21 Haziran 2013 Cuma

İş Hayatı İçin Sosyal Ağlar?



Sosyal medya olur da, içerisinde iş ağları, yeni işler geliştirme ve en önemlisi iş ve işgücü bulma çabalarının girmemesi düşünülebilir mi? Tabi ki hayır. Sosyal her ortama iş ile ilgili sohbetler nasıl giriyorsa, Yeni Medya'nın da olmazsa olmazı iş ile ilişkili sosyal ağlardır.

Merhaba,

Özellikle, Facebook ilk yayıldığı dönemlerden, günümüzden bir kaç sene öncesine kadar İnsan Kaynakları departmanları, sosyal ağlara şeytan icadıymış gibi baktılar.

Birkaç sene öncesine kadar, işyerinde sosyal ağlarda geçirilen zaman kayıp ve verimlilik azaltıcı olarak görüldü. Hatta birini işe alırken Facebook hesabında ajanlık yapıp, bilgi toplayan personel yöneticilerine de rastladık.

Önce Sosyal Medya'nın toplum üzerindeki etkisi fark edildi. Bunun şirket yararına nasıl kullanılabileceği değerlendirildi. Sonra şirketler konumlarını sosyal medya üzerinde sağlamlaştırmak için, şirket politikalarını gözden geçirmeye başladılar. İnsan Kaynakları süreçleri de, günden güne sosyal medyadan etkilenmeye başladı. Şirket içerisindeki ağda, erişimi kapatılan sosyal medya siteleri birer birer açıldı. Şirket personeline şirket sosyal medya politikası deklare edildi. Eğitimler verildi. Her çalışanın şirket için yeni medyada bir tanıtım merkezi olacağı üzerine odaklanıldı. Sosyal Medya kullanıcıları bir anlamda şirketlerin sosyal itibar yönetiminin bir parçası haline geldiler. Şöyle bir gözünüzün önüne getirin çalıştıkları şirketlerin ürünleri hakkında çeşitli paylaşımlarda bulunan arkadaşlarınızı. Gelecekte bu tür paylaşımlara daha çok rastlayacağınızı söyleyebilirim. "Hiç bir reklam bir arkadaşınızın tavsiyesinden daha etkili olamaz." desem sanırım kulağa daha tanıdık gelecektir.

Sosyal medya sitelerine artık değişik gözle bakmaya başlayan şirketlerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek daha niş ve uzmanlaşmış bir ağ henüz doğmadı. Aslında ülkemizden bildiğim bir girişim var ama henüz yayına başlamadı. O yüzden henüz ondan bahsetmeyeceğim.

İş ile ilgili sosyal ağlar hangileri? Facebook gibi her türlü sosyal etkileşimi değil de sadece iş ile ilgili konuları bünyesine alan hangi sosyal medya siteleri var?

İşin ilginç yanı, size bahsedeceğim iki sitenin de adlarını söylemek biraz zor.

XING, bunlardan ilki. Almanya menşeli bir sosyal ağ. İş ve kariyer dünyası ana hedefi. Koptuğunuz eski arkadaşlarınız, iş arkadaşlarınızla yeniden bağlantı kurmanızı ve yeni bağlantılar ile tanışmanızı hedefliyor. Diğer yandan kariyerinizde farklı açılımlar yaparak yeni işler bulmanızda da, faydalı olabiliyor. Bana kalırsa gelir modelini yanlış konumlandırıp, kullanıcılardan ödeme yapanlara daha fazla imkanlar sağladığı için, kendi önüne tökezleyeceği basamaklar koyan bir sosyal ağ girişimi. Ülkemiz için dil desteği var. Ancak çok yaygın olduğunu söyleyemeyeceğim.

İş arayanları da içine alan bir sosyal ağ türü olmasından, burayı kullananların ödeme yapmaları bana ters geliyor. Keza, Türkiye İş Kurumu Kanununa göre de iş arayan kişilerden para talep edilmesi mümkün değil. Dolayısıyla iş modelinde kullanıcılardan para almak olan böyle sitelerin, Türkiye'ye yönelik genişlemelerinde bu durumu da akıllarının bir köşesinde tutmaları gerekiyor.

LinkedIn Türk Kullanıcı pastasının iştah açıcılığına dayanamayıp Türkçe dil desteği vermeye başlayan ve giderek daha fazla kişi tarafından kullanılan bir ağ. Toplam 19 dilde kullanıcılara ulaşıyor. Burada da gelir modeli kullanıcıların yapacakları ödemeler sayesinde, ağın olanaklarından daha iyi yararlanması üzerine odaklanmış. Gelir modeli olarak, fazla başarılı bulmadığım bir yolda olduklarını söyleyebilirim. Ancak, diğer yandan, diğer İnternet devleri gibi geniş gelir modeli imkanları bulunmadığından başka türlü çare bulamamış da olabilirler. Eğer aylık ya da yıllık ödeme yaparsanız, kimler gelip profilinize bakmış diye merak ediyorsanız, öğrenebiliyorsunuz. InMail ile istediğiniz kişiyle doğrudan iletişime geçiyorsunuz. Kişilerin daha ayrıntılı olarak profillerine erişebiliyorsunuz. Daha fazla arama filtresi ve sonucu elde ediyorsunuz. Paralı faydalanma özelliğini bir yana koyarsanız, daha ciddi bir Facebook benzeri ağ ile karşılaşıyorsunuz. Yeni gelen paylaşım özelliği ile aynı Facebook'da olduğu gibi çeşitli konularda paylaşımlar yapabiliyorsunuz. İş arayıp, bulabiliyorsunuz, ancak iş gelip sizi bulmuyor. Oysa butik insan kaynakları dünyasında olduğu gibi bu kadar işlemci gücüne dayalı çalışan bir sosyal ağda insan işin kendisini bulmasını bekleyebilir. Sanal bir kafa avcısından bahsediyorum. Bu, iş odaklı sosyal ağlar için bir sonraki hedef olmalı bana sorarsanız.

LinkedIn oldukça karışık ve anlaşılmaz bir menü yapısı ve içerik dizilimi sunuyor. İş dünyasının Facebook'u gibi konumlandırıp, buna karşılık onun kadar çekici olamadığında da hayal kırıklığı kaçınılmaz oluyor. Israrcı şekilde gelişmeyi sürdürmesi halinde bir başka sosyal ağ devi olması kaçınılmaz. Ancak gelir modeli ve kullanıcılara sunduğu imkanlar açısından bir gelişme olması halinde kullanımın artması ile ölçeğini büyütebilir. Şimdilik 200 milyondan fazla üyesi var ve bunun 70 milyondan fazlası Amerika Birleşik Devletlerinde. Kullanıcı sayısı artışı konusunda ise birinci sırayı Türkiye alıyor.

Facebook ve Twitter gibi ana hat sosyal medya sitelerindeki Türk kullanıcı sayısının büyüklüğü göz önüne alındığında LinkedIn kullanıcılarında en yoğun artışın ülkemizden olması normal. Bu artış LinkedIn'in doğru yolda olduğunun bir göstergesi sanırım.

Geleceğin sosyal ağlarında insan kaynakları konusuna daha çok ağırlık verilecektir. Bu nedenle Facebook ve Google gibi devlerin de günü geldiğinde bu alana da meyletmeleri mümkün görünüyor. Şimdilik hala gelişebilir olarak nitelendirebileceğimiz bu alan, yeni medyada daha da yayılmak ve büyümek için zamanını bekliyor sanırım.

Dizimiz devam edecek.

İyi günler dilerim.

19 Haziran 2013 Çarşamba

Foursquare Nedir?





"Nerede olduğunuzu bilmek, kimin ne işine yarar?" diye düşünüyor olabilirsiniz. Gerçekten de milyarlarca insanın yaşadığı dünyamızda birinin nerede olduğunu bildirmesi çok mu önemli? Sizce, bu bildirimler kazanca dönüştürülebilir mi?
Bakın bu konuda Yeni Medya ne durumda!
Merhaba,

Web 2.0 deneyiminden sık sık söz ediyorum. İçeriğin kullanıcılar tarafından oluşturulduğu ve İnternet'in kullanımını ciddi biçimde etkileyen bir değişim 2005 sonrasında başladı. Günümüze kadar pek çok farklı site sosyal medyada kullanıcı tarafından farklı şekillerde içerik oluşturulmasının yollarını açtı.

Her an nerede olduğunuzun bilindiğini düşünün. Öyle gizli kapaklı işler yapmayan biri, gizli ajan değil de, gündüz işine giden, akşam olunca koşa koşa evine dönen birisi olsanız da, yerinizin her an bilinmesi fikri rahatsız edici öyle değil mi?

Evden çıkarken yanınıza alıp almadığınızı kontrol ettiğiniz, bir şekilde evde unuttuğunuzda o gün sizi kimse aramamış olsa bile, bir türlü aklınızdan eksikliğini çıkaramadığınız cep telefonlarınız aslında her an nerede olduğunuzun tespiti için bulunmaz cihazlar. Üzerinde GPS olması, akıllı bir cihaz olması da gerekli değil.

GSM yani "Mobil İletişim İçin Küresel Sistem" şebekesi, yapısı gereği bir telefona sinyal gönderir ve telefon da en güçlü eriştiği hücreye bağlı iken, diğer yandan, sinyalini alabildiği diğer hücreler ile de ihtiyaç halinde görüşmenin devamlılığını sağlamak için haberleşir. İşte bu durum çevrenizde 3 ve daha çok erişilebilir GSM istasyonu bulunması halinde yerinizin neredeyse kesine yakın olarak bilinmesine imkan tanır. Bu bilgiyi iyi yada kötü amaçlar ile değerlendirmek mümkündür. Ancak tabi bu bilginin operatör tarafından kimseye verilmediği, dahası kişisel gizlilik olduğu, bunun ihlalinin hukuki olarak önemli bir hakkın ihlali olarak kabul edilebileceği açıktır.

Böylesi önemli bir kavramın başka bir bakış açısından yorumlanması ise bir Yeni Medya sitesinin doğumuna yol açmıştır. Foursquare!

Akıllı telefonlar teknolojik gelişme ile birlikte bünyelerinde konum belirlemeye yarayan GPS yongaları ile üretilmektedirler. Bu chip olmasa bile az önce bahsettiğim GSM şebekesi neredeyse mükemmele yakın yer belirleme imkanı sağlamaktadır. Bu iki teknolojiden yararlanarak nerede olduğunuzu siz 7 düvele duyurur muydunuz?

Belki "yok canım neden böyle bir şey yapayım ki?" diyebilirsiniz ama ya gittiğiniz bir yemek yenilen yeri, bir müzeyi, eğlence merkezini, aynı ilgi alanını paylaştığınız arkadaşlarınızın ilgisini çekebilecek bir yeri, fotoğraflarıyla, ve ora hakkındaki yorumlarınız ile paylaşma imkanı sağlansa, dahası o anda bir mekanda sizden başka kimlerin olduğunuz görebilseniz ilginç olmaz mıydı? Yeni gittiğiniz bir ülke ve şehirde nerede yenir içilir, nerede eğlenilir? Sorularınıza cevap bulsanız fena mı olur? Sosyal Medya'da takip ettiğiniz arkadaşlarınız toplanıp bir yere gitseler, siz de onların bu etkinliğini görüp katılabilseniz ilginç olmaz mı?

Foursquare böyle bir sosyal konum paylaşım uygulamasıdır. Akıllı telefonlarda çalışır. Foursquare, neredeyse hiç bir harcama yapmadan, konum bazlı olarak dünyada gidilebilecek ne kadar yer varsa, bilgisini veri tabanına kullanıcıların eklemesi sayesinde almıştır. Böylesi büyük bir içeriğin çok değerli olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Diyelim yeni pazarlar arayan bir global şirketsiniz, neyi, nerede satabileceğinizi görmek için kullanılabilecek bir veri yığını Foursquare'in elinde. Gerçi bu yönde kullanıp kullanmadıkları hakkında bir bilgim yok ama olmayacak iş değil. Bildiğim, eğer Foursquare'de bir mekanın size ait olduğunu belirtip içeriğini yönetmek isterseniz sizden 20 ABD Doları talep ettikleri. Böylece ziyaretçileriniz için kampanyalar düzenlemeniz, promosyonlar yapmanız mümkün olabiliyor. Kaydedilmiş milyonlarca mekanı düşünürseniz, gelir modeli olarak da oldukça tutarlı bir iş yapılmış olduğu ortaya çıkıyor, öyle değil mi?

Hala denemediyseniz, yükleyip bakın. Çevrenizde aklınıza gelebilecek ve gelmeyecek ne kadar mekanı biliyor, görün. Sadece yiyecek, içecek diye düşünmeyin. Eczane, okul, hastane, ibadethane, park, bakkal, spor merkezi ve benzeri ne kadar mekan varsa hepsi Foursquare ile bulunabilir.

Bu arada bir parantez açıp, konuya verilen önemin altını çizmek adına Facebook ve Twitter'da da yer bilgisinin kullanıldığını belirteyim. Hatta Facebook mobil uygulamasında konum bildirimi yapmak da mümkün. Ancak Foursquare ile yarışabilecek bir durumda olmadığını söyleyebilirim.

