16 Temmuz 2009 Perşembe

Akıllı Teknolojiler ve Akıllı Uygulamaları

Samsung Guru E1107 modeliyle dünyanın ilk güneş enerjisi ile şarj olabilen cep telefonunu çıkartmıştı. Hint pazarına yönelik olarak çıkan telefon özelliklerinin son derece sınırlı olması nedeniyle eleştiriler almıştı. Üretildiği pazar için son derece yeterli özellikleri olsa da bu ürünün ortaya koyduğu fikirle, NTT Docomo firması Solar Hybrid (SH-08A) modeli ortaya çıkmış olsa gerek.
NTT Docomo firmasının Japonya'da satılmak üzere piyasaya çıkartacağı telefonun pek çok güzel özelliği var. Telefon, 22-24 Temmuz tarihlerinde Wireless Japan 2009 fuarında görücüye çıkacak. 10 dakikalık güneş banyosundan sonra 1 dakika görüşme yapılabildiği belirtilmiş. Şarj unutkanları için güzel bir haber. Güneş enerjisi ile pil doldurmak pek önemli gelmediyse 3 inch (diagonal 7,65 cm) WVGA (geniş VGA, 480 x 854 nokta) bir ekrana, dışta yüz tanıma özellikli 8 MP CCD fotoğraf makinesine, içte cmos düşük çözünürlüklü bir kameraya, 16 GB'a kadar microSDHC hafıza kartı desteğine, 3G desteğine, su geçirmezliğe (1 metre derinlikte 30 dakika kadar zarar görmeden havuz keyfi yapabiliyor) sahip olduğunu belirmek istiyorum. Unutmadan HSDPA 7,2 Mbps hızına kadar çıkıyor. Tek kötü yanı sanırım sadece Japon piyasasına yönelik olarak üretilmiş olması. Ancak teknoloji bildik olduğundan telefon üreticileri tüm dünyaya yönelik olan modellerin üretimine gidebilirler. Bu olmasa bile Çinli doldurulabilir pil üreticileri kısa süre içerisinde kendinden kapağı olan ve piyasada satılan modellere uygun güneş enerjisi ile şarj olabilen bataryalar üreteceklerdir. Akıllı çözümlerden bahsetmeye başlamışken, Asus'un yeni akıllı telefonu P835'in son derece akıllı bir özelliğinden bahsetmek istiyorum. Bu yeni akıllı telefon kablosuz erişim noktası gibi çalışabiliyor. Böylece örneğin 3G ile internete bağlıyken etrafındaki tüm kablosuz ağ imkanı olan makineler bu telefon üzerinden İnternet'e bağlanabiliyorlar. Tabi üreticisi bu gibi bir kullanımda adaptöre bağlamanızı tavsiye ediyor. Sanırım bu güzel özelliği de benzeri cihazlarda yakında daha sık görmeye başlayacağız. Son olarak, Uzay Yolu (Star Trek) meraklıları için keyifli bir üründen sözedeyim. Star Trek USB Communicator. ThinkGeek sitesinden alınabilen bu güzel usb ürünü, anlık ileti ve sesli görüşme yapabildiğiniz Skype, Yahoo Messenger, Msn Messenger gibi uygulamalarda kullanılabilecek olan hoparlör ve mikrofon seti. Yukarıda da gördüğünüz üzere, bu cihaz usb kablosu hariç, Uzay Yolu (Star Trek) dizisinin ilk serilerinde kullanılan haberleşme cihazının aynısı. Size de üzerindeki delikli kapaktan şimdiki flip kapaklı telefonların ilhamı alınmış gibi gelmiyor mu? İyi bir hoparlör-mikrofon seti olmasının yanısıra, kapağı açıldığında orijinal serideki sesini çıkartıyor. Ek olarak üzerindeki düğmelere basıldığında serideki konuşmalardan pek çok sesi dinletiyor. İçlerinde Kaptan Kirk, Mr Spock da dahil olmak üzere serideki hemen hemen tüm karakterlerin sesleri var. En azından iyi bir koleksiyon parçası olmaya aday. Sitelerine neşeli bir de görüntü koymuşlar ki buraya almadan edemedim.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Nasıl Bir Netbook Almalı?


Böyle soruların aslında hem basit, hem karmaşık cevapları vardır. Ancak son tüketici genellikle yalın cevapları sevmez. Aldı mı, bir defada en iyisini almaya çalışır. Bu nedenle basit cevabı bir tarafa koyup nasıl bir netbook alırsak ihtiyaçlarımızı en iyi şekilde karşılayabiliriz ona bakalım.

Önce kısa bir tarihçe: Asus firması 200 USD civarına bir çok kolay taşınabilir (Ultra Mobile) pc üreteceği haberini sızdırdığında 2007 yılıydı. Diğer üreticiler habere bıyıkaltından güldüler. 200 USD fiyatla satış yapmanın mümkün olmayacağını, dahası bu fiyatla maliyetleri de karşılamanın imkansız olduğunu biliyorlardı. Hem laptoplar varken, neden böyle bir maceraya girilsindi ki? 10 inch ekranlı laptopların fiyatları aynı dönemde 3000 USD civarındaydı. Çok zengin firmalarının teknolojiye meraklı üst yöneticileri dışında pek alıcıları da yoktu. Yani "ulta mobile" pcler için pazarda yeterli talep bulunmamaktaydı.


İlk üretilen EeePC, 7 inch ekran ile taşınabilir PC'den çok, ucuz sayısal fotoğraf çerçevelerini andırıyordu. Ancak daha piyasaya çıkmadan inanılmaz miktarda talep gördü. Tabi biraz gecikerek raflarda yerlerini almaya başladığında fiyatı 400 USD oluvermişti. Buna rağmen çıkan ilk modeller kapanın elinde kaldı.

Bu sırada diğer üreticiler hala inanmaz gözlerle satış rakamlarına bakıyor, bir yandan da ar-ge ve üretim bölümlerine emirler yağdırıyorlardı.

Tüm bunlar aslında Intel'in atom serisi işlemcisini çıkartmış olmasıyla yakından ilgiliydi. Düşük enerji ihtiyacı olan, az ısınan ve tek çekirdekli çağdaşı işlemcilere göre geri sayılabilecek bu işlemci 2008 yılının sonlarına doğru bir netbook çılgınlığına neden olacaktı.

Peki nasıl bir netbook almalı?

