7 Mart 2015 Cumartesi

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 2


Uyarı: 10 madde okuyunca Hayatınızın Değişeceğine gerçekten inanıyorsanız lütfen yazıyı okumayın direkt Disney linkine tıklayıp keyfinize bakın.

Bön söz: Eğer önceki yazıyı okuduysanız iyi, okumadıysanız da dert değil. Bu yazı dizisi her bölümde tamamen yeni bir konuyu işleyen TV dizileri gibi tasarlanıp yayınlanmaktadır.

Madde madde "Hayata Dair Küçük El Kitabı" tefsirine devam ediyorum.

1- Bol bol fotoğraf çek: Büyük ihtimalle Japon olmadığınızı farzediyorum. Onlar zaten genetik olarak bu madde ile doğuyor. Diğer yandan kırışıkları kapatmak için çok pozlanmış selfielerden de bahsetmiyorum. sevdiklerinizin ve sevdiğiniz yerlerin fotoğraflarını çekin. Bir şehirdışı ya da yurtdışı geziye gittiğinizde de gezinin keyfini yaşamayı ihmal etmeden ilginç gelen her konuyu fotoğraflayın. Fotoğraflar hafızanızda biryerlerde kilitli duran anılarınızın anahtarlarıdır. İyi fotoğraf çekmek konusunda kitap okuma ya da ders almayı da ihmal etmeyin.

2- Son üç yıldır giymediğin bütün kıyafetlerini bir hayır kurumuna ver: Esasen 6 ay elinizi sürmediğiniz herhangi bir eşyaya ihtiyacınız yoktur. Atabilirsiniz ya da işlerine yarayabilecek birilerine vermeniz çok mantıklıdır. Parayı çok seviyorsanız bunları İnternette satmayı da deneyebilirsiniz tabi. Fazla yaşlanıp her öteberiyi saklama hastalığına yakalanmadan önce onları hayır kurumlarına bağışlayın. Siz öldüğünüzde arkanızda kalanlar bu işi zaten yapacaklar en azından eşyalar fazla eskimemiş ve modaları geçmemiş olur.

3- Kendini değiştirebilme gücünü hafife alma: İster fiziksel olarak, istersen düşünsel açıdan kendine değiştirmek, daha iyi yönde ilerlemek içsel huzuru bulmak için bilinen en iyi yöntemlerden biridir. Muhafazakarlar, her an değişen evrende neyin mücadelesini vermeye çalıştıklarını bir anlasalar dünya daha yaşanabilir bir yer olur. Değişimin karşısında değil, içerisinde ol. Bunu istemek ve yapabileceğinin farkında olmak koltuk patatesi (couch potato) olmaktan iyidir.


4- Başkalarının duygularını paylaşmaya çalış ve olaylara bir de onların gözünden bakmayı dene: Empati kavramını duymuş olmalısınız. Karşınızdakinin davranışlarını onun içinde bulunduğu ruh hali ve yaşadığı zorlukları dikkate almadan değerlendirirseniz, büyük ihtimalle yanlış sonuçlara ulaşırsınız. Duyguları paylaşmaya çalışmak başkalarının üzüntüsünü azaltır, mutluluğunu ise artırır. Bir gün sizin de ihtiyacınız olması kuvvetle muhtemel olacak bu durumu dikkate alsanız iyi edersiniz.


5- Gerektiğinden fazla verici olma. Zaman zaman "hayır" demesini de öğren: Gerçekleştiremeyeceğiniz durumlar için söz verip yapamadığınızda "yalancı" damgası yiyeceğinize herkese boncuk dağıtmayı bırakıp, olmayacak işler için dur demeyi bilin. Çevrenizdekilerin güvenini zor kazanır, kolay kaybedersiniz. Akıllı ve akılcı olun. Denemek isterseniz sizi dakikalarca telefonda meşgul eden tele satışçılara emin bir ses tonu ile "hayır ilgilenmiyorum teşekkürler" deyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

6- Sadık ol: Bunu açıklamaya gerek var mı? Sadakatin doğan nedeniyle mümkün olmadığını da düşünsen bu davranış seni daha çok insan yapar. Daha iyi bir insan olmak için sadık olmak en kısa yollardan biridir. Uyarı! Sadık olmayanlar sadakati de haketmez daha da beteri, herkesin kendileri gibi olduğunu düşünürler. Böylelerine fazladan dikkat et!

