12 Haziran 2009 Cuma

Boş Odalar

80'li yıllarda Rock müziğine ilgi duymama neden olan adamla tanışın. Gary Moore. Gitarı çalmayıp onunla sohbet eden biri. Genellikle hüzünlü, zaman zaman da protest çıkışlarla müzik yapmıştır. Zaten ileri dönemlerde Blues çalmaya başlaması sanırım biraz da bundan. Aşağıdaki görüntüleri, kabarık saçını ve komik pantolonunu bir yana bırakıp izleyin. Bence müzik tarihinin (1970-2009) en iyi balladıdır. Ayrıca eğer İngilizce anlıyorsanız, lütfen sözlerini de dinleyin! Görüntülerde küçük çocukların tamamlamaya çalıştıkları, ancak bitmeyen yap-bozdaki kadın, şarkının yapılmasına neden olan ve Gary Moore'u terk eden kişidir. Her güzelliğin altından, aşk acısı çıkması nasıl bir çelişkidir? Şarkının sözleri aşağıda: (Gary Moore/Neil Carter) Loneliness is your only friend. A broken heart that just won't mend is the price you pay. It's hard to take when love grows old. The days are long and the nights turn cold when it fades away. You hope that she will change her mind, but the days drift on and on. You'll never know the reason why she's gone. You see her face in every crowd. You hear her voice, but you're still proud, so you turn away. You tell yourself that you'll be strong. But your heart tells you, this time you're wrong. You hope that she will change her mind, but the days drift on and on. You'll never know the reason why she's gone. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. Empty rooms, where we learn to live without love. All alone in an empty room. Lonliness is your only friend, hooh. Oh, she's gone and you're at the end.

Ekonomik Krizin Siyasi Sonucu

Genellikle ekonomik krizden en iyi sonuçları alanlar, olumlu düşünüp krizi fırsata dönüştürebilenlerdir. Ekonomik krizin yerinden oynattığı taşlar pekala yeni bir yapılanmanın başlamasında rol oynayabilirler. Dolayısıyla böyle dönemelerde yeni iş fikirleri krizin etkisiyle sersemlemiş rakiplerin arasından sıyrılıp yükselme imkanı bulabilirler. Herkes krizin ortaya çıkardığı kötü gelişmeler ve ortaya çıkan olumsuz durum ve ortamla uğraşırken, bakmasını bilen birileri karanlığın içindeki ışık sızıntılarını görüp, oraya doğru ilerleyip, hiç beklenmedik fırsatları değerlendirebilirler. Tek ihtiyaç, ardında ışığı gördüğünüz tunelin hızla gelen bir trenin az sonra çıkacağı tunel olmaması için yeterli derecede ihtiyatlı olmanın da becerilmesidir. Türk siyasi hayatı da ekonomik ve siyasi krizlerden kendi çözümlerini üretmeyi bilmiş bir geleneksel yapıya sahiptir. Ekonomik krizlerin yıpratıcı etkisi belli bir "eşik noktası"nı geçtiğinde, temelde mevcut yapıdan farklı olmasa da sinerji oluşturma yeteneğine sahip yeni oluşumlar genellikle ışığın geldiği yeri bulup krizin karanlığından kurtulmayı becerebilir. Mevcut yönetimin iktidara geldiği andan itibaren belirgin bir istihdam destekleyici girişimi bulunmamıştır. Son dönemlerdeki acil önlem paketleri de istihdama belirgin bir rahatlama getirmeye çalışmakla birlikte, başarısı tartışmalıdır. Bankacılık ve finans piyasalarının yarattığı küresel kriz reel sektörde ciddi kan kaybı ile sonuçlanmıştır. Krizin çözümü yine reel sektörün canlanması ve yeni istihdam yaratarak kapasite kullanım oranlarını artırmasından geçmektedir. Bütün bunlar ağrısız, sızısız gerçekleşebilecek gibi görünmemektedir. Siyasi kesim de bu gelişmelerden payını alacaktır. Sol ve sağ pekala yeni oluşumda biraraya gelip krizi bir fırsata dönüştürebilirler. Nereden mi çıkarttım şimdi bunları? Biraz kurgu, biraz gelecek projeksiyonu diyelim isterseniz. Bakalım yakın gelecekte, kriz etkisiyle yeni siyasi oluşumlar krizden çıkış için ortaya atılıp, ülkemiz için yeni çözümler oluşturabilecek mi?