Yeni Medya etkisi, oldukça güçlü bir şekilde kullanılabilir ama anlatacağım bana özgü bir örnek olsun istedim. Yaklaşık bir sene kadar önce, hiç gitmediğimiz bir mekana girerken, Foursquare'den o yer hakkındaki yorumları okuyordum. İşletmecisi Mustafa beyin, çok ilgili olduğundan, müşterilerin memnuniyeti için dört döndüğünden bahsediyordu. Kapıda bizi karşılayan, daha önce hiç tanımadığım güler yüzlü kişiye elimi uzatıp, "Merhaba Mustafa bey" dedim. Doğal olarak standart ihtimamın ötesinde bir ilgi ile karşılaştığımızı belirteyim. Ailecek çok keyifli ve güzel bir yemek yedik o gün. Bundan güzel Yeni Medya etkisi mi olur?

Dizimiz devam edecek.

İyi günler dilerim.

17 Haziran 2013 Pazartesi

Sosyal Navigasyon (Seyir)



Yeni Medya ile Navigasyon, yani Seyir kavramını bağdaştırmak zor gelebilir. Seyir sistemleri genellikle profesyonel ekipler tarafından hazırlanan yazılım ve harita bilgilerine dayandırılır. Oysa sosyal dayanışma ile seyir sistemleri de daha etkin ve güncel olabilir.

Merhaba,

Web 2.0 ile kullanıcı tarafından oluşturulan içerik kavramı iyice hayatımızın parçası oldu. Ancak gün geçtikçe akla gelmedik pek çok alanda etkisini görüyoruz. Bu alanlardan biri de Seyir.

Seyir cihazları ile tanışalı yaklaşık 5-6 sene oluyor. Başlangıçta küçük ekranlı, durmadan konuşup bizi yolunu bilmediğimiz gideceğimiz yere götüren cihazlardı. Daha sonra gelişen akıllı telefonlar ile cebimize de girdiler.

Seyir cihazları İnternete erişmeye başlayınca öncelikle trafik bilgisini almaya başladılar. Trafik bilgisi ise en iyi o anda trafikte seyir halinde olan diğer kullanıcılardan gelen verilerden sağlanabilirdi.

Google kendi uygulaması Google Maps ile seyir hizmetini ve trafik bilgisini daha çok gelişmiş ülkeler ve ABD'de veriyor. Ülkemizde ise bu bilgileri ilk olarak Rus İnternet şirketi Yandex vermeye başladı. Başlangıçta Türk piyasasına akıllıca bir giriş olması için haritaların üzerinde trafik bilgisi vermeye başladı. Goggle bu hizmeti o dönemde Türkiye için vermiyordu. Halen de vermiyor. İlk etapta üzerinde GPS cihazı bulunan şirket araçlarından gelen veriyi kullanarak mobil cihazlar üzerinde çalışan harita uygulaması üzerine trafik bilgisi verildi. Daha sonra uygulamayı kullananların sağladıkları konum ve hız verileri ile trafik bilgisi paylaşımı ülkemizde de kullanıma girdi. Tabi sesli yönlendirme ile gidilecek yere alternatif yollardan gitmeyi sağlayacak bir seyir sistemi de uygulamaya eklenmedikçe tam olmuş sayılmaz ama Roma da bir günde kurulmadı öyle değil mi?

Büyük ölçekli şirket olduğunuzda hantallaşırsınız, ancak buna karşın mali imkanlarınız sayesinde yapamadığınız bir işi yapanı satın almak işlerinizi kolaylaştırır. Facebook, Microsoft, Google gibi firmaların geçmişleri böyle satın alma hikayeleri ile dolu.

Geçtiğimiz günlerde Google Waze isimli uygulamanın üreticisi olan İsrail firmasını bünyesine kattığını duyurdu. Waze'in uygulaması akıllı cihazlarda çalışan bir sosyal seyir programı. Kullanıcılar bunu yüklediklerinde sadece bedava bir seyir programına sahip olmuyorlar. Aynı zamanda kendileri de içeriğin oluşturulmasına haritaların güncelleştirilmesine ve düzeltilmesine katkı veriyorlar. 30 milyon kullanıcısı ile günden güne,  bir yerden, bir yere giderken edinilen bilgilerin ortak hafızaya aktığını düşünün. Basit bir örnek vereyim, önünüzde trafikte bir sıkışıklık olduğunda ya da uzun yolda hız kameralarının bulunduğu yerlerde durumdan haberdar olduğunuzda böyle bir yazılım işimize yaramaz mı? Alternatif yoldan gideceğiniz yere daha çabuk ulaşmak ve gereksiz yere fazla sürat cezası yememek güzel değil mi? "Canım sürat yapmasın kullanan" diyebilirsiniz ama zaten seyir yazılımından gelen uyarılar da kullanıcıyı daha dikkatli ve temkinli kullanmaya yönlendirdiği için amaca zaten ulaşılmış olmuyor mu?

Waze kullanıcıları yoğun trafik, kaza, polis çevirmeleri, yol onarım çalışmaları gibi konulardan gerçek zamanlı olarak haberdar olabiliyorlar. Hepsi kullanıcıların sağladığı veriler ile oluşturuluyor. Yine yollarda gerçekleşen değişikliklerin kullanıcılar tarafından işlenmesi ile harita son derece güncel olabiliyor. Facebook ile bağladığınızda ise arkadaşlarınızı nerelerde olduğunu, size yakın olup olmadıklarını da görebiliyorsunuz. Gerçi Google aldıktan sonra, kendi Google Plus sistemi ile daha entegre olacaktır ama Facebook da dışlanmaz sanırım. Bizde pek uygulaması olmasa da, en ucuz benzini satan istasyonları da görebildiğinizden para tasarrufu da sağlıyor. Adeta, ortak akıl gibi bir uygulama.

Google kendi kullanıcılardan da büyük bir kitleyi bu programın bünyesine girmesi sayesinde ekleyince gerçekleşecek sosyal ağın büyüklüğünü bir düşünün!

Seyir sistemi yazılımının bile sosyal olabildiği, ilginç bir dünyada, kitlesel bir değişimin ayak seslerini duyar gibi olmuyor musunuz?

Yeni Medya serimiz devam edecek.

İyi günler dilerim.

13 Haziran 2013 Perşembe

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 5






Akıllı cihaz dediğimde aklınıza sadece telefonlar gelmesin. Daha ne akıllı cihazlar var. Buna çamaşır makinenizden başlayıp, peşine bahçe sulama sistemini, arabanızı, televizyonu eklemek mümkün.
Bakalım akıllı cihazlar ve onların yeni medya ile ilişkileri nasıl?
Merhaba,

Akıllı cihazlar diye, bir süredir sadece cep telefonlarından bahsediyorum ama bütün akıllı cihazlar akıllı cep telefonlarından ibaret değil. Zaten akıllı desek de, biz olmadan kendi kendilerine yaptıkları bir şey yok. Yani akıllılar ama sorgulayamıyorlar, karar verme konusunda is oldukça kısıtlılar.

Bilgisayarlarımız ile yıllardır haşır neşir olduğumuzdan onları pek akıllı cihaz gibi görmüyoruz. Oysa bilgisayarlarımız üzerlerindeki işletim sistemi kısıtlamalarına rağmen oldukça akıllılar. Sadece İnternet'e girmek için onlara eskisi kadar ihtiyacımız yok. Oysa iş masaüstü yayıncılık, fotoğraf işleme, illüstrasyon, yazı yazma, hesap tablosu işlemleri, muhasebe, tasarım yapma gibi konulara geldiğinde hala bilgisayara ihtiyacımız var.

Artık araçlarımız bile akıllı sayılır. Pek çok otomobilde yol bilgisayarı var. En azından yaklaşık kaç kilometre daha gidebileceğinizi sizin için hesaplıyor. Biraz daha donanımlı olanlarda sesli yönlendirme yapan bir yol bulucu (navigasyon) cihazı bile var. Artık nereye nasıl gidebileceğinizi size o söylüyor. Bundan iyi akıllı cihaz mı olur?

En basitinden, günümüzde kullanmakta olduğunuz radyomuz bile çok değil, 30 yıl önce karşınıza çıksa anlayamayacağınız karmaşık düğmelere, ekranlara sahip.

İşin doğrusu, cihazlar akıllandıkça, bize öğrenmek gereken pek çok yeni bilgi ihtiyacı çıkartıyorlar. Yani, çevremizdeki akıllı cihaz sayısı arttıkça bizim de bu cihazları kullanmak için edindiğimiz yeni yetenekler de artıyor.

Çevremizdeki akıllı cihazlardan biri de televizyon.

Artık televizyon yayınlarını set top box, yani masa üzeri kutu isimli cihazlar ile İnternet üzerinden izleyebiliyoruz.

Günümüzde televizyonlar daha akıllılar. Kendi donanımları ile İnternet'e girebiliyor, net üzerinden film, müzik, dizi indirebiliyorlar. Televizyonunuz adeta bir haberleşme aygıtına dönüveriyor. Üzerine yüklenen uygulamalar ile sosyal medya sitelerine erişebiliyor, mail alıp gönderebiliyor. Bütün bunları bünyelerine gömülmüş bir bilgisayar sayesinde yapabiliyorlar. Ancak genellikle üreticinin izin verdiği ölçüde esnekler.

Android işletim sistemi bu televizyon deneyimini daha da ilginç bir hale getirebilir. Evet yanlış duymadınız. Akıllı telefon ve tabletlerdeki işletim sistemi sıradan panel televizyonları akıllı televizyonlara döndürmek için standart ve tanıdık bir arayüz sunuyor.

Örneğin sözünü ettiğim iki parmak kalınlığındaki cihaz doğrudan televizyonun HDMI girişine takılıyor. 2 ya da 4 çekirdekli bir merkezi işlemcisi ve 4 çekirdekli görüntü işlemcisine sahip Android işletim sistemli bir mini PC. Bir klavye-fare ya da Airmouse denilen özel bir küçük klavye fare karışımını cihaza takıp, kablosuz ağ üzerinden İnternet'e bağladığınızda, televizyonunuz Android işletim sistemli bir bilgisayara dönüşüyor. Üstelik bunun için ödemeniz gereken bedel 150 lira civarında. Uzak Doğudan direkt almak isterseniz aliexpress.com, focalprice.com veya dx.com sitelerine bakabilirsiniz. Dilerseniz, taşınabilir bir sabit disk takıp, film, dizi seyretmeniz, Android Play üzerinden uygulamalar indirmeniz, oyun oynamanız mümkün. Esnek ve standart olmaları pek çok yayıncı kuruluşun basit uygulamalar geliştirerek Android üzerinden televizyon yayını yapmalarına da imkan sağlayabilir. Laf aramızda, pek çok program ile İnternet üzerinden yayın yapan pek çok televizyonu zaten izleyebiliyorsunuz ama görüntü kaliteleri net sınırlamaları nedeniyle bir hayli kötü. Diğer yandan Youtube gibi görüntülü Yeni Medya sitelerinde HD kalitesinde izleyebileceğiniz pek çok içerik mevcut.

Sanırım akıllı cihaz tanımına giren cihazların çeşitleri giderek artıyor. En güzel yanları da giderek daha çok sezgisel olarak kullanılabilir hale gelmeleri. Yani siz yapmak istediğiniz şeyi nasıl yapmayı düşünürseniz, o şekilde yapmanızı sağlamaları. Bir diğer güzel yanları da, bilgisayar yatırımı yapmadan mevcut LCD HDMI girişli televizyonu Yeni Medya'ya erişebilen bir bilgisayar haline getirmeleri.

Böylece yıllardır "Aptal Kutusu" diye nitelenen televizyon akıllı bir şeyler yapabilir hale gelmiş gibi oluyor sanırım. Siz ne düşünürsünüz?

Dizimiz devam edecek.

İyi günler dilerim.

11 Haziran 2013 Salı

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 4




Merhaba,

Akıllı cihazlar ile ilgili serimize devam ediyorum.

80'li yıllarda elektronik ve teknoloji merakım beni Halk Bandı (CB) telsiz ile tanıştırdı. O yıllarda sıradan vatandaşların telsiz kullanmasına izin verilmişti ve telsizlere karşı müthiş ilgi vardı. Pek çok evin çatısında telsiz antenleri görebilirdiniz. Halk Bandı insan kaynardı. Böylece sosyalleşmenin ilk örneğini 5 sene kadar yaşadık. Bu dönem içerisinde ilgim nedeniyle biraz daha çalıştım, Mors, Teknik, Kanuni düzenlemeler üzerinden yapılan sınavına girip A sınıfı lisanslı Amatör Telsizci oldum. Uzun süre bu merakım devam etti hala da sürdürüyorum ancak artık eskisi gibi yanımda el telsiz taşımıyorum. Zaten cep telefonu çıktı çıkalı iletişim kolaylaştığından, telsiz teknoloji olarak gelişme hızını da büyük ölçüde yitirdi.

