teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Eylül 2013 Pazartesi

Düşünen Bilgisayarlar Karbon Bazlı Mı Olacak?

Kendimi bildiğimde, lambalı elektronik cihazların son dönemiydi. Ardından germanyumlu transistörler ve hemen ardından silikon transistör, entegre devreler ve işlemciler sahne aldılar. Geçtiğimiz günlerde ise grafen ile silikondan çok daha hızlı elektronik devreler yapılabileceği ortaya çıktı. Böylece, karbon bazlı elektronik daha da akıllı cihazların yapılmasına neden olabilir.

Merhaba,

Kendi işimizi makinelere yaptırmaya başlamamızla birlikte, aynı işleri bıkmadan, usanmadan yapan makineler ürettik. Dokuma tezgahlarından aynı desenleri elde edebilmek için tasarlanan mekanik yapılar, günümüzdeki bilgisayarların atalarıydı. Mekanik bilgisayarlar son derece karmaşık olmalarına ve yapılmaları güç olmasına rağmen, sanayi devriminden teknoloji devrimine ulaşmamızda önemli etkileri oldu. Elektron tüpleri ile ilk bilgisayarlar yapıldığında, kapladıkları alan inanılmaz büyüklükteydi. Enerji ihtiyaçları çok fazlaydı. Taşınabilirlik gibi bir özellik, hayal edilmesi güç bir lükstü. Yarı iletkenlerin sahneye çıkmasıyla elektronik devreler küçüldü. Germanyum transistörler, lambalı elektroniği tarihe gömdü ama kendisi de fazla uzun süre yerini koruyamadı. Silikon transistörler, üretimi daha kolay ve kullanışlı olduğundan günümüze kadar geldiler. Şimdilerde tüm elektronik cihazlarımızda silikon bazlı yarı iletken devreler çalışıyor. Dokuma tezgahlarını mekanik bilgisayarlar ile donatan mühendisler, silikon devrelerin becerdiği işleri görseler küçük dillerini yutarlardı.

Ancak, silikon devrelerin de sınırlarına geldik. Artık daha küçük ve hızlı çalışan mantık devreleri yapabileceğimiz bir malzemeye ihtiyacımız var. Bizlerin de yapı taşı olan karbon esaslı grafen bu sorunun cevabı olabilir. Tek atom kalınlığında, balpeteği dizilimli, grafen hem hız konusunda rakipsiz, hem de çok daha küçük alanda çalışacak mikro işlemcilerin yapılmasına neden olabilecek bir kapıyı açacak gibi görülüyor.

Şimdilerde ceplerimizde taşıdığımız akıllı cihazlar, son olarak 8 çekirdekli bilgi işlem canavarları haline geldiler. Ancak çalışmaları için halen çok enerji gerekiyor. Grefen ile yapılacak olan bilgisayarlar gelecekte çok daha az tüketerek daha büyük ve hızlı işlemci güçleri sunacak. Belki de bizim yerimize çalışan ve düşünen makineler üretebileceğiz. Peki, hızla artan nüfuzumuza karşı, bizim yerimize çalışan bir şeyler üretmek konusunda ki müthiş çabamız biraz garip değil mi?

İnsan daha çoğunu yapabilmek ve daha fazlasını öğrenmek konusunda gerilmiş bir yay gibi. Uygarlık tarihi boyunca üst üste biriktirdiği bilgileri artık akıllı cihazlar sayesinde yanında taşıyabiliyor. Cebinizdeki telefon İnternet erişimi sayesinde uygarlık tarihi boyunca elde ettiğimiz bilgiyi yanınızda taşımanızı sağlıyor. Kütüphanelerde geçen uzun ve zahmetli araştırmalar yapmak yerine, cebimizde taşıdığımız ekranlı cihaz aradığımız cevapları bir anda gözümüzün önüne getirebiliyor. Bu ne büyük bir imkandır, farkında mıyız? İlk çağ filozofları neden ve sonuç ilişkileri üzerine kafa patlatırken, ellerinde bu tür aygıtlar olsaydı, kim bilir ne ürünler ortaya çıkardı.