6 Haziran 2009 Cumartesi

İlginç Bir GPS-Telefon Karışımı

Günlük "Deal Extreme'e neler gelmiş" turumu yaparken ilginç bir ürüne rastladım. Üzerinde GPS (küresel konum belirleme) modülü ve telefon bulunan bir aygıt. Bununla isterseniz araç, kişi veya her neyi isterseniz bir yerine iliştirip uzaktan takip edebiliyorsunuz. SMS ile uzaktan komut alıp, konum bilgisini SMS ile gönderebiliyor. Dilerseniz, acil bir durum halinde, tek tuşa basarak yer bilginizi belirli bir numaraya sms olarak gönderebiliyorsunuz. Ya da gene tek tuş ile önceden belirlenmiş bir telefon numarasını arayıp, sesli görüşme yapabiliyorsunuz. USB üzerinden istediğiniz bilgisayara bağlama imkanınız da bulunuyor. Ürünü incelemek isterseniz buradan ulaşabilirsiniz. Almayı düşünüyoranız yakınlarda yurda giriş yapmış bir arkadaşınız olsa iyi olur. Yoksa içindeki telefon bir süre sonra bloke olup kullanılamaz hale gelecektir!

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Teknoloji Korkusu ve Terminator Salvation

Teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor. Teknolojik gelişmeler sayesinde daha iyiye ve güzele kavuşuyoruz. Gerçi işin karanlık bir yönü de var, teknolojik ürünler üretebilmek için kaynakları hızla tüketip kendi çevremizi kirletiyoruz. Kendi çevremizi kirletme ve güzelliklerden mahrum kalma konusunda Marmara Denizine yaptıklarımız iyi bir örnektir. Doğal lağım boşaltım alanı olarak yıllarca kirletilen deniz, bir süre sonra yanına yaklaşılamaz hale gelmişti. Ancak akıllıca yapılan yatırımlar ile kirletme eylemi durunca deniz yeniden kendine geldi. Demek ki ne yapıyorsak, kendi kendimize yapıyoruz. Bu aralar vizyona giren Terminator Salvation filmi teknoloji ile ürettiklerimizin bize düşman olmaları genel paranoyası ile üretilmiş bir bilimkurgu kasırgasının son ürünü. Önceki 3 film oldukça keyifli olmakla birlikte artık bitti derken dizi film ile de hala bu fikirden ekmek yenebileceğini gören yapımcılar 4. filmi de çektiler. Eminim bilim kurgu meraklıları için keyifli bir seyir imkanı olacaktır. Terminator Salvation filminin tanıtımını aşağıya ekledim dilerseniz izleyebilirsiniz. Filmden önce kendinizi terminatör olarak görmek isterseniz http://terminateyourself.com/ adresinden deneyebilirsiniz. Bilim kurgu filmlerini ve kitaplarını severim. Ancak, teknoloji ürünlerinin bizim alehimize dönmeleri fikri hep paranoyakça gelir. Aynı fikir Galaktica'da da vardır, geçmişte izlediğimiz pek çok filmde de. Hatta o kadar abartılıdır ki, 80286 işlemcili basit bilgisayarlar döneminde bile yapılan filmlerde bu bilgisayarlar gemi azıya alıp insanlığı yok etmeye çalışmışlardır. 2001 Space Odyssey (1968) filmindeki seri katil bilgisayar HAL (IBM harflerinin birer geri alarak oluşturulmuştur) ilk öcü film kahramanı bilgisayarlardandır. Bildiğiniz üzere, 2001'de bilgisayarlar teknolojik gelişmişlik açısından henüz oralara gelmedikleri gibi uzay gemilerimiz de oralara gidememişti. Sanırım filmin bilimkurgu vizyonu, buluş ve keşifleri biraz fazla yakın tarihlere öngörmüş. HAL 9000'in son anlarını izlemek isterseniz, aşağıya ekledim. Uzatmadan söyleyeyim. Yapay zeka bir gün gerçekleştirilir, teknoloji ürünleri düşünmeye başlarlarsa ve "analitik" olarak zekalarını geliştirirlerse mantıklı olan, "sevginin gücünün" farkına varmalarıdır. İnsanlık tabi ki kendisi için bile bir tehdit unsurudur, ancak bu tehditin ortadan kaldırılmasının yolu insanlığı yok etmek değildir. Aksine insanların birbirlerini tanımaları ve tolerans göstermeleri insanlığın geleceği olmalıdır. İnsanın "kendini bil"mesi gerekir. Bakarsınız yapay zeka ürünleri de kendilerini bilir ve tanırlar. Eminim ki, henüz tam anlamıyla varolmayan ama bir gün gerçekleşmesi kuvvetle mümkün olan yapay zekanın insanlığı yok etmeye çalışması fikri, gelecekte de çok satacaktır.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Teknoloji Mağazalarında Raflar Boş

