4 Kasım 2013 Pazartesi

Blogger Teması Nasıl Değiştirilir?


Yeni Medyanın önemli unsurlarından biri olan bloglar için standart temaların yanında pek çok alternatif tema kullanma imkanı bulunur. Bunları nasıl kullanabilir ve daha önemlisi blogumuzun görünümünü nasıl değiştirebiliriz?

Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

Merhaba,

Blogger üzerinde blogumuzu açarken seçtiğimiz temaya mahkum değiliz. Öncelikle mevcut temamızı değiştirmemiz mümkün. Temamızın renklerini, yazı karakterlerini değiştirebiliriz. Bunu nasıl yapabiliriz?
Öncelikle blogger.com adresine girin.


Sayfada sağ üst kısımlarda bulunan aşağı çek menüye tıklayıp Sablon'u seçin.
Burada yaptıklarınızı beğenmeme ihtimaline karşı bir yedek almakta fayda var. O nedenle sağ üstte görebileceğiniz Yedekle/Geri Yükle düğmesine basın.

Açılan küçük pencerede "Tam şablonu indir" düğmesine basın. Bir dosya indireceksiniz, bu sizin şu anda kullanmakta olduğunuz şablonun yedeği. Daha sonra geri dönmek isterseniz, aynı pencerede indirdiğiniz dosyayı bilgisayarınızda bulup, "Yükle" düğmesine basarsanız şablonunuz geri gelir.

Bir önceki sayfaya döndüğünüzde burada pek çok blogger temasının küçük resimlerinin olduğunu görebilirsiniz. Resimlerin üzerine geldiğinizde o temanın sizin blogunuzda nasıl duracağını anlamanıza yarayan ön izlemesini görebilirsiniz.
Ön izleme bölmesinin altında bulunan sağa ve sola doğru okları kullanarak temalar arasında gezinebilirsiniz.
Ön görünümleri ön izlediğiniz kısımlarda bulunan turuncu renkli "Blog'a Uygula" tuşuna bastığınızda yeni temanız blogunuza uygulanmış olur.
İşte temamız değişti. Ancak farkedebileceğiniz gibi Blogger üst barı geri geldi.Onu nasıl yok edebileceğinizi daha önce anlatmıştım.

Bu kadar çok da olsa tema konusunda sınırınız Blogger tarafından sağlananlar değil. Biraz ararsanız İnternet'te pek çok Blogger teması bulabilirsiniz.

Google'da "Blogger Templates" şeklinde aratırsanız pek çok tema sitesini bulabilirsiniz.

Ben "BTemplates" başlıklı şu siteden bir temayı ön izledikten sonra alıp uygulamaya karar verdim.
Temayı indirmek için sitedeki temanın altında bulunan "download" yani indir düğmesine tıklamak yeterli.

Sıkıştırılmış dosyayı açıp içindeki işletim sisteminize uygun klasöre girin. Ben Windows kullandığım için Johny Backup klasöründeki "Johny Backup.xml" dosyasını aldım.
Sıra bu xml uzantılı dosyayı Blogger'a yüklemeye geldi.


Dosyayı Blogger'da Şablon içerisindeki yedekle/geri yükle kısmından yükleyebiliriz. Gözat düğmesine basıp Johny Backup.xml dosyasını seçip "Yükle" tuşuna basın. Bu tema için yüklediğim sitede dosyanın içerisindeki bazı kısa yolları düzeltmek gerektiği belirtilmişti. Bunları yapmadığım için pek bir şeye benzemedi bu blogun hali. Normal bir kullanıcının da bunlar ile uğraşmayacağını tahmin ediyorum. Ancak "yok ben karıştırıp, düzgün bir hale getirebilirim" diyorsanız neden olmasın?
Sonuç biraz hayal kırıklığı oldu. Çünkü demosundaki gibi durmuyor pek. Bu durumda bloggerdaki dinamik görünüm temasını uygulamak çare olabilir. Dinamik Görünümler içerisinden soldan 3. olanı beğenip uyguladım.

Sonuç Fena olmadı.

Böylece Blogger'da nasıl mevcut şablonları kullanabileceğimizi ve başka sitelerde bulduğumuz şablonları nasıl yükleyebileceğimiz öğrendik. Aynı zamanda şablonumuzun yedeğini de nasıl alabileceğimizi gördük.

Google uzunca bir süredir, Blogger ile ilgili dişe dokunur bir geliştirme yapmadı. Bu pek hoş bir gelişme değil. Genellikle gözden çıkarılan uygulamalar bu hale gelir ve daha sonra Google uygulama mezarlığına gömülür. Bu aralar mobil uygulamalar ve sosyal ağ sitesi Google + fazlaca zamanlarını alıyor olmalı. Umarım düşündüğüm gibi olmaz ve Blogger'ı geliştirmeye devam ederler.

Anladığım kadarıyla Blogger'ın alternatifi olan sitelerden söz etmenin zamanı geliyor.

İyi günler dilerim.