7- Nefesindeki soğan ya da sarmısak kokusunu gidermek için bir parça çikolata ye: Bunu deneyin işte! Soğanın ya da sarımsağın kokusu gitmese bile en azından ağzınızda daha iyi bir tad kalır. Kokuların giderilmesi konusunda her insanın vücudu farklı davranır. O nedenle kendi üzerinizde bu maddeyi denemeden sonucundan emin olamazsınız. Aynı zamanda pişmiş ve çiğ hallerinin kokularının maskelenmesi farklı sonuçlar doğurur. Aklınızda bulunsun.

8- Otobüsün şoförüne binerken “merhaba”, inerken de “teşekkür ederim” de: Hatta minübüsün, taksinin söförlerine de söyle. Onları sakinleştirip olumlu duygular hissetmelerini sağlamanın dayanılmaz keyfini yaşamak için iyi bir fırsattır. Cevap verdiklerinde seslerindeki minnettar tona dikkat edin. Mutsuz bir toplumu daha az depresif hale getirmek için viral etkisi bile olabilir.

9- Gece yattıktan sonra ertesi sabaha kadar sorunlarınla uğraşmayı bırak: Uyumaya çalışırken, kafanızda dünya sorunlarını çözmek mümkün değildir. Yatakta sorun çözmek için debelenmek, günden güne daha da zor olur. Sizi hasta edebilir. Engellemeyi deneyin, olmadı bir psikolog ya da psikiyatristen yardım alın. İlerlemesi halinde vücudunuzun işleyişine zarar verecek kadar tahrip edici olabilir. Nedeni belki de son derece basit ortadan kaldırılabilir. Siz de rahat uyuyup ertesi gün çok daha güçlü bir şekilde dünya sorunlarını çözebilirsiniz.


10- İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni Oku: İnsanlık tarihinin büyük günah çıkartışını bu belgede bulacaksın. Hala pek çok ülkede sözkonusu metnin pek çok maddesinin hiçe sayıldığını unutma. Torunlarının daha iyi bir dünyada yaşamalarını istiyorsan ve kendine biraz saygın varsa bu linke tıklayıp oku ve içseleştir.

5 Mart 2015 Perşembe

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 1


Önsöz: Yarın Ölecekmiş gibi hayatınızın hakkını verin. Bir başka yaşamınız olabileceği üzerine çok spekülasyon bulunsa da, kanıt bulunmuyor.

İlkokul arkadaşım Haydar, bulup, göndermiş. Ekşi Sözlük'de Hayata Dair Küçük Elkitabı. Madde, madde iyi yaşam önerileri yüklü.

Ben de, çok lazımmış gibi, maddeleri tek, tek ele alıp, değerlendirmeye karar verdim. Her yazıda 10 öneri ile hayatınız değişmeyecek tabi ama belki bir işinize yarar. Örnek olarak, kendinizi yüceltme yolculuğunuzda aklınızın bir köşesine alacağınız üç öneriyi bulursunuz belki de. Kim bilir?

İçlerinden istediğim sıra ile seçip, yorumluyorum. Hazırsanız, başlayalım.

1 - Sıkı Tokalaş Kendinize güvendiğiniz mesajı verir. Diğer yandan karşınızdaki kişiye üstün olduğunuz sinyali de çakar. Karşınızdaki tokalaşırken kendi eli üstte kalacak şekilde çevirmeye meyilli, kendini beğenmiş bir "ben kimim, biliyor musun?" budalasıysa bu hareketle onun ilk savunmasını aşmış olursunuz. Ama bu durumda arkadan geleceklere de hazırlıklı olmanızda fayda var tabii. En basit anlamda, "sana elimi uzatıp, sıkıca kavrıyorum. Ben kendime güveniyorum, sen de bana güvenebilirsin" demenin bilinen bir kısa yoludur. Tabi kültürden kültüre anlamı değişebilir. Bunu da aklınızın bir köşesinde tutmakta fayda var.

2- Sır Sakla Her bildiğinizi söylemek, içinizde bir şey tutmamak, hayatı özümsemenize yaramaz. Bunun için sindirim sisteminiz var. Dolayısıyla ketum olun. Karşınızdaki insanlar herşeyinizi bilirlerse, bir sonraki adımlarını ona göre atarlar. Bu sonraki adım sizin için hiç de iyi sonuçlar vermeyecek olaylara gebe olabilir. Siz siz olun, hep kendinize büyük kısmı saklayın. Genelde kötülük en yakınınızdakilerden gelir. Saf ve dürüst olma işini, boşboğazlık seviyesine taşımayın.

