Kendini Bil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kendini Bil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2016 Perşembe

10 Maddede Sakin Araç Kullanma Rehberi


Trafikte daha çok sakin araç kullanan sürücülere ihtiyaç var. Her yıl 3-5 bin ölümlü 200-300 bin yaralanmalı kaza yaşanan ülkemizde sakin ve dikkatli araç kullanmaya ihtiyacımız var gibi görünüyor. Peki nasıl sakin araç kullanabiliriz?


İşte sakin araç kullanmak için birkaç öneri:



via GIPHY

1- Beklentinizi düşük tutun.

Trafikte araç kullananların en kötü şoförler olduğunu düşünün. Ona göre önleminizi alarak dikkatinizi artırın. Diğer sürücülerin direksiyona geçtiklerinde her türlü beklenmedik davranışı yapabileceklerini unutmayın. Çok iyi araç kullanan ve tüm kurallara uyan birilerinin trafikte olabileceğini bile düşünmeyin. En yüksek eğitimli sürücülerin bile direksiyon başında canavara dönüştüklerini unutmayın.


via GIPHY

2- Bırakınız dönsünler, bırakınız geçsinler.

Geçiş üstünlüğü gibi trafik kurallarını bilseniz de unutun. Herkese yol verin "oto-liberal" olun. Ters yönden gelenlere bile durup, "ters yönden geliyorsun" demeyin. Zaten size "biliyorum" diyecektir. Müsait bir yere çekilin geçsinler. Sanki siz yolu uzatmamak için hiç ters yöne girmiyor musunuz? Boşuna zaman kaybetmeyin. Trafik açılmazsa, gideceğiniz yere gecikeceksiniz.


via GIPHY

3- Sadece gülümseyin. 

Araç kullanırken somurtmayın. Bir şey yapacaksanız gülümseyin sadece. Olumlu düşünceler sinirlenmenizi engeller. Yayalara yol verin ve gülümseyin mesela ne kadar şaşırdıklarını görmek hoşunuza gidecek. Dahası iyi bir şey yaptığınız için beyniniz sizi ödüllendireceğinden keyfiniz de yerine gelecek.


via GIPHY

4- Söylenmeyin.

Araç kullanırken başkalarının yaptığı hataları kendi kendinize ya da yanınızdakine söyleyip durmayın. Bu sandığınızın aksine, rahatlamaya değil, daha çok dolup sinirlenmeye neden olur. Diğer yandan sizi duymayan ve yaptığını düzeltmeyen hata yaptığı için özür dileyen kimse olmaz. Hoş, duysalar da yaptıklarından vazgeçecekleri şüpheli ya...


via GIPHY

5- Kendi hatalarınızı düşünün.

Trafikte biri bir hata yaptığında tepki vermeden önce kendinize sorun. "Bu hatayı ben hiç yapmadım mı?" diye. Amnezi hastası değilseniz büyük ihtimalle bu trafikte siz de benzeri hatalar yapmış olabilirsiniz. Öyleyse sizin de yaptığınız bir hatayı yaptı diye hiç tanımadığınız birine neden sinirleniyorsunuz ki. Belki adam 3-5 sene sonra tüm insanlığı kurtaracak bir buluş yapacak. Nereden bilebilirsiniz ki?


via GIPHY

6- Başkalarını düzeltmeye çalışmayın. Kendiniz düzgün sürün.

Bir hata yapan gördüğünüzde "öyle araba mı kullanılır", "şöyle yapsana be adam" gibi güya karşı tarafı düzeltecek, yol gösterecek cümleler sarf etmeyin. Trafikte diğer sürücülerin ikazlarıyla kendini düzelten bir şoför ne duyulmuş ne de görülmüştür. Oysa herkes kendini düzeltse çok daha güzel bir trafiğimiz olur. Öyle değil mi?


via GIPHY

7- Saygı beklemeyin, saygı gösterin.

Aracın direksiyonuna geçtiğinizde olduğunuzdan daha saygıdeğer birine dönmüyorsunuz. Diğer sürücüler ve yayalar için bir karaltısınız sadece. Saygı görmek için başkalarına siz saygı gösterin. Saygısızlık gibi saygı da bulaşıcıdır. Herkes birbirine saygı gösterse, hayat bayram olsa güzel olmaz mı?


via GIPHY

8- 1,5 tonluk bir canavarı yönettiğinizi unutmayın.

Fizik kuralları acımasızdır. Yavaş giderken bile birine çarpmanız onun ciddi yaralanmasına ya da ölmesine neden olabilir. O nedenle kendinizden binlerce kat fazla güce sahip bir aracı kullandığınızı ve kaza anında bu yüzden kötü şeyler gelebileceğini unutmayın. Evden ekmek almak için çıkmışken aracınızla birine çarpıp onu sevdiklerinden ayırabileceğinizi ve bunun vicdan azabı ile bir ömür boyu yaşamak zorunda kalabileceğinizi unutmayın!


via GIPHY

9- Küfretmeyin.

Küfür genellikle geri tepen bir silahtır. Trafikte herhangi gir nedenle küfür etmeyin. Hiç tanımadığınız insanlara küfür etmek anlamsızdır. Tanısanız çok sevebileceğiniz birine neden küfredesiniz ki? Boşu boşuna kavgaya, yaralanmaya, mahkeme kapılarında beklemeye neden olabilir. İnanın hiçbirine değmez.


via GIPHY

10- Az sonra direksiyon başından kalkacağınızı unutmayın.

Direksiyon başında süper kahraman gibi görmeyin kendinizi. Tamam belki gaza bastığınızda tonlarca ağırlıktaki aracın gitmesini sağlıyor olabilirsiniz ama araçtan indiğinizde 50 kiloluk çimento torbasını bile birkaç metre öteye götürürken kan, ter içinde kalacağınızı unutmayın.

Sizi bekleyen sevdikleriniz ve diğer sürücülerin bekleyen sevdikleri olduğunu hiç unutmayın. Dreksiyona sinirle değil sevgiyle sarılın.

27 Ağustos 2016 Cumartesi

Neden Basiret Sahibi Olmalıyız?


Geleceği görmek için falcı olmanıza gerek yok. Aslına bakarsanız falcıların da geleceği görebildiklerine ilişkin somut bir delil bulamazsınız. Mesela, piyango veya loto zengini bir falcı yoktur.

Peki ileriyi tahmin etmek o kadar zor mudur?


Cevap kısaca evet. Gelecek henüz gerçekleşmemiş olduğundan, gelecekte gerçekleşecek olaylara ilişkin sonsuz ihtimal bulunmaktadır. Bu durum bir öngörü yapmayı zorlaştırır.

Diğer yandan yaşadığımız gerçeklikte olasılık sayısını belirli sınırlar içerisinde tutup, azaltmak ve isabetli öngörülerde bulunmak imkansız değildir.

Uzağı görmek için sanıldığı gibi 6. hisse sahip olmanız gerekmez. İhtiyacınız olan; aklınızı ve edindiğiniz bilgileri doğru olarak değerlendirmek. Kısaca bilgelik ya da Aklı Hikmet.

Kısa giriş sonrası "Basiret" ile ilgili tanımı maddeler halinde yapalım.


1- Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği,
2- Uzağı görüş,
3- Seziş,
4- Anlayış,
5- Kavrayış,
6- Sağgörü (ölçülü görüş, uyanıklık doğru görüş),
7- Vizyon,
8- Doğru ile yanlışı ayırabilmeyi sağlayan yeti.

Basiret, teknik bir terim olarak pratik akıl olarak değerlendirilebilir.

İnsanlık tarihi boyunca kimilerince önemi erken dönemlerde anlaşılmış bir kavramdır. Aristoteles, "pratik akıl, her şey için geçerli olanı yaşamın içinden çıkaran bir akıldır" demiştir. 18. yy'da Kant da benzer görüşlerini açıklamıştır.

Aristoteles bu yetiyi “pratik bilgelik” ya da “basiret (prudence)” kavramlarıyla ele almıştır. Pratik bilimlerin metodu, insani eylemin ilke ya da nedenlerini keşfetmekten çok, onun fenomenlerini ortaya çıkartan bir analiz yöntemidir; çoğunlukla diyalektik bir incelemedir (1).

Plato’nun Symposium’unda insanların sahip olması gereken dört erdem olarak basiret, adalet, cesaret ve itidal gösterilmiştir. Aristoteles erdemleri ahlâki ve akli olarak ikiye ayırmıştır. Dokuz akli erdemin en üstünde sophia yani teorik hikmet ve phronesis yani pratik hikmet gelmektedir. Aristo da ahlâki erdemler olarak basiret, adalet, cesaret ve itidali öne sürer (2).

Basiret, uzun bilgi birikimi ve bunları pratik hayata uygulamak yani içselleştirmek ile elde edilebilir. Elde tutabilmek için de devamlı çaba harcanması gereken bir erdemdir.

Basiret, sonsuz olasılıkların arasında en olası gerçeği görebilme yetisidir. Kumsalda kum tanelerinin arasındaki mikron boyutunda altın parçasının yerini öngörebilmektir. Böyle bir çıkarım, rastgele olarak da yapılabilir ama bu durumda doğru parçacığı bulma olasılığı son derece düşüktür. Bilgi birikimi size aradığınızı bulmada yardımcı olur. Dışarıdan bakan gözler, sihir gibi algılasa da soruların cevaplarını eliyle koymuş gibi ortaya çıkartabilmek için önemli bir bilgi birikimine sahip olmak ve uzun bir akıl yolculuğuna çıkmış, yol almış olmak gerekir.

Basiret güzel bir erdem olsa da ona yaklaştıkça diğer insanlardan, hatta en yakınlarınızdan bile uzaklaşmanız kaçınılmazdır. Çünkü basiretli olan kişilerin katettikleri yol diğerleri ile düşünsel açıdan uzaklaşmalarına neden olabilir. Bu konuda  Hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde 2015 yılı Nobel Kimya Ödülü alan Aziz Sancar şunları söylüyor. Nobeli aldıktan sonra eve gittim eşim: "Aziz çöpü dışarı çıkar" dedi.





Dipnotlar: 
(1) http://dusundurensozler.blogspot.com.tr/2008/04/aristoteleste-etik.html
(2) http://www.felsefetasi.org/etik/

24 Temmuz 2016 Pazar

Köyleşmiş Büyük Kentlerde Yaşamak Neden Zor?


1980'li yıllarda üniversitede okurken Ankara'nın %70 kadarının gecekondularda yaşadığını öğrendik. Ekonomik zorunluklar ve nüfus artışı ile tarım ekonomisinin etkileri aileleri bulundukları kırsal bölgelerde yeterine besleyemez hale geldi. Göç ile şehirler giderek kalabalıklaştı. Ankara nüfusu 30 yılda yaklaşık olarak ikiye katlandı. Gecekondular ise kentsel dönüşümle apartmanlara evrildiler. Ancak, dönüşüm sadece binaları kapsıyor gibi. İçinde yaşayan insanlar kentli olmadılar. Sadece apartmanlarda oturan ama ne kentli, ne de köylü insanlar haline geldiler.