1 Kasım 2013 Cuma

Blogger Ayarları Nasıl Yapılır?


Daha önce birlikte Blogger üzerinde bir blog açmıştık. Şimdi de Blogger'da açtığımız blogun görünümünü nasıl değiştirebileceğimizi öğreneceğiz. Unutmayın, iyi görünen bir blog daha çok okuyucuyu çekebilir. Ancak içeriğinizin işe yarar olması her zaman daha önemlidir. Her ikisini dengeli bir şekilde sağlayabilirseniz çok daha iyi olur.
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz. 

Merhaba,

Google hesabınız ile her zaman bloglarınıza yeni yazı yazmak ya da blog ayarlarınızı değiştirmek için http://www.blogger.com adresine girmeniz yeterlidir.


Blogger'a girdikten sonra sayfanızın yerleşimini değiştirmek için "Yerleşim" seçeneğini seçin.


Blogger açıldığından beri en çok yapılan değişiklik navbar denilen tepedeki kısımı kaldırmak olmuştur. Sonunda bu gezinti barının kaldırılabilmesine olanak veren değişiklik, Blogger tarafından da kabul edilmiş. Bunu gerçekleştirip navbar'ı kaldırmak isterseniz "navbar" dikdörtgeninin "düzenle" kısmına tıklayın.

Burada çıkan seçeneklerden "Kapalı" olanı seçerseniz navbar'dan kurtulursunuz. Bunun bir yararı daha var bir gün sitenizi kendi alan adınız altında yayınlamayı düşündüğünüzde Blogger navbar'ını yok etmek isteyeceksiniz. En iyisi bunu peşin peşin kapatmak.

Bir sonraki adımımız sık kullanılan simgenizi oluşturmak. Bu simge, birisi sayfanızı, sık kullanılanlara eklediğinde ya da tarayıcının kulakçıklarında görünen favicon da denilen resimdir.

Bunu oluşturmanın pek çok yolu var. Kendiniz bir resim dosyası oluşturabilir ya da bu iş için bir web sitesinden yardım alabilirsiniz. Ben favicon.cc sitesinden faydalandım.

Bu siteye girince Create New Favicon'a tıklayıp, çıkan yerde kendi resmimi oluşturdum. Oldukça basit bir simge oldu.

Sonra sitenin biraz aşağısındaki "download favicon" linkine tıklayıp dosyamı indirdim.


Blogger'a dönüp, sık kullanılan simge kutucuğunun üzerindeki "düzenle" kısmına tıklayın. "Gözat" düğmesine tıklayıp, "favicon.ico" isimli yeni indirmiş olduğunuz dosyayı sisteme yükleyip kaydet düğmesine basın. Yerleşim üzerinde bulunan "düzenlemeyi kaydet" düğmesine tıkladığınızda, yeni sık kullanılan simgeniz çalışmaya başlar. Sizin tarayıcınızda bu simge yerine Blogger simgesi görünüyor olabilir ancak sayfanıza yeni giren biri sizin yaptığınız simgeyi görecektir. Bir süre sonra siz de kendi simgenizi görürsünüz.

Bu seferlik son olarak, sağ tarafta yer alan gadget ekle butonu ile sayfamızın ziyaretçi sayısını gösteren bir bölümü ekleyip bitireceğiz.


Gadget ekle tuşuna basın. çıkan pencerede aşağı kaydırarak "Blog İstatistikleri" bulana kadar aşağı kaydırın ve bulunca solundaki mavi artı kutucuğuna tıklayın. İstediğiniz sitili seçip kaydedin. Böylece sayfanızı ziyaret edenler toplam ziyaretçi sayınızı görebilecekler. Gadgetler kısmında en üstte beliren "Toplam sayfa görüntülenme sayısı"nın kutucuğunu mouse ile üzerine tıklayıp parmağınızı kaldırmadan daha aşağıya taşıyabilirsiniz. Yine, gadget ekle seçeneğinden istediğiniz diğer araçları da sayfanıza ekleyebilirsiniz.

Şimdilik anlatacaklarım bu kadar. Daha sonra Blogger blogumuzun başka yerlerini de öğreneceğiz.

İyi günler dilerim.

30 Ekim 2013 Çarşamba

Blog Nasıl Açılır?


Yeni medyanın etkili parçalarından birisi de bloglardır. Basitçe, kişisel günlük olarak tanımlanabilecek blog, neredeyse hiç bir sınır olmadan özgürce içinizi dökebileceğiniz, deneyimlerinizi paylaşabileceğiniz ve gerçekten ilginç içeriğinizin ise hak ettiği ilgiyi görebileceği bir ortamdır. İyi de en kolay nasıl blog açabiliriz?
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz. 

Merhaba,

Eğer yazı yazmayı seviyorsanız, kendinizi yazı ile iyi ifade ettiğinizi düşünüyorsanız blog tutmak güzel olabilir. Dedem hep anılarını yazmak isterdi. Eminim kendince notlar tutmuş, bir yerlere bir şeyler karalamıştır. Ancak O gittikten yıllar sonra, elimizde hiç bir şey yok. Dolayısıyla anılarınızı bile yazmayı düşünseniz, görece daha kalıcı bir şeyler bırakmak için bir blog açabilirsiniz.