  • Alacağınız netbook için şu sıralar fiyatları düşme eğiliminde olan solid state hard disk hala lüks olduğundan normal bir 2,5 inchlik hard diski olmasında sakınca yok. 160 GB standart olmuş durumda.
  • Ekranlar 10 inch civarında. Daha küçükleri, küçük oluyor. Fiyatlarında ise önemli bir düşüş yok.
  • Dolma parmaklarınız yoksa klavyeler fena sayılmaz. Ama siz gene de almadan bir ufak deneme yapın.
  • Son zamanlarda ekran kısmında önemli bir yenilik gerçekleşti! Artık arka aydınlatmaları LED ile yapılıyor. Bu, 6 saat civarına uzayan pil ömrü demek olduğundan netbook kullanıcıları için en önemli kriterlerden. Eski tip ekranları olan netbooklar 2,5 saatten fazla pil ömrüne sahip değiller ne yazık ki!
  • Ekranlarda 11,6 inch ve dikey 720 pixele (HD standartı) çıkan modeller de var. Film izlerken biraz büyük ekran iyi olur diye düşünüyorsanız iyi fikirdir.
  • İşlemci konusunda Intel fazla seçenek sunmuyor. Bu yakında değişecek olsa da iyileşme fiyatlarda düşmeye neden olmuyorsa riske girecek bir durum şimdilik yok.
  • Tüm üreticilerin neredeyse standart olarak üzerine koydukları, webcam, kart okuyucu, usb, vga çıkış, kablosuz ağ, ethernet (kablolu ağa bağlanmak için) gibi özelliklerin yanında Bluetooth standart olarak üzerinde olmalı. Bunun en önemli yararı Bluetooth bir mouse aldığınızda ortaya çıkacak. Ek birşey olmadan kullanabileceksiniz.
  • Adaptör boyutuna da dikkat edin, sonuçta onu da devamlı olarak yanınızda taşımanız gerektiğini unutmayın.
  • Bu cihazlarda DVD sürücü olmaması konusunu aklınıza fazla takmayın. Gerçekten böyle bir sürücüye pek ihtiyacınız olmayacak.
  • İşletim sistemi genellikle Windows XP olarak geliyor. Linux dağıtımlarına da bir şans verin derim. Bu sayede fiyattan da bir miktar düşme şansınız olacaktır. Ubuntu (Linux dağıtımı) netbooklar için özel bir sürüm sunuyor. Burada ancak bu sürüm 4-7 inch ekranlı olanlar için. 8 inch üzeri için bu sürümü kullanabilirsiniz.
  • Ana hafıza konusunda üzerinde gelen 1 GB ise bunu 2 yapmamanız için hiç bir neden yok. Daha çok hafıza her zaman daha iyidir. Üstelik fiyatları da önemsiz denecek kadar ucuz.
  • Beklentilerinizi çok yüksek tutmayın. Bu makinelerle günümüzün donanıma aç oyunlarını oynayamazsınız. Ancak internette dolaşır, yazılarınızı yazar, mail alıp gönderebilirsiniz. Anlık haberleşme programlarını da kullanabilirsiniz. Üstelik sevdiğiniz dizileri de bu pc kolayca gösterecektir (Tabi yüksek çözünürlüklü 1080 pixel olanları değil). 40 dakikalık dizilerde 300 MB civarında tutanları gösterirken zorlanmadıklarını söyleyebilirim.


İlla "hangi marka?" derseniz, Asus'un bu işin başlatıcısı olduğunu belirtmek isterim. Ancak bu tür pclerin hemen hepsi benzer özelliklere sahip. Bu nedenle pazarda markası ile söz sahibi olan büyük üreticilerin aynı özellikli ürünlerine fazladan marka vergisi ödemenize hiç gerek yok.

Fiyatlara dikkat edin. Çok şişkin fiyatlar piyasada yaygın. Özellikle kriz nedeniyle yavaşlayan satışlar fiyatları yukarı doğru çekme eğiliminde. Gene de 10 inch led aydınlatmalı ekranlı cihazların peşin 500 TL civarına satılabildiğini belirteyim.

Güle güle kullanın.

9 Temmuz 2009 Perşembe

Teledünya

Teledünya reklam videosunu seyredin. http://www.teledunya.com/video0... Böyle silik bir reklam kampanyası ile ne kadar abone toparlayabilirler bilmiyorum. Sloganlar şöyle "Ailecek keyifle seyrediyoruz." "Hava şartlarından etkilenmiyor" (uydu paketlerinden üstünüz demeye getiriyorlar). "75 seçkin kanal üstelik HD olanları da var". Ancak HD DVB-C alıcıları ve fiyatlarını, nasıl edinildiğini sitede ara ki bulasın.
Üstteki HD, Alttaki SD alıcıdır.
Alıcıları bildiğiniz uydu alıcılarına çok benziyor, sadece alış yapan kısmı DVB-C (Sayısal Kablo Yayını) standartlarında.
http://tr.wikipedia.org/wiki... Wikipediya imdada yetişmiş. "Teledünya"nınki nasıl bir sitedir ki bilgi yerine, bol gereksiz içerik ile dolmuş? Kanalların da diğer platformlardan hiçbir farklılığı yok, almak için bir neden yok gibi. Peki bu halde nasıl satacaklar? Sanki satış yapmamak üzere kurulmuş bir sistem gibi. Kampanyaları da var. İnternet ile birlikte pazarladıkları. Evlere şenlik. "24 aylık sözleşme imzalayıp, 1 Mbps internetle birlikte alın", diyorlar. Kim ne yapsın 1 Mbps'yi? Kampanyanızı güncellesenize! Bu arada sayısal set top box fiyatları, SD yani bildiğiniz eski TV formatı olunca 85 TL, HD olunca 210 TL civarında. Her TV'ye bir tane almanız gerekiyor. Yoksa diğer televizyonlarda sadece normal kablo tv kanallarını seyredebiliyorsunuz. Artık evlerde en az iki TV olduğu gözönünde tutulursa bir kere daha düşünüyor insan. Fazla ilgi olmayınca alıcı (Set top box) fiyatlarında düşme ve rekabet te olmuyor doğal olarak. Yapılması gerekenler, 9,5 TL ile standart kanallar sunuluyor. Ek paketler almak mümkün Şimdilik Sinama paketi var. Ancak uygun fiyatlı belgesel paketi sunulabilir pek ala, ya da kaliteli müzik videoları yayınlanan bir paket daha. Acilen reklam kampanyası gözen geçirilip site adam edilmeli.