Dönüşümü sağlayamadık. Bu yüzden toplumca sıkıntılarını yaşıyoruz. Kentin, kent olmasını sağlayan kurallar bütünü ve dokusu ise bir türlü yerine yerleşemiyor. Örneğin kent kuralları konuluyor ama bunlara uymak için değil, uymamak için uğraşıyor insanlar. Tek yönlü sokaklarda ters yönde sürat yapanlar mı ararsınız, metroda engelli asansörlerini kullanalar mı? En basiti, apartmanlara birbirinden nefret eden komşular mı? Oysa huzur hepimiz için iyi olmaz mı?

Kent, bir arada yaşayıp, birbirinin sınırlarını iyi bilen ve birbirini rahatsız etmeyen insanların hayat alanıdır. Tolerans içerisinde yaşanmayan bir kentte barış olamaz. Bunun yanında kent insanı kültürel açıdan zengin, bedensel ve zihinsel açıdan üretken, verimli olmak zorundadır. Zira ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, elindeki sermaye ve güç budur. Ekip ürün alabileceği toprağı yoktur. Kentsel yaşamda, bireysellik ve özgürlük sınırları keskindir. Bu nedenle kentli yaşam tarzında birey, bir miktar yalnız olsa da, bu çok sayıda akraba ve kabileler içinde yaşamanın sınırlayıcılığı ve tekdüzeliği yanında, bireyin kendini yeniden yaratmasına ve kendini tanımasına yönelik bir özgürlük vardır.

Bilgi özgürleşmenin ve kendini yeniden yaratmanın en önemli katalizörüdür. Bu nedenle kent insanı okur, araştırır, sorgular. Bunları yapmayan insanlar, kentli olamamış hatta, eski yaşam alışkanlıklarını kente taşıyarak onu köyleştirmiş bireylerdir.



İnternet'te yayınlanan "halka sorduk" şeklinde yukarıdaki gibi eğlenceli videoları hatırlayın. İstanbul'da Taksim, Eminönü, Ankara'da Ulus, Kızılay gibi yerlerde abuk bir soru insanlara sorulup, verdikleri tepkiler kaydedilip, eğlenceli oldukları için izlenilir. Ortak yanları, bilmedikleri bir konuda ahkam kesmek olan bu insanların en belirgin özellikleri. Bilmedikleri bir konuda genellikle o anda akıllarına gelen her şeyi söylemeleridir. Oysa aydın kentli tavrı, "bilmediğini" sorana, "bilmiyorum" diye söyleyebilmektir.

Bilmiyor görünmemek için adres soran birine yanlış yol tarif eden insanların yaşadığı yer, kent olsa da o insanlar kentli olamamıştır. Diğer yandan, kentlilerin yaşadığı kentlerde her köşebaşında kent haritası ve gezilip görülecek yerler ile ilgili bilgiyi içeren broşürlerin satıldığını görebilirsiniz. Çünkü kentlilerin yaşadığı kentlerin, tarihi ve kültürü öne çıkar. Onu görüp, yerinde incelemek isteyen insanlar da ortaya çıkar tabi. Yani kendi kültürünü oluşturmuş şehirler sırf bundan gelir bile elde ederler. Bunu becerememiş kentler ise durmadan şekilden şekle girer. Tek katlı evler yıkılır, iki katlılar yapılır, onlar yıkılır yenileri gelir. Oysa kent kültürü korunsa, mesela 1600'lü yıllardan kalma binalar ayakta tutulsa, kentin görsel ve kültürel değeri artar.

Kentleşmiş toplumlarda ilerlemenin etkisiyle kaçınılmaz olarak, köyler de kentleşir bir süre sonra. Avrupa köylerini görmüş olanlarınız, oralarda köy yollarında hayran hayran yürürken "buraya köy diyenin, bizim şehre de şehir diyenin" diye içinden geçirmiştir. Oysa burada önemli olan sürecin hangi yöne işlediğinden ibarettir. Köyleşen kentler mi yoksa şehirleşen köyler mi? Sorusunun cevabı, bu sürecin yönü için belirleyicidir.

Bireyleri okullar eğitiyor gibi görünse de, eğitimin en önemli kısmı ailede gerçekleşir. Dolayısıyla kentli olma yolunda, ancak ailelerin dönüşümü ile kentli bireylerin yaşadığı bir kent mümkün olabilir. Okul eğitimi ancak bunun üzerine bina edilebilir.

Kentler ve kentli olmak, mükemmel bir dönüşüm anlamına gelmeyebilir. Zaten bitmiş bir süreç değildir kentlilik. Toplumun bir arada birbirine tolerans gösterip yaşadığı yerlerdir. Mükemmel midir? Bu tartışılır, ancak kent gibi kent, köyleşmiş bir kentten daha yaşanabilir bir yerdir.

10 Haziran 2016 Cuma

Eğer Ben Varsam...





Bir an tüm öğretileri bir kenara koyun. Dünyayı algılamayı ve sormaya başladığınız anı düşünün. İşte tam o anda sizin için dünya ve evren var oldu. Siz bilincinizi yitirip dünyadan göç ettiğiniz anda ise tüm gerçeklik, zaman ve bildiğimiz tüm boyutlar sona erecek.

Eğer ben varsam evren var. Ben yoksam hiç bir şey yok. 

Tüm bu evren siz olmadan ne anlam ifade edebilir ki?

Tamam kendimize fazla bir önem veriyoruz belki ama evrenin orada olduğunu anlamayan bir canlı için evren ne ifade edebilir ki? Eğer herşeyin orada olduğunu ve neyin nasıl olduğunu anlayabiliyorsak evren bizim için var ve anlamlı. İşte bu nedenle herşeyi merak ediyor ve anlamaya çalışıyoruz. Bunu nesiller boyu yapıyoruz. Her seferinde bir tuğlanın üzerine bir diğerini koyuyoruz. Sonunda bir sınıra ulaşıp onu aştığımızda her şey çok daha fazla anlamlı gelmeyecek mi sizce de? Şüphesiz bir süre sonra çok daha fazlasını bilecek ve daha da fazlasını keşfedeceğiz. Hepsi geçmiş nesiller sayesinde.

Bunun farkına varıp da kendinden önce ve sonra devam edecek bir evren öyküsü yaratmayacak bir düşünür olamaz herhalde.

Diyelim ki biz öldükten sonra da bizden bağımsız olarak uzay zaman devam ediyor. Ancak buna ilişkin bir kanıt var mı elimizde? İdeolojileri ve inanç sistemleriniz ve diğer dogmatik öteberiyi bir kenara bırakın. Kanıttan kastım bilimsel bilgi.

Karamsar bulabilirsiniz ama bizim için her şey bittiğinde evren de devam etse bile bunun bir anlamı kalmıyor gibi.

Hadi bu karamsar havayı ortadan kaldıralım biraz. Aslında doğa ölümsüzlük için size bir fırsat vermiş durumda. Evet belki de şimdi siz bu satırları okurken içerideki odada bir video oyunu oynayan çocuğunuz sizin genetik kodunuzu ve pek çok özelliğinizi gelecek kuşaklar taşıyarak neslinizi devam ettirecek. Torununuzun torunu belki de sizin pek çok özelliğinizi haberi bile olmadan yaşatacak. Belki mükemmel bir ölümsüzlük değil ama hiç yoktan iyidir öyle değil mi?

18 Mayıs 2016 Çarşamba

İncir Çekirdeği


İnsan dünyayı dışarıda bırakıp, dikkati sadece ama sadece bir konuya odaklayabilir. Bazen, üzerinde düşündüğü, dostlarına anlattığı ve karşılığında onlardan dinlediği ile dimağını doldurabilir.

Çok ama çok önemli olduğunu düşününüz bir konu üzerinde uzun uzun tartışabilir, fikir beyan edebilir, başkalarının fikirlerini değerlendirip bir sonuca ulaşabilirsiniz. Kimi zaman vardığınız yerin pratik bir faydası olmaz. Ancak yine de aklımızın bir köşesinde ya da bir günlük sayfasında durmasının sakıncası yoktur. Zamanı geldiğinde, belki de insanlık duvarına malzeme olacaktır. Ya da sadece öylesine yıllarca elde tutulmuş ama işe yaramamış bir çöp.

Kainatın, ya da hadi o kadar büyük tutmayalım ölçeğimizi; dünyanın yaşı ile karşılaştırıldığında çok ama çok kısa olan insan ömrünün bakış açısı ile anlaşılamasa da evrenin bize sorunları çözdürme biçimi budur. Son 5 bin yılda aldığımız yol bizlere müthiş fazla gibi gelebilir ama evren için bir arpa boyu bile değildir. O nedenle, daha üzerinde gidecek uzun bir yolumuz var.

Bu açıdan düşünüldüğünde en boş tartışmalar, fikir değişimleri bile işe yaramaz değildir. Biz bir yere varamasak bile bıraktığımız yerden devam edecek olanlar için bir başlangıç noktasıdır düşüncelerimiz.

Tuğla üzerine tuğla koyarak, bütünün küçük parçalarını tamamlamak biz insanların yapabildiğidir.

Üretmekten, düşünmekten, sorgulamaktan, en iyisi için çabalamaktan hiç vazgeçmeyin.

10 Mayıs 2016 Salı

İnsan Gerçekten Garip


Şu insan gerçekten çok garip, ağaçta yetişen meyveler dururken, yerin dibinde, toprakta patatesi bulmuş, yemiş, fazla yavan mı gelmiş nedir? Kalkmış, haşlamış sonra bir de ezmiş, olmamış ince ince dilimleyip kızartma yapmış ve herhalde kendisi için olabilecek en zararlı ama en lezzetli şeklini bulmuş.

Pişen patates içindeki nişasta vücuda girdiğinde kolayca yağa çevrilip depolanabilen bir şeye dönüşüyor. Pişirmesen pek zararı yok. Karın doyururken, kolayca vücuda yarayan kısmı alınıp kullanılıyor. Gerisi atılıyor. Oysa pişitiğinde yiyenler, yağlanıp, kilo alıyor boşuna.

Her şeyi karmaşık hale getiriyoruz. Bu durum anlık bir şey değil. Uzun bir sürecin sonucu. Binlerce yıllık insanlık tarihinin birikimi bizi içinde bulunduğumuz karmaşaya getiriyor. Her küçük gelişme yeni sorunları ve çözümlerini ortaya çıkarıyor.

At arabaları, buhar kazanlı prototiplere, Ford.'un Model T'si ise Musk'ın kendi kendine giden Tesla isimli elektrikli aracına gelene kadar karmaşık bir gelişim izlemedi mi?

İdeolojiler de böyle karmaşıklaşıyor. Musa'nın basit 10 emri karışık ve anlaşılması zor kitaplara nasıl döndü? Ya ardılı İsa'nın hiç kaleme almadığı öğretisi nasıl birden çok din kitabına dönüştü?