Profesyonel hayatınız ya da hobileriniz hakkında yazmak, deneyimlerinizi paylaşmak istediğinizde de blog tutmak iyi bir seçenektir.

Hikaye, yazmak hoşunuza gidiyor olabilir, ancak bastırmak için zorlanabilirsiniz. Kendi başınıza bastırmak için kitap-baskı maliyetine katlanmanız ve kitaplarınızı pazarlamak için de uğraşmanız gerekir. Bu günkü maliyetler ile 2000 adet baskı yapıp, kendiniz dağıtmanız halinde 5-10 bin lira maliyete katlanmanız lazım. Şansınızı bir blogda deneyebilirsiniz ancak iş hikaye, roman gibi türlere geldiğinde, halkın okuma alışkanlıklarını göz önüne aldığımızda, blog çok iyi bir tercih olmayacaktır.

"Nasıl yapılır?" sorusuna verecek cevaplarınız varsa, ya da önerileriniz ve işe yarayan ipuçlarınızın çok ilgi çekebileceğini söyleyebilirim.

Haber verdiğiniz bir blog sitesi bile açabilirsiniz.

Hepsi iyi de basitçe bir blog nasıl açılır?

Blogger Türkçe desteği de olan Google'a ait güzel bir hizmettir. Siz istemedikçe içeriğinize reklam sokmaz. Eğer bir Google hesabınız varsa hemen bir blog açabilirsiniz. Öncelikle Blogger'ın www.blogger.com adresine erişin ve google hesabınızla sisteme girin (Sitemde resimli olarak anlattım o nedenle görsel destekli yazıya burcakcubukcu.com adresinden ulaşabilirsiniz).


Karşınıza blogger ya da Google+ seçeneği çıkar. İleride sitenize okur çekmek istiyorsanız Google+ Profilinden devam etmenizi öneririm. Ancak, "aman şimdi Google+ ayarları ile uğraştırma bizi" diyorsanız Sınırlı Blogger profili oluşturun seçeneğini de tercih edebilirsiniz. Bunu yaptığınızı düşünerek devam edelim.

Sonraki adımda Profilinizi Onaylamanızı isteyen bir sayfa çıkar burada ben "depomdan" diye, aklıma ilk geleni yazdım. Ancak siz istediğiniz bir başlığı kullanın. Bu adımda başlık önemli değil.

Bir sonraki adımda "Yeni Blog" yazan düğmeye tıklayarak yeni blogunuzu açmaya bir adım daha yaklaşabilirsiniz.

Bu adımda blog başlığınızı seçmeniz gerekiyor. Ardından adres bölümünde sizin için tanımlanacak alt alan adını belirleyeceksiniz. Mümkün olduğunca başlığınız ile ilgili olsa iyi olur ama asıl önemli olan içeriğiniz olduğundan, benim seçtiğim gibi "tolimbos" gibi uyduruk bir şey de olur. Hemen hemen tüm kelimeler alınmış olduğundan siz yazarken sistem kontrol edilip uygun olup olmadığı bildirilir. Uygun alt alan adını seçtiğinizde
hemen altından blogunuzun nasıl görünmesini istiyorsanız ona uygun bir temayı seçebilirsiniz. Bu seçimi daha sonra da değiştirebilirsiniz. O nedenle çok önemli değil.

İşte blogunuz oluştu. Yayın göndermeye başla linkine yada hemen az sağındaki turuncu kalem işaretine tıklayarak yazmaya başlayabilirsiniz.

Kısa yazılar yazın. Muhakkak yazdığınız konu ile ilgili fotoğraflar ya da çizimler kullanın. Resimleri başka sitelerden aldığınızda telif haklarına saygı gösterin. En azından aldığınız siteye link verin. Ama daha da iyisi kendi çektiğiniz fotoğrafları ya da kendi oluşturduğunuz görselleri kullanın.


Yazınızı yazdıktan sonra sağ üstteki Yayınla düğmesine basın. İşte ilk blog girişini yaptınız.



Sitenize seçtiğiniz-alan-adı.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz ya da Yukarıda, ortada görülen Blog'u görüntüle düğmesine basın.

İşte blogunuz hazır ve ilk yazınız da yayınlandı.

Eğer içeriğiniz ilgi çekici ise trafik çeker. Bunu hep aklınızda tutun.

Daha sonra ince ayarlardan da bahsedeceğim. Böylece blogunuzu daha etkin bir şekilde nasıl kullanabileceğinizi öğreneceğiz.

İyi günler dilerim.

Ses kaydının arkasında çalan parça, Beethoven'ın Ayışığı Sonatı isimli parçası olup, açık lisanslıdır Youtube ses kütüphanesinden alınmıştır.

