19 Haziran 2013 Çarşamba

Foursquare Nedir?





"Nerede olduğunuzu bilmek, kimin ne işine yarar?" diye düşünüyor olabilirsiniz. Gerçekten de milyarlarca insanın yaşadığı dünyamızda birinin nerede olduğunu bildirmesi çok mu önemli? Sizce, bu bildirimler kazanca dönüştürülebilir mi?
Bakın bu konuda Yeni Medya ne durumda!
Merhaba,

Web 2.0 deneyiminden sık sık söz ediyorum. İçeriğin kullanıcılar tarafından oluşturulduğu ve İnternet'in kullanımını ciddi biçimde etkileyen bir değişim 2005 sonrasında başladı. Günümüze kadar pek çok farklı site sosyal medyada kullanıcı tarafından farklı şekillerde içerik oluşturulmasının yollarını açtı.

Her an nerede olduğunuzun bilindiğini düşünün. Öyle gizli kapaklı işler yapmayan biri, gizli ajan değil de, gündüz işine giden, akşam olunca koşa koşa evine dönen birisi olsanız da, yerinizin her an bilinmesi fikri rahatsız edici öyle değil mi?

Evden çıkarken yanınıza alıp almadığınızı kontrol ettiğiniz, bir şekilde evde unuttuğunuzda o gün sizi kimse aramamış olsa bile, bir türlü aklınızdan eksikliğini çıkaramadığınız cep telefonlarınız aslında her an nerede olduğunuzun tespiti için bulunmaz cihazlar. Üzerinde GPS olması, akıllı bir cihaz olması da gerekli değil.

GSM yani "Mobil İletişim İçin Küresel Sistem" şebekesi, yapısı gereği bir telefona sinyal gönderir ve telefon da en güçlü eriştiği hücreye bağlı iken, diğer yandan, sinyalini alabildiği diğer hücreler ile de ihtiyaç halinde görüşmenin devamlılığını sağlamak için haberleşir. İşte bu durum çevrenizde 3 ve daha çok erişilebilir GSM istasyonu bulunması halinde yerinizin neredeyse kesine yakın olarak bilinmesine imkan tanır. Bu bilgiyi iyi yada kötü amaçlar ile değerlendirmek mümkündür. Ancak tabi bu bilginin operatör tarafından kimseye verilmediği, dahası kişisel gizlilik olduğu, bunun ihlalinin hukuki olarak önemli bir hakkın ihlali olarak kabul edilebileceği açıktır.

Böylesi önemli bir kavramın başka bir bakış açısından yorumlanması ise bir Yeni Medya sitesinin doğumuna yol açmıştır. Foursquare!

Akıllı telefonlar teknolojik gelişme ile birlikte bünyelerinde konum belirlemeye yarayan GPS yongaları ile üretilmektedirler. Bu chip olmasa bile az önce bahsettiğim GSM şebekesi neredeyse mükemmele yakın yer belirleme imkanı sağlamaktadır. Bu iki teknolojiden yararlanarak nerede olduğunuzu siz 7 düvele duyurur muydunuz?

Belki "yok canım neden böyle bir şey yapayım ki?" diyebilirsiniz ama ya gittiğiniz bir yemek yenilen yeri, bir müzeyi, eğlence merkezini, aynı ilgi alanını paylaştığınız arkadaşlarınızın ilgisini çekebilecek bir yeri, fotoğraflarıyla, ve ora hakkındaki yorumlarınız ile paylaşma imkanı sağlansa, dahası o anda bir mekanda sizden başka kimlerin olduğunuz görebilseniz ilginç olmaz mıydı? Yeni gittiğiniz bir ülke ve şehirde nerede yenir içilir, nerede eğlenilir? Sorularınıza cevap bulsanız fena mı olur? Sosyal Medya'da takip ettiğiniz arkadaşlarınız toplanıp bir yere gitseler, siz de onların bu etkinliğini görüp katılabilseniz ilginç olmaz mı?

