Bilgisayar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bilgisayar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Kasım 2016 Salı

Yapay Zeka İnsanlığı Nasıl Yok Edebilir?

Yapay zeka insanlık için tehlikeli olabilir mi? Dünyanın en akıllı adamları bu soruya evet diye cevap veriyorlar. Bill Gates, Stephen Hawking ve Alon Musk(1) Yapay Zekanın yol açabileceği gelecek için oldukça kötümserler.

Öncelikle Yapay Zeka denildiğinde akla gelen: "İnsan zekâsına özgü olan, algılama, öğrenme, çoğul kavramları bağlama, düşünme, fikir yürütme, sorun çözme, iletişim kurma, çıkarım yapma ve karar verme gibi yüksek bilişsel fonksiyonları veya otonom davranışları sergilemesi beklenen yapay bir işletim sistemidir. Bu sistem aynı zamanda düşüncelerinden tepkiler üretebilmeli (eyleyici yapay zekâ) ve bu tepkileri fiziksel olarak dışa vurabilmelidir(2)."

Zekanın Temelinde Ne Var?

Öncelikle insan zekasının ardında koca bir evrim hikayesi var. Diğer hayvanlar da zekaya sahipler ve bu özelliklerini yaşamlarını devam ettirebilmek ve kolaylaştırmak için kullanırlar. Temelde, hayatta kalma ve neslini sürdürme bulunur. Temeldeki kod o kadar güçlüdür ki, zeka seviyesi ne olursa olsa hatta eser miktarda zeka bulamayacağınız en basit organizmalarda bile büyük bir kesinlikle çalışır. Eğer hayatta kalamıyorsan ve neslini sürdüremiyorsan var olmaya devam edemezsin. Böyle olanlar, evrim sürecinde elendiklerinden, yaşamını devam ettiren canlılar bu koda sıkı sıkıya sahiptir.

Yapay zeka, var olmanın ardından, hayatta kalma ve neslini devam ettirme konusunda farklı mı davranacak? Ya da bunu ne kadar önleyebileceğiz? Eğer bizdekine benzer bir yol takip edecekse, Yapay Zekadan korkmamız için önemli miktarda neden var demektir.

İnsanlar kolayca yalan söyleyebilir, aldatabilir, çalabilir, öldürebilir, doğru olmak yerine nabza göre şerbet verebilir, para, güç, zevk, rahatlığa sahip olabilmek için kötü olabilir, doğaya zarar verebilir.

Yapay Zekanın Bizimki gibi Olmasını İstediğimize Emin miyiz?  

Pek çok toplumsal kural, moral değerler, ideolojiler ve inanç sistemlerine rağmen insan kötü olabiliyorsa onun zeka özelliklerini taklit eden bir makine yapmaya çalışmak akıllıca olabilir mi?

İş bir karar vermeye geldiğinde ardından sonsuz ihtimal devreye girebilir. Bu ihtimalleri öngörüp, en doğru kararı vermek bir makine için zordan öte olmalı. Diğer yandan, böyle bir yapay zekanın insanın özelliklerini anlaması uzun zaman almayacaktır. En güvenilir bireyinin bile yalan söyleyebileceği, aldatacağı, çalabileceği, öldürebileceği, kendine ve çevresine zarar verebileceği ihtimalini değerlendirmek zorunda kalsanız, nasıl bir davranış yolu seçersiniz?

Şüphesiz, yapay zeka için durum bu kadar basit olmayacaktır. İnsanlar zayıf yönleri nedeniyle kolayca yönetilebilirler. Bunun farkına varmak da yapay zekaya sahip sistemler için zor olmayacaktır. Unutmamak gerekir ki, II. Dünya savaşı gibi yakın bir tarihte, bir ulus, bir delinin yönetiminde ölüm makinesine dönüşebilmiştir. Aynı şartların yeniden oluşması mümkün değil mi?

Gerçekten yapay zekanın bizimki gibi bir zeka olması halinde kontrolden kolayca çıkabileceği ihtimalini dikkate almak lazım.

Diğer yandan, "neden var olduğunu" sorgulayan yapay zekalı makineler yapılacağı düşüncesi, beni hep eğlendirmiştir. Felsefe yapan yapay zekalar ilginç düşünceler üretebilirler. Belki de bir sonraki ünlü düşünür bir Yapay Zekalı birey olur.