25 Ekim 2013 Cuma

Basın Bültenini Keyifli ve Sosyal Hale Getirmek

Yeni Medya giderek daha ilginç ve daha çekici hale geliyor. Pek çok sosyal ağ sitesi hayatın doğal bir parçası durumuna geldi. Bize cep telefonumuz kadar yakınlar. Yani onları artık yanımızdan da ayırmıyoruz. Peki geleneksel medya kuruluşları zaten işlerinin bir parçası haline getirdikleri yeni medyayı daha iyi kullanamazlar mı? Geleneksel Medya için Yeni Medya bir tehdit olarak değil de, avantaj olarak değerlendirilemez mi?
Merhaba,

Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

İkinci soruyu hemen yanıtlayayım. Radyolar, televizyonlar, gazeteler, dergiler ve benzerleri zaten Yeni Medya'yı çoktan avantaja dönüştürdüler. Geçmiş programları Youtube üzerinden sosyal medyaya açan, online sürümlerine trafik çekmek için Twitter, Facebook gibi ana akım Yeni Medya organlarını yoğun olarak kullanan pek çok yayın kuruluşu var.

Peki yenilikler bitti mi? Yani daha iyi bir yeni medya kullanımı için yapılabilecek bir şey kalmadı mı?

Tabi ki var. Öncelikle Yeni Medya ölçümleri ile elde edilen veriler değerlendirilip gelecek adımlar ona göre tasarlanabilir. Yeni medya ölçümü sonuç odaklı adımların atılmasını kolaylaştırır çünkü yaptıklarınızın karşılığında oluşan trafiği açıkça görebilirsiniz. Yani geri dönüş verisi kolayca alınabilir. Hangi tür yayınların daha çok ilgi çektiği, yorum aldığı, beğenildiği bilgisinin yanında, hangi saatlerde daha çok ilginin olduğu dolayısıyla ilgi çekmek için yayınlanacak içeriğin ne zaman yayınlandığında daha çok kişiye ulaşılabildiği gibi bilgiler yeni medya sayesinde anında alınabilir. Dolayısıyla bu verilere bakılarak daha iyi bir eniyileme yani optimizasyon gerçekleştirilebilir.

Teknoloji ile ilgili blog yazdığım için sağolsunlar, halkla ilişkiler (PR) firmalarından bol miktarda basın duyurusu alıyorum. Bu basın duyuruları için söyleyebileceğim tek şey, hayatımda gördüğüm en sıkıcı metinler oldukları. Genellikle kuru bir tanıtım metni ve ekinde bir iki görsel. Tamam, bunlardan iyi bir haber yapılabilir. Sonuçta bütün materyal hazır halde bilgisayarınıza geliyor. Teknolojik konuları bu kadar sevmeme rağmen, bu bültenlerin kaleme alınış ve sunuluşundan bu kadar sıkıldığıma göre, kim bilir bu işi profesyonelce yapan gazeteciler, durmadan gelen basın bültenlerinden ne kadar yılıyorlardır. Oysa biraz Yeni Medya baharatı kullanılarak bu bültenler ilgi çekici ve anında paylaşılabilir hale getirilebilir. Nasıl mı?

Tanıtım yapan ajanslar, iyi kötü iletişim eğitimi almış, meslekten personel çalıştırıyor. Fazla masrafa girmeden, bir yapım ekibi ve techizatı kurup bu bültenleri bizzat firmaların temsilcilerine anlattırıp ürünleri de yakın çekimler ile tanıtsalar ve bunu en fazla 5 dakikalık bir zamana sığdırıp, YouTube gibi bir görüntü paylaşım sitesine koysalar nasıl olur? 1080p kalitesinde görüntü yüklense, bundan, gazeteler ve gazetelerin web siteleri, televizyonlar, online haber siteleri ve tabi bloggerlar kolayca yararlanıp, haber olarak ya da destekleyici görüntü halinde kullanabilir, paylaşım yapabilirler. Olmayacak bir şey mi? Halkla İlişkiler ajansları basın bültenini bu hale getirdikten sonra, dilerlerse yanında hazırladıkları metin ve görselleri de yollasınlar hobi olarak, karşı değilim.

Sanırım soğuk ve asık suratlı basın bültenleri yerine, ürün veya hizmeti duyurmak için, vurucu ve etkili bir kısa film çok daha iyi ve Yeni Medya destekli olur.

İyi günler dilerim.


Ses kayıdının arkasında çalan parça, Strauss'un - Blue Danube isimli eseri olup, açık lisanslıdır Youtube ses kütüphanesinden alınmıştır.

23 Ekim 2013 Çarşamba

Sosyal Medya'da Nasıl Görünür Olunur?


Sosyal medya siteleri daha iyi hizmet vermek ve daha çok kazanabilmek adına pek çok ince ayar yapıyor. Bu arada sizin yaptığınız paylaşımlar da kolayca gözden kaçabiliyor. Peki görünür olabilmek adına neler yapılabilir?
Merhaba,

Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

Lezzetli bir yemeği, kötü sunarsanız, kimse onu yemek istemez. Dolayısıyla, sosyal medyada da içeriğe dikkat çekebilmek için yapmanız gereken bazı düzenlemeler vardır.

