8 Mart 2013 Cuma

UBUNTU Mobil, TV, Tablet Sürümleri Tutulur mu?


Fotoğraf  http://www.ubuntu.com/devices/phone adresinden alınmıştır.

Sanırım UBUNTU isimli Linux dağıtımının bir süredir deneme amaçlı olarak Android telefon ve tabletlere yüklenen sürümünün dağıtıldığını duymuşsunuzdur.

Ubuntu'yu yıllarca bilgisayarlarımda kullandım. Böyle bir girişimlerinin başarılı olmasını gerçekten isterim. Önlerinde hem avantaj hem de olumsuz bir takım engeller var.

Örneğin Android cihazların binlerce modeli var ve hepsinin kendine özgü uyarlanmış Android sürümleri var. Bu durum üreticileri de işletim sistemi güncelleştirmelerinde zorlayan bir durum. Cihazda kullanılan görüntü işlemcileri, kablosuz iletişim entegreleri, işlemciler gibi bileşenlerin tam olarak desteklenmemesi halinde ciddi uyum sorunları yaşanacaktır. Ama bu sınırlamalar aşılırsa Android'li cihazların bir sonraki işletim sistemi Ubuntu olabilir.

Diğer bir zorluk ise uygulamalar. Uygulama üreticilerinin dikkatini çekebilmek için belli bir sayıda Ubuntu çalıştıran cihaz olması lazım piyasada. Aksi taktirde sadece normal Linux programlarına kalınır ki bu da pek çok popüler uygulamanın (Foursquare, Instagram vb.) bu tür cihazlarda adam gibi çalışmaması anlamına gelecektir.

Televizyon üreticileri de bir şekilde açık kaynak kodu kullanan sisteme yanaşmak istemeyebilirler. Şu kadarını söyleyeyim Linux türevi işletim sistemi kullanan pek çok üretici sadece kendi ürettikleri çevre birimlerini satmak adına sistemlerini kapalı tutabiliyorlar (aptal bir wifi dongle için 140 Lira vermiştim. Oysa piyasada 25 liraya bile wifi dongle var).

Geriye kullanıcıların kendi başlarına Ubuntu yüklemeleri kalıyor. Bu durumda yine baştaki soruna dönüyoruz. Tüm donanım bileşenleri doğru bir şekilde desteklenecekler mi?

Bana göre bu hareket sırf bu donanım bileşenlerinin doğru olarak desteklenememesinden dolayı çuvallayacak. Umarım Canonical mühendisleri beni yanıltırlar ve bu atılımlarında başarılı olurlar.

Bakalım cihaz üreticileri olaya ne derece sıcak bakacaklar? Onları ikna edemezlerse de ilerlemeleri pek mümkün görünmüyor.

Hadi Canonical yanılt beni ne olur!

5 Mart 2013 Salı

TTNET Bana Bir Şey Teklif Etti Ama Ne Teklif Etti Bilmiyor


Az önce 444 1 444 aradı TTNET dedi.

Karşımdaki hanım bana bilgi vereceğini söyledi. "Buyrun" dedim. TTNET şebeke iyileştirme çalışmaları yapıyormuş. Mevcut hızımın 2,5 katına çıkabilecek bir modemi bedava vereceklermiş. Eğer istersem 36 ay taahhüt yapmam gerekiyormuş.

Bir soru sordum:

"Vereceğiniz modemin markası ve modeli nedir?"

"Bir dakika" dedi, yandakilere sordu ama cevap alamamış olmalı ki biraz geveledikten sonra ADSL Modem dedi.

Hanımefendi benim modemin bahsettiğiniz hızı destekliyor. Üstelik bedava vereceğim diyorsunuz ama karşılığında 36 ay taahhüt istiyorsunuz buna "bedava" denmez dedim.

"Bir şey sormak istiyorum, bahsettiğiniz iyileştirme bana en yakın kutuya kadar fiberoptik kablo getirilip kutudan eve de ADSL sinyali gelmesi midir?" dedim.