Foursquare böyle bir sosyal konum paylaşım uygulamasıdır. Akıllı telefonlarda çalışır. Foursquare, neredeyse hiç bir harcama yapmadan, konum bazlı olarak dünyada gidilebilecek ne kadar yer varsa, bilgisini veri tabanına kullanıcıların eklemesi sayesinde almıştır. Böylesi büyük bir içeriğin çok değerli olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Diyelim yeni pazarlar arayan bir global şirketsiniz, neyi, nerede satabileceğinizi görmek için kullanılabilecek bir veri yığını Foursquare'in elinde. Gerçi bu yönde kullanıp kullanmadıkları hakkında bir bilgim yok ama olmayacak iş değil. Bildiğim, eğer Foursquare'de bir mekanın size ait olduğunu belirtip içeriğini yönetmek isterseniz sizden 20 ABD Doları talep ettikleri. Böylece ziyaretçileriniz için kampanyalar düzenlemeniz, promosyonlar yapmanız mümkün olabiliyor. Kaydedilmiş milyonlarca mekanı düşünürseniz, gelir modeli olarak da oldukça tutarlı bir iş yapılmış olduğu ortaya çıkıyor, öyle değil mi?

Hala denemediyseniz, yükleyip bakın. Çevrenizde aklınıza gelebilecek ve gelmeyecek ne kadar mekanı biliyor, görün. Sadece yiyecek, içecek diye düşünmeyin. Eczane, okul, hastane, ibadethane, park, bakkal, spor merkezi ve benzeri ne kadar mekan varsa hepsi Foursquare ile bulunabilir.

Bu arada bir parantez açıp, konuya verilen önemin altını çizmek adına Facebook ve Twitter'da da yer bilgisinin kullanıldığını belirteyim. Hatta Facebook mobil uygulamasında konum bildirimi yapmak da mümkün. Ancak Foursquare ile yarışabilecek bir durumda olmadığını söyleyebilirim.

Yeni Medya etkisi, oldukça güçlü bir şekilde kullanılabilir ama anlatacağım bana özgü bir örnek olsun istedim. Yaklaşık bir sene kadar önce, hiç gitmediğimiz bir mekana girerken, Foursquare'den o yer hakkındaki yorumları okuyordum. İşletmecisi Mustafa beyin, çok ilgili olduğundan, müşterilerin memnuniyeti için dört döndüğünden bahsediyordu. Kapıda bizi karşılayan, daha önce hiç tanımadığım güler yüzlü kişiye elimi uzatıp, "Merhaba Mustafa bey" dedim. Doğal olarak standart ihtimamın ötesinde bir ilgi ile karşılaştığımızı belirteyim. Ailecek çok keyifli ve güzel bir yemek yedik o gün. Bundan güzel Yeni Medya etkisi mi olur?

Dizimiz devam edecek.

İyi günler dilerim.

17 Haziran 2013 Pazartesi

Sosyal Navigasyon (Seyir)



Yeni Medya ile Navigasyon, yani Seyir kavramını bağdaştırmak zor gelebilir. Seyir sistemleri genellikle profesyonel ekipler tarafından hazırlanan yazılım ve harita bilgilerine dayandırılır. Oysa sosyal dayanışma ile seyir sistemleri de daha etkin ve güncel olabilir.

Merhaba,

Web 2.0 ile kullanıcı tarafından oluşturulan içerik kavramı iyice hayatımızın parçası oldu. Ancak gün geçtikçe akla gelmedik pek çok alanda etkisini görüyoruz. Bu alanlardan biri de Seyir.

Seyir cihazları ile tanışalı yaklaşık 5-6 sene oluyor. Başlangıçta küçük ekranlı, durmadan konuşup bizi yolunu bilmediğimiz gideceğimiz yere götüren cihazlardı. Daha sonra gelişen akıllı telefonlar ile cebimize de girdiler.

Seyir cihazları İnternete erişmeye başlayınca öncelikle trafik bilgisini almaya başladılar. Trafik bilgisi ise en iyi o anda trafikte seyir halinde olan diğer kullanıcılardan gelen verilerden sağlanabilirdi.

Google kendi uygulaması Google Maps ile seyir hizmetini ve trafik bilgisini daha çok gelişmiş ülkeler ve ABD'de veriyor. Ülkemizde ise bu bilgileri ilk olarak Rus İnternet şirketi Yandex vermeye başladı. Başlangıçta Türk piyasasına akıllıca bir giriş olması için haritaların üzerinde trafik bilgisi vermeye başladı. Goggle bu hizmeti o dönemde Türkiye için vermiyordu. Halen de vermiyor. İlk etapta üzerinde GPS cihazı bulunan şirket araçlarından gelen veriyi kullanarak mobil cihazlar üzerinde çalışan harita uygulaması üzerine trafik bilgisi verildi. Daha sonra uygulamayı kullananların sağladıkları konum ve hız verileri ile trafik bilgisi paylaşımı ülkemizde de kullanıma girdi. Tabi sesli yönlendirme ile gidilecek yere alternatif yollardan gitmeyi sağlayacak bir seyir sistemi de uygulamaya eklenmedikçe tam olmuş sayılmaz ama Roma da bir günde kurulmadı öyle değil mi?

