6 Mayıs 2013 Pazartesi

Facebook'da Neler Yapabilirsiniz?




Merhaba, dizinin üçüncü, Facebook ile ilgili ikinci bölüm ile devam ediyorum,

İnternet'in en yoğun olarak kullandığımız kısmı web sayfalarının birbirleri ile bağlantıları esasına dayanır. Arama makineleri bu bağlantılara göre ağı dolaşır, tüm sayfaları indeksler. Bu yapı biraz bizim beynimizin işleyişine benzer.

Facebook aynı yapıyı insanlara uygulamıştır. İnsanları benzer şekilde birbirleri ile ilişkilendirerek tüm kullanıcıları dilediklerinde birbirine erişebilir hale getirmiştir. Mevcut başarılı bir modeli biraz değiştirerek yeni bir mecraya uygulamak. İşte Facebook'un başarısının en büyük sırrı budur.

Facebook içeriği kullanıcılar tarafından oluşturulan bir yeni medya sitesidir. Böyle olunca, reklam ile içiçe olduğunu da söylemek mümkündür. Facebook size reklam gösterdiği gibi sizin istediğiniz kitleye yönelik reklam yapmanız için her türlü imkanı sunar.

Facebook ile neler yapabileceğinizden biraz bahsedeyim.
  • Facebook ile eski arkadaşlarınızı bulabilir yeni arkadaşlar edinebilirsiniz. 
  • Arkadaşlarınızın yolladığı ve paylaştığı içerikleri görebilir, beğeninizi belirtebilir, yorum yapabilirsiniz.
  • Arkadaşlarınıza mesaj gönderebilir, anlık mesajlaşabilir, ücret ödemeden sesli görüşme yapabilir, dilerseniz görüntülü de bağlantı kurabilirsiniz.
  • Beğendiğiniz her türlü içeriği paylaşabilirsiniz. 
  • İçerikler: fotoğraf, video, belge, link şeklinde olabilir. 
  • Arkadaşlarınızın yolladığı içerikleri de kendi profiliniz altında yeniden paylaşabilirsiniz.
  • Ünlü birinin hayran sayfasını takip edebilirsiniz.
  • Gittiğiniz, sinema, lokanta, işyeri gibi bir yeri işaretleyebilir, böylece anında bundan arkadaşlarınızı haberdar edebilirsiniz. Ayrıca yediğiniz, içtiğinizin kalitesini de arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
  • İlgilendiğiniz bir markanın kampanyalarına katılabilir, marka sayfalarında yer alan uygulamaları kullanabilirsiniz.
  • Sosyal Medya hesaplarınızı Facebook'a bağlayıp Twitter, Blogger, Pinterest, Instagram, Tmblr gibi sosyal medya hesaplarınızda yayınladığınız içeriği otomatik olarak  profilinize de gönderebilirsiniz.
  • Oluşturduğunuz profilinizde özgeçmişinizi, beğendiğiniz filmleri, kitapları, müzik türlerini ve daha pek çok detayı ilgilenenlere gösterebilirsiniz.
  • Eğer bir firmanız varsa, onun sayfasını oluşturabilir, firmanızın Facebook uygulamalarını yapabilir, ürünlerinizin reklamını yapıp, bunun sonucunda ne kadar geri dönüş aldığınızı görebilirsiniz. Sosyal medya takibinin Facebook ile ilgili kısmını gerçekleştirip müşterilerinize hizmet verebilirsiniz. Müşteri ilişkileri yönetiminin Facebook ayağını takip edip, stratejilerinizi belirleyici verileri toplayabilirsiniz.
  • Kendiniz, derneğiniz, işletmeniz için sayfa oluşturabilir ve bu sayfanızın reklamını yaparak, bir hayran kitlesini bu sayfaya yönlendirip sizi ve paylaştığınız etkinlik, davet ve bilgileri takip etmelerini sağlayabilirsiniz.
  • Facebook içerisinde çalışan alışveriş sitesi açabilirsiniz.
  • Haberleşme grupları oluşturabilirsiniz. Ortak noktalarınız olan kullanıcılarla gruplarda bir araya gelebilirsiniz. Eski forum ve e-mail gruplarına benzeyen bu hizmette arkadaşlarınız dışında yeni kullanıcıları da tanıma ve haberleşme imkanınız olur.
  • Oyun oynayabilirsiniz.
  • Uygulama geliştirebilirsiniz.
  • Dilerseniz sadece belirli kişilere açık dışarıya kapalı özel gruplara da katılabilir ya da böyle gruplar kurabilirsiniz.
  • Hiç tanımadığınız kişilere de ücreti mukabili mesaj gönderebilirsiniz (biliyorum kulağa garip geliyor ama Facebook'un benimsediği bir gelir modeli).
Facebook devamlı olarak geliştiğinden bunlara yenileri eklenip, işlevsiz kalanlar zamanla listeden kalkabilir.