LG ve Yeni Kullanıcı Arabirimi

LG bu defa oldukça iddialı olarak yeni telefonalar ve S sınıfı kullanıcı arabirimiyle geliyor. Biliyorsunuz telefonlarda artık yeni teknoloji ekrana dokunarak işlem yapma üzerine şekilleniyor. iPhone 3GS ile iyileştirilmiş bir modelle dokunulan telefonların pazarında müthiş bir yere sahip. Bakalım LG'nin verdiği yanıt kullanıcıları ne derece memnun edebilecek? LG "LG Arena" (LG-KM900) modelinin piyasaya çıktığı ay Avrupa'da 300.000 adet satıldığını duyurdu. Tüm bu ilginin merkezinde yeni 3 boyutlu S-Class kullanıcı arabirimi yatıyor kuşkusuz. LG bu başarının ardından konuya süphe ile yaklaşan kullanıcıları bile ikna edip kendi portföyüne çekebilmek için ilginç bir web sitesini devreye aldı. Kullanıcılar bu web sitesi aracılıyla yeni arabirimin kullanımının kolaylığını ve küçük programlar yükleyerek telefonun özelliklerini nasıl istedikleri gibi değiştirebileceklerini görebiliyorlar. Web sitesi üzerinden 3 boyutlu oyun oynayan ve birinci olanlara her hafta bir LG Arena ayrıca programı indirip kayıt olanlara günde bir LG Arena telefon hediye ediyor. Ne yazık ki sadece İngiltere'deki kullanıcılar bu promosyondan yararlanabiliyor. Sitenin adresi http://sclassui.lgmobile.com telefon promosyonundan yararlanmak mümkün olmasa da bu yeni telefon ve 3 boyutlu arabirimini test etmek ve marifetlerini görebilmek için bu siteye göz atmaya değer. Simülatör sayesinde yeni program ve oyun indirmek, internette gezinmek, müzik dinlemek gibi telefonla yapabileceğiniz herşeyi deneyebiliyorsunuz. Web sitesi kampanya süresi olan bir ay boyunca açık kalacak ve promosyon dağıtmaya devam edecek. Kampanya 7 Temmuz'da başladı. Henüz ülkemizde satışı başlamamış bu modelin gelmesini merakla bekliyoruz. LG Türkiye web sitesi adresi http://tr.lge.com.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Bir Gün İnekler

İneklerin bir gün gelip de konuşup, yazıp, düşünüp kendileri olmanın farkına vardıklarını düşünün. Öyle yakın bir gelecek değil, şöyle 100 bin yıl kadar sonra gerçekleşsin. Olur mu olur.
İnek toplumu, uzun süre tecrit edilmiş bölgelerinde yaşadıktan sonra binlerce yıl boyunca insanlar nedeniyle yaşadıklarını protesto eden bir deklarasyon yayınlar. Şimdi neleri bildirdiklerini aşağıya alıyorum.
Özgürlük Deklarasyonu
İnsan toplumunun yöneticileri ve bireyleri, Sizler, binlerce yıl atalarımızı eşi benzeri olmayan (en azından bizim tarihimiz açısından) bir şekilde, planlı, bilerek ve isteyerek esir ettiniz, akla hayale gelmedik yöntemlerle daha verimli olmamız adına bizlerin genetik yapımızla oynadınız. Bu da yetmedi, etimiz ile beslendiniz. Planlı olarak türümüzün bireylerin yetiştirip yok ettiniz. Üstelik popülasyonunuzun sayısının kat kat fazlasına bu zalimliği yapmaktan hiç çekinmediniz. Bizleri kendiniz için varolmuş canlılar olarak gördünüz. Bunu kendi tarihinizde "SOYKIRIM" olarak adlandırsanız da bizlere karşı çekinmeden uyguladınız. Türünüzün belli kesimlerde türümüz kutsal kabul edilip saygı duyulsa da diğer insan toplumlarında tarihiniz boyunca hep et olarak metalaştırıldık. Özellikle 20. yüzyılınızdan sonra atalarımızı, zincir lokantalarda hamburger denilen ekmek arası bir yiyecek halinde 1000 yıl önceye kadar müthiş rakamlarda tükettiniz. Bütün bunlar yetmezmiş gibi arenalarınızda atalarımızı şişleyerek öldürdünüz. İzleyicilerinizin çılgınlar gibi eylendiklerini gösteren tarihi dökümanterleriniz, arşivlerimizin en korkulu vahşet parçaları oldular. Çocuklarınız, bizim çocuklarımızı beslemesi gereken can sıvımız (siz süt diyorsunuz) ile büyüyüp serpildiler. Hepsi daha sonra etimizi de yediler tabi ki. Genetik olarak benzerliğimiz %80 olmasına karşın bizi bu kadar kolay tüketmenizin altında aslında birbirinizi de kolayca tüketebilecek geçmişe sahip korkunç yamyamlar olmanıza bağlıyoruz. Bu eğiliminiz bizleri beslerken de aklınıza gelmiş olacak ki, bizlere de kendi akrabalarımızın artıklarını yıllar yılı yedirdiğiniz arşivlerinizde kayıtlıdır. Deli dana hastalığı sizin türünüzü tehdit eder hale gelene kadar bizi birbirimize yedirtmek garip gelmemiş, korkunç varlıklarsınız. Türümüz için hala ciddi bir tehdit unsuru olan sizlerden ancak, arındırdığımız kendi bölgelerimize sığınarak kurtulabildik. Halen evrimleşememiş olan pek çok gelişmiş yaşam türünü yiyecek olarak tüketmenize dayanamıyoruz. Sizler dünyada yaşayan gelmiş geçmiş en korkunç avcılarsınız. Bizlerden uzak olmanız için her türlü önlemi almış olsak da, barışçı türümüz için en büyük tehdit olan sizlerden uzak olma zorunluğu türümüzün varlığını ve seyahat özgürlüğünü sınırlıyor. Size, sizin silahınızla değil, kendi korumaya yönelik yöntemlerimizle önlem almaktan başka birşey yapmasak da türümüzü tehdit etmeniz halinde en şiddetli yöntemlerimizle karşı koyacağımıza emin olabilirsiniz. Bizlerden sonsuza kadar uzakta olmanız ve öyle kalmanız dileğiyle. Bilinçli inekler toplumu.

