31 Aralık 2012 Pazartesi

2013 Yeni Bir Yıl


Evet hep büyük beklentilerle gireriz yeni yıla sonra o da bir iki ay içerisinde eskiyip tükenir.

Yine de umut iyidir.

İnsanı mutlu eder iyi beklentiler de iyi girişimlere neden olur.

2013 güzel bir yıl olsun. Sonrakiler daha da iyi olsun tabi :)

Bu sene yavaş ama keyifli geçsin.

Bu arada Coca Cola'ya da helal olsun. Noel babayı yeşil beyazdan kırmızı beyaza çevirdikleri için yeni yıl diyince akla ilk olarak kırmızı beyaz renkler geliyor.

26 Aralık 2012 Çarşamba

Tele Satış Elemanlarından Nasıl Kurtulurum?


TTNET müşteri bilgileri bir şekilde piyasaya düştü bu açık. Ya bir çalışanları sızdırdı piyasaya verileri ya da kendileri tele satış için bayilere verdiler. Olan oldu bir kere, aslında ciddi bir adli durum bu ama "aman canım burası Türkiye olur böyle" mantığıyla boş verildi sanırım.

Taahhüt bitiş tarihime doğru arayan onlarca ADSL servis satıcısından yukarıdaki çıkarımı yapmıştım. Yeniden taahhüt verip aboneliğimi devam ettirmeme rağmen cep telefonumu arayanlar bir türlü bitmiyor. Neyse o andaki ruh halime göre kendileri ile neşemi buluyorum.

Mesela Digitürk için tele satış yapan arkadaşları dinledikten sonra verdiğim bazı cevaplar.
- Ben Digitürk'e karşıyım kardeşim.
- Siz benim blogumun kapanmasına neden olmuştunuz adınızı bile duymak istemiyorum.
- Evde kablo tv var kardeşim ne yapayım Digitürk'ünüzü?
- Yahu zaten TV seyretmem, sadece uyumak için geçerim karşısına, lazım değil.
- Taahütüm var.

Genelde dumur oluyorlar ama onların da bu işten hayatlarını kazanmaya çalıştıklarını unutmayıp bir saygısızlık etmemeye çalışıyorum.

Bir de TV ve ADSL'yi beraber satmaya çalışanlar var. Genelde HD olmayan paket ve uydu alıcıyı birlikte öneren paketleri aslında anlamsız olduğundan kolay püskürtülüyorlar. Her şeye rağmen susmadıklarında en etkili yöntem "taahhütüm var" demek oluyor.

Olgunlaşmamış bir ürünü satmak da kolay değil. TİVİBU satanlar da ayrı bir alem. İlla bedava paketi vermeye çalışmaları öldürüyordu bir ara. Şimdilerde aramaz oldular neyse ki. Gerçi onlar da ne sattıklarından habersizler. Eve Televizyonda seyretmek üzere almaya kalkarsanız modeminizi yenilemeye kalkıyorlar. Settop boxları da modeme kablo ile bağlanabiliyor. ortalıkta kablo kirliliğinden bıkmışsanız durum feci. HD yayın alabilmek için ise 8 Mbit yeterli değil ama tele satışçıların bundan haberi yok.  Ben olsam akıllı TV firmaları ile anlaşır gömülü ya da indirilebilir olarak TV ile birlikte gelmesinin teknolojisi üzerinde dururdum. Samsung TV'de çalışan AOL TV uygulaması 8 Mbit bağlantı ile takılmadan HD yayın izlenmesini sağlıyor. Demek ki istense olabilir!

Bir de işe yaramaz şeyler satanlar var. Fişe takınca elektrik tasarrufu yaptığını iddia eden aletler kesinlikle yalan, onlardan uzak durun mesela.

Gelelim başlıkta yazdığım sorunun en kolay yoldan cevabına.

Hiç uzatmadan ve satış yapanı dinlemeden "Teşekkür ederim, ilgilenmiyorum!" en etkili cevaptır.