Biraz daha gerilerde cevap var gibi. Eski Mısırda MÖ 1300'lü yıllarda Firavun Amenhotep tarafından ortaya konulan tek tanrılı Aton dini incelenmezse Musa'nın öğretisi biraz havada kalır mesela ;-)

Karmaşık bir yazı oldu patatesten çıkıp at arabasından, Tesla aracına sonra da tek tanrılı dinlerin birbirleri ile olan ilişkilerine değindim. Tam bir çorba oldu.

Tamam işte ben de bunu söylemeye çalışıyorum. İnsan gerçekten garip. "Hadi be, sensin garip" diyenler. Peşinen kabul ediyorum :-)


9 Mart 2016 Çarşamba

Neyi Süpürüyoruz?


Temizlik yaparken o rengarenk eşyalarla dolu evinizden nedense gri bir toz çıkar. Biraz tüm bu renklerin karışımından, biraz da derinizden dökülen ölü hücrelerden gelir bu renk.

Cildimiz kendini 28 günde bir yeniler. "Bir iki yılda, bir evden süpüre, süpüre kendi ağırlığınız kadar ölü hücre döküntülerini atarsınız." Diye düşünmeyin! Sadece dökülen üst tabakadır. Evet o gri tozun içindekilerden bahsediyorum. İnsanın ömrü boyunca döktüğü toplam deri hücresi ağırlığının 18 kilo kadar olduğu söyleniyor.


Garip bir durum. Ölünce, törenler yapıp özenle ortadan kaldırdığımız bedenimizden her gün ölüp dökülen hücrelere pislik muamelesi yapıyoruz. Biraz garip bir çelişki öyle değil mi?

Şöyle de düşünebiliriz: Fiziksel açıdan birkaç yıl içerisinde yepyeni bir kişi olacaksınız. Neden bilgilerinizi artırıp, iyi yönde gelişmek için çabalamayasınız ki? Pekala düşünsel olarak da eskisinden daha iyi ve gelişmiş, değişmiş biri olmak mümkün. Tabi bu evlilik programları, 3 saatte bir bölümü izlenen dizileri seyrederek olamaz. Bir iki kitap okumak iyi başlangıç olabilir ne dersiniz. Hiç yoksa belgesel kanallarına bakın. ;)

4 Mart 2016 Cuma

Kendini Yeniden Yaratmak


Kendini bulmak diye çok bahsedilir. Önemli bir aşama olmakla birlikte, bir sonraki aşamayı yani kendini gerçekleştirme aşamasını yaşamazsanız pek bir önemi yoktur.

Kendi durumumuzun farkına varmak önemlidir. Farkına varmak, objektif olarak içinde bulunduğumuz düşünce durumunun ne olduğunu anlamaktır. Kendimizi zannettiğimiz gibi değil de, bağımsız üçüncü bir gözlemcinin tam olarak ne, nasıl ve neden öyle olduğumuzu anlaması gibidir.

İçinde bulunduğunuz durumu anlamak, onu düzeltebilmek için bir fırsat yakalamanızı sağlayabilir.
Görsel bu siteden alınmıştır.  

Kendini anlamanın önemli bir avantajı, olumsuz olan yönlerimizi düzeltebilmek için bize imkan sağlamasıdır. İçinde bulunduğumuz durumun farkına varırsak onu düzeltme gücünü elde ederiz.

"İyi bir insanı, daha iyi biri yapma" da diyebileceğimiz kendini yeniden yaratma kavramı, işte budur.

Tabi kendini yeniden yaratırken çevremizde gördüğümüz ve kimyamıza uymayan bir metamorfozdan bahsetmiyorum. Köpeklere özenip, onlar gibi olmaya çalışan bir koyunun gülünç durumuna düşmemek lazım.



İşe nereden başlamalı?

Kendini yeniden yaratmak, aslında oldukça planlı bir iştir. Böyle bir işe başlamadan önce, elinizde bir taslak bulunmalıdır. Granit bir bloka rastgele vurduğunuz keski darbeleri ile bir eser meydana getiremezsiniz. Sadece parçalanmış bir taş yığını ortaya çıkar. Bir planlama ve hedef bu nedenle gereklidir.


Taş blokunu gördüğünüzde ona vereceğiniz şekli zihninizde planlamalı ve hedefiniz olan mükemmel esere ulaşmak için de, her darbesi ustalıkla ayarlanmış vuruşlar yapmalısınız. Son darbeye kadar ortaya çıkacak eser tamamlanmamıştır. Üstelik son darbede oluşturabileceğiniz bir çatlak ile tüm çabanız boşa gidebilir. Zor mu görünüyor? Olabilir bu İnsanlığı asırlar boyunca harikulade heykeller yapmaktan alıkoymamıştır. Yani yapılabilir.

Aynı şekilde kendinizi yeniden yaratmada önünüzde zorluklar olabilir ve başarısızlıklarla yüz yüze gelebilirsiniz. Bu gibi durumlarda vazgeçmek kaybetmenize yol açacaktır. Bu nedenle hedefinizden asla vazgeçmemelisiniz.

Hiç bir zaman erişilemeyecek de olsa mükemmelik iyi bir hedeftir.
Görsel şu adresten alınmıştır.
Kendini yeniden yaratmada nihai bir hedef bulunsa da bu aslında hiç bir zaman gerçekleşmeyecek hayali bir hedeftir. Dikkat edilirse, mükemmel bir heykelin bile  pek çok hatası bulunabilir. Kendini yeniden yaratmış bireyde de hatalar, aksamalar olacaktır. Ancak başlangıç haliyle karşılaştırıldığında alınan yol ortaya çıkabilir.

Örneğin günü yaşayan, zamanın bile pek farkında olmadan ve kendini geliştirmeyen, öğrenmeyen, pek düşünmeyen bir birey ile kendini yeniden yaratmış, kendinin, toplumun, dünyanın ve evrenin farkında olan bir bireyin arasında önemli bir fark vardır.

İyi bir insan ile daha iyi bir insan arasındaki fark gibi. İyi bir insanın daha iyi bir insan olmak gibi hedefe ulaşmak için çabalaması anlamsız gelebilir. Zaten kendisinin farkında olan ve bu nedenle de iyi olan biri amacına çoktan ulaştığını düşünebilir. Kendini yeniden yaratmayı beceren ve daha iyi biri olan ise aradaki farkı ve gelişmeyi anlayabilecek olan bireydir.

10 Şubat 2016 Çarşamba

Ait Olmak Mı? Birey Olmak Mı?


Kişisel gelişim için tek bir yöntem yok. Kendini geliştirmek için, kişisel farkındalık yani gelişme gereğini anlamak ve bu yolda ilerlemek için karar vermek önemlidir. Bu durumda bireyin karşısına pek çok yol, kimi zaman patika çıkar. Bireyin nereden gittiği önemlidir. Hedefe ulaşmak için belirleyici olan kriterlerden birisi, tercih edilen yoldur.

Konuyu somutlaştırmaya çalışalım. İnsan kendini bulmak için bir gruba dahil olmayı tercih edebilir. Burada bardağa doldurulan su gibi bir durum söz konusudur. Bardak nasıl bir şekle sahipse onu dolduran su da onun şeklini alır. Gruplar yeni gelenlerin varlığı sayesinde varlıklarını koruyabilirler. Bardağa su eklenmezse buharlaşma gibi nedenlerle içindeki su azalacaktır. Bardağın su için son derece sınırlı ve belirleyici olduğunu düşünebilirsiniz. Sıkı kurallarla sınırlanmış bir grubun zamanla bu kuralları korumakta ısrarcı olması, yani gelişmemesi halinde bozulması ve dağılması da mümkündür. Tıpkı içerisinde donan suyun bardağı kırması gibi.

Grup içi dinamikleri fazlaca kompleks olabileceğinden kişisel gelişim konusunda işi zora sokabilirler. Bir grupta kendiniz olmak zor, diğerlerine benzemek ise daha kolaydır. Ancak diğer yönden başkalarına benzemek eşsiz olmanıza değil, tekdüze olmanıza neden olabilir.

Grup esnek kurallara sahip ve üyelerini özgür bırakan ve onların kendilerini geliştirmesi için destekleyip, bunun için çözümler bulmalarına yardımcı olan bir yapıda da olabilir. Ancak bunun gruplar için bir istisna olduğunu akılda tutmakta fayda var.

Modern toplumda kimi zaman bir gruba dahil olmadan kendini geçekleştirmek daha kolay, masrafsız, basit ve hızlı olabilir. Gelişmiş ülkelerde toplum, esas itibariyle gruplardan oluşan değil, bireylerden oluşan bir yapıya sahip olduğundan, bireysel ilerleme daha kolaydır. Yaratıcılığın önüne konulan her engelin toplumun ilerleyişini yavaşlatması söz konusudur.

Modern toplum mevcut durumuna bedelini ödeyerek ulaşmıştır. Deneyimlerin sonucu, tek tek bireylerin yükselişinin toplumu daha kolay bir şekilde ileri taşıdığını göstermiştir. Böyle toplumlarda kendinizi ne kadar geliştireceğiniz konusunda belli bir yere kadar toplumdan destek alırsınız. Daha ilerisi için ise kendi çabanızı ve yeteneklerinizi göstermeniz gerekir.

Birey olmak ya da ait olmak toplumun gelişmişlik düzeyine göre biri ya da diğeri şeklinde tercih etme zorunluluğuna götürse de, her ikisinin de bireyin kontrolünde bir arada yaşamaması için bir neden bulunmamaktadır. Sivil toplum kuruluşlarında görevler almak ve yaşantınızı daha keyifli ve hedeflerle örülü bir hale getirmek güzel olabilir.

Unutmamalı ki bizlerden geriye kalacak eserler içerisinde, katıldığımız topluluklara verdiğimiz katkılar önemli bir ağırlık taşıyabilir.

30 Ekim 2015 Cuma

Başarının Önündeki Engel Ne?

Genetik Mirasımız Başa Bela mı?

Biraz genetik mirasımızdan kaynaklandığını düşündüğüm bir özellik var. Küçük insan toplulukları halinde doğal koşulların etkisini sonuna kadar hissederek yaşanılan dönemlerde, vahşi hayvanlar ve diğer insanlara karşı dikkatli olan atalarımız bu dikkatleri nedeniyle nesillerini sürdürebildiler. Daha cesur ve korkusuz olan bazı bireyler ise bu cesaretlerinin ve tedbirsizliklerinin bedelini canları ile ödediler. Zamanla hayatta kalanlar, ürkek ve tedbirli çoğunluk olabilir. Yeni nesillere aktarılan bu özellikler günümüze kadar aktarılmış olabilir.

Artık, doğanın ortasında vahşi hayvanlardan korkarak, genellikle de diğer insanların canımıza kastetmesi endişesi ile yaşamıyoruz. Büyük şehirlerde ya da daha küçük yerleşim yerlerinde güvendeyiz. Savaş bölgesinde değilseniz, fazla korkmamıza neden olacak, hayatınızı tehdit eden unsurlar da yok.