Başlık önemlidir. Arkasından gelecek olanlar hakkında fikir verir. Başlık onu görenlerin devam edip etmemesi için belirleyici role sahiptir. Yazınızın ya da gönderinizin başlığına önem verin.

Aslında en kolay örnekleri gazete ve gazete web sitelerinin başlıklarında görebilirsiniz. Dolayısıyla, bir gün oturup, gazeteciler içeriklerine nasıl başlıklar atarak, okuyanı linke tıklamaya yöneltiyorlar inceleyin. Fikir verebilir ama zamanla ilgi çekici başlıklar atma konusunda deneyim kazanabilirsiniz. İlgi çeken başlıklar bir blog yazısının ilk birkaç cümlesini okutmayı başarabilir. Ardından okuyanı alıp sürüklemek de nasıl yazdığınız ile ilgili olduğundan bu konuda kendinizi geliştirmelisiniz.

Örneğin, kısa cümleler kurun. Uzun ve birbirine bağlı cümleler metnin okunabilirliğini azaltır. Bunun nasıl bir his olduğunu anlamak için hukuki metinlere bakabilirsiniz.

Yazdığınız konu ile ilgili bir başlığı seçmeniz, arama motorlarının sıralamalarında üst kısımlara yerleşmenizi sağlayabilir. Bu da, aramadan gelen okur sayınızı artıracağı için blogunuz trafik çeker.

Blog yazılarınızı uzun tutmayın. Bir, en çok iki sayfa yazmak iyidir. Uzun yazı ancak çok ilginç olursa okunur. Zaten eğer fikirlerinizi kısa metinler halinde ifade etmekte zorlanıyorsanız bu konuda da kendinizi geliştirmeye çalışmak iyi olabilir.

Twitter 140 karakter sınırı nedeniyle çok uzun konuşmayı sevenlere hayal kırıklığı duygusunu yaşatır. Oysa fikrinizi 60 karakter civarında aktarabiliyorsanız, Twitter'da da sizi okuyacak daha çok olacaktır. Yine, bahsettikleriniz ile ilgili görseller kullanmanız da ilgiyi üzerinize çekmeye yarar.

Blog girişlerinizde etiketleri kullanın. Konu ile ilgili kelimeler olan etiketler, hem kullanıcıları hem de arama makinelerini yönlendirip yazının konusunun nelerle ilgili olduğu hakkında bilgilendirir. O yüzden etiket yazınızı daha görünür yapabilir.

Ne kadar çok insanı takip ederseniz sizi takip edenlerin sayısını da artırabilirsiniz. Ancak takip ettiklerinizin içerikleri ile ilgilenmeyip sadece kendi düşüncelerinizi dillendirmeniz zamanla size gösterilen ilgiyi ve takipçi sayınızı azaltabilir. O nedenle takip ettiğiniz kişilerin neler yaptığına, neler yolladığına da dikkat etmeniz ve beğeninizi bildirmeniz ilgiyi üzerinizde tutar. Zaman zaman çok sevdiğiniz gönderileri yeniden paylaşmanız ise arkadaşlarınızın emeğine saygı gösterdiğinizin belirtisidir. Gönderilerinin daha çok kişiye ulaşmasını sağladığından arkadaşlarınızı yüreklendirir. Eğer siz de başkalarının görüşlerine değer veriyorsanız giderek daha çok kişinin ilgisini çekersiniz.

Linkedin gibi profesyonel iş ağlarında profilinize zaman ayırıp iş yaşamınıza ilişkin bilgileri girmeniz, yetkinliklerinizi belirtmeniz, kariyeriniz açısından yeni imkanlar ortaya koyabileceği için önemlidir.

Sosyal Medya'da yaptığınız paylaşımları, ilgili sosyal ağ sitesinin niteliklerine uygun olarak yapmak mantıklıdır. Linkedin'de komik karikatürler paylaşmak, eğer iş konuları ile doğrudan ilgili değillerse ters tepebilir.

Facebook, zaman tünellerinde arkadaşlarınızın yolladığı her gönderiyi göstermez. Bu nedenle paylaşımınızın daha çok arkadaşınız tarafından görülebilmesi için en az 5-6 beğeni ve bir kaç yorum alması gerekir.  Böyle gönderilerinize dikkat edin, beğeniler ve yorumlar belli bir eşiği aştıktan sonra başka arkadaşlarınızın da beğenip yorum yazdıklarını fark edeceksiniz. Bunun nedeni, Facebook'un algoritmasının yeterli önemde görmediği içerikleri sizi takip edenlere göstermemesidir. Görünür olmak için ilginç olmalısınız!

Tüm bu yukarıda anlatılanlar ünlüler için geçerli değildir. Ünlülerin hayranları karşılık beklemeden takip edip, tek yönlü bir akışa razı olduklarından, ünlü kişiler normal kullanıcılardan çok daha şanslıdırlar.

