30 Ekim 2015 Cuma

Başarının Önündeki Engel Ne?

Genetik Mirasımız Başa Bela mı?

Biraz genetik mirasımızdan kaynaklandığını düşündüğüm bir özellik var. Küçük insan toplulukları halinde doğal koşulların etkisini sonuna kadar hissederek yaşanılan dönemlerde, vahşi hayvanlar ve diğer insanlara karşı dikkatli olan atalarımız bu dikkatleri nedeniyle nesillerini sürdürebildiler. Daha cesur ve korkusuz olan bazı bireyler ise bu cesaretlerinin ve tedbirsizliklerinin bedelini canları ile ödediler. Zamanla hayatta kalanlar, ürkek ve tedbirli çoğunluk olabilir. Yeni nesillere aktarılan bu özellikler günümüze kadar aktarılmış olabilir.

Artık, doğanın ortasında vahşi hayvanlardan korkarak, genellikle de diğer insanların canımıza kastetmesi endişesi ile yaşamıyoruz. Büyük şehirlerde ya da daha küçük yerleşim yerlerinde güvendeyiz. Savaş bölgesinde değilseniz, fazla korkmamıza neden olacak, hayatınızı tehdit eden unsurlar da yok.

Oysa, ilkel dünyada hayatınızı kurtaran, genetik olarak taşınmış özellikler hala kafanızın içinde hazır olarak sizinle dünyaya geliyor. Diğer yandan, mevcut ekonomik düzende cesur ve  girişimci olmanız, yaratıcı düşünceleriniz ile ortaya koyabileceğiniz yenilikleri cesurca kullanıma sunabilmeniz gerekiyor. Oysa ürkek ve tedbirli tarafımız bütün bu parlak fikirleri ortaya atmamıza, yeni şeyler denememize engel olabilir.


Toprağa Gömdüğümüz Zenginlikler Neler?

Bu nedenle mezarlıklar hayata geçirilmemiş parlak fikirlerle, gerçekleştirilmemiş girişimlerle, denenmemiş yenilikçi fikirlerle dolu. Tüm bu zenginlikleri toprağa gömüyoruz. Oysa biraz cesaret olsaydı belki de, pek çok hayatı kolaylaştıracak ürün ve hizmet şimdi yerin altında olmayacaktı.

Bizi Zincirleyen Genetik Mirasımızın Etkisinden Nasıl Kurtuluruz?

1- Her girişimin önündeki engellerin neler olacağını düşüneceğinize, onları nasıl aşacağınızı düşünün.
2- Elde ettiğiniz bir fırsatın olası olumsuz etkilerine kaygılanmak yerine, bu fırsatı bir daha elde edemeyeceğinizi düşünüp, değerlendirin.
3- Anın kıymetini bilin. Yeni kişiler tanımak için kafanızdaki ilkel korkulardan sıyrılın. Bir an tanıyabileceğiniz kişiyi, o anı kaçırınca, bir daha görmemek üzere kaybedebileceğinizi unutmayın.
4- Kimi girişimler gençken, insanın daha cesur olduğu bir dönemde daha kolay yapılır. Gençliğinizin bu cesur ve girişimci yönünü koruyun. Orta yaşlarda genç kalmayı istemez misiniz?
5- Tedbirli tarafınızın siz tedirgin eden ve vazgeçmenizi telkin eden çığlıklarını bastırın. Biraz cesaret ve başladığınız işten vazgeçmemek başarı için tek ihtiyacınız olabilir.

Bu görsel, şuradan alınmıştır. 

Başarı Çok Yakında Olabilir

Akılda kalıp, ölümün ötesine geçmek istiyorsanız başarılı olup işe yarayan bir hayat yaşayın. Başarı uzanıp yakalayabileceğiniz kadar kolay bir yerlerde olabilir. Geri çekilerek başarıya ulaşamazsınız.

Sürüdeki birey, güven içerisinde hayatını boşa harcayabilir ama sürüden ayrılıp, aklını kullanan birey ölümlü bedeni ortadan kalksa da yaptıkları ile yaşamaya devam eder.

Ölümsüz olma fırsatını, ne yaparsanız yapın, kaybetmeyin. Hayata kattığınız yenilikler, ürünler, fikirler, eserler sizi yaşatır. Büyük yenilikçiler, sanatçılar, girişimciler, yaptıkları ile hatırlanır. Düşününce hemen bir iki ismi sıralayabilirsiniz. Büyük kötümserler ve tedbiri elden bırakmadan hep radarın altından hayatını sürdürmüş milyarlarca ölüden ise kolay kolay kimseyi sayamazsınız. Onlar toprak altında kalmış değerlendirilememiş insanlık potansiyelinden kişilerdir.

Hangi taraftan olacağınız tamamen sizin elinizde. Başarınızın engeli, kendiniz olmayın.