Şimdilerde başlayan tele satış robotları sattıkları şeyi belirtip eğer ilgileniyorsanız 1'e basın diyorlar. Canınız sıkılıyorsa basabilirsiniz tabi de basmazsanız tele satışçıdan kurtulmuş olursunuz.

Bir de şöyle düşünün. En azından birileri sizi telefonda aramış oluyor. Yalnızlıktan sıkılıyorsanız tele satışçıları mutlu edin ne satıyorlarsa dinleyin uzun uzun sorun, sattıkları işinize yarıyorsa alın.

24 Aralık 2012 Pazartesi

Kuantum Çağı Neler Getirecek?


KUANTUM Söylencelerinden çok etkilenenlere dostça tavsiyeler:

Malumunuz kıyamet diye velveleye verilerek geçirilen bir 21 Aralık yaşadık.

Oysa yıllardır kimi yüce ermiş şahsiyetler aydınlanma çağının geldiğini müjdeliyorlardı. Aha geldi aydınlanma çağı, hepimiz şimdi ışıl ışıl parlayacağız.

Peki bu muhteşem çağdan nasibimizi nasıl alırız? 

Tabi ki KUANTUM şeysiyle! Başına Quantum Mekaniğinden ödünç alınıp bir de Türkçeye güya çevrilen KUANTUM şeysi her şeyi çözecek.

Bunu nasıl yapacak? Bir kere adı yeter KUANTUM. Pek havalı ne olduğu yanında, hakkında hiç bir fikir vermese de kişilik bozukluğu olan uyanıkların ağzından düşmüyor böyle şeyler.

İnsan topluluklarının genelinde Rasyonellik (akılcılık) genel kabul görmüyor. Bir şeyin oluşuna akıl erdiremediğimizde hemen popüler kültür ögeleri ile süslü bir absürtlük silsilesi istifra eden topluluğa dönüşüveriyoruz. Birileri de bunu kolayca kullanıp kendi çıkarları için herkesi kandırıveriyor. Üstelik bunu kimi zaman huzur, kurtuluş, barış, demokrasi gibi gerçekten gerekli temel kavramları kullanarak yapıyor.

Secret denen kitabın ticari başarısı zaten dumanı tüten fitili feci ateşledi. Özetle oradan buradan toplama içerikle dolu (evet okudum :) ) kitabın en önemli mesajı "iyi biri olun ve sadece isteyin, evren sizi duyar ve isteğinizi yerine getirir". Kitabı okuduktan sonra sitesinden istek çekini indirip bastırdım ve üzerine 100 bin dolar yazdım (evet, abartmadım ne var? 1 milyon da yazardım ama gözüm tok). Tuvaletimin duvarına yapıştırıp bekledim gelmesini. Hatta yardımı olsun diye her hafta sayısal da oynadım. Ancak 3'ten fazla sayı tutmadı. "Ulan o kadar da istemiştim be" ama olmadı işte. Sonunda anladım ki kitabı "ulan bunun en büyük başarısı satarak yazarını zengin etmesidir" şeklinde eleştirenlerin dedikleri doğruymuş.

Ancak kitabın başarısı bir köşede "Yav ne yapsak da havadan para kazansak? Köprüyü, Galata Kulesini falan satmaya kalksak millet yer mi?" diye düşünerek bekleyenleri ateşledi. Şöyle bir arayın pek çok "KUANTUM" şeysi kitabı bulacaksınız piyasada.

Lütfen şüpheci olun ve biraz araştırın. Muhtemelen kişilik bozukluğu ya da şişkin egosu olan birilerinin her dediğine, hatta popüler kültürün pompaladığı söylentilere inanmayın!

Not: Hayır piramitleri dünya dışından gelenler yapmadı. Kafası çalışan, matematik ve mimari bilgisi olan bir insan topluluğu yaptı. Belki dev vinçleri, iş makineleri falan yoktu ama problem çözen organize olmuş toplu bir bilinçleri vardı ;). Çöl kumundan yaptıkları rampaların içine gömerek inşa ettikleri piramitleri daha sonra kazıp ortaya çıkarmış adamlar. İnanmıyorsanız bu konuda bilim adamlarının yaptıkları araştırmaları inceleyin. Ama yeter ki her söylenene körü körüne inanmayın. Kanıt isteyin.

