarsınız ki, inanç sistemi "öldürme, çalma, sabret, itaat et" gibi emirler ile hayatınıza girmiş. Şaşırtıcı olmayarak yöneten de sırtını inanç sistemine dayayabilir. Hatta inanç sistemin bir parçası olur. Firavunların yaşayan tanrılar haline gelmesi gibi. Hukuk, adalet ve inanç olmasa yöneten sınıfı yok etmek ve yerini almak son derece kolay olur. Firavun Akhenaton ya da IV. Amenhotep inanç sisteminde devrimci bir değişiklik yapmış ancak ölümü sonrasında oğlu Tutankhamun eski inanç sistemine geri dönmüştür. Hikayesi oldukça ilginçtir. Çok tanrılı din yerine tek tanrılı bir dinin daha iyi olacağını düşünmüştür. Belki de tek tanrılı dinlerin yayılmasına neden olmuştur (Museviliğin doğuşu bu tek tanrılı inanca bağlanır).  Firavun Akhenaton mevcut dinsel yapının, kendisi öldükten sonra onu tarihten silmeye çalışarak izlerini yok edecek bir güce dönüşeceğini öngörememiştir. 

Daha kötü bir yönetsel kaza da yakın tarihte Çar ve ailesinin başına gelmiştir. 


16-17 Temmuz 1918 gecesi Çar II. Nikolay, Çariçe Aleksandra, kızları Olga, Tatyana, Anastasia, Maria, oğulları Aleksey, aile doktoru Yevgeniy Botkin, halayık Aloiziy Trupp, Çariçe'nin hizmetkarı Anna Demidova ve aşçı İvan Haritonov hapsedildikleri evin bodrumunda kurşuna dizilerek öldürüldüler. Cesetler terk edilmiş bir maden ocağında yakıldıktan sonra yakınlardaki ormanlık araziye gömüldü. 

17 Temmuz 1998'de yapılan devlet töreniyle ailesiyle birlikte St. Peter ve Paul Katedrali'nde defnedildi. Çar ailesi, 2000 yılında Rus Ortodoks Kilisesi tarafından Aziz ilan edildi. 2008 yılında, Rusya Yüksek Mahkemesi Çar ailesinin öldürülmesinin haksız siyasi baskılar sonucu olduğuna, dolayısıyla siyasi cinayete kurban gittiklerine karar verdi ve itibarlarının iade edilmesini kararlaştırdı (Fotoğraf ve alıntı metni Wikipedia). Dini desteğin geç kalması bu durumda görüleceği gibi istenmeyen sonuçlar doğurabilmektedir.

Böyle örnekler çoğaltılabilir. Burada önemli olan, insanın binlerce yıl içerisinde yapısal olarak fazla değişmeden kalmış olmasıdır. Yani insanı kolayca pek çok şeye inandırmak mümkündür. Mesela dünyanın yuvarlak olduğu kolayca kanıtlanabilirken, düz olduğuna inanan çok sayıda insan bulunmaktadır. 

Günümüzde bilgiye erişim son derece kolaydır. Ancak bu durum insanları daha akıllı yapmamaktadır. Örneğin Latin alfabesindeki rakamlar Arap alfabesinden alınmıştır. Zira Latin alfabesinde daha önce harflerden oluşturulan Romen Rakamları kullanırdı. Peki, derinlerde kalan ancak unutulmayan bu bilgi geniş kesimler tarafından biliniyor mu? Muzip biri denemiş ve Twitter'da Amerikan okullarında Arap Rakamları öğretilsin mi diye bir çoktan seçmeli oylama yapmış. Oylamaya katılanların %57'si hayır oyu vermiş. Doğru tahmin ettiniz, 5 ve 7 rakamları da Arap alfabesinden alınan rakamlar!


Bir toplumun başarısı yetkin insanların öncülük yapmasından kaynaklanır. Yetkin olmayan insanlar sistemde görev alacak olursa, sistem kolayca garipleşip kötüleşebilir. Devletteki devam böyledir. Yönetenlerden bağımsız olarak iyi çalışan bir sistem mükemmel olmasa da zamanla düzeltilebilir. Ancak kötü çalışan bir sistemin de sürdürülebilir olması mümkündür. İyi bir şekilde yaşamak biraz da insanlara bağlı olduğundan bu amaca kimi toplumlar ulaşır, kimileri ise ulaşamaz. En azından bulunduğumuz tarihte durum bu. Geleceğin neler getireceğini ise yapısal olarak mağara insanı beynine sahip nesillerimiz yaşayıp, görecekler.

17 Haziran 2021 Perşembe

İnanç ve Kabullenme

İnsan zihni oldukça ilginçtir. Beyin içinde esir olduğu kapalı ortamda duyu organlarından gelen verileri işler ve kendi gerçekliğini yaratır. Bu gerçeklik hepimize aynı şekilde mi görünür?

