17 Şubat 2014 Pazartesi

indir.com Mobil Uygulama Ödülleri 2014 Yarışması


indir.com mobil uygulama geliştiricilerine yönelik bir yarışma başlattı.

Yarışmaya, bu sene yapılıp kullanıma sunulan uygulamalar ile katılmak mümkün. Yarışmanın amacı uygulamaları tanıtıp, programcılara destek olmak.

15 Nisan 2014 tarihine kadar başvuruların devam edeceği yarışmanın halk oylaması 18 Nisan tarihinde başlayacak. 30 Nisan'da bitecek olan ön eleme sonrasında 1 Mayıs'ta jüri değerlendirmesi yapılacak.

Katılacak olanlara şimdiden başarılar dilerim.

Detaylı bilgilere yarışma sayfasından ulaşabilirsiniz.




11 Şubat 2014 Salı

DGünü 1 Yaşında


14 Ocak 2013 tarihinde D Günü blogumu açtım. Friendfeed oldukça sönükleşmişti. İlginç bulduğum öteberiyi  eskiden orada paylaşırdım. "Bari kendi blogumda yazayım, ilginç bulduğum teknolojik ürünleri" diye düşündüm. Sonra kısa "kısa yorum yapacağım aynı zamanda yeni teknolojik cihazları (zamazingo) anlatacağım bir blog yapayım" dedim. Blogu açarken de, dgunu.blogspot.com oluversin adı diye düşünüp, ismini de öyle seçtim.

Daha sonra bir Google PR (Sayfa Sıralaması - Page Rank) güncellemesi aldı blog. PR3 olunca heveslenip bir alan adı aldım. Şansıma dgunu.com alınmamıştı. Ardından, bir ara bir slogan buldum bloguma: "Sayısal dünyanın gelişmelerine çarpık bir bakış!" Ancak, gelin görün ki bu sefer ancak PR1 olabildi blog. Neyse önemli değil.

Bloga bir de logo uydurdum kendimce. Şaşı bakan gözlüğün arkasındaki gözler. Öyle profesyonel bir şey değil. Ama ben yaptım. Bir yılda 291 yazı yazmışım. 120 bin tekil ziyaretçim olmuş. Fena sayılmaz.

Bir ara yolunuz düşerse beklerim. http://www.dgunu.com


4 Şubat 2014 Salı

Öfkenizi Kontrol Edin! Yoksa O Sizi Kontrol Eder!


Düşündüm de her an patlayabilecek durumda bir toplumuz. Korna çalıp "yürüsene be!" diye bağırdığınız önünüzdeki aracın içindeki bir başka öfkeli kişi, aracından inip sizi silahıyla vurabilir. Gerilim giderek artıyor üstelik. Gerilim arttıkça potansiyel patlamanın şiddeti de giderek büyüyor. Toplumdaki bu gerilimi düşürmenin yöntemi kendimize çeki düzen vermek olabilir.

Hadi gerçek hayattan örnek vereyim. Kendisine çamurlu su sıçrattı diye belediye otobüsüne ateş edip içindeki masum bir çocuğu yaralayacak derecede öfkesinin esiri olmuş insanlardan oluşan bir toplum ile sağlıklı bir şeyler yapılabilir mi?

Ben de sabah aklıma gelince Twitter'dan #öfkekontrolü hashtagi ile satır satır aşağıdaki önerileri paylaştım. Hemen belirteyim, bu konuda bir eğitimim, profesyonel deneyimim yok. Kendimce öneriler. Zaten başlarken komik şeyler olsun diye düşünmüştüm ancak konu öfke olunca komik bir şeyler üretmek zor.

Bakalım neler önermişim?

