10 Ağustos 2015 Pazartesi

Duran Zaman - 3


Hikayenin devamı:

Altan az önce titreyerek kendini belli eden telefonu komidinin üzerinden aldı. Mesaj Jena'dan geliyordu. Bir çırpıda okudu. "İyilik için kullanmayacaksan gücü istememelisin" yazıyordu gelen mesajda.

Bir süredir kafası oldukça karışık olan Altan, bu mesajın ardından üzerinde günlerce düşündü. Sahip olduğu bu beceri onu eskisinden daha farklı yapıyordu. İster istemez geçmişte kendisine zararı dokunmuş insanlara zarar vermek için yaptığı planlardan böylece vazgeçti. Ancak kötülük yapmaktan vazgeçmek bir aşama olsa da, iyilik yapmaya başlamak için daha çok çabalaması gerekiyordu. Çabaladı da.

Yıllar böyle geçti. Gücünü iyilikler adına kullandı. Bir vakıf kurarak adını "Duran Zaman Vakfı" yaptı. Böylece daha iyi yaşam kalitesi sağlamak ve daha iyi eğitimi geniş kitlelere yaymak için etkili bir güç yönetimini sağladı. Zamanla diğer yetenekli dostlarından ve tabi Jena'dan da yardım gördü.

Yıllar Altan'a vermenin almaktan daha keyifli ve mutluluk verici olduğunu öğretti. 50'li yaşlarına geldiğinde kurduğu vakıf kendi ayakları üzerinde durabilen ve gelir kaynakları tükenmeyecek kadar sağlam bir hal almıştı bile. Artık iyiliğin güçlü bir kaynağı daha vardı dünyada.

52. doğum gününden birkaç ay geçmişti ki, zaman katmanında yaptığı gezintilerden biri sırasında sırtından sol koluna doğru yayılan ve sonra da göğsüne akan bir basınç sonrasında kendini yere buldu. "Ölüyor muyum, ama zaman duruyor. Ben durdurduğuma göre bundan böyle zaman hep duracak mı?" diye düşündükten hemen sonra hiç bir şey yapamadan kendinden geçti. Gençken geçirdiği boğaz enfeksiyonunun zarar verdiği kalbi, daha fazla çalışamamıştı.

Onu bir daha gören olmadı. Ne normal insanlar, ne de kendisi gibi zamanı durdurabilenler. Geçtiği katmanda zaman kendisi için dursa da diğerleri bunu fark etmeden normal zaman akışlarına devam ediyorlardı. Belki de zaman hiç durmamıştı. Belki de zaman hiç olmamıştı...

SON!

30 Temmuz 2015 Perşembe

Duran Zaman - 2


Hikayenin devamı:

Altan ve Jena alışveriş merkezinde içeceklerini alıp bir masaya oturdular. Bir süre ne diyeceklerini bilmez bir şekilde öylece kaldılar. Hani zaman durmuş gibi olur da, öyle kalakalır insan. İşte tam böyle bir an. Ancak her ikisi de benzer anlar üzerine pek çok deneyime sahiptiler. Altan çekingence, "benim gibi bir başkasının da zamanı durdurabileceğini bilmiyordum" diye kekeledi uzun süredir kullanmadığı için hafif paslamış İngilizcesiyle.

Jena, buz mavisi gözleriyle Altan'ın gözlerine delercesine bakarken yaslandığı sandalyeden doğrulup, kollarını masaya dayadı. "Aslında zaman diye bir şey var olmayabilir biliyor musun? Bana kalırsa başımızdan geçen sarsıcı bir deneyim, bizdeki anomaliyi tetiklemiş olmalı. Ben tam bir araç bana çarpacakken ilk deneyimimi yaşadım. Belki de yaşadığımız boyutun dışında kısa süreli istisnalara neden oluyoruz. Ancak bunu aynı anda ve aynı mekanda yaşayıp da birbirimizi fark edebilmemiz sence milyarda kaçlık bir ihtimal olabilir?" dedi ve sandalyesine doğru yaslanırken masadaki soğuk kahvesini çevik bir hareketle kapıp dudaklarına götürdü.

Ne iş yapıyorsun? Teorik fizikçi falan mısın? diye güldü Altan. Jena, daha çok belgesel izlemelisin tatlım, diye alaycı bir sesle gülerek karşılık verdi. Sana bizim gibi başkaları da var, desem inanır mısın? Başlarda "neden ben?" diye sorup duruyordum kendime ama garip bir şekilde diğerleri ile aynı seninle olduğu gibi karşılaşmaya başlayınca kanıksadım durumu. 17 yıldır bizim gibi çok kişi karşıma çıktı. Kimi sorularıma cevap da oldular ama bu hep yeni sorular sormama neden olmaktan başka bir işe yaramadı bu durum. Ha, bir de "neden ben?" diye sormuyorum artık. Bu belki iyidir ama "neden?" sorusu boşlukta asılı bir pinyata gibi dönüp duruyor ve ne yazık ki ona vurup, içindekileri ortalığa saçacak bir sopam yok.