İnternet ise aldı yürüdü. İnternet üzerinden ses (voip) iletişimi yapan programlar da çıktı. Öncül Symbian işletim sisteminde çalışan ilk bas konuş programlar iki kişinin birbiri ile konuşmalarına yönelikti. Dolayısıyla İnternet üzerinden konum bağımsız görüşme yapma imkanımız böylece gerçekleşmişti.

Zamanla benzer uygulamalar yeni çıkan işletim sistemlerinde de göründü. Bu arada sosyal medya ve sosyalleşmeye verilen önem de gözden kaçırılmadı. İnternet görüşmelerini sosyalleştirmek Halk Bandı telsiz günlerine benzer bir etki yarattı. Ancak en önemli farkı yeni bir cihaz için yatırım gerektirmemesi. Yani mevcut akıllı cihazınıza yüklediğiniz bir uygulama onu lokasyondan bağımsız, sosyal bir telsiz cihazına çeviriyor. Mesela Zello böyle bir uygulama. Android, BlackBerry, iPhone ve PC'de çalışabiliyor. Dünyanın neresinde olursanız olun, bu program sayesinde istediğiniz kanalda görüşlerinizi diğer kanal takipçileriyle paylaşabiliyorsunuz. Bu ortamın ilginç yönü, tüm takipçilerin farklı görüşlerde olsalar da sanal olarak aynı mekanı paylaşıp, görüşlerini ifade edebilmeleridir. Gezi Parkı ile ilgili olaylarda tarafları bir araya getirmesi, sadece yapılan görüşmeleri dinleseniz bile vatandaşın nabzını tutması ile Yeni Medya'da kesinlikle çok önemli bir yer edinmesine yol açtı. Söyle somutlaştırayım: Açılan tartışma kanallarında kanalı ilk oluşturan ve yetki verdikleri görüşmeleri izliyor ve uygunsuz konuşmalar yapanları sistemden uzaklaştırıyor. Ancak fikrini ifade eden ve diğerlerinin görüşlerini ifade etmesini tolere edebilen kişiler görüşmelere katılabiliyorlar. Böylece konunun taraflarını, hatta çevik kuvvet görevlilerini bile dinleyip, o andaki hislerini öğrenebiliyorsunuz. O anda bölgede bulunan birine, oradaki durumun nasıl olduğunu sorabiliyorsunuz. Bunu alışılmış medya organlarının hangisi gerçekleştirebilir? Bana sorarsanız, hiçbiri. İşte akıllı cihazların Yeni Medyaya kattıkları çok önemli bir özellik daha böyle özetlenebilir. Etkileşimli, anlık sosyal iletişim daha önce hiç mümkün olmadığı kadar gerçek.

Canlı yayın araçları, yüksek bedellere elde edilebilen, pahalı donanımlara sahip, profesyonel kullanıma hitap eden dört tekerlekli minibüsler genellikle. Böyle bir donanımın cebinizdeki telefonla taşınabilirlik açısından yarışması mümkün değil. Yine 3G ile çalışan nispeten daha ucuz yayın donanımları da var ancak bunlar da yayın araçları gibi yayınlarını merkezlerine iletiyorlar daha sonra bu yayın uydudan, havadan, ya da kablo üzerinden yayın yapan kuruluşu izlemekte olanlara ulaşabiliyor. Oysa dünyanın herhangi bir yerinden İnternet üzerinden izlenebilen amatör bir yayın fikri bile son derece önemli bir Yeni Medya etkisidir. Akıllı cep telefonu, her yere cepte gidebiliyor, adı üzerinde. Üstelik isteyen herkes böyle bir yayını yapabilir.

Akıllı telefonla, Ustream üzerinde yapılan bir canlı yayının bir ara 5000'den fazla kişi tarafından takip edildiğini gördüm geçtiğimiz günlerde. Olaylı sokaklarda dolaşıp, görüntüleyen ve yorumlarını katan bir amatör belki de o anda hiç bir basın kuruluşunun yapamadığı bir yayını gerçekleştirebiliyor. Buna vatandaş gazeteciliği deniliyor. Cebinizde bir basın kartı olmadığı ve nereden geleceği belli olmayan pek çok tehlikeye açık olması nedeniyle cesaret işi. Ama yapılıyor işte. Kimi zaman, Twitter'da yapılan bir gönderiden haberdar oluyoruz,  kimi zaman da Facebook'da bir arkadaşın paylaşımından. Viral olarak yayılan paylaşımlar ile binlerce izleyici o anda toplanıyor. Dünyanın pek çok köşesinden izleyenler, yandaki yazışma kısmında yorumlarını yayıncıya yazarak iletebiliyorlar. Buna Yeni Medya'nın gücü denmez de, ne denilir?

Akıllı cihazlar kitle iletişim aracı, canlı yayın yapan bir kamera, telsiz, sosyal medya sitelerine ulaşıp kullanabileceğiniz bir aygıt, fotoğraf makinesi, radyo gibi işlevlere sahip, günden güne de uygulamalar ve cihaz özellikleri geliştikçe bunlara yenileri ekleniyor. Sanki teknoloji insanları bir adım öteye ulaştırıyor gibi.

Yeni Medya ile ilgili dizimiz devam edecek. İyi günler dilerim.

8 Haziran 2013 Cumartesi

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 3




Merhaba,

Eğer halen son demlerini yaşayan, bir eski tip telefon kullanıyorsanız bu bölüm size göre!

Eski tip telefondan kastım: Sadece telefon etmeye yarayan, zar zor sms de gönderilebilen, biraz zorlandığında çekilen fotoğrafları mms ile yollamayı becerebilen türde bir cihaz.

Doğal olarak, "bunun yerine bir benzerini alırım artık" diye düşünüyor da olabilirsiniz.

Babam 70 yaşında. Bana hiç danışmadan gitmiş bir Android'li telefon almış geçenlerde. Telefon göreli olarak ucuz tabi ancak ekranı pul irisi.

Neyse Android'li bir telefon olduğuna göre ilk olarak kendisine bir profil ve kullanıcı aldım Google'dan. Ardından kurulumunu yapıp gelen mailleri nasıl okuyabileceğini de gösterdim.

Babam hayatının bir döneminde elektrik, sıhhi tesisat gibi işlerde pek becerikliymiş. Neden bilmiyorum sonra benim de şahitliğini ettiğim üzere zamanla böyle şeylere elini sürmez hale geldi. Bilgisayar devrimi başlayıp her eve, işyerlerine bilgisayar girdiği dönemde de elini klavyeye sürmedi.

Yani sizin anlayacağınız, öyle elektronik posta falan kullanmadı hiç. Her ihtimale karşı kendisini eskiden dernek başkanlığını yaptığı Cumhuriyet Lisesi Mezunları haberleşme grubuna ve başka bir iki gruba daha ekledim. En azından oralardan gelen mesajları okur belki diye.

Ama o da ne? Bu telefonu eline aldığından daha bir iki hafta geçmeden babam ilk elektronik postasını yollamasın mı?

İşte bu, benim için tarifi mümkün olmayan bir keyif kaynağı oldu. 2000'li yıllarda 60'lı yaşlarındaki eski patronumun bilgisayar ve akıllı telefonlar konusundaki kullanma ve faydalanma becerisinin gelişmesi de çok mutlu etmişti beni ama babamın yıllar sonra teknolojik aleti kullanmadaki gayreti ve becerisini görmek paha biçilmez bir deneyim oldu benim için.

Dolayısıyla, eğer babam bunu başardıysa siz de korkmayın! Eğer bir akıllı telefon almayı düşünüyorsanız hiç durmayın.

Peki akıllı telefon alacaksanız nelere dikkat etmeli?

Eğer parasal bir sıkıntınız yoksa ve "en iyisi olsun" diyorsanız bir iPhone5 ya da Samsung Galaxy S4 alabilirsiniz. "Büyük ekranlı olsun, bilgisayar gerektirmesin, her işimi görsün" diyorsanız az daha beklerseniz Galaxy Note 3 yakında çıkacak.

Eğer makul bir bedelle çok pahalı olmayan ancak yeteri kadar hızlı bir cihaz diyorsanız. LG Nexus 4, ya da şimdilerde yenisi çıktığından giderek ucuzlamakta olan Samsung Galaxy S3 ya da dev ekranlı Samsung Galaxy Note 2 düşünülebilir.

Ucuz ama üzmeyecek bir cihaz düşünüyorsanız, Samsung Galaxy S3 Mini ya da LG OPTIMUS L5
veya L6 modeli işinizi görebilir.

Bunlar öyle muhteşem ve illa tavsiye ettiğim cihazlar değil. Ancak tarafsız olmak adına, hiç bir örnek vermeyip daha fazla kafa karıştıracağıma en azından bakılabilecek örnekler veriyorum. Siz yine de almadan önce inceleyin, en çok beğendiğinizi ve alabileceğiniz modeli edinin.

Akıllı telefonlar ile sosyal medya sitelerine, elektronik postalarınıza ve bulut depolarda bulunan dosyalarınıza erişebilirsiniz. Can sıkıntısına karşı gazete, kitap okuyup, radyo dinleyebilirsiniz. Dilerseniz, kendi müzik arşivinizi yanınızda taşıyıp, istediğinizde sevdiğiniz müzikleri dinletebilirsiniz. Oyun oynamak isterseniz binlerce seçeneğin olduğu da belirtmek lazım.

En basit şekilde Sosyal Medya'da fotoğraf, video paylaşabilirsiniz. "Hayır, gerçekten ilginç şeyler yapabilirim" diyorsanız Youtube ya da benzer bir yeni medya sitesinde kendi görüntülü güncenizi yayınlayabilirsiniz. Bütün bunlar için bir akıllı telefon biraz da uygun fiyatlı İnternet erişimi yeterli olacaktır.

Yine, canlı yayın yapmak isterseniz sesinizi sizi dinlemek isteyeceklere duyurmak için pek çok seçeneğiniz var. Mesela ülkemizden bir girişim olan Fizy.com kendi net radyonuzu yayınlamanızı sağlayacak imkanı kullanıcılarına yakın zamanda sağlamaya başladı.

"Ben görüntülü canlı yayın yaparım!" diyorsanız o da mümkün. Ustream buna imkan tanıyor. Uygulamasını akıllı telefonunuza yükleyip, çıkın sokaklardan yayın yapın. Son dönemde yaşadığımız gösterilerde böyle yayınlar yapan meraklılar vardı. Doğrusu vatandaş gazeteciliği adına ilginç bir yeni medya deneyimi oldu.

Akıllı cihazlar, Yeni Medya deneyimine önemli miktarda tat katıyor. Hep yanınızda olduğundan, uygun kullanıldığında etkisi tartışılmaz. Eskiden sadece medya mensuplarına bağlı olarak resim, görüntü yorumlardan    dünyaya açılan penceremiz, şimdi sıradan insanların ellerindeki akıllı cihazların sağladığı esnekliği de bizlere sunuyor.

Yeni medya ise elindeki bu güçlü bilgi akışıyla tüm insanlığı yeniden şekillendiriyor. İyi ya da kötü olduğu bir yana sizin bu gelişmelerin neresinde olduğunuz son derce önemli kuşkusuz. Eskiden medya ile mesafeliydik. Gazete okur, Televizyon seyreder, radyo dinlerdik. Oysa, büyük ölçüde akıllı cihazların sayesinde artık yeni medyanın içinde yaşıyor ve onu tüm dünya ile paylaşabiliyoruz.

Yeni Medya dizimiz devam edecek. Görüşmek üzere.

6 Haziran 2013 Perşembe

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 2


Merhaba,

Cep telefonu teknolojisi birden bire aldı başını gitti. Yıllarca kullanılan, suya düşmediği sürece bozulmayan efsane telefon modelleri gitti, yerine her sene en az 8-10 farklı modeller çıkartan üreticiler piyasayı
ele geçirdiler.

Hatta bir ara ülkemizde bile GSM telefon modelleri üretildi. Ancak ne yazık ki Aselsan tarafından üretilen telefonlar devam ettirilmeyince çok kısa bir sürede teknoloji trenini kaçırdık.

İlk zamanlarda telefonlara sadece basit resimler ve zil melodilerini yükleyebilen kullanıcılar, ellerindeki telefonu istedikleri araca çevirebilme özgürlüğü ile tanıştılar. Sanırım önlenemez yükseliş böyle başladı. Symbian işletim sistemi üreticiler tarafından pek çok cihaza uygulandı. Yüklenebilen uygulamalar ücretli, ücretsiz dağıtılmaya ve giderek daha çok böyle telefonlar tercih edilmeye başlandı. Bu cihazlar teknoloji kaynaklı pek çok sınırlamaya sahiptiler. Örneğin kablosuz ağ erişimleri Bluetooth teknolojisiyle sınırlıydı. Bu, eğer uzman değilseniz, İnternet kullanmak için her ay küçük bir serveti operatörünüze aktarmanız anlamına geliyordu. Yine de kolay kullanımıyla iyi bir telefon deneyimi mümkündü. Hatta İnternet ne kadar pahalı olsa da üzerlerindeki mesajlaşma yazılımları sayesinde örneğin yurt dışından konuşma ücretlerine oranla çok daha ucuza haberleşmek için kullandığımı bile hatırlıyorum.

