Öğrenim hayatım boyunca tarihi hiç sevmedim.
Zaten ezberim de zayıf olduğundan bir türlü dökme bilgileri özümseyememişimdir.
İngilizlerin güdümündeki Yunan askerlerinin Ankara'nın 60 kilometre kadar yakınına gelmiş olduklarını ve orada tepelendiklerini ise okul hayatım bitip de tarih ilgimi çekmeye başladıktan sonra anladım!
Düşünsenize, az bir uğraş verse Yunanlılar Ankara'nın içine kadar gireceklermiş...
Bu nedenle 30 Ağustos zafer bayramı gerçekten önemlidir.
Bu bayrama neden olan zafer gerçekleşmemiş olsaydı şimdi ne durumda olurduk kim bilir?
Hepimizin Zafer Bayramı kutlu olsun...
30 Ağustos 2008 Cumartesi
30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun
Öğrenim hayatım boyunca tarihi hiç sevmedim.
Zaten ezberim de zayıf olduğundan bir türlü dökme bilgileri özümseyememişimdir.
İngilizlerin güdümündeki Yunan askerlerinin Ankara'nın 60 kilometre kadar yakınına gelmiş olduklarını ve orada tepelendiklerini ise okul hayatım bitip de tarih ilgimi çekmeye başladıktan sonra anladım!
Düşünsenize, az bir uğraş verse Yunanlılar Ankara'nın içine kadar gireceklermiş...
Bu nedenle 30 Ağustos zafer bayramı gerçekten önemlidir.
Bu bayrama neden olan zafer gerçekleşmemiş olsaydı şimdi ne durumda olurduk kim bilir?
Hepimizin Zafer Bayramı kutlu olsun...
26 Ağustos 2008 Salı
Işınlama gerçek olsa!
4 Ağustos 2008 Pazartesi
Takıldık kaldık elektronik postalara....
![]() |
| Görsel: Sonsuzluğun Eşiğinde 1890 Vincent Van Gogh |
Apartmanda posta kutularının yanında orta yaşı yeni bitirip erken emeklilik dönemine girdiği her halinden anlaşılan bir adam sandalyesini çekmiş oturuyor. Sakalları iki üç günlük kirli gri bir çene bandı takmış gibi duruyor. Alnındaki kırışıkları da ekleyince olduğundan beş on yaş daha yaşlı görünüyor.
Aynı şehirde bir başka apartmanın 8. katındaki bir dairenin kapısı açılıyor. Kapıdan sabahlığı üzerinde tavşanlı terlikleri ayağında, saçında bigudilerle 19 yaşlarında topluca, orta boylu bir genç kız asansör kapısına doğru seğirtiyor. Çağır düğmesine basarken kırılan tırnağını sinirli sinirli sallayıp, sonra da emiyor. Bir yandan da geciken asansör için hayıflanıyor. Katın alaca karanlığı, resim taramaya yeni başlamış bir fotokopi makinesinin ışığı gibi yukarı çıkan asansörün etkisiyle yavaş yavaş aydınlanıyor. Hışımla açtığı asansörün kapısından içeri dalan gençkız ardından kapının kapanmasını bile beklemeden zemin kat düğmesine basarken bir yandan da ofluyor. Yavaş yavaş yukarı çıkıp kaybolan katları gözü ile takip ederken bir yandan da pofuduk tavşan terliklerinden sağ taraftakinin topuğuna basıp terliğinin yantarafını asansörün duvarına vurup duruyor. Birden zemin kata ulaşan asansör sert bir şekilde duruyor. Kapıyı elinin ayasıyla itip kendini dışarı atan kahramanımız sola doğru setirtip duvara adeta yapışık gibi duran eskimiş yüzlü metal posta kutularından kendisine ait olanı kullanılmaktan aşınmış anahtarıyla açıp içindekileri dışarı çıkartıveriyor.Bir sürü fatura, bir süpermarketin kataloğu, lokantaların, sıhhi tesisatçının ve bir de böcek ilaç firmasının ilanları dikkatsiz bir kavrama nedeniyle yere saçılıveriyor. Her iki kahramanımız bu yukarıdaki anlattığım işi aynı gün içerisinde defalarca tekrarlıyor olsalar size biraz garip gelmez mi? İnsan ister istemez yukarıda anlatılan iki tipte, en azından takıntı düzeyinde bir bozukluk arar değil mi? Peki şimdi kendinizi düşünün elektronik postalarınızı aslında çok ta farklı olmayan bir yöntemle takip etmiyor musunuz? Üstelik gelen pek çok