23 Eylül 2010 Perşembe

Yazıcı Kartuşları Neden Pahalı?


Yazıcılar giderek iş yerlerinin, evlerin vazgeçilmez ürünleri haline geliyor. Ancak yazıcıyı aldıktan sonra biten kartuşunun yenisini almaya sıra gelince yazıcıyı alırken verdiğiniz kadar parayı gözden çıkartmanız gerekiyor. Örneğin 10 ml mürekkep içeren bir kartuş için 50 lira ödemek gerekebiliyor. Oysa bu paraya sadece yazma işlerinizi görecek bir yeni yazıcı alınabilir.

Mili litresi 5 TL eden bu mürekkep nasıl oluyor da neredeyse bir gram altın fiyatına satılıyor? Öncelikle mürekkep gerçekte bu kadar pahalı bir ürün değil. Ekokartuş ya da Dolankartuş gibi sitelerden ucuza temin edebilmeniz ya da en yakındaki kırtasiyeye gidip 5-10 TL'ye doldurmanız mümkün.

Firmalar yazıcıların satış fiyatını hesaplarken her yazıcının aslında ortalama 5 (tamamen sallıyorum) yeni kartuş seti ile birlikte satın alındığını farz ederek fiyatlandırmasını yapıyorlar. Böylece yazıcı fiyatları son derece düşük belki de tek başına düşünüldüğünde zararına oluyor.


Dilerseniz zincir mağazalarda bir sorun bu yazıcının kartuşları doldurulabiliyor mu diye. Satış elemanları yüzünüze garip garip bakıp (acaba gizli müşteri mi - yazıcı firmasının ajanı mı der gibi) kıvırtıyorlar. Ya da direkt olarak bu konuda bilgi veremeyeceklerini söylüyorlar. Ancak İnternette kısa bir araştırma yapınca görüyorsunuz ki pekala bir çok yazıcı modelinin mürekkep kartuşları kolayca doluyor. Pek çok Laser yazıcının toneri de doldurulabiliyor.

Hatta inatçı yazıcı üreticilerinin bu yüksek fiyatlı sarf malzemesi politikası nedeniyle büyükçe bir toner-mürekkep doldurma sanayii oluşmuş durumda.

Rekabet nedeniyle bazı yazıcı üreticilerinin diğerlerine göre daha çok tercih edilebilmek için doldurulabilir kartuşlu yazıcılar pazarladıklarını da düşünüyorum. Mesela HP ve Canon büyük ihtimalle fazla çaktırmadan böyle ürünler satıyorlar.

Üreticilerin yok kalite düşer, yazıcı bozulur gibi uyarılarına pek aldırmak mümkün değil. "Kardeşim bozulursa bozulsun zaten iki paket kartuş fiyatına satıyorsunuz, gider yenisini alırım" denilebilir. Yüksek kullanımlı iş yerleri için de uygun büyük hazneli modeller üretilmiş durumda. Dolayısıyla yazıcının fiyatı yükselse de ona uygun bir yan sanayi ürünü bulmak işten değil.

Biraz araştırıp soruşturduğunuzda ucuz bir çözüm yakalayabilirsiniz. Zor kazandığınız parayı çöpe atmanın alemi yok.

Aslında en iyisi üretici firmalar kendi ceplerine girmeyen bu paranın büyüklüğünü hesaplayıp makul fiyatlı toner ve mürekkep kartuşları satsalar böyle sorunlar kalmaz. Benim önerim mürekkep kartuşu başına 10 TL. Böyle olsa kimse gidip başka çözümler ile uğraşmaz.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Yol Kazı, Asfaltlama Sezonu Açıldı

Malum bu hafta itibariyle okullar açıldı. İyi de Ankara'nın her yerinde yol kazılarının başlanmasının anlamı var mı? Alın Bahçelievler'de bizim yan sokakta Pazartesi sabahı 8:30 itibariyle ilk kepçe darbesi inerken çektim bu yukarıdaki kareyi.

Hafta sonu Eskişehir yolunda yapılan asfalt yenileme çalışması da süper zamanlamalıydı. Sanırım bu hafta o çalışma da devam edecek.

Şimdi soruyorum: Kardeşim, yaz boyunca neredeyse 60 gün süreniz vardı. Ankara Trafiği nispeten rahatken, neden yapmadınız bu çalışmaları da, şimdi ensemizde boza pişiriyorsunuz? Yazık değil mi fazladan trafikte kalınan her anda harcanan yakıta, kaybedilen zamana?

Kendimi bildim bileli  bu Bahçelievlerin sokakları kazılır kapatılır. Akıllı bir tek kazıda yolların altına dehlizler yapılsaydı şimdilerde rahat edebilirdik. Hala yapılabilir aslında ama kafa değişmedi. Kaz, kaz, kapat. Akıllı olun ne olur?

