21 Aralık 2023 Perşembe

Dualite ve Diyalektik Kavramları


Dualite Nedir?

Dualite, Türkçede “ikilik”, “ikilem”, “ikileme”, “ikili denge” gibi çeşitli biçimlerde kullanılan ve doğadaki, evrendeki karşıtlık ve birbirini tamamlayıcılık ilkesini ifade eden genel bir terimdir. Dualite kavramı felsefede, matematikte, fizikte ve diğer bilim dallarında farklı anlamlar taşır. Felsefede dualizm, varlığın iki temel unsurdan oluştuğunu savunan akımdır. Dualite, bir şeyin iki zıt yönü veya iki karşıt unsurun bir arada bulunması anlamına gelir.

- Felsefede dualite, varlığın iki temel unsurdan oluştuğunu savunan akımdır. Örneğin, Descartes ruh-madde dualizmini, Spinoza Tanrı-doğa dualizmini ortaya koymuştur.

Descartes'ın Ruh-Madde Dualizmi

Descartes, insanın hem düşünen bir ruha hem de uzamsal bir maddeye sahip olduğunu savunur. Bu iki öznenin birbirinden tamamen farklı olduğunu ve aralarında bir etkileşim olmadığını iddia eder. Descartes'a göre, ruh, Tanrı tarafından verilmiş özgür bir iradeye sahiptir ve maddeye bağlı değildir. Madde ise, uzayda yer kaplayan, şekli ve boyutu olan, hareket edebilen ve değişebilen bir varlıktır. Ruh ve madde arasında bir bağlantı kurulamaz, çünkü ruh uzaysız ve zamansızdır, madde ise uzaylı ve zamanlıdır. Descartes, bu dualizmi desteklemek için ünlü "düşünüyorum, öyleyse varım" argümanını kullanır. Descartes, kendisini her türlü şüpheye açık tutar ve var olan her şeyi sorgular. Ancak, düşündüğünü fark eder ve bu onun var olduğunu kanıtlar. Düşünmek, ruhun bir işlevidir ve madde ile ilgisi yoktur. Dolayısıyla, Descartes, ruhunun var olduğunu kesin olarak bilir, ancak maddesinin var olup olmadığından emin olamaz. Bu da, ruh ve madde arasındaki ayrımı gösterir.

Descartes'ın ruh-madde dualizmi, felsefe tarihinde önemli bir yere sahiptir ve pek çok tartışmaya yol açmıştır. Bazı filozoflar, bu dualizmi kabul ederken, bazıları da eleştirir veya alternatifler sunar. Spinoza, ruh ve maddeyi aynı şeyin iki yönü olarak görür; Leibniz, ruh ve maddeyi uyumlu ama etkileşimsiz monadlar(Monad, Leibniz'in felsefesinde, evrenin en temel ve basit varlıkları olarak tanımladığı, sonsuz sayıda ve birbirinden farklı olan, maddi olmayan, bölünemez, değişmez ve etkileşimsiz birimlerdir. Monadlar, kendilerine özgü bir iç ilke ile hareket ederler ve her biri kendi bakış açısından evreni yansıtırlar. Monadlar arasında hiçbir etkileşim yoktur, ancak hepsi Tanrı tarafından önceden belirlenmiş bir uyum içindedirler. Leibniz'e göre, monadlar hiyerarşik bir düzende sınıflandırılabilirler: En altta cansız varlıkların monadları, ortada hayvanların ve bitkilerin monadları, en üstte ise insan ruhunun monadı olan akıl vardır.) olarak tanımlar; Berkeley, maddenin var olmadığını ve sadece ruhların ve Tanrı'nın var olduğunu ileri sürer;
Hume, ruhun da var olmadığını ve sadece duyumların ve izlenimlerin var olduğunu savunur. Hume, dualitenin yanlış bir varsayım olduğunu, çünkü zihin ve beden arasında nedensel bir bağlantı kurmanın imkansız olduğunu iddia eder. Hume, zihin ve beden arasındaki ilişkiyi anlamak için duyularımızın ötesine geçemeyeceğimizi, bu yüzden bu konuda kesin bir bilgiye sahip olamayacağımızı söyler; Kant, ruh ve maddeyi insan aklının kategorileri olarak yorumlar; Hegel, ruh ve maddeyi diyalektik bir süreç içinde birleştirir; Marx, maddenin ruhu belirlediğini öne sürer; Nietzsche, ruhu da maddeyi de reddeder; Sartre, insanın özgür bir seçimle kendi varlığını yarattığını iddia eder (Sanıyorum o zamanlar kimse: Belki de hiç birimiz ve hiç bir şey yok simülasyon her şey diye düşünememiş). 