Herşeyden önce aşağıda okuyacağınız görüşlerimin son derece küçük sahadan alınmış tamamen kişisel gözlemlerime dayalı olduğunu belirtmek istiyorum! Krizin izleri teknoloji mağazalarında da belirgin olarak kendini göstermeye başladı. Geçen krizden öğrendiğimiz kadarıyla, Mc Donalds ve benzeri zincirler taksicilerin yeniden en ucuz yemek gözdesi haline geldiklerinde krizde dibe vurmaya çok yakınız demektir. Ancak geçen krizde teknoloji mağaza zincirleri bu kadar yaygın değillerdi. Dolayısıyla teknoloji zincirlerinin kriz davranışları konusunda yeni bir deneyim yaşayacağımız ortada. Şimdilik uçuşan fiyat indirimleri ve vergi avantajı sayesinde krizin etkileri daha hafif hissediliyor. Zincir olmayan teknoloji ürünü satıcıları zaten bir yılı aşkın süredir boş raflarla stoklu ürün satışı olmadan, kısmen hizmet satarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Zincir teknoloji mağazaları ise her ne kadar kuyruklarını dik tutsalar da krizden etkileniyorlar. Kar marjları eskisi kadar büyük değil, üstelik sürümlerinde de ciddi azalmalar var. Genel görünüm olarak tespitlerim: İlk olarak Bahçelievler (Ankara) Teknosa'nın fotoğraf makinesi reyonu eskisi kadar hızlı değişmemeye, büyükçe gösterim alanında tek tük makineler kalmaya başladı. Hafta sonu, 4 yaşındaki oğlumla birlikte ziyaret ettiğimiz, Mavi Bilgisayar ve Vatan Bilgisayarda da sayısal kameralar eskisi kadar çok çeşitli değiller. Bir ara oğlum, duvardaki boş yerleri gösterip buradaki televizyonlar satılmışlar dedi. Gerçekten boş kalan yerler eskiden çeşit, çeşit LCD modelleriyle doluydu. Şimdi ise yerlerine birşey konulmamış. Ucuz dizüstü satışları ise devam ediyor. Ayrıca Mavi bilgisayarın kampanya ürünleri ise kapışılmıştı. Yine Vatan Bilgisayarın oldukça ucuz sattığı (600 TL) 10 inch ekranlı netbookların bir kısmı hala raflarda bekliyordu. Teknoloji ürünleri ve mağazaları bir yıl önceki muhteşem satışlarının çok gerisindeler. İşte, önce "teğet" geçen, daha sonra "sürtündüğü" kabul edilen ve büyük ihtimalle pek yakında derinlemesine etkilediği kabul edilecek olan küresel ekonomik krizin teknoloji mağazalarındaki belirtileri böyle. Bakalım izleyen dönemlerde bu mağazaların birkaç şubelerinin kapandığını görecek miyiz? Umarım bu gerçekleşmez.