Oysa, ilkel dünyada hayatınızı kurtaran, genetik olarak taşınmış özellikler hala kafanızın içinde hazır olarak sizinle dünyaya geliyor. Diğer yandan, mevcut ekonomik düzende cesur ve  girişimci olmanız, yaratıcı düşünceleriniz ile ortaya koyabileceğiniz yenilikleri cesurca kullanıma sunabilmeniz gerekiyor. Oysa ürkek ve tedbirli tarafımız bütün bu parlak fikirleri ortaya atmamıza, yeni şeyler denememize engel olabilir.


Toprağa Gömdüğümüz Zenginlikler Neler?

Bu nedenle mezarlıklar hayata geçirilmemiş parlak fikirlerle, gerçekleştirilmemiş girişimlerle, denenmemiş yenilikçi fikirlerle dolu. Tüm bu zenginlikleri toprağa gömüyoruz. Oysa biraz cesaret olsaydı belki de, pek çok hayatı kolaylaştıracak ürün ve hizmet şimdi yerin altında olmayacaktı.

Bizi Zincirleyen Genetik Mirasımızın Etkisinden Nasıl Kurtuluruz?

1- Her girişimin önündeki engellerin neler olacağını düşüneceğinize, onları nasıl aşacağınızı düşünün.
2- Elde ettiğiniz bir fırsatın olası olumsuz etkilerine kaygılanmak yerine, bu fırsatı bir daha elde edemeyeceğinizi düşünüp, değerlendirin.
3- Anın kıymetini bilin. Yeni kişiler tanımak için kafanızdaki ilkel korkulardan sıyrılın. Bir an tanıyabileceğiniz kişiyi, o anı kaçırınca, bir daha görmemek üzere kaybedebileceğinizi unutmayın.
4- Kimi girişimler gençken, insanın daha cesur olduğu bir dönemde daha kolay yapılır. Gençliğinizin bu cesur ve girişimci yönünü koruyun. Orta yaşlarda genç kalmayı istemez misiniz?
5- Tedbirli tarafınızın siz tedirgin eden ve vazgeçmenizi telkin eden çığlıklarını bastırın. Biraz cesaret ve başladığınız işten vazgeçmemek başarı için tek ihtiyacınız olabilir.

Bu görsel, şuradan alınmıştır. 

Başarı Çok Yakında Olabilir

Akılda kalıp, ölümün ötesine geçmek istiyorsanız başarılı olup işe yarayan bir hayat yaşayın. Başarı uzanıp yakalayabileceğiniz kadar kolay bir yerlerde olabilir. Geri çekilerek başarıya ulaşamazsınız.

Sürüdeki birey, güven içerisinde hayatını boşa harcayabilir ama sürüden ayrılıp, aklını kullanan birey ölümlü bedeni ortadan kalksa da yaptıkları ile yaşamaya devam eder.

Ölümsüz olma fırsatını, ne yaparsanız yapın, kaybetmeyin. Hayata kattığınız yenilikler, ürünler, fikirler, eserler sizi yaşatır. Büyük yenilikçiler, sanatçılar, girişimciler, yaptıkları ile hatırlanır. Düşününce hemen bir iki ismi sıralayabilirsiniz. Büyük kötümserler ve tedbiri elden bırakmadan hep radarın altından hayatını sürdürmüş milyarlarca ölüden ise kolay kolay kimseyi sayamazsınız. Onlar toprak altında kalmış değerlendirilememiş insanlık potansiyelinden kişilerdir.

Hangi taraftan olacağınız tamamen sizin elinizde. Başarınızın engeli, kendiniz olmayın.

20 Ekim 2015 Salı

Kişisel Gelişimin İzahı ve Mizahı

Kişisel Gelişim Çocuk Oyuncağı Değildir

Kişisel gelişimle ilgili ahkam kesmek hem kolay hem de sizi tutan kimse yok. Ancak ortalıkta dolaşan bir ton basmakalıp kişisel gelişim önerisine karşın kendi işkembe-i kübramdan bir şeyler uydurup aklıma gelen her şeyi twitter'dan paylaştım. Diğer yandan boşa gitmesin diye de burada biriktirdim işte ortaya çıkan kişisel gelişim önerilerim. Kişisel gelişim, büyük oyuncağıdır!

#kişiselgelişim101 Hashtagi


17 maddede kişisel gelişimin izahı ve mizahı

1. Vücut Kitle Endeksinizdeki artış kişisel gelişim değildir. Az yemelisiniz, birikiyor meret!

2. Ne kadar zengin olursanız olun Ferrari almayın!

3. Küf kokmaya başladıysanız, daha sık yıkanın.

4. Erkekler, tuvalette çiş yaparken aşağı bakınca onu göremiyorsanız, 25 kilo fazlanızı vermenin zamanı çoktan gelmiştir.


5. Bazen zor soruların basit cevapları vardır. Örn: Yumurtadan civciv çıkar, tavuk değil.

6. Sabır ve kararlılık sahibi olmak için, yeşil çekirdeksiz üzümleri çatal ve bıçak yardımıyla, dörde bölerek yemeğe çalışın.

7. "Bir adamın çöpü, diğerinin hazinesidir" diyenleri boşverin. Çöpten evler nasıl doğuyor sanıyorsunuz? Çöp, çöptür.

8. Yakıtı biten yıldızların kara deliğe dönüştüğü gibi kimileri hayat enerjinizi emiyor olabilir. Buna izin vermeyin!


9. Önünüzde iki yol var.
Kolay: "Mış" gibi olmak.
Zor: Gerçekten olmak
İpucu: Zor olanı seçin!

10. Başınıza gelen kötü olaylar için başkalarını suçlamayın. Kendi hatalarınızdan ders alıp, daha iyi biri olun.

11. Hayatınızdaki boşluğu eşyalarla dolduramazsınız.

12. Kapılardan geçerken birbirimize gösterdiğimiz anlayışı trafikte uygulasak, ‪#‎HayatBayramOlsa‬

13. Aklınıza gelen güzel fikirleri yazın! (Dün gece aklıma geleni not almış olsam, şimdi başka bir şey okuyacaktınız.) ;)

14. İlerlediğiniz yolda, önünüze pislik çıkabilir. Dikkatli ilerleyin! Üzerine basarsanız, ayakkabınıza ve paçanıza bulaşır. Karşınıza çıkan kötü birini şiddetle ya da başka bir şekilde ortadan kaldırırsanız ortaya çıkan durum sizi de etkiler. Barışçıl yöntemler ya da uzak durmak kimi zaman iyi bir çözüm olabilir. Ama kötü şahsiyetler yine de beklenmedik şekilde bulaşabilirler.



15. Kendinizi yeniden yaratmak istiyorsanız, içinizdeki mızmız, kötü çocuğu yok edin!

16. Kötülerin yaptıkları artık normal gibi gelmeye mi başladı? Söyleyin kendinize, normal gelmesin!


17. Başkasının parasını harcamaktan kolay bir iş yoktur. Ancak unutmayın, başkası kendi parasını, kendi de harcayabilir.

23 Haziran 2015 Salı

Kişişel Gelişim Hakkında Bazı Gerçekler


Kişisel gelişime bir süredir fazlaca eğildim. Bu konuda yazılan kitapların tamamı dilimize çevrilse kitapçılarda açılacak kişisel gelişim raflarının dolup taşacağı aşikar. Bunun belki de basit birkaç nedeni olabilir.

1- Çoğu insan için kişisel gelişim ile ilgili öneriler yapmak kolaydır. Mahalle kahvesine gidip sorsanız, kişisel gelişimle ilgili pek çok öğüt alabilirsiniz. Zor olan, kişisel gelişimle ilgili kavramları içselleştirip, yaşam biçimi olarak benimsemektir. Yoksa işkembe-i kübradan öneriler yapmaktan kolay ne var? Birilerine öğüt vermekten kolay bir şey yoktur. Bunlar küçük çocukları arsızlaştıran "yapma-etme"ler gibidir. Etkisizdirler.

2- Kişisel gelişim önerileri yazanların hayat tecrübeleri irdelenmelidir. Yaptıkları öneriler, gerçekten denenmiş, yaşanmış ve yüksek oranda başarılı mı? Yoksa kulaktan dolma, oradan buradan okunan öteberi mi? Genellikle insanlar kendi başaramadıkları konuların nasıl başarılabileceği üzerine teorilerini kişisel gelişim önerileri olarak ileri sürebilirler. Başarılı insanların, nasıl başarılı olduklarına ilişkin yazdıkları ya da yazdırdıkları kitapları da böyle mitlerle dolu olabilir.

3- Pek çok kişisel gelişim başlığı ile çıkan kitapların deklare edilen getirileri "Kişisel Gelişim" olsa da aslında motivasyon (güdü) üzerine kitaplardır. Bu kötü bir durum olmamakla birlikte eve İnternet'ten 50 liralık elektrik tasarruf cihazı alıp, meraktan içini açınca içerisinden 2 liralık kondansatör çıkması gibi bir durum söz konusudur. İleri sürülen etkisi ile gerçekte uygulandığında ortaya çıkacaklar farklı olabilir.

4- Kişisel Gelişim, adı üzerinde insanın kendisi ile ilgilidir. Belli bir zaman dilimi içinde, yine belirli koşullar altında yapıldığında işe yarayan bir öneri, koşullar değiştiğinde hiç bir işe yaramayabilir. Örneğin: "Ferrarisini Satan Bilge"den sonra ikinci el araba fiyatlarında bir düşme yaşanmamıştır. Kişinin kendisine kattığı her tür olumlu özellik, dünyaya bakışı ve davranışları bu kapsamdadır. Kişisel Gelişim bir süreçtir, bitmez. Genellikle hedefi ütopiktir. Önemli olan bir hedefin bulunması ve kişinin kendini günden güne daha iyi ve başarılı biri yapabilmek için çaba göstermesidir.

Yapılan önerileri veya kişisel gelişim makalelerini, kitaplarını "okumayın" demiyorum. Ancak gerçekten daha iyi biri olmak için okuduğunuz her şeyi akıl süzgecinizden geçirin. Sorgulayın. Hayatınızı belli bir kalıbın içerisine sokmadan önce iyi düşünün.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

7 Aşamada Entelektüel Olun


Aydın olma böyle okuduğunu uygulayarak olsaydı ne hoş olurdu gerçekten değil mi? Entelektüel olabilmek için ne yelekler giymiş, ne heybeler taşımış bir milletin evladı olduğunuz için, yarışa zaten yelek boyu önde başlıyorsunuz. Bu avantajı iyi değerlendirin.

1- Kime Entelektüel Denir? Bir İnternet klişesi haline gelmiş olan Aldous Huxley sözünü hatırlayacaksınız: "Entelektüel, kendisine seksten daha ilgi çekici bir şey bulan kimsedir". Bu önermeye göre aydın olabilmek için öncelikle seksten uzak durmanız gerekiyor. Dolayısıyla evli erkeklerin büyük çoğunluğunu aydın saymamız gerekiyor. Bu arada, çoğu kadın için uyku sekse tercih edilen bir konu. Bu durumda bu kadınları da aydın sınıfına sokmamız gerekiyor. Aldous hangi şartlarda bu önermeyi yapmışsa fena çuvallamış olduğunu ileri sürebiliriz. Yani aydın olmak için seksten vazgeçmeniz gerekmiyor.