3 Temmuz 2009 Cuma

Turkcell Bloggerları Ağırladı

‘Turkcell 3G Blogger’ partisinde
bloggerlar 3G’yi inceledi
30 Temmuz’da Türkiye’nin 81 ilinde aynı anda 3G hızını ve kalitesini yaşatacak olan Turkcell, 2 Temmuz Perşembe günü 60 bloggerın katıldığı bir parti düzenledi. Partiye katılan blog yazarları Turkcell’i ve 3G uygulamalarını yakından tanıma şansını yakaladı. Turkcell’in Beyoğlu Tepebaşı’ndaki Genel Müdürlük binasının çatısındaki Boğaz ve Haliç manzaralı VIP Cafe’de gerçekleşen parti, saat 18.30’da başladı. Gecede bloggerlar, 3G teknolojisi hakkında kafalarına takılan sorulara cevap bulurken, yeni uygulamaları da yakından test etti. Samimi ve sıcak bir ortamda teknoloji, sohbet ve eğlence dolu bir akşam yaşayan parti saat 22.30’da sona erdi. Partinin resmi blogu: http://turkcell3g.wordpress.com Flickr fotoğrafları: http://www.flickr.com/photos/39581834@N06/ Basın Bülteni olarak yayınlanmaktadır. Alp SOLAK MESE İletişim Danışmanlığı A.Ş. tarafından yollanmıştır.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Teknolojik Çakı Victorinox

Ünlü İsviçre Ordu çakısı en sonunda 16 GB kapasiteli modelini de piyasaya sürdü. Gerçi usb bellek depolama ürünleri zaten Çinli üreticiler tarafından akla gelmedik her şekle sokulmuşlardı ancak bu defa Victorinox özellikle hem teknoloji hem de bu tür çakılara meraklı olanların gönlünü fethedecek gibi görünüyor (daha önceleri düşük kapasiteli modelleri satılmıştı). Sadece hafıza değil tabi, üzerinde bir de lazer pointer bulunuyor. Eğer bir sunu yapacaksanız, hafızasına yüklediğiniz sununuzu taşımanız, hafızanızı çakıdan söküp, sunum yapacağınız bilgisayara takıp sunuyu başlatmanız, lazer pointer ile sununuzda vurgulayacağınız yerlere dikkat çekmeniz de mümkün. Çakının teknolojik kısmının yanında, bir adet keskin bıçağı, tırnak törpüsüyle düz tornavidası, küçük sevimli bir makası, ucu bittiğinde değiştirilebilir bir tükenmez kalemi ve çakıyı anahtarlık olarak kullanmanızı sağlayabilecek bir halkası var. Bu sevimli teknolojik çakının fiyatı biraz yüksek, 145 Amerikan Doları. http://www.swissarmy.com adresinden temin edilebilir.

28 Haziran 2009 Pazar

Çakma Android - SciPhone Dream G2


149 USD fiyatla Google İşletim Sistemi Çakması ile gelen 2.8 inch'lik dokunmatik ekranıyla süper bir telefon olsa, satın almaz mıydınız? Google'ın her türlü mobil hizmeti dışında, java uygulamalarını yüklemek mümkün. Doğal olarak SciPhone Dream G2 "Andriod App Store"dan faydalanamıyor.

Ancak "Android telefon bekleyemem, ben ucuz yollu iyi bir telefon isterim" diyorsanız bu telefonu deneyebilirsiniz. Yanlız alacak olursanız Türkiye'de bu tür telefonları kaydettirmek zorunluğu bulunduğunu bunun için de yeni yurda girmiş birini bulmanız gerektiğini unutmayın.

Birlikte verilen aksesuarları aşağıda görüyorsunuz. Android maskotlu şarj adaptörü bile unutulmamış.

Daha aslı bile gelmeden, çakmasını Deal Extreme'den almak için bu linki izleyebilirsiniz.

26 Haziran 2009 Cuma

SGK Prime Esas Kazanç Sınırı ve Asgari Ücret

Yorum: Asgari ücret, ücret üzerinden kesilen vergiler nedeniyle, pek çok işveren tarafından vergi verilecek ve sigorta primi ödenecek bir referanstır. Ücret üzerinden alınan vergilerin yüksekliği nedeniyle bu saçma sistem bir türlü düzeltilemez. Emeklilik fonları ve aktüaryal dengeler bir türlü kendine gelemez. Ücret üzerinden vergi alınması uygulaması düzeltilmelidir. Prime esas kazanç üst sınırına kadar ücret üzerinden vergi alınmamalıdır! Bu üst sınırın geçildiği durumlarda da % 7'yi geçmeyecek bir miktar kadar vergi alınmalıdır. Olan çalışanların emeklilik haklarına olmaktadır. İşveren düşük gösterdiği için ücretlerin yükünü kendince hafifletmekte, Maliye Bakanlığı da kendince vergi gelirlerini belli bir dengede tutmaya çalışmaktadır. Bu arada düşük prim ödenmesi nedeniyle emekliler için yeterli fon oluşmamakta ve emekli olunduğunda kuş kadar para ile geçinmek zorunda kalınmaktadır. Özellikle küçük işletmeler söyle bir sarsılsa milyonlarca çalışanın bu durumda olduğu ortaya çıkar. İşin garip tarafı, bu durum bilinse de yıllardır bir şey yapılmaz. Maliye Bakanlığı belki istediği parayı alır ama ödenmesi gereken emekli maaşlarıyla, yıllar sonra zaten bu para gene Maliyenin sırtından çıkmayacak mıdır? Devlet yönetiminde Carpe Diem olur mu? 01.07.2009- 31.12.2009 arasında uygulanılacak olan asgari ücret rakamları belli oldu ASGARİ ÜCRET Asgari Ücret Komisyon kararına göre 01.07.2009- 31.12.2009 döneminde;16 yaşını doldurmuş işçiler için asgari ücretin günlük tutarı 23,10 TL, aylık tutarı ise 693,00 TL, 16 yaşını doldurmamış işçiler için asgari ücretin günlük tutarı 19,65 TL, aylık tutarı ise 589,50 TL,olarak uygulanacaktır. Asgari ücretli bir işçinin işverene maliyeti, 1 Temmuz 2009 tarihinden itibaren aylık 842,00 TL olmaktadır. Asgari ücret tutarının kullanıldığı asgari geçim indirimi tutarı ise bekar bir çalışan için 2009 yılının tamamında 49,95 TL olarak uygulanacaktır. İşletmelerde meslek eğitimi gören ve 16 yaşını doldurmuş olan öğrenci, aday çırak ve çıraklara verilecek asgari ücret ise 01.07.2009 tarihinden itibaren 207,90 TL olarak uygulanacaktır. Prime Esas Kazanç Alt ve Üst Sınırları 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 82. maddesinde günlük kazanç sınırları tanımlanmıştır. Buna göre 5510 sayılı Kanun gereğince alınacak prim ve verilecek ödeneklerin hesabına esas tutulan günlük kazancın alt sınırı, asgari ücretin otuzda biri, üst sınırı ise günlük kazanç alt sınırının 6,5 katı olarak hesaplanmaktadır. Buna göre ; Açıklama Alt sınır Üst sınır Günlük kazanç 23,10 TL 150,15 TL Aylık kazanç 693,00 TL 4.504,50 TL

Güle Güle Michael

Gençliğimin bir parçası daha Michael Jackson'ın ölümü ile kopup gitti sanırım. Güle Güle Michael. Daha geçen sene 25. yılı nedeniyle kutladığımız Thriller'dan bir sene sonra zor bir kayıp.