3- Oyunu Kullan Demokrasi, vatandaşlık kavramı üzerinde eşit olan, ancak diğer konularda aralarında oldukça büyük farklar bulunan bireylerin kendilerini temsil edecek bireyleri seçip, yönetmek üzere görevlendirdiği bir rejimdir. Görüşlerinizi tam olarak temsil edemeyeceğini düşündüğünüz bireyler seçmek için oy vermenin hiç bir şeyi değiştirmeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Ancak oy vermemeniz durumunda, sizin gibi düşünüp oy vermeyenlerle birlikte, kötü de olsa temsil edilme şansınızı kaybetmiş olursunuz. Bu nedenden dolayı ülkenizin ve kendinizin başına gelenlerden birinci derecede sorumlu olursunuz. "Banane, ben oy vermedim, beni bağlamaz olan hiç bir şey" diye düşünmek 7 yaş altı çocuk tepkisi vermektir. Kötü de olsa temsil edilmek, hiç temsil edilmemekten iyidir.

4- Dırdır Etme Dırdır, kendinde birşeyleri eksik bulan kişilerin bunu karşılarındaki insana yansıtma şeklidir. Karşısındaki insanı olduğu gibi kabul etmeyip, bunu dırdır ederek değiştirebileceğini sanmak anlamsızdır. Dırdır ve bir adım ötesi olan pasif agresif bozukluk (bak bana ne yaptırdın!) kendinizi ve karşınızdaki insanı mutsuz eder. Bu sevgisizlik ve kopukluk giderek daha kötü hale gelir. Düzelmez. Karşılıklı anlayış ve saygı üzerine kurulu olmayan ilişkilerin önce aşkı, sonra sevgisi yok olur. Evet, ne şaşırıyorsunuz, "dırdır" ile olur bunlar! ETMEyin!

5 - İnsanları sorunlarınla bunaltma. Biri sana, nasıl olduğunu sorduğunda “harika, daha iyi olamaz”, iş güç nasıl dediklerinde" de “mükemmel, hergün daha iyiye gidiyor” de Herkesin derdi vardır. Sizin hatırınızı sorarlarken gerçekten nasıl olduğunuzu merak ettiklerinden değil, sizi önemsediklerini göstermeye çalıştıklarından öyle davranırlar. Olumlu bir cavapla hem kendi gününüzü hem de karşınızdaki kişinin gününü daha güzelleştirmek için ilk adımı atmış olursunuz. Her şey berbat olsa da, düzeltmek için iyi bir moral gibisi yoktur. Kötü moral, er ya da geç sizi öldürür. İyimser olmak bu yüzden iyidir. Ömrünüzü uzatır. Mutlu olmanızı sağlar. Kendini iyi hissetmek ise, bir zihinsel durumdur. Hastalıklardan ve hayat enerjinizi emen vampir kişiliklerden sizi korur.


6- Biten aşk ilişkisinin ardından “hepsi benim hatamdı” diye açıkla. Aslında bu doğru da. Siz kanatsız melek de olsanız, ayrıldığınız kişiyi bulan onunla bir ilişki yaşayan, yine sizsiniz. Öylesini bulup, çuvalamak da sizin hatanız değil mi? Zaten yolunuza devam edeceksiniz, başkasında hata aramaya ne gerek var? Durumu kabullenmek rahatlatır. Şöyle geçmiş ilişkilerinizi bir düşünün, göreceksiniz, hepsi sizin hatanızdı. Daha yapılacak başka bir sürü hata varken, yolunuza devam edip, aynı hatayı yapmakta ısrar etmeyin. Daha da kötüsü, olanları kafanıza takıp yıllarca "ah keşke"lerle yaşamayın. Bu arada hatalarınızla sizi sevecek bir kişiyi gözden kaçırıyor olabilirsiniz.

8- Paylaş Kimi şeyler paylaştıkca daha işe yarar ve büyür. Bilgi böyledir. Üst üste konulan tuğlalar gibi, bilgi de paylaştıkça büyük bir insanlık mabedinin kurulup mutlu yarınlara ulaşmak için yolu oluşturur. Sadece bilgiyi değil, maddi varlıklarınızı da paylaşmak sizi fakirleştirmez ama ihtiyacı olanları zenginleştirir. Paylaşma, karşılığında mutluluk getirir. Bu durumda sadece vermek değil, almaktır da. İnsanları birbirine yaklaştırır ve dayanışmayı artırır.