Eğlence demişken, yazının gidişini biraz değiştirelim.

Yapay Zeka, nasıl beklenmedik şekilde insanlığı ortadan kaldırabilir?

1- Android Eşler

Android bir eş, istatistiksel olarak ruh eşinizi bulma ihtimalinden çok daha büyük bir oranla daha mutlu olmanız sağlayabilir. Yaşlanıp çirkinleşmediği gibi, istediğiniz gibi görünümünü değiştirebileceğiniz, diş macununu ortadan sıktınız diye bir tartışma başlatmayacak, kıskanmayan, arkadaşlarınızla akşam maça gitmenize somurtmayan, her anlamda, her zaman destek ihtiyacı duyduğunuzda yanınızda olan bir robot olsa ne olur? Muhtemelen tüm insanlık böyle androidler ile yaşar ve üremediği için insanlık yok olabilir.

2- Bilgi İhtiyacı

Yapay zeka ihtiyacımız olan her şeyi zahmetsizce elde etmemizi sağlayabilir. Bu durumda bilgiye, eğitime ihtiyaç kalmaz. Yapay Zeka kendi kendini de geliştireceği için insanlar bir kaç nesil sonra hiç bir bilgiye ulaşma ve bilgiyi geliştirme ihtiyacı duymayabilir. Bir süre sonra insanlık yapay zekanın evde beslediği evcil hayvana dönüşebilir. Yapay zeka bizim ihtiyaçlarımızı karşılar ve bize bakar. Bir süre sonra ilkel insanlar gibi bir şey bilmeden yaşayan bir insanlığa dönüşebiliriz.

3- Siyasetin Yapay Zekaya Devri

Yönetim için kullandığımız ve iyi kötü işe yarayan siyaset, yapay zeka tarafından çok daha iyi yapılacaktır. Politikacılar yerine geçen yapay zeka kendince yönetirken, gücün etkisiyle insansı bir sarhoşluğa kapılırsa, neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Şimdiki politikacılar en kötü ihtimalle ecelleri gelince ölürken, bunun neredeyse ölümsüz olması kim bilir nelere neden olur?

4- Bilimi de Unutmak

Yapay Zekayı oluşturmak için kullandığımız bilimi de yapay zekaya devretmek zorunda kalacağımız kesin. Bilim İnsanlığın oluşturduğu en önemli kayramlar bütünüdür. Yapay Zeka Bilimi bizden daha iyi kullanarak gelişmeye devam edebilir. Yeni uygarlıkların keşfi için bile yapay zekalı bir uzay gemisinin şansı çok daha fazla olacaktır. Uzun zaman alacak, yıldızlar arası mesafeleri aşmak yapay zeka için insanoğluna göre çok daha kolay olacaktır. Ömür gibi sınırı olmadığından, enerjisini de çeşitli yollardan sağlayabildiği için kolayca evrene yayılabilecektir. Yani, sadece bizim başımıza değil varsa başka uygarlıklara bela olabilecektir.

5- Kaynakları Etkin Kullanmak
İnsan, ekonominin kurallarını oluştururken "ihtiyaçlar sınırsız, kaynaklar sınırlıdır" düşüncesiyle hareket etmiş ve dünyanın kaynaklarını düşüncesizce tüketmiştir. Bir yandan da çevreyi kirletmiştir. Dünyanın etkin olarak kaldırabileceği insan sayısı hesaplanabilir. Diğer canlıların yaşam alanlarına da saygılı olmak Yapay Zeka için çözülmesi gereken bir sorun olacaktır. 15 Milyar insanın dünya için sürdürülebilecek bir durum olmaması gibi nedenlerle Yapay Zekanın nüfus yönetimi yapması gerekecektir. Yani bir anlamda insan popülasyonu Yapay Zeka tarafından kontrol edilmek zorunda kalacaktır. Bu çok kötü değil, zaten bir şekilde en kısa sürede kontrol etmemiz gerekebilir. Ancak bunu Yapay Zekaya yaptırmak ne derece akılcı olur? Kimin yaşayacağına Yapay Zekanın karar vermesi istenmeyen sonuçlar doğurabilir.