Öfke Kontrolü İle İlgili Öneriler

  • İnsan olduğunuzu aklınızdan çıkartmayın. Yırtıcı olmak vahşi doğada hayatta kalmak için iyidir. Toplumda ise tam tersi.
  • Kontrolünüzü kaybettikten sonra yaptıklarınıza üzülüyor musunuz? Kontrolü kaybetmeden önce "o duyguyu" aklınıza getirin.
  • Sinirli olduğunuz için verdiğiniz zararın farkında mısınız? Sakince bunu yakınlarınızla değerlendirin. Dışarıdan bakış iyidir.
  • Asabiyet nedeniniz bir başka hastalık olabilir, mesela diyabet. Hiç düşündünüz mü? Tedavi Olun.
  • Asabiyseniz, siyasetçi olmayın! Rica ediyorum! ;)
  • Sevdiklerinize yönelik şiddet bumerang gibidir. Döner sizi ya da bir başkasını bulur. Onlara sevgi gösterin, size geri dönsün.
  • Başkalarını, kendinizi suçlamak çözüm değil, içinden çıkılmaz labirentler üretir. Çözüme yönelik, barışçıl düşünceler üretin.
  • Mutlu olmak sizin de hakkınız. Öfkeniz sizi kontrol ediyorsa mutlu değil sinirli olursunuz! Sinir kendini besleyen canavardır.
  • Hayatınızı sinirli olmanız kontrol etmesin! Siz kendinizi kontrol edin. İpleri elinize alın. Hayat kalitenizi artırın.
  • Tedaviyi son çare ya da delilik belirtisi olarak görmeyin. Erken müdahale tüm toplumu kurtarır! Tabi sizi de ;)
  • Empati kurun. Karşındakinin yerine kendini koymak, sinirlere hakim olmada yardımcı olabilir.
  • Karşı takımın tribününde maç izleyin. ;)
  • Küfretmek sizi boşaltırken başkalarını doldurabilir. Aman dikkat!
  • Savunmasız olanlara dokunmayın! Sizin öfkeniz boşalacak diye kimse zarar görmesin. Kendinizi onun yerine koyun. Düşünün!
  • Ateşli silahlardan uzak durun. Her türlü silahtan uzak durun!
  • Trafikte biri yanlış yaptığında sinirleniyorsanız, kendi yanlışlarınız olduğunu aklınıza getirin. Kimse mükemmel değil.
  • Tamam, doktora gitme fikri sinirlerinizi bozuyor olabilir. Bir psikolog da asabiyetinizi giderebilir. Profesyonel yardım alın!
  • Belki de sizi asabi yapan güçsüz yönlerinizdir. Eksiklerinizi tamamlayın. Okuyun!
  • Benliğinizi Yüceltin. Öğrenip, daha fazla bilmeye başladıkça asabiyetiniz yerini dinginliğe bırakabilir.
  • Kendinizi geliştirin. Güzel sanatlar ile ilgilenin. Güzel şeyler insanı sakinleştirir.
  • Tolerans, katlanabilmek demektir. Anlamını da öğrenin. Tolerans göstermeyi de.
  • Sevin! Kendinizi, ailenizin üyelerini, başka bir canlıyı. Onlara ses bile yükseltmeyin! Narin cam güzeldir ama kolay kırılır!
  • İç huzuru arayın! Din, mistik öğretiler veya her nerede bulup, sakinleşiyorsanız ona sıkı sıkı sarılın.
  • Futbol sizin için küfür, bağırıp, çağırmak ve kavga anlamına mı geliyor. Tüm sporlar sakinlik ve centilmenlik gerektirir.
  • Boğazınız ağrıyınca doktora gidiyorsunuz da, kafanızda bir rahatsızlık varsa neden doktora gitmiyorsunuz? Tedavi olun!
  • Asabisiniz ve sağlık sorunları peşinizi bırakmıyor mu? Önce bir psikiatrist'e uğrasanız iyi olabilir.
  • Başka huzurlu bir ülkeye, mesela Kanada'ya yerleşmeyi hiç düşündünüz mü?
  • Derin nefesler alarak içinizden sayın. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 o elinizdekini de bir yere bırakın bir kaza çıkacak.
  • Asabi olmanız terbiyesiz olmanızı gerektirmez. Düşünün, filtre edin, sakinleşin, öyle konuşun.
  • "Keskin sirke küpüne zarar" diye söylenir. Doğrudur. Asabiyet vücuda zarar verebilir. Ya da çevrenizdeki vücutlara.
  • "Tedavi olun" demiş miydim?
  • Öfkenizi öte beriden çıkartmayın! Cep telefonları pahalı cihazlar. Televizyon kumandaları ise masum. Tedavi olun.
  • Asabiyseniz kolluk kuvveti, koruma, güvenlik personeli falan olmaya yeltenmeyin. Tedavi olun.
  • Trafikte hata yapan aracın sürücüsünü tanımadığınızı unutmayın! Belki, tanısanız çok seversiniz. Ya da adam ızbandut gibidir!
  • Araç kullanırken çok sinirleniyorsanız: Kullanmayın, satın! Bırakın yerinize otobüs veya taksi şoförü sinirlensin.