Daha sonra Microsoft, mobil dokunmatik cihazlar için geliştirdiği işletim sistemi ile pazara girdi. İyi, güzeldi, yüklenebilen pek çok program ile adeta cepte bilgisayardı. Lakin, puldan az büyük dokunmatik ekranı sadece özel bir kalemle kullanılabilen bu cihazlar ile tek el ile telefon etmeye çalışmak tam bir işkenceydi. Telefon etme özürlü, ancak diğer yandan İnternet'e bağlanabilen, evde, işyerinde kablosuz ağa girip boş yere İnternet için ödeme yapmanızı önleyen bu cihazlar yine de tuttu. İnternet üzerinden (voip) ses görüşmesi yapan, çeşitli sohbet ağlarına bağlanıp, arkadaşlarınızla bu yolla haberleşmenizi sağlayan bu cihazlar kendilerinden öncekilere göre çok daha akıllıydı.

Microsoft'un mobil dünyadaki hakimiyeti Apple'ın iPod isimli müzik çalar cihazını geliştirip, içerisine de telefon ekleyene kadar sürdü. iPhone, kullanıcının neler yapabileceğini en iyi şekilde öngörerek geliştirdiği cihazıyla Microsoft'un mobil işletim sistemini bir süre sonra sadece navigasyon cihazlarında kullanılabilir hale getirdi.

iPhone, sezgisel olarak kullanıcının her istediğini yapabilmesi ve ek olarak müthiş miktarda yüklenebilecek uygulama destekli yapısıyla bir anda pazarı vurdu. Ancak yüksek iPhone edinme bedelleri nedeniyle kullanıcıları halen Symbian işletim sistemli cihazları kullanmaya devam ediyorlardı.

iPhone kendi ticari sistemi ile birlikte geldi. Kullanıcılar telefonlarında müzik dinlemek için tek tek şarkı satın alabiliyorlardı. Aynı şekilde hoşlarına giden, işe yarar, yaramaz uygulamalar da son derece makul bedellerle satılınca sistem yere daha sağlam bastı. Üstelik müzik ya da uygulama satın almak için çıkıp bir dükkana gitmeniz de gerekmiyordu. Telefonunuzdan ya da bilgisayarınızdan istediğiniz uygulamayı ya da şarkıyı alma lüksünüz vardı. Durum böyle olunca yenisi çıkacağı zaman iPhone satan yerlerin önünde bir gece önceden sıra olup, orada uyuyan Amerikan teknoloji meraklılarına hayretle bakakaldık.

Aynı dönemde İnternet'te Web 2.0 devrimi içerik üretimi özgürlüğünü kullanıcının kucağına bırakıvermişti. Yavaş, yavaş sosyal medya siteleri palazlanmaya, arkadaş bulma sitesi Facebook bile bu yolda ilerlemeye başladı aynı dönemde.

Bu sırada, özellikle mesajlaşma ve elektronik posta konusunda uzmanlaşmış tam tuş takımına sahip bir akıllı cihaz da yükselişe geçti. Blackberry Kanadalı RIM firmasının ürünüydü. Günün koşullarını iyi değerlendirerek, günümüze kadar ulaşan bir akıllı telefon serisi daha böylece ortaya çıkmış oldu. Ancak bir türlü tam dokunmatik ekranlı cihaz modellerinde başarılı olamadılar. Ayrıca, menülerinin karışıklığı ve uygulama sayısının rakipler ile boy ölçüşememesi 2012 itibariyle firmaya, ciddi bir pazar kaybı olarak döndü.

Günümüze yaklaştığımızda Google tarafından desteklenen Android işletim sistemli telefonların yükselişi ile pazarda büyük iki oyuncu ve üretici şirketlerin kaldığını izledik.

Artık iki önemli işletim sistemi ios ve Android birbiri ile rekabet halinde.

Günümüzde piyasada bulunan akıllı cihazlar tam ekran dokunmatik telefon ve tabletler. Apple ergonomi açısından iPhone ekran genişliğini pek büyütmek istemese de Android işletim sistemli büyükçe ekranlı telefonlar piyasada tutuluyor.

Hemen, tablet PC ve Telefonların en önemli eksiğini söyleyeyim. Eğer uzun yazılar yazacaksanız ekran klavyesi kesinlikle normal bir klavyenin yerini tutmadığından hala bir klavyeli bilgisayara ihtiyacınız var.
Sonradan takılan klavyelerin çok kullanışlı olmadığını da belirtmek isterim. Microsoft'un eski yöneticisi Bill Gates'in te geride kalan tek ümidi bu klavye meselesi de çözülebilirse kimse akıllı cihazların yükselişini önleyemez. Gerçek anlamda giyilebilir, hatta enjekte edilebilir akıllı cihazlar da hayatımıza girebilirler.

Giyilebilir cihazlar için günümüzde verilebilecek en iyi örnek Google tarafından üretilen Google Glass, bir nevi akıllı gözlük. Gözünüzün önüne küçük bir ekran görüntüsü düşürüyor. Film, fotoğraf çekmenize, gittiğiniz yeri haritada görmenize yarıyor. Cebinizdeki Android'li akıllı telefonla haberleşerek pek çok fonksiyonunu yerine getiriyor. Ancak hem çok çirkin görünüyor, hem de edinmek için 1500 Amerikan dolarını gözden çıkartmanız gerekiyor. Tutar mı bilmiyorum. Ama giyilebilir teknoloji için iyi bir örnek olduğu açık.

Akıllı cihazlar ve Yeni Medya serisi devam edecek.

İyi günler dilerim.


4 Haziran 2013 Salı

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 1


Merhaba,

Yolda, otobüste, parkta elindeki akıllı telefona pür dikkat kesilmiş birilerini günden güne daha sık görüyoruz. Genellikle çevrelerine kayıtsız gibi görünmelerine karşın, sanal çevreleri ile haberleşiyorlar büyük ihtimalle. Yeni medya uygulamalarından birini ustaca kullanıp, az önce okudukları önemli bir haberi dostlarıyla paylaşıyor da olabilirler. Peki buraya nereden geldik?

NMT diye bilinen ilk taşınabilir telefonlar buharlı ütü kazanı boyutunda ana üniteleri ve el üniteleri olan cihazları hatırlarsınız. Garip sembollerle dolu tuş takımları zor olsa da, bağlarından kurtulmuş özgürlük sağladılar. Onlarla karşılaştırıldığında GSM diye bilinen ilk cep telefonları gerçekten taşınabilirdi. GSM yayılınca eski telefonları araçlardan bile kısa sürede atıp kurtulmamızla NMT dönemi sonlandı.

İlk çıkan cep telefonları sadece konuşmaya yarıyordu. Aslında görüşme ücretleri çok yüksek olduğundan ona da fazla yaramıyorlardı. Bu yüzden sadece belirli bir kesim hakkını vererek kullanabildi ilk 10 yılda.

Titreşip bipleyerek son derece kısa bir mesajı tek satırlık ekranında gösteren çağrı cihazlarını şimdilerde kimse hatırlamıyor bile. Oysa çağrı cihazları iş dünyasında ne de büyük bir coşkuyla karşılanmıştı. Cep telefonları ise sayısal altyapılarının tasarımından gelen kendi kısa mesajlaşma sistemine sahipti.

Kısa mesaj hizmeti ile Yeni Medya'nın da ayak sesleri duyulmaya başladı. Artık konuşmadan, kısaca derdinizi karşı tarafa aktarmak için bir başka insana ihtiyaç yoktu. Yeni nesil bu kısa mesaj imkanını çok sevdi ve hala kullanıyor. SMS'in sosyalleşmek için gerçekten güzel, yükseltici bir etkisi olduğuna inanıyorum. Belki de akıllı telefonlara giden yolda en önemli ivmeyi yoğun SMS kullanımı sağlamıştır.

Akıllı Cihaz tanımı, aslında teknolojiyi yüceltme amacıyla ortaya konulmuş olmalı. İlk çıkan cihazların fiyatlarına bakılırsa, yüceltilenin daha çok fiyatlar olduğu bir yana, ilk telefonların oldukça iyi bir gelişme için aslında çok güzel yol gösteren kötü örnekler olduğunu düşünüyorum.

İlk çıkan akıllı telefonlardan önce, dokunmatik ekranlar taşınabilir bilgisayarlarda denenmiş ve başarısız olmuştu. Dokunmatik kullanım için ek bir kalem gerektirmeleri berbattı. Biraz da işlemci güçleri kısıtlaması yanında iyi uygulamalar ile desteklenmeyince ilk melez tablet bilgisayarlar da rafa kalkmıştı.

Cep telefonları yeterince küçülüp, doldurulabilir pil konusundaki sınırlama da çözülünce, üreticiler giderek telefon cihazlarına daha yeni ek özellikler katmaya başladılar. Radyo, Kamera ilk gelen ek özelliklerdi.

Burada bir parantez açıp, garip bir durumdan bahsetmek istiyorum.

Genellikle cep telefonları tasarım aşamasında, yaklaşık olarak 5 yıllık bir ekonomik ömür için tasarlanırlar. 2000 - 2010 yılları arasında üretilen telefonlarda gelişme günümüze göre son derece yavaştır. Bu yıllarda çıkan modeller kısmen hala kullanımdadır. Eğer telefonla konuşmak, bir iki fotoğraf çekmek, bir iki kısa mesaj ya da mms yollamak dışında bir beklentiniz yoksa, bu cihazları günümüzde de rahatça kullanabilirsiniz. Üstelik fazla yer de kaplamazlar ve neredeyse bir haftaya kadar uzayan pil ömürleri çoğu akıllı telefon kullanıcısının sadece hayallerini süsleyebilir.

Akıllı telefonların ekonomik ömrü yine 5 yıl gibi tasarlanmış olsa da, kullanım ömürleri genellikle, yeni ve az daha gelişmiş ardılı gelene kadardır.

Bu durumu açıklamaya çalışayım. Kullandığım taşınabilir bilgisayarın işlemcisi 2 çekirdekli. Ek olarak görüntü işleme için bir görüntü işlemcisi de var. Oldukça hızlı çalışıyor ve öyle son model olmasa da yaptığım pek çok iş için son derece yeterli.

Android işletim sistemli akıllı telefonum da iki çekirdekli bir işlemciye ve son derece hızlı 4 çekirdekli bir görüntü işlemcisine sahip. Yaklaşık iki yıl önce üretilmiş bir model telefonun hızı çok iyi ve güncel uygulamalar için de yeterli. Ardılı ise 4 çekirdekli bir işlemciye sahip, görüntü işlemcisi de yine 4 çekirdekli. Geçtiğimiz aylarda piyasaya sürülen Samsung Galaxy S4 ise tam 8 çekirdekli bir merkezi işlemciye ve 3 çekirdekli bir görüntü işlemcisine sahip. Çoğu taşınabilir bilgisayardan çok daha güçlü bir işlem kapasitesi demek bu. Ancak çok gerekli mi? Yine de ilk ay içerisinde dünyada 10 milyon adet satılması ilginç.

Aya gidip dönen Apollo 11'in uçuş bilgisayarı  2 Mhz hızında çalışan tek işlemci ve son derece sınırlı bellek kapasitesine sahipti. Böyle bir bilgisayar sayesinde astronotlar aya kadar gidip gelmelerini sağlayacak kritik yörünge hesaplarını yapabildiler.

Günümüzde çoğumuzun cebindeki en basit cep telefonu bile bundan daha hızlı. İşlevsellik açısından ise karşılaştırma bile yapmak zor. 2 Mhz'de çalışan bir işlemci ve ondan 1000 kat hızlı çalışan 8 çekirdekli, ek olarak da 3 çekirdekli görüntü işleme kapasitesi olan akıllı telefonla sadece birini arayıp konuşabiliyorsak, kendi kendimize "daha başka neler yapabilirim?" diye sorgulamanın zamanı gelmiştir öyle değil mi?

Akıllı telefonlar ve değiştirdikleri yaşam şeklimiz hakkında sohbete gelecek bölümde devam edeceğiz.

İyi günler dilerim.


31 Mayıs 2013 Cuma

Twitter Özellikleri 3




Merhaba,

Yeni medya ile ilgili dizimizin bu bölümünde de sessiz dev Twitter'dan bahsetmeye devam edeceğim.

Twitter ile çeşitli şekillerde resim ve video linkleri paylaştığınızda bir süreden beri mesajınızın altında sözkonusu linkler resim ve video olarak görülebilirler. İlk zamanlarda olmayan bu özellik ciddi bir sorundu. Çünkü görsel ya da hareketli görüntülerle desteklenen bir mesajın diğer kullanıcılar tarafından daha fazla ilgi gördüğü gerçeği sosyal medya kavramı kadar, hatta belki de daha eskidir.