Dizinin gelecek bölümünde Facebook'un yapısına ve kullanırken dikkat etmeniz gereken bir iki püf noktasına değineceğim.

Tekrar görüşmek üzere.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Facebook Nedir?



Merhaba, dizinin bu bölümünde sizlere Facebook'dan bahsedeceğim.

Harvard Üniversitesi'nin 2003'de diğer bazı üniversiteler gibi bir tanıtım kataloğu yoktu. Bu kataloglar ya basılı oluyor ya da online olarak erişiliyordu. Öğrencinin resmini ve tanıtım için bilgilerini içeren bu kataloglar, öğrenim yılı başında öğrencilere dağıtılıp, birbirlerini tanımaları, böylece daha kolay sosyalleşmeleri amaçlanıyordu. Bu katalogların adı Face Book'du.

2000'li yılarda "hot or not" yani "çekici ya da değil" gibi sitelerde isteyenler fotoğraflarını paylaşıyor, siteye girenler de örneğin 1 ile 10 arasında puan vererek bu resimleri değerlendiriyorlardı. 2004'ün başında Harvard Üniversitesi Öğrencisi Mark Zuckerberg, sadece üniversitesinin öğrencilerine açık olarak online beğeni sitesi Facemesh'i açtı. Mark, üniversitenin yerel ağını kırarak, Harvard yurtlarında kalanların resimlerini sistemden çekip yeni sitesine yükledi. Böylece öğrenciler aralarından en çekici kişileri oylamaya başladılar. Viral olarak yayılan haber bir anda o güne kadar görülmemiş bir trafik yarattı. Sanırım Zuckerberg'in kafasında şimşekler o anda çakmaya başlamıştır.

Site, kısa süre sonra üniversite yönetimi tarafından kapatıldı. İzinsiz alınan içerik, telif hakları, sitenin hacklenmiş olması gibi olumsuz durumlar kapatmaya gerekçe gösterildi. Ancak diğer yandan bakarsanız otaya çıkan site o güne kadar yapılmamış önemli bir yenilik içeriyordu. Sanırım biraz da bu nedenle Mark'ın fazla üzerine gidilmedi.

Bu başlangıç Mark'ın daha gelişmiş bir site yapmasına neden oldu. Böylece The Facebook ortaya çıktı. Artık kullanıcılar kendi bilgilerini kendileri giriyor ve bu sayfalara diğer kullanıcılar tarafından yorum yapılıyordu. Sonradan sitenin ismindeki "the" düştü. İşte karşınızda Facebook!

Kısa sürede Birleşik Devletlerin tüm üniversiteleri Facebook'a dahil oldu. Ardından da liseler de sisteme erişmeye başladılar.

Aynı dönemde bazı şirketler kervana eklendiler. İçlerinde Apple ve Microsoft da vardı. Özellikle şirketler, nasıl kayıtsız kalsınlar? Bu kadar potansiyel müşteriyi kolayca bulmak fırsatı hiç tepilir mi?

2006'nın sonunda Facebook 13 yaş üzeri tüm dünya vatandaşlarına ve şirketlere açıldı. 2007 sonuna gelindiğinde 100 bin kadar şirket de artık Facebook kullanıcısı olup müşterilerine bu yolla ulaşmayı seçmişti. Bu sırada 240 milyon dolarla %1,6 hissesini Microsoft satın aldı. Artık reklamlardan elde edilen gelir giderek artıyordu. 2009'da Facebook ilk kez kâra geçmeye başladı. Aralık 2011'e gelindiğinde Google'dan sonra Amerika'nın en çok erişilen sitesi Facebook olmuştu. 

Artık İnternet'te Sosyal denildiğinde ilk akla gelen Facebook'du. Ensesindeki soluğu hisseden Google da kendi sosyal ağ denemelerini aynı dönemlerde kullanıcılara açtı. Ama bunlar pek bir başarı kazanamadan birer birer kapandılar. Ta ki Google Plus'a kadar bu durum böyle devam etse de Google tüm gücünü ve hizmetlerini kendi sosyal ağına akıtarak sonunda önemli bir kitle tarafından kullanılan bir hizmeti tutturdu. Ancak sanırım bundan başka bir zaman bahsetmek daha uygun olur.