  • Anger Management filmini hatta aynı isimli diziyi de seyredin. Hem asabiyet hem de OKB (tekrar eden takıntı hastalığı) hakkında bilginiz olur.
  • Hayatı kendinize ve sevdiklerinize zindan etmeyin. Asabiyseniz bir şeyler yanlış demektir. Ya da Türkiye'de yaşıyorsunuzdur.
  • Asabiyseniz ve kontrol etmekte güçlük çekiyorsanız, nedeni çok basit olabilir. Profesyonel yardım alın. Psikiatrist'e gidin.


3 Şubat 2014 Pazartesi

Kişisel Gelişiminize Özen Gösterin


Kişisel gelişim her ne kadar, ne olduğu belli olsa da bende komik çağrışımlar yapar. Aşırı kilo almak, vücut geliştirmek, başkalarının doğrularını benimseyip savunmak, bir yerden gelirken, bunu kişiselleştirmek gibi. O nedenle "kişisel gelişim" üzerine bazı öneriler geliştirdim. Kimisi kişisel gelişime hiç bir etki göstermeyebilir! Ancak içlerinde işinize de yarayacak öneriler de olabilir. Olmayabilir de!

Madem kişisel gelişiminiz için bir şeyler yapmaya karar verdiniz, o halde aşağıdaki önerileri AKIL SÜZGECİNİZDEN geçirin. Hangisi saçma, hangisi mantıklı siz karar verin.

Not: Emin olmadığınız önerileri evde tek başınıza uygulamayın!

Bu yazıyı video olarak da izleyebilirsiniz.
---
  • Gündemi takip edin... ;)
  • Türkiye'de yaşayın. Eninönü'nde sorular soran kameralı, mikrofonlu insanlara abuk cevaplar hazırlayın.
  • Durmadan bir şeyler yiyin. Soranlara, metabolizmanızı hızlandırdığı için kilo almadığınızı anlatın... ;)
  • Ördek dudak selfielerinizi her gün düzenli olarak paylaşın her ay tamamına bakıp, değişimi değerlendirin... ;)
  • Twitterda sahte hesaplar açıp kendinizi beğenin, RT yapın... ;)
  • Altında "lütfen paylaşın" yazan her türlü göreseli arkadaşlarınıza mail, sosyal medya yoluyla gönderin... ;)
  • Herşeyi başkalarından bekleyin, kendiniz çaba göstermeyin... ;)
  • Kaderci olun. Sabredin. Kurtuluşa inanın. Ancak durumunuzu düzeltmek için bir şey yapmayın... ;)
  • Adalete güvenin... ;)
  • "Bu neden benim başıma geldi?" konulu arkadaş toplantıları düzenleyin... ;)
  • Hep başkalarını suçlayın! Pasif agresifliğin sizi genç tuttuğu hakkında olur olmadık yerde bahsedin... ;)
  • Konuşmanıza çeşitli yabancı dillerden cümleler ekleyip, ardından anlamlarını söyleyin... ;)
  • Mars'a gidip muhtemelen orada ölecek olan ekinbe katılın... ;)
  • Kafaya abuk bir konuyu takıp, hep ondan bahsedin... ;)
  • Cebinizde ihtiyaç halinde kullanmak için hazır bir konuşmanızı taşıyın, olamadık yerde çıkarıp okuyun... ;)
  • Lafa olur olmaz yerde "sözün bittiği yerdeyiz" diye başlayın... ;)
  • Internette gördüğünüz özlü sözleri biriktirin, bastırıp duvara asın... ;)
  • Ferrarisini Satan Bilge kitabını altını çizip, notlar alarak okuyun... ;)
  • Ciddi görünmek için numarasız gözlük takın, pipo ile dolaşın. Top sakal bırakın. ;)
  • Tuvalette uzun kalın ama elinizde telefon tablet vs. almayın... ;)
  • Günde sekiz litre su için... ;)
  • Pahalı kalem kullanın... ;)
  • Kişisel gelişim önerileri yazın... ;)
  • Her türlü masalın gerçek olduğunu olur olmaz ortamlarda ileri sürüp savunun... ;)
  • Bilmediğiniz konularda desteksiz sallayın... ;)
  • İşe kısa pantolonla gidin... ;)
  • Her şeye üzülün, panik atak geliştirin... ;)
  • Dünya turuna çıkıp geri dönmeyin... ;)
  • Fal baktırıp, söylenen zırvalara inanın... ;)
  • 3. sınıf yaşam koçlarının kitaplarını okuyun ;)
  • Yarım yağlı yoğurt yiyin ;)
  • Bu ay bir kitap okuyun ;)