Büyük ölçekli şirket olduğunuzda hantallaşırsınız, ancak buna karşın mali imkanlarınız sayesinde yapamadığınız bir işi yapanı satın almak işlerinizi kolaylaştırır. Facebook, Microsoft, Google gibi firmaların geçmişleri böyle satın alma hikayeleri ile dolu.

Geçtiğimiz günlerde Google Waze isimli uygulamanın üreticisi olan İsrail firmasını bünyesine kattığını duyurdu. Waze'in uygulaması akıllı cihazlarda çalışan bir sosyal seyir programı. Kullanıcılar bunu yüklediklerinde sadece bedava bir seyir programına sahip olmuyorlar. Aynı zamanda kendileri de içeriğin oluşturulmasına haritaların güncelleştirilmesine ve düzeltilmesine katkı veriyorlar. 30 milyon kullanıcısı ile günden güne,  bir yerden, bir yere giderken edinilen bilgilerin ortak hafızaya aktığını düşünün. Basit bir örnek vereyim, önünüzde trafikte bir sıkışıklık olduğunda ya da uzun yolda hız kameralarının bulunduğu yerlerde durumdan haberdar olduğunuzda böyle bir yazılım işimize yaramaz mı? Alternatif yoldan gideceğiniz yere daha çabuk ulaşmak ve gereksiz yere fazla sürat cezası yememek güzel değil mi? "Canım sürat yapmasın kullanan" diyebilirsiniz ama zaten seyir yazılımından gelen uyarılar da kullanıcıyı daha dikkatli ve temkinli kullanmaya yönlendirdiği için amaca zaten ulaşılmış olmuyor mu?

Waze kullanıcıları yoğun trafik, kaza, polis çevirmeleri, yol onarım çalışmaları gibi konulardan gerçek zamanlı olarak haberdar olabiliyorlar. Hepsi kullanıcıların sağladığı veriler ile oluşturuluyor. Yine yollarda gerçekleşen değişikliklerin kullanıcılar tarafından işlenmesi ile harita son derece güncel olabiliyor. Facebook ile bağladığınızda ise arkadaşlarınızı nerelerde olduğunu, size yakın olup olmadıklarını da görebiliyorsunuz. Gerçi Google aldıktan sonra, kendi Google Plus sistemi ile daha entegre olacaktır ama Facebook da dışlanmaz sanırım. Bizde pek uygulaması olmasa da, en ucuz benzini satan istasyonları da görebildiğinizden para tasarrufu da sağlıyor. Adeta, ortak akıl gibi bir uygulama.

Google kendi kullanıcılardan da büyük bir kitleyi bu programın bünyesine girmesi sayesinde ekleyince gerçekleşecek sosyal ağın büyüklüğünü bir düşünün!

Seyir sistemi yazılımının bile sosyal olabildiği, ilginç bir dünyada, kitlesel bir değişimin ayak seslerini duyar gibi olmuyor musunuz?

Yeni Medya serimiz devam edecek.

İyi günler dilerim.

13 Haziran 2013 Perşembe

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 5






Akıllı cihaz dediğimde aklınıza sadece telefonlar gelmesin. Daha ne akıllı cihazlar var. Buna çamaşır makinenizden başlayıp, peşine bahçe sulama sistemini, arabanızı, televizyonu eklemek mümkün.
Bakalım akıllı cihazlar ve onların yeni medya ile ilişkileri nasıl?
Merhaba,

Akıllı cihazlar diye, bir süredir sadece cep telefonlarından bahsediyorum ama bütün akıllı cihazlar akıllı cep telefonlarından ibaret değil. Zaten akıllı desek de, biz olmadan kendi kendilerine yaptıkları bir şey yok. Yani akıllılar ama sorgulayamıyorlar, karar verme konusunda is oldukça kısıtlılar.

Bilgisayarlarımız ile yıllardır haşır neşir olduğumuzdan onları pek akıllı cihaz gibi görmüyoruz. Oysa bilgisayarlarımız üzerlerindeki işletim sistemi kısıtlamalarına rağmen oldukça akıllılar. Sadece İnternet'e girmek için onlara eskisi kadar ihtiyacımız yok. Oysa iş masaüstü yayıncılık, fotoğraf işleme, illüstrasyon, yazı yazma, hesap tablosu işlemleri, muhasebe, tasarım yapma gibi konulara geldiğinde hala bilgisayara ihtiyacımız var.