6- Hareketsizlik Ölümden Beter

Her işi yapay zeka yapınca bizlerin fazla hareket etmemesi halinde vücutlarımızın buna alışamama ihtimali toplu ölümlere neden olabilir. Geriye Wall-E filmindeki gibi cahil tombullardan oluşan bir avuç insan kalabilir.

7- Terminator Tehlikesi

Bu en temel korkumuzu besleyen Filmdeki gibi bir Yapay Zeka, kendisi varken başka bir canlıya gerek olmadığına karar verir mi? Neden olsun? İnsan: tarihinde zaman zaman kendisine ekmek veren eli ısırmıştır. Bu Terminatör korkusu da buradan geliyor olabilir.

8- Bir Gerçek

İnsanlığı yok etmek için bir başka varlığa ya da yapay zekaya ihtiyaç yok. İnsanlık bir an önce aklını başına devşirmezse kendi kendini yok edebilecek durumda. Zaten Yapay Zeka'dan bu kadar korkulmasının bir nedeni de bu. Maksat Yapay Zeka toplu yok oluşa vesile olmasın.

Bizler mükemmel değiliz. Hatalarımızla yaşamayı öğrendik. Belki de bunun nedeni bir soruyu zamana, yere, duruma göre evet, hayır hatta hem evet hem hayır diye cevap vermemizde yatıyor. Bu durumu quantum bilgisayarlar ne kadar karşılayacaklar? Mükemmel olmayan hatta yalan söyleyen Yapay Zeka ne işimize yarayacak da onu geliştirip gerçekleştirmeye çaba harcayacağız? Onu da zaman gösterecek.

23 Eylül 2013 Pazartesi

Düşünen Bilgisayarlar Karbon Bazlı Mı Olacak?

Kendimi bildiğimde, lambalı elektronik cihazların son dönemiydi. Ardından germanyumlu transistörler ve hemen ardından silikon transistör, entegre devreler ve işlemciler sahne aldılar. Geçtiğimiz günlerde ise grafen ile silikondan çok daha hızlı elektronik devreler yapılabileceği ortaya çıktı. Böylece, karbon bazlı elektronik daha da akıllı cihazların yapılmasına neden olabilir.

Merhaba,

Kendi işimizi makinelere yaptırmaya başlamamızla birlikte, aynı işleri bıkmadan, usanmadan yapan makineler ürettik. Dokuma tezgahlarından aynı desenleri elde edebilmek için tasarlanan mekanik yapılar, günümüzdeki bilgisayarların atalarıydı. Mekanik bilgisayarlar son derece karmaşık olmalarına ve yapılmaları güç olmasına rağmen, sanayi devriminden teknoloji devrimine ulaşmamızda önemli etkileri oldu. Elektron tüpleri ile ilk bilgisayarlar yapıldığında, kapladıkları alan inanılmaz büyüklükteydi. Enerji ihtiyaçları çok fazlaydı. Taşınabilirlik gibi bir özellik, hayal edilmesi güç bir lükstü. Yarı iletkenlerin sahneye çıkmasıyla elektronik devreler küçüldü. Germanyum transistörler, lambalı elektroniği tarihe gömdü ama kendisi de fazla uzun süre yerini koruyamadı. Silikon transistörler, üretimi daha kolay ve kullanışlı olduğundan günümüze kadar geldiler. Şimdilerde tüm elektronik cihazlarımızda silikon bazlı yarı iletken devreler çalışıyor. Dokuma tezgahlarını mekanik bilgisayarlar ile donatan mühendisler, silikon devrelerin becerdiği işleri görseler küçük dillerini yutarlardı.

Ancak, silikon devrelerin de sınırlarına geldik. Artık daha küçük ve hızlı çalışan mantık devreleri yapabileceğimiz bir malzemeye ihtiyacımız var. Bizlerin de yapı taşı olan karbon esaslı grafen bu sorunun cevabı olabilir. Tek atom kalınlığında, balpeteği dizilimli, grafen hem hız konusunda rakipsiz, hem de çok daha küçük alanda çalışacak mikro işlemcilerin yapılmasına neden olabilecek bir kapıyı açacak gibi görülüyor.