Örneğin hepimiz kahvenin kokusunu biliriz. Burnumuz içerisindeki hücreler koku moleküllerini alarak bunlara ilişkin veriyi beyne iletir. Kahvenin o keskin ve güçlü kokusunu tanırız. Beynimiz kahve koktuğuna ilişkin algıyı oluşturur. Ancak herkes aynı kokuyu aynı şekilde mi algılıyor? Bir kişi belki de kahve kokusunu sülfür dioksit olarak algılıyor ve bunu harika bir kahve kokusu olarak kendi gerçekliğine yansıtıyor. Bir başkası ise yanık şeker kokusu olarak algılıyor ve kendi gerçekliğine yine harika kahve kokusu olarak yansıtıyor, olabilir. Hepimiz gerçekte ne algılıyor olsak da genel bilgilerin etkisi ile tamamen farklı kokular algılıyor olsak da kendi gerçekliğimizde oluşturduğumuz aynı koku mudur? 

Bunun böyle olduğuna dair hiç bir deney olmayabilir benimki tamamen bir varsayım. Belki de hepimiz gerçekliği birebir aynı algılıyoruz.

Benzer genetik yapılara sahip olduğumuzdan hepimizin koku alırken benzer şekilde algıladığımız ve kendi gerçekliğimize oturttuğumuz düşüncesi akla daha yatkın. Yine de ilginç bir inceleme alanı.

Sözün özü, kapalı kutudaki beynimizin nasıl işleyip de dünyayı anladığını tam olarak bilemiyoruz. Yine de kavramları ele alabiliyoruz. Bilim ile gerçekleri ortaya çıkartmaya çalışıyoruz. Bu güzel. Gelelim konumuza.

İki Kardeş Kavram: İnanç ve Kabullenme

İnanç, gerçekte kesin olan bir şeyin kanıtlanması için somut olgular olsun veya olmasın bir kişinin zihninde oluşan duruma verilen isimdir (1). İnanç hayatı kolaylaştırır. Belki de bu nedenle tüm canlılar inaç (dini kastetmiyorum) sahibi olabilirler.

Gerçek bir öyküyü hatırlayalım

1924 yılında Tokyo Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde görev yapan Prof. Dr. Hidesaburo Ueno, küçük bir köpek yavrusu buldu. Profesör Ueno, köpeğe Japonca'da "sekizinci" anlamına gelen Haçiko adını koydu(2). Haçiko dostu profesörün hep yanında olmak istiyordu. Ancak Profesör onu işyerine götürmüyordu. Köpek dostunu tren istasyonunun kapısının önünde bekler geldiğinde de birlikte eve dönerlerdi. Ne yazık ki Profesör bir akşam işten dönemedi. Şansız bir şekilde hayatını kaybetmişti. Haçiko bu durumu kabullenmedi. Hayatının sonuna kadar dostunu akşamları dönüş saatinde karşılamak için istasyonun kapısında bekledi. 

İşte gerçek hayattan alınma bu öyküdeki sevimli dostumuz, arkadaşı Profesörün akşam işten geliş saatinde trenden inip geleceğine inanmıştı. Bunu benzer genetik yapıya sahip hayvanların da bizler gibi duygulara sahip olabileceklerini ve inanç kavramının ne kadar kuvvetli olabileceğini gösterebilmek için anlattım. Çevresindeki hayvanlar ile iletişim içerisinde olan ya da evinde bir evcil hayvan besleyenler onların da insanlar gibi duygulara sahip olduklarını daha kolay anlayabilirler.

Kabullenmek ise bir olguyu ya da düşünceyi kavramak ve benimsemektir. Popüler terimle içselleştirmektir. İçerisinde farkındalık vardır. 

İnanç bir kavramın gerçek olsun ya da olmasın var olduğunu kabullenmektir. İşin ilginç yanı inanmadan da kabullenmek mümkündür. Yani bir dini inanca sahip olmasanız da, bir inancı kabullenebilirsiniz. Yani o inançla ilgili çok yüzeysel bilginiz olsa da onu kabullenebilirsiniz. Kabullenme bilgisizlik ile bir arada olduğunda biraz da cahillik ile birleşirse bilmediğiniz bir konuda düşünceler üretmek işten değildir.  

Bir dine inanmayıp, zorunda kalarak ya da çıkar için kabullenmek mümkündür. İşte eğer kötü niyetlilerse bu kabullenmişler dini kendi amaçları için her şekilde kullanıp değiştirebilirler.   

Platon Devlet isimli eserinin beşinci kitabında, bilginin inancın bir çeşidi olmadığını söyler. Ona göre bilginin gücü inancınkinden çok farklıdır (3).

