16 Mart 2011 Çarşamba

Fil ve Kör Adamlar

Çıplak gerçek, orada öylece tüm açıklığı ile de dursa, siz gerekli donanıma sahip değilseniz olanı değil, kendi gerçekliğinizi algılarsınız.
Aynen eski Hint söylencelerinde olduğu gibi. Kör adamlar, nereden akıllarına geldiyse, bir filin çeşitli vücut parçalarına dokunarak onun neye benzediğini tanımlamaya çalışırlar.

Kimine göre fil yılan gibi bir canlıdır. Kimine göre her yeri kemik gibi sert, kusursuz ağacımsı bir şey.

Uzatmak istemiyorum. Gerçekleri görebilmek için öncelikle resmin hepsini şöyle biraz uzaklaşıp görmeye çalışmalıdır. Tabi gözleriniz açık, uyanık ve dikkatli de olmalısınız.


Belki de gerçekler bildiğiniz gibi değildir!

Üstelik, belki de karşınızda tüm yalınlığı ve çıplaklığı ile durmaktadır. Gerçeği arıyorsanız, uzun bir yolda yürüyor olabilirsiniz. Hiç bir zaman yolun sonuna ulaşamasanız da, yola çıkmış olmanız bile sizi farklı kılar.


En azından, sizi kör eden unsurlardan kurtulmaya çalışın.

Eğer bir konu ile ilgileniyorsanız, o konu hakkında araştırma yapın. Bildiğinizi sandığınız noktadan yola çıkıp bilmediklerinizi öğrendikçe, başlangıç noktanızın çok geride kaldığını görebilirsiniz. Aradığınız gerçek, belki de başlangıçta sandığınızdan çok daha farklıdır.

Aramazsanız, gerçeği bulamazsınız. Dokunma mesafesinde olsa bile, farkına varamayabilirsiniz.

Bunu özellikle çok bildiğinizi sandığınız konularda ateşli nutuklar atarken aklınıza getirin. O söyledikleriniz belki de sadece sizin algılama kapasitenizle varabildiğiniz kendi gerçeğinizdir.

Aramaktan vazgeçmeyin!
- o -

Orasını burasını mıncıklayan kör adamlara karşın, uslu durup, kimseye zarar vermeyen ve bu düşüncelerin kafamdan İnternete akmasına neden olan fil'e teşekkürlerimle.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Çakal Yöneticinin Mobbing Rehberi 3

Kötülerin de iyiler gibi zaman zaman desteğe ihtiyacı olur. İşte bu dizide, yakın çevremizde çok görülen kötülerden "Çakal Yönetici"lere yardımcı olacak konuları yazmaya çalışacağım.


Burada verdiğim örneklerin, daha önceki iş hayatımda birlikte çalıştığım yöneticiler ve onların yönetim şekilleri ile bir alakası yoktur! Yaşanmış olaylar ile benzerlikleri tamamen rastlantısaldır.

Mobbing işyerinde dikkati işten başka gereksiz konulara çektiği için verimliliği düşürür, iş tatminini azaltır, hayatta mutsuz, bunalımlı bir topluma giden yolda yürümemize neden olur. Mobbing yapmayın yapanları aranızda tutmayın!


Varan 3
"Hepimiz Profesyonel İnsanlarız"

Çakal yönetici mobbing yaparken "karda yürüyüp, iz bırakmamalıdır". İşte buna uygun bir örnek.

Kendinize devamlı dilinize dolayabileceğini bir söylem bulun!


Mesela: "Arkadaşlar, biz profesyonel insanlarız. Tabi ki daha iyi şartlarla bir başka iş bulursak değerlendirmeliyiz! Ben bile daha iyi bir imkan bulsam, bir dakika bile düşünmez giderim." gibi.

Bu genellikle belli bir kariyer basamağını aşamayan ancak bir yandan da kendisinden daha iyi seviyede olanları ya da kariyer basamağında daha üsttekilerin durumlarına imrenen bazı yöneticilerin yaklaşımlarına pek güzel uyar. Bu duygularını çalışma arkadaşlarına yansıtmak için mobingden daha iyi bir yöntem bulunabilir mi?