Aydın, okuduklarını hazmetmiş, bunlardan yeni düşünceler üretebilen, her konuyu sorgulayıp, irdeleyebilen ve yeniliklere ve yeni fikirlere açık, aynı zamanda barışçıl bireydir.

Tanımı hallettiğimize göre nasıl aydın olabileceğimizi ortaya koyalım.

2- Okuyun! Aydın olabilmenin birinci şartı bilgi sahibi olmaktır. Diğer insanların deneyimleri sizin deneyimleriniz ile birleştiğinde bilginiz artar. Çok okumak iyidir ama okuduklarınızı birikiminize katıp, onları kullanamıyorsanız bunun pek bir yararı olmaz. Yani bir kitap kurdu olup, edindiği bilgileri hayata geçiremeyen bireyler, güzel nutuklar atıp referanslar vererek konuşsalar da aydın olmayabilirler. Böylelerini bir çok hataları ele verebilir. Örneğin çevrelerindeki hayvanlara bazen de insanlara karşı nedensiz ve dayanaksız nefret gösterebilirler. Takım, siyasi parti, inanç konusunda fanatikçe ve kendi ayrımları ile oluşturdukları "öteki"lere karşı sert davranışları böylelerini ele verir. Pek çok ezoterik sistem öncelikle böyle aşırılıkları ortadan kaldırarak kişisel gelişim sürecini başlatır.

3- Tanıyın. Bakmak ve görmek arasındaki ayrımın sınırı "tanımak" ile başlar. Pek çok hayvan aynadaki görüntünün kendisi olduğunu algılayamaz. Hayatında gemi görmemiş yerlilerin uzaktaki gemileri denizin dalgaları olarak algıladıkları palavrasını da duymuş olmalısınız. Bunun doğru olabilmesi için yerlilerin küçük kanolarla avlanmıyor olmaları gerekir ki deniz kenarında yaşayıp bunu yapmamış olan bir insan topluluğu bulunması olasılığı, Hindistan diye bilinmeyen bir kıtaya ulaşma olasılığından daha düşüktür. Baktığınız objeyi tanıyıp kavramak, karşınızdaki kişiyi davranışlarını öngörebilecek kadar iyi okuyabilmek için tanımak gerekir. Öncelikle de kendini tanımayı becerebilmek en önemli dönüm noktalarından birisidir. Kendini tanımak basit gelebilir. Oysa en basit bir korkunuzun, endişenizin nedeni yıllar önce çocukluğunuzda yaşadığınız bir deneyim ya da genetik mirasınızdan kaynaklanıyor olabilir. Derinlerdeki nedeni bulana ve anlayana kadar bu durumdan kurtulmanız mümkün olmayabilir.

4- Sorgulayın. Fikirler, ideolojiler, dogma sorgulandığında zayıf ve eksik yönlerini ortaya döker. Sorguladıkça daha doğru olana ulaşma yolunda mesafe kaydedebilirsiniz. Bilim de yalanlanmak üzere sonuçlar ortaya koyar. Bilimde de daha ileri düzeye çıkabilmek ancak sorgulamak ile gerçekleşir. Newton fiziğinden, Einstein fikirlerine ve Quanum Fiziğine hep denemeler ile ulaşılabilmiştir. Fizik kurallarının makrokozmos ile mikrokozmosta değişik olması böylesi bir metodoloji olmadan anlaşılamazdı. Dahası Kilisenin "dünya merkezli evren" fikri sorgulanıp doğru olup olmadığı araştırılmasaydı şimdiki bilgi düzeyine erişmemiz mümkün olmazdı.

5- Sevin. Sevgi mutluluk veren bir düşünce durumudur. O nedenle daha sakin ve insancıl kararlar almanızda etkisi olur. Bir başka insanı, hayvanları ya da doğayı daha da iyisi hepsini birden sevebilirsiniz. Sevgi kusurları daha kolay kabullenmenizi sağlar. Dolayısıyla kabulenilemez gibi gelen durumlar belki de sevgi ile küçük detaylar haline gelebilir. Burada bıçak sırtı bir durumu da belirtmek lazım. Sevgi kolayca köreltebilir. Bu durumdan kaçınmamanız halinde istenmeyen sonuçlar almanız işten değildir. Severken karşınızdaki ile arada akıl süzgecini bulundurmayı ihmal etmeyin. Kalbinizle değil beyninizle sevin.

6- Empati iyidir. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyun. Böylece en basitinden karşınızdakine haksızlık etmemiş olursunuz. Size davranılmasını istediğiniz gibi karşınızdakine davranın. Şevkat ve anlayış gösterdiğiniz kişilerden genellikle aynı tepkileri alırsınız.

Başımdan yakın zamanda geçen bir olayı kısaca yazayım. Eve yaklaştığım sırada her mecburi duruşumda arkadan korna çalıp, farlarını yakıp söndüren taksi şoförü ile bir süre evin önüne gelene kadar arkalı önlü gittik. Evin önündeki park yerine geri geri girmem gerektiğinden o sabırsız sürücüye bunu belirtmem gerekiyordu. El frenini çekip arabadan inip yanına gittim. Kendisine konuyu kısaca söyleyip kibarca izin istedim. Bir anda o sabırsız sürücü gitti yerine tabi buyrun diyen kibar biri geldi. Hemen arabama dönüp park ettim ve yolu açarken teşekkür de ettim. Bana iyi akşamlar deyip giden sürücünün birkaç dakika önceki halinden eser kalmamıştı. Kötü bir gün geçirip belki de bu yüzden tepki veren birini kazanmak için iyi davranmak yeterli oldu. Tavsiye ederim. En azından arada sırada işe yarayabiliyor.

7- Kesin sınırlardan uzak durun. Kimi zaman en önemli sınırlar, gerçekte var olmayan ama bizim kendi kendimize ortaya çıkardıklarımızdır. Kendinize kesin sınırlar koymayın. "Kesinlikle böyle bir şeye dayanamam, ya da kabul edemem" gibi. Dünya siyah ve beyaz damalardan oluşan bir oyun tahtası değildir. Bu iki rengin arası bile milyonlarla ifade edilebilecek diğer renklerle doludur. Uzaktan bakıldığında ise hepsi bir arada belki de gri gibi görünebilir. Yani mutlak iyi ya da kötü diye bir şey yoktur. Bu nedenle başınızdan geçen deneyimleri bu çerçevede algılayın.

Dünya ve insanlık için pek çok iyi şey yapmak istiyor olabilirsiniz. En iyisi işe kendinizi iyileştirmekle başlayın. Aydınlanın. Sizin için küçük ama dünya için büyük bir adım olabilir ;)

12 Mayıs 2015 Salı

Bilgelik Tehdit Altında!


"Zeka doğanızdan gelir. Akıl ise edinilir. Arkasına bilgelik de eklerseniz, kamil oldunuz. Yazmak kolay, yapmak zor ;)" link

Teknolojik gelişme ve İnternet ile gelen küresel köy kavramları Bilgelik için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Bilgelik nedir?
İnsan doğası gereği belli bir zeka kapasitesi ile doğar. Yaşamı boyunca bu ölçülebilir zeka seviyesi sınırlı olarak değişebilir. Yani bilmemne bitkisinin kökü, bir diğerinin sapı yenerek geliştirilemez. Kimi çevresel etkenler ile azalıp çoğalabilir. Örneğin bir yerde Amerika'da askere alınan bireylerin IQ'larının 10 puan kadar azaldığını okumuştum. Ancak sanırım, zeka seviyesini belli sınırlar dışında değiştirmek pek olası değil. Akıl ise edinilir. Örneğin okuyarak işe başlayıp bunlardan yaptığınız çıkarımlar sizi daha akıllı yapabilir. Ne okuduğunuz ya da ne kadar okuduğunuzdan çok, bunlardan edindiğiniz bilgileri içselleştirdiğiniz seviyede daha akıllı olmanız mümkündür. İyiye kullandığınız zekanız, aklınız ve gücünüz sizi bilgeliğe ulaştırır.

Kısaca kemale ermek için kendini geliştirmek sizi bilgeliğe ulaştırabilir. Tüm toplumun bilgeliğe ulaşması ise pek mümkün olamamıştır. Zeka, akıl, iyilik ve güç bileşenlerinden biri olmadığında ya da yetersiz kaldığında bilgelik mümkün olmaz. 

Kadim uygarlıklarda bilgelik için uğraşılmış, bilgelik yolunda ilerlerken edinilmesi gereken pek çok özellik ve bilgi hak etmeyenlerden uzak tutulmuştur. Bilgi onu iyilik ile kullanmasını bilmeyen bir kişinin elinde kolayca kötülük adına kullanılabilecek ve çirkin sonuçlara neden olabilir. Oysa güç kemale ermiş bir kişinin elinde güzel sonuçlar doğurabilir. Tarihteki iki isim güzel örnek olabilir buna. Hitler ve Atatürk. Hitler elindeki gücü insanlığın kötülüğü için kullanmış bilgiye sahip olmanın iyilik ile bir arada kullanılmadığında çirkin sonuçlar doğurduğunu göstermiştir. Adı gibi kamil bir kişi olan Kemal Atatürk ise zekasını, aklını ve gücünü bir milletin iyiliği için kullanmış ve güzel bir sonuca ulaşmıştır. Her ikisi de arkasından büyük insan topluluklarını sürüklemiştir. Biri felakete, diğeri ise mutluluğa ulaştırmıştır takipçilerini.

Tüm gelişmelere, teknolojiye ve bilgimize rağmen iyilik ve kötülüğün savaşı sürüyor. Kötü yanı, savaşın kazanan tarafı olmayabilir. Bilgelik, uygarlık tarihimiz boyunca olduğu gibi şimdi de tehdit altında.

Bilgelik tehdit altındadır. Bu yeni bir şey değildir. İnsanlık tarihi boyunca bu böyledir. Bir gün bunu değiştirebilir ve bilgeliği genel kabul gören ve ulaşılmak için çaba sarf edilen bir hale getirebilirsek insanlık için daha mutlu yarınlara ulaşabiliriz. Aksi ise belki de yok oluş ile sonuçlanan bir başka hikaye olabilir.

Daha fazlası için okumalık öneri: Fermi Paradoksu Vikipedi, Felsefe Taşı, Herkes Nerede?

7 Mayıs 2015 Perşembe

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 6


Hayata Dair Küçük El Kitabı" binlerce küçük öneri getiriyor. Bunlardan bir kısmını açıklamaya çalıştım. Bu 6. ve son kısım. Bu diziyi diğer önerilerle devam ettirmememin başlıca nedeni kendi hayatımızda önerilerden çok deneyimlerimizin akılda kalıcı olduğu. O nedenle deneyinlerinizen ders almayı unutmayın deyip son 10 öneriye geçiyorum.

İrademizi ve kendimizi kontrol etmek zordur. İnsanın kendisiyle vermesi gereken savaşın kazananı yine kendisi olur.