Burada kavram olarak ruh, düşünen, öznel ve özgür bir varlıktır. Madde ise uzamsal, nesnel ve mekanik bir varlıktır. Ruh ve madde arasındaki etkileşim nasıl gerçekleşir, bu soru Descartes için büyük bir problem olmuştur. Ruhun İngilizcedeki karşılığı olarak spirit veya soul kullanılır. Ancak spirit daha çok dini veya metafizik bir anlam taşırken, soul daha çok psikolojik veya felsefi bir anlam taşır. Bilinç ise ruhun bir işlevi veya özelliği olarak görülebilir. Bu yüzden yukarıda anlatılanlarda geçen ruh kavramı karşılığını soul ya da bilinç olarak düşünmek daha uygun olabilir.

- Matematikte dualite, birkaç tez veya yapının bire bir formla karşılık gelmesine dayanan bir kavramdır. Örneğin, doğrusal programlama problemlerinin primal ve dual formları vardır.

- Fizikte dualite, bir fiziksel sistemin farklı kuramlarla tanımlanabilmesi durumudur. Örneğin, ışığın hem parçacık hem de dalga özelliklerini aynı anda taşıması bir tür dualitedir. (Aklıma Quantum Fiziğinden bir örnek geldi burada. Dolanıklık, iki veya daha fazla kuantum sisteminin birbirine bağlı olduğu ve birinin özelliklerini ölçmek için diğerinin özelliklerini değiştirdiği durumdur. Bu, kuantum sistemlerinin bir tür dualite oluşturduğu anlamına gelir mi? Bunu düşünme payı olarak böylece bırakıyorum.)

Dualite hakkında tanınmış çalışmaları olanlar arasında şunlar sayılabilir:

- Rene Descartes: Yöntem Üzerine Konuşmalar adlı eserinde ruh-madde dualizmini ortaya koymuştur.

- Soren Kierkegaard: Kahkaha Benden Yana adlı eserinde varoluşçu felsefenin temellerini atmış ve insanın özgürlük ve sorumluluk arasındaki ikilemini ele almıştır.

- Spinoza: Anlama Yetisinin Düzeltilmesi Üzerine İnceleme adlı eserinde Tanrı-doğa dualizmini reddetmiş ve her şeyin tek bir varlık olan Tanrı'nın nitelikleri olduğunu ileri sürmüştür.

Dualiteye Getirilen Eleştiriler

Bu görüşe yapılan eleştirilerden biri, zihin ve beden arasındaki etkileşimin nasıl gerçekleştiğine dair bir açıklama sunamamasıdır. Bir başka eleştiri ise, dualitenin bilimsel bulgularla çelişmesidir. Örneğin, beyin hasarı veya ilaç kullanımı gibi durumlarda zihinsel faaliyetlerin değişmesi, zihnin bedene bağlı olduğunu göstermektedir. Dualite felsefesinin savunucuları ise, bu eleştirilere karşı zihnin bedeni etkilediği gibi bedenin de zihni etkilediğini, ancak bunun zihnin maddi olmadığı anlamına gelmediğini ileri sürmektedirler.

Diyalektik Nedir?

Diyalektik, kavramlar arasındaki karşıtlık ilişkisinden yola çıkarak bunu doğruya varan süreçlerin açığa çıkarılmasında bir ilke olarak kullanan düşünme ve araştırma yoludur. Diyalektik düşüncenin kökenleri Antik Yunan'a kadar uzanır ve farklı filozoflar tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır. Diyalektik, bir düşüncenin karşıtı olan başka bir düşünceyle çatışması sonucunda yeni bir düşünce ortaya çıkarma yöntemidir.