27 Ocak 2014 Pazartesi

Amatör Telsizcilik Nedir?


Amatör telsizcilik bir hobidir.

Hiç bir menfaat gözetmeksizin, kendi kişisel gelişiminiz ve boş zamanlarınızı değerlendirmeniz için elektronik, haberleşme gibi konularında yaptığınız araştırmalar, faaliyetlerdir. Kimi zaman ise sadece mandala basıp birileri ile konuşmaktır.

Sosyal medya ile çok ciddi benzer yanları olan bu uğraş, lisans gerektirmesi, sınava girmek zorunluluğu olması nedeniyle biraz da teknik bilgi istemesi yüzünden herkesin kolayca yapabileceği bir uğraş değildir. Ancak böyle şeyler gerçekten yapmak isteyenler için hiç bir zaman engel olmamıştır.

Amatör telsizcilerin haberleşme teknolojileri hakkındaki bilgileri nedeniyle acil durumlar söz konusu olduğunda da topluma katkı verebilmeleri söz konusu olabildiğinden faaliyetlerinden bir kısmı kamuya yararlı kabul edilmektedir.

Kamu yararı önemli ancak ana konu değildir! Bunun nedeni esasen amatör telsizcilikle uğraşanların öncelikle kendilerini geliştirmek için çaba sarf etmelerinden kaynaklanmaktadır. Sonuç itibariyle kendini geliştirmenin de kamu açısından yararlı olduğu düşünülebilir. Tüm bireylerin kendini geliştirdiği bir toplum bir şekilde gelişmiş olur.

Eğer elektronik, haberleşme gibi konulara meraklıysanız Amatör Telsizcilik keyifli bir hobi ve kendini geliştirme için iyi bir başlangıç olabilir.

13 Ocak 2014 Pazartesi

İndirim Var! Gerçekten mi?


Bu aralar pek yaygın bir saşırtmayı yapıyor teknoloji marketleri. Sinir oluyorum. Ürünün 1-2 yıl önceki piyasaya çıkış fiyatı ya da bir ara satıldığı fiyat, satış fiyatı gibi gösterilip, şimdiki satış fiyatı da indirim olarak sunuluyor. Oluyor sana %25-35 indirim.

Oluyor mu? Olmuyor. Teknoloji alıcısı akıllı olmalı, böyle şeylere inanmamalı. Bu tamam. Ama müşteriyi bu kadar bilgisiz ve düşük zekalı yerine koymak Teknoloji Marketlerine yakışıyor mu? Yakışmıyor. Ancak, sanırım o kadar çok inanan oluyor ki, bu oyuna devam ediyorlar.

Pek çok fiyat sitesi var artık. Siteye girip modeli verince fiyatlar dökülüyor ortaya. O kadar basit, gerçeği görmek.

Hem zaten %7-8 kar marjı olan ürünlerde %35 indirim yapılabilir mi?

Yapmayın! Ayıp oluyor.

10 Ocak 2014 Cuma

Kendini Geliştirmek, Bitmeyen Bir Yolculuğa Çıkmaktır


Bir kitap okumakla, bilgin olunmaz. Ancak, bir yerden başlamak lazım. Ne kadar çok okursanız, o kadar fazla zihinde dolaşır, neredeyse bedava sunulan bilgi hazinesinden istediğiniz kadarını alırsınız.

Okumak demişken, insanın aklına hemen okullar geliyor. Uygarlık ne kadar geri ise, okullar da o kadar başarılı olabilirler. Çünkü, öğretilecek bilginin azlığı öğrenmeyi kolaylaştırır. Oldukça gelişmiş ve ileri gitmiş bir uygarlık için ise okulların işi çok daha güçtür. Ya çok kısa sürede insanları hayata hazırlayacak pek çok bilgiyi verirsiniz ya da veremezsiniz o kadar basit. Hayat için neyin gerekli ve önemli olduğu günümüzdeki gibi hızla değiştiriliyorsa, eğitim de buna hızla uyum sağlamadığı taktirde başarısızlık kaçınılmazdır.