20 Ekim 2015 Salı

Kişisel Gelişimin İzahı ve Mizahı

Kişisel Gelişim Çocuk Oyuncağı Değildir

Kişisel gelişimle ilgili ahkam kesmek hem kolay hem de sizi tutan kimse yok. Ancak ortalıkta dolaşan bir ton basmakalıp kişisel gelişim önerisine karşın kendi işkembe-i kübramdan bir şeyler uydurup aklıma gelen her şeyi twitter'dan paylaştım. Diğer yandan boşa gitmesin diye de burada biriktirdim işte ortaya çıkan kişisel gelişim önerilerim. Kişisel gelişim, büyük oyuncağıdır!

#kişiselgelişim101 Hashtagi


17 maddede kişisel gelişimin izahı ve mizahı

1. Vücut Kitle Endeksinizdeki artış kişisel gelişim değildir. Az yemelisiniz, birikiyor meret!

2. Ne kadar zengin olursanız olun Ferrari almayın!

3. Küf kokmaya başladıysanız, daha sık yıkanın.

4. Erkekler, tuvalette çiş yaparken aşağı bakınca onu göremiyorsanız, 25 kilo fazlanızı vermenin zamanı çoktan gelmiştir.


5. Bazen zor soruların basit cevapları vardır. Örn: Yumurtadan civciv çıkar, tavuk değil.

6. Sabır ve kararlılık sahibi olmak için, yeşil çekirdeksiz üzümleri çatal ve bıçak yardımıyla, dörde bölerek yemeğe çalışın.

7. "Bir adamın çöpü, diğerinin hazinesidir" diyenleri boşverin. Çöpten evler nasıl doğuyor sanıyorsunuz? Çöp, çöptür.

8. Yakıtı biten yıldızların kara deliğe dönüştüğü gibi kimileri hayat enerjinizi emiyor olabilir. Buna izin vermeyin!


9. Önünüzde iki yol var.
Kolay: "Mış" gibi olmak.
Zor: Gerçekten olmak
İpucu: Zor olanı seçin!

10. Başınıza gelen kötü olaylar için başkalarını suçlamayın. Kendi hatalarınızdan ders alıp, daha iyi biri olun.

11. Hayatınızdaki boşluğu eşyalarla dolduramazsınız.

12. Kapılardan geçerken birbirimize gösterdiğimiz anlayışı trafikte uygulasak, ‪#‎HayatBayramOlsa‬

13. Aklınıza gelen güzel fikirleri yazın! (Dün gece aklıma geleni not almış olsam, şimdi başka bir şey okuyacaktınız.) ;)

14. İlerlediğiniz yolda, önünüze pislik çıkabilir. Dikkatli ilerleyin! Üzerine basarsanız, ayakkabınıza ve paçanıza bulaşır. Karşınıza çıkan kötü birini şiddetle ya da başka bir şekilde ortadan kaldırırsanız ortaya çıkan durum sizi de etkiler. Barışçıl yöntemler ya da uzak durmak kimi zaman iyi bir çözüm olabilir. Ama kötü şahsiyetler yine de beklenmedik şekilde bulaşabilirler.



15. Kendinizi yeniden yaratmak istiyorsanız, içinizdeki mızmız, kötü çocuğu yok edin!

16. Kötülerin yaptıkları artık normal gibi gelmeye mi başladı? Söyleyin kendinize, normal gelmesin!


17. Başkasının parasını harcamaktan kolay bir iş yoktur. Ancak unutmayın, başkası kendi parasını, kendi de harcayabilir.

2 Ekim 2015 Cuma

Yürüyen Merdivenlerin İki Yanındaki Fırçalar Ne işe Yarar?

Neden?

Bilmem dikkatinizi çekiyor mu? Yürüyen merdivenlerin iki yanında basamaklardan az yukarıda fırçalar bulunur. Bunlar sanıldığı gibi ayakkabılarınızı parlatmaya yaramazlar.

Peki bu yürüyen merdiven fırçaları ne işe yarar?

Kenarlardan merdiven sisteminin içine düşebilecek bir yangın sebebini önlemeye yararlar. Ayrıca yürüyen merdivenin ömrü boyunca yanıcı maddelerin kenarlardan geçip, içeride birikmesini de önlerler. İnsan derileri havada toz olarak uçacak kadar hafif olsalar da diğer artıklarla birlikte oldukça yanıcı ve yağlı bir birikime neden olabilirler.

Böyle bir yangın yaşanmış mı?


Evet ne yazık ki yaşanmış. Zaten böyle durumlarda insanoğlu kötü bir şeyler olmadan durumun öneminin farkına varamaz. King's Cross yangını buna bir örnek. 18 Kasım 1987'de İngiltere'de yaşanan olayda 31 kişi hayatını yitirmiş, 100 kişi de yaralanmıştır. Merdivenlerin içlerinde biriken bu yanıcı artıklar, tahta yürüyen merdivenlerin tutuşup, yanmasına sebep olmuştur. Büyük ihtimalle yanan bir sigara ya da kibritin merdivenlerin kenarından aşağı düşerek, yangın çıkarttığı sonucuna varılmış (yasak da olsa, insanlar merdivenlerde sigaralarını yakmadan duramamışlar).