Dönelim Facebook'a:

Mart 2012'de Facebook uygulama merkezini açtı. Böylece akıllı telefon kullanıcıları için uygulamalar hizmete girmiş oldu. Artık sadece bilgisayar karşısında değil gittiğiniz her yerde Facebook'a bağlıydınız. Böylesi bir bağımlılığı kimileri madde bağımlılığına benzetiyorlar. Hatta bağımlılar için rehabilitasyon programları bile medyada gündeme geliyor zaman zaman. Bu da Facebook'un diğer yüzü olarak aklımızın bir köşesinde kalsın.

Nisan 2013'e gelindiğinde dünya çapında 1 milyar 110 milyon kullanıcıya ulaşıldı. Kullanıcılarından bir ülke oluşturulsa, dünyayı dize getirecek bir kalabalık öyle değil mi? Aynı dönemde ülkemizden tam 32.438.200 kullanıcı Facebook dünya sıralamasında İngiltere'nin ardından 7. sıraya oturmamıza neden oldu. Neredeyse Türkiye'de her 10 kullanıcıdan 9'u Facebook'a kayıtlıdır. Böyle bir hizmeti hala kullanmıyorsanız tekrar düşünün!

Dizinin gelecek bölümünde Facebook'da neler yapılabileceğinden bahsedeceğim.

Tekrar görüşmek üzere.

3 Mayıs 2013 Cuma

Sosyal Medya Nedir?



Kendini ifade etmek ve başkaları ile haberleşip deneyimlerini paylaşmak, tarih boyunca önemli bir ihtiyaç olmuştur.

Fikirlerinizi paylaştığınızda, sizi dünyadaki herkesin duyabileceğini düşünün. Sosyal medya işte tam da buna benzeyen bir kavramdır.

Sizin söyleyecek bir şeyiniz varsa, buna ihtiyaç duyduklarında ulaşabilecek milyonlarca potansiyel kullanıcı vardır. 

İçerik kullanıcılar tarafından üretilir, paylaşılır ve kullanılır. Kullanım, okumak, görmek, dinlemek, izlemek, paylaşmak, kendi fikrini belirtmek şeklinde olabilir. Bunlar için kolayca gözden çıkarılabilen bir harcama yeterlidir.

Zaman ve yer sınırlaması olmadan üretilen veya paylaşılan içerik, tekrar, tekrar ulaşılarak birileri tarafından değerlendirilebilir. Bilgisayar, akıllı telefon, tablet hatta uygun fotoğraf makineleri en yaygın olarak içerik üretmek ve ona ulaşmak için kullanılabilir.

İçerik, ağ üzerinde, web sitesi linki (im), ansiklopedi veya sözlük girdisi, blog denilen günlükler, mikro bloglar, fotoğraflar, ürünler, gidilen yerin konumu ve bilgileri, beğenilen bir müzik klibi şeklinde ama bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla olabilir.
Andreas Kaplan ve Michael Haenlein’in 2010’daki tespitine göre Sosyal Medya; “Web 2.0 üzerinde ideolojik ve teknolojik içeriklerin, yapılanmaların kullanıcı merkezli bir şekilde üretilmesine ve geliştirilmesine izin veren İnternet tabanlı uygulamaların bütününe” denilir. (Kaplan, Andreas M.; Michael Haenlein (2010) "Users of the world, unite! The challenges and opportunities of Social Media". Business Horizons 53(1): 59–68.)
Neden Sosyal Medya?
2004 öncesi dönemde; içerik, ağırlıklı olarak tek yönlü ve yüksek masraflarla üretilip, tüketicinin fazla ve anında bir etkileşimi olmadan kitlelere ulaşıyordu. WEB 2.0 teknolojisi, etkileşimi çok kolay hale getirince, İnternet kısa sürede geniş kitlelerin içerik üretip kullandığı bir mecra haline geldi. Bu durum zamanla tüm iletişim ve medya araçlarının dönüşmesine ve uyum sağlamaları da dahil, pek çok değişikliğe neden oldu. Sosyal Medya milyarlarca İnternet kullanıcısının erişebildiği dev boyutlara geldi. Örneğin 1 milyar 600 milyon kişi Gangnam Style video klibini izledi. 2000 öncesi Kore dilinde, dünyada tanınmayan bir şarkıcının müzik klibinin bir kaç ayda bu kadar kişiye ulaşması sadece hayal edilebilirdi. İşte bu nedenle Sosyal Medya
son derece etkili bir mecradır.

Başlıca Sosyal Medya Uygulamaları ve Siteleri Nelerdir?
İnternet üzerinde tanıdıklarınız ile ilk paylaşım yapabildiğiniz ortam elektronik postalardır. Mail grupları ile sadece tanıdıklarınıza değil, daha geniş kitlelere erişiminiz mümkün hale geldi. Forum siteleri ile bunu kendi gerçek kimliğinizi ortaya koymadan yapmak da mümkün oldu.