Bilgi, onu kullandığımızda büyük bir güç verir. Daha da önemlisi, üzerine yeni bilgiler koyduğumuzda sonraki basamaklara tırmanmak da kolaylaşır. Taşımakta olduğumuz akıllı cihazlar, artık sadece haberleşmeye yaramıyor. Onunla sosyalleşebiliyor, uygarlık tarihimiz boyunca biriktirdiğimiz bilgiye ulaşabiliyor, daha da önemlisi Facebook'da durum güncellemesi yapabiliyoruz. Mesela geçenlerde bir medyatik ünlümüz Twitter mesajında, gazilere rahmet diledi. Bilgi denizinde yaşarken ve gelişen teknolojiden, insanlık tarihindeki teknolojik zıplamalardan bahsederken, aradaki uçurumun da farkında olabilmemiz için çok güzel bir örnek öyle değil mi?

Bilgiye nasıl erişeceğimizi ve onu nasıl kullanabileceğimizi bilmeden, akıllı cihazlara sahip olmak da bir çözüm değil anlaşılan. Yine de, biz istesek de, istemesek de teknolojik gelişim nedeniyle insanlık, adeta bayır aşağı inen çığ gibi. Siz, hiç bir şeyden haberdar olmayan bir birey de olsanız, çığ sizi içinde inanılmaz bir hızla yuvarlanan buz taneciği gibi bir yerden başka bir yere taşıyıveriyor. Bu yüzden siz, sahip olduğunuz akıllı cihazdan daha çok düşünmek ve farkında olmak, kendinizi bilmek zorundasınız. Günümüz insanının laneti de bu olsa gerek. Teknolojinin ürünlerinden daha ileride ol ki, elindeki akıllı cihazı sen kullan, o seni yürüyen bir zombiye çevirmesin.

Gözlerinizin, elimizdeki akıllı cihazın ekranına takılıp kalmadığı, bilgiyi, gelişmek ve daha fazlasını yapabilmek için kullandığımız, daha güzel bir dünyada yaşayabilmek dileğiyle, iyi günler dilerim.

3 Şubat 2013 Pazar

Aydınlanma ve Biz


Dostum Berk Yüksel güzel bir yazı yayınlamış blogunda "Aydınlanma Nedir?" Okuyunca yazma isteği uyandırdı, ben de yazdım.

İnsan kendinin farkına vardığı andan itibaren uygarlık oluşturmaya başlamıştır. Geçmişteki imkansızlıklar bu süreci uzatmış, kimi zaman da yeniden başlamak gerekmiştir. İstilalar, bazen de doğa, uygarlığın ilerlemesini durdurmuştur. Aydınlanma da bu duraklama ve yeniden başlamalar yüzünden yamalı bohça gibi olmuştur.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Teknoloji Tehlikeli mi?



Değişim, insanda ister istemez şüphe uyandıran bir kavram. Oysa hayatın doğal süreci değişimi kaçınılmaz kılan bir yapıya sahip. Var olan durumu (statüko) korumak, bilinen ve kontrollü şartlar içerisinde kalmak yanıltıcı bir güvende olma hissi verebilir. Peki çevredeki tüm şartlar değişmesine rağmen biz değişimden uzak durabilir miyiz?

Uzatmaya gerek yok değişim biz istesek de, istemesek de bizi bulur ve değiştirir. Zaten gelişmenin ilk adımı da değişimdir. Eğer değişime ayak uydurabilir ve bunu kendiniz için avantajlı bir hale getirebilirseniz gelişirsiniz.

Sanırım, bu kadar laf oyunu yeter.

Sizce Hangisi Tehdit?
Teknoloji mi? Yoksa bunu doğru kullanmayan anlayış mı?