Son Not: Unutmayın, birisi çok bağırarak düşüncelerini kabul ettirmeye çalışıyorsa büyük ihtimalle işkembe-i kübradan atıyordur.

En Dipteki Not: Akıllı olun! "Kuantum Sırrı" olsa olsa Sırrı isimli birinin lakabıdır ;)



Kafes Fırın (Filistin Sokakda Bir Lezzet Durağı)


Gurme değilim ancak güzel tatları kim sevmez ki?

22 Aralık 2012 Cumartesi günü Sosyal Medya Etkinliği kapsamında davet ettiler eşimle birlikte Filistin Sokak üzerindeki Kafes Fırın'a gittik. 

Arjantin caddesi tarafından geliyorsanız neredeyse Filistin Sokağın sonuna kadar gitmeniz gerekiyor mekana ulaşmak için. Adres: Filistin Sokak 31/5 GOP Çankaya, Ankara. Foursquare bağlantısı.

Kafes görünümü verilmiş giriş kısmı son derece güzel. Fabrikasyon kahve dükkanlarından sıkıldıysanız bir de burayı deneyin derim. 

Sadece yiyecek içecekler için değil, mekanın tamamına el emeği göz nuru dökülmüş.

Öncelikle Kafes Fırın'ın sembolü Baykuş'u görüntüledim.

Masalar sanat eseri gibiydi.

Kafes Fırın ismi yanıltmasın. Kendine özgü menüleriyle günün her saatinde ister doymaya, ister bir yandan kahvenizi yudumlarken dostlarınızla sohbet etmeye uygun bir mekan. 

Pek tabi ki unlu mamuller köşesi insanı perhizden çıkartacak kadar da çekici. Birbirinden ilginç tatları burada bulmak mümkün. Her şeyin tadı güzel ve bir kısmı ise tarafınızdan keşfedilmeyi bekliyor.

Ev sahiplerimiz ailece bizi yalnız bırakmadılar. Keyifleriyse yüzlerinden okunuyordu.

Elma şekerleri oldum olası beni çekip çocukluğuma götürmüştür. Buradakiler ise kendime getirdi. Çikolata ve yıldız şekerlerle kaplı elma şekeri insana elmayı yeniden sevdirir inanın.

Ferah ve özenli hazırlanış bir atmosfer daha kapıdan girer girmez karşılıyor insanı.

Ankara'nın blog yazarları, hatta medya'dan tanıdık yüzler tanıtımın konuklarıydılar.

Gülen yüzler mekanı daha bir keyifli kıldı tabi işte kanıtı.

İnsan ister istemez konudan uzaklaşıveriyor. Kurabiye canavarı olası geliyor burada.

Sloganı sevdim. "Gittiğin Yere Götür!". Logoyu büyütelim lütfen!

Yemeye kıyılamayacak güzellikte cupcake'ler ile poz verilir tabi.

Son olarak katılımcılara hoş bir sürpriz de kapı yanında bizleri bekliyordu. Twitter kullanıcı adlarımızdan oluşan kurabiyeleri aldık ve istemeye, istemeye evin yolunu tuttuk. Gerçi evde çocuklar kısa bir sürede imha ediverdiler kurabiyeyi ama olsun fotoğrafı var en azından.

20 Aralık 2012 Perşembe

Vodafone'lu Şirketler 2 Kat Konuşuyor, Dünyaya Açılıyor

vodafone is ortagim 

Dünyaya açılmak isteyen Vodafone İş Ortağım’lı şirketler, yurtdışıyla iş yaparken Vodafone’un global gücünü yanlarına alıyorlar. Vodafone İş Ortağım, yurtdışı ile iş yapan firmaların dünyanın birçok yerindeki iş ortaklarıyla daha avantajlı fiyatlarla iletişim kurmalarını sağlıyor.