Kişisel web siteleri ile ilk paylaşımlar başladı. İnternet'in erken dönemlerinde beğendiğiniz sitelerin adresleri biriktirilip, paylaşıldı, daha sonra anlık mesajlaşma yazılımları piyasayı ele geçirdi, yazışmadan, sesli, görüntülü görüşme yapmaya kadar ulaşıldı.

Sözlük ve Ansiklopedi siteleri, içeriğin daha da geniş kitlelere ulaşmasına ve çok daha uzun süre kullanılabilmesine imkan sağladı.

Bloglar, yani günlükler ile isteyen herkes kendi köşe yazılarını yayınladığı bir alana sahip olma imkanını buldu. Blog içeriklerine, arama makinelerinin çok önem vermesi nedeniyle sadece kişiler değil, pek çok tüzel kişiliğin de blogları ortaya çıkıverdi. Ancak oturup uzun yazılar yazmak ve bunu sürdürebilmek kolay değildi.

Geniş kitleler tam bloglardan sıkıldıkları anda, ortaya son derece kolayca kullanılabilen mikro blogging siteleri çıktı. Böylece Twitter ile fazla bir teknik bilgi ve donanıma sahip olmayan sıradan İnternet kullanıcıları için 140 karakter içerisinde kalarak, düşüncelerini sanal dünyaya duyurmak mümkün oldu. "Bu minimal yaklaşım daha da öteye gider mi?" diye düşünülürken, akıllı telefonların yayılmasıyla tek fotoğraf çekip paylaşılan uygulamalardan Instagram kısa sürede 100 milyon kullanıcıya ulaştı. Yine akıllı telefonlar sayesinde bulunduğunuz yeri ve orada ne yaptığınızı paylaşabildiğiniz uygulamalar geniş kitleler tarafından kullanılmaktadır.

Eski fikirleri yeni teknolojilerle yeniden ele alan ve temelde link paylaşımını sanal fiyat etiketleri ile birleştiren Pinterest gibi niş uygulamalar da belli İnternet kullanıcılarına hitap etmeyi başardı.

Facebook, Twitterin eksiklerini tamamlayacak şekilde geliştirilen ve başarıyı yakalayan Friendfeed gibi siteleri ve teknolojilerini satın alarak tüm bu sosyal medya uygulamalarını içinde bulunduran bir ortama dönüşüp, evrim geçirdi. Buna cevap olarak dev arama sitesi, kendi benzer uygulaması Google Plus'ı pekçok başarısız denemenin ardından yaygınlaştırmayı başardı. Hatta bundan böyle kendini medya devi olarak sanal dünyada yeniden konumlandırdı.

Ortaya çıkan Yeni Medya, artık her türlü iletişimi, herkesin gerçekleştirebildiği yeni bir İnternet deneyiminin günümüzdeki haline dönüşmüş ve gelişmeye devam etmektedir.

Bu dizinin devamında, ülkemizde 10 İnternet kullanıcısından 9'unun bir hesabı bulunan Facebook'dan söz etmeye çalışacağım.



24 Nisan 2013 Çarşamba

Güvenilirlik Önemlidir TTNET

Yukarıda NETLIMITSIZ Paket-Sinirsiz internet kampanyasından yararlandığım kullanım miktarlarım yer alıyor. Adil Kullanım bilmemnesi de 50 GB. Ondan sonra hızım 1 mbps'e düşecek.

Geçen TTNET aradı. Karşı taraftaki tele satışcı arkadaş bana son aylardaki kullanım miktarlarımı incelediğini ve Adil Kullanım Kotasını aştığım için hızımın düştüğünü fark edip etmediğimi sordu. "Farketmedim" dedim, zaten düşmemiş gördüğünüz gibi.

Eğer 6 lira fazla verirsem Adil Kullanım Kotamı 50'den 100 Gb'a çıkartabileceklerini söyledi. "İstemiyorum" dedim. "Neden" dedi. "Bana yetiyor" dedim. Sonra da telefonu kapatıp kotama baktım. Adam beni ayaküstü kandıracak!

Bak sevgili TTNET, sanırım verilen hedefleri tutturmak için agresif satış yolları falan arıyorsun. Ancak müşteri güveni de önemlidir! Bundan böyle, bana ne getirsen aklımın köşesinde, bu güven sarsıcı örnek kalacak!

Önerim, satış personelinizi eğitmeniz. Doğruyu söylesinler. Farkınız bu olsun. Güvenirliği kaybetmek önemsiz ise bilemem tabi.

