14 Aralık 2010 Salı
Araba Camlarının Buhulanması
Araç camları özellikle soğuk günlerde ya da yağmur aniden bastırdığında buğulanır ya. Bunun nedeni aracınızın havalandırma sistemini dışarıdan hava almayacak durumda olmasıdır. Bir başka deyişle, aracınızın havalandırması içindeki havayı kapalı devre çevirip durmaktadır.
Böyle araçlar gördüğümde şaşırıyorum. Bu kendi üretmediğimiz bir teknolojiyi tam olarak kullanamadığımızı gösteren acı örneklerden biridir. Araçtaki yolcuların nefes almaları ile ortaya çıkan nem, soğuk camlara çarptığında yoğuşup sıvıya döndüğünden camlar içeriden buğulanmış olur.
Peki çözüm ne? Aracınızın dışarıdan hava alabilmesi için havalandırma tesisatında gerekli ayarı yapmanız. Eğer klimanız var ise bunu çalıştırmanız (garip gelebilir ama aracı soğutan sistem aynı zamanda içerideki nemi de alır).
Bir Türk için zor gelse de (buna ben de dahilim yanlış anlaşılmasın!) aracınızın kullanım klavuzunu okuyun.
Şimdi de, aracımı aldıktan 1,5 sene sonra fasılalı sileceği ayarlamayı ve 2 sene sonra uzaktan kumanda düğmelerine basılı tutunca camların kapanıp açılabildiğini keşfeden bendenizin böyle bir tavsiye verebilmesine şaşırdım. Olsun, bilgi paylaşarak çoğalır. Tabi okuyan olursa!
3 Aralık 2010 Cuma
Blogger'da Bulunan Alan Adlı Siteme Ulaşamama Sorunu ve Çözümü
Bundan iki gün kadar önce Blooger'da domaini (alanadı) olan sitelere bir sansür nedeniyle Türkiye içinden ulaşılamaz hale geldi.
Friendfeed'de durumu paylaşınca "kelimelerbenim" rumuzlu bir arkadaş bunun nasıl düzeltileceğini açıklayan şu feed'ine yolladı beni. Doğrusu bu konuları fazla bilmediğimden zorlanarak da olsa siteyi tekrar ulaşılabilir hale getirdim. Ancak benim gibi olanlar için aklıma çözümü yapılabilir şekilde paylaşmak geldi.
Öncelikle sitenizin yönetim paneline ulaşmanız gerekecek.
https://www.google.com/a/sitealanadınız.com
Kırmızı ile yazılan kısma kendi alan adınızı yazın. Kullanıcı adınız ve şifrenizle sisteme girin. "Alan Ayarları" kısmına tıklayın. Ardından "Etki alanı adlarına" tıklayın. Şekilde sırası ile numaralandırdım.
Açılan pencerede DNS konsoluna oturum açmak için şifrenizi göreceksiniz. Alttaki "DNS Konsoluna oturum açın" linkine tıklayın.
Benim alan adım Enom'dan alınma o nedenle oradan işlemi yapıyorum. Sizinki farklı bir yer ise, ilgili bölümünü bulmanız ve uygun ayarları yapmanız lazım. Host Records kısmında işlem yapacağız.
Edit tuşuna basın.
En önemli hizmetler web sayfaları ve web mail olduğundan ben sadece o hizmetlerin ayarlarını değiştirdim.
Tüm hizmetleri aynı şekilde değiştirip ulaşılır kılabilirsiniz.
Edit tuşuna basıp adres bölümünde "ghs.google.com" yazan yere"216.239.38.21" ip numarasını yazın --DİKKAT! bu yazı yazıldıktan bir süre sonra bu ip numarası da banlandı "74.125.43.121" engellenene kadar kullanabileceğiniz budur -- Record type kısmında bulunan "CNAME" kısmını da "A (Address)" olarak değiştirin. Save tuşuna basın. İşiniz bitti.
DNS kaydı güncelleneceğinden bir süre alabilir sitenizin açılması. Sorununuz böylece çözülmüş oldu.
Friendfeed'de durumu paylaşınca "kelimelerbenim" rumuzlu bir arkadaş bunun nasıl düzeltileceğini açıklayan şu feed'ine yolladı beni. Doğrusu bu konuları fazla bilmediğimden zorlanarak da olsa siteyi tekrar ulaşılabilir hale getirdim. Ancak benim gibi olanlar için aklıma çözümü yapılabilir şekilde paylaşmak geldi.