Vodafone İş Ortağım Dış Ticaret Destek Paketi, yurtdışı ile sürekli iletişim halinde olan firmalara büyük maliyet avantajı sağlıyor. Paket sayesinde firmalar hem sabit hem de mobil telefonlarıyla 2 kat görüşme avantajı elde ediyor. Üstelik bu avantaj sadece Türkiye’deyken geçerli değil. Vodafone İş Ortağım Dış Ticaret Destek Paketi ile firmalar yurtdışındayken de cep telefonu görüşmelerini avantajlı fiyatlarla yapıyor, küresel rekabette öne geçiyorlar.

Siz de bu avantajlardan yararlanmak istiyorsanız 0 850 250 0 542 numarasını arayın veya tıklayın!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

14 Aralık 2012 Cuma

iPhone 5 de Geldi. Artık tüm dertlerimiz bitti.

iPhone 5 Steve Jobs olmadan çıkan talihsiz bir ürün.

Yine de meraklıların geceden sıraya girip almak için Turkcell kapısında beklediler. Konuya olumlu yönden bakmayı sevdiğim için aşağıdaki görseli hazırlayıverdim.


10 Aralık 2012 Pazartesi

Hakkımda -- Alışkanlıklarım ve Prensiplerim


Uzun süredir hiçbir blog yazarı bana "mim" yollamamıştı. Blog yazmak konusu giderek önemini yitiriyor derken birden bire ne olduysa yeniden önem kazanmaya başladı sanıyorum. Güzel, benim için sakıncası yok.

Mim olayına gelince. "Mim" bir günlük yazarının bir konuda yazdıktan sonra bunu tanıdıklarına da yollayarak aynı konuda yazmalarını istemesinden ibaret.

Konu başlığının asıl kaynağı ise yanılmıyorsan Simto Alev, çok yaşasın. Beni mimleyen ise Erol Dizdar onun da ömrü uzun olsun.

Evet gelelim konumuza.

Kendimden bahsetmeyi pek sevmediğimden daha da önemlisi kimseyi pek ilgilendirmediği için bu konuda fazla yazmadım.

Ekonomistim, aslında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü mezunuyum. Üzerine aynı konuda Gazi Üniversitesinde master yaptım.

16 yıl kadar bir işveren sendikasında çalıştım. Bilişim sektöründe Beriltech, Telekom Sektöründe Vodafone çözüm ortağı bir firmada, inşaat sektöründe bir firmada çalıştım. Hayal İşim (Dream Job) bilişim veya telekom ancak İnsan Kaynakları konusunda da pek çok yenilik var kafamda. İlk fırsatta değerlendirmeyi düşünüyorum.

Gelelim kısa kısa Alışkanlık ve Prensiplere.

Bilmek istiyorum: Gerçek önemli benim için ne kadar zor kabul edilebilir olursa olsun gerçeği bilmek benim için her şeyden önemli. Söylencelere, bu böyledir deyip kanıtını ortaya koyamayanlara hep şüphe ile yaklaşırım. Bu nedenle her türlü ideolijiye mesafeli davranırım.

Saygı duyarım: İnançlara, ideolojilere ve fikirlere saygı duyar karşımdakilerden aynısını beklerim. Bu tabi ki tüm bunları kabul ettiğim anlamına gelmez.

Toleranslıyım: Çevremdeki insanlara ve fikirlere karşı tolerenslıyım ama toleransım (adı üzerinde) belli sınırlara sahiptir.

İyi olmaya çalışırım: İyi biri olmak için çaba harcarım ama iyilik ve kötülüğün aslında pek sıkı fıkı olduklarını da bilirim.

Hafızam Zayıftır: Berbat bir hafızam vardır.  Tanıştığım yeni birinin elini sıktığımda söylediği ismi, elini bırakır bırakmaz unuturum. Genetik bir şey, beni suçlamayın. Anneannem bir çocuğunun adını anmadan önce diğer 6'sınınkini sayardı. Baba tarafı da bu konuda fena sayılmayınca, kısa dönemli hafızam nanay olmuş. Uzun dönem hafızamda sorun yok neyse ki. Bir ton gereksiz şey bilirim. Kalan kısmı da işlemci gücü ile çözerim. Sanırım politikacı değil ama iyi bir uzman olabilirim.