14 Eylül 2010 Salı

Trafik İşaretleri Artık Hedef Olmuyor


Bu yaz yollarda bir şey dikkatimi çekti. Eskiden tüm trafik işaretleri delik deşikti. Eline silahı alan hedef tahtası niyetine hem de araba ile hareket halindeyken, bu savunmasız trafik işaretlerine ateş edip dururdu.

Sanırım yıllardır yaralı trafik işaretleri ve panolarını değiştirmek Karayollarına ciddi maliyet olmuştur.

Bu sene bir iki istisna dışında vurulmuş tabela ve trafik işaretine rastlamamış olmaktan dolayı şaşırdım.

Sanırım bu durum iyiye işaret.

Adrasan Antalya (Tatil Böyle Olmalı)



Bayramda nereye gitsek düşüncesiyle aylar öncesinden planlar yapıp yer ayırtan eşim ve arkadaşı bizi 3 günlük kısa bir tatil için Antalya'ya sürüklediler. İyi de oldu. Çocuklar eğlendi, bizler güzel vakit geçirdik. Ankara'dan rahat bir araba yolculuyla yaklaşık 8 saatte Adrasan'a vardık. Doğrusu buna değdi de. Gittiğimiz Ön Otel'in bahçesinden söyle bir görüntü yorgunluğumuzu alıverdi.

Doğrusu tavsiye eder misin, diye sorarsanız, Ön Otel hoş bir yer. Ali bey iyi bir evsahibi. İşleten, aile tüm fertleri ile arı gibi müşteri memnuniyeti için yılların verdiği tecrübe ile çabalıyorlar. Öyle beş yıldızlı otel beklentisi içinde değil de makul beklentiler ile yaklaşanlardansanız memnun kalacağınız bir yer.

Otelde kablosuz İnternet erişimi var. Denize 70 metre uzaklıkta. Kumsal harika. Bir de duyarsız tekne sahipleri olmasa daha temiz bir denizi olacağı kesin! İstisnalar hariç deniz son derece temiz ve sıcak. Çevre dalış için uygun. Deniz aniden derinleşiyor. Deniz kaplumbağaları ve av balıkları oldukça fazla. Dileyenler yamaç paraşütü yapabiliyorlar. Tekne arkasına takılan muz ve hamburger gibi hopidi gümbürt etkinliklerden hoşlanıyorsanız onlar da eksik kalmamışlar.


Yakında tarihi Olimpos ve Yanan taş var. Tarihi yakında bulunca ısrar üzerine ören yerlerine bir yolculuk yaptık tabi. Biraz sıcak ve kalabalık etkisi ile zorlansak da fena olmadı.

















Yukarıdaki lahitler hakkında geniş bilgiyi üstteki fotoğraftan edinebilirsiniz. Biz ne öğrendik derseniz, Bayram kalabalığında ve derelerin kurumaya yüz tutmuş olduğu bir zamanda burayı ziyaret etmenin orta yaşlı erkekleri çok yorduğunu ve eğer mezarlarınız çok görkemli olursa birilerinin içindekileri alabilmek için er, geç kalıntılarınızı rahatsız edeceğini öğrendik.

Yeme içme konusunda güzel bir keşfimiz oldu diyebiliriz. Adrasanın hemen girişinde otelimizden 1,4 km. uzakta, hafif hafif akmakta olan dere yatağında yer alan yeme-içme yerleri arasında Paradise Cafe'yi bulduk. Fikret bey ve eşi bizi ağırladılar. Gerçekten güzel pide yapılan bu yerde uzun zamandır yemediğim kadar güzel vejeteryen pide yediğimi söylemeliyim. Tarihi eserler peşinde geçirdiğimiz zaman biraz yordu ve azıcık da bu keyifli ortamda kestirdim ;) Sümer, bu anı kaçırmamış sağolsun.


Ha, bu arada derede yüzen ördekleri de besledik tabi.