Cevap olarak bir piyasa araştırması yaptıklarını söyledi. :)))))))))))

Tahminim şundan bahsediyorlardı http://www.ttnet.com.tr/bireysel/internet/ttnetfibernet/Sayfalar/Mevcut-Musterilerimize-Ozel-TTNET-Fibernet.aspx

Teşekkür ettim. Telefonu kapattık.

Tamam, TTNET beni ara hoşbeş edelim. Ancak benim kullandığım modemin hız kapasitesini görebilirsin sevgili TTNET'ciğim. Bir teklifle geleceksen, "gel" diyeceğim, yok ama işime yarayacak bir şey olsun canım. Öptüm baaaay.


Güncelleme 07.03.2013:

TTNET ile bu muhabbet aramızda geçtikten sonra şu hıza bir bakayım dedim.

Eski hızım 8 megabit civarındaydı.

Şu anda ADSL Hızı(Kb/s): 797 / 5877
Yani şebeke iyileştirme çalışmaları hiç de iyi gelmedi benim ADSL'ye :)))


Güncelleme 08.03.2013: Dün TTNET iyileştime çalışmalarına devam etti sanırım.
Evdeki modemin gösterdiği rakamlara bakılırsa neredeyse 20 Megabit hıza çıkmak mümkün. Umarım TTNET başka yerlerde yaptığı gibi bizim hızları da en üst noktalara ek ücret istemeden çeker.

4 Mart 2013 Pazartesi

BES İçin Şirketlere CRM Şart


Bireysel Emeklilik Sistemi devreye girdiğinden bu yana müşteri sıfatımla sistemin içindeyim. "Emeklilik günlerime biraz ek gelir olur" düşüncesiyle ufak tefek de olsa birikim yapmaya çalışıyorum. Sistem kurulurken seminerini falan da düzenlemiştik eski işyerimde (bu belgede 5. sayfaya bakabilirsiniz). İlk ağızdan dinlediğim için hala akımda kalmış yönleri var.

Geçen gün telefonum çaldı, baktım 444 1 666 (ING Emeklilik) arıyor.

Devam etmeden belirteyim; bu şirket ile yıllardır hiç bir olumsuzluk yaşamadım. Gayet memnunum değiştirmeyi falan da düşünmüyorum.

Güzel, telefonu açtım, kendini tanıttı karşıdaki. Bilgi vereceğim, sesinizi kaydediyoruz (buna da ayrıca sinirleniyorum) falan gibi şeyler söyledi. "Buyrun, dinliyorum" dedim. Karşıdaki, "efendim sizin güvenliğiniz için bazı güvenlik soruları ile sizin siz olduğunuzu kontrol etmem lazım" mealinde bir şeyler dedi. İyi de "siz aradınız beni kardeşim" dedim. "Ne bileyim kötü niyetli birileri olmadığınızı?"

Kem küm hık mık etti karşıdaki. Siz bizi arayın isterseniz dedi. Tekrarladım "Siz beni aradınız, ne diyecekseniz deyin!". Bir sonuç alamayınca sinirlendim, kapattım telefonu. İnternet sistemlerinden şikayet yazdım kısaca. Bu tür bir aramanın ne kadar rahatsız edici olduğunu ve tedirgin olduğumu belirttim.

2 gün sonra tekrar aradılar. Bana bilgi vereceklerini daha önce de o nedenle aradıklarını belirttiler. "E verin dinliyorum bilginizi" dedim. Yine güvenlik için bilgi isteyince. "İstemiyorum kardeşim bilgi, milgi ben sisteme İnternetten girip bakıyorum. Sizin bir müşteri takip sisteminiz yok mu?" (CRM) dedim.

Şimdi, bu şirket bana benim ile ilgili bilgi verecek ama beni tanımıyor. Hangi iletişim yollarını tercih ettiğimi bilmiyor. İnternet ile bağlanıp sistemden bilgi alıp almadığımdan haberi yok. Olsa, belki basit bir pop-up ile verecekleri bilgiyi İnternet sistemlerinden verip, telefon ve ucundaki kişiler için yaptıkları masraflardan kurtulacaklar.