Artık araçlarımız bile akıllı sayılır. Pek çok otomobilde yol bilgisayarı var. En azından yaklaşık kaç kilometre daha gidebileceğinizi sizin için hesaplıyor. Biraz daha donanımlı olanlarda sesli yönlendirme yapan bir yol bulucu (navigasyon) cihazı bile var. Artık nereye nasıl gidebileceğinizi size o söylüyor. Bundan iyi akıllı cihaz mı olur?

En basitinden, günümüzde kullanmakta olduğunuz radyomuz bile çok değil, 30 yıl önce karşınıza çıksa anlayamayacağınız karmaşık düğmelere, ekranlara sahip.

İşin doğrusu, cihazlar akıllandıkça, bize öğrenmek gereken pek çok yeni bilgi ihtiyacı çıkartıyorlar. Yani, çevremizdeki akıllı cihaz sayısı arttıkça bizim de bu cihazları kullanmak için edindiğimiz yeni yetenekler de artıyor.

Çevremizdeki akıllı cihazlardan biri de televizyon.

Artık televizyon yayınlarını set top box, yani masa üzeri kutu isimli cihazlar ile İnternet üzerinden izleyebiliyoruz.

Günümüzde televizyonlar daha akıllılar. Kendi donanımları ile İnternet'e girebiliyor, net üzerinden film, müzik, dizi indirebiliyorlar. Televizyonunuz adeta bir haberleşme aygıtına dönüveriyor. Üzerine yüklenen uygulamalar ile sosyal medya sitelerine erişebiliyor, mail alıp gönderebiliyor. Bütün bunları bünyelerine gömülmüş bir bilgisayar sayesinde yapabiliyorlar. Ancak genellikle üreticinin izin verdiği ölçüde esnekler.

Android işletim sistemi bu televizyon deneyimini daha da ilginç bir hale getirebilir. Evet yanlış duymadınız. Akıllı telefon ve tabletlerdeki işletim sistemi sıradan panel televizyonları akıllı televizyonlara döndürmek için standart ve tanıdık bir arayüz sunuyor.

Örneğin sözünü ettiğim iki parmak kalınlığındaki cihaz doğrudan televizyonun HDMI girişine takılıyor. 2 ya da 4 çekirdekli bir merkezi işlemcisi ve 4 çekirdekli görüntü işlemcisine sahip Android işletim sistemli bir mini PC. Bir klavye-fare ya da Airmouse denilen özel bir küçük klavye fare karışımını cihaza takıp, kablosuz ağ üzerinden İnternet'e bağladığınızda, televizyonunuz Android işletim sistemli bir bilgisayara dönüşüyor. Üstelik bunun için ödemeniz gereken bedel 150 lira civarında. Uzak Doğudan direkt almak isterseniz aliexpress.com, focalprice.com veya dx.com sitelerine bakabilirsiniz. Dilerseniz, taşınabilir bir sabit disk takıp, film, dizi seyretmeniz, Android Play üzerinden uygulamalar indirmeniz, oyun oynamanız mümkün. Esnek ve standart olmaları pek çok yayıncı kuruluşun basit uygulamalar geliştirerek Android üzerinden televizyon yayını yapmalarına da imkan sağlayabilir. Laf aramızda, pek çok program ile İnternet üzerinden yayın yapan pek çok televizyonu zaten izleyebiliyorsunuz ama görüntü kaliteleri net sınırlamaları nedeniyle bir hayli kötü. Diğer yandan Youtube gibi görüntülü Yeni Medya sitelerinde HD kalitesinde izleyebileceğiniz pek çok içerik mevcut.

Sanırım akıllı cihaz tanımına giren cihazların çeşitleri giderek artıyor. En güzel yanları da giderek daha çok sezgisel olarak kullanılabilir hale gelmeleri. Yani siz yapmak istediğiniz şeyi nasıl yapmayı düşünürseniz, o şekilde yapmanızı sağlamaları. Bir diğer güzel yanları da, bilgisayar yatırımı yapmadan mevcut LCD HDMI girişli televizyonu Yeni Medya'ya erişebilen bir bilgisayar haline getirmeleri.

Böylece yıllardır "Aptal Kutusu" diye nitelenen televizyon akıllı bir şeyler yapabilir hale gelmiş gibi oluyor sanırım. Siz ne düşünürsünüz?

Dizimiz devam edecek.

İyi günler dilerim.