1- Sarhoşken kimseye görünme. Eğer madde bağımlısı olduysanız zaten bununla yaşamayı öğrenmişsinizdir. Bu durumda bu durumdan kurtulmak için kendi isteğiniz gereklidir. Buradaki kasıt arada sırada bu duruma düşenler ile ilgili. Hangi nedenle olursa olsun içerken ölçülü olmanız ve kendinizi kontrol edemeyecek kadar alkol almamanız gerekir. Az çok bu sınırı bilirsiniz. Biraz rahatlayıp, keyifleneyim derken ipin ucunu kaçırıyorsanız, yapmayın. Buradaki görünmemekten kasıt eve girip kendiniz kilit altına alıp, şişenin dibini görmek değildir. Sadece sarhoş olmayın ve sonucunda da böyle bir durumda kimseye görünmeyin şeklinde anlaşılmalıdır.

2- Sigaradan arınmış bir yaşama ve çalışma alanı yarat. Sigara içiyor da olsanız çevrenizdekilerin temiz hava soluma hakkına saygı göstermeniz gerektiğini unutmayın. Aslında ihtiyacınız da olmayan bu madde bağımlılıktan kurtulmak daha yüksek bir hayat kalitesiyle yaşamanıza yol açacağı için bu zararlı alışkanlıktan uzak durmak için elinizden geleni de yapın. Ancak işinizin hiç de kolay olmadığını belirteyim. Zararını en iyi bilen doktorlar bile kullanmaya devam ederken sizin bırakmak ve gerçekten ihtiyacınız olmayan bu maddeden uzak durmak için benliğinizdeki vahşi canlıyı da ikna etmeniz gerekiyor. Bu konuda profesyonel yardım almak işinizi kolaylaştırabilir.

3- Kimseye, yorgun ya da bunalımlı görünüyorsun deme. Olumlu bir hava yaymak istiyorsan öyle bile olsa karşındaki kimsenin görünümü ile olumsuz bir yorum yapma. Bunun iki nedeni var. 1. Kendini gerçekleştiren bir kehanet etkisi yapıp karşındakini daha da kötü hissettirebilir. "Neyin var, neden moralsizsin" gibi sorular; morali düzgün insanları bile bezdirip, gerçekten moralsiz bir duruma sokabilir. 2. karşındaki kişinin, taşmak için bir damla suya ihtiyacı olan bir bardak halinde olabileceğini unutma. Böyle bir durumda iyi bir dost, bardaktan bir fırt alır. Üzerine, göre göre su eklemez. Bir iki hoş beşten sonra kendi isterse derdini sana söyler zaten.

4- Kumar oynama. Kolay kazancı kim sevmez? Kumar kolay kazanç yöntemi değildir. Kolay kayıp yöntemidir. En basitinden, en karmaşığına kadar kumarda hep ya kasa, ya da başkaları kazanacaktır. Elindeki küçük birikimi bu şekilde harcamak yerine daha iyi değerlendirebilmek ve binlerce yol bulmak için sadece daha iyi düşünmek yeterlidir.

5- Zor bir sorunla karşı karşıya kaldığında “bunu başarmamak imkansız” de. Moby Dick avına çıksan bile yanında balık sosu götür. Her şeyin nasıl gerçekleştirilemeyeceğini düşünüp yapmamak yerine, bir işin gerçekleştirilebilmesi için gereken yöntemleri bulmaya çalışmak daha yapıcı ve sonuç odaklı olacaktır. Bir işe başlarken iyimser olmak da, morali yüksek tutmak da iyi motivasyon sağlar. İnsanın bir işi başarmakta önündeki en önemli engel yine kendisidir. Bu nedenle başarmak üzere yola çıkmak en iyisidir.

6- Formda ol ve öyle kal. İnsan vücudu kolayca tembelliğe alışır ve çalışmasını yavaşlatır. Bu durumda alınan kaloriler daha çok depolanır. Az hareket etmek, vücudun sağlıksızlaşmasını kolaylaştırır. İhtiyacınız olduğunda gerekli gücü kullanamazsanız bir süre sonra daha da güçsüzleşirsiniz, çünkü kaslarınız kullanılmamaları halinde azalırlar. Günlük egzersiz yapmak, metabolizmanızı hızlandırır, kaslarınızı güçlendirir. Hareketsiz kalmayın.

7- Can sıkıntısını egzersiz yaparak dağıt. Normal şartlarda kafanızda halledemediğiniz sorunlardan egzersiz yaparak uzaklaşabilirsiniz. Sorunlardan kısa süreli olarak uzaklaştığınızda hele bir de spor yapıyorsanız. Kimi zaman çözümü birden bire bulabildiğinizi göreceksiniz.

8- Tasa yastığı sertleştirir. Seni rahatsız eden konular varsa, gece yatmadan önce, ertesi gün sorunu çözmene yardımcı olabilecek 3 konu not et. Böylece uyumak için geçecek o değerli sürede kafanızda birşeyler olmadan rahatlar ve dinlenebilirsiniz. Uyurken günlük sorunlarınızı çözemezsiniz. Ancak sorunları uykuda çözmeye çalışıp, uykusuz kalırsanız günlük sorunları çözmek için ihtiyacınız olan kuvvete ve düşünce gücüne ulaşamazsınız. Uyku bozuklukları tedavi edilmezse başka sorunlara yolaçabilir. Kendi başınıza çözemezseniz yardım alın.

9-  İç huzurun için, değerlerinle çelişmeyen kararlar al. İnsan doğduğu andan itibaren değerler bütünüyle yoğrulur. Genellikle aileniz ve çevreniz sizin iyi bir birey olabilmeniz için çabalar. Edindiğiniz bu değerlere aykırı kararlar almanız halinde huzurunuz bozulabilir. Özetle iyi olmayan kararlar almayın ve bu nedenle de iç huzurunuzu kaybetmeyin.

10- Amaçsız bir yaşamdan sakın. İnsan yapısı gereği bir hedefi olduğunda yaşamdan daha çok keyif alır. Çünkü gerçekleştirmesi gereken şeyler vardır. Bu nedenle yoğun bir işiniz de olsa başka küçük hedefler belirlemek ve hobiler edinmek insanın kendini gerçekleştirme kapasitesini de artırır. Bu nedenle Emekliliğinizde de uğraşabileceğiniz hobiler edinmek iyi bir fikirdir. Yapacak bir şeyleri olmayan insanların genellikle yaşamak için bir nedenleri de kalmaz.

Sağlıcakla kalın.

17 Nisan 2015 Cuma

Otomasyon Gerekli mi?

Yazı yazmak benim yıllardır yaptığım bir şey. Henüz ilkokula gitmediğim 1971 yılında gazetelerde makalelerim yayınlanıyordu. İlkokulda 1. sınıfta Türkçe dersinden geçer yani 5 üzerinden 2 almış olsam da durum böyle ;).

İşin doğrusu bu babamın mahlas ile yazdığı bir yazı. Evini toparlarken dosyalanmış pek çok yazısı ile birlikte buldum. Babam teknik konular üzerine yazmış. Otomasyon gerekli mi diye düşünülen zamanlar.

Güzel bir anı. Burada dursun.

3 Nisan 2015 Cuma

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 5


Bu yazıda tanışma ağırlıklı bir seyir izleyeceğiz. Bir insanın sizi sevip sevmeyeceğine karar verdiği o ilk bir kaç saniyeyi iyi değerlendirmeniz yararınızadır. Tabi herkeste böyle olmaz, insanlar birbirine benzer ama tüm etkilere de aynı şekilde karşılık vermezler. Bunu da aklınızda bulundurun.

10 madde okuyup hayatınızı değiştirmeye hazırsanız, başlayın!

1- Az tanıdığın birine rasladığında elini uzat ve adını söyle. Adını hatırlamayabilir. Genelde okul arkadaşlarınızda olur. Çekinecek bir şey yok tanırsa ve adınızı hatırlarsa size adınızla hitap edecektir zaten. Siz adını hatırlamadıysanız sorun. İpucu genelde gördüğünüzde ilk aklınıza gelen isim doğrudur. Yine de emin değilseniz riske girmek size kalmış.

2- Tanıştığın herkes senin bilmediğin birşeyler biliyordur. Onlardan öğren. Tamam insanın beyin kapasitesi oldukça geniş olabilir ama bilmediğiniz şeyler hep olacaktır. Her ne kadar artık akıllı cihazlar ile bilgiye ulaşmak son derece kolay olsa da sosyalleşmek de bir diğer iyi davranış şeklidir. Hiç aklınıza gelmeyen şeyleri başka insanlardan öğrenebilirsiniz.

3- Tanıştığın herkesin bir şeylerden korktuğunu, bir şeyleri sevdiğini ve bir şeyler yitirmiş olduğunu unutma. Hangi konunun karşınızdaki kişide neleri tetikleyeceği belli olmaz. Ama yine de tahrip edici olmamaya çalışarak sosyalleşmek iyidir. Saygılı olun. Saygı ve sevgi karşınızdaki kişiyi aynaya çevirir ve koruma duvarlarını da kaldırır. Ne ekersen, onu biçersin sözü doğrudur. Davranışlarınıza biraz ölçü kattınız mı sizden iyisi olmaz. Unutmadan insan ilişkilerinden vazgeçilmezlerden biri de toleranstır. Hoşgörüden farkı toleransın sınırlarının bulunmasıdır.

4- Açık ve yaklaşılabilir ol. En iyi arkadaşın olacak insanla her an tanışabilirsin. Hepimiz bizi başkalarından koruduğunu düşündüğümüz zırhlarımızı ve maskelerimizi takmadan kapıdan adımımızı atmayız. Oysa bunların bizi koruduğu tartışmalıdır. Hatta belki de hayatımızda en çok değer verebileceğimiz kişileri de püskürtebileceğinden inanılmaz kayıplara neden olabilirler. İyisi mi savunma kalkanlarınızı daha az kullanın.

5- Daha yakından tanımak istediğin bir kimseye onun en çok tanışmak istediği beş kişiyi sor. Böylece karşınızdaki insanın nelere ve ne tür insanlara ilgi duyduğunu kolayca anlayabilirsiniz. Tabi arkasından "neden?" diye sorarak daha da iyi bir analiz yapabilirsiniz.

6- Tanışmak istediğin birine gülümseyerek yaklaş ve kendini şöyle tanıt: “adım adam brown, sizinle şimdiye kadar tanışma zevkine sahip olamamıştım”. Güzel bir başlangıç ama emin olun Adam Brown yerine kendi adınızı soyadınızı söylerseniz zamanla ortaya çıkabilecek karışıklıklardan etkilenmezsiniz. Diğer yandan sözleri tamamlayan vücut dilidir. Dolayısıyla vücut dilinizi uygun kullanmazsanız dünyanın en güzel cümlelerini de kursanız, istediğiniz iyi etkiyi yapmayacağını aklınızda bulundurun.

7- Tanıştığın herkesin “beni farkedin, önemsendiğimi hissettirin” yazılı görünmez bir levha taşıdığını unutma. Bunun söyle bir yararı olabilir. Her birey kendine özgü bir evrendir. Bu durumu onu tanıdıkça daha iyi anlayabileceğiniz ortadadır. Birine değer verdiğinizi göstermek onun evrenine adım atabilmek için bir imkan sağlar. Kimi evrenin kapısında ise odun yığınına takılıp düşebilirsiniz aman diyeyim!