Telefon sahtekarlıklarından ne kadar tedirgin olduğumu bilmiyorlar. Neymiş? Bana bilgi vereceklermiş. Şikayetimde "ne bilgisi verecekseniz e-mail ile verin!" dedim. Hala kalkmış telefonda kişisel bilgilerimi sorup duruyorlar. Laf aramızda telefon numaraları 666 ile bitiyor ;) Batıl inançlarım yoktur ama basbayağı şeytanın numarası bu, gel de tedirgin olma! :))

Uğur Özmen hocadan öğrenebilecekleri çok şey var bana kalırsa.

Bu arada bana ne bilgi vereceklerdi hala merak ediyorum. ;)

22 Şubat 2013 Cuma

Aşkın Sorumlusu Beyindir


İnsanlık tarihi boyunca organlar ve olaylar ile ilişkileri söz konusu olduğunda en şanssızı şüphesiz kalptir. İşin kötü yanı bu işlere hala kalp bakıyor sanılıyor.

imaj http://farm3.staticflickr.com/2319/2497978686_675f4a600a.jpg adresinden alınmıştır.

Bu iş nasıl başladı, neden insanlar kalp'i aşk'dan ve ulvi duygulardan sorumlu tuttular? Bir kere yaftalandın mı, gel de bundan kurtul.

Yüzyıllardır kalbin bir pompa olduğu ve vücut için gereken kan dolaşımının en önemli unsuru olduğunu biliyoruz. Daha ilkokulda bile organlarımızı ve fonksiyonlarını öğreniyoruz. Aşk da dahil tüm düşünsel etkinliklerimizin sorumlusu beyin! Ancak iş amatörce bir resimle aşkımızı ifade etmeye gelince hemen bir kalp çizip baş harfleri de içine oturttuk mu oldu size duygularımızın dışa vurumu.

Beni şaşırtan asıl konu; çok daha iyi namzet organlar varken aşktan sorumlu olarak kalbi görmek :)) Popüler kültür işi nerelere getirmiş gerçekten ilginç.

Resim http://www.uncp.edu/home/rwb/lecture_ancient_civ.htm adresinden alınmıştır.

Eski Mısır Tanrılarından Anubis'in elindeki terazinin bir kefesinde ölümün ötesine geçen bir kişinin kalbini diğerinde ise bir kuş tüyünü tartıp, bu kişinin günahlarının ağırlığını saptamaya çalıştığı papirüs görselini hatırlarsınız sanırım. Böylece sadece güncel olanlarda değil, eski inanç sistemlerinde de her şeyden kalbin sorumlu tutulduğunu görebilirsiniz.

Sadece insanların değil, tanrıların yanlış bilmesi garip değil mi kendi yarattıkları organların fonksiyonlarını?

Hayatın anlamını ve nedenini sorgularken, insanlık tarihi için kalbin sorumlu tutulduğu kavramları talihsiz bir çuvallama olarak görüyorum.

20 Şubat 2013 Çarşamba

İnternet Kullanımı Ülkemizde Tarihin En Üst Seviyelerinde


İnternet güzel gelsenize!

Yıllarca İnternet kullanımı artsın, herkes erişebilsin diye benzer lafları çok ettik. Şimdilerde TÜİK'e göre neredeyse iki evden birinde İnternet erişimi var. Büyük şehirlerde ise nüfusun %90'ı düzenli İnternet kullanıyor.

İstatistik ile istediğinizi söyleyebilirsiniz, arkanızda rakamlar olduğundan yemin etseniz başınız ağrımaz. TÜİK rakamlarına bakılırsa acayip İnternet Penetrasyonu (!) var ülkede.