22 Mayıs 2009 Cuma

Amatör Telsizcilik Diye Bir Uğraş

Bilmem farkında mısınız? Biz Türk erkekleri birbirimiz hakkında hiçbirşey bilmesek de, konu eğer futbolsa, bir anda hararetli bir sohbetin içinde buluveririz kendimizi. Futbol'u bir sihirli değnek hareketiyle ortadan kaldırıversek eminim erkekler birbirleriyle kolay kolay dialog imkanı bulamazlar. Uzun uzadıya bunun nedenlerine girmeyeceğim. Sanırım toplum bilimciler böyle konuları ele alıyorlardır. Ben insanlarımızın özellikle de erkeklerimizin boş zaman uğraşlarıyla fazla ilgilerinin olmadığını düşünüyorum. İlgi alanları kısıtlı olunca da, geriye ister istemez futbol kalıyor. Referans iletişim başlatıcı futbol. Yıllardır severek boş zamanlarımı verdiğim bir hobim var. Amatör telsizcilik (Ham Radio). Günümüzde teknolojik gelişmeler nedeniyle biraz gözden düşmüş olsa da hala ilgi çeken bir boş zaman uğraşı. Kısaca yazayım: Amatör telsizcilik herhangi bir maddi menfaat gözetmeksizin, amatör telsizcilere ayrılmış frekanslarda, telsiz üzerinden yapılan haberleşme ve bunu sağlayabilmek için gereken alet ve edevatın yapılması, temin edilmesi ve çalıştırılması. Mors ile olabildiği gibi, ses ile ya da veri haberleşmesi ile yapılabiliyor. Küçük bir el telsizi üzerinden ilinizdeki amatör telsizcilerle haberleşebilirken, aynı el telsizi ile internet geçişleri sayesinde dünyanın öteki ucundaki amatörlerle de haberleşmek mümkün. Tabi bir de kısa dalga telsizler ile yapılan, aracısız kıtalararası görüşmeler var ki, işte bir zamanlar milyonlarca meraklının bu hobiye gönül vermelerinin nedenidir. Düşünsenize yıl 1985, elinize mikrofonu alıp genel bir çağrı yapıyorsunuz, karşınıza Kanada'dan veya Japonya'dan bir başka amatör telsizci cevap veriyor (o dönemde internet ve cep telefonları yoktu). Bir zamanlar teknoloji ile ilgilenen ve gereğinde cihazlarını kendi üreten amatör telsizcilerin günümüzde gene teknolojik ilerlemenin etkisi ile bu hobiden giderek koptukları yenilerin de ilgisini fazla çekmediğini ne yazık ki belirtmem gerekiyor. Oysa bir zamanlar amatör telsizcilik için bir serenad bile bestelenmiş Bu linke tıklayarak Joyce Hahn'ın sesinden dinleyebilirsiniz. Müziğin başında duyduğunuz ve ana melodiyi oluşturan Mors kodu ile CQ (İngilizce okunduğunda "seek you" (seni arıyorum) benzeri sesi veren Mors kısaltması) yani genel telsiz çağrısına yer verilmiş. Güzel bir müzik. Bu arada yanda fotoğrafını gördüğünüz kişi Samuel Finley Breese Morse (27 Nisan 1791 - 2 Nisan 1872) yani adı ile anılan Morse kodunun mucidi. Ludwig van Beethoven'ın çağdaşı bir bilim insanı. CQ Serenade'i ararken aynı sitenin ilginç bir linkini de aktarmadan geçemeyeceğim. Ludwig van Beethoven ve Morse. Meğer Ludwig van Beethoven bu ünlü eserinde adını soyadını Mors ile yazıyormuş :) İzlemesi gayet keyifli bu linten ulaşabilirsiniz. Özetle boş zamanlarında birşeyler ile uğraşanlar, boş zamanlarını, dolayısıyla hayatlarını boşa harcamamış olurlar. Sizin bir hobiniz var mı?

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Türkçe, Türkçe yazılır, MSN Türkçesi Değil!

Güzel dilimiz son derece kolay yazılır. Fonetiktir. Yani konuştuğunuzun aynısını yazarsınız. Öyle Fransızca yazış gibi fazladan harfler yoktur. Dolayısıyla, bir kelimeyi doğru olarak duyup öğrenirseniz, aynı doğrulukta yazabilirsiniz. SMS ve MSN Türkçesi ise birtakım kelime kısaltma gereklilikleri ve zaman zaman "tiki" akımlarının etkisiyle son derece ciddi yaralar almıştır. Sesli harfleri düşürüp de, Türkçe katli yapmak pek hoş değildir. Benim en çok taktığım kelimelerden biri "şarz". Hele bir de koca koca panolara yazmıyorlar mı? Şarj olan doğrusu yerine neden "doldurmak" kullanılmaz? Madem yanlış yazıyorsunuz doğrusu yabancı bari Türkçe olanı kullanın. En çok yapılan hatalardan bir diğeri ise "dahi" anlamındaki "de"lerin bitişik yazılmasıdır ki, ne doktorlar, mühendisler, profesörler bu hatayı yaparlar. Bu konuda http://www.gunesintamicinde.com sitesinde ilginç bir yaklaşım yer alıyor. "Buda Size Kapak Olsun!" posterlerine muhakkak göz atın! Tamam "ki", ne zaman ayrılır, ne zaman bitişik yazılır ayırdına varmak biraz zordur ancak, soru anlamı veren "mi" ekini ayrı yazmak çok mu zor? Sözün özü çok okumalıyız ki, yazdıklarımız da doğru olsun. "Günlük okuma süresi 13 sn. olan bir millet için düzgün bile yazıyoruz ya!" demeyin doğru yazmak o kadar da zor değil. Hele ki, "nbr?", "slm" gibi gereksiz kısaltmalar kullanmayın! Kısaltma dediğin, dostum Ahmet Sönmez gibi yapılır. Bir ara, sahilde bulup yeniden denizlere kazandırdığı "Sapık Reis" isimli kayığına, Gümüşlük Limanına kayıtlı olduğunu belirtmek üzere "L. G.müşlük" kısaltması yapmıştı ki ben kısaltma diye buna derim. Temiz Türkçe'li günler dilerim.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...