Adrasan gibi halen Bodrum koylarının 15-20 sene önceki halini yaşayan, üstelik deniz olarak oralardan çok daha iyi olan bir tatil beldesini görmekve yaşamak keyifli oldu. Ancak her güzel şey gibi bu tatil de sona erdi ve Cumartesi günü yola koyulduk. 12 Eylül 2010 Pazar günü yapılacak referanduma yetişmek için böylece bir gün önceden bu cennet köşesine veda ettik.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Yaesu VX-3R Minik Amatör Telsiz Cihazı



Yaesu yıllardan beri kendini kanıtlamış iyi bir telsiz üreticisidir. Özellikle VX serisi minik telsizleri ile efsanevi bir seri üretmiştir. Ben bu serinin birincisi olan VX-1R modelini bir süre kullandım. Elden çıkarttığıma o kadar üzüldüm ki, ilk fırsatta amatör telsizci arkadaşım Tunç'dan (TA2P) rica edip, bir tane VX-2R getirttim. Her iki cihaz da çok kullanışlı ve güzel cihazlardı. Şimdi ise serinin üçüncüsü olan VX-3R'den bahsetmek istiyorum biraz. Yukarıdaki görüntülerde VX-3R'nin kutudan çıkarılma merasimini izleyebilirsiniz. Gönül isterdi ki bu cihaz benim bizat çektiğim görüntüleri ile bu blogda yer alsın ama olmasdı işte. Zaten görüntüleri izlediğinizde cihazın daha önce kutudan çıkarılmış olduğunu anlayabilirsiniz.

VX-3R pek seksi görünümlü bir telsiz değil. Bu telsiz biraz kaba görünüşlü. Boyutları 4.8 cm x 8.2 cm x 2.3 cm. Ağırlığı ise 130 gram gelen ufacık bir cihaz. 200 USD'lik fiyatıyla her cebe yakışacak bir alet. VX-2R gibi başarılı bir cihazdan sonra biraz tasarımı kütleşmiş de olsa yeni özellikleri ile gönüllere taht kurması işten değil.

Kasası alüminyum. Dolayısıyla hafif de olsa düştüğü zaman bir yerine birşey olacak diye korkmanıza gerek yok.

Çıkış gücü 1.5 Watt (144 MHz) 3 W (6 Volt ya da dışarıdan besleme 144 MHz), 1 W (430 MHz), 2 W (6 Volt ya da dışarıdan besleme 430 MHz) Lityum ion pili VX-2R ile aynı. Opsiyonel batarya kutusu ile normal AA pillerle de çalışabiliyor. (FBA-37 Battery Case).


Orta ve kısa dalga radyo yayınlarını dinlemeyi kolaylaştıracak şekilde içte bir bobin anten yer alıyor. Daha da önemlisi üzerinde yer alan kulaklık girişine takacağınız stereo kulaklıklarınızla FM yayınlarını Stereo dinleyebiliyorsunuz. Radyo (AM ya da FM) dinlerken aynı anda istediğiniz telsiz frekansını da dinlemeye devam edebiliyorsunuz.

Adeta VX-2R'nin eksik kalan yerlerini tamamlayıp bu cihazı piyasaya sürmüşler.

Amatör Telsiz frekanslarından 144 Mhz ve 430 Mhz bandlarında alma gönderme yapabildiği gibi 500 - 1800 kHz (orta dalga), 1.8 - 30 MHz (Kısa dalga), 30 - 76 MHz (VHF altbandı ve 6M), 76 - 108 MHz (FM bandı), 108 - 137 MHz (Hava Bandı), 137 - 174 MHz (VHF Üst bandı ile 2M), 174 - 222 MHz, 222 - 420 MHz, 420 - 470 MHz, 470 - 800 MHz and 800 - 999 MHz (800 band Amerikan cep telefonları frekansları blokeli) 1000-Kanal hafıza kapasitesi var. İstenirse kanal çevirme nobu kilitlenebiliyor.

Morse kullanan pek kimse kalmamış olsa da bu minik cihaz ile dilerseniz Morse çalışıp öğrenmek için özel bir yardımcı da geliyor. Sırf bu özelliği ile bile alınabilecek bir cihaz.


Son olarak bu cihazla birlikte programlama kablosunu da almanızı öneririm. Eskiden seri port üzerinden bağlanan kablolar vardı, şimdiyse  bağlantı usb üzerinden sağlanmış. Bu bağlantıdan ilgili kabloyu alabileceğiniz linke erişebilirsiniz. Kablo ile kaydetmek istediğiniz kanalları bilgisayar üzerinden cihaza yüklemek ya da istediğiniz şekilde düzenlemek mümkün. Aynı zamanda istediğiniz "mod"ları da bu yolla yapmanız mümkün.

Sanırım bir sonraki VX-5R üzerinde APRS (amatör telsizciler ile konum bilgisi paylaşma) yapmaya yarayacak donanım (GPS, modem ve yüklü yazılımı) da gelir. Tek eksiği bu gibi görünüyor.

Cihazı bu adresden temin edebilirsiniz. Ülkemizde bu cihazın kullanımı için lisans gerekmektedir! Amatör telsiz lisansı olmadan bu cihazı kullanmak suçtur. Amatör telsiz lisansı alabilmek için gereken bilgileri ve amatör telsiz sınav kılavuzunu Antrak derneğinden edinebilirsiniz.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...