Peki, İnternet ile ne yapıyoruz? Facebook ("Face" diyolla) üzerinde birbirimize kedi resimleri yolluyor, beğeniyoruz. Twitter'da bizi takip edeni, takip edip, özlü sözler (aforizma) paylaşıyoruz. Söyleyenleri çoktan toprağa karışmış olsa da, adamlar yeniden yaşıyorlar bu sayede. Böylece her gün ölüleri görüyoruz, dinliyoruz anlayacağınız. Zombili dizilerin kolay kabul görmesi bundan olmasın? Yılmaz Özdil ve diğer popüler yazarların köşe yazılarını paylaşıp, hayıflanıyoruz memleketin haline. Sanki olanlarda hiç payımız yokmuş gibi.

Özetle, ağzına kadar dolu muhteşem bir bilgi kaynağının içine atlıyoruz ama saçımız bile ıslanmadan çıkıyoruz dışarıya.

Bilgiyi kullanıp yeni bir şeyler üretiyor muyuz?

Süslü özlü lafları hayatımızda kullanıyor muyuz?

Milli Kütüphane var bizim Bahçelievlerin son durağında. Yıllarca yanından geçip yapıya, pencerelerine, kapılarına bakıp içine girip toplantı salonunda bir seminer, gösteri izlemiş olmamız, ondan hakkıyla yararlandığımızı gösterir mi? Alooo, içerisi tıka basa kitap dolu arkadaşım!

Dün bir tanıdıkla konuşuyordum. Bir kitabın özetinin ne kadar uzun olduğundan söz ettik. 40 sayfa okumak bile uzun geliyor bize artık anlayacağınız.

140 harf uzunluğunda yaşamaya başlarsak olacağı budur işte.

İnternet sayesinde çok şey yapabiliriz. Ne "ararsak" bulabiliriz. Kendimizi yeniden yaratabilir, yenilikler üretebiliriz.

Peki biz ne arıyoruz? Gerçeği mi? Kedidir, kedi ;)



19 Şubat 2013 Salı

Linkedin Kuru Kuruya Kutlamamış


Linkedin 200 milyon üyeye ulaştı diye mail ile herkesin iyi yönünü hedefleyen (örneğin: "siz ülkenizdeki ilk 50 bin üyeden birisiniz" gibi) çeşit çeşit şıklık yapmıştı.

Kendi çalışanlarına da birer mini iPad vermişti.

Bunu inceden tiye alan Sunipeyk sitesinde konuyu dile getirmişti.

Adamlar duymuş gibi :))

Neyse bana geldi sizlere de gelmiştir sanırım. Kabul edip bir ay en kral üye statüsünün keyfini sürebilirsiniz.

GÜNCELLEME:
Bedava hediyeyi almak isteyince kredi kartı numarası istiyor uyanıklar! ;) Para almayacaklar ama yolunu yapıyorlar anlayacağınız.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Blogger Yazılarını Yedekleme


Google oldukça büyük ve tüm hizmetlerini bilmek zor. Pek çok hizmetinin içerisinde oluşturmuş olduğunuz verileri yedeklemeniz mümkün.

Eğer siz de Google'da oluşturduğunuz videoları, blog girdilerinden yedek alayım bir yerde dursun diyorsanız Google Takeout servisini kullanmak isteyebilirsiniz.

Ben blogger içeriğimi deneme olsun niyetine yedekledim. Atom uzantılı dosyalar oluşturdu. Belki size de lazım olur.

Blogger'ın yedeğini almak için diğer bir alternatif ise Google Blogger'ın içinde ayarlar kısmına girin. Diğer'i (en altta) seçin. Blogu dışa aktar seçeneğine tıkladığınızda bu defa .xml uzantılı olarak bir yedeğiniz oluyor. Bir newsreader ile yada RSSOWL programıyla okuyabilirsiniz.

13 Şubat 2013 Çarşamba

LED Ampul ve Avantajları


Nesne ve kavramların deklare ettikleri ile gerçekleştirebildikleri çoğu zaman farklı olur.