9- Lider ol. Bir kızakta yalnızca öndeki köpeğin doğru dürüst manzarası olduğunu unutma. Gayet açık değil mi aslında bu önerme? Sanırım liderlik sarhoşluğu denilen şeyi böyle bir zihinsel durum oluşturuyor. Yine de dikkatli olun, kızakta en önde olsanız da arkadaki köpekler poponuzu ısırabilecek en iyi konumdaki türdeşlerinizdir. ;)

10- Elinde içki kadehiyle asla fotoğraf çektirme. Görenlerin zamanı, mekanı, aslında olanı ve kadehin içindekini gözardı edip, senin kişiliğin üzerine gereksiz spekülasyon yapılmasına neden olabilir. Böyle bir fotoğrafı görenler, ister istemez alkole olan bağlılığınızı düşünüp, size olan bakış açılarını olumsuz yönde değiştirirler. Bir gün gelir, gözler önünde, yüksek bir mevkiye erişirseniz, olmadık bir zamanda, biri bu fotoğrafları bulup burnunuza sokuverir.

"Kişisel Gelişim" yazı dizisi devam edecek.

3 Mart 2015 Salı

Uygar mıyız, Yoksa aç mı?

 

Henüz birkaç yüz yıldan beri kendi türümüzü yemiyoruz. Bunun dışında yediğimiz öteberiye bakacak olursanız, aynı gezegeni paylaştığımız diğer canlılar günlük diyetimizi oluşturuyor. Yani doğanın bizi şekillendirdiği halimizden pek de ileriye gidememişiz. Bu durumdayken, uygarlaştığımızı iddia edebilir miyiz?

Çevremizi diğer canlılara göre biraz daha iyi tanıyoruz. Bizim için ölümcül bir ortam olan uzayda kısa yolculuklar yapabiliyoruz. Uzayda başka dünyalar hakkında düşünüyoruz ama şimdilik onları kendimiz gibi bildiğimiz için durum korkutucu geliyor. Yani aslında gelip bizi yemelerinden korkuyoruz. Çünkü biz şimdi imkan olsa gidip uzaylıları yeriz. Üstelik üzerlerine baharatlar ve soslar dökerek. En kötüsü, pişirdikten sonra üzerlerine ketçap döker yeriz!

Market raflarında paketlenmiş dizilmiş ürünleri düşünün. Onları doğadaki halleriyle otlarken, birbirlerine sevgi gösterirken, kırlarda koşup, oynarken hayal ediyor muyuz? Yoksa onları sadece yiyecek olarak mı görüyoruz? Bu durumda guruldayan karnını doyurmak için, otların arasından ceylanlara saldırmaya en uygun anı bekleyen yırtıcı hayvandan ne farkımız var? Bana vejeteryanlıktan veya veganlıktan bahsetmeyin. Sonuçta, başka canlıları yemek söz konusu olduğunda yediğimiz şeylerin fiziksel yapılarının değişmesi bizi uygar yapmıyor. Hem tamamen sentetik ve sağlıklı gıdalar üretsek bile, hiç biri az pişmiş bir büfteğe olan açlığımızın yerini alamayabilir.

Kolayca erişebileceğimiz bir uzaklıkta, üzerinde bize benzeyen canlıların olduğu bir başka dünya olsa. Bugünkü şartlarda bu dünyaya erişebilecek halde olsak, ilk olarak aklımıza ne gelir? Tabi ki oraya ulaştığımızda hayatta kalabilmek için gezegenin mevcut imkanlarını kullanmak öyle değil mi?

Yok, bana sorarsanız bu değil uygar olmak. Damarlarınızda bir zamanlar başka canlıların hayati ihtiyaçlarını karşılayan öteberi dolaşırken uygar olmamız çok zor.

Düşünsenize, bir şekilde evrimleşmiş ve bizlerden daha iyi düşünüp uygarlaşmayı becermiş bir keçiler gezegeninin sakinleri, bizimle uygarlıklararası ilişkiye girmek isterler mi? Adamlar bizim gıda maddemiz. Yemeğimiz! Birimizin gözünü karartıp en ünlü düşünürlerini mideye indirmeyeceğimizin garantisini kim verebilir?

Aç gözlülüğümüz ve doymazlığımızın da bu konu ile ilgisi var. Diğer canlıları yemek için, hiç rahatsız olmadan yaşam haklarını ellerinden alıyorsak, kadınlara, çocuklara kötü davranan, tecavüz edip, öldüren insanlara neden şaşırıyoruz? Ya da hırsızlara, kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen politikacılara neden inanamıyoruz? Belki de bir gün onların yerinde olduğumuzda aynı şeyleri yapacağımız için mi? Bu nedenle mi başımıza güvenilmez, kötü düşünceli, kendini ve onu orada tutan çevresini kayıran liderler getiriyoruz?