Öncelikle sitenizin yönetim paneline ulaşmanız gerekecek.
https://www.google.com/a/sitealanadınız.com
Kırmızı ile yazılan kısma kendi alan adınızı yazın. Kullanıcı adınız ve şifrenizle sisteme girin. "Alan Ayarları" kısmına tıklayın. Ardından "Etki alanı adlarına" tıklayın. Şekilde sırası ile numaralandırdım.
Açılan pencerede DNS konsoluna oturum açmak için şifrenizi göreceksiniz. Alttaki "DNS Konsoluna oturum açın" linkine tıklayın.
Benim alan adım Enom'dan alınma o nedenle oradan işlemi yapıyorum. Sizinki farklı bir yer ise, ilgili bölümünü bulmanız ve uygun ayarları yapmanız lazım. Host Records kısmında işlem yapacağız.
Edit tuşuna basın.
En önemli hizmetler web sayfaları ve web mail olduğundan ben sadece o hizmetlerin ayarlarını değiştirdim.
Tüm hizmetleri aynı şekilde değiştirip ulaşılır kılabilirsiniz.
Edit tuşuna basıp adres bölümünde "ghs.google.com" yazan yere
DNS kaydı güncelleneceğinden bir süre alabilir sitenizin açılması. Sorununuz böylece çözülmüş oldu.
29 Kasım 2010 Pazartesi
Dinamometre Yapımı (Resimli)
6. Sınıftaki kızım Fen ve Teknoloji ders kitabının 65. sayfasını gösterip bir dinamometre yapıp yapamayacağımızı sordu.
Kitabın ilgili yerini inceledikten sonra bir yay ve saydam tüp bulabilirsek yapabileceğimiz söyledim. O halde haydi "basit bir dinamometre yapalım" dedi.
Küçük bir İnternet araması sonucunda Dinamotrede kullanılan ölçü birimi olan Newton (evet bildiğiniz Isaac Newton) için, yerden 102 gramlık bir ağırlığı kaldırabilmek için uygulanması gereken kuvvet olduğunu buldum. Bu bilgiyi aklımızın bir köşesinde tutalım ayar kısmında işimize yarayacak.
İşte gereken malzeme yaklaşık olarak resimde görünüyor. Öncelikle tüp meselesi için bir çözüm bulamayınca kırtasiyeden asetat aldık. Cetvelin altında saydam asetat görünüyor. Bunu kıvırıp saydam bir tüp haline getirdik (açılmasın diye iki ucunu lastikle geçici olarak tutturduk). Yay için Bahçelievler Freeshop'a gittik orada Ahmet işimize yarayabilecek uzunca bir yay buldu eski oyuncaklardan kalma. Ahmet'e teşekkür edip eve döndük. Yayı da resimde cetvelin hemen aşağısında görüyorsunuz.
Kalibrasyon (ayarlama) işini mutfaktaki ölçü kabına koyacağımız su ve pet şişe ile yapmak için bu malzemeleri de resmimize kattık.
Tüp haline getirdiğimiz asetatı, açılmaması için saydam bant ile ile sarıp yapıştırdık.
Bu işleri pek seven küçük oğlum da bize yardımcı oldu.
Keçeli kalemin ağız kısmını kesip ayırdık. İçini boşalttık. Arka kapağını çıkartıp biraz eriyen plastik yapıştırıcımızdan sürüp içine yayımızı ittirdik.
Yayımızı tüpümüzün içine itip gereken boyu ölçtük.
Yan keski ile uygun yerinden yayımızı kestik.
Açık kanca vidalarımızdan birini yayımızın içine yapıştırdık.
Yayı tüpümüze yerleştirip sağlam dursun diye içerisine yukarıdan eriyen plastik yapıştırıcımızı doldurduk. Yapıştırıcı aşağılara gitmesin diye bunu yapmadan önce yayın üst kısmını paket lastiği ile sardık.
Uzun gelen yay fazla ağırlık kaldıramayacağından büyük bölümünü yayın içinden eriyen plastik yapıştırıcımız ile doldurup sabit durmasını sağladık. Daha güçlü bir yay bulabilmiş olsaydık bu işleme gerek kalmayacaktı.
Ayar yapmak için 100 cc suyu (1 litre su 1 kilo eder) ölçüp şişeye koyduk şişenin darasını da katınca 102 gr'lık bir ağırlığımız oldu.
Bu ağırlığı yerden kaldıracak kuvvet 1 Newton olduğundan ilk işaretimizi bu noktaya koyduk.
Ardından bir 100 cc daha doldurup 2 Newton ölçüm noktasını da işaretledik.