Alkol'lü Termometre Nasıl Yapılır?

Termometre hemen hepimizin evinde bulunan bir cihazdır. Eğer içinde kırmızı sıvısı olan küçük termometrelere dikkat edecek olursanız ince bir kılcal boru ve en altta tombulca bir hazne vardır. Genellikle içerisindeki sıvı da alkoldür.

Termometreleri taklit ederek sıcaklık ölçen bir düzenek yapalım.

Yukarıdaki fotoğrafta gerekli olan malzemeler görülüyor. Hazne için içerisine yağ ve sirke konan şişelerden kullanacağız. Laboratuvarlarda kullanılan bir cam pipet (ne kadar ince olursa o kadar iyi!) (medikal malzeme satan dükkanlarda bulunuyor), Alkolü eczanelerden bulabilirsiniz. Şişemiz büyük olduğu için 400 cc alkol kullanacağız. Alkolü daha görünür kılmak için içerisin boya katacağız. Boya gıda boyası, guaj boya ya da benim kullandığım gibi yazıcı mürekkebi (mürekkep çöküp tortu bırakıyor en güzeli renklendirici olarak kullandığınız boyayı bir gün önceden alkole karıştırıp tortu bırakıp bırakmadığını deneyin)

İlk iş olarak şişenin tıpasında ana borunun yanındaki hava deliğini eriyen plastik ile doldurun.
Alkolü şişeye dökün.
Şırıngayı kullanarak boyayı alkole karıştırın.
Boyanın, alkolü görünür kılacak kadar olması yeterli.
Daha sonra ana boruya eriyen plastiği doldurup içerisinden pipeti geçirin. Hava almaması gerekiyor unutmayın!
Şişeyi ağzına kadar doldurun. Pipeti içerisine daldırın. İçinde hava kalmaması lazım yoksa yanlış ölçüm yapar ayar da tutmaz! İdeal miktarda sıvıyı pipetin uygun yerine kadar yükselmesi için bir iki denemeye ihtiyacınız olacak. İşiniz bittiğinde tıpanın alkol kaçırmaması için silikon (Dikkat eriyen plastik değil!) kullanabilirsiniz. Eriyen plastik ya da silikon ile pipetin üst kısmını da hava almayacak şekilde kapatın. İki bileşenli epoksi yapıştırıcı da kaçakları önlemede işe yarayabilir (hepsini kulandık).

Ölçüm yapabilmek için doğruluğuna güvendiğimiz bir termometreyle birlikte yaptığımız termometreyi buzdolabına koyun. Birkaç saat sonra dolapta bulunan termometrenin üzerindeki rakama bakın 4-5 derece olabilir.


Pipetin üzerinde çıkmayan bir kalemle sıvının düzeyini işaretleyin. Daha sonra her iki termometreyi dışarı çıkartıp bir kaç saat bekleyin. Oda sıcaklığını referans termometreden okuyun ve yine yaptığınız termometrenin üzerinde işaretleyin.

Diyelim ki oda sıcaklığı da 21 derece olsun. iki işaret arasına eşit aralıklarla bir skala yapın. skalanın işaretlerin dışında kalan kısımlarını da eşit aralıklara işaretleyerek skalanızı tamamlayabilirsiniz. Biten skalayı pipete yapıştırın.

Aynı termometrenin su ile yapılabileceğini de biliyor musunuz? Bu linkten su ile yapılmış termometrenin anlatımına ulaşmak için kullanabilirsiniz.

15 Nisan 2013 Pazartesi

Ekmek Yaptım Şahitlerim Var!


Geçtiğimiz hafta Cumartesi günü (13.04.2013) Kafes Fırın Anıttepe Şubesi büyüyerek yeni hali ile hizmete girdi. Bloggerları da çağırdılar "gelin, görün yerimizi ve ekmek yapın" diye.

Eğitim bir sunu ile başladı. Ön bilgileri de bu sunu sayesinde aldık.
Aslı Yıldırım hanım eğitim boyunca bizi bilgilendirdi.


Doğrusu ekmek yapımı hakkında fazla bir şey bilmiyordum. Ancak bu kadar da zor bir şey beklemiyordum. Yukarıda yoğurma işini yapan makineyi görüyorsunuz. Hemen aşağıda ise bu yoğrulan hamurların uygun gramajda bölünüp yuvarlandığı makinenin çalışırken çektiğim görüntüleri var.


Hemen aşağıda ise bildiğimiz taş ekmeğine nasıl form verildiğini ve dinlendirilmek üzere nasıl hazırlanıp istiflendiğini izleyebilirsiniz.