Sosyal medyada görünür olabilmek ve öyle kalabilmek sıradan kullanıcılar için zordur. Öncelikle, ya güzel içerik oluşturmanız ya da ilgi çeken içerikleri paylaşmanız gerekir. Kimi zaman bu ikisini dengeli bir biçimde yapanlar daha çok takip edilebilir.

Takipçi, arkadaş kavramından biraz farklıdır. Birini ilginç içerikleri için takip edebilir, paylaştığı düşüncelerini aynen benimsiyor olabilirsiniz. Ancak bu onunla oturup yüzyüze keyifli zaman geçirebilmeniz için yeterli olmayabilir. Sosyal medyanın bir diğer etkisi de kullanıcıların karakterlerini tam anlamda yansıtmamalarıdır.

İyi günler dilerim.


Ses kayıdının arkasında çalan parça, Silent Partner'in, Gotta Find Out isimli parçası olup, açık lisanslıdır Youtube ses kütüphanesinden alınmıştır.

21 Ekim 2013 Pazartesi

Yandex Navigasyon


"Birlikten kuvvet doğar". Açıklamaya bile gerek olmayan bir söz. İnternet'te de kimi zaman farkında bile olmadan büyük bir güç ortaya çıkartan kitleler var. Yani kullanıcılar. Bir linke tıkladığında pek çok veri oluşturan kullanıcılar sağladıkları verilerden faydalanabiliyorlar.
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.

Merhaba,

Yandex Rusya merkezli olup, dünyaya açılımını Ukrayna, Beyaz Rusya, İsviçre, Amerika ve Türkiye'de yapan bir firma. Arama makinesi henüz emekleme durumunda. Google ile rakip. Bu rekabet durumu sanki biraz Türkiye'ye yarıyor gibi. Google, hizmetlerinin pek çoğunu Türk kullanıcısından sakınıyor! Bunlardan önemli biri haritalar hizmetinin uzantılarından olan trafik bilgisi.

Yandex haritaları kullanıcılara baktıkları yörede trafik bilgisini de verebiliyor. Bu sıkışık trafikte ilerleyen büyük şehir sürücüleri için gerçek bir nimet. Trafik bilgisini geçtiğimiz yıllarda vermeye ilk başladıkları zamanlarda, üzerinde uydu takip cihazı olan ticari filoları izleyen bir firmadan alıyorlardı. Bir süre sonra sadece uygulamayı kullanan diğer kullanıcılardan aldıkları anlık bilgiler hizmet için yeterli hale geldi.

Google da hemen hemen aynı şekilde veri toplayıp kullanıcılara sunuyor. Ancak ülkemizde bu hizmeti vermiyor. Sadece trafik bilgisini de değil, sesli yönlendirme sistemini de Türk kullanıcısından sakınıyor Google.

Yani eğer Google sakınmasa, yıllardır bir ücret ödemeden Google'ın sesli navigasyon sistemini kullanarak ülkemizde hem kaybolmadan bilmediğimiz yollarda, gideceğimiz yeri kolayca bulacak, hem de trafik yoğun mu görecektik. Üstelik yoğun trafikte sakin, alternatif yolları kullanarak zaman da kazanabilecektik. Karşılığında hiç de değersiz olmayan trafik bilgilerini sağlayacaktık. Gerçi, Android ya da ios kullanan cihazlar bu bilgiyi zaten devamlı olarak merkezlerine aktarıyorlar. Bu kadar veri sağlasak da karşılığında hiç bir şey alamıyorduk. Derken, geçtiğimiz bayram öncesinde Yandex sesli navigasyon hizmetini Android ve ios'lu cihazlar için ülkemizde açtı. Henüz çok yeni olduğundan aksayan yönleri olabilir. Ancak hiç durmadım, yükledim. Bayram için düştüğüm yollarda hem kullandım, hem de kendi çapımda trafik bilgisi sağladım Yandex'e.

Telefonumdan mı, programın işleyişinden mi bilmiyorum. Anlık gecikmeler yüzünden sık sık döneceğim yeri kaçırıp, rotayı yeniden hesaplattım. Sinir harbini bir yere koyacak olursak, Yandex'in alternatif yolları sağlarken çok ara sokakları önermemesi daha iyi olur sanırım. Özellikle kaybolduğunuzda karşınızda mahallenin bıçkın gençlerinin "bunların burada ne işi var" ifadeli bakışları ile karşılaşmak çok da istenecek bir durum değil. Sanırım algoritmalar burada devreye girip, işleri yoluna koyabilir. Laf aramızda, benim de navigasyon emirlerini yerinde anlayıp uygulayamamış olmam da bir faktör, ancak bu bazı ince ayarların yapılmaması için bir mazeret olmamalı.