Diyalektiğin Başlangıcı: Herakleitos

Diyalektiğin öncüsü olarak kabul edilen filozof, Sokrates öncesi dönemde yaşamış olan Herakleitos'tur. Herakleitos, evrenin ve doğanın arkhesi (ilk nedeni) olarak ateşi seçmiştir. Çünkü ona göre ateş, değişimin somutlaşmış halidir. Ateş, öz tüketim yoluyla hareketi sembolize eder. Bu yüzden her şey ateşten çıktıktan sonra sürekli akış halindedir. Herakleitos'un meşhur sözleri "Değişmeyen tek şey değişimdir." ve "Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız." bu görüşünü ifade eder.

Herakleitos ayrıca evrende hüküm süren karşıtların birliği görüşünü ortaya atmıştır. Ona göre her töz, kendi içinde karşıtını da içerir. Bu da evrenin istikrarını koruyan sürekli bir döngü ve değişime işaret eder. Örneğin sıcak-soğuk, gece-gündüz, yaşlı-genç gibi karşıtlar birbirlerine dönüşürler ve birbirlerinin varlığına bağlıdırlar.

Töz: Felsefede töz, bir şeyin özü, aslı, gerçekliği veya varlığı anlamına gelir. Töz, bir şeyin ne olduğunu belirleyen ve onu başka şeylerden ayıran temel niteliklerdir. Felsefe tarihinde töz kavramı, farklı filozoflar ve akımlar tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır. Örneğin, Platon tözü, değişmez ve mükemmel olan idealar olarak görürken, Aristoteles tözü, madde ve biçimden oluşan somut varlıklar olarak anlar. Descartes tözü, düşünen ve uzamsal olan iki ayrı tür olarak ayırır. Kant tözü, insan aklının deneyime kattığı bir kategori olarak ele alır.

Diyalektiğin Gelişimi: Sokrates ve Platon

Diyalektiği bir yöntem olarak kullanan ilk isim Sokrates'tir. Sokrates için diyalektik, karşılıklı soru-yanıt yoluyla kavramlara açıklık getirme yöntemidir. Sokrates, muhatabının verdiği yanıttan yola çıkarak bunun mantıksal sonuçlarını çıkartır veya tutarsızlıklarını gösterir. Böylece muhatabını bilgisizliğini fark ettirir ve onu daha iyi bir tanım aramaya yönlendirir.

Sokrates'in açıklama yöntemini belirli bir varlık görüşüne bağlayan Platon, diyalektiği bilgi görüşüne dayalı bir eğitim yöntemi olarak geliştirmiştir. Ona göre diyalektik, bir varlık sıralaması içinde en alt düzeyden gittikçe yükselerek sonunda idealara varmak için izlenen bir öğretme ve öğrenme sürecidir. Platon, ideaların diyalektiği adını verdiği bu süreci ünlü mağara benzetmesinde anlatmıştır. 

Mağara benzetmesi ile Mağara Alegorisi ve Kavanozdaki Beyin başlıklı yazımı bu linkten okuyabilirsiniz.

Alman Felsefesinde Diyalektik: Kant, Hegel ve Marx

Yeni Çağ felsefesinde diyalektik terimini ilk kullanan Kant'tır. Kant'a göre diyalektik yanılgının mantığıdır; kendi halindeki us, bazı usavurma işlemlerini mantıksal sınırlarına kadar götürüp sonunda kendisiyle çatışma içine düşer. Bu çatışmaları antinomiler olarak adlandıran Kant, bunların aklın deneyime aşkın nesneleri konu alırken, deneyimin sınırlarını aştığı zaman düştüğü çelişkiler olduğunu göstermiştir.

Diyalektik düşüncenin gerçek anlamda kurucusu olan filozof ise Hegel'dir. Hegel, Platon ve Herakleitos'un diyalektik anlayışını geliştirip Orta Çağ'da mistik (gizemci) biçimiyle ortaya çıkan üç aşamalı gelişme yasasıyla birlikte kendi idealist felsefesinin temelini atmıştır. Bu yasaya göre her şey, bir tezle başlar, sonra onun karşıtı olan bir antitez ortaya çıkar ve bunların çatışması sonucunda bir sentez oluşur. Bu sentez yeni bir tez olur ve süreç devam eder. Hegel, bu diyalektik süreci hem düşüncenin hem de tarihin gelişimine uygulamıştır.