"KingsXfire" by Christopher Newberry - Own work. Licensed under CC BY-SA 3.0 via Commons - https://commons.wikimedia.org/wiki/File:KingsXfire.jpg#/media/File:KingsXfire.jpg

Günümüz

Artık, tahtadan yürüyen merdiven yapılmıyor. Kenarlardan düşen öteberileri engellemek için de, merdivenlerin genişlikleri kenarlara çok yakın olacak şekilde üretiliyor ve ek olarak da yanlara fırçalar takılarak, düşen öteberinin bunların üzerinden sekmesi ve merdivenin üzerine düşmesi sağlanıyor.

Gördünüz mü, küçük detaylar ne kadar ilginç nedenlerle hayatımıza etki yapıyor? Ayakkabınızı fırçalamak için konduğunu sandığınız fırçalar aslında sizlerin güvenliği için olabiliyor. Yarın, onlara daha şevketle bakacaksınız biliyorum ;)

30 Eylül 2015 Çarşamba

Basit Şarap Hava Kilidi Yapımı (Resimli)

Eğer evde kendi şarabınızı yapıyorsanız fermantasyon sırasında çıkan gazları dışarı atıp içeri hava girmesini önlemek önemlidir. Bunun için hava kilitleri kullanılır. Aşağıdaki videoda piyasada 12 liraya bulabileceğiniz bir hava kilidini görüyorsunuz. En iyisi böyle bir şey tavsiye ederim.



Evde şarap yapma işini biraz büyüttüğünüzde hava kilitleriniz yetmeyebilir. Böyle ya da benzeri bir durumda, evde en basit şekilde nasıl şarap hava kilidi yapabiliriz? İşte bunu aşağıda anlatacağım. Malzemelerin tamamını yakınınızdaki hırdavatçıdan alabilirsiniz.

Malzemeler:
1- Saydam ince hortum (Her hava kilidi için 1 metre kadar)
2- Matkap ucu (Saydam borunun içine girebilecek kalınlıkta bu uygulamada 6 mm idi)
3- Kısa plastik kelepçe
4- Matkap
5- Şişe kapağı


Uygulama gayet basit.


Dikkatlice kapağı delin.


Açılan delikten zorlaya zorlaya hortumu geçirin. Sıkışık olmalı ki kaçak yapmasın.


Resimdeki gibi hortumu toparlayıp, plastik kelepçe ile ayrılmasını engelleyecek kadar bir araya getirin.


Fermante olan şarabınızın tepesine takın.

Hortumun içine bir şırınga yardımıyla 5 cc kadar su doldurun.


Sistemin nasıl işlediğine yukarıdaki videodan bakalım.

Daha basit bir şekilde yapmak da mümkün tabi.

5 litrelik bir pet şişe için yukarıdaki gibi görece basit hava kilidini de yapabilirsiniz.

Diğer yandan, içi su dolu bir yarım litrelik bir pet şişeye hortumun ucunu daldırırsanız daha da sağlıklı bir sistem yapabilirsiniz!

Kolay gelsin.












10 Ağustos 2015 Pazartesi

Duran Zaman - 3


Hikayenin devamı:

Altan az önce titreyerek kendini belli eden telefonu komidinin üzerinden aldı. Mesaj Jena'dan geliyordu. Bir çırpıda okudu. "İyilik için kullanmayacaksan gücü istememelisin" yazıyordu gelen mesajda.

Bir süredir kafası oldukça karışık olan Altan, bu mesajın ardından üzerinde günlerce düşündü. Sahip olduğu bu beceri onu eskisinden daha farklı yapıyordu. İster istemez geçmişte kendisine zararı dokunmuş insanlara zarar vermek için yaptığı planlardan böylece vazgeçti. Ancak kötülük yapmaktan vazgeçmek bir aşama olsa da, iyilik yapmaya başlamak için daha çok çabalaması gerekiyordu. Çabaladı da.

Yıllar böyle geçti. Gücünü iyilikler adına kullandı. Bir vakıf kurarak adını "Duran Zaman Vakfı" yaptı. Böylece daha iyi yaşam kalitesi sağlamak ve daha iyi eğitimi geniş kitlelere yaymak için etkili bir güç yönetimini sağladı. Zamanla diğer yetenekli dostlarından ve tabi Jena'dan da yardım gördü.

Yıllar Altan'a vermenin almaktan daha keyifli ve mutluluk verici olduğunu öğretti. 50'li yaşlarına geldiğinde kurduğu vakıf kendi ayakları üzerinde durabilen ve gelir kaynakları tükenmeyecek kadar sağlam bir hal almıştı bile. Artık iyiliğin güçlü bir kaynağı daha vardı dünyada.