İçerik üretimi her ne kadar önemli olsa da, bu içeriğe henüz taze iken ilgi çekmek önemlidir. Ne kadar hızlı tararsa tarasın arama makineleri yeni içerikleri görüp indeksleyene kadar söz konusu içerik eskiyip önemini yitirebilir. Bu nedenle pek çok haber kuruluşu ya da amatör içerik üretici, örneğin blog yazarları sosyal medya akışları sayesinde ilgiyi içeriklerine çekebilirler. İşte burada Twitter, Facebook gibi yeni medya siteleri çok işe yarayabilir. Takipçileriniz sitenizi takip etmeseler de sosyal medya akışında ilgilerini çeken bir konuda yaptığınız içerik duyurusu sayesinde takipçileriniz sitenize gelirler. Bu durumu daha kullanışlı hale getirmek isteyen Twitter, Twitter Cards yani Twitter Kartları özelliği ile içeriğinizin özetini ve küçük bir görseli 140 karakterli Twitter mesajınızın altında gösterir. Bunu yapabilmek için ileri seviyede web programlama bilgisi gerekse de, özelliğin işlewselliği nedeniyle pek çok haber kaynağı bu özelliği kullanıyor. Yine reklam için çok işe yarayan bir özellik olması nedeniyle, bir adım öteye giderek, Lead Generation Card özelliği, yakın zamanda reklam konusunda kullanıcılara sunulacaktır. Tabi bu Twitter için de bir başka gelir kaynağı anlamına geliyor.

Takip ettiğiniz birinin yolladığı mesaj beğenebilirsiniz. Bu durum mesajı yazanı yüreklendirip mutlu edebilir. Buna favorilere ekleme dense de, basbayağı Friendfeed tarafından ortaya çıkartılan beğen özelliğinden başka bir şey değildir.

Twitter'ın en önemli yaygınlık nedenlerinden biri de, iletilerinizi beğenen takipçilerinizin bunu kendi takipcilerinin görebileceği gibi yeniden gönderebilmesidir. Buna "retwitt" yani "yeniden şakımak" denilir. Böylece kendi takipcileriniz dışında sizin yolladığınızı tekrar eden takipcinizin takipçileri de sizin iletinizi görebilir, beğenebilir ve yeniden gönderebilirler. Bu yayılım viral bir niteliğe sahiptir ve gerçekten ilginç bir gönderi yaptıysanız, çok geniş kitlelere ulaşmanız sağlar. Bu, başlı başına en önemli yeni medya etkisidir.

Twitter üzerinde herkese görünür olmamak da mümkün. Eğer hesabınızı korunur hale getirirseniz gönderilerinizi, sadece sizin onay verdiğiniz ve kabul ettiğiniz kullanıcılar görebilirler. Böylece kapalı bir gruba yönelik olarak mesaj vermek istiyorsanız, bu da mümkündür.

Birbirini takip eden kullanıcılar sadece birbirlerinin görebileceği özel mesajlar da yollayabilir. Böylece elektronik posta alternatifi de sistemin içerisine eklenmiş olmaktadır. Yine de tercihinize göre gerçek kişisel bilgilerinize ulaşmadan, örneğin elektronik posta adresinizi görmeden, haberleşme sağladığı için önemli bir üstünlüğü vardır.

Size gelen takipleşme taleplerini kabul veya reddebilir, sizi takip eden birini engelleyebilirsiniz. Böylece olası veya fiili rahatsızlık durumlarını da engellemiş olursunuz.

Yolladığınız iletileri veya özel mesajları silebilirsiniz. Hatta isterseniz profilinizi silebilirsiniz, böylece oluşturduğunuz içerik ortadan kalkmış olur. Kimi zaman kullanışlı bir özelliktir. Ancak diğer yandan İnternet'e bir kez girmiş bir içeriğin neredeyse silinemeyecek kadar fazla izi kalabileceğini de aklınızın bir köşesinde bulundurmak yararınıza olacaktır.

Twitter ilk zamanlarına göre önemli görsel ve teknik özelliklere sahiptir. O nedenle, profilinizde olabildiğince güncel bir fotoğrafınızın bulunması yerinde olur. Yine, size ait sayfanın arka plan görünümünü ve sayfanın üzerindeki büyük görseli istediğiniz gibi belirleyebilirsiniz. Arama makineleri de sayfanıza önem verebilirler. Aynen kişisel web sayfası ya da blog sayfanız gibi Twitter ya da Facebook zaman akışlarınıza Google bir sayfa sıralama (Page Rank) değeri atanabilir. Bu sizin içeriğinizin arama sonuçlarında daha görünür olması anlamına gelecektir. Kişisel olarak bir önemi olması yanında, böylesi bulunur olmanın şirketler açısından önemi oldukça fazladır.

Böylece, Yeni Medya dizimizin Twitter ile ilgili bölümü sona erdi.

Yeni Medya dizimize gelecek hafta devam edeceğim. İyi günler dilerim.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Twitter Özellikleri 2




Merhaba,

Twitter özeliklerinden söz etmeye devam ediyorum.

Twittter'ın kullanıcılar tarafından manipülasyona açık bir yapısı vardır. İstediğiniz an kolayca bir profil oluşturup istediğiniz kişiliğe bürünebilirsiniz. Kurallarına uyduğunuz sürece, Twitter buna fazla takılmaz. Bu nedenlerle sahte profilller, sanal kişilikler Twitter'in olmazsa olmazı gibidir. Dolayısıyla profilinizi takip eden pek çok kullanıcı sayısal görünüm dışında fazla bir etki yapmayabilir. Oysa yüzlerce sahte profil tarafından takip edileceğinize, yazdıklarınıza tepki veren bir kaç kullanıcı daha yapıcı olacaktır.

Abone Satanlar
Twitter üzerinde dilerseniz makul fiyatlarla abone edinmenizi sağlayacak kullanıcılar da bulunur. Sosyal Medya mantığına aykırı da olsa başlangıç olarak diğer kullanıcıların dikkatini çekmeye yarayabilen bir yöntem olduğundan takipçi satın almak sık karşılaşılan bir durumdur. Genellikle bir linke yönlendirerek 100'lerce anında takipçi önererek yapılan yönlendirmeler sizi virüslü bir sayfaya bile yöneltebilir. Dolayısıyla pek böyle gönderilere güvenmeyin.

Ancak binlerce kullanıcının sizi takip etmesinin başka kullanıcıları da sizi takip etmeye yönlendirebileceği düşüncesiyle böyle kaçamak yollarla takipçisini artıran ünlüler, şirketler olabiliyor. Burada unutulmaması gereken sizi takip edenlerin sayısının ancak bir an için işinize yarayabileceği. Eğer akış içerisinde ilgi çekici içerik üretemezseniz kısa sürede sizi izleyenlerin dikkatleri de başka tarafa kayar ve unutulursunuz. Dolayısıyla, taze ve ilgi çeken içerik Yeni Medya'da da halen önem taşıyor.

Ticaret ve reklam dünyası
Sosyal medya dünyasında reklamlar ölçülebilir dönüşler sağladığından daha önce bahsetmiştim. Twitter reklam konusunda doğru kullanıldığında iyi sonuçlar verir. Ölçüm yapmak için Twitter'ın kendisini ya da üçüncü taraflarca geliştirilen uygulamaları kullanmak mümkündür.  Geleneksel yöntemlere göre daha elle tutulur sonuçlar vermesi giderek daha çok tercih edilmesine yol açmaktadır.

Twitter, firmalara marka bilinirliği ve itibar yönetimi açısından da önemli bir araç sağlamaktadır. Aynen Facebook'da olduğu gibi burada da firmalar müşterileri tarafından erişilebilir ya da etkileşimli bir haldedir. Bu nedenle firmaların ölçeklerine göre bir sosyal medya yönetimi çözümünden faydalanmaları ve kapsama da Twitter'ı eklemeleri önemlidir. Yine kriz yönetimi, Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) konusunda güzel sonuçlar verici uygulamalar yapmak mümkündür. Bu konuda TTNET gibi firmaların öncülüğünde gerçekleştirilen uygulamalar örnek niteliğindedir.

İşin aslı aynen gerçek dünyada olduğu gibi Yeni Medya'da da erişilebilir olmak firmaların yararınadır.

İstek küçük bir işletme, ister çok uluslu üzerinde güneş batmayan bir şirket olun, Yeni Medya ciddi bazı imkanlar sağlar, yeter ki değerlendirin.

Sosyal Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM)
Aslında her şeyin önüne sosyal getirmek onu daha önemli yapmaz ancak firmalar açısından Müşteri İlişkileri Yönetimi önemlidir. Müşterinizi tanımak onun eğilimlerine göre davranış yöntemlerinizi belirlemek basitçe daha iyi yönetmek ve kazanmak için iyi bir yoldur. Müşterinizi sosyal mecrada takip ederken onun hakkında daha çok bilgiye sahip olabilirsiniz. Örneğin müşteriniz ile ilgili faydalı bilgiler toplamak ve bunları doğru kullanmak güzel sonuçlar verebilir. Bir kez irtibata geçtiğiniz müşterinizin telefon, mail, sosyal medya hesaplarını kaydedip yeni bir sorun söz konusu olduğunda kendisine çözüm üretmeniz mümkündür. Hatta sizden olumlu bir konuda bahseden bir müşterinize sosyal medyada küçük bir teşekkür etmeniz bile bu kapsamda olumlu intiba oluşturmasından dolayı, güzel sonuçlar verebilir. Bir müşterinizin yakın çevresinde sizden olumlu bahsetmesi, ya da yeni bir ürününüz konusunda çevresine bilgi aktarması büyük bütçelerle yaptığınız tanıtımlardan çok daha etkili olabilir.

Tekrar Twitter ile ilgili önemli detaylara dönelim.

Ünlülerin sahte profiller yüzünden sorunlar yaşaması nedeniyle uzunca bir süredir yeterli şartları yerine getirebilen kullanıcılar "doğrulanmış hesap" almaya hak kazanabilirler. Böylece diğer kullanıcılar da gerçekten bir ünlüyü mü, yoksa sahte bir hesabı mı takip ettiklerini anlayabilir.

Takip etmeseniz de Twitter hesabını bildiğiniz bir kullanıcıya @ işareti ardından kullanıcı hesap adını girerek gönderdiğiniz bir iletiyi sizi takip etmese bile, ilgili görür ve eğer ayarlarında değişiklik yapmamışsa kendisinden bahsedildiğine dair bir elektronik posta da ilgiliye ulaşır. Sanırım göreli olarak tüm kullanıcılara ulaşmanızı sağlayan bu özellik Twitter'ın bu kadar popüler olmasında önemli bir paya sahiptir.

Gelecek bölümde görüşmek dileğiyle iyi günler dilerim.
  





27 Mayıs 2013 Pazartesi

Twitter Özellikleri




Merhaba,

Twitter ile dizimize devam ediyorum ancak öncelikle güncel sayılabilecek bir gelişmeden söz etmek istiyorum. Mayıs 2013 ayının 3. haftası Yahoo'nun ünlü blog sitesi Tumblr'ı 1.1 milyar dolara satın alması ve bu satın almadan sonra "siteyi batırmayacağı"nı açılması ile sarsıldı.

Takip eden günde yine Yahoo'nun sahip olduğu Flickr fotoğraf sitesi kullanıcılara verdiği bedava depolama alanını 1 terabayt'a çıkardığını duyurdu. Kafanızda kolay canlandırabilmeniz için 6 megapikselde çekilmiş 500 binden fazla fotoğrafı siteye yükleyebileceğinizi söyleyeyim. Tabi eskiden kalma aylık 300 Megabayt yükleme sınırının devam etmesi halinde bu kotayı doldurabilmek için 250 yıldan fazla uğraşmanız lazım. En azından torunlarınıza bırakacak bir yükleme işiniz olur fena mı? Şaka bir yana sanırım bu eski yardım sayfasında yazanları kısa süre içerisinde düzeltir Yahoo. Hemen belirteyim, geniş kullanıcı kitlesi durumdan haberdar olup Flickr'a üşüşünce sistem aşırı yükten bir süre devre dışı kaldı. Yine yeni sistemde sosyalleşme belirtilerinin öne çıkması, Yahoo'nun oyunu kuralına göre oynamak istediğinin bir belirtisi sayılabilir.

Böylece Sosyal Medya konusunda bir süredir yerinde sayan Yahoo'nun bu hamlesinden sonra gözlerin Google'a döndüğünü söyleyebilirim. Daha iki hafta kadar önce resim, posta ve bulut depo alanı toplamını 15 GB'a çıkartarak birleştiren Google'ın böyle bir atak karşısında depolama alanı konusunda duruşunu değiştirebileceğini düşünüyorum. Sanırım Google, veri tarlalarına biraz daha yeni sabit disk ekleyecektir.

Blog dünyasında niş sayılabilecek bir alanda yoluna devam ederken çılgın bir bedelle satın alınan Tumblr'dan sonra, siz varın Twitter gibi başa güreşen bir Yeni Medya sitesinin ne kadar değerlendiğini kafanızda canlandırın. Halka arzdan sonra %30 değer kaybına uğrayan ve bu durum karşısında bir şeyler yapmaya başlayan Facebook'u da düşününce, Yeni Medya dünyasında bu yaz ilginç gelişmeler yaşamayı bekliyorum. Sanırım kullanıcılar açısından da keyifli bir dönem yakın görünüyor.