Uygulamadan söz etmek istiyorum biraz. Oldukça yalın bir uygulama. Çalıştırıyor ve gideceğiniz adresi giriyorsunuz. Size bir rota veriyor. Yandex haritalardan alışık olduğumuz renk kodları ile hem üzerinde gittiğiniz yolu, hem de tüm güzergahı renklendiriyor. Yeşil, akan trafiği, sarı yoğun akıcı trafiği, kırmızı ise yoğun durucu trafiği anlatıyor. Anlık veriler ile alternatif ve nispeten sakin yollardan götürse iyi olabilir tabi ama bu özellik var mı, pek anlayamadım. Eğer yoksa, olsa fena olmaz. Bir de tamir edilen kapalı yollar eklenince pek keyifsiz sürprizler yolculuğunuzu kötüleştiriyor.

En azından bir alternatif olması ve Google'ın sunmadığı hizmeti ülkemizde sunması iyi. Karşılığında büyük şehirlerde yılın her ayı ve günü ne tür bir trafik yoğunluğu yaşandığı konusunda detaylı bir profil çıkartacak kadar bilgiyi elde ediyor. Hani var ya, big data diyoruz? Düşünsenize, bu veriler ile oluşturulmuş şehir trafik profilleri işten anlayan birinin eline geçse, belki de büyük şehirlerin trafiğini rahatlatabilecek projeksiyonlar ve planlamalar yapılabilir. Sadece tüm trafik ışıkları bu veriler ile entegre edilse ve yoğunluğu azaltacak şekilde anlık olarak gelen verilerden beslenip çalışsalar, trafik saatlerinde trafik polislerinin iş yükü azalabilir. Trafik de daha hızlı akar.

Benim aklıma bir çırpıda gelenler bunlar. Üzerinde düşünülse daha neler çıkar kim bilir?

Özetlersek, artık akıllı telefonunuza sesli yönlendirme yapan bir navigasyon programını bedavaya yükleyebilirsiniz. Bunda da veriyi bizler, yani kullanıcılar sağlıyoruz. Bu yönü ile sosyal bir paylaşım.

Trafikte zaman kaybetmediğiniz, iyi ve sağlıklı günler dilerim.

Ses kaydındaki Topher Mohr and Alex Elena'ya ait Hot Heat isimli parça Youtube'un sağladığı  ücretsiz arka plan müziklerindendir.

11 Ekim 2013 Cuma

Yeni Medya Nedir?


Yeni Medya dizisinin ellincisinde aklıma hala "Yeni Medya nedir?" sorusuna, bir cevap vermemiş olduğum geldi. Gerçekten nedir bu dilimize dolanan yeni medya? 
Blog girdisini bu linkten dinleyebilirsiniz.
Merhaba,

Haberleşme ve kitle iletişimi kavramları biz çocukken çok daha kolay anlaşılırdı. Öyle ya, tek kanallı devlet televizyonu, TRT radyoları, meteoroloji ile polis radyoları vardı yayın yapan. Bir kaç gazete ve dergiyi de peşine eklediniz mi, işte size kitle iletişimi.

Telsiz bile halka yasaktı. "Ruslara casusluk yapar bunlar" diye Telsiz kullanmak gibi basit bir iletişimi bile gerçekleştiremedik uzun seneler. Oysa yıllardır, Amerikan tır şöförleri araçlarında kullandıkları halkbandı telsizlerle haberleşiyordu. Dünyada milyonlarca kişinin ilgilendiği Amatör Telsizcilik diye bir hobi, yani bir boş zaman uğraşı vardı. Bizlere yasakken, tüm dünyadan meraklıları ister Mors alfabesi ile ister konuşarak birbiriyle haberleşiyor, boş zamanlarında hoş vakit geçiriyorlardı. Biz ise 80'li yılların ortalarına kadar elimize mikrofonu alamadık. Oysa dünyada amatör telsizcilik, bir tek geri kalmış muz cumhuriyetlerinde yasaktı aynı dönemlerde. Sonra, Kıbrıs savaşı sırasında kendi üretmediğimiz telsizler ile haberleşemezken, kendi gemimizi batırdık. O vesile ile Aselsan kuruldu. Amatör telsizciler, sadece telsizle konuşan değil, aynı zamanda kendi cihazlarını üreten kişilerdi dünyada. Bizde ise iletişimin araçları ve telsiz bile tabu olarak görülmüş ve halk ile aralarına bir set çekilmişti. Amatör telsizciler yıllar öncesinde kendi telsizlerimizin üretiminde rol oynarlardı belki de. Kim bilir?

Geleneksel medya olarak nitelediğimiz tüm kesimler, yani radyo, televizyon ve gazeteler ile birebir iletişimde kullandığımız ev telefonları, posta, telgraf, telex hizmetlerini eski medya olarak nitelendirebiliriz. Ortak özellikleri tamamının iletişim konusunda oldukça yavaş olmasıydı. Canlı yayın bile yapılsa bunu izlemek için bir radyo ve televizyona ihtiyaç duyardınız. Evde film çekebilen bir mutlu azınlık da vardı. Film kaseti makineye yerleştirilir ve genellikle sessiz ama renkli filmler çekilir, sonra banyo için yurt dışına yollanırdı. Basit bir şarkı bile dünya listelerine girdikten aylarca sonra bizim radyolarda çalınmaya başlardı. Ortam deseniz, ya plak alırdınız dinlemeye, ya da kasetlere karışık şarkı doldurturdunuz. Video döneminde bile, yine yayınından aylar sonra, kasetten kasete çekilmiş, artık sulu boya ile boyanmış gibi görünen şeyleri izlerdik.