Böylece neredeyse tamamı evimizde bulunabilen malzemelerle 2 Newton'a kadar ölçebilen bir dinamometre yapmış olduk.
Siz de kolayca yapabilirsiniz.
Kitabın ilgili yerini inceledikten sonra bir yay ve saydam tüp bulabilirsek yapabileceğimiz söyledim. O halde haydi "basit bir dinamometre yapalım" dedi.
Küçük bir İnternet araması sonucunda Dinamotrede kullanılan ölçü birimi olan Newton (evet bildiğiniz Isaac Newton) için, yerden 102 gramlık bir ağırlığı kaldırabilmek için uygulanması gereken kuvvet olduğunu buldum. Bu bilgiyi aklımızın bir köşesinde tutalım ayar kısmında işimize yarayacak.
İşte gereken malzeme yaklaşık olarak resimde görünüyor. Öncelikle tüp meselesi için bir çözüm bulamayınca kırtasiyeden asetat aldık. Cetvelin altında saydam asetat görünüyor. Bunu kıvırıp saydam bir tüp haline getirdik (açılmasın diye iki ucunu lastikle geçici olarak tutturduk). Yay için Bahçelievler Freeshop'a gittik orada Ahmet işimize yarayabilecek uzunca bir yay buldu eski oyuncaklardan kalma. Ahmet'e teşekkür edip eve döndük. Yayı da resimde cetvelin hemen aşağısında görüyorsunuz.
Kalibrasyon (ayarlama) işini mutfaktaki ölçü kabına koyacağımız su ve pet şişe ile yapmak için bu malzemeleri de resmimize kattık.
Tüp haline getirdiğimiz asetatı, açılmaması için saydam bant ile ile sarıp yapıştırdık.
Bu işleri pek seven küçük oğlum da bize yardımcı oldu.
Keçeli kalemin ağız kısmını kesip ayırdık. İçini boşalttık. Arka kapağını çıkartıp biraz eriyen plastik yapıştırıcımızdan sürüp içine yayımızı ittirdik.
Yayımızı tüpümüzün içine itip gereken boyu ölçtük.
Yan keski ile uygun yerinden yayımızı kestik.
Açık kanca vidalarımızdan birini yayımızın içine yapıştırdık.
Yayı tüpümüze yerleştirip sağlam dursun diye içerisine yukarıdan eriyen plastik yapıştırıcımızı doldurduk. Yapıştırıcı aşağılara gitmesin diye bunu yapmadan önce yayın üst kısmını paket lastiği ile sardık.
Uzun gelen yay fazla ağırlık kaldıramayacağından büyük bölümünü yayın içinden eriyen plastik yapıştırıcımız ile doldurup sabit durmasını sağladık. Daha güçlü bir yay bulabilmiş olsaydık bu işleme gerek kalmayacaktı.
Ayar yapmak için 100 cc suyu (1 litre su 1 kilo eder) ölçüp şişeye koyduk şişenin darasını da katınca 102 gr'lık bir ağırlığımız oldu.
Bu ağırlığı yerden kaldıracak kuvvet 1 Newton olduğundan ilk işaretimizi bu noktaya koyduk.
Böylece neredeyse tamamı evimizde bulunabilen malzemelerle 2 Newton'a kadar ölçebilen bir dinamometre yapmış olduk.
Siz de kolayca yapabilirsiniz.
1 Kasım 2010 Pazartesi
İş Değiştirme'nin İncelikleri - 2
"İlelebet aynı işte çalışacak halim yok. Elbette iyi kariyer fırsatı olursa, değerlendirecek kadar profesyonelim" diye düşünebilirsiniz. Başka türlü pek çok nedeniniz de olabilir. Diyelim ki: Radar altında bir operasyonla bir başka iş buldunuz. Peki ne yapmalı da, kimseyi kırmadan, sinirlerinizi de bozmadan yeni işinize yumuşak olarak geçmeli?
Eski işinizi bırakıp yenisine başlamak söylendiği kadar kolay olmayabilir. Eski işvereninizle olan ilişkilerinizi kopartıp atmak çok akıllıca olmaz. En güzeli, kanuni ihbar önellerini de göz önünde bulundurarak gereken ve zamanında olan bildirimi yapmak, elinizdeki işi bitirmek ve uygun şekilde, uygun kimselere elinizdeki işleri ve işverenin talimatlarına uygun olarak görevinizi devretmektir.
Yeni işvereninize de durumu uygun şekilde açıklayıp, elinizdeki işleri devredip, sorumluluklarınız aktarmak için gereken süreyi söyleyecek olursanız, anlayışla karşılayacaktır. Aynı zamanda kendisini yüzüstü bırakıp gitmeyeceğiniz konusunda ilk sinyali de almış olacaktır.