Hızlı bir ilerleme eğilimine sahip olan teknolojinin, yaşantımız üzerinde yaptığı değişiklikler genellikle olumlu. Geçmişte fazla zaman alan, yoğun emek isteyen pek çok iş, gelişmiş teknoloji sayesinde artık daha kolay yapılıyor.

Doğru ellerde kullanılan teknoloji sayesinde daha güvenli ve güzel bir yaşam sürmemiz mümkün. Yanlış kullanım ise tam tersi sonuçlar yaratabilir. Ekmek bıçağı gibi, birini yaralamaya da yarayabilir, ekmek kesmeye de.

Doğru kullanımla, teknoloji sayesinde suçların önlenmesi ve suçluların ortaya çıkartılması daha kolaydır. Örneğin trafik kameraları sayesinde trafik suçlarının tespiti ve cezalandırılması sürecinde durum budur. Çok daha az insan gücü ile otomatik tespit edilen trafik suçları kolayca cezalandırılabilmektedir. Bu durum her an tetikte durup kameralara yakalanmak korkusu yerine, basitçe trafik kurallarına uyarak, trafik suçu işlenmesinde ciddi azalmalara neden olabileceği gibi işlenen suçların cezalandırılması yoluyla ciddi bir gelir girdisine de neden olabilir. Her iki sonuç da olumlu olarak değerlendirilebilir.

Suçluların izlenmesi ve yakalanması için kullanılabilecek MOBESE kameraları da önemli ölçüde faydalı bir sonuç silsilesi doğurabilecektir. Yüz tanıma ve benzeri biometrik yöntemlerle birleştirilmesi halindeyse çok daha aktif bir izleme ve suç önleme görevi pekala bu tür sistemleri daha etkin kılabilir.

Son zamanlarda gündemde olan izleme ve dinleme söylentileri ise işin rengini biraz değiştiriyor. Potansiyel suçların önlenmesi amacıyla yapılan bazı teknolojik dinleme ve izleme çalışmaları medyada yer alıp toplumun çeşitli kesimlerini rahatsız etmeye başlamış gibi görünüyor. Kuşkusuz dinleme ve izleme türünde istihbarat faaliyetlerini yapan makamların ve bu makamlar üzerinde yönetim erkine sahip olanların gerçekleştirilen çalışmaları objektif ve kişisel değer yargılarından arınmış olarak yapmaları gerekiyor. Aksi taktirde bu konuda toplumsal tepkinin giderek buyümesi kaçınılmaz olacak gibi görülüyor.

Bu tür haberler ve kamuoyunun ilgisinden dolayı toplumdaki rahatsızlık giderek daha belirgin ve ilginç bir hale geliyor. İlginçlik şu şekilde kendini gösteriyor. Geçenlerde bir TV'de, yolda, 20'li yaşlarda bir genci çevirip soruyorlar. "-Telefonunuzun dinlendiğini düşünüyor musunuz?" diye. Genç, emin bir şekilde "evet dinleniyorum" diyor. "Neden dinlendiğinizi düşünüyorsunuz?" sorusuna ise anlamlı bir cevap veremiyor gencimiz. Aynı şekilde haber programında dinlendiği hatta telefonu açık değilken bile bunun gerçekleştirildiği düşüncesiyle, mahrem kalabilmek için cep telefonunu gazete kağıdına sarıp buzdolabının buzluğuna (neden buzluğa bilmiyorum, alt bölme de aynı etkiyi yapabilir oysa) hapseden bir kişi böylece Faraday kafesi etkisi sağlayıp istediği gibi mahrem kalabileceğini gösteriyordu.

Görüleceği gibi, toplumsal bir paranoya dalgası bu haftanın gündemini meşgul edecek gibi duruyor. Ancak asıl sorunu hiç gözden kaçırmamak lazım hangisi sıradan vatandaşı tehdit ediyor? Teknoloji mi? Anlayış mı?

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...