8- Çocuklarının öğretmenleriyle tanış. Bunun faydaları anlatmakla bitmez. Çocuklarınızın size hiç göstermedikleri dünyaları hakkında fikir edinmek bile paha biçilmez bir deneyim olabilir. Ayrıca aldıkları notlarda öğretmenin kanaatini etkilediğini unutmayın.

9- Yeni biriyle tanışmak için asla çok meşgul olma. Unutmayın sadece tembel insanların boş zamanı olmaz. Sizi çok meşgul eden işler, siz bitseniz de bitmeyecek olduğu için çevrenizdeki bireylerle tanışma şansını, yoğunluk gibi aslında olmayan bir nedene kurban etmeyin. 14 milyar yıldır evren genişlemeye devam ediyor. Belki bir o kadar daha edecek. Olduğunuz yerde hareketsiz dursanız bile, bir saniye önce durduğunuz yerde bir daha hiç bulunamayacağınızı unutmayın. Yani gelişim ve değişim sürer gider ama belki bir daha aynı noktaya dönmek için fırsatınız olmayabilir.

10- Ebevenyler çocuklarını tanıştırdığında “anneniz babanız sizi o kadar övüyor ki sizinle çok tanışmak istiyordum”de. Yine iyi bir başlangıç cümlesi ama böyle şeyleri içselleştirmediğinizde (Yine kullandım o kelimeyi) başınıza olmadık işler açabilirsiniz. Söylemek istediğim; buna karşınızdaki kişi "Yaa öyle mi? Ne diyorlar hakkımda? Söyle bakalım." dediğinde, apışıp kalmayın. Başlangıçta iyi bir söz söylediniz, hazırlıklı olup o iyi sözün hakkını verin.

24 Mart 2015 Salı

8 Maddede Uzun Yaşamak İçin Ne Yapmalıyız?


Uzun yaşayan insanlara mikrofon, kamera uzatılır, ne yeyip içtiği, nerede yaşadığı sorulur. Standart gündem boşluğundan dolayı habersiz kalmış gazeteci taktiğidir. Böyle şeyler çok okunup izlenir. Kim uzun yaşamak istemez ki?

Genellikle cevaplar da şaşırtıcı olur. Kimi günde 2 paket cıgara içmektedir. Kimi tereyağı, kuyruk yağı yemektedir.

Bir kişi de çıkıp demez: "Yahu, galiba bu işin sırrı pek yediğinde, içtiğinde değil!" diye. Peki adama ya da kadına sorsanıza; hiç derdin var mı diye?

1- İnsan kendini tanımalı. En azından hangi organın ne işe yarayıp, ne yaptığını bilmeli. Hala birine aşık olunca; bu işin sorumlusunu yürek sananlar yok mu? Ağaçlara kazınmış beyin şekli içinde iki harf gördünüz mü hiç? Oysa kalp sadece pompadır. Gönül işlerine de beyin bakar. Düşünce işlerininin sorumlusu beyindir.

2- Psikiyatri Hekimleri'ne gidin. İnsanın sağlık sorunu olması normaldir. Kimi sağlık sorunlarının asıl sorumlusu yine beyniniz olabilir. Özellikle durup dururken oranızda buranızda garip sağlık sorunları oluyorsa ilgili hekim yanında bir de Psikiyatri doktoru ya da en azından bir Psikolog ile görüşseniz belki de sağlık sorununuzu çözebilirsiniz.

3- Söylenenleri, okuduklarınızı düşünce süzgecinizden geçirin. Örneğin hep önerilen, stresten uzak durmanızdır. Oysa uygun tepkileri verseniz, stres metabolizmanızı hızlandırıp, genç kalmanızı bile sağlayabilir. Ancak bir de buna ufak bir ruhsal bozukluk eşlik ediyorsa, bedensel tahribat ve kısa bir ömür kaçınılmaz olabilir.

4- Çevrenizdeki insanlar sizi çok mu yıpratır? Eğer onlarla başa çıkamıyorsanız tabi ki çevrenizdekiler sizi yıpratırlar. Eğer çevrenizdekiler nedeniyle sağlığınız bozuluyorsa; farklı bir çevre ya da işe geçmeniz işe yaramaz. Orada da aynı durum ile karşılaşırsınız. Sorunu, illa başkalarında arayacaksanız, aynaya baktığınızda karşınızda gördüğünüz kişide arayın.


5- Ağlamak aslında uzun dönemli rahatlama sağlamaz. Kısa sürede bir rahatlama verdiği bilinen ağlamak, uzun dönemde kendine acıyan, acı çeken, daha kötüsü böyle yaşamayı normal sanan bir ruh haline neden olabilir. Mutsuz olup kendinizi üzmek. Vücudunuzun savunma sisteminin dengesini bozarsa sağlığınız için tehlike çanları hareketlenmiş demektir.


6- İyi biri olmak kendiniz için yararlıdır. İyi biri olmak bir zihinsel durumdur. Mistik, ideolojik ya da dinsel öğretileri içselleştirmediğinizde (yine kullandım o kelimeyi ;) şekilsel olarak iyi biri olsanız da çelişkiler yaşayarak ömrünüzü uzatamazsınız. Öncelikle var olan durumunuzu kabullenin. Kimse mutlak iyi ya da kötü olamaz. Bulunduğunuz durumu iyi, kötü bilirseniz daha iyi biri olmak için gerekenleri yapabilirsiniz. İyi olmanın verdiği iç huzuru ve dinginlik ömrünüze ömür katar.


7- Vurdumduymazlık kimi zaman iyidir. Televizyonda gördüğünüz bir haber için aşırı tepkiler mi veriyorsunuz? Tanımadığınız birinin kötü hali sizi çok mu üzebiliyor. Bir yakınınız hastalandığında onun yerinde hatta daha beter mi olmak istiyorsunuz? Yapmayın! Böyle davranışlarla çevrenizdekilere faydalı değil yük olursunuz. Sizin de sağlığınız bozulduğunda ne kendinize ne çevrenize faydası olur. Olanı kısa sürede kabullenmek ve sonraki adımları planlayıp gerçekleştirmek yani yolunuza devam etmek yapılabilecek en akıllıca şeydir. Yani bir tür bilinçli vurdumduymazlık ömrünüzü uzatabilir. Dikkat bundan kesinlikle her şeyi içe atıp sakin görünmeye çalışmak anlaşılmasın. Sabır taşı bile böyle durumlarda çatlar.

8- Tıp doktorları daha sorumlu davranabilir mi? Evet başlarını yoğun iş yükünden kaldırabilirlerse belki. Kendilerine sağlık sorunu ile gelen kişilere sorulabilecek akıllıca bir kaç ek soru sonunda bir ruh doktoruna sevk ile belki de asıl sorun çözülebilir.

Sağlıklı günler ve uzun ömürler dilerim.




17 Mart 2015 Salı

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 4


Hayata dair küçük elkitabı tefsirine davam edeceğim ama önce bir yaşanmış olay aktarmak istiyorum.

Kadın mandıranın kapısından içeri girer. Satıcı onu tanır, bir kaç gün önce "nasılmış bakalım" diye bir kilo taze kaşar peyniri alan kadındır gelen.

Satıcı karşılama faslından sonra sorar. Taze kaşarı nasıl buldunuz diye. Kadıncağız ne diyeceğini bilemediğinden midir bilinmez, kaşar süt kokuyordu pek beğenmedim der.

E ama teyzem, ne kokacaktı ki kaşar peyniri? Diyemez satıcı. Dolayısıyla işte size numaralanmamış tavsiye. Soruyu cevaplamadan önce iyice düşünün. Her satın aldığınız şeyi beğenmemek zorunda değilsiniz. Taze kaşarın, Alplerde işlenmiş eski kaşar gibi olması da mümkün değil. Biraz olumlu olmanız bir şey kaybettirmez.

Peki, geçelim tefsire:

1- İlk kez tanıştığın insanlara ne iş yaptıklarını sorma. Onlarla ahbaplığını etiketlerinden bağımsız başlat. Eğer servet avcısı değilseniz uzun zamandır görmediğiniz kişilere de pek böyle şeyler sormayın. Karşınızdaki kişinin yaptığı işle değil, kendisi ile arkadaş olacaksınız. Burada hemen dikkat de çekmek istiyorum. Sizle tanışır tanışmaz ya da uzun süredir görmediğiniz eski bir arkadaşınız daha ilk sorularında nerede çalıştığınızı, ne kadar kazandığınızı soruyorsa oradan arkanıza bakmadan uzaklaşın. Çünkü bunu, bir insana baktığında kendine has bir kişilik değil, cüzdan gören tipler yapar.

2- Yeni arkadaşlar edin ama eskilerin de kıymetini bil. Her insan bir başka dünyadır. Ne kadar çok arkadaşınız olsa o kadar iyidir. Ancak uzun süredir yanında olan, arkadaşın olan insanları zaman zaman arayıp görüşmek iyidir. Hem birlikte olmadığınız zamanlarda ne kadar değişmiş gelişmiş olduklarını görürsün hem de onların tecrübelerinden yararlanırsın.

3- Bir sırrın sorumluluğunu arkadaşına vermeden önce iyi düşün. Aslında kimi sırları kafanın içerisinden çıkartmamak yararlı olabilir. Ancak eğer dayanamayıp paylaşmak istediğin bir konu olduğunda arkadaşının bu yükü taşıyıp kimselere vermeyeceğinden emin misin düşün. Eğer fazla önemli olmayan bir konu ise en azından bir arkadaşını daha iyi tanıman için bir fırsat olabilir. Sırlar, onları öğrenmeyi hak etmeyen kişilerin elinde değersiz ve anlamsız kalır. Önemsiz de olsa bir sırrı onu elde etmeyi gerçekten hak eden kişiler dışında kimselerle paylaşma. Çok merak ediyorlarsa her şeyi İnternet'ten öğrenebilirler zaten. Ama gerçeği görmek için sırrın anlamını kayrayacak düzeyde ve yetkinlikte olmak şarttır.

4- Arkadaşına borç para verirken ihtiyatlı davran. İkisini de yitirebilirsin. Bu kimi zaman o kadar da kötü olmayabilir. Zaten arkadaşının o paraya senden çok ihtiyacı varsa vermemek arkadaşça olmaz. Ödeyemezse nedenini bilirsin ve bu onu kaybetmek için bir neden olmaz. Ama imkanı olmasına rağmen borcunu geri ödemeyen biri arkadaşın değildir.

5- Kimse tek başına başaramaz. Sana yardım edenlerin hakkını teslim et ve onlara minnet duy. Zaten benciller genellikle fazla da yükselemezler. Büyük başarılar ancak takım oyunuyla gerçekleşebilir. Büyük liderler neyi nasıl yapacaklarını bilmenin yanında, neyi yaparken kimlerden destek alabileceğini doğru belirleyenlerdir. Böylece enerjini başka alanlarda kullanma şansın olur. Kimse her şeyi kendi yaparak bir büyük organizasyonu işletemez. Zaten bu yüzden büyük ölçekli oluşumların faaliyetlerini çok sayıda insan sürdürür. Diğer yandan başsız tavuk da ancak belirli bir süre hayatını sürdürebilir.