Eski iş yerinizdeki bağlarınızı kopartmamak akıllıca olacaktır. Arada sırada eski işverenleriniz ile irtibata geçip hatırlarını sormak, hem iyi bir davranış şekli olur, hem de iş ağınızı canlı tutar. Kime ne zaman ihtiyacınız olacağını bilemezsiniz. O nedenle köprüleri atmamak iyidir. Aynı şekilde eski iş yerinizdeki arkadaşlarınızı da unutmamanız size bir şeyler kaybettirmez.
İş ağları demişken, şüphesiz en kuvvetlisi yüz yüze tanıdığınız, birlikte çalıştığınız kişilerle kurduğunuz ağlardır. Ancak günümüz teknolojisini de kullanmamanız için bir neden yok. Bu iş için, açılmış sosyal iş ağı sitelerine üye olabilirsiniz. Xing, Linkedin gibi siteleri kullanmanızı öneririm. İş kolunuza yönelik uzmanlaşmış iş ağı siteleri de yararlı olabilir. O nedenle, işinize özel ağ siteleri varsa muhakkak onları da kontrol edin.
27 Ekim 2010 Çarşamba
İş Değiştirme'nin İncelikleri
Araştırmalar göstermiştir ki: çalışma hayatında 5-6 yıl sonunda görevinizde ya da yerinizde bir değişiklik olmaz ise verimlilik düşer. Sonuç itibariyle iş veriminin düşmesi ile iş tatmininin düşmesi de bir arada gerçekleşir. Dolayısıyla yeni bir iş aramak ve bulmak böyle bir durumdaki kişi için doğal bir süreçtir.
Burada dikkatli olunması gereken, yeni bir iş bulunana kadar çalışma arkadaşlarınıza ve yönetici ve/veya patronunuza durumun çaktırılmamasıdır. İşten ayrılmayı aklınıza koymuş olsanız da, işyerinizde bunu bilen birileri varsa, iş arama sürecinizin uzaması halinde, birden bire kendinizi işten çıkarılmış bulabilirsiniz. Belki de işten ayrılmaktan vazgeçebilirsiniz. Ancak bir kez hakkınızda "işten ayrılacak" düşüncesi oluştuysa bunu değiştirmek mümkün olmayabilir.
Yeni iş için öncelikle iş ilanlarını sıkı bir şekilde takip etmeniz gerekir. İnternetteki iş arama sitelerini de kullanabilirsiniz ancak bu sitelere ve işverene kendinizi buldurma gibi "atom parçalama" zorluğundaki işlere girmek yerine yakın çevrenize başvurabilirsiniz. Sosyal Ağlar işinize yarayabilir. Daha da iyisi bir referans bulup müstakbel işverenlerle ya da insan kaynakları yöneticileriyle yüzyüze görüşmeler ayarlayın. Girişken olmanız size avantaj kazandırabilir.
Bir öneri: kriz dönemlerinde ya da işsizliğin tepe yaptığı dönemlerde "yeni iş bulma" gibi radikal bir karar vermeden önce çok iyi düşünün.
14 Ekim 2010 Perşembe
Trafikte Cinnet
İnsan, bazen neleri yapıp, neleri yapamayacağını öğreten ve benliğini sınırlayan eğitim sisteminin etkisiyle kendine yeni ve dar sınırlar belirler. Ancak belki bilinçaltı, belki de evren bunun farkındadır.
***
Necip'in keyfi, yeni girdiği iş nedeniyle Ankara'nın yoğun caddelerinde ve sokak aralarında oradan oraya direksiyon sallamak biraz yorsa da yerindeydi. Sonuç itibariyle eğitimi ve yılların birikimi boşa gitmişti ancak işsizliğin milyonlarca insanı vurduğu bir dönemde, üstelik ilerlemiş yaşına rağmen iş bulacak kadar şanslıydı işte.
Sabahtan beri sürdüğü aracı ile yolda giderken, bir an aklına gece televizyonda izlediği Satürn Gezegeni hakkındaki belgesel geldi. Güneş sisteminin 2. büyük gezegeni. Akışkan bir yüzey ve bir o kadar da ilginç olan halkalar. Dünyadan iyi bir teleskop ile bakıldığında bile görülen buz parçacıklarının ağırlıkla içeriğini oluşturduğu o halkalar. Dev gezegen bütün ihtişamıyla neredeyse yanındaymışcasına gözlerinin önünden geçiverdi bir an. Ne kadar da güzel görünüyordu...