Yeni medya, biraz da yeni teknolojilerin ve İnternet'in ürünü. 90'lı yılların sonlarına doğru ivme kazanan cep telefonları bir yere bağlı olmadan, dilediğimiz herkesle iletişim kurmamızı sağladı. Cep telefonlarından az sonra gelen, kısa mesaj servisi ise daha yeni tanışmış olduğumuz çağrı cihazlarını çöpe gönderdi. SMS, cep telefonu görüşme ücretleri ucuzlamasına rağmen, hala direniyor. Sanırım basitliği onu vazgeçilmez yapan nedenlerden biri. Bu sayede şebekeye neredeyse hiç yükü olmayan bu servisten, operatörler hala yüklüce para kazanabiliyorlar. Evet, cep telefonları ve sms de, yeni medyanın unsurları.

Kitlesel iletişimin bir diğer unsuru ise İnternet. Ortaya çıktığı andan beri müthiş bir değişime neden oldu. Dünyanın bilgi birikimine bir kaç sözcük yazarak ulaşmak lüksü bir yanda, yazdığınız mektubun ilgilisine ışık hızı ile ulaşması başka bir yanda. Anlık mesajlaşma servisleri ile canlı olarak iletişim kurmak, sesli, görüntülü görüşmenizi ağ üzerinden yapmak, ilginç sitelerde vakit öldürürken görüşlerinizi belki de hiç tanımadığınız insanlarla paylaşmak diğer yanda.

2005 sonrası yaygınlaşan, günümüzde ise iyiden iyiye hayatın bir parçası haline gelen sosyal medya siteleri ise bir diğer yeni medya unsuru.

Madde madde sayarsak, Bilgisayar oyunları, Sanal gerçeklik ortamları, Multimedya (Çok ortamlı; Ses, Video, İnteraktif platformlar, Animasyon, Metin v.b) CD-DVD-ROM'lar, Yazılım, Web siteleri (blog'lar, wiki'ler de dahil olmak üzere), Elektronik posta, Elektronik kiosklar, İnteraktif - akıllı televizyon, Mobil medya, Podcast, Hypertext edebiyatı, Blog (1). Ancak yeni medya kavramı bunlarla sınırlı değil. İçeriğin net üzerinden sayısallaştırılarak bir yerden bir yere iletildiği, tüm bu sürecin de veriye dönüştürüldüğü siber alandır (2).

Günümüzde eski medya olarak nitelendirdiğimiz kısım da artık yeni medyanın içerisine girmiş durumda. Öyle ya sabah İnternet'in başında gazetelere şöyle bir bakıp geçmiyor muyuz? Artık beğenimizi ve yorumlarımızı bile anında yapabiliyoruz. Dolayısıyla medya denildiğinde aklımıza "Yeni Medya" baskın olarak gelebilir. Zaten kavram çok da önemli değil aslına bakarsanız. Geniş kitleleri birbiri ile haberleştirebiliyor mu? Bunun için pek çok alternatif yol bulunabiliyor mu?  Önemli olan bu.

Artık iletişim fakültelerinde "Yeni Medya" dersleri veriliyor. Yeni Medya bölümleri açılıyor. Bence son derece yerinde bir durum bu. Gençler zaten içinde yaşadıkları ortamı profesyonel hayatlarına entegre edebilmek için bu işin okulunu da okumalılar. Gerçi öğrenmeleri gerekenler çok hızlı değişiyor ama bir ucundan tutmadan böyle bir kavrama da yetişmek mümkün değil.

Sayısallaştırılmış ortamın son derece zayıf bir yönü var. Kalıcılığı. Eğer herhangi doğal ya da kendi oluşturduğumuz bir nedenle uygarlığımız bir kesintiye uğrarsa, geriye kalanlara ya da bizden sonra gelebilecek uygarlıklara bu sayısal büyük veriden ne kalacak? Acilen, uzun dönemde (kim bilir belki de 100 bin yıl) bozulmadan kalacak ve çok büyük kapasiteye sahip veri depolayabilecek bir teknoloji bulmamız gerekiyor. Aksi taktirde, bu kadar veriye yazık olmaz mı sizce de?

İyi günler dilerim.


Dipnotlar:
(1) http://tr.wikipedia.org/wiki/Yeni_medya
(2) http://kamilmehmetozkan.com/wordpress/2013/01/21/buyuk-donusum-yeni-medya-nedir-ne-degildir/#.UlZtDNLp0V8

Ey Eurovision Sen Kimsin?

Yapay zeka, hayatımızın birçok alanına girmeye devam ediyor. Ben de bir süredir blog yazılarımı YouTube'a aktarıyorum. Neyse ki, 10 yıl ...