Mesela, Enkandesant (flamanlı) ampuller ışık ürettiklerini deklare ederler ama aslında tükettikleri enerjinin  yaklaşık %80'ini ısıya çevirirler.

Bu yüksek enerji tüketimi aydınlatmanın gereksiz enerji tüketimi anlamına gelmesi ile sonuçlanmıştır.

Enkandesant ampuller yerine gelen Floresan (tasarruflu) ampuller nispeten daha verimlidirler. 100 Watt'lık bir enkandesant ampul yerine 20-23 Watt'lık bir floresan ampul aynı miktarda ışığı verebilemektedir.

Floresan ampullerin de ciddi bir sorunu vardır. Kırıldıklarında içlerindeki civa açığa çıktığı için eğer ortamdan uzaklaştırılamazsa yaşayanları zehirler. Bozuk olanlar çop alanlarına sağlam olarak ulaşamadıkları için çevreye ciddi miktarda civa yayılmış olur. Floresan ampullerin ışık miktarları kolay kolay azaltılıp çoğaltılamaz.

Bu aralar giderek daha makul bir ışık kaynağı haline gelen Led'ler oldukça tasarruflular. 5 Watt'lık bir led ışık kaynağı 100 Wattlık enkandesant ampulün verdiği ışığı verebilir.

Led ışık kaynakları ilk olarak dolmuşların, taksilerin orasında, burasında aksesuar olarak kullanılarak hayatımıza girmiş olsa da kullanımları ile önemli miktarda enerji tasarrufu yapılabilir.

Led ışık kaynakları yaygın olarak evlerde kullanılan televizyonlarda kendilerini gösteriyorlar. Bu bile önemli enerji tasarrufu demektir.

Şimdilik fiyatları yüksek de olsa yakın zamanda makul fiyatlara düşeceklerini söylemek falcılık olmaz. Renk konusunda da sınırsız imkan bulunması LED ışık kaynaklarını cazip kılar. Aynı zamanda verdikleri ışık miktarı da ayarlanabildiğinden oldukça kullanışlı sayılırlar.

Led ampuller ısınma ile ilgili sorunları olmaz ise uzun süre hizmet verebilirler. Eğer istenirse takılıp unutulacak LED modülleri üretilebilir ama endüstri için bu tercih edilir bir yöntem olacak mıdır zaman gösterecek.

9 Şubat 2013 Cumartesi

Soruya Sorudan Cevap Olmaz


Soruya Sorudan Cevap Olmaz

Sorulan soruya, soru ile
Cevap vermek olmaz.

Dibi delik kaba
Ne koyarsan koy, dolmaz!

Kendini yükseklerde görmek
İyidir amma!

Eşitler arasında
Seviye farkı,
Kafanın içinden
Başka yerde hoş durmaz.

6 Şubat 2013 Çarşamba

Detay Şeytan'da Gizlidir

Sözün aslı bu değil ama çok başarılı bulduğum yukarıdaki reklam filminde Şeytan'da gizlenen detaylar beni benden aldı. 10 numara reklam olmuş :))





3 Şubat 2013 Pazar

Aydınlanma ve Biz


Dostum Berk Yüksel güzel bir yazı yayınlamış blogunda "Aydınlanma Nedir?" Okuyunca yazma isteği uyandırdı, ben de yazdım.

İnsan kendinin farkına vardığı andan itibaren uygarlık oluşturmaya başlamıştır. Geçmişteki imkansızlıklar bu süreci uzatmış, kimi zaman da yeniden başlamak gerekmiştir. İstilalar, bazen de doğa, uygarlığın ilerlemesini durdurmuştur. Aydınlanma da bu duraklama ve yeniden başlamalar yüzünden yamalı bohça gibi olmuştur.

Ey Eurovision Sen Kimsin?

Yapay zeka, hayatımızın birçok alanına girmeye devam ediyor. Ben de bir süredir blog yazılarımı YouTube'a aktarıyorum. Neyse ki, 10 yıl ...