25 Haziran 2009 Perşembe

Yeni Android'li Telefon, HTC Hero

Akıllı telefon üreticisi HTC 3. Android Telefonunu duyurdu. Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü duyurulan dokunmatik ekranlı tasarımı yenilenmiş kullanıcı arayüzlü telefon Google tarafından geliştirilmiş olan Android işletim sistemi yüklü geliyor. 3.2 inch (yaklaşık 8 cm diagonal) dokunmatik ekranlı telefon, GPS (küresel yer belirleme sistemi) dolayısıyla sayısal pusula, 5 Megapiksel fotoğraf makinesi, MicroSD hafıza desteği ile gelen akıllı telefonun en önemli özelliği, parmak izi tutmayan ekran kaplaması. Bu yeni akıllı telefonun adı ise HTC Hero (Kahraman) olarak açıklandı. HTC Hero Flash desteği olan ilk Android işletim sistemli telefon olacak. Bu yeni akıllı telefonda özellikle video paylaşım sitelerine erişim, banka işlemleri yapmak gibi önemli ihtiyaçlar sorun olmayacak gibi görünüyor. HTC Hero ile kullanıcı deneyimini daha da keyifli hale getirecek widget'ler ekleme imkanı da olacak. Twitter beslemeleri, havadurumu bilgisi, takvim, anlık ileti ve e-posta iletilerinden bilgilendirme gibi ekler ilk anda dile getirilenlerden. HTC "scenes" ismiyle kullanıcıların istedikleri türde farklı profiller yaratmalarına imkan tanıyacak sistemi de akıllı telefona eklenmiş. HTC Hero ile Facebook, Flickr gibi servislere de ulaşmak ve resim, film ve dosya göndermek mümkün olacak. iPhone ve Palm Pre'de olduğu gibi evrensel arama (aynı anda elektronik postalar, kişiler ve diğer bilgiler) özelliği HTC Hero'ya eklenmiş. Avrupa'da Temmuz, Asya'da yaz aylarının sonuna doğru piyasada olacak akıllı telefon Kuzey Amerika'da yıl sonuna doğru satışa sunulacak. Bir diğer ilginç özellik ise telefonun alt kısmının öne doğru açılı olması. Kullanıcıların bu "kaykay arkası" gibi çıkıntıya ne tepki verecekleri şimdilik bir soru işareti olarak duruyor. Tabi en önemlisi yeni çıkan geliştirilmiş iPhone 3 GS, 1 milyondan fazla satış rakamına anında ulaşınca, HTC Hero'nun dünya çapında büyük bir rakiple de başetmesi gerekecek. Ama adı gibi iddialı bir "kahraman" olursa belki de satış konusunda da başarılı olabilir. HTC Hero'nun fiyatı konusunda herhangi bir bilgi bulunmuyor. Ancak İngiltere'de belirli ödeme planları ile Orange tarafından telefonun dileyen abonelerine verileceği açıklandı.

22 Haziran 2009 Pazartesi

iPhone'a Yeni Rakipler Geliyor

LG 16-19 Haziran 2009 tarihlerinde Singapurda düzenlenen CommunicAsia 2009'da telefonlarını tanıttı. Telefonların ortak özelliği, firmanın 3D S-Class kullanıcı arayüzü, firma bu türden ürünlerin çıkacağı sinyallerini yılın başlarından beri vermekteydi. LG yeni S-Class UI telefonlarıyla yakınsama, tarz ve eğlence konularında öne çıkmayı hedefliyor. LG-GM730 smartphone, ilk saydam tuş takımlı LG-GD900 Crystal ve dokunmatik ekranlı 8 megapixel Viewty Smart (LG-GC900) fotoğraf makinesi telefon bunlardan. LG-GM730 LG'nin Microsoft ile stratejik ortaklığı sonucunda ortaya çıkmış bir ürün. Windows Mobile 6.1 ve LG's S-Class Kullanıcı arabiriminin karışımıyla kullanıcılara daha kolay erişim ve kullanım tecrübesi vaadediyor. 11.9 mm inceliğindeki LG-GM730 ise LG'nin bu sene Asya'da piyasaya çıkartacağı bir seri ince telefonun ilki. Harita servisi üzerinden ağ, gezinme (navigasyon) temelli sosyal ağ servisi, kullanıcıların gerçek zamanlı olarak haberleştikleri arkadaşlarının nerede olduklarını görebilmelerini sağlayacak. 5 megapiksellik fotoğraf makinesi, mp3 müzik çalıcı, oyunlar gibi özellikler bu telefonu bir eğlence cihazına dönüştürmeyi amaçlıyor. LG-GM730 modeli telefon ise tüm dünyada satışa sunulacak bir model. Asya'dan Haziran 2009 itibariyle satışa sunuluyor. The LG-GM730 ile birlikte açılacak olan LG Uygulama Dükkanı LG'nin akıllı telefonlarının özelliklerini artıracak. Bakalım bu yeni çıkışlar ile LG pazardaki yerini daha da sağlamlaştırabilecek mi?

19 Haziran 2009 Cuma

Mobil İnternet 28 - ADSL 8 Sizce Kim Kazanır?

Bu ayın en ilgi çeken haberlerinden biri hiç kuskusuz Turkcell'in gerçekleştirdiği 3G hız denemesiydi. Dile kolay, 28Mbps gibi bir hıza ulaşıldığı konusunda bilgiler bir anda tüm haber mecralarını dolduruverdi. 3G mobil geniş bant teknolojisini 30 Temmuz 2009’da 81 ilde aynı anda hizmete açacak Turkcell, belli bir yayılım planı dahilinde Türkiye’yi 3G ile buluşturacak. Bu arada deneysel de olsa bir hız denemesi yaparak ulaştıkları yüksek nokta son derece ilgi çekici oldu. Türk Telekom A.Ş. bu gelişmelere bir seneden fazla süredir çeşitli cevaplar vermeye hazırlanıyordu. "Vdsl" bunlardan biriydi. Kısa zamanda tüm modemlerin değişmesi pek mümkün görünmediği için daha gerçekçi bir yaklaşım olarak, 8 Mbps hıza kadar çıkabileceği söylenen (ama bu hız garanti edilmeyen) yeni kullanım planlarını kullanıcılarına sundular. Her ne kadar sınırsız denilse de, 15 GB kadar dosya indirdikten sonra adsl'de hız 512 Kbps'e düşüyor. Ağın yoğun kullanımı nedeniyle genellikle de 1 Mbps'lik standartlarda dosya transferleri ile karşılaşılıyor. Yurtdışı çıkışlarında yapılacak iyileştirmeler ile aşılmayacak sorunlar değil. Tabi yeni yatırımlar gerektirecek. Rekabetin etkisini Turkcell'in 3G hizmetinin başlamasıyla daha net olarak görebileceğiz. 28 Mbps olmasa da pratikte bunun 4'te biri kadar bir hıza makul fiyatlarla ulaşılabilmesi durumunda bir de uygun bir fiyatlandırma politikası ile müthiş bir kullanım ve kullanıcı sayısına ulaşılabileceği açık. Bu güne kadar izlenen fiyatlandırma politikaları sayesinde mobil internet hep alternatiflerine göre pahalı oldu. Bakalım bundan sonra rekabetin etkisi ile ucuzlayıp ve adsl için ciddi bir rakip olacak mı?