11 Haziran 2013 Salı

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 4




Merhaba,

Akıllı cihazlar ile ilgili serimize devam ediyorum.

80'li yıllarda elektronik ve teknoloji merakım beni Halk Bandı (CB) telsiz ile tanıştırdı. O yıllarda sıradan vatandaşların telsiz kullanmasına izin verilmişti ve telsizlere karşı müthiş ilgi vardı. Pek çok evin çatısında telsiz antenleri görebilirdiniz. Halk Bandı insan kaynardı. Böylece sosyalleşmenin ilk örneğini 5 sene kadar yaşadık. Bu dönem içerisinde ilgim nedeniyle biraz daha çalıştım, Mors, Teknik, Kanuni düzenlemeler üzerinden yapılan sınavına girip A sınıfı lisanslı Amatör Telsizci oldum. Uzun süre bu merakım devam etti hala da sürdürüyorum ancak artık eskisi gibi yanımda el telsiz taşımıyorum. Zaten cep telefonu çıktı çıkalı iletişim kolaylaştığından, telsiz teknoloji olarak gelişme hızını da büyük ölçüde yitirdi.

İnternet ise aldı yürüdü. İnternet üzerinden ses (voip) iletişimi yapan programlar da çıktı. Öncül Symbian işletim sisteminde çalışan ilk bas konuş programlar iki kişinin birbiri ile konuşmalarına yönelikti. Dolayısıyla İnternet üzerinden konum bağımsız görüşme yapma imkanımız böylece gerçekleşmişti.

Zamanla benzer uygulamalar yeni çıkan işletim sistemlerinde de göründü. Bu arada sosyal medya ve sosyalleşmeye verilen önem de gözden kaçırılmadı. İnternet görüşmelerini sosyalleştirmek Halk Bandı telsiz günlerine benzer bir etki yarattı. Ancak en önemli farkı yeni bir cihaz için yatırım gerektirmemesi. Yani mevcut akıllı cihazınıza yüklediğiniz bir uygulama onu lokasyondan bağımsız, sosyal bir telsiz cihazına çeviriyor. Mesela Zello böyle bir uygulama. Android, BlackBerry, iPhone ve PC'de çalışabiliyor. Dünyanın neresinde olursanız olun, bu program sayesinde istediğiniz kanalda görüşlerinizi diğer kanal takipçileriyle paylaşabiliyorsunuz. Bu ortamın ilginç yönü, tüm takipçilerin farklı görüşlerde olsalar da sanal olarak aynı mekanı paylaşıp, görüşlerini ifade edebilmeleridir. Gezi Parkı ile ilgili olaylarda tarafları bir araya getirmesi, sadece yapılan görüşmeleri dinleseniz bile vatandaşın nabzını tutması ile Yeni Medya'da kesinlikle çok önemli bir yer edinmesine yol açtı. Söyle somutlaştırayım: Açılan tartışma kanallarında kanalı ilk oluşturan ve yetki verdikleri görüşmeleri izliyor ve uygunsuz konuşmalar yapanları sistemden uzaklaştırıyor. Ancak fikrini ifade eden ve diğerlerinin görüşlerini ifade etmesini tolere edebilen kişiler görüşmelere katılabiliyorlar. Böylece konunun taraflarını, hatta çevik kuvvet görevlilerini bile dinleyip, o andaki hislerini öğrenebiliyorsunuz. O anda bölgede bulunan birine, oradaki durumun nasıl olduğunu sorabiliyorsunuz. Bunu alışılmış medya organlarının hangisi gerçekleştirebilir? Bana sorarsanız, hiçbiri. İşte akıllı cihazların Yeni Medyaya kattıkları çok önemli bir özellik daha böyle özetlenebilir. Etkileşimli, anlık sosyal iletişim daha önce hiç mümkün olmadığı kadar gerçek.

Canlı yayın araçları, yüksek bedellere elde edilebilen, pahalı donanımlara sahip, profesyonel kullanıma hitap eden dört tekerlekli minibüsler genellikle. Böyle bir donanımın cebinizdeki telefonla taşınabilirlik açısından yarışması mümkün değil. Yine 3G ile çalışan nispeten daha ucuz yayın donanımları da var ancak bunlar da yayın araçları gibi yayınlarını merkezlerine iletiyorlar daha sonra bu yayın uydudan, havadan, ya da kablo üzerinden yayın yapan kuruluşu izlemekte olanlara ulaşabiliyor. Oysa dünyanın herhangi bir yerinden İnternet üzerinden izlenebilen amatör bir yayın fikri bile son derece önemli bir Yeni Medya etkisidir. Akıllı cep telefonu, her yere cepte gidebiliyor, adı üzerinde. Üstelik isteyen herkes böyle bir yayını yapabilir.