Eğer açlığımızı gidermek için bir gün başka canlıların yaşamına son vermeyi kesecek kadar ileri gidebilirsek, işte o zaman evrendeki ileri uygarlığın kapısından içeri kafamızı uzatabiliriz belki de (tabi böyle bir şey varsa).

Eğitim, okullar ve üniversite belki bizi biraz daha az cahil yapabilir. Ancak içimizdeki avcı, saldırgan, çok derinlere gönderilmeden gerçek anlamda bir eğitimden söz etmenin pek bir anlamı yok.

İşte yukarıda anlatılanlardan dolayı, kendimizi geliştirmeli ve benliğimizi olduğundan birkaç seviye yukarı taşımalıyız. Hepsi bir anda olacak değil tabi. Ancak nesilden nesile bunu yapamazsak bizden geriye sadece niteliksiz yıldız tozu kalır.

5 Şubat 2015 Perşembe

Facebook Algoritmasını 10 Adımda Haklayın



Deneyimli Facebook kullanıcıları farkındadır. Ne kadar çok takipciniz ve arkadaşınız olursa olsun paylaşımlarınız belli bir kesim kullanıcıya ulaşır. Yani, canlı ilişki içerisinde olduğunuz kullanıcılar sizin gönderilerinizi görürlerken, bayramdan bayrama aklınıza gelen arkadaşlarınız Facebook'da yolladığınız içeriğe genellikle hiç rastlamazlar.

Buna, Facebook'un kullandığı algoritma (#EdgeRank) neden oluyor. Farkettiyseniz, popüler olan yani çok beğeni ve yorum alıp, sizin de yorumlara cevaplar verdiğiniz içerikleriniz daha çok kişi tarafından görülüyor. Öyle 3 - 5 kişinin beğendiği içerikleriniz ise kısa sürede unutulup gidiyor.

Güzel, durumu anladığımıza göre bunu nasıl kendi gönderilerimizin iyiliği için kullanabiliriz biraz ona bakalım. Yani Facebook Algoritmasını haklayalım.

1- Zamanlama Önemlidir

Hedef kitlenizin Facebook'da olduğu zamanlarda gönderilerinizi yapmak daha fazla ilgi çekmelerini sağlayabilir. Bu nedenle biraz da deneyerek, kullanıcıların yoğun Facebook kullandığı zamanlarda gönderilerinizi yapın.

2- Gönderi Sıklığı

Bir anda o anda elinizde ne varsa döküp paylaşmayın. Aynı anda 20-25 içeriği gönderirseniz takipcilerinizin büyük kesiminin gözünden kaçacaktır. Hatta Facebook biraz da bilerek, pek çok gönderinizi gözlerden uzak tutacaktır. Dolayısıyla çok kısa aralıklarla değil, takip edilebilecek bir halde gönderilerinizi gerçekleştirin. Başkalarının içeriklerini paylaşırken özgün içeriklerinizi de araya karıştırın.

3- İletişimi Unutmayın

Kendinizce çok harika içerikler paylaşıyor olabilirsiniz. Ancak gelen yorumları cevaplamanız, zincirleme uzayan bir sohbet, içeriğinizin daha çok kişiye gösterilmesine neden olur. Bunun için de çevrenizle olan ilişkiniz önem kazanır. Yani eğer siz başkalarının gönderilerine ilgi gösterir beğeninizi yorumunuzu esirgemezseniz, onlar da sizin içeriklerinize daha fazla ilgi göstereceklerinden bir süre sonra Algoritması gereği Facebook sizin içeriklerinizi o kullanıcılara daha fazla gösterecektir. Çok ilgilendiğiniz arkadaşlarınızı "Yakın Arkadaşlar" arasına almanız halinde Algoritma size onların içeriklerini daha fazla gösterecek böylece siz de bu arkadaşlarınızın ilgisini üzerinize çekebileceksiniz.

4- Güncel İçeriğe Dikkat Edin

Çok paylaşılan konulardaki eğilimleri unutmayın. Güncel konular paylaşmanız halinde Algoritma sizi daha çok kişinin görmesini sağlar. Bunun için zaman tunelinizi güncel öteberi ile tıka basa doldurmayın ama güncel ve ilgi çeken konularda gönderiler yapmanız iyidir. Kişisel kullanıcı iseniz arada profil fotoğrafınızı değiştirmek ilgiyi üzerinize çeker, abartmadan bunu da kullanın.