Eğitim ne kadar iyi olursa olsun, eğer bireyler bunun üzerine inşaata devam etmezlerse kendilerini geliştiremezler. Kitap okumak ve bilgiyi paylaşmak sizi ve çevrenizi yüceltir. Üniversite mezunu cahillerin oluşturduğu grubun bir parçası olacağınıza, bilgi ışını çevrenize saçan bir birey olun. Hiç durmayın. Durduğunuz anda bulunduğunuz seviyede kalır, hatta geriye gidersiniz. Zihninizi besleyecek yeni bilgiler edinin. Yeni beceriler kazanın. Eğer nefes alıyorsanız, hala umut var demektir.

Materyalist bir dünyada yaşıyoruz. En önemli olan şey para, mal varlığı ve güç gibi görülebilir. Ancak bunların bir işe yaraması için en temel bileşen, sağlıklı ve hayatta olmanız gerçeğidir. Kim olursanız ve ne kadar zengin olursanız olun, kaçınılmaz olarak ölüm tüm bu zenginliğinizi ortadan kaldırır. Sağlık da bir o kadar önemlidir. Yaşarken yaşam kalitenizin ne kadar yüksek olduğu, materyalist dünyadan elde edebileceğinizin sınırlarını belirler. Dolayısıyla yaşarken en önemli olan sağlıklı olmanızdır. Sağlığınızı bozan stres, insanlar ve diğer etkenlerden uzak durun. Zihninizi gereksiz ayrıntılarla meşgul etmeyin. Parçaları değil, bütünü görüp anlamaya çalışın. Çözemeyeceğiniz durumları boş verin. Çözebileceğiniz sorunları halletmek için ise hiç beklemeyin.

Öldüğünüzde ise sizden geriye sadece eserleriniz kalır. Eğer ölümün ötesine geçmek istiyorsanız, dünyada sizden sonra yaşayan insanlara faydalı olacak eserler bırakmalısınız. Bedeniniz bu toprak altında kalsa da fikirleriniz zihinden, zihine yolculuk yaptıkça, bir parçanız hayata tutunmuş ve yaşıyor demektir.

Benliğinizi yüceltin.

8 Ocak 2014 Çarşamba

TTNET İçin Değişim Vakti


Yıllardır ADSL abonesiyim. O kadar çok zaman geçti ki üzerinden, önce kurulan Kablo-TV üzerinden Kablonet hizmetini bile hatırlıyorum. ADSL her nedense, tek alternatif olarak benimsenip de ölüme mahkum edilene kadar kablo İnternet'i de kullandım (iş yerinde). Daha sonra sınırlı gıdım, gıdım verilen ADSL hizmeti biz fanilere de açılınca gidip ev için abone oldum.

ADSL, malumunuz telefon hatları üzerinden veriliyor. Oysa artık sabit hat sadece ayak bağı. Giderek abone sayısı düşen sabit hatlar, inadına aldıkları ücretlerden vazgeçmeme adına sonlarını hızlandırıyorlar. ADSL var bari sabit telefon da alalım diyen saf müşteriler 20-30 TL aylık ek bir külfete mahkum oluyor. Benim gibi taahhüt mahkumları da bu kısım içerisinde kalıyor.

Ancak, Mart sonunda bitecek olan taahhüt sonrası TTNET ve Türk Telekom'a veda etmeyi planlıyorum. TTNET'e veda sebebim, taahütüm içerisinde yükselen hız kapasitesine rağmen benim hızımı ısrarla 8 Mbit olarak tutması ve artırmak için defalarca arayıp ek para istemesinden. Oysa işyerinde 8 Mbite kadar olan aboneliğimizi bir ek ücret istemeden 22 Mbite çıkartmışlardı. Türk Telekom'dan ayrılma isteğim ise 30 TL aylık bedel almasına karşın hiç bir işe yaramayıp, bir hizmet üretmemesi ve fiyatını indirmemesi.