Hegel'in idealist diyalektiğini tersine çeviren ve maddeci bir temele oturtan filozof ise Marx'tır. Marx, maddenin hareketinin diyalektik iç çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri sürer ve düşüncenin diyalektiği de bu noktada maddenin hareketinin bilince yansıması olarak değerlendirir. Marx, diyalektiği toplumsal ve ekonomik tarihin analizine uygulayarak kapitalizmin krizlerini ve sosyalizmin kaçınılmazlığını savunmuştur.

Konuyu ele alan filozofların değerlendirmelerindeki ortak nokta, diyalektiğin karşıtlıkların birliği ve değişim süreci üzerine kurulu olmasıdır. Diyalektik düşünce, hem doğayı hem de insanı anlamak için önemli bir araçtır.

Diyalektik Felsefeye Yapılan Eleştiriler

- Diyalektik felsefe, gerçekliği sadece çatışma ve çözülme olarak gördüğü için, uyum ve işbirliği gibi olguları ihmal eder.

- Diyalektik felsefe, her şeyin karşıtını varsaydığı için, karşıtlık olmayan veya çoklu karşıtlık olan durumları açıklayamaz.

- Diyalektik felsefe, tarihi ve doğayı belirli bir yöne doğru ilerleyen bir süreç olarak kabul ettiği için, rastlantısal ve kaotik olayları göz ardı eder.

- Diyalektik felsefe, her şeyin bir senteze ulaşacağını iddia ettiği için, sürekli değişim halinde olan ve belirsiz olan gerçekliği sabitlemeye çalışır.

Diyalektikte Sentez Aşaması ile Dualitede Sabitlenme Arasındaki Fark

Diyalektikte sentez aşaması ve dualitede sabitlenme, ilk bakışta birbirine benzeyebilen iki kavramdır. Her ikisi de iki karşıt unsurun etkileşimiyle ortaya çıkan bir sonucu ifade eder. Fakat bu iki sonuç arasındaki temel fark, değişim ve sabitlik arasındaki farktır.

Diyalektikte sentez aşaması:

Değişimin bir sonucudur. İki karşıt unsur (tez ve antitez) birbiriyle çatışır ve bu çatışmadan yeni bir unsur (sentez) ortaya çıkar.

Sentez, tezi ve antitezi tam olarak yansıtmaz. Her ikisini de aşan ve yeni bir bütünlük oluşturan bir unsurdur.

Sentez, sabit bir sonuç değildir. Zamanla yeni tez ve antitezler ortaya çıkabilir ve sentez de buna göre değişebilir.

Hegel'in diyalektik tarihi: Hegel, tarihin diyalektik bir süreç olduğunu savunur. Her tarihsel dönem bir tez (mevcut durum) ve bir antitez (yeni bir fikir veya hareket) içerir. Bu tez ve antitez arasındaki çatışmadan yeni bir sentez (yeni bir tarihsel dönem) ortaya çıkar. Örneğin, Feodalizm (tez) ve Fransız Devrimi (antitez) arasındaki çatışmadan liberal demokrasi (sentez) ortaya çıkmıştır.

Dualitede sabitlenme:

Değişimin sonucu değil, başlangıcıdır. İki karşıt unsur (örneğin ruh ve beden) birbirinden ayrılır ve her biri kendi varlığını korur.

Her iki unsur da sabittir ve değişmez. Birbirini etkilemezler ve birbirleriyle sentez oluşturmazlar.

Dualite, gerçeğin iki ayrı katmandan oluştuğunu varsayar. Bu katmanlar arasında geçiş veya sentez mümkün değildir.

Descartes'ın ruh-beden dualizmi: Descartes, insanın ruh ve bedenden oluştuğunu savunur. Ruhu uzamsız ve zamansız, bedeni ise uzamsal ve zamansal olarak tanımlar. Ruha ve bedene göre farklı yasalar ve ilkeler geçerlidir. Bu iki unsur birbirini etkilemez ve birbirleriyle sentez oluşturamaz

Diyalektikte sentez aşaması, değişimin bir sonucu ve yeni bir bütünlüğün oluşmasıdır. Dualitede sabitlenme ise, değişimin sonucu değil başlangıcıdır ve iki karşıt unsurun birbirinden ayrılması ve sabit kalmasıdır.