17 Haziran 2009 Çarşamba

Bedava Telefon Görüşmesi

Bedava telefon görüşmesi çok iddialı bir başlık kabul ediyorum ama o kadar çok arayanı var ki. Gerçi arayanı çok olsa da gelen anında kapatıp gittiği için sayfanın "bounce rate"ini artırıyor. Riski alıp, bu konuda bir yazı daha yazmamı sağlayan program Fring. Gerçi blog listemde de Fring Türkiye'nin RSS linkine yer veriyorum ama bilgilendirici bir yazıyı da hakediyor doğrusu. Eğer desteklenen bir akıllı telefon veya pda sahibiyseniz, Edge, 3G ya da wifi (kablosuz) bağlantı üzerinden anında mesajlaşma yazılımlarının tamamına anlık ileti yollayabiliyorsunuz. Voice over IP (internet protokolü üzerinden ses iletimi) programlarının en ünlülerinden olan Skype sonra MSN, Yahoo Messenger, ICQ, Google Talk kullanıcısı dostlarınızın tamanına ulaşıp yazılı mesaj göndermeniz, yetmezse sesli arayarak konuşmaya başlamanız işten bile değil. Telefonunuzun desteklenip desteklenmediğine bakmak isterseniz bu linkten kontrol edebilirsiniz. Aslına bakarsanız 3G ve Wifi desteği olan telefonunuzda çok büyük ihtimalle çalışacaktır. Edge ile konuşma yapamasanız da en azından yazarak haberleşebilme imkanınız var. Fring gerçekten bedava. Kullanım ücreti yok. İndirmek ve kurmak için bir bedel de ödemiyorsunuz. Fring'in SIP desteği var. Eğer şirketinizin bir voice over ip sistemi varsa onun üzerinden dünyanın neresinde olursanız olun, şirketinizin santralinden çıkarak telefon görüşmeleri yapmanız da mümkün. Linux biliyorsanız Asterix isimli programı indirip, evinizde de böyle bir sistem kurabilirsiniz. Sonra mesela, Amerika'dan wifi ile cep telefonunuzu ve Fring'i kullanıp, Ankara'da evinizde kurulu olan Asterix sunucusuna bağlanıp, arkadaşlarınızı Ankara telefonunuzdan arayabilirsiniz (Sıkı Linux bilgisi lazım Asterix kurulumu ve ayarları için). Ayrıca Skype-out özelliğini kullanarak Skype hesabınız üzerinden normal telefon numaralarını çevirmeniz ve konuşmanız da mümkün. Telekomünikasyon dünyasında ortaya çıkan çılgın gelişmelerin en ilginçlerinden biri olan Fring ile bir an önce tanışın. http://www.fring.com/download/ Yukarıdaki adresten size uygun gelen seçeneği belirleyip programı ücretsiz indirebilirsiniz.

12 Haziran 2009 Cuma

Boş Odalar

80'li yıllarda Rock müziğine ilgi duymama neden olan adamla tanışın. Gary Moore. Gitarı çalmayıp onunla sohbet eden biri. Genellikle hüzünlü, zaman zaman da protest çıkışlarla müzik yapmıştır. Zaten ileri dönemlerde Blues çalmaya başlaması sanırım biraz da bundan. Aşağıdaki görüntüleri, kabarık saçını ve komik pantolonunu bir yana bırakıp izleyin. Bence müzik tarihinin (1970-2009) en iyi balladıdır. Ayrıca eğer İngilizce anlıyorsanız, lütfen sözlerini de dinleyin! Görüntülerde küçük çocukların tamamlamaya çalıştıkları, ancak bitmeyen yap-bozdaki kadın, şarkının yapılmasına neden olan ve Gary Moore'u terk eden kişidir. Her güzelliğin altından, aşk acısı çıkması nasıl bir çelişkidir? Şarkının sözleri aşağıda: (Gary Moore/Neil Carter) Loneliness is your only friend. A broken heart that just won't mend is the price you pay. It's hard to take when love grows old. The days are long and the nights turn cold when it fades away. You hope that she will change her mind, but the days drift on and on. You'll never know the reason why she's gone. You see her face in every crowd. You hear her voice, but you're still proud, so you turn away. You tell yourself that you'll be strong. But your heart tells you, this time you're wrong. You hope that she will change her mind, but the days drift on and on. You'll never know the reason why she's gone. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. All alone in an empty room. Lonliness is your only friend, hooh. Oh, she's gone and you're at the end.