Kafes Fırın artık şehir içerisinde ekmek fırını açma izni verilmediği için mevcut bir ekmek fırınını alıp bunu iyileştirerek işe başlamıştı. Anıttepe'de. Burada butik ekmek üretimi yapılıyor. Bildiğiniz taş ekmeği de üretiliyor. Bu taş ekmeğini üretmeyi bırakmak istemişler ama çevre halk buna izin vermemiş. Nedenini örnek olarak verdikleri taş ekmeğini ertesi gün kestiğimde anladım. Bir gün sonra bile ekmek çıtır çıtır ve tazeydi ;)

Bir ekmek fırınının üretebileceği her tip ekmek burada üretiliyor. Üretim oldukça temiz ve devamlı olarak denetim altında (gerçekten).

Kendi ekşi mayalarını üretiyorlar. Bu maya ile üretilen ekmeğin tadına doyum olmuyor. Üretimi öyle kolay değil. ustamız Ali Çıracı burada devreye girip, tüm süreci olabildiğince özet ancak anlaşılır bir biçimde anlattı.

Dinlendirme odasında kontrollü şartlarda bekletilen hamurlar. Zamanı geldiğinde taş fırında yerlerini alıp pişecekler.

Modern ve yumuşak görünümlü olsa da kalbi "taş" olan fırında pişiyor ekmekler.


Sanırım mutlu son böyle bir şey oluyor.

Ya da aşağıdaki gibi!


Gelelim yoğurup yaptığım ekmeğe!
Yukarıdaki hamurlardan en şekilsizi bendenize ait.
Ancak yine de lütfettiler katıldığım etkinlik için bir sertifika verdiler. Dolayısıyla belgeli olarak ekmek yaptım. Sertifikam var ("havada durdum, şahitlerim var" olgusuna göndermedir)!



13 Nisan 2013 Cumartesi

Türk Tanımı


Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı bireylerin etnik Türklük tanımı ile kendilerini tanımlamaya çalışmaları abesle iştigaldir. Aynı şekilde etnik kimliklerini öne çıkartarak vatandaşlık bağlamında azınlık olduklarını dile getirmek ve bu nedenle özerklik ve başka kazanımlar peşinde olmak da öylesine absürttür.

Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde 10 binlerce yıldan beri yaşayan ve halen buna devam ettiği söylenen 60'dan çok farklı etnik kökenden gelen insan bulunmaktadır.

Dolayısıyla, Türk denildiğinde, kendine Türk diyen bu renkli mozaik akla gelmelidir. Etnik köken ya da dinsel ögelerle kendini tanımlamaya çalışıp, her seferinde bir duvara toslayanlar değil!

Atatürk bunu en açık ve basit şekliyle ifade etmiş ve tanımlamıştır zaten.

"Ne Mutlu Türküm Diyene!"

Aslında gerçek bu kadar yalın ve açıktır. "Bu tanım değildir" diyenler de fili tanımak için çabalayan gözü bağlı adamlardır.

11 Nisan 2013 Perşembe

PC Satışları Tepetaklak Düşüyor


The Verge'ün haberine bakılırsa 2013'ün ilk çeyreğinde PC satışları (tabletler ve ekranı ayrılabilen cihazlar hariç) %13,9 azalmış. Üstelik 2012'nin son çeyreğindekine (%6,4) göre azalış eğilimi iki kat artmış!

Windows 8'in piyasaya iyi gelmemiş olduğunu belirtiyor aynı yazı.

Olabilir. Bu güne kadar gördüğüm en itici arayüzlü Windows bu sanırım. Kullanım deseniz bir garip olmuş.

Dokunarak kullanılan telefon, tablet gibi cihazlar müthiş bir şekilde yayılıyorlar. Çok kolay kullanılıyorlar. Hantal değiller, depolama için yeterli yerleri var, olmadı bulut bilişim sistemleri imdada yetişiyor. Kullanmak için Power User olmak gerekmiyor. 2 sınıfa giden oğlum da kolayca kullanıyor. 70 yaşındaki babam da eline geçirmiş olduğu Android telefonuyla bu güne kadar klavyesine bile dokunmamış olduğu bilgisayarlara karşı olan korkusunu yenmiş gibi görünüyor.

Durum bu kadar açık. Tablet, telefon gibi akıllı cihazlarımızla bilgisayarla yapabildiğimiz işlerin büyük bir kısmını yapabiliyoruz. Durum bundan ibaretken, Windows bu teknolojiye yetişmekte çok geç kaldı. Windows 8 ile bu gidişe vermeye çalıştığı cevap da bana kalırsa havada kaldı.