İyilik ve Kötülük, Tanrı ve Şeytan Gibi Kavramlar 

Bu felsefe tarihinin en eski ve en tartışmalı konularından biridir. Bazı filozoflar, bu kavramların birbirine zıt olduğunu ve aralarında çözümsüz bir çatışma bulunduğunu savunur. Bazıları ise, bu kavramların birbirinin tamamlayıcısı olduğunu ve aralarında sürekli bir etkileşim olduğunu iddia eder. Diyalektik, bir şeyin kendisindeki karşıtlıkların birliği olarak tanımlanabilir. Bu bakış açısına göre, iyilik ve kötülük, tanrı ve şeytan gibi kavramlar, gerçeğin farklı yönlerini temsil eder ve birbirlerini ortaya çıkarır. Bu kavramlar arasında bir sentez oluşturmak mümkündür. Ancak bu sentez, sabit ve değişmez değil, dinamik ve gelişmektir. Bu nedenle, diyalektik ile ifade edilen kavramlar, mutlak değil, görecelidir.

Diyalektik ve Dualite Kavramlarının Benzer ve Farklı Yönleri Nelerdir?

Diyalektik ve Dualite kavramları arasındaki en temel benzerlik, her ikisinin de bir şeyin iki zıt kutba ayrılmasını kabul etmesidir. Ancak bu ayrımın niteliği ve sonucu açısından önemli farklar vardır. Diyalektikte, zıtlıklar arasında bir çatışma ve uzlaşma söz konusudur. Bu sayede, yeni bir sentez oluşur ve varlık ya da bilgi gelişir. Dualite'de ise, zıtlıklar arasında bir uyum ya da hiyerarşi söz konusudur. Bu sayede, varlık ya da bilgi sabitlenir ve sınıflandırılır.

Özetle, diyalektik ve dualite kavramları arasındaki benzerlikler ve farklar:

- Her ikisi de bir şeyin iki zıt kutba ayrılmasını kabul eder.

- Diyalektikte zıtlıklar çatışır ve uzlaşır; dualite'de zıtlıklar uyumlu ya da hiyerarşiktir.

- Diyalektikte yeni bir sentez oluşur; dualite'de varlık ya da bilgi sınıflandırılır.

- Diyalektikte varlık ya da bilgi gelişir; dualite'de varlık ya da bilgi sabitlenir.

Tarihsel Açıdan Dualite ve Diyalektik

Dualite ve diyalektik felsefeleri, tarihte pek çok farklı kültür ve coğrafyada ortaya çıkmıştır. Örneğin, Batı felsefesinde Antik Yunan'dan beri dualite ve diyalektik kavramları önemli bir rol oynamıştır. Platon, gerçekliğin iki ayrı düzeyden oluştuğunu, yani duyularla algıladığımız görünen dünya ile akılla kavradığımız ideal dünya arasında bir dualite olduğunu savunmuştur. Aristoteles ise, Platon'un idealizmine karşı çıkarak, gerçekliğin tek ve değişken olduğunu, yani madde ve form arasında bir diyalektik ilişki bulunduğunu ileri sürmüştür.

Orta Çağ'da ise, Hristiyanlık ve İslamiyet gibi dinlerin etkisiyle dualite ve diyalektik felsefeleri yeni biçimler almıştır. Hristiyanlıkta Tanrı ile insan, ruh ile beden, iyilik ile kötülük gibi dualiteler ön plana çıkmıştır. İslamiyet'te ise, Allah ile kulları, akıl ile nakil, tevhid ile şirk gibi dualiteler tartışma konusu olmuştur. Erken dönem İslam felsefesinin, İslam teolojisine odaklanan kelâm ve Yeni Platonculuk ve Aristotelesçilik yorumlarına dayanan felsefe olmak üzere iki ana dalı vardır. Aristoteles'in eserleri; Kindî , İbn Sina ve İbn Rüşd gibi filozofları derinden etkilemiştir.

Modern dönemde ise, dualite ve diyalektik felsefeleri daha karmaşık ve çeşitli hale gelmiştir. Aydınlanma Çağı'nda akıl ile inanç, bilim ile sanat, özgürlük ile otorite gibi dualiteler gündeme gelmiştir. Romantizm akımı ise, akla ve sağduyuya değer veren klasisizme tepki olarak doğmuş, duygulara ve hayallere önem vermiştir. Hegel, diyalektiği tarihsel bir süreç olarak ele almış, tez-antitez-sentez şeklinde üç aşamalı bir yöntem geliştirmiştir.