52. doğum gününden birkaç ay geçmişti ki, zaman katmanında yaptığı gezintilerden biri sırasında sırtından sol koluna doğru yayılan ve sonra da göğsüne akan bir basınç sonrasında kendini yere buldu. "Ölüyor muyum, ama zaman duruyor. Ben durdurduğuma göre bundan böyle zaman hep duracak mı?" diye düşündükten hemen sonra hiç bir şey yapamadan kendinden geçti. Gençken geçirdiği boğaz enfeksiyonunun zarar verdiği kalbi, daha fazla çalışamamıştı.

Onu bir daha gören olmadı. Ne normal insanlar, ne de kendisi gibi zamanı durdurabilenler. Geçtiği katmanda zaman kendisi için dursa da diğerleri bunu fark etmeden normal zaman akışlarına devam ediyorlardı. Belki de zaman hiç durmamıştı. Belki de zaman hiç olmamıştı...

SON!

30 Temmuz 2015 Perşembe

Duran Zaman - 2


Hikayenin devamı:

Altan ve Jena alışveriş merkezinde içeceklerini alıp bir masaya oturdular. Bir süre ne diyeceklerini bilmez bir şekilde öylece kaldılar. Hani zaman durmuş gibi olur da, öyle kalakalır insan. İşte tam böyle bir an. Ancak her ikisi de benzer anlar üzerine pek çok deneyime sahiptiler. Altan çekingence, "benim gibi bir başkasının da zamanı durdurabileceğini bilmiyordum" diye kekeledi uzun süredir kullanmadığı için hafif paslamış İngilizcesiyle.

Jena, buz mavisi gözleriyle Altan'ın gözlerine delercesine bakarken yaslandığı sandalyeden doğrulup, kollarını masaya dayadı. "Aslında zaman diye bir şey var olmayabilir biliyor musun? Bana kalırsa başımızdan geçen sarsıcı bir deneyim, bizdeki anomaliyi tetiklemiş olmalı. Ben tam bir araç bana çarpacakken ilk deneyimimi yaşadım. Belki de yaşadığımız boyutun dışında kısa süreli istisnalara neden oluyoruz. Ancak bunu aynı anda ve aynı mekanda yaşayıp da birbirimizi fark edebilmemiz sence milyarda kaçlık bir ihtimal olabilir?" dedi ve sandalyesine doğru yaslanırken masadaki soğuk kahvesini çevik bir hareketle kapıp dudaklarına götürdü.

Ne iş yapıyorsun? Teorik fizikçi falan mısın? diye güldü Altan. Jena, daha çok belgesel izlemelisin tatlım, diye alaycı bir sesle gülerek karşılık verdi. Sana bizim gibi başkaları da var, desem inanır mısın? Başlarda "neden ben?" diye sorup duruyordum kendime ama garip bir şekilde diğerleri ile aynı seninle olduğu gibi karşılaşmaya başlayınca kanıksadım durumu. 17 yıldır bizim gibi çok kişi karşıma çıktı. Kimi sorularıma cevap da oldular ama bu hep yeni sorular sormama neden olmaktan başka bir işe yaramadı bu durum. Ha, bir de "neden ben?" diye sormuyorum artık. Bu belki iyidir ama "neden?" sorusu boşlukta asılı bir pinyata gibi dönüp duruyor ve ne yazık ki ona vurup, içindekileri ortalığa saçacak bir sopam yok.

17 yıl mı? diye düşündü Altan. Kahretsin, bu çatlak benden çok daha gençken başlamış zamanla dans etmeye!

Bak Altan, düşünüyorsun şu anda mesela, düşüncelerimiz zamandan bağımsızdır. Çok kısa sürede çok fazla şey düşünebiliriz. Düşünmek aslında bir anlamda zamanla bağımızı kesebilen deneyimdir. Üstelik bunu herkes yapabilir. Bizim gibi olmaya da gerek yok. Rüyalar da benzer deneyim yaşamamıza neden olur. Belki de zaman algısını çarpıtabilmek ya da boyutta bir istisnaya sebep olmak o kadar da zor bir durum değildir. Zaman, onu bu şekilde algılamaya alışık olduğumuz için bize Schrödinger'in kedisi muamelesi yapıyor olamaz mı? Bir düşün istersen. dedikten sonra çevik bir hareketle oturduğu yerden kalktı ve "Görüşmek üzere!" dedi.

Altan dinlediği sözlerin etkisiyle sersemlemiş bir durumdayken, Jena gözlerinin önünde patlamış bir su balonu gibi yok oldu.

Altan, "Schrödinger'in kedisi" diye mırıldandı. Yüzünde muzip bir gülümsemeyle, demek başkaları da var, diye düşünürken sırtını yaslayıp, yüksek tavandaki havalandırma kanallarında iz yapmış tozlara ne olduklarını fark etmeden baktı. Başını indirdiğinde kahve tabağının yanındaki küçük turuncu not kağıdını fark etti Altan. Notta: Gitmem gerek, kusura bakma, bana +27 609 370 2644 numaralı telefondan ulaşabilirsin, yazıyordu.