Bir diğer tehdit de Google'ın Chrome Book'u gibi son derece ucuz PC'leri ile yavaş yavaş yaklaşıyor. Ultrabook'lar ile Windows dünyasının buna vermeye çalıştığı cevabın da pek tutmadığını düşen PC satışlarına bakarak çıkartmak mümkün. Tabi unutmadan, küresel bir ekonomik yavaşlama yaşamakta olduğumuzu da söylemeli. Ancak PC satışları düşerken dolu dizgin devam eden akıllı mobil cihaz satışları bundan etkilenmemiş gibi görünüyor.

Bakalım bu düşme eğilimi yılın diğer çeyreklerinde düzelecek mi?

5 Nisan 2013 Cuma

Turkcell'den 100 Lira Hediye, Ne Diye?


Turkcell mesaj yolladı dün. Baktım 100 lira "Turkcell'den Herkese 100 TL Hediye" diyor. Oh ne güzel. Ancak altında bir şey olmasın diye endişelenip biraz araştırmak istedim. Turkcell sitesine baktım hemen.


SMS "size özel" sözleri içerdiği için işin içine CRM giriyor diye düşünüyorum. Turkcell benim ve diğer tüm abonelerinin pek çok bilgisine sahip. İşimiz, evimiz nerede, biliyor. Yemek için nereye gidiyoruz, alışverişe nereye, biliyor. Doğal olarak, ne kadar konuşup, ne kadar sms yolluyoruz ve ne kadar İnternet kullanıyoruz onu da biliyor. Daha neler, neler biliyor aklınız şaşar! 

Aklımı kurcalayan şu. Bana özel olan bir teklifin, gerçekten bana özel olması gerekiyor. Oysa, ne sms ne de konuşma için Turkcell'den aldığım 300 dakika ve 300 sms kotalarını dolduramıyorum. 300 GB İnternet kotam ise ayın yarısında doluyor. Bu durumda, benim hiç bir işime yaramayacak bir hediye söz konusu.

Sanırım Turkcell, müşterileri hakkında bildiklerini pek iyi kullanamıyor. Ya da, tam tersi çok iyi kullanıyor. Mesela, bakıyor ses+sms kotalı kullanıcılar içinde kotasını bitirebilen %2 civarında (tamamen atıyorum). "O halde, gazlayın 100 lira hediyeyi şanımız yürüsün!" mü diyor Turkcell üst yönetimi?

Bak sevgili Turkcell, Stalin'in Tavuğu gibi, 15 yıldır müşterin olabilirim ama her an uygun fiyatla İnternet hizmeti sağlayan başka bir şirkete geçebilirim, haberin olsun! Sonra, "Burçak nereye gitti?" diye bana CRM yapma ;)

Güncelleme 08.04.2013:
Kızsak da Turkcell en iyi servis sağlayan telefon operatörü.
İnternet için çabuk bitiyor diye sinirleniyorum ama zaten her ek 1 mb 0,05 lira. Yani 100 MB 5 lira. 300 Mb ek kullansam 15 lira ediyor. Bunlar normal tarifeli İnternet'e göre daha ucuz. Sadece 500 Mb ek İnternet kullanırsam 25 lira ediyor ki onunla 1 Gb alınabiliyor.

Neyse sorun zaten İnternet'in gıdım, gıdım verilmesi. Normal İnternet kullanımımı cepte yapsam rahatça 4 GB psikolojik sınırını geçerim gibi geliyor çünkü şimdiki paketimde kesinlikle video seyretmiyorum. Oysa İnternet'in önemli bir kısmını es geçmek zorunda kalmak hiç de hoş değil. Telefon operatörleri de kendince haklılar daha az masraf ederek aynı karı yapabiliyorsan neden daha fazlasını vermeye uğraşasın ki?   

4 Nisan 2013 Perşembe

Twitter Cards Blogger'a Nasıl Eklenir?


Bilmem haberiniz var mı? Bir süredir Twitter ihtiyaç üzerine eksik kalan özelliklerini tamamlıyor. Bunlardan biri de şöyle: Blogunuzdaki bir yazının linki verildiğinde, ilgili sayfanın özet içeriği yolladığınız iletinin altında görünüyor. Buna Twitter Cards özelliği deniliyor.

İlk çıktığında görmüş ama nasılsa yakında tüm linkleri otomatik olarak verir diye düşündüğümden blogum için bir girişimde bulunmamıştım. Ancak bir türlü otomatik olarak gösterme işini beceremediler. Belki de istemediler kimbilir?

Bir de ben Blogger altyapısını kullandığım için ona uygun kodu bulmam, Blogger'da gerekli değişiklikleri yapmam gerekiyordu.