17 yıl mı? diye düşündü Altan. Kahretsin, bu çatlak benden çok daha gençken başlamış zamanla dans etmeye!

Bak Altan, düşünüyorsun şu anda mesela, düşüncelerimiz zamandan bağımsızdır. Çok kısa sürede çok fazla şey düşünebiliriz. Düşünmek aslında bir anlamda zamanla bağımızı kesebilen deneyimdir. Üstelik bunu herkes yapabilir. Bizim gibi olmaya da gerek yok. Rüyalar da benzer deneyim yaşamamıza neden olur. Belki de zaman algısını çarpıtabilmek ya da boyutta bir istisnaya sebep olmak o kadar da zor bir durum değildir. Zaman, onu bu şekilde algılamaya alışık olduğumuz için bize Schrödinger'in kedisi muamelesi yapıyor olamaz mı? Bir düşün istersen. dedikten sonra çevik bir hareketle oturduğu yerden kalktı ve "Görüşmek üzere!" dedi.

Altan dinlediği sözlerin etkisiyle sersemlemiş bir durumdayken, Jena gözlerinin önünde patlamış bir su balonu gibi yok oldu.

Altan, "Schrödinger'in kedisi" diye mırıldandı. Yüzünde muzip bir gülümsemeyle, demek başkaları da var, diye düşünürken sırtını yaslayıp, yüksek tavandaki havalandırma kanallarında iz yapmış tozlara ne olduklarını fark etmeden baktı. Başını indirdiğinde kahve tabağının yanındaki küçük turuncu not kağıdını fark etti Altan. Notta: Gitmem gerek, kusura bakma, bana +27 609 370 2644 numaralı telefondan ulaşabilirsin, yazıyordu.

Hikayenin son bölümünü okuyun.


28 Temmuz 2015 Salı

Duran Zaman - 1


Her şey 1997 yılında başladı. Tüm gariplikler üzerine çarpan taş ile çatlayan otomobil camının üzerindeki çatlak gibi yavaş yavaş ilerledi. Kimi yerde dallara ayrılarak. Yavaş ama camın köşesine gelene kadar durmayan bir kırık ağı.

21 yaşından birkaç ay almıştı Altan. Atletik yapılı, yakışıklı sayılabilecek bir delikanlıydı. Yüzüne baktığınızda bildiğiniz birilerini andıracak kadar tanıdık ama bir o kadar da sıradan.

O gün, uykusunu alamadan erkenden kalktığı için mahmurdu. Karşıdan karşıya geçerken hızla gelen minibüsü fark etmedi. Yazın o sıcak gününde cayırdayarak kilitlenen tekerleklerine rağmen ancak yanından kıl payı geçtikten sonra durabildi koca araç. Üzerinden şaşkınlığı atamadan minibüsün şoförü yanında bitmişti. "Lan hayvan, yola baksana, ezilip adamdan sayılacaksın sabah sabah" sözü adrenalin dolmuş bünyesine şok etkisi yapmıştı. Şoföre şöyle okkalı bir yumruk sallaması ise sadece bir an sürdü. Yere yuvarlanan adam gırtlağından gelen garip bir hırıltı ile ayağa kalktığında elindeki sivri uçlu krom parçası sabah güneşinden gelen ışıkla garip bir pırıltı saçıyordu. Adam bıçağı Altan'ın böğrüne doğru sallarken bir an sonra her şey bitecekmiş gibiydi. Havada asılı kalan bıçak, birazdan ete saplanıp kemiğe kadar durmadan ilerleyecekti. Daha sonra da iç organlarda şiddetli bir kanamaya yol açıp Altan'ın yaşamına son verecekti ama zaman geçmek bilmiyor gibiydi. Aslında tam olarak her şey durmuştu sanki. Altan 30 saniye kadar bekledikten sonra şaşkınlığını bir nebze olsun attı. Karşısındaki öfkeli adam 3. sınıf düşük bütçeli bilim kurgu filmlerdeki gibi donup kalmıştı. Arkasını dönüp hızla kaçacakken dolmuştan inmiş ve olayı izleyen müşterilerden birine çarptı. Altan bir insana değil de asfalt kaplamaya sıkıca çakılmış dev bir kazığa çarpmış gibi sarsılıp, sırt üstü yere kapaklandı.

