5 Nisan 2012 Perşembe

Bir Nisan Bir İnsan, İki Nisan İki İnsan


Nasıl olmuş, hafızamda nasıl bu kadar yer etmiş başlıkta saçmalattığım "bir lisan bir insan, iki lisan iki lisan" sözü bilmiyorum ama neredeyse yarım asıra dayanmış yaşıma rağmen kafamda o kadar yer etmiş ki aklımdan bir türlü gitmiyor.

Aslında sözün kendisi de öyle uzun uzadıya düşünülüp söylenmiş değil bana kalırsa. Lisan öğrenince,  benliğinizde bir başka insan oluşuyormuş gibi abuk bir ifadesi de var. Aşırı yetenekli olup, İngilizceye ek birden fazla lisan öğrendin mi, mesela Fransızca ve İtalyanca. Otur kendi kendine King oyna, en az 2 saat güzel vakit geçirirsin gibi.

Lisan öğrenmek önemli. Ancak lisan ailesi farklı olduğundan mıdır, bilmiyorum batı dillerini öğrenmek zor geliyor. Belki Ural-Altay dil ailesinden bir başka dil öğretilse daha başarılı olacak çocuklarımız.

Sonuçta, bu aralar referans dil olduğundan İngilizce bilinmesi gereken bir dil. Benim öğrenme sürecim 70'li yıllarda ilkokulda başladı. Kurs vardı giderdim. Pek bir şey öğrendiğim söylenemez. Orta, lise deseniz, Devlet okulunda ama nispeten diğer okullara göre daha yoğun yabancı dil dersleri vardı. Zar zor geçtim. Öğrendim mi? Yok canım, o kadar yıl adam gibi dil öğretilse insan öğrenir. Bir ben değil kimse doğru dürüst öğrenmedi ki!

Türkiye'de lise mezunları şakır şakır konuşur (!) o öğretilen tüm yabancı dilleri. Geçenlerde Milli Eğitim Bakanının da açıkladığı gibi 10 yıl yabancı dil eğitimi veriliyor, kimse dil öğrenemiyor. Diğer derslerin ne kadar öğretilebildiğini düşünün. Ülkece, eğitim kalitemizi yerlerde süründürüp insan kaynağımızı savuruyoruz. Bir tür toplu intihar bu! Kötü eğitim kaçınılmaz olarak sonu hazırlıyor. Aileler bir çaba ile çocuklara ek dersler, dershane desteği ile iyi bir lise ve ardından üniversite eğitimi aldırmasa, durum daha da feci olacak. Bunu yapma imkanı olmayan ailelerin çocukları ise zeki olmadıkları için değil ama imkan sahibi olmadıklarından iyi eğitilmiyorlar. Zarar gören kim? Tüm Türkiye! Size de bu durum çok saçma gelmiyor mu?

Dönelim benim İngilizce macerama. Bir ara kablo TV yeni geldiği dönemde yabancı kanalları izleme şansım oldu. Sky diye bir İngiliz kanalı Uzay Yolu (Sky Trek) Next Generation oynatıyordu. Onu izleye izleye İngilizcem gelişir gibi oldu. En azından Çorum İngilizcesi değil de gerçek İngilizce konuşan birilerini anlamaya başlamak daha önce deneyimleyemediğim bir fırsattı.

Daha sonra, özel yabancı dil kurslarına gittim. Hocalar da yabancıydı. Programlarının iyiliğinden midir bilmem öğrenir gibi oldum İngilizceyi. Artık çat pat konuşabiliyordum. Ardından altyazılı filmleri büyük bir çaba gösterip yazıları olabildiğince okumadan seyrettim. Filmlerin büyük bölümünde konuyu kaçırıyordum :)) ama zamanla daha iyi anlamaya ve konuşmaya başladım denilebilir. Sanırım zamanla şarkıları da anlar hale geldim ki bence bir dilin öğrenilmesindeki şahika nokta budur. Düşünsenize bir, Türkçe olup ne söylendiğini anlamadığınız şarkılar yok mudur hiç? Diğer gösterge de yabancı dilde rüya görmenizdir bana sorarsanız. Rüyanızda yabancı dille konuşup anlaşıyorsanız olay bitmiştir.

O kadar yıl eğitime karşın hala ancak meram anlatabilecek kadar biliyorum İngilizceyi, okuduğumu fazla gotik ve ağdalı yazılmamışsa anlıyorum ama belki 2-4 yaşlarımda başlasaydım öğrenmeye daha iyi olurdu yabancı dilim.

İşte böyle, hala zaman zaman aklıma gelip, özellikle de Nisan ayı geldiğinde de kendimce saçmalattığım o özlü sözün bana hatırlattıkları bunlar. Garip mi? Evet garip. Ama insan da garip bir tür zaten.

1 yorum:

  1. Bu yazıyı okuduktan sonra. Bir öğrenme isteği gelmedi değil.

    YanıtlaSil

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...