Çalan cep telefonu bir anda yeniden dünyaya dönmesine yol açtı. Tanımadığı ve telefonda kayıtlı olmayan numarayı görünce biraz tedirginlik, biraz da merak arasında gidip gelerek, aracı Konya yolu üzerinde bulunan ceplerden birine çekip, çağrıyı cevapladı.
Telefondaki ses kibar yaşlı bir beyin sesiydi. Bir hafta önceki toplantıyı hatırlatıp, Özgen beye mesajını iletip iletemediğini soruyordu. Özür dileyerek kendisine henüz ulaşamamış olduğunu belirtti. Telefondaki ses "mümkünse Özgen beyin numarasını vermesini" rica edince, hiç düşünmeden, "tabi, bir saniye lütfen" deyip, telefonun rehberinden numarayı bulup söyledi. Yaşlı bey teşekkür edip telefonu kapattı.
"Adama ayıp oldu" diye düşünürken, bir yandan da aracı park ettiği cepten çıkmak üzere sola doğru hareket ettirdi. O sırada arkadan hızla gelen bir aracın şoförü biraz sıkıştığından kornaya sinirlice uzun uzun bastı.
Aklındaki düşünceler dağılırken, "kornaya basabiliyorsa durabilecek durumdadır nasılsa, neden bu kadar sinirlendi acaba bu adam" diye geçirdi.
Öndeki araç garip hareketler yapmaya ve yavaşlamaya başlayınca içinden "çattık yine bir deliye" diye geçirdi. Az sonra bir sıkışıklığın etkisiyle araçlar durunca, öndeki araçtan orta boylu, kel bir adam bağıra çağıra inip Necip'e doğru yürüdü. Camlar kapalı olduğundan mıdır bilinmez, sinirli adamın sesi kuyunun dibinden geliyor gibiydi.
Sinirli adam, bir yanan elini kolunu deli gibi oraya buraya sallıyor, yuvalarından çıkacakmış gibi duran gözleri ile tehtitkar bakışlar atarak, Necip'e birşeyler söyleyip duruyordu.
Necip, sakince gözlerini kapattı. "Tek istediğim bu heriften kurtulmak ve yoluma gitmek" diye geçirdi içinden. Bir an için, gözleri kapandığında sanki olan her şey çok uzaklarda geçiyormuş gibi geldi. Orada ne kadar öylece gözleri kapalı durdu pek de farkına varmadı ama ne olursa olsun dış dünya ile yeniden yüzleşmesi gerektiğini düşünen Necip, gözlerini yavaşça araladı.
Adam ortalarda görünmüyordu. Aracı ise az önceki durduğu yerde çalışır durumda bekliyordu. Çevresini kolaçan etti, ancak adam ortalıkta görünmüyordu. Kafasını sallayıp "garip" diye düşündü. Daha sonra sola sinyal verip yoluna gitti. İşler onu bekliyordu.
***
Kel adam dikiş iğnesinin deliğinden geçen iplik gibi garip ve zamanı tanımsız, ancak uzun gelen bir anın ardından öfkesinin yerini korku almış bir halde kendine geldi. Müthiş bir ısı kaybının etkisiyle uzuvlarının tamamı özelliklerini kaybetmeden az önce gözlerinin önündeki dev gezegen ve halkalarına donuk ve şaşkın bir bakış atabildi.
11 Ekim 2010 Pazartesi
Somedya.com Sosyal Medyayı Ölçüp Biçiyor
Sosyal medya giderek daha fazla firmanın ilgisini çekiyor. İnternet'te yeralan Facebook, Twitter, Friendfeed ve benzeri sitelerde anlık izleme yapıp, sosyal medya sitelerini kullananan müşterilerinin ürünleri ile ilgili problemlerini çözümleyen pek çok kişi ve kuruluş var. Kullanıcı, anında müdahale ve sonuç ilişkisini bir kez bir firma ile kurdu mu, bunu diğer firmalardan da bekler hale geliyor. Sadece firmalar değil, aynı ilişkiyi pek çok radyo ve televizyon programı da kullanıyor artık. İzleyicinin nabzını tutmak için internetin sağladığı imkan tartışılmaz. Ancak kişi bazında alınan hizmetlerin belli olumsuzlukları olabiliyor. Bu nedenle firmaların daha kurumsal ve sürdürülebilir bir hizmete ihtiyaç duydukları yadsınamaz.