Bu söylediklerinize kendiniz bile inanıyor gibi görünmelisiniz. Ne kadar çok dilinize dolarsanız o kadar etkili olacaktır.

Elemanlarınız size bir kere inanırlarsa yavaş yavaş çeşitli nedenlerle başka bir iş arayışına girdiklerinde bunu gereğince gizli tutma hassasiyetini göstermeyeceklerdir. Ne de olsa "profesyoneliz" ya!

Böyle girişimleri olan birini duyduğunuzda derhal genişletilmiş personel toplantınızı yapıp herkesin önünde kendisini sadakatsizlik, firma kültürüne ters düşme, ahlaksızlık hatta ikiyüzlülükle itham edebilirsiniz.


Bu şekilde yeni bir mobbing kurbanınız olacaktır. Merak etmeyin, sizin kafanızda ve çevrenizdeki çalışanlarınız da kişisel bezdirme etkinlikleri ile üstlerine düşeni yapacaklardır.


Bu taktiğin tek kötülüğü unutulana kadar bir daha kimsenin profesyonellik zırvalarınıza inanmayacağıdır. Ancak siz bir süre sonra aynı masalları çalışanlarınıza anlatmaya devam edebilirsiniz. Bir şeyi 40 defa söylediniz mi inanırlar.

Not: Aslında amacım, kötülere destek olmak değil, Mobbing yöntemlerini göz önüne serip çalışanları bilgilendirmektir!

17 Şubat 2011 Perşembe

Çakal Yöneticinin Mobbing Rehberi 2


Kötülerin de iyiler gibi zaman zaman desteğe ihtiyacı olur. İşte bu dizide, yakın çevremizde çok görülen kötülerden "Çakal Yönetici"lere yardımcı olacak konuları yazmaya çalışacağım.

Burada verdiğim örneklerin, daha önceki iş hayatımda birlikte çalıştığım yöneticiler ve onların yönetim şekilleri ile bir alakası yoktur! Yaşanmış olaylar ile benzerlikleri tamamen rastlantısaldır.

Varan iki "Kaybet - Başkasını Suçla"

Diyelim şans eseri telefonunuzu kaybettiniz. Nasıl olsa şirketin malı, tutanak tutulup demirbaştan düşülür, yenisi alınır.

Bundan nasıl bir mobbing fırsatı geliştirebilirsiniz?

Zaten gözünüzün tutmadığı temizlik elemanına iyi bir ders vermek fena olmaz, öyle değil mi?


Sonraki gün yanınıza yöneticinizi çağırıp kaybolan malzemeyi söyleyip "bunu olsa olsa temizlikçi .... yürütmüştür" diye yönlendirip, temizlikçiyi ağlatana kadar sorgulamasını sağlayın.

Bir taşla iki kuş: Temizlikçi yöneticisinden nefret eder. Kaybolan üzerine fazla kafa yormak isteyen kalmaz.

Bulunamayan telefonun parasını toplamaya yeltenen yöneticinizi ve elemanları reddedip, "olan olmuş canım ne gerek var" diye konuyu kapatın.

Not: Aslında amacım, kötülere destek olmak değil, Mobbing yöntemlerini göz önüne serip çalışanları bilgilendirmektir!

16 Şubat 2011 Çarşamba

Microsoft ve Nokia İşbirliğinden Ne Çıkar?


Nokia ve Microsoft stratejik bir işbirliği anlaşması yaptılar. Bundan böyle, Nokia akıllı telefonlarda ve mobil ürünlerde Microsoft işletim sistemi kullanacak gibi görünüyor.