Hikayenin son bölümünü okuyun.


28 Temmuz 2015 Salı

Duran Zaman - 1


Her şey 1997 yılında başladı. Tüm gariplikler üzerine çarpan taş ile çatlayan otomobil camının üzerindeki çatlak gibi yavaş yavaş ilerledi. Kimi yerde dallara ayrılarak. Yavaş ama camın köşesine gelene kadar durmayan bir kırık ağı.

21 yaşından birkaç ay almıştı Altan. Atletik yapılı, yakışıklı sayılabilecek bir delikanlıydı. Yüzüne baktığınızda bildiğiniz birilerini andıracak kadar tanıdık ama bir o kadar da sıradan.

O gün, uykusunu alamadan erkenden kalktığı için mahmurdu. Karşıdan karşıya geçerken hızla gelen minibüsü fark etmedi. Yazın o sıcak gününde cayırdayarak kilitlenen tekerleklerine rağmen ancak yanından kıl payı geçtikten sonra durabildi koca araç. Üzerinden şaşkınlığı atamadan minibüsün şoförü yanında bitmişti. "Lan hayvan, yola baksana, ezilip adamdan sayılacaksın sabah sabah" sözü adrenalin dolmuş bünyesine şok etkisi yapmıştı. Şoföre şöyle okkalı bir yumruk sallaması ise sadece bir an sürdü. Yere yuvarlanan adam gırtlağından gelen garip bir hırıltı ile ayağa kalktığında elindeki sivri uçlu krom parçası sabah güneşinden gelen ışıkla garip bir pırıltı saçıyordu. Adam bıçağı Altan'ın böğrüne doğru sallarken bir an sonra her şey bitecekmiş gibiydi. Havada asılı kalan bıçak, birazdan ete saplanıp kemiğe kadar durmadan ilerleyecekti. Daha sonra da iç organlarda şiddetli bir kanamaya yol açıp Altan'ın yaşamına son verecekti ama zaman geçmek bilmiyor gibiydi. Aslında tam olarak her şey durmuştu sanki. Altan 30 saniye kadar bekledikten sonra şaşkınlığını bir nebze olsun attı. Karşısındaki öfkeli adam 3. sınıf düşük bütçeli bilim kurgu filmlerdeki gibi donup kalmıştı. Arkasını dönüp hızla kaçacakken dolmuştan inmiş ve olayı izleyen müşterilerden birine çarptı. Altan bir insana değil de asfalt kaplamaya sıkıca çakılmış dev bir kazığa çarpmış gibi sarsılıp, sırt üstü yere kapaklandı.

Sersemlemiş de olsa, yerinden kalkıp, yakındaki binaların arasındaki dar, gölgeli sokağa doğru 250 metre kadar koştu. Sokağa girdiğinde nefes nefese kalmış, nereye gidebileceğine karar vermeye çalışıyordu. Biraz sonra soluk alıp vermek daha da zorlaştı ve olduğu yere yığıldı kaldı. Son hatırladığı, çevredeki herkesin ve araçların oldukları yerde durduğu ve tık nefesinden başka hiç bir sesin duyulmuyor olduğuydu. Kendine geldiğinde ise her şey normale dönmüş, az önce tartıştığı dolmuşun şoförü aracına binip uzaklaşmıştı bile.

İşte Altan zamanı durdurabildiğini böyle fark etmişti.

İlerleyen günlerde, istediği anda donup kalabildiğini, kendisini çevreleyen ve onunla hareket eden bir alan içerisinde hareket edebildiğini ancak, bu anlarda yerdeki bir kuş tüyünü bile değil hareket ettirmek bir yana, en hafif maddenin bile inanılmaz bir kütleye sahip gibi davrandığını fark etmişti. Sadece, kendi çevresindeki görünmez dar alanın içerisinde bulunan maddeler normal zamandaki gibi davranıyordu. Görünmez alan içerisindeki temiz hava solunamaz hale kadar gelene kadar yaklaşık 3,5 dakika bu durum devam edebiliyordu. Bir balık adam tüpü ile bu sınırı geçme denemesi bile yaptı. Ancak çevresindeki alan içerisindeki hava belli bir yere kadar sıkışabildiğinden iç basınç tehlikeli bir şekilde artıyor, uzun süre tüple solumaya imkan tanımıyordu. Zamanı durdurmadan önce eline aldığı bir madde koruyucu alanının içerisinde kalıyordu. An durduğunda hiç bir şeyi eline alıp, bırakamıyordu. Böylece sınırlı da olsa birkaç şeyi çalıp kaçması mümkün olabiliyordu. Sınırlı ama işlevsel bir durumdu kısacası. Zamanı durdurduğunda, çokça yorulduğunu hissediyordu. Yeniden durdurmaya çalıştığında ise ancak bir saat kadar sonra bunu yeniden başarabiliyordu. Ancak insan çözüm üretmek için düşündüğünde ve sınırlarını da iyi tanıdığında durdurulamaz hale gelir.