Sersemlemiş de olsa, yerinden kalkıp, yakındaki binaların arasındaki dar, gölgeli sokağa doğru 250 metre kadar koştu. Sokağa girdiğinde nefes nefese kalmış, nereye gidebileceğine karar vermeye çalışıyordu. Biraz sonra soluk alıp vermek daha da zorlaştı ve olduğu yere yığıldı kaldı. Son hatırladığı, çevredeki herkesin ve araçların oldukları yerde durduğu ve tık nefesinden başka hiç bir sesin duyulmuyor olduğuydu. Kendine geldiğinde ise her şey normale dönmüş, az önce tartıştığı dolmuşun şoförü aracına binip uzaklaşmıştı bile.

İşte Altan zamanı durdurabildiğini böyle fark etmişti.

İlerleyen günlerde, istediği anda donup kalabildiğini, kendisini çevreleyen ve onunla hareket eden bir alan içerisinde hareket edebildiğini ancak, bu anlarda yerdeki bir kuş tüyünü bile değil hareket ettirmek bir yana, en hafif maddenin bile inanılmaz bir kütleye sahip gibi davrandığını fark etmişti. Sadece, kendi çevresindeki görünmez dar alanın içerisinde bulunan maddeler normal zamandaki gibi davranıyordu. Görünmez alan içerisindeki temiz hava solunamaz hale kadar gelene kadar yaklaşık 3,5 dakika bu durum devam edebiliyordu. Bir balık adam tüpü ile bu sınırı geçme denemesi bile yaptı. Ancak çevresindeki alan içerisindeki hava belli bir yere kadar sıkışabildiğinden iç basınç tehlikeli bir şekilde artıyor, uzun süre tüple solumaya imkan tanımıyordu. Zamanı durdurmadan önce eline aldığı bir madde koruyucu alanının içerisinde kalıyordu. An durduğunda hiç bir şeyi eline alıp, bırakamıyordu. Böylece sınırlı da olsa birkaç şeyi çalıp kaçması mümkün olabiliyordu. Sınırlı ama işlevsel bir durumdu kısacası. Zamanı durdurduğunda, çokça yorulduğunu hissediyordu. Yeniden durdurmaya çalıştığında ise ancak bir saat kadar sonra bunu yeniden başarabiliyordu. Ancak insan çözüm üretmek için düşündüğünde ve sınırlarını da iyi tanıdığında durdurulamaz hale gelir.

Bu yeteneği sayesinde yıllar boyunca dünyayı gezdi Altan. Biletleri ayarlamak ve para bulmak hiç de zor olmuyordu onun için. Ta ki, 2013'de güzel Jena'ya rastladığı güne kadar. Jena, Altan ile aynı yeteneğe sahip 35 yaşlarında bir Güney Afrikalı'ydı. Antalya'da karşılaştılar. Birbirlerini fark etmek kolay oldu. Kalabalık bir alışveriş merkezinde donmuş zamana karşın aynı anda hareket eden iki kişiydiler. Kader onları bir araya getirmişti işte.

Devamını okumak için tıklayın.

23 Haziran 2015 Salı

Kişişel Gelişim Hakkında Bazı Gerçekler


Kişisel gelişime bir süredir fazlaca eğildim. Bu konuda yazılan kitapların tamamı dilimize çevrilse kitapçılarda açılacak kişisel gelişim raflarının dolup taşacağı aşikar. Bunun belki de basit birkaç nedeni olabilir.

1- Çoğu insan için kişisel gelişim ile ilgili öneriler yapmak kolaydır. Mahalle kahvesine gidip sorsanız, kişisel gelişimle ilgili pek çok öğüt alabilirsiniz. Zor olan, kişisel gelişimle ilgili kavramları içselleştirip, yaşam biçimi olarak benimsemektir. Yoksa işkembe-i kübradan öneriler yapmaktan kolay ne var? Birilerine öğüt vermekten kolay bir şey yoktur. Bunlar küçük çocukları arsızlaştıran "yapma-etme"ler gibidir. Etkisizdirler.

2- Kişisel gelişim önerileri yazanların hayat tecrübeleri irdelenmelidir. Yaptıkları öneriler, gerçekten denenmiş, yaşanmış ve yüksek oranda başarılı mı? Yoksa kulaktan dolma, oradan buradan okunan öteberi mi? Genellikle insanlar kendi başaramadıkları konuların nasıl başarılabileceği üzerine teorilerini kişisel gelişim önerileri olarak ileri sürebilirler. Başarılı insanların, nasıl başarılı olduklarına ilişkin yazdıkları ya da yazdırdıkları kitapları da böyle mitlerle dolu olabilir.