Nokia'nın Yönetim Kurulu Başkanı (CEO) Stephen Elop Eylül 2010'a kadar Microsoft'ta çalışıyordu. Nokia ise telefon pazarında uzun süreden beri kan kaybediyordu. Resistif dokunmatik ekranlı akıllı telefon ürünlerinde yaşanan başarısız satış grafikleri de eklenince 90'lı yıllardan beri pırıl pırıl parlayan Nokianın yıldızı epeyce bir sönükleşmişti. Bakalım bu son işbirliği sonucunda yıdız yeniden parıldayacak mı yoksa süper novaya dönüşüp etrafındaki pek çok şeyi de yutup yok mu edecek? 

Sosyal medya'da (Twitter) geçtiğimiz hafta bu konu ile ilgili ilginç yorumlar dikkat çekti. Şüphesiz en ilginci "İki hindiden bir kartal olmaz" şeklinde olanıydı.

Nokia uzun süreden beri Symbian işletim sistemli akıllı telefonları ile öne çıkmıştı. Finlandiya merkezli çok uluslu teknoloji şirketi Nokia 2 seneye yakın bir süredir piyasada rakipleri karşısında başarısız bir çızgide yoluna devam ediyordu. Özellikle uzakdoğu merkezli şirketler olan Samsung, LG son zamanlarda HTC karşısında pazarda çok gerilerde kalan Nokia'nın birşeyler yapması bekleniyordu ama Microsoft ile işbirliği anlaşması duyulunca yankıları pek de olumlu olmadı. CEO Stephen Elop'un çalışan sayısında indirime gidileceği konusundaki açıklamaları da işin tuzu biberi oldu.

Aslında her şey Apple firmasının akıllı bir telefon üretip pazarı alt üst etmesi ile başladı. Apple, iPhone ile aslında zaten bilinen ve kullanılan teknolojileri daha iyileştirip kullanıcılar için kolaylaşmış bir şekilde bir de çoğu bedava olan dev bir uygulama arşivinin eşliğinde pazara girmişti. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Milyonlarca iPhone satılırken, pazarda pek çok üretici buna karşı duruş aldılar. En önemlisi ise çok noktalı dokunma sağlayabilen kapasitif ekranların yaygınlaşması oldu.

Ardından Google tarafından desteklenen işletim sistemi Android sahneye çıktı. Tıpkı Nokia'nın kullandığı Symbian gibi özünü Linux işletim sisteminden alan Android fırsatı gören pek çok üretici tarafından akıllı telefonlarda kullanılmaya başladı. Özetle Android, iPhone işletim sistemi olan iOS karşısında yükselen bir grafik izlerken Nokia ısrarla bu duruma karşı bir şeyler yapmadı.

Microsoft mobil cihazlarda işletim sistemi olarak kullandığı Windows CE gelişmişi Windows Mobile 7 ile yakın zamanda pek de parlak olmayan bir çıkış yaptı. Bu da bulunsun, diyen pek çok akıllı telefon üreticisi biraz da gelişmeleri görme amacıyla Windows Mobil 7 işletim sistemini içeren telefon modellerini piyasaya sundular. Hatta bazı üreticiler birden fazla işletim sistemi (WM 7 ve Android) ile açılıp kullanılabilen akıllı telefonlar bile ürettiler. Daha bu çabalar sonuçlanmadan Nokia'nın Microsoft ile anlaşmasının haberi gelince yapılan yorumlar da ister istemez olumsuz ifadeler içerdi.

Finlandiya gazetelerinin ileri sürdüğü gibi bu anlaşma "sonun başlangıcı" mıdır bilmem ama son iki yıldan beri Nokia'nın hantal yaklaşımları pazarda ciddi bir pay kaybı olarak firmaya geri dönmüştü. Bence bundan sonra da Nokia Windows Mobile işletim sistemi ile ciddi bir kazanım sağlayamaz. Yazının başında değindiğim gibi eskiden parlayan Avrupa'nın parlak yıldızı, içine çökerek bir süper novaya dönüşüp Microsoft'u bile yanında mutlak hiçlik noktasına çekebilir.

Bakalım zaman neler göstecek?

11 Şubat 2011 Cuma

Çakal Yöneticinin Mobbing Rehberi 1

Kötülerin de iyiler gibi zaman zaman desteğe ihtiyacı olur. İşte bu dizide, yakın çevremizde çok görülen kötülerden "Çakal Yönetici"lere yardımcı olacak konuları yazmaya çalışacağım.