Tekrar konumuz Twitter'a dönelim.

Twitter'ın sade ve anlaşılabilir yapısı, Facebook karşısında önemli bir avantaj sağladı. Kolay kullanım yanında takip özelliği önemli bir başlangıçtı.

Hashtag
Ancak "#" diez ya da numara işareti ile başlayan kelimeler çok önemli bir gelişmenin anahtarı oldu. Artık kelimeler aranabiliyor ve bu kelimeler önem ve güncelliklerine göre sıralanabiliyordu. Böylece Twitter eğilimleri ortaya çıkmış oldu. Trends denilen eğilimlere bakılarak Twitter'da bahsedilen konulardan dünya ve yerel gündem ortaya çıkıyordu. Yeni Medya'da müthiş bir gelişme böylece ortaya çıkmış oldu. Bir süre sonra yerel eğilimler de kullanıcılara açıldı.

Twitter yapısındaki bu önemli gelişmenin olumsuz yönü manipülasyona açık olmasıydı. Trends'de yer alıp dünya gündemine oturabilme imkanı sonuna kadar kullanılınca, Twitter eğilimler konusunda üst seviyede bir moderasyon sistemini devreye aldı. Milyonlarca kullanıcı tarafından oluşturulan içeriğin Twitter gündeminde suni gündem oluşturmaması için gereken gücü ve dikkati, varın siz düşünün. Bu durumun sistemin özgürlükçü yapısına da bir yere kadar kötü etkisi olduğunu söylemek mümkün. Ancak, sanırım Twitter tamamen erişim engellemesine gidebilecek olan bizimki gibi ülkelerin tepkilerini önlemek için böylesi bir davranış şeklini geliştirdi.

Hashtag her ne kadar deneyimli Twitter kullanıcıları tarafından yoğun olarak kullanılsa da eğilimler konusunda gerçek zamanlı güncellemeler yapabilmek ve bunu Twitter'ın sol tarafındaki ilgili yerde gösterebilmek için sadece diez ile başlayanlar değil, an itibariyle yoğun olarak kullanılanlar da arama makinesinin görmesi gerekenlere eklenince, Twitter eğilimleri daha doğru sonuçlar verecek şekilde yeniden düzenlenmiş oldu.

Hashtag sayesinde, siz de güncel konudaki görüşlerinizi belirtirken daha fazla göze görünebilirsiniz. Bunun dönüşü daha çok takipçi olabilir. Popüleritenizi artırmak ve daha çok okunabilmek için hastag kullandığınız gönderiler işinizi kolaylaştırırlar.

Big Data
Ortaya çıkarılan verilerin büyüklüğü düşünülünce İnternet'teki diğer herşeye göre çok daha ilgi isteyen büyük veri yaratan Twitter'ı gönülsüzce izleyen Google eskisi kadar böyle şeylere dikkat kesilmeyecek şekilde algoritmasını yeniden düzenledi. Bu durum, organik trafiği biraz vursa da ekranlardan ve akıllı mobil cihazlardan devamlı takipte olan kullanıcıları çok etkilemedi.

Yeni Medya içeriğini oluşturan kullanıcıların istemedikleri bir şeyi yapmak çok kolay değil. Dolayısıyla, çok ve yaygın kullanılsa da servisler bir kulaklarını kullanıcıdan gelen tepkilere açık tutmak zorundalar. Kullanıcılara rağmen istenmeyen bir değişikliği gerçekleştirmeden önce iyi bir muhasebe yapmak varlığını sürdürebilemek için de bir zorunluluk.

İnternet'te ölçek önemli. Dolayısıyla, büyük olmanın gereği de, her yerde olmak. Yahoo'nun son atağı, daha önce yaşanan Google hizmet güncellemeleri ve Facebook'un gerçekleştirdiği görünüm güncelleştirmesi ve optimizasyon Yeni Medya'yı günden güne daha ilgi çekici hale getiriyor. Zaman zaman güncel gelişmelere değinmeye devam ettiğimiz dizimizin bir sonraki bölümünde Twitter özelliklerinden bahsetmeye devam edeceğim.

İyi günler dilerim.

24 Mayıs 2013 Cuma

Twitter Etkisi




Merhaba, dizimizin bu bölümünde Twitter'ın etkisi üzerinde durmaya çalışacağım.

Twitter'ın Amerikan seçimlerinde Obama ekibi tarafından yerinde kullanılması çok önemli bir etki yapmıştır. Halk hareketlerinde, örneğin Arap Baharı'nda kişiler ve gruplar arasındaki bağlantıyı sağlaması ve haberlerin bu yolla dünyaya yayılması, bu sosyal ağın hem siyaset üzerindeki önemli etkisini ortaya koymuş, hem de Twitter'a olan ilgiyi artırmıştır.

Twitter, 2013 başı itibariyle 500 milyon kullanıcı sayısına ulaşmıştır. Bu kullanıcıların 200 milyonu aktif kullanıcıdır. Yani bir ay içerisinde 200 milyon kişi Twitt gönderir. 2013 yıl sonu itibariyle Twitter'ın hedefi 1 milyar kullanıcı, 1.54 milyar dolar gelir, 5200 çalışan, 111 milyon dolar net kazançtır.

Twitter kullanıcıları arasında ünlüler, şirketler ve sıradan insanlar vardır. Gönderilen içeriği ele alacak olursak  %3.6 Haber, %3.8 gereksiz, spam içerik, %5.9 kendini tanıtım,  %40.1 anlamsız boşboğazlık, %37.6 sohbet,  %8.7 paylaşılan içeriğin yeniden paylaşımı ile karşılaşırız. Rakamlara bakınca her şey ortaya çıkıyor aslında. Twitter kullananlar akıllarındakini sosyal medyaya dökmekte, bu içerik takip edilmekte, bir anlamda tüketilmektedir. Bu hali ile yaygın kitle iletişim araçlarına benzemekle birlikte çok yönlü ve etkileşimli bir ortamdır. Böyle bir ortamın tanıtım ve etkinliler için uygun olması ve aynı zamanda bu etkisinin ölçülebilmesi Twitter'ı pazarlama ve tanıtım için ideal hale getirir.

Sanırım şimdi pek çok markanın ve firmanın Twitter ve Facebook ile haşır, neşir olmalarını anladık, öyle değil mi?

Yapılan tanıtım, reklam gibi faaliyetlerin anında tepki alması, müşterinin doğrudan markaların temsilcisine ulaşabilmesi açısından çok önemli bir etkisi vardır. Uygun şekilde yönetilmediğinde sorun olmakla birlikte Müşteri İlişkileri Yönetimi (Sosyal CRM) aracı olarak kullanıldığında, firmalar için yol gösterici ve müşteri eğilimleri konusunda aydınlatıcı, düzeltici olduğu söylenebilir.

Konunun önemini ve yararını anlamış pek çok firmanın sosyal medya yönetimi işini kendi bünyelerinde ya da dışarıdan aldıkları hizmetle çözdüklerini ve böylece işlerini daha iyi yaptıklarını görüyoruz.

Yeni Medya'da bir reklam kampanyası başlatıldığında bunu Twitter üzerinden duyurup ilk tepkilerin nasıl olacağını görmek de mümkün. Hatta adeta bir nimet. Reklam veya kampanya eğer geniş kitlelerin olumlu tepkisi ile bir anda yayılıyorsa, bu reklamın tv, radyo, gazete ve dergilerde de benzer etkisi olacaktır. Bundan güzel gösterge olabilir mi? Reklam dünyasında üreticiler ve müşterileri için ölçülebilir sonuçları anında görebildiğiniz Twitter gibi bir yeni Medya ortamının değeri ortadadır.

Ünlülerin hayran kitlelerine mesaj ulaştırmak için Twitter'ı kullanmaları da anlaşılabilir. Milyonlarca hayrana klavyeniz ya da akıllı telefonun ekranı kadar yakın olunabilecek başka bir ortamı bulmak hiç de kolay değildir. Aynı zamanda bu kadar hayran söz konusu olunca, durumun akıllıca yönetilmesi halinde, reklam içerikli mesaj yollayan bir ünlünün bundan önemli bir gelir elde etmesi de mümkündür.

Başlı başına Twitter'da yayınladığı içerik nedeniyle ününe ün katan bir kesim de Twitter etkisinin bir kanıtı gibidir. Twitter Fenomeni olarak tanımlanabilen kişilerin ülkemizde de örnekleri bulunmaktadır. Takipçi sayıları milyonları bulanların sanal dünyaya açılan bu kapıdan eskisine göre çok daha tanınmış olarak çıktıkları bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır. Kimi zaman bir siyasetçi, kimi zaman eğlence dünyasından bir ünlü bu güçlendirme etkisini iyi kullanarak geniş kitlelere ulaşmakta ve mesajını verebilmektedir.

Çok değil, 10 yıl önce böyle bir imkan sadece hayal edilebilirdi. 30 yıl kadar önce çoğu evde telefon bile bulunmadığını düşünecek olursanız, dünyanın iletişimde geldiği noktanın ve onun bir sonucu olan Yeni Medyanın önemini daha iyi anlayabilirsiniz.

Gelecek bölüme Twitter'ın özelliklerine doğru kısa bir yolculuk yapacağız

Tekrar görüşmek üzere, iyi günler dilerim.

Kaynak:
http://expandedramblings.com/index.php/resource-how-many-people-use-the-top-social-media/
http://expandedramblings.com/index.php/march-2013-by-the-numbers-a-few-amazing-twitter-stats/
http://bits.blogs.nytimes.com/2009/07/15/hacker-exposes-private-twitter-documents/?hpw.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Twitter Nedir?




Merhaba,

Mikro Blog Sitesi Twitter'ı mercek altına alıyorum bu defa.

Yeni medya öncüllerinden Bloglar İnternet'in ilk döneminde herkesin kişisel web sayfası olması miti yıkılırken,  belki de bir alternatif olarak ortaya çıktı. Blog, kısaca bildiğiniz günlük tutma alışkanlığının İnternet'e uyarlanmış haliydi. Başlarda çok tuttu, pek çok kolay kullanılabilen blog servisi doğdu. Rüyanın bitmesi kısa sürdü. Herkes yazamıyordu. Yazsa bile okuyamıyordu. Böylece bir heves ile açılan bloglar giderek kan kaybetmeye başladılar. Dolayısıyla herkes değil, belli bir kesim devam edebildi blog yazmaya. Geriye kalan geniş kitleye hitap edecek bir alternatif için fazla beklemek gerekmedi.

Bu süreçte Twitter 2006 yılında ilginç bir yapı olarak ortaya çıktı. Sadece 140 karakter yazılıp gönderilebiliyordu. Aynen telefonlardaki SMS göndermek kadar basitti. Hatta SMS ile bile Twitter'a gönderim yapılabiliyordu. O an aklınıza gelen  bir ya da iki cümleyi paylaşıveriyordunuz. Bu kadar sınırlı bir yapının tutması ilginç oldu. Kısa yazılar yazmak, düşüncelerini kısacık bir cümlede anlatabilmek, kolay değildi. Ancak bu yolla paylaşılanlar kolayca okunabiliyordu. Belki de bu durumun çekiciliği "mikro blogging" mantığını yaşayabilir kıldı.

Twitt, kuş şakıması anlamına gelmektedir.

Sadece SMS gibi sınırlı yazı yazma imkanı ve pek çok eksiği olan bir sistem nasıl oldu da, Sosyal Medya devi Facebook'un karşısına dev bir rakip olarak dikilebildi?

Twitter'da aksi ayarlanmadıkça yollananlar tüm kullanıcılar tarafından görülebilir. Web sitesi yolu ile kolayca gönderi yapılabilir ya da yardımcı uygulamalar kullanılarak gönderi yapılabilir. Örneğin Akıllı telefonlar için resmi uygulama yanında pek çok başka uygulama ile gönderi yapılabilir.

Pek çok web sitesi üzerinde dikkatinizi çekmiş olabilir, Twitter'ın mavi küçük kuşunu gördüğünüzde üzerine tıklarsanız okumakta olduğunuz içeriği Twitter ile paylaşabilirsiniz.

Twitter kısa sürede ilginç bir etki yarattı. Belki de buna neden olan sosyal medya alanında ağ ve ilişkiler mantığını doğru olarak konumlandırmış olmasıydı. İçeriğin paylaşımında Facebook gibi kabule, fiziki tanışma esasına dayalı bir eski moda anlayış yerine, "takipçi" mantığı ile çalışması bunun bir nedeni olabilir.

Nedir takipçi sistemi? İstediğiniz, görüşlerini dikkate değer bulduğunuz birinin kitabını okuyabilirsiniz, programını izleyebilirsiniz, müziğini dinleyebilirsiniz. Twitter'da bunu sıradan insanlar için yapmanız mümkündür. Kullanıcılar arası "takip" viral olarak yayılır. Bunun nedeni takip ettiklerinizin beğenip paylaştıkları içerikten başkalarını takip edebilmenizdir. Dolayısıyla bir virüsün yayılması gibi, takip edilenler kişiden kişiye geçerek ekranınıza ulaşıverir.