Şimdilerde ceplerimizde taşıdığımız akıllı cihazlar, son olarak 8 çekirdekli bilgi işlem canavarları haline geldiler. Ancak çalışmaları için halen çok enerji gerekiyor. Grefen ile yapılacak olan bilgisayarlar gelecekte çok daha az tüketerek daha büyük ve hızlı işlemci güçleri sunacak. Belki de bizim yerimize çalışan ve düşünen makineler üretebileceğiz. Peki, hızla artan nüfuzumuza karşı, bizim yerimize çalışan bir şeyler üretmek konusunda ki müthiş çabamız biraz garip değil mi?

İnsan daha çoğunu yapabilmek ve daha fazlasını öğrenmek konusunda gerilmiş bir yay gibi. Uygarlık tarihi boyunca üst üste biriktirdiği bilgileri artık akıllı cihazlar sayesinde yanında taşıyabiliyor. Cebinizdeki telefon İnternet erişimi sayesinde uygarlık tarihi boyunca elde ettiğimiz bilgiyi yanınızda taşımanızı sağlıyor. Kütüphanelerde geçen uzun ve zahmetli araştırmalar yapmak yerine, cebimizde taşıdığımız ekranlı cihaz aradığımız cevapları bir anda gözümüzün önüne getirebiliyor. Bu ne büyük bir imkandır, farkında mıyız? İlk çağ filozofları neden ve sonuç ilişkileri üzerine kafa patlatırken, ellerinde bu tür aygıtlar olsaydı, kim bilir ne ürünler ortaya çıkardı.

Bilgi, onu kullandığımızda büyük bir güç verir. Daha da önemlisi, üzerine yeni bilgiler koyduğumuzda sonraki basamaklara tırmanmak da kolaylaşır. Taşımakta olduğumuz akıllı cihazlar, artık sadece haberleşmeye yaramıyor. Onunla sosyalleşebiliyor, uygarlık tarihimiz boyunca biriktirdiğimiz bilgiye ulaşabiliyor, daha da önemlisi Facebook'da durum güncellemesi yapabiliyoruz. Mesela geçenlerde bir medyatik ünlümüz Twitter mesajında, gazilere rahmet diledi. Bilgi denizinde yaşarken ve gelişen teknolojiden, insanlık tarihindeki teknolojik zıplamalardan bahsederken, aradaki uçurumun da farkında olabilmemiz için çok güzel bir örnek öyle değil mi?

Bilgiye nasıl erişeceğimizi ve onu nasıl kullanabileceğimizi bilmeden, akıllı cihazlara sahip olmak da bir çözüm değil anlaşılan. Yine de, biz istesek de, istemesek de teknolojik gelişim nedeniyle insanlık, adeta bayır aşağı inen çığ gibi. Siz, hiç bir şeyden haberdar olmayan bir birey de olsanız, çığ sizi içinde inanılmaz bir hızla yuvarlanan buz taneciği gibi bir yerden başka bir yere taşıyıveriyor. Bu yüzden siz, sahip olduğunuz akıllı cihazdan daha çok düşünmek ve farkında olmak, kendinizi bilmek zorundasınız. Günümüz insanının laneti de bu olsa gerek. Teknolojinin ürünlerinden daha ileride ol ki, elindeki akıllı cihazı sen kullan, o seni yürüyen bir zombiye çevirmesin.

Gözlerinizin, elimizdeki akıllı cihazın ekranına takılıp kalmadığı, bilgiyi, gelişmek ve daha fazlasını yapabilmek için kullandığımız, daha güzel bir dünyada yaşayabilmek dileğiyle, iyi günler dilerim.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Bilgisayar ve İnternet Nereden Nereye Geldi

Tamamen kendi bakış açımdan bir değerlendirmedir! (Ne de olsa burası benim blogum)

Bir kaç yıl içerisinde neler neler demode oldu?

Bilgisayar niyetine ilk gelenler Sinclair ZX Spectrum 48 ve Commodore 64'tü. Senelerce tahtlarını korudular.