3- Pek çok kişisel gelişim başlığı ile çıkan kitapların deklare edilen getirileri "Kişisel Gelişim" olsa da aslında motivasyon (güdü) üzerine kitaplardır. Bu kötü bir durum olmamakla birlikte eve İnternet'ten 50 liralık elektrik tasarruf cihazı alıp, meraktan içini açınca içerisinden 2 liralık kondansatör çıkması gibi bir durum söz konusudur. İleri sürülen etkisi ile gerçekte uygulandığında ortaya çıkacaklar farklı olabilir.

4- Kişisel Gelişim, adı üzerinde insanın kendisi ile ilgilidir. Belli bir zaman dilimi içinde, yine belirli koşullar altında yapıldığında işe yarayan bir öneri, koşullar değiştiğinde hiç bir işe yaramayabilir. Örneğin: "Ferrarisini Satan Bilge"den sonra ikinci el araba fiyatlarında bir düşme yaşanmamıştır. Kişinin kendisine kattığı her tür olumlu özellik, dünyaya bakışı ve davranışları bu kapsamdadır. Kişisel Gelişim bir süreçtir, bitmez. Genellikle hedefi ütopiktir. Önemli olan bir hedefin bulunması ve kişinin kendini günden güne daha iyi ve başarılı biri yapabilmek için çaba göstermesidir.

Yapılan önerileri veya kişisel gelişim makalelerini, kitaplarını "okumayın" demiyorum. Ancak gerçekten daha iyi biri olmak için okuduğunuz her şeyi akıl süzgecinizden geçirin. Sorgulayın. Hayatınızı belli bir kalıbın içerisine sokmadan önce iyi düşünün.

13 Haziran 2015 Cumartesi

Matlaşmış Farları Nasıl Temizleriz?


10 yaşındaki aracımın farlarının özellikle fazlaca güneş gören üst kısımları matlaşmıştı. Önce bir yere götürüp yaptırmayı düşündüm ama "neden kendim yapmayayım?" diye düşününce İnternet'te kısa bir araştırma sonrası işe yarayabilecek ürünlerden bir tanesini ısmarladım, geldi. Ürünü satın aldığım link bu.

Nasıl yaptım?
1- Uygulama öncesi farları iyice temizledim.
2- Ürün aracın boyasına zarar vermesin diye, kalın boya bandı ile farın çevresini kapladım.
3- Az bir miktar kullanarak önce bir deneme yaptım. Pamuklu bezle 3-4 dakika ovduğum yüzey güzelce parlayınca her farın tamamını güzelce ürünle kapladım ve ovalayarak temizledim. Far başına en çok 10 dakika harcayarak bu işi yaptım.

Kaça Mal oldu?
Kargo dahil 26 lira ödedim.


Sonuç Nasıl?
Bence tatmin edici. Artık o kirli puslu görünüm yok farlarda.

Düşünceler
Bu işin yapılması ile ilgili olarak İnternet'te pek çok linke baktım. Uygulama öncesi ince zımpara kullanıp daha sonra parlatma işlemi yapan, polisaj cihazları kullanan anlatımlar gördüm. Doğrusu sanki insanı yapmaktan soğutup tamircilere yönlendirmek amaçlı gibi yazılmışlardı. O kadar zorlamaya gerek kalmadan oldu işte. Aşırı derin çizikleri matkabın ucuna taktığım mini polisaj keçesi ile düzelttim. Geçti gitti.

Bu ürünü arka stoplar için de kullanmak mümkün. Ancak benimkiler şimdilik iyi durumda olduğundan dokunmadım.

4 Haziran 2015 Perşembe

S4 i9500 GPS Fix Problem After LCD Replace


I have changed my Samsung Galaxy S4 i9500 phone's LCD, touch screen digitizer and frame assembly with that.

After the operation, phone works fine. Than I have check every functions one by one. I realise GPS fix not works. I double checked all connections and cables and pinpoints of antenna connections. But all connections and antennas were fine.


Than I realise, phones power saving mode was on. I switch off the power saving mode. After this change GPS fix starts working again.

In power saving mode phones control system cut some power from gps. GPS chipset can't get good reception in that case. Normaly 14-15 satellite reception occurred, but only get 3-4 sat signal in power saving mode.

Good luck.

Ey Eurovision Sen Kimsin?

Yapay zeka, hayatımızın birçok alanına girmeye devam ediyor. Ben de bir süredir blog yazılarımı YouTube'a aktarıyorum. Neyse ki, 10 yıl ...