Öğrenirim: Okurum, araştırırım, bunun ölene kadar süreceğini düşünüyorum. Öğrendiklerimi lazım olduğunda, hayatıma uyarladığımda çok işime yaradıklarını söyleyebilirim. Mesela olabilecek olaylar için kendimi üzmemeyi öğrendim en son.

Yazarım: Yazmak keyif veriyor. O nedenle yazarım. 1991 yılından beri çeşitli bilgisayar dergilerinde yazdım. Daha sonra yakın zamanda Biltek Haber ve Yenitan sitelerinde bilişim konusunda yazdım. Yazdığım tüm yayın organları kapandı ya da yayınını durdurdu :)). Ben de bu blog'da 2005 yılından beri yazıyorum. Daha önceleri Antrak Gazetesini kurup 6 yıl kadar editörlüğünü yaptım. Kendi web sitelerimi yaptım hepsi bir yerlerde duruyor hala.

Sanal Sosyalim: Yeni Medya yoğun olarak kullandığım bir mecra. Sanal olarak sosyalleşsem de Ankara'da olmak nedeniyle camianın çok içinde olamıyorum.

Amatör Telsizciyim: Gençliğimde elektronikle, sonra da Halk Bandı telsizle ilgilendim. Daha sonra sınavlarına girip A sınıfı uluslararası amatör telsizci oldum. Geçtiğimiz yüzyıldan kalma bir hobi olsa da hala zaman zaman depreşiyor. El telsizimi devamlı yanımda taşırım mesela. Çağrı işaretim TA2EE (Tango Alpha 2 Echo Echo)

Bilim Kurgu Severim: En sevdiğim tür bilim kurgudur. Genellikle bu tür dizi ve filmleri izleyip kitapları okumayı severim.

Sadece Belgesel İzlerim: Televizyona pek takılmam. Dizi filmlerin orijinal dilde olanlarını takip ederim. Biraz İngilizce biliyorum böylece unutmamış da oluyorum. En sevdiğim TV kanalları belgesel kanallarıdır. Uyuyamadığım gece olursa geçer karşısına belgesel izlerim. Yüzde yüz çalışıyor!

Laneti üzerimden atmak adına ben de bir iki tanıdığı mimleyeyim bari: Onur Değerli, Bahri Canlı, Ömer Şehap sizleri mimledim. Selamlar.

8 Aralık 2012 Cumartesi

Süslü Pazarlama Lafları Aslında Ne der?


Pazarlamanın süslü lafları genellikle asıl amacı gözümüze sokar ama her zaman anlamak mümkün olmuyor tabi. İşte benim aklıma gelenler.


Yoğun istek üzerine uzattık = Beklediğimiz satış hedefi henüz tutmadı.

Bayinizden ısrarla isteyin = Biz adama söyledik almıyor, son umudumuz sizsiniz!

Katkısızdır = içine nişasta, "gdo"lu mısır şurubu falan koyduk ama sayılmaz (Bazı ketçaplarda çok yaygın).

Kısıtlı sayıda = bu kadar kelepir fiyata ancak bu kadar aldık, satalım para dönsün bari.

Kayıtlarımız devam etmektedir = Gelen iki günde kaçıyor. Bir türlü kontenjanı dolduramıyoruz.

Kaçırmayın son fırsat! = Distribütör artık mal vermiyor. Bari stokları eritelim de para gelsin.

Bu üründen ben de kullanıyorum çok memnunum = satış kotamı dolduramadım bu ay primler nanay (Turuncu bir teknomarketin elemenalarının genel hastalığı).

Ekonomik ambalaj = Bunun normali ile fiyat farkını biliyor musunuz? Güzel, bilmediğinize göre kar eden biz olacağız demektir.

İnternet Neden Pahalı?


İnternet erişimi için ne yazık ki fazla alternatifimiz yok. TTNET, Superonline (Turkcell), Türksat, ve Mobil Operatörler.

Turkcell 250 Mb kotalı servisi 7-14 liraya veriyor. Dolayısıyla video izleme işini unutmanız gerekiyor. Olsa olsa mail trafiği ve sosyal medya erişiminde işe yarayabilir. 1-4-8 Gb da satılıyor tabi ama hem pahalı hem sınırlı işte.