Burada verdiğim örneklerin, daha önceki iş hayatımda birlikte çalıştığım yöneticiler ve onların yönetim şekilleri ile bir alakası yoktur! Yaşanmış olaylar ile benzerlikleri tamamen rastlantısaldır.

Varan bir "Yükselt Yok Et"

Kıl olduğunuz elemanı yükseltin. Ne bileyim, mesela elemanı "zottirik işlerden sorumlu genel müdür yardımcısı" yapın. Sonra kendisi için olmadık, çetrefilli işler çıkarın. İş üzerine iş verin. Sorumluluk alan eleman altında kalıp işleri yapamayınca, iki ay sonra yanınıza çağırıp "kusura bakma, görevini yerine getiremiyorsun" deyip kıçına tekmeyi vurun.
Not: Aslında amacım, kötülere destek olmak değil, Mobbing yöntemlerini göz önüne serip çalışanları bilgilendirmektir!

6 Şubat 2011 Pazar

Barış Ünver'in Büyük Ayıbı!

Barış Ünver http://beyn.org adresindeki blogunda kafasındakileri yazıya döküp yayınlıyor. 5 seneden beri sabah kalktığı andan akşam yatana kadar yaptıklarını günlüğünde anlatıyor.

Arada fikirlerini siyasi görüşlerini de yansıtıyor ister istemez. İşte yazdıklarından biri "dijital takibe" takılınca başı da belaya girmiş. Sayın Başbakanımız onu mahkemeye vermiş.

Barış! Sen ne yaptın? Hiç fikir hele hele siyasi olanlar yazılıp milyonların erişimine açılır mı?

Barış'ın fikirlerini ifade etmesini ve bunu özgürce yapmasını tüm fikirlerine katılmasam bile destekliyorum.

Beyinler özgür kalmalı!

Umarım, Türk Adaleti gereğini yapar Beyn'i beraat ettirir.

12 Ocak 2011 Çarşamba

İşsizlik Son Mu? Başlangıç Mı?


Özellikle ekonominin yapısal sarsıntılarının, krizlerinin bol olduğu dönemlerde, çalışan kesimin işsizlik problemiyle karşılaşması kuvvetle mümkündür. Piyango sizi de vurabilir. Kendinizi kötü hissetseniz de işsizlik her şeyin sonu değil. Aslında bir son değil! Bir başlangıç. Hatta, belki de yeniden doğuş için bir fırsat!

Kimi şirketler gerçekten krizden etkilenip sarsıldıkları için, kimi de "fırsat bu fırsattır" yaklaşımıyla işçi çıkartabilirler. Bazen de, görünmeyip yazılı olmasa da, şirketlerin "krizde ilk sepetlenecekler" listeleri vardır.

Kriz olmasa da, pek çok farklı nedenle firmalar işçi çıkartabilirler. Kurumsallaşmış, kariyer planlaması ve yaklaşımı olan işletmeler, işçi döngüsünü (işe giren çıkan oranı) düşük tutmaya çalışırlar. Bunun nedeni genel çalışma psikolojisinin olumsuz etkilenmesini önleyip, verimi yüksek tutmaktır. Ancak böyle bir firmada çalışmak gibi bir şansınız olmayabilir.

İşsiz kalmak, bireysel bazda pek de istenen bir durum olmasa gerek. Ancak durum değerlendirmesi yapmak ve geçmiş yanlış ve doğrularınızı değerlendirip deneyim haline getirmek için iyi bir şans olduğu da bir gerçek. Düzenli gelirin ve alışılmış hayat döngüsünün kırılıp sona ermesi sarsıcı bir durumdur. Daha önce pek de gözden geçirmemiş olduğunuz yol ayrımlarının farkına varmak ve birini seçmek için karşınızda bir fırsat durmaktadır.

Çalışırken cesaret edip denemediğiniz ve belki de tecrübe etseniz başarabileceğiniz, pek çok yeni imkan, eğer onları görmek isterseniz önünüzde durmaktadır.