Ekonomik Krizin Siyasi Sonucu

Genellikle ekonomik krizden en iyi sonuçları alanlar, olumlu düşünüp krizi fırsata dönüştürebilenlerdir. Ekonomik krizin yerinden oynattığı taşlar pekala yeni bir yapılanmanın başlamasında rol oynayabilirler. Dolayısıyla böyle dönemelerde yeni iş fikirleri krizin etkisiyle sersemlemiş rakiplerin arasından sıyrılıp yükselme imkanı bulabilirler. Herkes krizin ortaya çıkardığı kötü gelişmeler ve ortaya çıkan olumsuz durum ve ortamla uğraşırken, bakmasını bilen birileri karanlığın içindeki ışık sızıntılarını görüp, oraya doğru ilerleyip, hiç beklenmedik fırsatları değerlendirebilirler. Tek ihtiyaç, ardında ışığı gördüğünüz tunelin hızla gelen bir trenin az sonra çıkacağı tunel olmaması için yeterli derecede ihtiyatlı olmanın da becerilmesidir. Türk siyasi hayatı da ekonomik ve siyasi krizlerden kendi çözümlerini üretmeyi bilmiş bir geleneksel yapıya sahiptir. Ekonomik krizlerin yıpratıcı etkisi belli bir "eşik noktası"nı geçtiğinde, temelde mevcut yapıdan farklı olmasa da sinerji oluşturma yeteneğine sahip yeni oluşumlar genellikle ışığın geldiği yeri bulup krizin karanlığından kurtulmayı becerebilir. Mevcut yönetimin iktidara geldiği andan itibaren belirgin bir istihdam destekleyici girişimi bulunmamıştır. Son dönemlerdeki acil önlem paketleri de istihdama belirgin bir rahatlama getirmeye çalışmakla birlikte, başarısı tartışmalıdır. Bankacılık ve finans piyasalarının yarattığı küresel kriz reel sektörde ciddi kan kaybı ile sonuçlanmıştır. Krizin çözümü yine reel sektörün canlanması ve yeni istihdam yaratarak kapasite kullanım oranlarını artırmasından geçmektedir. Bütün bunlar ağrısız, sızısız gerçekleşebilecek gibi görünmemektedir. Siyasi kesim de bu gelişmelerden payını alacaktır. Sol ve sağ pekala yeni oluşumda biraraya gelip krizi bir fırsata dönüştürebilirler. Nereden mi çıkarttım şimdi bunları? Biraz kurgu, biraz gelecek projeksiyonu diyelim isterseniz. Bakalım yakın gelecekte, kriz etkisiyle yeni siyasi oluşumlar krizden çıkış için ortaya atılıp, ülkemiz için yeni çözümler oluşturabilecek mi?

6 Haziran 2009 Cumartesi

İlginç Bir GPS-Telefon Karışımı

Günlük "Deal Extreme'e neler gelmiş" turumu yaparken ilginç bir ürüne rastladım. Üzerinde GPS (küresel konum belirleme) modülü ve telefon bulunan bir aygıt. Bununla isterseniz araç, kişi veya her neyi isterseniz bir yerine iliştirip uzaktan takip edebiliyorsunuz. SMS ile uzaktan komut alıp, konum bilgisini SMS ile gönderebiliyor. Dilerseniz, acil bir durum halinde, tek tuşa basarak yer bilginizi belirli bir numaraya sms olarak gönderebiliyorsunuz. Ya da gene tek tuş ile önceden belirlenmiş bir telefon numarasını arayıp, sesli görüşme yapabiliyorsunuz. USB üzerinden istediğiniz bilgisayara bağlama imkanınız da bulunuyor. Ürünü incelemek isterseniz buradan ulaşabilirsiniz. Almayı düşünüyoranız yakınlarda yurda giriş yapmış bir arkadaşınız olsa iyi olur. Yoksa içindeki telefon bir süre sonra bloke olup kullanılamaz hale gelecektir!

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Teknoloji Korkusu ve Terminator Salvation

Teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor. Teknolojik gelişmeler sayesinde daha iyiye ve güzele kavuşuyoruz. Gerçi işin karanlık bir yönü de var, teknolojik ürünler üretebilmek için kaynakları hızla tüketip kendi çevremizi kirletiyoruz. Kendi çevremizi kirletme ve güzelliklerden mahrum kalma konusunda Marmara Denizine yaptıklarımız iyi bir örnektir. Doğal lağım boşaltım alanı olarak yıllarca kirletilen deniz, bir süre sonra yanına yaklaşılamaz hale gelmişti. Ancak akıllıca yapılan yatırımlar ile kirletme eylemi durunca deniz yeniden kendine geldi. Demek ki ne yapıyorsak, kendi kendimize yapıyoruz. Bu aralar vizyona giren Terminator Salvation filmi teknoloji ile ürettiklerimizin bize düşman olmaları genel paranoyası ile üretilmiş bir bilimkurgu kasırgasının son ürünü. Önceki 3 film oldukça keyifli olmakla birlikte artık bitti derken dizi film ile de hala bu fikirden ekmek yenebileceğini gören yapımcılar 4. filmi de çektiler. Eminim bilim kurgu meraklıları için keyifli bir seyir imkanı olacaktır. Terminator Salvation filminin tanıtımını aşağıya ekledim dilerseniz izleyebilirsiniz. Filmden önce kendinizi terminatör olarak görmek isterseniz http://terminateyourself.com/ adresinden deneyebilirsiniz. Bilim kurgu filmlerini ve kitaplarını severim. Ancak, teknoloji ürünlerinin bizim alehimize dönmeleri fikri hep paranoyakça gelir. Aynı fikir Galaktica'da da vardır, geçmişte izlediğimiz pek çok filmde de. Hatta o kadar abartılıdır ki, 80286 işlemcili basit bilgisayarlar döneminde bile yapılan filmlerde bu bilgisayarlar gemi azıya alıp insanlığı yok etmeye çalışmışlardır. 2001 Space Odyssey (1968) filmindeki seri katil bilgisayar HAL (IBM harflerinin birer geri alarak oluşturulmuştur) ilk öcü film kahramanı bilgisayarlardandır. Bildiğiniz üzere, 2001'de bilgisayarlar teknolojik gelişmişlik açısından henüz oralara gelmedikleri gibi uzay gemilerimiz de oralara gidememişti. Sanırım filmin bilimkurgu vizyonu, buluş ve keşifleri biraz fazla yakın tarihlere öngörmüş. HAL 9000'in son anlarını izlemek isterseniz, aşağıya ekledim. Uzatmadan söyleyeyim. Yapay zeka bir gün gerçekleştirilir, teknoloji ürünleri düşünmeye başlarlarsa ve "analitik" olarak zekalarını geliştirirlerse mantıklı olan, "sevginin gücünün" farkına varmalarıdır. İnsanlık tabi ki kendisi için bile bir tehdit unsurudur, ancak bu tehditin ortadan kaldırılmasının yolu insanlığı yok etmek değildir. Aksine insanların birbirlerini tanımaları ve tolerans göstermeleri insanlığın geleceği olmalıdır. İnsanın "kendini bil"mesi gerekir. Bakarsınız yapay zeka ürünleri de kendilerini bilir ve tanırlar. Eminim ki, henüz tam anlamıyla varolmayan ama bir gün gerçekleşmesi kuvvetle mümkün olan yapay zekanın insanlığı yok etmeye çalışması fikri, gelecekte de çok satacaktır.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Teknoloji Mağazalarında Raflar Boş