TTNET deseniz, o da diğer bir tok satıcı. Fiyatlar, piyasada yeterli oyuncu olmadığından pahalı. Yavaş yavaş fiber-optik altyapıya geçiliyor ancak rekabet eksikliğinden yeterince hızlı değil.

Türksat fiyat ve hizmet konusunda oldukça mülayim. Oysa büyük oranda fiber-optik altyapıya sahip. Sanki görünmez bir el (serbest piyasa ile ilgili olarak anlatılan değil tabi) Türksat'ın daha ucuz ve yaygın hizmet verip piyasadaki fiyatları düşürüp kaliteyi artırmasını engelliyor gibi.

Superonline harala gürele yollara 15 santim genişliğinde 50-60 santim derinlikte yarıklar açıp kablo döşüyor ama doğrusunu isterseniz bu kadar altyapı yatırımından sonra ucuz İnternet hizmeti vereceklerini hiç düşünmüyorum.

Özetle oligopol piyasasında daha başka bir şey beklemek de doğru olmaz zaten.

 
Beklentilerden bahsetmişken bir de Vodafone'un İnternet Markası'na eleştiri getireyim. Vodafone internet altyapısını Turkcell gibi güçlendirmek adına Koçnet'den (Biri) servis sağlayıcısını satın almıştı. Şimdi ona bana göre komik bir isim de bulmuşlar. "Süper İnternet". Sanırım rakipleri Süperonline bilinçaltlarına o kadar işlemiş ki böyle bir marka yumurtlamışlar. Marka danışmanları yok mudur? Mesleki deformasyon mu, yoksa işletme körlüğü müdür bilemedim. :)) Daha beteri ÖZ-ZÜPERÖNLİNE olurdu ama akıllarına gelmedi sanırım. Neyse ki Turkcell Superonline kurumsal rengi olan kırmızıyı değiştirip kendi rengi maviye çevirmiş. Yoksa kafalar tam karışacaktı. Mobil modemlere ilk isim veren Turkcell (Vınn) marka yönetimi konusunda yakın rakibinden daha başarılı gibi görülüyor. Vodafone Shop'a gelip "Vınn" isteyen o kadar çok müşteri gördüm ki hiç sormayın.

Ufukta ucuz İnternet yok. Bir süre daha böyle devam edeceğiz. Birisi piyasanın yapısını değiştirene kadar pek bir şey olacağı yok. Rekabet Kurumu resen TTNET'i parçalayıp satsa hayalimin hiç gerçekleşmeyeceği de ortada zaten.

Pahalı ve hükümetlerin tehdidi altındaki İnternete devam.

Ek not: Bu yazıyı yazdıktan bir kaç gün sonra Turkcell aylık 93 liraya 15 GB kotalı VınnWifi'yi duyurdu. Ucuzlayacak derken daha pahalısı çıkması ayrı bir hoşluk.
Görsel mail ile gelen bu duyurudan alınmıştır.

7 Aralık 2012 Cuma

Windows 8 - Microsoft Neyin Peşinde?


Windows 8 çıktı malumunuz.

Microsoft bilgisayarlarda giderek düşüşe geçen işletim sistemini çoklu platformları da içine alacak şekilde kurtaracak bir çaba içerisinde bana soracak olursanız.

Windows 8, masaüstü, dizüstü, tablet ve telefonlarda çalışıyor gibi görünüyor. Genel olarak tüm bu platformlarda dokunmatik olarak çalışması hedefleniyor.

Fatih projesi ile ilgili olarak Microsoft tekaüt patronu Bill Gates tabletli eğitim sistemi klavye olmazsa yürümez "Klavye Şart" diye buyurmuştu.