Başarı ile aranızda duran tek engelin kendiniz olduğunu unutmayın. Görünmez duvarlarımızı kendimiz yaratırız. Eğer bir hedefiniz varsa ve başarmak istiyorsanız, kendinize engel olmayın! Öncelikle, kendinizle olan savaştan galip çıkın. Daha önce başardınız, bu defa da yapabilirsiniz.

Bir de şunu düşünün: Yeni bir iş, yeniden doğuş, yeni bir hayat anlamına gelebilir. Kendinizi gerçekleştirmek ve daha önce olmadığı kadar başarılı olmak için yepyeni bir fırsat. İşsiz kalmak, çok kötü hissetmenize, hayattan soğumanıza yol açmış olabilir. Ancak unutmayın hala soluk alıp verebiliyorsanız, daha önce gerçekleştirdiğinizden daha iyisini yapmak için pek çok fırsatınız olabilir. Düştüğünüz yerden kalkın ve yolunuza devam edin.

Yeniden doğuşunuzda ve yeni hayatınızda hiç ummadığınız kişilerden destek bulabilirsiniz. Bu nedenle çevrenizdeki insanları tanımak ve tartmak için de çok iyi bir fırsatınız olduğunu ve yeni yaşamınızda kimlerle yola devam etmeniz gerektiğini anlayabileceğinizi de aklınızın bir köşesinde bulundurun.


İşinizden ayrıldığınızda bir kapıdan çıkıp karanlığa düştüyseniz, çevrenizdeki ışık saçan diğer kapıları deneyin. Karanlık sizden korksun, siz karanlıktan değil.

6 Ocak 2011 Perşembe

Twitter Ünlüleri Spamci Yaptı

Twitter, eğer hala bilmeyen varsa; sosyal mikro blog paylaşım sitesi.
Ünlüler genellikle işin paylaşım yanını değil de mikro blog kısmını kullanıyorlar. 80 bin kişinin yana yakıla takip ettiği bir ünlünün izlediği kişi sayısı 0 (sıfır) olabiliyor.
İnsanın bu kadar egoya şapka çıkarası geliyor.
Bir yanı ile bakınca bu durum spam postaları hatırlatıyor. Ancak alıcıların bu konuda isteksiz olduklarını söylemek zor.
Oysa eminim iki yönlü haberleşme olsa, izleyiciler için çok daha tatminkar olurdu.
Diyebilirim ki: Twitter Ünlüleri Spamci yapmıştır. Hatta dedim bile.
Bu yanı ile Twitter, mevcut "Adın ne? Reşit. Sen söyle, sen işit" durumunu ünlü kişiler söz konusu olduğunda biraz değiştiriyor. Reşit'in dediklerini binlerce kişi dinliyor. Ünlüler ise "Ben neymişim be abi?" olup kasım, kasım kasılıyorlar. Sosyal Medya'dan söz açıldığında hele bir de izleyici bulurlarsa verip veriştirmeyi de iyi bir şey sanıyorlar.
Son olarak Cem karaca'dan gelsin: "Sen seni bil!"

5 Ocak 2011 Çarşamba

SGK Prime Esas Kazanç Sınırı ve Asgari Ücret - 2011


Demek ki artıp duran milli gelirden çalışan kesime bu kadar düşüyormuş. Başka söyleyecek bir şey yok.

**


Asgari ücret

16 Yaşından Büyükler (01.01.2011-30.06.2011) 796,50
16 Yaşından Büyükler (01.07.2011-31.12.2011) 837,00

16 Yaşından Küçükler (01.01.2011-30.06.2011) 679,50
16 Yaşından Küçükler (01.07.2011-31.12.2011) 715,50

Prime esas kazanç taban ve tavanları

Taban (01.01.2011-30.06.2011 Tarihleri arası) 796,50
Tavan (01.01.2011-30.06.2011 Tarihleri arası) Taban (x) 6.5 = 5177,25

Taban (01.07.2011-31.12.2011 Tarihleri arası) 837,00
Tavan (01.07.2011-31.12.2011 Tarihleri arası) Taban (x) 6.5 = 5440,5

Detaylı pratik bilgileri alomaliye web sitesinden inceleyebilirsiniz.