Akıllı telefonla, Ustream üzerinde yapılan bir canlı yayının bir ara 5000'den fazla kişi tarafından takip edildiğini gördüm geçtiğimiz günlerde. Olaylı sokaklarda dolaşıp, görüntüleyen ve yorumlarını katan bir amatör belki de o anda hiç bir basın kuruluşunun yapamadığı bir yayını gerçekleştirebiliyor. Buna vatandaş gazeteciliği deniliyor. Cebinizde bir basın kartı olmadığı ve nereden geleceği belli olmayan pek çok tehlikeye açık olması nedeniyle cesaret işi. Ama yapılıyor işte. Kimi zaman, Twitter'da yapılan bir gönderiden haberdar oluyoruz,  kimi zaman da Facebook'da bir arkadaşın paylaşımından. Viral olarak yayılan paylaşımlar ile binlerce izleyici o anda toplanıyor. Dünyanın pek çok köşesinden izleyenler, yandaki yazışma kısmında yorumlarını yayıncıya yazarak iletebiliyorlar. Buna Yeni Medya'nın gücü denmez de, ne denilir?

Akıllı cihazlar kitle iletişim aracı, canlı yayın yapan bir kamera, telsiz, sosyal medya sitelerine ulaşıp kullanabileceğiniz bir aygıt, fotoğraf makinesi, radyo gibi işlevlere sahip, günden güne de uygulamalar ve cihaz özellikleri geliştikçe bunlara yenileri ekleniyor. Sanki teknoloji insanları bir adım öteye ulaştırıyor gibi.

Yeni Medya ile ilgili dizimiz devam edecek. İyi günler dilerim.

8 Haziran 2013 Cumartesi

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 3




Merhaba,

Eğer halen son demlerini yaşayan, bir eski tip telefon kullanıyorsanız bu bölüm size göre!

Eski tip telefondan kastım: Sadece telefon etmeye yarayan, zar zor sms de gönderilebilen, biraz zorlandığında çekilen fotoğrafları mms ile yollamayı becerebilen türde bir cihaz.

Doğal olarak, "bunun yerine bir benzerini alırım artık" diye düşünüyor da olabilirsiniz.

Babam 70 yaşında. Bana hiç danışmadan gitmiş bir Android'li telefon almış geçenlerde. Telefon göreli olarak ucuz tabi ancak ekranı pul irisi.

Neyse Android'li bir telefon olduğuna göre ilk olarak kendisine bir profil ve kullanıcı aldım Google'dan. Ardından kurulumunu yapıp gelen mailleri nasıl okuyabileceğini de gösterdim.

Babam hayatının bir döneminde elektrik, sıhhi tesisat gibi işlerde pek becerikliymiş. Neden bilmiyorum sonra benim de şahitliğini ettiğim üzere zamanla böyle şeylere elini sürmez hale geldi. Bilgisayar devrimi başlayıp her eve, işyerlerine bilgisayar girdiği dönemde de elini klavyeye sürmedi.

Yani sizin anlayacağınız, öyle elektronik posta falan kullanmadı hiç. Her ihtimale karşı kendisini eskiden dernek başkanlığını yaptığı Cumhuriyet Lisesi Mezunları haberleşme grubuna ve başka bir iki gruba daha ekledim. En azından oralardan gelen mesajları okur belki diye.

Ama o da ne? Bu telefonu eline aldığından daha bir iki hafta geçmeden babam ilk elektronik postasını yollamasın mı?

İşte bu, benim için tarifi mümkün olmayan bir keyif kaynağı oldu. 2000'li yıllarda 60'lı yaşlarındaki eski patronumun bilgisayar ve akıllı telefonlar konusundaki kullanma ve faydalanma becerisinin gelişmesi de çok mutlu etmişti beni ama babamın yıllar sonra teknolojik aleti kullanmadaki gayreti ve becerisini görmek paha biçilmez bir deneyim oldu benim için.

Dolayısıyla, eğer babam bunu başardıysa siz de korkmayın! Eğer bir akıllı telefon almayı düşünüyorsanız hiç durmayın.

Peki akıllı telefon alacaksanız nelere dikkat etmeli?