Herşeyden önce aşağıda okuyacağınız görüşlerimin son derece küçük sahadan alınmış tamamen kişisel gözlemlerime dayalı olduğunu belirtmek istiyorum! Krizin izleri teknoloji mağazalarında da belirgin olarak kendini göstermeye başladı. Geçen krizden öğrendiğimiz kadarıyla, Mc Donalds ve benzeri zincirler taksicilerin yeniden en ucuz yemek gözdesi haline geldiklerinde krizde dibe vurmaya çok yakınız demektir. Ancak geçen krizde teknoloji mağaza zincirleri bu kadar yaygın değillerdi. Dolayısıyla teknoloji zincirlerinin kriz davranışları konusunda yeni bir deneyim yaşayacağımız ortada. Şimdilik uçuşan fiyat indirimleri ve vergi avantajı sayesinde krizin etkileri daha hafif hissediliyor. Zincir olmayan teknoloji ürünü satıcıları zaten bir yılı aşkın süredir boş raflarla stoklu ürün satışı olmadan, kısmen hizmet satarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Zincir teknoloji mağazaları ise her ne kadar kuyruklarını dik tutsalar da krizden etkileniyorlar. Kar marjları eskisi kadar büyük değil, üstelik sürümlerinde de ciddi azalmalar var. Genel görünüm olarak tespitlerim: İlk olarak Bahçelievler (Ankara) Teknosa'nın fotoğraf makinesi reyonu eskisi kadar hızlı değişmemeye, büyükçe gösterim alanında tek tük makineler kalmaya başladı. Hafta sonu, 4 yaşındaki oğlumla birlikte ziyaret ettiğimiz, Mavi Bilgisayar ve Vatan Bilgisayarda da sayısal kameralar eskisi kadar çok çeşitli değiller. Bir ara oğlum, duvardaki boş yerleri gösterip buradaki televizyonlar satılmışlar dedi. Gerçekten boş kalan yerler eskiden çeşit, çeşit LCD modelleriyle doluydu. Şimdi ise yerlerine birşey konulmamış. Ucuz dizüstü satışları ise devam ediyor. Ayrıca Mavi bilgisayarın kampanya ürünleri ise kapışılmıştı. Yine Vatan Bilgisayarın oldukça ucuz sattığı (600 TL) 10 inch ekranlı netbookların bir kısmı hala raflarda bekliyordu. Teknoloji ürünleri ve mağazaları bir yıl önceki muhteşem satışlarının çok gerisindeler. İşte, önce "teğet" geçen, daha sonra "sürtündüğü" kabul edilen ve büyük ihtimalle pek yakında derinlemesine etkilediği kabul edilecek olan küresel ekonomik krizin teknoloji mağazalarındaki belirtileri böyle. Bakalım izleyen dönemlerde bu mağazaların birkaç şubelerinin kapandığını görecek miyiz? Umarım bu gerçekleşmez.

22 Mayıs 2009 Cuma

Amatör Telsizcilik Diye Bir Uğraş

Bilmem farkında mısınız? Biz Türk erkekleri birbirimiz hakkında hiçbirşey bilmesek de, konu eğer futbolsa, bir anda hararetli bir sohbetin içinde buluveririz kendimizi. Futbol'u bir sihirli değnek hareketiyle ortadan kaldırıversek eminim erkekler birbirleriyle kolay kolay dialog imkanı bulamazlar. Uzun uzadıya bunun nedenlerine girmeyeceğim. Sanırım toplum bilimciler böyle konuları ele alıyorlardır. Ben insanlarımızın özellikle de erkeklerimizin boş zaman uğraşlarıyla fazla ilgilerinin olmadığını düşünüyorum. İlgi alanları kısıtlı olunca da, geriye ister istemez futbol kalıyor. Referans iletişim başlatıcı futbol. Yıllardır severek boş zamanlarımı verdiğim bir hobim var. Amatör telsizcilik (Ham Radio). Günümüzde teknolojik gelişmeler nedeniyle biraz gözden düşmüş olsa da hala ilgi çeken bir boş zaman uğraşı. Kısaca yazayım: Amatör telsizcilik herhangi bir maddi menfaat gözetmeksizin, amatör telsizcilere ayrılmış frekanslarda, telsiz üzerinden yapılan haberleşme ve bunu sağlayabilmek için gereken alet ve edevatın yapılması, temin edilmesi ve çalıştırılması. Mors ile olabildiği gibi, ses ile ya da veri haberleşmesi ile yapılabiliyor. Küçük bir el telsizi üzerinden ilinizdeki amatör telsizcilerle haberleşebilirken, aynı el telsizi ile internet geçişleri sayesinde dünyanın öteki ucundaki amatörlerle de haberleşmek mümkün. Tabi bir de kısa dalga telsizler ile yapılan, aracısız kıtalararası görüşmeler var ki, işte bir zamanlar milyonlarca meraklının bu hobiye gönül vermelerinin nedenidir. Düşünsenize yıl 1985, elinize mikrofonu alıp genel bir çağrı yapıyorsunuz, karşınıza Kanada'dan veya Japonya'dan bir başka amatör telsizci cevap veriyor (o dönemde internet ve cep telefonları yoktu). Bir zamanlar teknoloji ile ilgilenen ve gereğinde cihazlarını kendi üreten amatör telsizcilerin günümüzde gene teknolojik ilerlemenin etkisi ile bu hobiden giderek koptukları yenilerin de ilgisini fazla çekmediğini ne yazık ki belirtmem gerekiyor. Oysa bir zamanlar amatör telsizcilik için bir serenad bile bestelenmiş Bu linke tıklayarak Joyce Hahn'ın sesinden dinleyebilirsiniz. Müziğin başında duyduğunuz ve ana melodiyi oluşturan Mors kodu ile CQ (İngilizce okunduğunda "seek you" (seni arıyorum) benzeri sesi veren Mors kısaltması) yani genel telsiz çağrısına yer verilmiş. Güzel bir müzik. Bu arada yanda fotoğrafını gördüğünüz kişi Samuel Finley Breese Morse (27 Nisan 1791 - 2 Nisan 1872) yani adı ile anılan Morse kodunun mucidi. Ludwig van Beethoven'ın çağdaşı bir bilim insanı. CQ Serenade'i ararken aynı sitenin ilginç bir linkini de aktarmadan geçemeyeceğim. Ludwig van Beethoven ve Morse. Meğer Ludwig van Beethoven bu ünlü eserinde adını soyadını Mors ile yazıyormuş :) İzlemesi gayet keyifli bu linten ulaşabilirsiniz. Özetle boş zamanlarında birşeyler ile uğraşanlar, boş zamanlarını, dolayısıyla hayatlarını boşa harcamamış olurlar. Sizin bir hobiniz var mı?

Ey Eurovision Sen Kimsin?

Yapay zeka, hayatımızın birçok alanına girmeye devam ediyor. Ben de bir süredir blog yazılarımı YouTube'a aktarıyorum. Neyse ki, 10 yıl ...