Doğu felsefesinde de dualite ve diyalektik kavramlarına rastlamak mümkündür. Hint felsefesinde Brahman ile Atman, Budist felsefede Nirvana ile Samsara, Uzak Doğu felsefesinde Yin ile Yang gibi dualiteler vardır. Bu dualiteler genellikle zıtlık değil, bütünlük veya uyum anlamına gelir. Doğu felsefesinde diyalektik, Batı felsefesinden farklı olarak çatışma değil, uzlaşma veya boşluk üzerine kuruludur.

Doğu Felsefesinde Dualite ve Diyalektik Yaklaşımları

- Taoizm: Taoizm, Çin felsefesinin önemli bir akımıdır ve varlığı Tao adı verilen bir ilke ile açıklar. Tao, hem var hem yoktur, hem tek hem çoktur, hem hareketli hem durgundur. Taoizm'e göre, varlık yin ve yang adı verilen iki zıt güç arasındaki uyumdan doğar. Yin ve yang birbirine karşıt olmakla birlikte, aynı zamanda birbirini tamamlar ve dönüştürür.

- Zerdüştlük: Zerdüştlük, İran kökenli eski bir din ve felsefedir. Zerdüştlük'e göre, varlık Ahura Mazda adı verilen iyilik tanrısı ile Ahriman adı verilen kötülük tanrısı arasındaki mücadeleden kaynaklanır. Bu iki tanrı eşit güçtedir ve insanların yaptığı seçimler kaderlerini belirler. Zerdüştlük, iyilik ve kötülük arasında keskin bir ayrım yapar ve sonunda iyiliğin galip geleceğine inanır.

Dualite, farklılıkların ve karşıtlıkların varlığını anlamamıza yardımcı olur. Diyalektik ise değişimin ve gelişmenin nasıl gerçekleştiğini anlamamıza yardımcı olur. Bu iki kavram, farklı alanlarda kullanılan ve insan düşüncesini zenginleştiren önemli araçlardır.

Mesela çevre sorunu, doğanın dengesini bozan insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir problemdir. Bu sorunu çözmek için, doğanın dengesini korumak ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemek gerekir. Bu, dualite ve diyalektik kavramlarını kullanarak ele alınabilecek bir sorundur. Dualite açısından, doğanın ve insanlığın farklı ihtiyaçları ve öncelikleri olduğunu kabul etmek gerekir. Diyalektik açısından, doğanın ve insanlığın etkileşimi sonucunda yeni bir denge kurmak gerekir.

Birbirine karıştırılabilen dualite ve diyalektik felsefeler ve onlarla ilişkili başka hangi akımlar olduğunu anlatmaya çalıştığım bu yazının sonunda İnsan düşüncesinin gelişimi ile belli kavramların nasıl ortaya çıktıklarını ve düşünce dünyasını nasıl etkileyip değiştirdiğini anlatmaya çalıştım. İki kavramı bu şekilde ele almak ilginç oldu diye düşünüyorum. Big Bang gibi mutlak bir tekillikten geldiysek her şeyin aslında tekillikten yola çıkan bir kaos halinde olduğu ve bundan bir düzene geçilebileceği üstelik de bunun bir döngü olarak sürebileceğini aklımızın bir köşesinde tutalım. 


------

Kaynaklar:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ren%C3%A9_Descartes

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0kisellik

https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCalite

https://tr.economy-pedia.com/11032934-duality

https://www.felsefe.gen.tr/diyalektik-nedir/

https://www.matematiksel.org/diyalektik-nedir-herakleitostan-karl-marxa-diyalektigin-gelisimi/

https://tr.wikipedia.org/wiki/Heraklitos

https://www.turkedebiyati.org/herakleitosun-karsitlarin-birligi-gorusu/

https://www.felsefe.gen.tr/sokratik-yontem-nedir/

https://tr.wikipedia.org/wiki/Platon

https://tr.wikipedia.org/wiki/Immanuel_Kant

https://tr.wikipedia.org/wiki/Hegel

https://tr.wikipedia.org/wiki/Karl_Marx


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Cenneti Pahalıya Satmak

Datça: Turizmin Cehennemi mi Oluyor? Datça'da bir evimiz var. Dolayısıyla yazları zamanımızı burada geçiriyoruz. Eskiden (5-10 yıl kadar...