İnsanlar kolaylıkları ve kısa yolları seviyor. Eğer bir hizmet anında ve hızlı olarak verilecekse bunu internet üzerinden gerçekleştirmek kolay ve düşük maliyetli. Kullanıcıların bu konuda gösterdikleri ilgi de giderek artıyor. Firmaların ve kuruluşların önündeki stratejik karar alma sürecinde etki yapacak kadar ağırlık oluştu bile. Bir mikro blog girdisi ile hakkınızda ortaya atılacak görüş kolayca yayılıp bir dev kartopuna dönüşebilir. Bu süreçte yer alıp, sorunu büyümeden çözmek ve böylesi olumsuzlukları lehinize dönüştürmek de elinizde.
Geleneksel medya takibinizi yaparken izlenecek yol üç aşağı beş yukarı belli. Kuruluşun bir bölümü bu işle görevlendirilir ve medya takibi yapılır ya da bu iş profesyonel bir medya takip şirketine havale edilebilir. Sosyal medya takibi her ne kadar yeni olsa da kısmen söz konusu firmalar tarafından bu hizmet verilebilir. Oysa burada önemli olan bir konu daha var. Sosyal medyanın ölçümlemesi ve detaylı bilgilerin edinilmesi.
İlgi gösterip sosyal medyada varolmaya başlayan firmaların en önemli ihtiyaçlarından birisi ölçülebilir, toplu ve anlamlı sonuçlar elde edebilmek. Geçtiğimiz hafta hizmet vermeye başlayan bir site bu ihtiyaçları karşılama konusunda iddialı.
Hakkınızda yazılan, söylenen sözler ve yapılan yorumlar ile ilgili sağlıklı bir ölçümleme yapabilmek için bu işin profesyonellerinden yardım almak akıllıca olur. Bu işi kolayca ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilecek bir servis geçtiğimiz hafta açıldı. Somedya.com sosyal medya ve geleneksel medya konusundaki ölçümleme ve stratejik karar verme süreçlerini kolaylaştırabilecek bir hizmet veriyor. Bir incelemekte fayda var. Firmanızın, markanız hakkındaki görüşleri ve algı beklentisi ile gerçek hayatta gerçek kişilerin markanız hakkındaki algılarının ne kadar birbirine uyduğunu görüp anlamak konusunda iyi bir araç gibi görünüyor.
Daha iyi fikir edinebilmek için http://www.somedya.com/tour.php adresindeki görüntüleri izlemenizi öneriyorum.
Daha iyi fikir edinebilmek için http://www.somedya.com/tour.php adresindeki görüntüleri izlemenizi öneriyorum.
İnternet'ten daha iyi yararlanmak ve avantajlı tarafa geçmek için gereken stratejik kararları hala almadıysanız sanırım artık bunu düşünmeye başlamanın zamanı geldi.
23 Eylül 2010 Perşembe
Yazıcı Kartuşları Neden Pahalı?
Yazıcılar giderek iş yerlerinin, evlerin vazgeçilmez ürünleri haline geliyor. Ancak yazıcıyı aldıktan sonra biten kartuşunun yenisini almaya sıra gelince yazıcıyı alırken verdiğiniz kadar parayı gözden çıkartmanız gerekiyor. Örneğin 10 ml mürekkep içeren bir kartuş için 50 lira ödemek gerekebiliyor. Oysa bu paraya sadece yazma işlerinizi görecek bir yeni yazıcı alınabilir.
Mili litresi 5 TL eden bu mürekkep nasıl oluyor da neredeyse bir gram altın fiyatına satılıyor? Öncelikle mürekkep gerçekte bu kadar pahalı bir ürün değil. Ekokartuş ya da Dolankartuş gibi sitelerden ucuza temin edebilmeniz ya da en yakındaki kırtasiyeye gidip 5-10 TL'ye doldurmanız mümkün.
Firmalar yazıcıların satış fiyatını hesaplarken her yazıcının aslında ortalama 5 (tamamen sallıyorum) yeni kartuş seti ile birlikte satın alındığını farz ederek fiyatlandırmasını yapıyorlar. Böylece yazıcı fiyatları son derece düşük belki de tek başına düşünüldüğünde zararına oluyor.
Dilerseniz zincir mağazalarda bir sorun bu yazıcının kartuşları doldurulabiliyor mu diye. Satış elemanları yüzünüze garip garip bakıp (acaba gizli müşteri mi - yazıcı firmasının ajanı mı der gibi) kıvırtıyorlar. Ya da direkt olarak bu konuda bilgi veremeyeceklerini söylüyorlar. Ancak İnternette kısa bir araştırma yapınca görüyorsunuz ki pekala bir çok yazıcı modelinin mürekkep kartuşları kolayca doluyor. Pek çok Laser yazıcının toneri de doldurulabiliyor.