İlginizi çeken konuları Twitter'da aradığınızda da karşınıza kullanıcılar tarafından paylaşılmış içerik ve yazılar gelecektir. Yine, izlediğiniz hesapların beğenip, yeniden paylaştıkları, başkalarının ürettiği içeriği de izlersiniz. Dolayısıyla, sadece bağlantı içerisinde olduklarınız değil, neredeyse tüm kullanıcıların oluşturduğu içeriğe erişebilirsiniz. Böylece "Twitter da, aynen Facebook gibi İnternet'in neural yapısını taklitten yola çıkmıştır" dersek yanlış olmaz.

Çeşitli araçlar ile Twitter daha verimli kullanılabilir. Twitter öncelikle bünye dışında, hatta çoğu zaman başka girişimcilere bırakarak eksikliklerini tamamladı. Örneğin gönderilenlere resim eklemek için ağırlıklı olarak önceleri twitpic gibi bünye dışından servisler kullanılırken bunlar yakın zamanda bünye içine alındı. Ancak resimler için yapılan içselleştirme sanırım biraz da depolama alanı darboğazı nedeniyle videolar için yapılamadı. Kim bilir belki de bu sadece bir zaman ve kaynak meselesidir.

Bu bölümün sonunda, Twitter'ın logosu olan mavi kuşun isminin Larry olduğunu belirteyim.

Bir sonraki bölümde Twitter'ın Reklam dünyasında ve İnternet üzerinde yaptığı etkilere değineceğim.

Yeni bölümde görüşmek dileğiyle iyi günler dilerim.

10 Mayıs 2013 Cuma

Facebook İçindekiler ve Bazı Püf Noktaları




Merhaba, Yeni Medya alanında Facebook'dan bahsetmeye devam edeceğim.

Facebook hayata ilişkin ilginç ne varsa içeriğine dahil etme çabasında. Dolayısıyla İnternet'te ne ilgi çekiyorsa, Facebook'u onun peşinden giderken görmek şaşırtıcı değil. Bu durum karşısında Google gibi rakip devler cevabı, kendi yatay sosyal ağlarını kurarak verirken, pek çok dikey ağ kendi alanında ilerlemeye çalışıyor. İster istemez böyle ağların trafiğini kendisine çekemediğinde Facebook çareyi kendi bünyesine dahil etmekte buluyor. Bunlara, Friendfeed ve Instagram örnek verilebilir. Bir de dikey ağ gibi olup da aslında hedefleri Facebook gibi olmak olan devlerden Twitter'ı unutmamak lazım. Yeni Medya serisi içerisinde hepsine yer vermeye çalışacağım.

Biraz da Facebook'un içinde neler olduğuna bakalım.

İlk olarak bolca fotoğraf var, kişiler etiketlenebiliyor ve bu fotoğraflar beğeniye ve yorumlara açık. Tabi derinlerde bir yüz tanıma yazılımı da çalışıyor. Milyonlarca fotoğrafın sahibini yavaş yavaş öğreniyor Facebook. Aynısını Google da yapıyor. Burada komplo teorilerine girmeyeceğim, ama aklınızın bir köşesinde kalsın. Belki de bir gün sosyal medya siteniz sizi gözünüzden tanıyacak, kim bilir?

Video yüklemek de sosyal sitelerin olmazsa olmaz özelliği. Facebook içerisinde aynen fotoğralar gibi hareketli sesli görüntüleri paylaşmak ve bunlardaki kişileri etiketlemek, yorumlar yapmak mümkün.

Armağanlar var. Daha ilk açıldığı zamanlardan kalma bu gelir modeline göre; küçük bir çizimden ibaret olan hediyeyi 1 dolar karşılığında istediğiniz kişiye verebiliyordunuz. %50'si sevgililer gününde satılan bu sanal hediyelerin hiç de azımsanmayacak ölçüde gelir getirmesi doğrusu şaşırtıcı.

Kullanıcıların birbirleri ile alışveriş yapabildikleri pazar yeri erken dönemde Facebook'a gelir sağlamasa da kullanıcı çektiği ve biraz da eBay gibi bu işten kazanç sağlayanları üzdüğünü söyleyebilirim.

Etkinlikler ile kullanıcılar istedikleri kişileri davet etikleri bir etkinlik düzenleyip kaçının katılacağını öğrenebiliyor. "Arap Baharı" gibi beklenmedik bir etkisi de olduğuna göre işe yarayan bir özellik sanırım. Hayatı Facebook'da geçen çokça arkadaşınızla birlikte bir şeyler yapmak, bir yerlere davet etmek için iyi bir özellik. Ancak milletçe böyle programlı olmayı pek sevmediğimizden fazla kullanmadığımız bir hizmet. 

Mesajlaşma özelliğini, hem anında mesajlaşmak, hem elektronik posta olarak kullanabilmek mümkün. Ek olarak sesli, görüntülü mesajlaşmak da olmazsa olmazlardan. Üstelik bütün bunları aynı anda birden fazla kişiden oluşan gruplar halinde de yapabilirsiniz.

Takip özelliği ile arkadaş olmasanız da birini takip etmek ve paylaştıklarını görüp yorum yapmak Facebook'un yeni sayılacak özelliklerinden. Takip, kulağa biraz garip gelse de aslında Twitter gibi sosyal medya sitelerinden eksik kalan yanın tamamlanması olarak yorumlanabilir. Tabi takip ettiğiniz kişi istediği anda sizin onu takip etmenizi önleyebilir. Laf aramızda diğer karışık özellikler gibi bunu da yapmak için menüler arasında biraz çabalamanız gerekekiyor. 

Gizlilik ayarları Facebook'un en karışık alanı olmasının yanında vazgeçilmeyecek özelliklerden. "Sosyalleşeyim, paylaşım yapayım" derken sizi rahatsız edebilecek kişiler ve durumlardan uzak durmanız için en çok önem vereceğiniz kısım burası. Yabancı gözlerden uzakta durmak için mümkün olan tüm ayarları kullanmak biraz deneyim gerektiriyor. Ancak Facebook'a sosyalleşmeye geldiğinizi ve Facebook felsefesinin çok gizlenmenize imkan vermediğini unutmayın!

Beğen düğmesi. paylaşımlara verilecek en kolay ve zahmetsiz tepki yolu. Facebook'un pek çok güncel özelliğinin geldiği yer olan Friendfeed'den miras. Facebook gelişmekte olan Friendfeed sosyal medya sitesini ve ekibini bünyesine aldığında pek çok özellikle birlikte "beğen" yani "like" butonunu ekleyerek Sosyal Medya'da büyük bir etkiye neden oldu.

Reklamlar Facebook'un en güzel gelir sağladığı kısım. Reklamını yapmak istediğiniz her hangi bir ürünü, sayfayı, web sitesini kolayca bu yolla tanıtabiliyorsunuz. Gösterim Başına Ücret veya Tıklama Başına Ücret seçeneklerinden biri ile reklamınızı hazırlayıp yayınlamaya başlayabiliyorsunuz. Reklam bütçenizi belirleyip, sonucunu da ölçebileceğiniz güzel bir sistem. Google da benzerini kullanıyor.

Oyunlar Facebook'un uygulamalar kısmının en şişkin bölümü. Bir ara sanal tarlasını en iyi durumda tutmak için gece kalkıp ürün hasatı toplayanlar olduğunu düşününce bu oyunlar kısmının neden çok tuttuğu gayet açık sanırım. Tabi oyunların da güzel gelir getirdiğini belirtmek lazım. Oyunda kullanılan ufak tefek parçalar için bedelini verip satın alan oyuncular böylece tamamen sanal alış veriş yaparak ekonomiye katkı veriyorlar.

Başlıca bahsetmek istediğim Facebook özellikleri bunlar. Ancak bunlardan başka hizmetlerin olduğunu ve zamanla bunlara yenilerinin eklenebileceğini belirtmek isterim.

Facebook bütün bunları bünyesinde bulundurmak için sunucu tarlalarına ihtiyaç duyuyor. Bir de yedekler, denemeler yapılan makineler girince işin içerisine ABD'de bir kaç alan bulundurmak yanında, Avrupa ve Asya'ya yayılmak kaçınılmaz oluyor tabi. Ancak yine de Google'ınkilerin yanında Facebook sunucularının sayısı daha az.

Artık sadece masaüstü ya da taşınabilir bilgisayarlarla değil akıllı telefonlar, tabletler ile de Facebook'a ulaşılabiliyor. Eğilimin bu yönde olmasına bakılırsa Facebook'a her yerden ulaşabilmeyi de seviyoruz. İnternet'e erişen cihazlar ile sanki uygarlığın tüm birikimini cebimizde taşıyoruz.

Facebook'u sonuç itibariyle genişçe bir meydan gibi düşünün. Buradaki görünürlüğünüz size arkadaşlarınızla sınırlı gibi gelse de durum böyle değildir. Gizlilik ayarlarını çok sıkı hale getirmediyseniz, arkadaşlarınızın arkadaşları ikinci dalgada etkinliklerinizi görebilir. Paylaşımlar sayesinde kendi zaman akışınızda paylaştığınız içerik meydanın en uzağında duranların bile ekranlarında görülebilir. Bunu unutmadan, milyonlarca gözün önündeymişçesine hareket etmeniz yararınıza olacaktır. Unutmayın ki İnternet'te her hareketinizle iz bırakırsınız. Bu izlerden faydalanarak size ulaşılabilir.

Dizimizin gelecek bölümünde Yeni Medya sitesi Twitter konumuz olacak. 

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Facebook'da Neler Yapabilirsiniz?




Merhaba, dizinin üçüncü, Facebook ile ilgili ikinci bölüm ile devam ediyorum,

İnternet'in en yoğun olarak kullandığımız kısmı web sayfalarının birbirleri ile bağlantıları esasına dayanır. Arama makineleri bu bağlantılara göre ağı dolaşır, tüm sayfaları indeksler. Bu yapı biraz bizim beynimizin işleyişine benzer.

Facebook aynı yapıyı insanlara uygulamıştır. İnsanları benzer şekilde birbirleri ile ilişkilendirerek tüm kullanıcıları dilediklerinde birbirine erişebilir hale getirmiştir. Mevcut başarılı bir modeli biraz değiştirerek yeni bir mecraya uygulamak. İşte Facebook'un başarısının en büyük sırrı budur.

Facebook içeriği kullanıcılar tarafından oluşturulan bir yeni medya sitesidir. Böyle olunca, reklam ile içiçe olduğunu da söylemek mümkündür. Facebook size reklam gösterdiği gibi sizin istediğiniz kitleye yönelik reklam yapmanız için her türlü imkanı sunar.

Facebook ile neler yapabileceğinizden biraz bahsedeyim.
  • Facebook ile eski arkadaşlarınızı bulabilir yeni arkadaşlar edinebilirsiniz. 
  • Arkadaşlarınızın yolladığı ve paylaştığı içerikleri görebilir, beğeninizi belirtebilir, yorum yapabilirsiniz.
  • Arkadaşlarınıza mesaj gönderebilir, anlık mesajlaşabilir, ücret ödemeden sesli görüşme yapabilir, dilerseniz görüntülü de bağlantı kurabilirsiniz.
  • Beğendiğiniz her türlü içeriği paylaşabilirsiniz. 
  • İçerikler: fotoğraf, video, belge, link şeklinde olabilir. 
  • Arkadaşlarınızın yolladığı içerikleri de kendi profiliniz altında yeniden paylaşabilirsiniz.
  • Ünlü birinin hayran sayfasını takip edebilirsiniz.
  • Gittiğiniz, sinema, lokanta, işyeri gibi bir yeri işaretleyebilir, böylece anında bundan arkadaşlarınızı haberdar edebilirsiniz. Ayrıca yediğiniz, içtiğinizin kalitesini de arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.
  • İlgilendiğiniz bir markanın kampanyalarına katılabilir, marka sayfalarında yer alan uygulamaları kullanabilirsiniz.
  • Sosyal Medya hesaplarınızı Facebook'a bağlayıp Twitter, Blogger, Pinterest, Instagram, Tmblr gibi sosyal medya hesaplarınızda yayınladığınız içeriği otomatik olarak  profilinize de gönderebilirsiniz.
  • Oluşturduğunuz profilinizde özgeçmişinizi, beğendiğiniz filmleri, kitapları, müzik türlerini ve daha pek çok detayı ilgilenenlere gösterebilirsiniz.
  • Eğer bir firmanız varsa, onun sayfasını oluşturabilir, firmanızın Facebook uygulamalarını yapabilir, ürünlerinizin reklamını yapıp, bunun sonucunda ne kadar geri dönüş aldığınızı görebilirsiniz. Sosyal medya takibinin Facebook ile ilgili kısmını gerçekleştirip müşterilerinize hizmet verebilirsiniz. Müşteri ilişkileri yönetiminin Facebook ayağını takip edip, stratejilerinizi belirleyici verileri toplayabilirsiniz.
  • Kendiniz, derneğiniz, işletmeniz için sayfa oluşturabilir ve bu sayfanızın reklamını yaparak, bir hayran kitlesini bu sayfaya yönlendirip sizi ve paylaştığınız etkinlik, davet ve bilgileri takip etmelerini sağlayabilirsiniz.
  • Facebook içerisinde çalışan alışveriş sitesi açabilirsiniz.
  • Haberleşme grupları oluşturabilirsiniz. Ortak noktalarınız olan kullanıcılarla gruplarda bir araya gelebilirsiniz. Eski forum ve e-mail gruplarına benzeyen bu hizmette arkadaşlarınız dışında yeni kullanıcıları da tanıma ve haberleşme imkanınız olur.
  • Oyun oynayabilirsiniz.
  • Uygulama geliştirebilirsiniz.
  • Dilerseniz sadece belirli kişilere açık dışarıya kapalı özel gruplara da katılabilir ya da böyle gruplar kurabilirsiniz.
  • Hiç tanımadığınız kişilere de ücreti mukabili mesaj gönderebilirsiniz (biliyorum kulağa garip geliyor ama Facebook'un benimsediği bir gelir modeli).
Facebook devamlı olarak geliştiğinden bunlara yenileri eklenip, işlevsiz kalanlar zamanla listeden kalkabilir.