Bu yeteneği sayesinde yıllar boyunca dünyayı gezdi Altan. Biletleri ayarlamak ve para bulmak hiç de zor olmuyordu onun için. Ta ki, 2013'de güzel Jena'ya rastladığı güne kadar. Jena, Altan ile aynı yeteneğe sahip 35 yaşlarında bir Güney Afrikalı'ydı. Antalya'da karşılaştılar. Birbirlerini fark etmek kolay oldu. Kalabalık bir alışveriş merkezinde donmuş zamana karşın aynı anda hareket eden iki kişiydiler. Kader onları bir araya getirmişti işte.

Devamını okumak için tıklayın.

23 Haziran 2015 Salı

Kişişel Gelişim Hakkında Bazı Gerçekler


Kişisel gelişime bir süredir fazlaca eğildim. Bu konuda yazılan kitapların tamamı dilimize çevrilse kitapçılarda açılacak kişisel gelişim raflarının dolup taşacağı aşikar. Bunun belki de basit birkaç nedeni olabilir.

1- Çoğu insan için kişisel gelişim ile ilgili öneriler yapmak kolaydır. Mahalle kahvesine gidip sorsanız, kişisel gelişimle ilgili pek çok öğüt alabilirsiniz. Zor olan, kişisel gelişimle ilgili kavramları içselleştirip, yaşam biçimi olarak benimsemektir. Yoksa işkembe-i kübradan öneriler yapmaktan kolay ne var? Birilerine öğüt vermekten kolay bir şey yoktur. Bunlar küçük çocukları arsızlaştıran "yapma-etme"ler gibidir. Etkisizdirler.

2- Kişisel gelişim önerileri yazanların hayat tecrübeleri irdelenmelidir. Yaptıkları öneriler, gerçekten denenmiş, yaşanmış ve yüksek oranda başarılı mı? Yoksa kulaktan dolma, oradan buradan okunan öteberi mi? Genellikle insanlar kendi başaramadıkları konuların nasıl başarılabileceği üzerine teorilerini kişisel gelişim önerileri olarak ileri sürebilirler. Başarılı insanların, nasıl başarılı olduklarına ilişkin yazdıkları ya da yazdırdıkları kitapları da böyle mitlerle dolu olabilir.

3- Pek çok kişisel gelişim başlığı ile çıkan kitapların deklare edilen getirileri "Kişisel Gelişim" olsa da aslında motivasyon (güdü) üzerine kitaplardır. Bu kötü bir durum olmamakla birlikte eve İnternet'ten 50 liralık elektrik tasarruf cihazı alıp, meraktan içini açınca içerisinden 2 liralık kondansatör çıkması gibi bir durum söz konusudur. İleri sürülen etkisi ile gerçekte uygulandığında ortaya çıkacaklar farklı olabilir.

4- Kişisel Gelişim, adı üzerinde insanın kendisi ile ilgilidir. Belli bir zaman dilimi içinde, yine belirli koşullar altında yapıldığında işe yarayan bir öneri, koşullar değiştiğinde hiç bir işe yaramayabilir. Örneğin: "Ferrarisini Satan Bilge"den sonra ikinci el araba fiyatlarında bir düşme yaşanmamıştır. Kişinin kendisine kattığı her tür olumlu özellik, dünyaya bakışı ve davranışları bu kapsamdadır. Kişisel Gelişim bir süreçtir, bitmez. Genellikle hedefi ütopiktir. Önemli olan bir hedefin bulunması ve kişinin kendini günden güne daha iyi ve başarılı biri yapabilmek için çaba göstermesidir.

Yapılan önerileri veya kişisel gelişim makalelerini, kitaplarını "okumayın" demiyorum. Ancak gerçekten daha iyi biri olmak için okuduğunuz her şeyi akıl süzgecinizden geçirin. Sorgulayın. Hayatınızı belli bir kalıbın içerisine sokmadan önce iyi düşünün.

13 Haziran 2015 Cumartesi

Matlaşmış Farları Nasıl Temizleriz?


10 yaşındaki aracımın farlarının özellikle fazlaca güneş gören üst kısımları matlaşmıştı. Önce bir yere götürüp yaptırmayı düşündüm ama "neden kendim yapmayayım?" diye düşününce İnternet'te kısa bir araştırma sonrası işe yarayabilecek ürünlerden bir tanesini ısmarladım, geldi. Ürünü satın aldığım link bu.

Nasıl yaptım?
1- Uygulama öncesi farları iyice temizledim.
2- Ürün aracın boyasına zarar vermesin diye, kalın boya bandı ile farın çevresini kapladım.
3- Az bir miktar kullanarak önce bir deneme yaptım. Pamuklu bezle 3-4 dakika ovduğum yüzey güzelce parlayınca her farın tamamını güzelce ürünle kapladım ve ovalayarak temizledim. Far başına en çok 10 dakika harcayarak bu işi yaptım.