Bir ara Ömer Şehap ile sohbet ederken bana linkini yolladı.
http://www.codeitpretty.com/2012/09/twitter-cards-for-blogger.html

Ben de oradan yararlanarak yaptım. Çok kolay bir iş değil. Eğer bu işlere biraz yatkın değilseniz zorlanabilirsiniz uyarayım!

Öncelikle Blogger'ınızı hazırlamak gerekiyor bu iş için.
Blogger ayarlar kısmına girin.
Arama Tercihleri Kısmında
Meta Etiketler altında
Açıklamalar var. Onunla ilgili "Düzenle" yazısına tıklayın.
Aşağıdakine benzer bir ekran göreceksiniz.
Oradaki radyo butonunu evet olarak işaretleyin.

Artık yeni bir yazı hazırlarken sağ yan tarafta "Yayın Ayarları" altında "Arama Açıklaması" çıkıyor olmalı onun içerisine yazdığınız yazı ile ilgili Twitter, Google+, Facebook gibi yerlerde çıkmasını istediğiniz kısa içeriği gireceksiniz. Neyse ki sadece Twitter için ek ayarlar yapmanız gerekiyor. Diğer sosyal medya sitelerinde otomatik çıkıyor bu içerik. Fazla uzun yazmayın, uzattığınız kısımlar çıkmayabilir! Buraya normal açıklama gireceksiniz insanlar okusun diye, yoksa arama makinelerine yönelik anahtar kelimeler değil!


Şimdi sıra Şablonunuza gereken eklemeyi yapmaya geldi.

Öncelikle Şablonunuzun yedeğini alın herhangi bir hata yaptığınızda tüm blogunuzun görünümü ve fonksiyonları gidebilir!
Bu işlemden sonra: HTML'yi Düzenle yazan kısıma tıklayın. Açılan pencerede Widget Şablonları Genişlet yazısının yanındaki kutucuğu işaretleyin.
Aşağıdaki kodun içerisindeki "@YOUR-TWITTER-NAME" kısmını kendi twitter kullanıcı adınızla değiştirerek
<head> kodunun altına ancak </head> bitiş kodundan önce istediğiniz bir yere kopyalayın.

<!-- twitter card details -->
<meta content='summary' name='twitter:card'/>
<meta content='@YOUR-TWITTER-NAME' name='twitter:site'/>
<meta expr:content='data:blog.url' name='twitter:url'/>
<meta expr:content='data:blog.pageName' name='twitter:title'/>
<meta expr:content='data:blog.metaDescription' name='twitter:description'/>
<meta expr:content='data:blog.postImageThumbnailUrl' name='twitter:image'/>
<!-- end twitter card details -->

"Şablonu kaydet" düğmesine basın.

Şimdi sıra yaptığınız işi Twitter'da test etmeye ve kaydolmaya geldi.
adresine girin. 
Validate URL's tabına tıklayın

Bir yazınızın url'ini kopyalayıp ilgili kutucuğa yapıştırın. Eğer sorunsuz olarak yanda özet çıkıyorsa işi becerdiniz demektir (daha önce onay almış bir site olduğundan bundan ilerisini göremediğim için resim paylaşamıyorum kusura bakmayın)

Hemen aynı sayfadan Twitter'a başvurup bir süre (5 - 6 güne kadar uzayabiliyor) onay almayı bekleyin.
Mail hesabınıza onay geldikten sonra Twitter Cards'ı kullanabilirsiniz.

Blog yazınızın ilk görselini kare formunda yaparsanız yanlardan kesilip sosyal medya sitelerinde çirkin gözükmez.

3 Nisan 2013 Çarşamba

Takvim Uygulamasına Proje Yönetimi Eklenir Mi?


Web tabanlı takvim uygulamaları Google, Yahoo, Microsoft gibi firmaların verdiği bedava (bu bedava konusu tartışmalı tabi, çünkü her türlü verinizi ellerine veriyorsunuz. Bunu neden para kazanmak için kullanmasınlar?)  hizmetlerden.


Hepsi birbiri ile yarışıyor ancak hiçbirinin aklına iş programı takip edebilen bir uygulama ile birleştirmek gelmiyor. Oysa takım çalışmalarında böyle bir program da takvime entegre olsa, isteyen kullansa, süreç yönetmek çok daha kolay olacağından pek çok sivil toplum örgütü, girişimci, kobi bayıla bayıla böyle bir özelliği kullanabilir.

Yandex duydun mu? Sen yap öne geç istersen. ;)

Ey Eurovision Sen Kimsin?

Yapay zeka, hayatımızın birçok alanına girmeye devam ediyor. Ben de bir süredir blog yazılarımı YouTube'a aktarıyorum. Neyse ki, 10 yıl ...