postanızda işinize yaramayacak bir çok çöp var. Hani söyle bir iki tanesi dostlarınızdan gelse dert değil. Gruplardan, spamcilerden, reklam gönderen düzgün firmalardan, faturalardan geçilmeyen posta kutunuzu 15 dakikada bir otomatik kontrol etmiyor musunuz gün boyu? Sanıyorum bu boyutu ile hayatımıza başka kötü alışkanlık eklediğimizin farkındasınızdır. Elektronik Posta Bağımlıları için bir terapi var mıdır bilmiyorum ama sanırım bu işin takıntı haline gelip gelmediğini anlamak için kendinize şunları sorabilirsiniz. Günde en az 2 kere hatta çok daha fazla e-posta kontrol ediyor musunuz? Tatilde bile ne yapıp edip elektronik postalarınıza göz atıyor musunuz? Yurt dışında bile olsanız illa bir hot spot veya internetcafe için zaman ayırıyor musunuz? Bilinen belli bir kalıcı hasarı olmasa bile bunun üzerine bir de sosyal ağların alışkanlığını da katacak olursak son derece ciddi bir zaman kaybınızın olduğunu söylemek mümkün. Üstelik kaybettiğiniz zaman hayatınızdan gidiyor... Deli olmayın, bırakın posta kutunuz dolup taşsın, birileri sizi sosyal ağlarda dürtüp dursun. Hayatınızı yaşamayı unutmayın! Kalın sağlıcakla...
23 Temmuz 2008 Çarşamba
OnPunto.com Kapatıldı
3 Temmuz 2008 Perşembe
Sanal Yankesicilik Kurbanı Olmayın!

Bazı bankalar RFID (radyo frekansı ile bilgi aktarımı esasıyla çalışıyor) kredi kartları dağıtmaya başladılar. Hatta bunların anahtarlık, saat şeklinde olan modelleri bile var. Çalışma esasları yaklaşık olarak şöyle. Alıcı cihaza kartınızı yaklaştırıyorsunuz. Alıcı cihaz üzerinden indüklenen elektromanyetik enerji kartınızın elektronik devresini aktive ediyor. Kartınız radyo sinyali ile içindeki kendine özgün sinyali gönderiyor (cebinizdeki birden fazla bu tür kart birbirinin sinyalini bozmuyor hangisinin sinyali alıcının seçtiği türdeyse o kartın bilgisi alıcı cihaz tarafından kullanılıyor). Sadece ilgili sinyallere karşı seçiciliği olan alıcı cihaz ya kapıyı açıyor, ya işyerinize girdiğiniz ve çıktığınız saatleri kaydediyor veya alışverişte kredi kartı bilgilerinizi bankanızın kredi kartları merkezine aktarıyor. Cüzdanınızda duran kartınızın şifresi çalınabilir mi? Eğer bu işe kafa yormuş biri elinde hassas okuyucu ve bir adet taşınabilir bilgisayar varsa bu sorunun cevabı evet. Eğer cüzdanınız alüminyum folyoya sarılı değilse kolayca kart bilgileriniz çalınabilir.
4 Haziran 2008 Çarşamba
Hafızamı nasıl geliştiririm?
Vitiligonun (ala) durdurulmasına ve yeniden pigment oluşumuna yardımcı olabilir. (Ah, bunu Michael Jackson günden güne beyazlarken neden kullanmadı ki?)
Troid bezinin düzenli çalışmasına katkıda bulunur.
Zihni açar, yorgunluk ve stresi azaltır.
Beynin beslenmesine yardımcı olur ve hafızayı güçlendirir. (İşte budur, atalım hapları günde iki kere ki; hafızamız düzelsin).
Öğrenme yeteneğini arttırır, aktif ve zinde bir vücut oluşmasına yardım eder. (şiir gibi, yok yok, daha çok burç falı gibi).
İktidarsızlık ve sertleşme problemlerinde faydalıdır. (buradan sonra koptum işte).
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Grip ve soğuk algınlığına karşı koruyucudur.
Metabolizmayı hızlandırabilir ve sindirime yardımcı olur.
Sinerjetik etki ile vücut dayanıklılığını arttırır, enerji verir, yorgunluğu azaltır.
Vücüdun enerji muhafaza etmesine yardımcı olur, nükleik asit ve protein sentezini hızlandırır.
Kan şekerininin dengelenmesine yardımcı olur.
Çiçeklerin tozlanma zamanında allerjik reaksiyonların önlenmesinde faydalıdır. Anti-allerjik özelliği vardır.
Zihinsel dayanıklılığı arttırır.