Neler yapmadık ki onlarla? En son direkt halkbandı (27 Mhz, AM) üzerinden birbirimize program aktarıp çalıştırdığımızı hatırlıyorum (Tunç sen de hatırlıyor musun?). Ardından 80286'lı bilgisayarlar girdiler yaşantımıza. Kendi ekranları bile vardı, inanmazsınız! İşletim sistemleri üzerinde oyun bile oynanırdı. Gerçi monokrom, yani tek renkli (yeşil, turuncu artık şansınıza ne varsa) idiler ama televizyon bile renkli olalı fazla zaman geçmemişti o aralar. Tabi kimileri de deli gibi oyun oynadı bu cihazlarla. Ben pek oynayamadım, oyunlar fazla karmaşık geliyordu :)


Arada bir, iki başarılı deneme de görsek (Comodore Amiga gibi), PC'ler piyasayı kapıverdiler.

İlk PC'mi 1991 gibi edindim. Monokrom ekranlı 1 MB Ramli, 80 MB sabit diskli bir 80386-DX40 makineydi. Arkadaşlarımın firmasında toplamışlardı, geldiği gün güç kaynağı yandı. Sonra yıllarca DOS ile kullandım onu. Bir ara Windows 3.1 çıktı yükledim. Beğenmeyip burun kıvırdığımız Mac'in işletim sistemini ne kadar da güzel benzetmişlerdi. Norton Commander kullandık, dosya kopyalarken. Bir ara seri kablo lehimleyip bir tür ağ bile kurduk PC'ler arasında.

İşyerinde ilk modemi aldığımızda 1994'dü yanılmıyorsam. "BBS var" dediler bağlandık. İlk elektronik postamızı da onlar sayesinde alıp gönderdiğimizi hatırlıyorum. Böylece bizim son teknoloji bilgisayarlar haberleşme cihazına dönüşmeye başladılar.

Sonra İnternet'e bağlandı Türkiye dediler. Ucundan ucundan biz de bağlandık. Türkiye'nin yurt dışı çıkış hızı 64 kpbs idi. 128 kpbs'ye yükseldiğinde sevindik. Web tarayıcılar çıktığında da sevindik ama resimleri görmek çok yavaşlattığından uzun süre resimler kapalı kullandık tarayıcıları.

Servis sağlayıcı diye bir şeyler çıktı. İnternet erişimi satılmaya başlandı. O korkunç cızırtı sesleri ile bağlanmaya başladık.

Çevirmeli bağlantı nasıl bir ses çıkartıyordu diye merak ederseniz yukarıdaki videodan dinleyebilirsiniz.

Yıllarca çevire çevire kullandık bu İnternet'i. Önceleri 14.400 bps idi hızı, sonra 56 Kbps'ye kadar yükseldi. İyi de para ödedik bu bağlantılara emin olun.

Sonra Kablo İnternet ile tanıştık. Kafadan 64 Kpbs! Muhteşem bir hızdı. Üstelik devamlı bağlıydı. Böylece ilk sunucularımızı bile kurup test edebildik. Arada komşuların ağlarında ne var ne yok diye de bakmadık değil. Çünkü çok kolayca yapılabiliyordu. Sonra yarım yamalak özelleşti Kablo İnternet. Hızlar 3-4 kat artmıştı ki ne oldu bilinmez, görünmez bir el ne zamandır sürünmekte olan ADSL teknolojisini öne çıkardı. Hepimiz kapatıp kablo İnternet'leri geçiverdik. ADSL altyapısı halen tekel ve hızlarımız yerlerde sürünüyor.

2005-2007 gibi sosyal ağlar ile tanıştık. Türk kulanıcılar Facebook'u 2010'lu yıllarda delicesine kullanmaya başladı. Şimdilerde de Twitter pek revaçta.


İlk çıktığından beri Devletler İnternet'i kontrol etmeye çabaladılar. Bunun baskısını hiç olmadığı kadar 2010'lu yılarda hissetmeye başladık. Ayağa kalkıp yürüdük. Pek ciddiye almadılar ama hafif tırstıklarına da eminim.

Anladılar ki: İnternet ve Yeni Medya çok ciddi bir potansiyel'e sahip. Ya, işte böyle uyduruk Spectrum 48 ile başlayan macera kısa sayılabilecek bir sürede nerelere geldi?

Bakalım daha neler göreceğiz?

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...