Henüz başka bir firma, mesela Superonline bizim bölgede hizmete başlamadı. Ancak Türksat Kablo var, fiber ile yakınlara gelip, evlere kablo üzerinden dağılan. Televizyon hizmetinden de faydalanıyorum zaten. Üstelik sayısal ve full hd paketlerinden de memnunum. Mavi fırsat diye bir paketleri de var ki tam benlik ve ADSL ile sabit telefonu kapattım mı ayda 30 liradan fazla kar edebilirim.

Tek düşündüğüm, durum 2 yıllık bir taahhüt istemeleri ki bu süre içerisinde kim bilir ne tür başka fırsatlar çıkabilir karşıma.

Durum bu.

Ey TTNET ve Türk Telekom, size de bu güne kadar verdiğiniz idare eder hizmet kaliteniz yanında pahalı İnternet ve Telefon hizmetiniz için teşekkür ederim.

30 Aralık 2013 Pazartesi

Hayatımızı Kolaylaştıran Servisler "iGaranti"

Hep konuşulan bir şeydir Türk bankacılığının dünya teknolojisinin çok ilerisinde olduğu. Gerçekten de öyle, herhangi başka bir ülkede bankacılık deneyiminiz olduysa Türk bankalarının değerini anlarsınız o yoklukta. Garanti Bankası’nın yeni mobil bankacılık platformu iGaranti ile birlikte, bu yargımı bir kez daha haklı çıkaracak bir servis ile tanıştım iGaranti  bankacılığın mobil tarafında can bulmuş ve gelişmiş yüzü. Yani fiziksel bankayı şubeye gitme ihtiyacını neredeyse hayatımızdan tamamen çıkaran bir ürün var artık karşımızda. Bir mobil uygulama ile bankacılık işlemlerinin yanı sıra, alışveriş , QR ile ödeme ve para çekme, Facebook arkadaşına para gönderme gibi birçok farklı ve hayatımızı kolaylaştıran servisler artık hep cebimizde.

iGaranti bugüne kadar çok da kullanmadığımız QR teknolojisini hayatımıza sokmak konusunda iddialı. Çünkü ufak bir QR kodu ile para çekebilir ya da alışveriş yapabilirsiniz. Üstelik tüm kartlarınızı (sadece kredi kartı değil, ehliyet, loyalty kartlarının hepsini) iGaranti’ye kaydedebiliyorsunuz. Yani bir bakıma  telefonunuz yeni cüzdanınız. Hem de bu yeniliği tadarken kuponlar kazanıp, hediyelerin keyfini çıkarabilirsiniz. Mesela iGaranti’ye ilk girişimle birlikte anında Caffè Nero’dan kahve kuponu kazandım.  Aynı zamanda Migros, Bonubon gibi markalarla da anlaşıp kullanıcılara özel ekstra indirimler sağlamışlar.

Yenilikler de bununla bitmemiş. Bugünlerde birçok firmanın yapmaya çalıştığı ama başarısız olduğu sesle yönetme işini iGaranti çözmüş. Bankacılık işlemlerinizi telefona konuşarak yapabiliyorsunuz, özellikle araba kullanırken birisine para göndermek için çok yararlı olacağı kesin.

iGaranti hayatımızdaki sosyal platformların da önemini anlamış olacak ki Facebook üzerinden para gönderip almayı da özellikleri arasına eklemiş..  Sadece Facebook değil, Foursquare’de check in yaptığınızda, çevrenizde bir iGaranti kampanyası varsa size bildirim göndererek haber vermesi çok hoşuma gitti. Sosyal platformlardaki fotoğraflarda etiketlendiğimizde nasıl anında bildirim alıyorsak iGaranti ile para gönderip aldığımız her işlemin bildirimi de anlık.

Alışılmışın dışında iGaranti para  biriktirmek için kullanıcılarını teşvik ediyor. Harcamalarımın takibi ile ay sonuna kadar ne kadar param kalacak, önümüzdeki ay ne kadar param nereye harcanacak tahmin edebiliyorum.  iGaranti, uygulamanın içine şimdi biriktir diye bir tuş yapmış, aklınıza geldiği anda paranızı kumbaraya atmış gibi belirlediğiniz tutarı bir tuşla biriktirebiliyorsunuz. Harcamak için ise  tek tuşla geri aktarıp ,istediğiniz an paranızı kullanabiliyorsunuz.