6- Senden çok fazla ya da çok az parası olanlarla para konuşma. Aslına bakacak olursanız eğer iş ya da alışveriş yapmıyorsanız paradan bahsetmek kabalık olarak algılanabilir. Para konuşarak değerinizi kimsenin gözünde yüceltmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Para MAL değişimi için bir araçtır. Geldiği gibi, gider de dolayısıyla eğer kendi değerinizi ne kadar para sahibi olduğunuza ilişkilendirirseniz bu oynak değeriniz aslında pek bir anlam taşımaz. Karşınızdakinin ne kadar paraya sahip olduğunu bilmenin bir yöntemi olmadığına göre en iyisi arkadaşlarınızla para konuşmamaktır.

7- Birisi hapşırdığında “çok yaşa” de. Kökeni pagan ve şaman dönemlerine dayanan ve hapşırıldığında ruhun burundan kaçıp gideceğine dair bir batıl inançtan kaynaklanan bir davranıştır. Gerçekten hapşırma sırasında beyin kanaması, felç geçirme ihtimali vardır. Böylesi durumlarla karşılaşan atalarımız bu iyi dilekle böyle bir kötü sonun önüne geçmek istemişlerdir. Hristiyanlar da hapşırdığınızda tanrı korusun derler. Büyük ihtimalle kökeni benzerdir. Kökeni bir yana bu söz karşınızdaki önemsediğinizi ve ölmesini istemediğinizi belirten hoş bir takıntıdır. Zararsız ve sevimlidir.

8- Onlar için hoş birşeyler yaparak düşmanlarını dost edin. Kendisine saygısı olan insan başkalarına iyilik yaparken cömert olmalıdır. İşe yaramasa bile düşmanlıkları bitirmek için elinden gelen her şeyi yap. Unutma ki çevrende düşmanlar yerine dostların bulunması güvenlik duyguna katkıda bulunur. Herkesten kötülük ve düşmanlık umuyorsan ve bekliyorsan belki de bu konuda profesyonel tıbbi yardım almanın zamanı gelmiştir.

9- Bir arkadaşın ya da sevgilin hastalandığında umut ve olumlu düşünmenin etkili bir ilaç olduğunu unutma. Modern tıp pek çok konuda başarılı olurken iyi moralin vücudun savunma sistemin yaptığı katkı bu etkiyi güçlendirir. Zaten olumsuz ve umutsuz düşüncelere sahip insanlar kendilerini bir şekilde hastalıkların pençesinde daha kolay bulduklarına ilişkin yakın çevrede pek çok örnek varken neden kötümser ve olumsuz olasın ki?

10- Tanışmak istediğin birine gülümseyerek yaklaş ve kendini şöyle tanıt: “adım Adam Brown, sizinle şimdiye kadar tanışma zevkine sahip olamamıştım”. Öncelikle adınız Adam Brown değilse kendi adınızı ve soyadınızı söylemekte yarar var. Sonrası zaten karşınızdakinin sizinle ilgili düşüncelerinin nasıl olduğuna bağlı ki bunu da tanışmadan bilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla mantıklı ve dozajı iyi ayarlanmış bir gülümsemeyle birlikte yapılırsa sempati toplama ihtimali yüksek bir yaklaşım.

13 Mart 2015 Cuma

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 3


Kişisel gelişim iyidir. Toplumsal gelişim için en azından başlatıcı bir etkisi olur. Sonuç itibariyle birey olarak siz de toplumun parçası olduğunuz için sizin kişisel gelişiminiz toplumun da toplumsal gelişimi olarak düşünülebilir.

Madde madde "Hayata Dair Küçük El Kitabı" tefsirine devam ediyorum.

1- Bir vasiyet yaz ve nereye kaldırdığını en yakınlarına söyle.  Öldükten sonra da insanları sinir etmek isteyecek olursanız bir vasiyet bırakmak size bu imkanı verebilir. Bana kalırsa bunu boşverip kalan ömrünüzü istediğiniz gibi yaşamak çok daha yaratıcı sonuçlar doğurabilir. Bu dünyadan sonra arkanızdan iyi anılmanın en garantili yöntemi vasiyet ile miras bırakmaktan çok, geniş kitlelerin faydalanabileceği eserler bırakmak daha iyi olacaktır. Şöyle düşünün, kaç kişi zamanının büyük liderlerini sevgi ile anıyor? Oysa güzel sanat eserleri bırakmış insanlar hala aramızda yaşıyor gibiler. Gün gelmiyor ki böyle birinin özlü bir sözünü yeni medyada okumayalım. Yalnızca para, mal ve mülk kazanacak seviyede bir etkinliğiniz olmuşsa bunları sizin ardınızdan çar çur edecek yakınlarınız hep olacaktır. Hatta ülkemizde bu işler o kadar iyi otomatik hale getirildi ki siz ölürseniz kimin ne alacağı anında belirlenip hak sahipleri bilgisini en yakın noterden öğrenebiliyor.

2- Hüküm vermeden önce, her iki tarafı da dinle. Bir konuda hüküm verme işi size kaldıysa omuzlarınıza da ciddi bir sorumluluk biniyor demektir. Her iki tarafı da dinleyip konuyu da güzelce araştırıp anladıktan sonra şunu da unutmadan kararınızı verin. Bir karar verildiğinde onunla ilgili olarak süren zaman durur. Yani sözün özü vereceğiniz karar çok önemli ve geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Dikkatli olun.

3- Kıskanma. mutsuzluk kaynağıdır. "Seven kıskanır" sözü uydurmadır. Belli bir olgunluğa gelmiş ve kendisine güvenen biri neden kıskansın ki? Konu sevilen bir kişi ise kıskançlık onu ve seveni sadece yorup hırpalar. Hayat kısa iken kıskançlığa zaman ayırıp da bu zamanı boşa harcamak doğru değildir. İş ve sosyal hayatta da kıskanmak yerine daha iyisini yapmaya çalışmak çok daha yaratıcı sonuca götürürken birini kıskanıp altını oymaya çalışmak, bir çalışma ortamı için gerginlik yaratan ve verimliliği olumsuz etkileyen durumlara dolayısıyla mutsuzluğa neden olur. Böyle durumlarda bir kişinin kazanması kazanan dahil tüm ekibin kaybetmesi anlamına gelebilir.

4- "Bilmiyorum" demekten çekinme. Bize özgü bir davranış kalıbı olması muhtemel bir konu var. Birine adres sorduğunuzda genellikle bilmese de size adresi tarif eder. Sonuç itibariyle yurdumuzda yaşamaya yeterince uyum sağlamadıysanız başka birine sormayı akıl edemez ve kaybolursunuz. Bu arada başka birine adresi bilmediğini söylemeye çekinip söyleyemeyen yurdum insanı daha büyük bir soruna neden olduğunu düşünmez bile. Örneğin bir yere geç kalmanız hayati öneme sahipse ve bu yüzden ciddi zarar gördüyseniz nedeni bu bilmiyorum itirafının yapılmamasıdır. Bilmemek yüzünden utanmayın. Toplumda kimse pek bir şey bilmiyor zaten. Yani yalnız değilsiniz. Ancak bu durumda kalmaktan rahatsız olun ve elinizden geldiğince çok konuyu öğrenmeye çalışın. İşe televizyonda izlediğiniz beyin süngerleştirici amaçsız dizi ve programları bırakarak başlayın. İlla televizyon izleyecekseniz kaliteli belgesel programlarını izleyin. Ancak öğrenmeye başlarsanız ne kadar çok şey bilmediğinizi fark edersiniz. Unutmadan adres sormak yenine akıllı telefonunuzun harita programını kullanabilirsiniz.

5- İşe ziyarete gelenleri ayakta karşıla. Kim olursa olsun karşınızdakine saygı duymak size saygı duyulması için önemli bir başlangıçtır. Gelenin kim olduğunu bilemezsiniz. Tanımadığınız büyük patronunuz, size büyük bir başarı sağlatacak bir müşteri ya da sizi başarılı bir projeyi yapmaya giden kapının eşiğine taşıyacak bir satıcı da olabilir. Tabi ben maliyeden geliyorum diye, ilgisiz bir maliye dergisi satmaya gelen kişi de olabilir bu. Olsun siz ayağa kalkıp geleni karşıladığınızda görüşmeye zaten 1-0 başlamış olursunuz.

6- Dizlerinin arasında bir fincan kahveyle asla otomobil kullanma. Bu konuda anlaşılmayacak bir durum söz konusu değil sanırım. Olmadı trafiğe kapalı bir alanda deneyebilirsiniz. Kahveniz de fazla sıcak olmasın.

7- insanları akrabalarına bakarak değerlendirme. İnsanlar ve şempanzeler arasında genetik açıdan %1-2'lik bir fark bu kadar büyük etki doğurabiliyorsa birinin akrabalarından çok farklı olabileceğini öngörebiliriz öyle değil mi? Yine de mafya ailelerinden uzak durmak akıllıca olabilir tabi.

8- Yavaş konuş ama hızlı düşün. Konuşma ve düşünme senkronu tutturmak mümkün değildir. Düşünce hızına yetişmeye çalışan konuşmacılar yeterinde iyi anlaşılamazlar. Yavaş konuşun ki karşınızdaki ne demek istediğinizi anlayıp içselleştirebilsin (tamam bu kelimeyi çok seviyorum, ne var?). Hızlı düşünen zeki biri olabilirsiniz ama bunu karşınızdakine gereğinden fazla bir hızla anlatmaya kalkarsanız iletişim aksayabilir. Vücutta bazı vitaminler çok önemlidir. Ancak bu maddelerin aşırısı zehirlenmelere de yol açabilir. Sizin konuşmanız da hızlı aktarmaya çalışırken telaffuz zorluğundan anlaşılmaz hale gelebilir. Devamlı, tiyatro eseri oynar gibi de konuşmayın her şey miktarı doğru olduğunda beklenen etkiyi gösterir.

9- Şoförü sarhoş olan bir arabaya asla binme. Hadi canım bunu anlamak o kadar da zor olmamalı. Çevrenizde hayatını bu yüzden kaybetmiş birileri muhakkak vardır. Yapmayın ölüm riskinizi boşuna artırmayın. Gerekirse ortada kalın ama hayatta da kalın.

10- Fransızca, İtalyanca ve İsveçce “seni seviyorum” demeyi öğren. Öğrenmek iyidir, sanırım buna kimse itiraz etmez. Hatta belki Rusça'sı da öğrenilse bir kaybı olmaz.

Ey Eurovision Sen Kimsin?

Yapay zeka, hayatımızın birçok alanına girmeye devam ediyor. Ben de bir süredir blog yazılarımı YouTube'a aktarıyorum. Neyse ki, 10 yıl ...