Serbest radikallerin hücre tahribatını azaltır. (Doğal antioksidan)
Kan yapıcıdır. Soğuk el ve ayaklarda faydalı olabilir.
Yaşlılarda,bunama belirtilerini azaltabilir. Alzheimer hastalığında yardımcıdır.
Kulak çınlamasını önlemede faydalı olabilir. ---------------------------------------------------- Yani, hani bir de kuş gribi, ateşli kanamalı kırım kongo ve aids tedavisinde yardımcı olur deselerdi tam olacaktı. Bu kadar hastalığa etkili ise; "kimbilir ne kadar yan etkisi vardır acaba" diye düşünmeden edemedim. Gene de bir kutu edinmiş olduğumdan "deneyelim görelim" kobay mantığıyla hapları yutmaya başladım. Tek sorun bir sabah, bir de akşam almam gereken hapları almayı hatırlamak. İlk bir hafta bu konuda pek başarılı olduğum söylenemez. 14'te 2 skoru ile performansım süper sayılmaz... "En azından hapları sabah akşam almayı hatırlayabilirsem bile plasebo etkisinin yanında gerçek bir gelişme sağlanmış olur" diye düşünüyorum. Haplar, işe yarar da, hafızam eskisinden daha iyi olursa ve tabi ki unutmazsam size sonuçları yazarım... Kalın sağlıcakla.31 Mayıs 2008 Cumartesi
Arayınca Bulmak, Aranınca Bulunmak; SEO Nedir?
17 Mayıs 2008 Cumartesi
Şirketçe nedir?
9 Mayıs 2008 Cuma
iPhone a Çinli Rakipler mi geldi yoksa?
Soldaki iPhone, sağdaki ise Imobile Phone. Neredeyse aynısını üretmişler. Hatta güzel sayılacak geliştirmeler de yapmışlar. Mesela telefonun bataryasını değiştirmek için arka kapağını açmak yeterli. iPhone'da ise bunu servislere yaptırabilirsiniz. İki ayrı sim kart kullanabiliyorsunuz (biri aktif oluyor aynı anda)!
Fiyat derseniz; 200 ila 150 Amerikan Doları verdiniz mi, sanal alışveriş sitesinden alabilirsiniz. Hatta yakında birileri ithal edip satmaya başlarsa şaşırmayın sakın.
Özelliklerine geri dönecek olursak:
Artılar:
iPhone işletim sistemini tüm özellikleri ile cihaza gömmüşler (sanırım bu resmi olarak ithalini ve açık açık satışını baltalayacak bir durum).
Çoklu dokunuşu destekleyen ekranı var (cihazı yan yatırınca resim de yatıyor mu orjinalindeki gibi bilgi yok).
İki adet batarya ile satılıyor olması hoş bir durum (bataryasının sığası 1800 mA).
Eksiler:
Hafıza kartını siz alıyorsunuz ve sadece 2 GB destekliyor (iPhone 8GB hafızaya sahip).
İki sim kart destekliyor ama sadece biri aktif durumda olabiliyor.
Bu modeli bir yana koyalım illa iPhone olsun, ama içi Windows Mobile işletim sistemi olsun diye içinizden geçirdiniz mi bilmem ama Çinliler yapmışlar bile.
Fotoğrafa bakan Apple yöneticilerinin verdikleri tepkiyi görmek isterdim doğrusu. Apple logosu ve ikonları ekranda arzı endam ediyorlar ama tepede bir start yazısı ile karşınızda Microsoft işletim sistemi. Kabus gibi birşey!
Neyse bunun da fiyatı memleketimizde satılan WM makinelerle karşılaştırma kabul etmez. 335 Amerikan Doları!
Artıları:
Çift batarya, her biri 2800 mA.
Yığınla özellik (kaynaklara göz atabilirsiniz)
Windows Mobile İşletim Sistemi (bunu eksilere koysam daha iyi mi olurdu kararsızım)
Eksileri:
Çift hat desteklemiyor.
Son Söz:
İşin aslına bakarsanız marka patent ve telif haklarını ciddi bir şekilde ihlal ettiğinden, üretilse bile iPhone clonu (yani birebir aynısı) dünyanın hiç bir yerinde kolay kolay satılamaz. O nedenle de üretimi ve satışı cazip olmadığından bir ay kadar önce pek çok yabancı sanal alışveriş sitesinde yer alan bu model telefonlar piyasadan kalkıyor. Yerinizde olsam böyle bir telefonu alırken 100 kere düşünür öyle karar veririm.