Son olarak çok şükür denemek zorunda kalmadığım ama çok takdir ettiğim bir uygulamaları daha var. Malum bu kredi başvurusu işi çok tatsız. Uygulama sayesinde kredi başvurusunu tek tıkla yaptığınız gibi kurye ile başvuru formları vs evinize geliyor (daha doğrusu verdiğiniz adrese).

Ola ki uygulamayla ilgili bir sorunuz var. iGaranti’ye sor diye bir müşteri iletişim platformu var. Sosyal mecralardaki tüm kanallardan kendilerine ulaşabiliyorsunuz. iGaranti günün olanaklarını ve teknolojisini çok iyi görmüş, kullanıcı kolaylığını ön plana çıkaran çok şık bir uygulama olmuş. Geleceğin bankacılığının nasıl olması gerektiği konusunda da bize ipuçları sunmuş.

iGaranti’yi hemen indirmek için tıklayın.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

26 Aralık 2013 Perşembe

Özgür Aksuna Ailemizin Sunucusu


Kadim bir arkadaşım yıllar önce "95,80 Mhz'de Max Fm isimli yeni bir istasyon yayına başladı, eski dostlar orada" dediğinden beri araç radyomun hafızası sabahları ve akşamları bu frekansı gösteriyor. O da yetmiyor aynı radyo ofiste de geri planda hiç susmuyor. Ankara'da pek çok kişi için bu durum söz konusu. İnternet imkanları sayesinde, bilenler radyolarını Ankara'dan uzakta da dinleyebiliyor.

Sabahların ise bambaşka bir yeri var Max Fm dinleyenler arasında. Türkiye'yi Uyandıran Adam Özgür Aksuna erken saatlerde devraldığı mikrofonu öğlen 12.00'ye kadar dostlarıyla paylaşıyor ve keyifli bir program sunuyor. Direksiyonda Özgür olsa da program tüm dinleyenlerin katkılarıyla gerçekleşiyor. belki de bu kadar başarılı olmasının nedeni bu. Özgür, öncelikle sosyal medyayı son derece verimli ve iyi kullanıyor. Sadece yayın yaptığı günlerde değil, tatil günlerinde bile takipçilerine güncel bilgiler ve trafik bilgilerini bu yolla ulaştırmayı unutmuyor. Medya Oskarlı bir sunucu aynı zamanda.

Ben de kendisinin dinleyenleri arasındayım. Pek çok süreli yayında kendisi ile söyleşiler yapılıp yayınlandı. "Benim mütevazı bloguma da konuk olur belki" diye düşünerek kendisi ile sanal bir söyleşi yapmak istedim. Yıllardır merak edip de soramadığım soruları sıraladım. İşte kendisinden aldığım yanıtlarla bu söyleşiyi aşağıda okuyabilirsiniz.


BÇ- Sevgili Özgür, yayında adeta tüm dinleyicilerin ile birlikte bir performans sergiliyorsun. Bu öyle, "ben yapıyorum oluyor" ile gerçekleşecek bir durum değil. Bu konuda ne düşünüyorsun?

ÖA- Bu aslında 15 yıllık bir sürecin beraberinde getirdiği bir ayrıcalık. Yıllardır hayatı birlikte paylaştığınız iyi günlerinde, kötü günlerinde yanlarında olduğunuz, hiç bir zaman isteklerini geri çevirmediğiniz ve kırmadığınız insanlar sizin programınızın değil, hayatınızın bir parçası oluyorlar. Hatta, sizi benimsiyor ailelerinden birisi olarak görmeye başlıyorlar. Bu da inanılmaz bir enerjiye ve sohbet gücüne ulaştırıyor. Dinleyicilerim değil, daima arkadaşlarım, dostlarım olarak görüyorum her birisini ve tek bir dinleyici gibi özen gösteriyorum takipçilerime. Bu da aynı hassasiyeti onların da göstermesine ve sahip çıkmalarına vesile oluyor. Ben hiç bir zaman "ben yaptım, oldu" demedim ve bir şeyleri dinleyenlerimizle şekillendirdim. Onların görüşlerine, eleştirilerine, taleplerine sessiz kalmadım. Bu da “Biz yapıyoruz çok güzel oluyor” şeklinde başarıyı beraberinde getiriyor. Ankara dinleyicilerle her an karşılaşacağınız kadar birbiriyle çok bağlı bir şehir. Uzak bir akrabamın beni yıllarca fanatik derecesinde dinleyip, sonradan akraba olduğumuzu öğrenince yaşadığı şok gibi net aslında her şey. Biz bu şehri seviyoruz ve sevgimiz bizi birbirimize daha çok bağlıyor.