Kaça Mal oldu?
Kargo dahil 26 lira ödedim.


Sonuç Nasıl?
Bence tatmin edici. Artık o kirli puslu görünüm yok farlarda.

Düşünceler
Bu işin yapılması ile ilgili olarak İnternet'te pek çok linke baktım. Uygulama öncesi ince zımpara kullanıp daha sonra parlatma işlemi yapan, polisaj cihazları kullanan anlatımlar gördüm. Doğrusu sanki insanı yapmaktan soğutup tamircilere yönlendirmek amaçlı gibi yazılmışlardı. O kadar zorlamaya gerek kalmadan oldu işte. Aşırı derin çizikleri matkabın ucuna taktığım mini polisaj keçesi ile düzelttim. Geçti gitti.

Bu ürünü arka stoplar için de kullanmak mümkün. Ancak benimkiler şimdilik iyi durumda olduğundan dokunmadım.

4 Haziran 2015 Perşembe

S4 i9500 GPS Fix Problem After LCD Replace


I have changed my Samsung Galaxy S4 i9500 phone's LCD, touch screen digitizer and frame assembly with that.

After the operation, phone works fine. Than I have check every functions one by one. I realise GPS fix not works. I double checked all connections and cables and pinpoints of antenna connections. But all connections and antennas were fine.


Than I realise, phones power saving mode was on. I switch off the power saving mode. After this change GPS fix starts working again.

In power saving mode phones control system cut some power from gps. GPS chipset can't get good reception in that case. Normaly 14-15 satellite reception occurred, but only get 3-4 sat signal in power saving mode.

Good luck.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

7 Aşamada Entelektüel Olun


Aydın olma böyle okuduğunu uygulayarak olsaydı ne hoş olurdu gerçekten değil mi? Entelektüel olabilmek için ne yelekler giymiş, ne heybeler taşımış bir milletin evladı olduğunuz için, yarışa zaten yelek boyu önde başlıyorsunuz. Bu avantajı iyi değerlendirin.

1- Kime Entelektüel Denir? Bir İnternet klişesi haline gelmiş olan Aldous Huxley sözünü hatırlayacaksınız: "Entelektüel, kendisine seksten daha ilgi çekici bir şey bulan kimsedir". Bu önermeye göre aydın olabilmek için öncelikle seksten uzak durmanız gerekiyor. Dolayısıyla evli erkeklerin büyük çoğunluğunu aydın saymamız gerekiyor. Bu arada, çoğu kadın için uyku sekse tercih edilen bir konu. Bu durumda bu kadınları da aydın sınıfına sokmamız gerekiyor. Aldous hangi şartlarda bu önermeyi yapmışsa fena çuvallamış olduğunu ileri sürebiliriz. Yani aydın olmak için seksten vazgeçmeniz gerekmiyor.

Aydın, okuduklarını hazmetmiş, bunlardan yeni düşünceler üretebilen, her konuyu sorgulayıp, irdeleyebilen ve yeniliklere ve yeni fikirlere açık, aynı zamanda barışçıl bireydir.

Tanımı hallettiğimize göre nasıl aydın olabileceğimizi ortaya koyalım.

2- Okuyun! Aydın olabilmenin birinci şartı bilgi sahibi olmaktır. Diğer insanların deneyimleri sizin deneyimleriniz ile birleştiğinde bilginiz artar. Çok okumak iyidir ama okuduklarınızı birikiminize katıp, onları kullanamıyorsanız bunun pek bir yararı olmaz. Yani bir kitap kurdu olup, edindiği bilgileri hayata geçiremeyen bireyler, güzel nutuklar atıp referanslar vererek konuşsalar da aydın olmayabilirler. Böylelerini bir çok hataları ele verebilir. Örneğin çevrelerindeki hayvanlara bazen de insanlara karşı nedensiz ve dayanaksız nefret gösterebilirler. Takım, siyasi parti, inanç konusunda fanatikçe ve kendi ayrımları ile oluşturdukları "öteki"lere karşı sert davranışları böylelerini ele verir. Pek çok ezoterik sistem öncelikle böyle aşırılıkları ortadan kaldırarak kişisel gelişim sürecini başlatır.