Bilgi, geleceğimizi aydınlatsın!

Kaynaklar:

1) İnanç, https://www.wikiwand.com/tr/%C4%B0nan%C3%A7

2) Haçiko, https://www.wikiwand.com/tr/Hachik%C5%8D 

3) Platon’da ‘Doğru İnanç ve Tekilleşme (Individuation)’ Olarak Bilgi, Theodore SCALTSAS https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/629303

1 Haziran 2020 Pazartesi

Kapitalizm Dürtüsel Midir?


Soluk Alamıyorum!

Ekonomi başlangıç derslerinde ihtiyaçların sınırsız, kaynakların ise sınırlı olduğu söylenir.
İnsan hep daha fazlasını ister. Öyle ki yaşamını sürdürebileceğinden de fazlasına sahip olsa durmak bilmez. Hep daha çoğunu elde etmek için uğraşır. Bu durum mantık ile açıklaması zor bir davranış şeklidir. İnsan gereğinden fazlasını neden ister ki? Refah içerisinde yaşayan bireyin sınırlı olan yaşam zamanını daha çok keyif alabileceği şeyler yerine daha çok kazanmaya iten neden ne olabilir? İlkel şartlara alışmış beynimizin derinliklerinde işleyen bir sistem yeni bir şeyler elde ettikçe mutluluk hormonu salgılıyor olabilir mi? Belki de bu durum harcayamayacak kadar çok şeye sahip insanların daha çok kazanmak için uğraşıp durmalarını sağlayan dürtüsel bir sistemdir.
Dilerseniz evlerimizde birlikte yaşadığımız sevimli minik canlılardan biri olan kedilerin davranışlarını gözlemleyelim. Kediler evin her yanındaki eşyalarına sürtünüp kokularını bırakarak işaretlerler. Bu diğer kedilere ben buradayım ve bu bölge benim demenin kedice bir yoludur. Kedi bıkmak bilmeksizin sürekli bu davranışını yeniler. Bölgesi olarak işaretlediği yere yaklaşan tanımadığı başka kedilere tıslar, bağırır kimi zaman da saldırır ve oradan yabancıları uzak tutar. Çok uzaktan akraba olsak da kedilerin bu davranışı bana özel mülkiyet kavramını hatırlatır. Toprakları sahiplenip, başkalarını uzak tutarak koruyan atalarımızın bundan pek farkı yok gibi. Dünyanın istediğimiz yerinde istediğimiz kadar kalmak ve dilediğimizde başımızı alıp gitmek varken, görece küçük bir alanı yurt edinip kalmak belki de özgür irade ile alınan bir karar değil de, dürtüseldir. Dağın eteklerine yerleşip, ilerideki düzlükte tarım yapan birini düşünün. Ona "Biri" diyelim. Biri bu bölgeden kısa süreliğine uzaklara gittiğinde de ev dediği yeri özler. Geri dönmek için istek duyar. Biri yurt edindiği bu yere döndüğü zaman da mutlu olur. Bu durum ilkel dediğimiz tarih öncesinden kalma olan beynimizin, güvende hissetmek için bizi alet ettiğinin bir göstergesi olabilir.

Kapitalizmin fikir babası sayılan Adam Smith ünlü kitabı "Ulusların Zenginliği"nde bu ekonomik düşünce sistemi ve pratiğini "Doğal Özgürlüğün Sistemi" olarak adlandırmıştır. Belki de o da bunun insanın doğasından gelen dürtülerle böyle bir ekonomik sistemin dürtüsel olduğunu vurgulamıştı.
Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler şeklinde sloganlaştırılan liberal düzen bu sınırsızlığı geçmişte doğru kullanamamıştır. Örneğin göz alabildiğine uzanan tarım alanlarını işleyebilmek için insan gücüne ihtiyaç duyan Yeni Dünya gemilere istiflediği insanları köle olarak bu yeni topraklara taşırken kendini bunun doğru olduğuna inandırmıştır. Bunda Kapitalizm'in hiç mi etkisi yoktur? Tabi vardır. Mülkiyet kavramının çerçevesini genişletmekte ne sakınca vardır ki? Bu durum vicdanları rahatsız ettiğinde ise ortadan kalkmamış dönüşmüştür sadece. Günümüzde hala daha iyi hayat şartları için gönüllü olarak bir yerden başka bir yere göçmek çok da farklı değildir. Bulunduğunuz yerde kaybedecek bir şeyiniz kalmadıysa en azından karnınızı doyurmak ve bir barınma yerine sahip olabilmek için göç etmek, istiflenerek gemilerle Yeni Dünya'ya taşınmaktan çok da farklı değildir. Savaş nedeniyle Suriye'den kaçan insanların durumu çok yakın bir örnektir. Üstelik Kapitalist sistem artık satın alıp pek çok sorunla karşılaşmak yerine kiralamanın daha sıkıntısız olduğu noktasına gelmiştir. İnsanlar gönüllü olarak kendilerini, beyinlerini kiralamaktadırlar. Karın tokluğuna ve göreli olarak biraz daha iyi barınma şartlarına karşılık çok sayıda iş gücü bulabilmek sistemi ister istemez besleyecektir. Buraya kadar hepsi insanın dürtüsel olarak sürüklenip kapıldığı bir sistem söz konusu. Şartların dengesiz olarak dağılması çok da sıkıntı yaratmaz. Zira sistem size bir gün çok daha iyi şartlarda yaşayabileceğiniz kapıyı açık tutar. Pastanın tamamına yakın olan kısmını elinde tutan azınlık bir gün onlar kadar iyi durumda olma umudu taşıyan insanlar tarafından rahatsız edilmeden yaşayıp gider.