Eğer parasal bir sıkıntınız yoksa ve "en iyisi olsun" diyorsanız bir iPhone5 ya da Samsung Galaxy S4 alabilirsiniz. "Büyük ekranlı olsun, bilgisayar gerektirmesin, her işimi görsün" diyorsanız az daha beklerseniz Galaxy Note 3 yakında çıkacak.

Eğer makul bir bedelle çok pahalı olmayan ancak yeteri kadar hızlı bir cihaz diyorsanız. LG Nexus 4, ya da şimdilerde yenisi çıktığından giderek ucuzlamakta olan Samsung Galaxy S3 ya da dev ekranlı Samsung Galaxy Note 2 düşünülebilir.

Ucuz ama üzmeyecek bir cihaz düşünüyorsanız, Samsung Galaxy S3 Mini ya da LG OPTIMUS L5
veya L6 modeli işinizi görebilir.

Bunlar öyle muhteşem ve illa tavsiye ettiğim cihazlar değil. Ancak tarafsız olmak adına, hiç bir örnek vermeyip daha fazla kafa karıştıracağıma en azından bakılabilecek örnekler veriyorum. Siz yine de almadan önce inceleyin, en çok beğendiğinizi ve alabileceğiniz modeli edinin.

Akıllı telefonlar ile sosyal medya sitelerine, elektronik postalarınıza ve bulut depolarda bulunan dosyalarınıza erişebilirsiniz. Can sıkıntısına karşı gazete, kitap okuyup, radyo dinleyebilirsiniz. Dilerseniz, kendi müzik arşivinizi yanınızda taşıyıp, istediğinizde sevdiğiniz müzikleri dinletebilirsiniz. Oyun oynamak isterseniz binlerce seçeneğin olduğu da belirtmek lazım.

En basit şekilde Sosyal Medya'da fotoğraf, video paylaşabilirsiniz. "Hayır, gerçekten ilginç şeyler yapabilirim" diyorsanız Youtube ya da benzer bir yeni medya sitesinde kendi görüntülü güncenizi yayınlayabilirsiniz. Bütün bunlar için bir akıllı telefon biraz da uygun fiyatlı İnternet erişimi yeterli olacaktır.

Yine, canlı yayın yapmak isterseniz sesinizi sizi dinlemek isteyeceklere duyurmak için pek çok seçeneğiniz var. Mesela ülkemizden bir girişim olan Fizy.com kendi net radyonuzu yayınlamanızı sağlayacak imkanı kullanıcılarına yakın zamanda sağlamaya başladı.

"Ben görüntülü canlı yayın yaparım!" diyorsanız o da mümkün. Ustream buna imkan tanıyor. Uygulamasını akıllı telefonunuza yükleyip, çıkın sokaklardan yayın yapın. Son dönemde yaşadığımız gösterilerde böyle yayınlar yapan meraklılar vardı. Doğrusu vatandaş gazeteciliği adına ilginç bir yeni medya deneyimi oldu.

Akıllı cihazlar, Yeni Medya deneyimine önemli miktarda tat katıyor. Hep yanınızda olduğundan, uygun kullanıldığında etkisi tartışılmaz. Eskiden sadece medya mensuplarına bağlı olarak resim, görüntü yorumlardan    dünyaya açılan penceremiz, şimdi sıradan insanların ellerindeki akıllı cihazların sağladığı esnekliği de bizlere sunuyor.

Yeni medya ise elindeki bu güçlü bilgi akışıyla tüm insanlığı yeniden şekillendiriyor. İyi ya da kötü olduğu bir yana sizin bu gelişmelerin neresinde olduğunuz son derce önemli kuşkusuz. Eskiden medya ile mesafeliydik. Gazete okur, Televizyon seyreder, radyo dinlerdik. Oysa, büyük ölçüde akıllı cihazların sayesinde artık yeni medyanın içinde yaşıyor ve onu tüm dünya ile paylaşabiliyoruz.

Yeni Medya dizimiz devam edecek. Görüşmek üzere.

6 Haziran 2013 Perşembe

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 2


Merhaba,

Cep telefonu teknolojisi birden bire aldı başını gitti. Yıllarca kullanılan, suya düşmediği sürece bozulmayan efsane telefon modelleri gitti, yerine her sene en az 8-10 farklı modeller çıkartan üreticiler piyasayı
ele geçirdiler.

Hatta bir ara ülkemizde bile GSM telefon modelleri üretildi. Ancak ne yazık ki Aselsan tarafından üretilen telefonlar devam ettirilmeyince çok kısa bir sürede teknoloji trenini kaçırdık.