5- Etiketler Kullanın

Daha çok Twitter ile geniş kullanım gören etiketler (hashtag), başka sosyal ağlarda da kullanılır hale gelince, Facebook da kendini bundan ayrı tutmamıştır. Eğer bir konuyu öne çıkarıp neden bahsettiğinizi belirginleştirirseniz Algoritmayı işleten bilgisayarlara kolaylık sağlamış olursunuz. Onlar da sizin gönderilerinizi daha görünür yaparak sizi mükafatlandırırlar. # işaretinden ilgili etiketleri kullanarak hashtag avantajlarından yararlanabilirsiniz (#facebookhack #KendinYap, vb.)

7- Gönderilerinizi Öne Çıkarın

Eğer ciddi olarak Facebook gönderileri yapıyorsanız, Facebook'un reklam sistemine yapacağınız ödemeler ile sizi takip etmeseler de gönderilerinize ilgi duyabilecek kitleye ulaşabilirsiniz. Özelikle profesyonel olarak Facebook ile tanıtım ve satış hedeflerini gerçekleştirmek isteyenlerin bunu kullanması gerekir. Reklam işinizi canlandırır. Üstelik iyi kullanırsanız son derece güzel çalışabilir ve ölçülebilir sonuçlar alabilirsiniz.

8- İçerik Paylaşırken Dikkat

Paylaştığınız konularda ilgili web sayfaları, blog girişleri, infografikler gibi dış kaynaklardan alacağınız destek, içeriğinizi daha görülebilir olmasını sağlar. Üstelik bir sayfaya verdiğiniz link sayesinde bir süre sonra aynısını onların da size yapması ihtimali zincirleme bir güçlenme etkisine neden olabilir.

9- Çığırtkanlık Yapmayın

Artık çoktan modası geçmiş "kısa süre için, şimdi alın-kazanın, inanılmaz indirim" gibi gedikli ama aynı zamanda mahalleli satış deyimlerini içeriklerinizde kullanmayın. Zaten yeterince ilgi çekici bir paylaşım yaptıysanız, görenler ilgili linke tıklayıp yollarına devam edeceklerdir.

10- SEO Uyanıklıkları Yapmayın

Özellikle bir haber sitesiyseniz, haberin konusunu abartan, olmadık cinsel çağrışımlar yapan, görselin görünmesi halinde konunun hemen anlaşılacağı yerlerini bulanıklaştırmak gibi gel-gel numaralarından uzak durun. Kısa dönemde işe yarasalar bile, uzun dönemde numaracı olarak bellenip kullanıcıların tıklamak istemediği gönderi sahipleri haline gelebilir, daha kötüsü Facebook'a bu yüzden şikayet edilebilirsiniz. Bu durumda "Facebook algoritmasını haklayım" derken kendi işinizi batırmış olursunuz.

Son olarak Algoritmalar durağan değildir. Facebook, Google gibi reklam şirketleri algoritmalarını daha iyi sonuçlar alıp kendi değerlerini artırmak için devamlı olarak geliştirir ve değiştirirler. Bulduğunuz bir açık, emin olun çok kısa süre içerisinde kapatılır. Gerçekten işe yarar ve ilgi çeker içerik kullanmak en güzel algoritma haklama yöntemidir.


Bu yazıyı yazarken şuradaki yazıdan ziyadesi ile faydalandım.

27 Ocak 2015 Salı

Yeni Medya ve Televizyon Yayınlarına Etkisi


Yeni Medya Etkisi
Yeni medya kendi yaşam alanını dönüştürdü ve bu dönüşüm devam ediyor.

Örneğin gazeteler; daha önce bundan paylarını aldılar, baskı sayıları düşerken daha çok internetten takip edilir hale geldiler. Pıtrak gibi çıkan online yayın organları karşısında ise bilinirlikleri ve organizasyon kapasiteleri sayesinde öne çıkmayı becerdiler. Bir kısmı bu hizmetlerini İnternet aracılıyla ücretli vermek için girişimlerde bulundu ve halen bulunuyor. Yeni medya kullanıcıları ise büyük çoğunlukla bu hizmet için ödeme yapmak taraftarı değil.