Dizinin gelecek bölümünde Facebook'un yapısına ve kullanırken dikkat etmeniz gereken bir iki püf noktasına değineceğim.

Tekrar görüşmek üzere.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Facebook Nedir?



Merhaba, dizinin bu bölümünde sizlere Facebook'dan bahsedeceğim.

Harvard Üniversitesi'nin 2003'de diğer bazı üniversiteler gibi bir tanıtım kataloğu yoktu. Bu kataloglar ya basılı oluyor ya da online olarak erişiliyordu. Öğrencinin resmini ve tanıtım için bilgilerini içeren bu kataloglar, öğrenim yılı başında öğrencilere dağıtılıp, birbirlerini tanımaları, böylece daha kolay sosyalleşmeleri amaçlanıyordu. Bu katalogların adı Face Book'du.

2000'li yılarda "hot or not" yani "çekici ya da değil" gibi sitelerde isteyenler fotoğraflarını paylaşıyor, siteye girenler de örneğin 1 ile 10 arasında puan vererek bu resimleri değerlendiriyorlardı. 2004'ün başında Harvard Üniversitesi Öğrencisi Mark Zuckerberg, sadece üniversitesinin öğrencilerine açık olarak online beğeni sitesi Facemesh'i açtı. Mark, üniversitenin yerel ağını kırarak, Harvard yurtlarında kalanların resimlerini sistemden çekip yeni sitesine yükledi. Böylece öğrenciler aralarından en çekici kişileri oylamaya başladılar. Viral olarak yayılan haber bir anda o güne kadar görülmemiş bir trafik yarattı. Sanırım Zuckerberg'in kafasında şimşekler o anda çakmaya başlamıştır.

Site, kısa süre sonra üniversite yönetimi tarafından kapatıldı. İzinsiz alınan içerik, telif hakları, sitenin hacklenmiş olması gibi olumsuz durumlar kapatmaya gerekçe gösterildi. Ancak diğer yandan bakarsanız otaya çıkan site o güne kadar yapılmamış önemli bir yenilik içeriyordu. Sanırım biraz da bu nedenle Mark'ın fazla üzerine gidilmedi.

Bu başlangıç Mark'ın daha gelişmiş bir site yapmasına neden oldu. Böylece The Facebook ortaya çıktı. Artık kullanıcılar kendi bilgilerini kendileri giriyor ve bu sayfalara diğer kullanıcılar tarafından yorum yapılıyordu. Sonradan sitenin ismindeki "the" düştü. İşte karşınızda Facebook!

Kısa sürede Birleşik Devletlerin tüm üniversiteleri Facebook'a dahil oldu. Ardından da liseler de sisteme erişmeye başladılar.

Aynı dönemde bazı şirketler kervana eklendiler. İçlerinde Apple ve Microsoft da vardı. Özellikle şirketler, nasıl kayıtsız kalsınlar? Bu kadar potansiyel müşteriyi kolayca bulmak fırsatı hiç tepilir mi?

2006'nın sonunda Facebook 13 yaş üzeri tüm dünya vatandaşlarına ve şirketlere açıldı. 2007 sonuna gelindiğinde 100 bin kadar şirket de artık Facebook kullanıcısı olup müşterilerine bu yolla ulaşmayı seçmişti. Bu sırada 240 milyon dolarla %1,6 hissesini Microsoft satın aldı. Artık reklamlardan elde edilen gelir giderek artıyordu. 2009'da Facebook ilk kez kâra geçmeye başladı. Aralık 2011'e gelindiğinde Google'dan sonra Amerika'nın en çok erişilen sitesi Facebook olmuştu. 

Artık İnternet'te Sosyal denildiğinde ilk akla gelen Facebook'du. Ensesindeki soluğu hisseden Google da kendi sosyal ağ denemelerini aynı dönemlerde kullanıcılara açtı. Ama bunlar pek bir başarı kazanamadan birer birer kapandılar. Ta ki Google Plus'a kadar bu durum böyle devam etse de Google tüm gücünü ve hizmetlerini kendi sosyal ağına akıtarak sonunda önemli bir kitle tarafından kullanılan bir hizmeti tutturdu. Ancak sanırım bundan başka bir zaman bahsetmek daha uygun olur.

Dönelim Facebook'a:

Mart 2012'de Facebook uygulama merkezini açtı. Böylece akıllı telefon kullanıcıları için uygulamalar hizmete girmiş oldu. Artık sadece bilgisayar karşısında değil gittiğiniz her yerde Facebook'a bağlıydınız. Böylesi bir bağımlılığı kimileri madde bağımlılığına benzetiyorlar. Hatta bağımlılar için rehabilitasyon programları bile medyada gündeme geliyor zaman zaman. Bu da Facebook'un diğer yüzü olarak aklımızın bir köşesinde kalsın.

Nisan 2013'e gelindiğinde dünya çapında 1 milyar 110 milyon kullanıcıya ulaşıldı. Kullanıcılarından bir ülke oluşturulsa, dünyayı dize getirecek bir kalabalık öyle değil mi? Aynı dönemde ülkemizden tam 32.438.200 kullanıcı Facebook dünya sıralamasında İngiltere'nin ardından 7. sıraya oturmamıza neden oldu. Neredeyse Türkiye'de her 10 kullanıcıdan 9'u Facebook'a kayıtlıdır. Böyle bir hizmeti hala kullanmıyorsanız tekrar düşünün!

Dizinin gelecek bölümünde Facebook'da neler yapılabileceğinden bahsedeceğim.

Tekrar görüşmek üzere.

3 Mayıs 2013 Cuma

Sosyal Medya Nedir?



Kendini ifade etmek ve başkaları ile haberleşip deneyimlerini paylaşmak, tarih boyunca önemli bir ihtiyaç olmuştur.

Fikirlerinizi paylaştığınızda, sizi dünyadaki herkesin duyabileceğini düşünün. Sosyal medya işte tam da buna benzeyen bir kavramdır.

Sizin söyleyecek bir şeyiniz varsa, buna ihtiyaç duyduklarında ulaşabilecek milyonlarca potansiyel kullanıcı vardır. 

İçerik kullanıcılar tarafından üretilir, paylaşılır ve kullanılır. Kullanım, okumak, görmek, dinlemek, izlemek, paylaşmak, kendi fikrini belirtmek şeklinde olabilir. Bunlar için kolayca gözden çıkarılabilen bir harcama yeterlidir.

Zaman ve yer sınırlaması olmadan üretilen veya paylaşılan içerik, tekrar, tekrar ulaşılarak birileri tarafından değerlendirilebilir. Bilgisayar, akıllı telefon, tablet hatta uygun fotoğraf makineleri en yaygın olarak içerik üretmek ve ona ulaşmak için kullanılabilir.

İçerik, ağ üzerinde, web sitesi linki (im), ansiklopedi veya sözlük girdisi, blog denilen günlükler, mikro bloglar, fotoğraflar, ürünler, gidilen yerin konumu ve bilgileri, beğenilen bir müzik klibi şeklinde ama bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla olabilir.
Andreas Kaplan ve Michael Haenlein’in 2010’daki tespitine göre Sosyal Medya; “Web 2.0 üzerinde ideolojik ve teknolojik içeriklerin, yapılanmaların kullanıcı merkezli bir şekilde üretilmesine ve geliştirilmesine izin veren İnternet tabanlı uygulamaların bütününe” denilir. (Kaplan, Andreas M.; Michael Haenlein (2010) "Users of the world, unite! The challenges and opportunities of Social Media". Business Horizons 53(1): 59–68.)
Neden Sosyal Medya?
2004 öncesi dönemde; içerik, ağırlıklı olarak tek yönlü ve yüksek masraflarla üretilip, tüketicinin fazla ve anında bir etkileşimi olmadan kitlelere ulaşıyordu. WEB 2.0 teknolojisi, etkileşimi çok kolay hale getirince, İnternet kısa sürede geniş kitlelerin içerik üretip kullandığı bir mecra haline geldi. Bu durum zamanla tüm iletişim ve medya araçlarının dönüşmesine ve uyum sağlamaları da dahil, pek çok değişikliğe neden oldu. Sosyal Medya milyarlarca İnternet kullanıcısının erişebildiği dev boyutlara geldi. Örneğin 1 milyar 600 milyon kişi Gangnam Style video klibini izledi. 2000 öncesi Kore dilinde, dünyada tanınmayan bir şarkıcının müzik klibinin bir kaç ayda bu kadar kişiye ulaşması sadece hayal edilebilirdi. İşte bu nedenle Sosyal Medya
son derece etkili bir mecradır.

Başlıca Sosyal Medya Uygulamaları ve Siteleri Nelerdir?
İnternet üzerinde tanıdıklarınız ile ilk paylaşım yapabildiğiniz ortam elektronik postalardır. Mail grupları ile sadece tanıdıklarınıza değil, daha geniş kitlelere erişiminiz mümkün hale geldi. Forum siteleri ile bunu kendi gerçek kimliğinizi ortaya koymadan yapmak da mümkün oldu.

Kişisel web siteleri ile ilk paylaşımlar başladı. İnternet'in erken dönemlerinde beğendiğiniz sitelerin adresleri biriktirilip, paylaşıldı, daha sonra anlık mesajlaşma yazılımları piyasayı ele geçirdi, yazışmadan, sesli, görüntülü görüşme yapmaya kadar ulaşıldı.

Sözlük ve Ansiklopedi siteleri, içeriğin daha da geniş kitlelere ulaşmasına ve çok daha uzun süre kullanılabilmesine imkan sağladı.

Bloglar, yani günlükler ile isteyen herkes kendi köşe yazılarını yayınladığı bir alana sahip olma imkanını buldu. Blog içeriklerine, arama makinelerinin çok önem vermesi nedeniyle sadece kişiler değil, pek çok tüzel kişiliğin de blogları ortaya çıkıverdi. Ancak oturup uzun yazılar yazmak ve bunu sürdürebilmek kolay değildi.

Geniş kitleler tam bloglardan sıkıldıkları anda, ortaya son derece kolayca kullanılabilen mikro blogging siteleri çıktı. Böylece Twitter ile fazla bir teknik bilgi ve donanıma sahip olmayan sıradan İnternet kullanıcıları için 140 karakter içerisinde kalarak, düşüncelerini sanal dünyaya duyurmak mümkün oldu. "Bu minimal yaklaşım daha da öteye gider mi?" diye düşünülürken, akıllı telefonların yayılmasıyla tek fotoğraf çekip paylaşılan uygulamalardan Instagram kısa sürede 100 milyon kullanıcıya ulaştı. Yine akıllı telefonlar sayesinde bulunduğunuz yeri ve orada ne yaptığınızı paylaşabildiğiniz uygulamalar geniş kitleler tarafından kullanılmaktadır.

Eski fikirleri yeni teknolojilerle yeniden ele alan ve temelde link paylaşımını sanal fiyat etiketleri ile birleştiren Pinterest gibi niş uygulamalar da belli İnternet kullanıcılarına hitap etmeyi başardı.

Facebook, Twitterin eksiklerini tamamlayacak şekilde geliştirilen ve başarıyı yakalayan Friendfeed gibi siteleri ve teknolojilerini satın alarak tüm bu sosyal medya uygulamalarını içinde bulunduran bir ortama dönüşüp, evrim geçirdi. Buna cevap olarak dev arama sitesi, kendi benzer uygulaması Google Plus'ı pekçok başarısız denemenin ardından yaygınlaştırmayı başardı. Hatta bundan böyle kendini medya devi olarak sanal dünyada yeniden konumlandırdı.

Ortaya çıkan Yeni Medya, artık her türlü iletişimi, herkesin gerçekleştirebildiği yeni bir İnternet deneyiminin günümüzdeki haline dönüşmüş ve gelişmeye devam etmektedir.

Bu dizinin devamında, ülkemizde 10 İnternet kullanıcısından 9'unun bir hesabı bulunan Facebook'dan söz etmeye çalışacağım.



Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...