BÇ- Sabah yayın yapıp, öğlen rehavetine kapılmıyorsun gördüğüm kadarıyla. Adeta bir koltukta 4-5 karpuzu taşıyorsun. Biraz sunuculuk dışında yaptığın uğraşılarından bahsetmek ister misin?

ÖA- Benim için hayat 24 saat neredeyse çalışmayı, üretmeyi, insanlara fayda sağlamayı ve katma değer yaratmayı daha fazlası biraz da insanlarla olmayı çok seviyorum. Aslında multi disiplin bir eğitim hayatından sonra çok vasıflı ve diplomalı olmanın avantajı ile kişisel eğilimler ve yeteneklerimi de mutlu olduğum mesleklerle birleştirince ortaya benim gibi bir adam çıkıyor. Max Fm’de sabahları “Özgür’le Morning Show” programım her sabah 07:00-12:00 arası devam ediyor, Black Model Akademi’de Diksiyon ve Konuşma Estetiği eğitimleri ve bunun yanında Kişisel Gelişim Derslerim paralel devam ediyor, Ted Üniversitesi’nde Radio TEDU işbirliği ile “Diksiyon ve Radyoculuk” eğitimleri sürüyor, Belgesel-Reklam ve çok çeşitli dublaj ve seslendirme çalışmalarım devam ediyor, Chef Akademi’de Türkiye’de ilk ve tek olan yemek yapmayı eğlence ile buluşturan “Cook & Fun” workshoplarımız, Chef Ali Açıkgül (ChefAli) ile kapalı gişe sürüyor ve tüm bunların yanında Türkiye’nin tüm şehir ve üniversitelerinde seminer ve konferanslara katılıyorum. Koltukta değil, artık kamyonette taşımaya başlayacağım karpuzları J

(Editör notu: Sanırım buna zaman zaman hayranlarının isteği üzerine yerine getirdiği ve son derece güzel bir görev olan "Nikah Kıyma" etkinliklerini de eklemek lazım.


BÇ- Kişisel olarak pek merakla takip ettiğim bir durum var. Max FM sunucuları genellikle şunu çok yapıyor: Müzik başladığında konuşuyor oluyorsunuz. İnanılmaz bir şekilde, pek çok mantıklı ve ilginç konu bu kısacık arada dile getiriliyor. Tam olarak şarkının sözleri başlayacağı anda ise susuyorsunuz. Harika bir senkron başarısı. Bu nasıl oluyor ve sunucular arasında bu konuda bir rekabet mi var?

ÖA- Bizim İntro dediğimiz şarkıların sözsüz bölümlerine konuşma ve kusursuz zamanla bir radyoculuk tekniğidir ve bu tekniği Türkiye’ye Capital Radio kazandırmıştır. Sonra diğer tüm radyolar birer birer kullanmaya başladılar. Bu teknik aslında Broadway sahnelerinde takdim yapanların orkestra arkasında çalarken sahneye gecenin yıldızını çağırmalarına benzer. “Ve şimdi de karşınızda....” der gibi. O coşkuyu aktarma, heyecanı artırmaya yöneliktir ve orkestrayla birlikte hareket ediyor hissi yaratır. Bu konuda başarı çok çalışmayla sağlanabilecek ve başlangıçta gerçekten kronometre ile saniye sayarak yapılabilecek bir şey. Şarkının ritmi, ruhu ve anlattıkları ile birlikte bütünleşip tek vücut olmayı gerektirir. Sizin sözünüz biter, şarkıcı şarkıya başlar. Bu konuda en iyilerin olduğu bir ekibe sahibiz. Rekabet aslında tecrübeyle doğru orantılı. Bu konuda o yüzden en azı 10 yıldır bu işi yapan bir ekiple yarışmak inanın zor bir iş diyebilirim J

Bloguma konuk olduğun için çok teşekkür ederim. Daha uzun süre sabahları seni dinlemek dileğiyle.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...