Eski Ekonominin Kuralları Hala Geçerli
Bunun nedeni biraz mikro iktisat teorisinde yatıyor. Kaynak çok fazla. Yani haber alabileceğiniz güvenilir yerli, yabancı pek çok kaynak, sosyal ağ gibi bileşenlere erişebilmek çok kolay. Üstelik kağıda basılı gazeteler ele alıp, evire, çevire okuması her ne kadar kolay ve zevkli olsa da, güncellemesi için bir sonraki günü ve nüshayı beklemeniz gerekiyor. Oysa İnternet üzerinden anında hatta belki de önemli bir olay olur olmaz, haberdar olabiliyorsunuz. Bu yazılı basından da, televizyondan da daha hızlı gerçekleşiyor. Cep telefonlarınız ya da tabletleriniz hep yakınınızda.

Televizyon da Yeni Medyadan Etkileniyor
Bir süredir televizyon da Yeni Medya'nın etkisi altında. Bu yüzden çoktan haberdar olduğunuz bazı haberleri dinlemek için tek nedeniniz, haber bülteninden çok etkileşimli gösteriye dönüşen canlı yorum ve performansları seyretmek oluyor. Artık haber sunanlar bir elde tablet, Twitter'dan gelen yorumları da işin içine katarak işlerini yapıyorlar.

Şisman Diziler
Yeni Medya dünyasında zaman giderek daha değerli hale geliyor. Sırf bu nedenle aslında 40-50 dakika süren bir dizi; özet, reklam ekleriyle 3 saate kadar aktif televizyon izlemeyi gerektirebiliyor. Bir tür eziyet bu! Yeni Medya bu furyayı da dize getirebilir. Uzunca bir süredir medya oynatıcılar ayrı ya da yeni panel televizyonların içinde, hayatımıza girmiş durumda. İnternetten indirilen filmler ve diziler kolayca reklamsız, özetsiz bu tür cihazlarda izlenebiliyor. Bazı cihazlar internete de bağlanıp anında istediğiniz içeriği seyretmenize de olanak sağlıyor. Tehlikeyi farkeden yayın kuruluşları ve platformları kendi önlemlerini geliştirip, İnternet üzerinden çeşitli yöntemler ile istediğinizi izlemenizi sağlayacak yayınları da yapabiliyorlar. Ancak bu işi bedelsiz yapabilen çözümler izleyiciler için fırsat ve yayıncılar için ciddi bir tehdit. Kuşkusuz, duruma uyum sağlanacak. Zamanla ilginç gelişmeler yaşayacağız. Dilerseniz günümüzde giderek yayılan bir açık kaynak kodlu medya oynatıcı yazılıma gözatalım.

Kodi
Gelişen medya oynatıcılar bir yana, mevcut cihazlarınıza yüklenen yazılımlar da işi basit bir şekilde halletme potansiyelini şimdiden ortaya koyuyor.

Kodi ya da eski adı ile XBMC Windows, Linux, Android, Apple (OSX, iOS ve ATV2), Raspberry Pi dahil pek çok yazılım ve donanım üzerinde çalışıyor. Neredeyse her evde biri ya da bir kaçı mevcut. Bazı televizyonlar içlerinde Android'li bir medya player taşıyor. Diğerleri için ise kolayca bir Android'li kutu alıp televizyona bağlamak mümkün.

Kutu yerine doğrudan HDMI girişe takılabilen daha küçük boyutlu cihazlar da mevcut. Fiyatları ise orta gelir seviyesinde birinin bütçesini sarsmayacak boyutlarda.



Bu tür cihazlar, işin kolayına kaçanlar için bir çözüm olarak ortada dururken, konuya aynı zamanda bir hobi olarak yaklaşan kesimin önünde de Raspberry Pi gibi kart halinde alınabilen mini bilgisayarlar var. Bu mini bilgisayarlar da kolayca medya oynatıcılara çevrilebiliyor.



Sanırım Gazetelerin yaşadığı ve hala yaşamakta olduğu Yeni Medya dönüşümünü Televizyonlar da yaşamaya başladılar. Böyle giderse, internete bağlanıp istediğiniz içeriği seyrettirebilen televizyonları evlerimizde duvarlarda görmenin vakti geliyor demektir.

Yeni medyanın hayatınızda yapacağı bu türden değişikliklere hazır mısınız?


YM-2015/1

16 Ocak 2015 Cuma

7 Çok Bilinen Örneği ile Boş İnançlar


İnsan, sınırların içerisindeyken kendini güvende hisseder. Muhtemelen, sınırlar içerisinde korunma güdüsü ile diğer insanlara göre daha güvenli yerlerde bulunarak hayatta kalan atalarımızın mirası. Ancak, bir hapisanede zorunlu olarak kalmayı kimse sevmez. Tehlike geçene kadar güvenli bir yerde durup, sonra oradan çıkabilmek iyidir.