Aslında yılar önce Microsoft'un yıllar önce deneyip sandığa kaldırdığı dokunmatik ekran Apple tarafından endüstri lideri bir platform haline getirildi. Üzerine Google Android ile tüy dikti. Bir de Google ChromeBook diye KLAVYELİ (!) bir cihazı hafiften hafiften ortalığa çıkarınca sanırım Microsoft ağırlığını koyup yeniden piyasanın tek süper gücü olmayı aklına koyup Windows 8'i çıkarttı. Üstelik yeni Windows 7'li makine alanlara kıyak çekip 29 TL'ye Windows 8 Proya geçebilirsiniz dedi ki bu güne kadar görülmüş kıyak değil!

Lakin, daha ilk günden kullanıcılar ciyaklamaya başladılar "Start Menü" kayıp diye. Evet yeni kullanıcı ara birimi yeniydi, güzeldi de alışık dostlar eskiden "Devrim" ile kopmak istemiyorlar anlaşılan. :))

Sanırım Microsoft hafiften bir çuvallama deneyimi yaşayacak bu yeni işletim sisteminde. Zaman gösterir tabi ama başarı şansı zor çünkü pazarda 150 liraya 7 inch Android'li ucuz Çin tabletleri satılıyor. Klavye deseniz öyle zor değil bir tane alıp takıp kullanmak.


Hele ICS (Android 4.1) ile sanal klayyeye gömülü gelen dikte yazılımı öyle etkileyici ki (tamam %100 başarılı olmayabilir ama fena sayılmaz) klavye o kadar da gerekli olmayabilir.

Az bir iteleme ile belki de işletim sistemi Microsoft'un elinden kayıp gidecek. Bu olasılığı idrak etmiş olan Microsoft çok geç kalmış olmakla birlikte yeni platformlarda da krallığım devam etsin diye çabalıyor sanırım.

Bu çabalar sonuç verecek mi, hep beraber göreceğiz.

6 Aralık 2012 Perşembe

Kalabalıklar İçinde Yaşanır Yalnızlık


Çevrede milyonlarca insan olsa da, telefonun ucunda bir ses, yatakta bir nefes,
Hissedilen boşluğun tarifi olmaz kimi zaman.
Yalnızlıklar hep tek başına yaşanır,
Tanımak yetmez yıllar boyunca,
Bir de bakarsın dolu sandığın dostlarının sandalyeleri çoktan terk edilmiştir,
Çevrende milyonlar olsa da, bakışlar çoktan yalnız bırakmıştır.
Ölüm insanı hep yalnız yakalar, sonra o bile çekip gider.
Geride kalan sadece yıldız tozlarıdır, zaten onlar da gitmek için hazır.

4 Aralık 2012 Salı

İddaa Maçları Artık Canlı Yayınla Nesine.com'da


Nesine.com, Türkiye'de bir ilki gerçekleştiriyor. Nesine.com üyeleri artık kuponlarındaki İddaa maçlarını canlı olarak Nesine.com'da izleyebilecek.

Bunun için sporseverlerin tek yapması gereken, bültende takım isimlerinin yanında yer alan kırmızı TV logolu maçlardan izlemek istediklerini seçerek, kuponlarına eklemek ve maç saatini beklemek. Nesine.com üyesi olmayan sporseverler de ücretsiz üye olarak bu hizmetten yararlanmaya hemen başlayabiliyorlar.

Nesine.com'daki canlı yayın hizmeti ile İspanya La Liga, Almanya Bundesliga, İtalya Serie A, Fransa Ligue 1, Hollanda Ligi gibi çok izlenen ligler, Copa Libertadores, Copa Sudamericana gibi Güney Amerika'nın en önemli organizasyonları, Dünya Kupası Elemeleri, Fransa ve İspanya Kupa maçlarının yanı sıra basketbolda da Euroleague’in yer aldığı 50’nin üzerinde futbol ve basketbol liginin canlı izlenmesi mümkün olacak. Özellikle internet üstünde link arayan, canlı skor sitelerini takip eden, forum forum dolaşıp maç skorunu öğrenmek isteyenler için bu hizmet bizce bir devrim niteliğinde.

Nesine.com tarafından, Livestream teknolojisiyle internet üstünden yasal olarak İddaa maçlarının canlı olarak verilmesiyle, Türk sporunda yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz.
Detaylı bilgiyi tv.nesine.com adresinde bulabilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...