3- Tanıyın. Bakmak ve görmek arasındaki ayrımın sınırı "tanımak" ile başlar. Pek çok hayvan aynadaki görüntünün kendisi olduğunu algılayamaz. Hayatında gemi görmemiş yerlilerin uzaktaki gemileri denizin dalgaları olarak algıladıkları palavrasını da duymuş olmalısınız. Bunun doğru olabilmesi için yerlilerin küçük kanolarla avlanmıyor olmaları gerekir ki deniz kenarında yaşayıp bunu yapmamış olan bir insan topluluğu bulunması olasılığı, Hindistan diye bilinmeyen bir kıtaya ulaşma olasılığından daha düşüktür. Baktığınız objeyi tanıyıp kavramak, karşınızdaki kişiyi davranışlarını öngörebilecek kadar iyi okuyabilmek için tanımak gerekir. Öncelikle de kendini tanımayı becerebilmek en önemli dönüm noktalarından birisidir. Kendini tanımak basit gelebilir. Oysa en basit bir korkunuzun, endişenizin nedeni yıllar önce çocukluğunuzda yaşadığınız bir deneyim ya da genetik mirasınızdan kaynaklanıyor olabilir. Derinlerdeki nedeni bulana ve anlayana kadar bu durumdan kurtulmanız mümkün olmayabilir.

4- Sorgulayın. Fikirler, ideolojiler, dogma sorgulandığında zayıf ve eksik yönlerini ortaya döker. Sorguladıkça daha doğru olana ulaşma yolunda mesafe kaydedebilirsiniz. Bilim de yalanlanmak üzere sonuçlar ortaya koyar. Bilimde de daha ileri düzeye çıkabilmek ancak sorgulamak ile gerçekleşir. Newton fiziğinden, Einstein fikirlerine ve Quanum Fiziğine hep denemeler ile ulaşılabilmiştir. Fizik kurallarının makrokozmos ile mikrokozmosta değişik olması böylesi bir metodoloji olmadan anlaşılamazdı. Dahası Kilisenin "dünya merkezli evren" fikri sorgulanıp doğru olup olmadığı araştırılmasaydı şimdiki bilgi düzeyine erişmemiz mümkün olmazdı.

5- Sevin. Sevgi mutluluk veren bir düşünce durumudur. O nedenle daha sakin ve insancıl kararlar almanızda etkisi olur. Bir başka insanı, hayvanları ya da doğayı daha da iyisi hepsini birden sevebilirsiniz. Sevgi kusurları daha kolay kabullenmenizi sağlar. Dolayısıyla kabulenilemez gibi gelen durumlar belki de sevgi ile küçük detaylar haline gelebilir. Burada bıçak sırtı bir durumu da belirtmek lazım. Sevgi kolayca köreltebilir. Bu durumdan kaçınmamanız halinde istenmeyen sonuçlar almanız işten değildir. Severken karşınızdaki ile arada akıl süzgecini bulundurmayı ihmal etmeyin. Kalbinizle değil beyninizle sevin.

6- Empati iyidir. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyun. Böylece en basitinden karşınızdakine haksızlık etmemiş olursunuz. Size davranılmasını istediğiniz gibi karşınızdakine davranın. Şevkat ve anlayış gösterdiğiniz kişilerden genellikle aynı tepkileri alırsınız.

Başımdan yakın zamanda geçen bir olayı kısaca yazayım. Eve yaklaştığım sırada her mecburi duruşumda arkadan korna çalıp, farlarını yakıp söndüren taksi şoförü ile bir süre evin önüne gelene kadar arkalı önlü gittik. Evin önündeki park yerine geri geri girmem gerektiğinden o sabırsız sürücüye bunu belirtmem gerekiyordu. El frenini çekip arabadan inip yanına gittim. Kendisine konuyu kısaca söyleyip kibarca izin istedim. Bir anda o sabırsız sürücü gitti yerine tabi buyrun diyen kibar biri geldi. Hemen arabama dönüp park ettim ve yolu açarken teşekkür de ettim. Bana iyi akşamlar deyip giden sürücünün birkaç dakika önceki halinden eser kalmamıştı. Kötü bir gün geçirip belki de bu yüzden tepki veren birini kazanmak için iyi davranmak yeterli oldu. Tavsiye ederim. En azından arada sırada işe yarayabiliyor.

7- Kesin sınırlardan uzak durun. Kimi zaman en önemli sınırlar, gerçekte var olmayan ama bizim kendi kendimize ortaya çıkardıklarımızdır. Kendinize kesin sınırlar koymayın. "Kesinlikle böyle bir şeye dayanamam, ya da kabul edemem" gibi. Dünya siyah ve beyaz damalardan oluşan bir oyun tahtası değildir. Bu iki rengin arası bile milyonlarla ifade edilebilecek diğer renklerle doludur. Uzaktan bakıldığında ise hepsi bir arada belki de gri gibi görünebilir. Yani mutlak iyi ya da kötü diye bir şey yoktur. Bu nedenle başınızdan geçen deneyimleri bu çerçevede algılayın.

Dünya ve insanlık için pek çok iyi şey yapmak istiyor olabilirsiniz. En iyisi işe kendinizi iyileştirmekle başlayın. Aydınlanın. Sizin için küçük ama dünya için büyük bir adım olabilir ;)

Ey Eurovision Sen Kimsin?

Yapay zeka, hayatımızın birçok alanına girmeye devam ediyor. Ben de bir süredir blog yazılarımı YouTube'a aktarıyorum. Neyse ki, 10 yıl ...