27 Aralık 2014 Cumartesi

Ölüm Hakkında Merak Ettiğiniz 7 Soru ve Cevapları


Ölümü düşünmek keyifsiz. Ancak bir gün herkesin başına gelecek. Aşağıda, ölümle ilgili olarak akla gelebilecek sorular ve bence verilebilecek cevaplar var. 
Dilerseniz bu yazıyı Youtube'dan izleyebilirsiniz.
1-Ortalama yaşam beklentisi yükseliyor mu?
İnsan ömrü ortalama 70 sene kadar. Tarih boyunca genellikle yaş ortalaması daha düşük seyretmiş. Günümüzde ise bu ortalamanın günden güne yükseldiği ileri sürülüyor.

2-Neden korkuyoruz?
İnsanlık geliştikçe ve ileri gittikçe ortalama yaşam süresi beklentisinin uzaması kaçınılmaz gibi. Nedeni basit, ölmeyi istemiyoruz. Bu durum oldukça mantıklı. Hakkında efsaneler, dinsel önermeler olsa da ölüm sonrası tüm uygarlık birikimimize rağmen, halen koca bir soru işareti olarak duruyor karşımızda. Öldüğümüzde ne oluyoruz? Buna ilişkin elimizde somut bir şey yok. Batılıların söylediği gibi "Herkes cennete gitmek ister ama kimsenin acelesi yoktur. Ölümden korkuyoruz çünkü Ölüm ve sonrası bizim için koca bir bilinmeyen!

3-Ben yoksam, diğerleri neden olsun ki?
Biraz da bu sorunun cevabının belirsizliğinden ortaya bir boşluk hissi çıkıyor. "Eğer ölüm sonrası bir bilinmezlik söz konusuysa, neden benim yaşam döngüm içerisinde her şey sona ermesin ki?" Fikri bir genel yok oluş düşüncesinin nedeni olabilir. Benciliz, bizden sonra yaşam olmasın düşüncesinin esiri oluyoruz.

4-Kehanetler hayal kırıklıklarıyla sonlanır mı?
Benim hatırladığım kadarıyla 1999, 2012 yıllarında, korku ile beklediğimiz kehanet-kıyametler (kıyam ayağa kalkmak anlamında bir sözcük) yaşanmadı. Muhtemelen tarih boyunca başka kehanetler de çokça kazasız belasız atlatılmıştır. Kehanet sahipleri için (görmeseler de) ne büyük hayal kırıklığı! 

5-Kıyamet ne zaman kopar?
Bilimsel araştırmalar kehanetlere göre daha elle tutulur öngörüler sağlıyor. Örneğin, dünyanın daha bir 5 milyar yıl kadar bütünlüğünü koruma ihtimali yüksek.

"Ama 5 milyar yıl benim ömrümden çok daha uzun!" diye düşünmeniz son derece normal. Bu süre o kadar uzun ki, uygun şartlar altında pek çok yeni canlı türü ortaya çıkıp, yok olacaktır. Yok olanlardan biri de insan ırkı olabilir ama muhtemelen o sonu da hiç birimiz göremeyeceğiz. Kendi ölümümüz küçük bir kıyamet aslında. Belki de bir anda değil, böyle sıra ile kopuyor kıyamet. Yani bir süreç. Anlık bir durum değil. Ne dersiniz?

6-Bırakıp gitmek zorunda olmak zor mu?
Kolaya kaçıp, bir toplu yok oluşun çok yakın olduğunu söylemek, sanırım bizden sonra sürecek hayata karşı kıskançlığımızdan kaynaklanıyor. Maddi olarak ne kadar tatmin olsak da bunların bizden sonra bizim için hiç bir anlamı kalmıyor. 

7-Ölümsüzlük mümkün mü?
Eğer ölümden sonra yaşamak istiyorsanız şimdilik formül, dünyada eserlerinizi bırakmak. Bu eserler çocuklarınız, edebiyat, mimari ya da bilim alanında gerçekleştirdiğiniz katkılar olabilir.  Evet ölümsüzlük mümkün. En azından göreli olarak ;)

Sanırım yaşadığımız anın keyfini çıkartmak en iyisi.

Sağlıklı kalın.

Kül Yağar Gökten

Her yaz yanan ormanlar ve onları söndüremeyişimiz çok acı öyle değil mi? Özellikle bir kaç sene önce Marmaris'te yaşanan büyük orman yan...