Hatta inatçı yazıcı üreticilerinin bu yüksek fiyatlı sarf malzemesi politikası nedeniyle büyükçe bir toner-mürekkep doldurma sanayii oluşmuş durumda.
Rekabet nedeniyle bazı yazıcı üreticilerinin diğerlerine göre daha çok tercih edilebilmek için doldurulabilir kartuşlu yazıcılar pazarladıklarını da düşünüyorum. Mesela HP ve Canon büyük ihtimalle fazla çaktırmadan böyle ürünler satıyorlar.
Üreticilerin yok kalite düşer, yazıcı bozulur gibi uyarılarına pek aldırmak mümkün değil. "Kardeşim bozulursa bozulsun zaten iki paket kartuş fiyatına satıyorsunuz, gider yenisini alırım" denilebilir. Yüksek kullanımlı iş yerleri için de uygun büyük hazneli modeller üretilmiş durumda. Dolayısıyla yazıcının fiyatı yükselse de ona uygun bir yan sanayi ürünü bulmak işten değil.
Biraz araştırıp soruşturduğunuzda ucuz bir çözüm yakalayabilirsiniz. Zor kazandığınız parayı çöpe atmanın alemi yok.
Aslında en iyisi üretici firmalar kendi ceplerine girmeyen bu paranın büyüklüğünü hesaplayıp makul fiyatlı toner ve mürekkep kartuşları satsalar böyle sorunlar kalmaz. Benim önerim mürekkep kartuşu başına 10 TL. Böyle olsa kimse gidip başka çözümler ile uğraşmaz.
20 Eylül 2010 Pazartesi
Yol Kazı, Asfaltlama Sezonu Açıldı
Malum bu hafta itibariyle okullar açıldı. İyi de Ankara'nın her yerinde yol kazılarının başlanmasının anlamı var mı? Alın Bahçelievler'de bizim yan sokakta Pazartesi sabahı 8:30 itibariyle ilk kepçe darbesi inerken çektim bu yukarıdaki kareyi.
Hafta sonu Eskişehir yolunda yapılan asfalt yenileme çalışması da süper zamanlamalıydı. Sanırım bu hafta o çalışma da devam edecek.
Şimdi soruyorum: Kardeşim, yaz boyunca neredeyse 60 gün süreniz vardı. Ankara Trafiği nispeten rahatken, neden yapmadınız bu çalışmaları da, şimdi ensemizde boza pişiriyorsunuz? Yazık değil mi fazladan trafikte kalınan her anda harcanan yakıta, kaybedilen zamana?
Kendimi bildim bileli bu Bahçelievlerin sokakları kazılır kapatılır. Akıllı bir tek kazıda yolların altına dehlizler yapılsaydı şimdilerde rahat edebilirdik. Hala yapılabilir aslında ama kafa değişmedi. Kaz, kaz, kapat. Akıllı olun ne olur?
Hafta sonu Eskişehir yolunda yapılan asfalt yenileme çalışması da süper zamanlamalıydı. Sanırım bu hafta o çalışma da devam edecek.
Şimdi soruyorum: Kardeşim, yaz boyunca neredeyse 60 gün süreniz vardı. Ankara Trafiği nispeten rahatken, neden yapmadınız bu çalışmaları da, şimdi ensemizde boza pişiriyorsunuz? Yazık değil mi fazladan trafikte kalınan her anda harcanan yakıta, kaybedilen zamana?
Kendimi bildim bileli bu Bahçelievlerin sokakları kazılır kapatılır. Akıllı bir tek kazıda yolların altına dehlizler yapılsaydı şimdilerde rahat edebilirdik. Hala yapılabilir aslında ama kafa değişmedi. Kaz, kaz, kapat. Akıllı olun ne olur?
14 Eylül 2010 Salı
Trafik İşaretleri Artık Hedef Olmuyor
Sanırım yıllardır yaralı trafik işaretleri ve panolarını değiştirmek Karayollarına ciddi maliyet olmuştur.
Bu sene bir iki istisna dışında vurulmuş tabela ve trafik işaretine rastlamamış olmaktan dolayı şaşırdım.
Sanırım bu durum iyiye işaret.
Adrasan Antalya (Tatil Böyle Olmalı)
Bayramda nereye gitsek düşüncesiyle aylar öncesinden planlar yapıp yer ayırtan eşim ve arkadaşı bizi 3 günlük kısa bir tatil için Antalya'ya sürüklediler. İyi de oldu. Çocuklar eğlendi, bizler güzel vakit geçirdik. Ankara'dan rahat bir araba yolculuyla yaklaşık 8 saatte Adrasan'a vardık. Doğrusu buna değdi de. Gittiğimiz Ön Otel'in bahçesinden söyle bir görüntü yorgunluğumuzu alıverdi.