Zaman zaman bu rüya halinden uyanmalar yaşanır. Yakın zamanda yaşadığımız Amerika'daki ırkçılık karşıtı protestoları böyle durumlardandır. Adalet anlayışında karşılaşılan çarpıklık, kitleleri silkip ayaklanmalarına ve sistemin adaletli işlemesi için hareketlenmelerine neden olabilir. Organize olmayan insanları yönlendirmek ise kolaydır. Provokasyon ile protestoları yağma hareketlerine çevirmek çok kolay olduğundan bunun kullanıldığını görmek kimseyi şaşırtmaz. 
İşin garip yanı genetik olarak insanların birbirine çok yakın oldukları gerçeğinin ortada durmasıdır.  İnsanın deri rengi kahverenginin tonlarıdır. Bir tek insan ırkı vardır. Ufak farkları büyüterek Irkçılık yapmak ise bilinçli bir tercihtir. Bunda Kapitalizmin etkisini yadsımak mümkün değildir. Diğer ideolojilerde de durum farklı sonuçlar vermemiştir aslında. İş gelip, dediklerini güçle kabul ettirmeye dayandığında, Kominizim de oldukça kötü bir sınav vermiştir. "İzm"ler insan düşünceleridir. İnsan düşüncesi kaynaklı sistemlerin dürtülerden etkilenmemesi mümkün değildir. 

Ahlak konusunda fazlaca düşünmüş olan Immanuel Kant "evrensel bir ödev ahlakı var" noktasına ulaşmıştır. Buna göre, insan izleyen kimse olmasa da doğru davranmalıdır. Örneğin, biri cüzdanını yere düşürdü mü, ödev ahlakı gereğince onu kimse alıp, cebine koymamalıdır. Cüzdanı düşüren farkına varıp, geçtiği yolları takip ettiğinde cüzdanını bulabilmelidir. Olmayacak bir şey değil, ama oldukça zor, değil mi? Kant insanların özde iyi oldukları kabullenip, yola çıkmıştır. Oysa iyi insanlar olduğu gibi kötü insanlar da vardır. Hatta kimse saf iyi ya da saf kötü değildir. İçinde yaşadığı aile, toplum ve genetik geçmişi büyük oranda kişideki iyi-kötü karışımını şekillendirir. Büyüklerinden ve çevresinden, kendini bildiğinden beri ırkçı davranışlar görüp, öğrenen biri erişkin olduğunda, ırkçı eğilimlere sahip olabilir. Yine de yakın çevresinde örnek bir ebeveyn olarak nitelenebilir. Aynen Kant'ın bahsettiği savaşta insan öldürmeyi kahramanlık olarak gören toplumsal ahlak, Irkçılığı da normal bir davranış kalıbı olarak benimseyebilir. Eğer siz de özgür irade yoktur diye düşünüyorsanız, bireyin ırkçı bir toplumda, diğeri olarak gördüğü kimselere saldırgan davranışlar göstermesini beklersiniz. Oysa, kimi zaman öyle olmayanların da bulunmasını beklemek gerekir. Aksi taktirde, insan ırkının daha insancıl bir geleceğe gitmeyeceği kötümserliği akılları ele geçirecektir.
İyi ya da kötü, Kapitalizm ekonomik olarak başarılı olduğu sürece, dürtüsel olsun ya da olmasın sürecektir. Ancak herkes için dayanılmaz bir hal aldığı zaman, ihtiyaçlar yönünde değişebilir ya da yerini başka bir sisteme bırakabilir. Sadece bir kaç insan öyle istiyor diye değil. 

Kargaşadan Gelen

Yazma merakım biraz tekliyor bu aralar. Biraz Amatör Telsiz, biraz da Yapay Zeka ile yakınlaşma sonucu Youtube üzerinden yayınladığım videol...