Ayrıca dilerseniz 2011 ilk altı ayı için daha detaylı bilgiyi burada, ikinci altı ay için detaylı bilgiyi burada bulabilirsiniz.

Çöp Bilgi Kaynağı


İnternette durmadan bir şeyler arayıp duruyoruz. Sonuçları incelediğimizde o kadar çok kopya ve işe yaramaz içerikle karşılaşmak zaman zaman hevesimi kırıyor. Dün gece eve geldiğimde, Ömer Seyfettin'in hayatı ve hikayeleri hakkında bir araştırma yaptım. Birbirinin tıpkısı, genellikle de oradan oraya kopyalanırken belirli sınırlamalar nedeniyle sonları kırpılmış içerik ile karşılaştım. Yani aynı içerik oradan oraya kopyalanmış bir yandan da bozulmuştu. Suyunun, suyunun, suyu ama o da atık su!

Genelde kopyalanan sitelerin bir kısmı, gelir elde etmek için çok aranan kelimeleri içeren çöp bilgi kaynaklarıydı. Hani Google arama linkine tıkladığınızda saçma sapan reklamlar görüp bir türlü aradığınız içeriğe erişemezsiniz ya tam ondan.

Bir de, "bana üye ol" deyip duran, sinir bozucu forum siteleri var. En çok içeriği bozan yerler, İnternetin prehistorik (tarih öncesi) paylaşım mecraları olan forumlar sanırım. Genellikle belli uzunluğun geçilmesi durumunda içeriği kırpıp sonunu yok ettikleri ve arama sonuçlarında öne çıktıkları için işi daha da içinden çıkılmaz hale getiriyorlar. Bizde bu tür siteler biraz fazlaca. Çalışmadan, emek harcamadan para kazanmayı pek seviyoruz. Biraz ondan, biraz da Google'ın da gelir modeli bununla uyuştuğundan bu garip durum sürüyor. Böylesi siteler yurt dışında da yaygın. Sanırım arama devi, durumun bal gibi farkında ancak ortadaki pastadan kocaman bir dilimi kendisi aldığından pek ciddi olarak konuya eğilmiyor.

Özetle, elinde olmasına rağmen, arama sonuçlarını düzeltmek istemeyen Google yüzünden bir şeyler arayıp yeni bir içerik üretme aşamasında çöpten öteberi toplar gibi hissediyorum kendimi. Çöpte bir şey ararsanız, ya yarısı yenmiş, bozulmuş, kırılmış ya da parçaları kaybolmuş ıvır zıvır bulursunuz ya işte aynen öyle. İşin kötüsü orijinalinin nerede olduğu da biliyor Google. Biliyor, ama söylemiyor!

Sanırım Google, Türk tarzı aramayı hak ediyor  (Hani arama kutucuğuna gideceğiniz sitenin adını yazarsınız da bir "com.tr" yazmaya üşendiğinizden aratırsınız ya aynen öyle).

1 Ocak 2011 Cumartesi

Ferrari'sini Satan Bilge


"Ferrarisini Satan Bilge" kitabını okurken, her sayfada yazan özlü sözlerin altını tek tek itina ile çizen, bu nedenle de incecik kitabı birkaç ayda bitirebilen bir adam tanıyorum. Düşününce, bu durumun şaşırtıcı olduğuna karar verdim.

En komiği de o kadar özene rağmen kitaptan hiç ders almamasıydı!

Bu da 2011'in ilk yazısına konu oldu ya bu da şaşırtıcı işte.

Zamanın Sonu: Ölüm ve Varoluş

Genellikle ölüm korkusu ya da endişesi ile yaşarız. Büyük olasılıkla bu, yaşadığımız sürece, bir gün geldiğinde öleceğimizi bilmemizden kayn...