Doğrusu tavsiye eder misin, diye sorarsanız, Ön Otel hoş bir yer. Ali bey iyi bir evsahibi. İşleten, aile tüm fertleri ile arı gibi müşteri memnuniyeti için yılların verdiği tecrübe ile çabalıyorlar. Öyle beş yıldızlı otel beklentisi içinde değil de makul beklentiler ile yaklaşanlardansanız memnun kalacağınız bir yer.
Otelde kablosuz İnternet erişimi var. Denize 70 metre uzaklıkta. Kumsal harika. Bir de duyarsız tekne sahipleri olmasa daha temiz bir denizi olacağı kesin! İstisnalar hariç deniz son derece temiz ve sıcak. Çevre dalış için uygun. Deniz aniden derinleşiyor. Deniz kaplumbağaları ve av balıkları oldukça fazla. Dileyenler yamaç paraşütü yapabiliyorlar. Tekne arkasına takılan muz ve hamburger gibi hopidi gümbürt etkinliklerden hoşlanıyorsanız onlar da eksik kalmamışlar.
Yakında tarihi Olimpos ve Yanan taş var. Tarihi yakında bulunca ısrar üzerine ören yerlerine bir yolculuk yaptık tabi. Biraz sıcak ve kalabalık etkisi ile zorlansak da fena olmadı.
Yukarıdaki lahitler hakkında geniş bilgiyi üstteki fotoğraftan edinebilirsiniz. Biz ne öğrendik derseniz, Bayram kalabalığında ve derelerin kurumaya yüz tutmuş olduğu bir zamanda burayı ziyaret etmenin orta yaşlı erkekleri çok yorduğunu ve eğer mezarlarınız çok görkemli olursa birilerinin içindekileri alabilmek için er, geç kalıntılarınızı rahatsız edeceğini öğrendik.
Yeme içme konusunda güzel bir keşfimiz oldu diyebiliriz. Adrasanın hemen girişinde otelimizden 1,4 km. uzakta, hafif hafif akmakta olan dere yatağında yer alan yeme-içme yerleri arasında Paradise Cafe'yi bulduk. Fikret bey ve eşi bizi ağırladılar. Gerçekten güzel pide yapılan bu yerde uzun zamandır yemediğim kadar güzel vejeteryen pide yediğimi söylemeliyim. Tarihi eserler peşinde geçirdiğimiz zaman biraz yordu ve azıcık da bu keyifli ortamda kestirdim ;) Sümer, bu anı kaçırmamış sağolsun.
Ha, bu arada derede yüzen ördekleri de besledik tabi.
Adrasan gibi halen Bodrum koylarının 15-20 sene önceki halini yaşayan, üstelik deniz olarak oralardan çok daha iyi olan bir tatil beldesini görmekve yaşamak keyifli oldu. Ancak her güzel şey gibi bu tatil de sona erdi ve Cumartesi günü yola koyulduk. 12 Eylül 2010 Pazar günü yapılacak referanduma yetişmek için böylece bir gün önceden bu cennet köşesine veda ettik.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Zamanın Sonu: Ölüm ve Varoluş
Genellikle ölüm korkusu ya da endişesi ile yaşarız. Büyük olasılıkla bu, yaşadığımız sürece, bir gün geldiğinde öleceğimizi bilmemizden kayn...
-
Köpük baloncuk yaparken deterjan ve su kullanıyorsanız muhtemelen baloncuklarınız hemen patlıyordur. Dayanıklı baloncuklar için çözelti...
-
Genellikle ölüm korkusu ya da endişesi ile yaşarız. Büyük olasılıkla bu, yaşadığımız sürece, bir gün geldiğinde öleceğimizi bilmemizden kayn...
-
6. Sınıftaki kızım Fen ve Teknoloji ders kitabının 65. sayfasını gösterip bir dinamometre yapıp yapamayacağımızı sordu. Kitabın ilgili ye...
-
Merhaba. Gurme bir arkadaşım var. Yaklaşık 4-5 senedir kendi tüketimi için şarap yapıyor. İlk yaptığı şarap, pek kolay içilemez olsa da, s...
-
Çocuklar ödev yaparken çizgisiz kağıdın altına koyup, üzerinde düzgün yazı yazabilmeleri için defalarca çizgili kağıt yapıp yazıcıdan bas...