Ancak, teknolojinin aslında ne kadar kolay taklit edildiği, hatta aynısının yapıldığı, daha da ötesi üzerinde geliştirmeler ve iyileştirmeler yapılıp piyasaya sürülebildiğini göstermesi nedeniyle iyi bir örnek olduğundan burada ele aldım.
Sağlıcakla kalın.
Kaynaklar:
http://www.yokami.com
http://www.solomobi.com CoolT32i
22 Nisan 2008 Salı
Ya Biri İnternet'in Fişini Çekerse?
10 Nisan 2008 Perşembe
Kahvede Beyin Fırtınası
635 Metodu: Beyin fırtınası tekniğinin bir sistematik çerçevesinde uygulanması için geliştirilmiş bir metottur. Metodun adı olan 635 sayısı aşağıdaki kombinasyondan gelir.
- 6 katılımcı
- 3 fikir (her turda katılımcı başına)
- 5’er dakikalık 5 tur
- 635 metodu için hazırlanmış form
- Uygun bir çalışma ortamı
- 1 – 1,5 saat süre
Uygulama
1. Çözülmesi gereken bir problem bulunur.
2. Her katılımcıya 635 formu dağıtılır.
3. Problem açık ve net şekilde tanımlanır ve anlaşılmayan noktaları açıklığa kavuşturulur.
4. Problem tanımı her katılımcı tarafından 635 formunun başına yazılır.
5. Her katılımcı ilk 5 dakikalık turda 635 formundaki ilk satıra üç fikir ve yanına ismini yazar.
6. 5 dakikalık süre dolduğunda katılımcılar ilk satırını doldurduğu formu diğer katılımcıya verir (formlar dairesel olarak değiştirilmeli, aynı form iki katılımcı arasında gidip gelmemelidir).
7. Daha sonraki turda, katılımcılar önlerine gelen formdaki diğer katılımcılar tarafından yazılan fikirleri okurlar ve üç yeni fikir daha yazarlar (formda yazılı olan fikirleri okuyarak onlardan esinlenmek veya o fikirleri geliştirmek serbesttir ve yapılmalıdır).
8. 5 dakikalık sürenin dolumu ile formlar bir sonraki katılımcıya verilir ve bu iş daire tamamlanana kadar sürdürülür (turlar ilerledikçe form üzerinde okunması gereken daha fazla fikir olacağından, son iki turda katılımcılara 6-7 dakika verilmelidir).
9. Dairenin tamamlanması ile formlar incelenir. Kullanışlı fikirler işaretlenir ve tahtaya yazılarak (veya projeksiyondan yansıtılarak) tartışılır.
10. Tartışmanın sonucunda en uygun fikirler seçilir.
Alternatif Yöntem: Kahveye "Yaratıcı Problem Çözme Teknikleri" konusunda uzmanlaşmış bir eğitim danışmanı çağrılır. Saatine 100 YTL ödenerek, sabahtan akşama kadar eğitim adı altında zaman geçirilir. Akşam herkes yorgun ve mutlu bir şekilde aynı zamanda da problemi unutmuş bir halde evlerine gider. 25 kişilik gruplar için idealdir. Kaynaklar: http://www.guncelbilgiler.com/dusunme-teknikleri-beyin-gelistirme-yontemleri-zeka-akil http://www.innocentric.com.tr/ http://www.dersimiz.com/eyazim/yazi.asp?id=59Gözlerim Yanıyor
Şiir yazmak ve ben? Hadi şarkı sözü diyelim sadece. Yoksa ister istemez kendimi dandik gazetelerin sizden gelen şiirler köşesine yazan 70...
-
Merhaba. Gurme bir arkadaşım var. Yaklaşık 4-5 senedir kendi tüketimi için şarap yapıyor. İlk yaptığı şarap, pek kolay içilemez olsa da, s...
-
Köpük baloncuk yaparken deterjan ve su kullanıyorsanız muhtemelen baloncuklarınız hemen patlıyordur. Dayanıklı baloncuklar için çözelti...
-
Çinliler inanılmaz bir hızla kopya telefonlar üretiyorlar. Örneğin iPhone bunlardan biri. Gerçeği ülkemizde 1200 YTL civarına satılan iPhon...
-
6. Sınıftaki kızım Fen ve Teknoloji ders kitabının 65. sayfasını gösterip bir dinamometre yapıp yapamayacağımızı sordu. Kitabın ilgili ye...
-
Televizyon, müzik seti gibi genellikle evin salonunda yer işgal eden aletlerin en önemli sıkıntılarından biri cihazların arkasında birike...