İlk zamanlarda telefonlara sadece basit resimler ve zil melodilerini yükleyebilen kullanıcılar, ellerindeki telefonu istedikleri araca çevirebilme özgürlüğü ile tanıştılar. Sanırım önlenemez yükseliş böyle başladı. Symbian işletim sistemi üreticiler tarafından pek çok cihaza uygulandı. Yüklenebilen uygulamalar ücretli, ücretsiz dağıtılmaya ve giderek daha çok böyle telefonlar tercih edilmeye başlandı. Bu cihazlar teknoloji kaynaklı pek çok sınırlamaya sahiptiler. Örneğin kablosuz ağ erişimleri Bluetooth teknolojisiyle sınırlıydı. Bu, eğer uzman değilseniz, İnternet kullanmak için her ay küçük bir serveti operatörünüze aktarmanız anlamına geliyordu. Yine de kolay kullanımıyla iyi bir telefon deneyimi mümkündü. Hatta İnternet ne kadar pahalı olsa da üzerlerindeki mesajlaşma yazılımları sayesinde örneğin yurt dışından konuşma ücretlerine oranla çok daha ucuza haberleşmek için kullandığımı bile hatırlıyorum.

Daha sonra Microsoft, mobil dokunmatik cihazlar için geliştirdiği işletim sistemi ile pazara girdi. İyi, güzeldi, yüklenebilen pek çok program ile adeta cepte bilgisayardı. Lakin, puldan az büyük dokunmatik ekranı sadece özel bir kalemle kullanılabilen bu cihazlar ile tek el ile telefon etmeye çalışmak tam bir işkenceydi. Telefon etme özürlü, ancak diğer yandan İnternet'e bağlanabilen, evde, işyerinde kablosuz ağa girip boş yere İnternet için ödeme yapmanızı önleyen bu cihazlar yine de tuttu. İnternet üzerinden (voip) ses görüşmesi yapan, çeşitli sohbet ağlarına bağlanıp, arkadaşlarınızla bu yolla haberleşmenizi sağlayan bu cihazlar kendilerinden öncekilere göre çok daha akıllıydı.

Microsoft'un mobil dünyadaki hakimiyeti Apple'ın iPod isimli müzik çalar cihazını geliştirip, içerisine de telefon ekleyene kadar sürdü. iPhone, kullanıcının neler yapabileceğini en iyi şekilde öngörerek geliştirdiği cihazıyla Microsoft'un mobil işletim sistemini bir süre sonra sadece navigasyon cihazlarında kullanılabilir hale getirdi.

iPhone, sezgisel olarak kullanıcının her istediğini yapabilmesi ve ek olarak müthiş miktarda yüklenebilecek uygulama destekli yapısıyla bir anda pazarı vurdu. Ancak yüksek iPhone edinme bedelleri nedeniyle kullanıcıları halen Symbian işletim sistemli cihazları kullanmaya devam ediyorlardı.

iPhone kendi ticari sistemi ile birlikte geldi. Kullanıcılar telefonlarında müzik dinlemek için tek tek şarkı satın alabiliyorlardı. Aynı şekilde hoşlarına giden, işe yarar, yaramaz uygulamalar da son derece makul bedellerle satılınca sistem yere daha sağlam bastı. Üstelik müzik ya da uygulama satın almak için çıkıp bir dükkana gitmeniz de gerekmiyordu. Telefonunuzdan ya da bilgisayarınızdan istediğiniz uygulamayı ya da şarkıyı alma lüksünüz vardı. Durum böyle olunca yenisi çıkacağı zaman iPhone satan yerlerin önünde bir gece önceden sıra olup, orada uyuyan Amerikan teknoloji meraklılarına hayretle bakakaldık.

Aynı dönemde İnternet'te Web 2.0 devrimi içerik üretimi özgürlüğünü kullanıcının kucağına bırakıvermişti. Yavaş, yavaş sosyal medya siteleri palazlanmaya, arkadaş bulma sitesi Facebook bile bu yolda ilerlemeye başladı aynı dönemde.

Bu sırada, özellikle mesajlaşma ve elektronik posta konusunda uzmanlaşmış tam tuş takımına sahip bir akıllı cihaz da yükselişe geçti. Blackberry Kanadalı RIM firmasının ürünüydü. Günün koşullarını iyi değerlendirerek, günümüze kadar ulaşan bir akıllı telefon serisi daha böylece ortaya çıkmış oldu. Ancak bir türlü tam dokunmatik ekranlı cihaz modellerinde başarılı olamadılar. Ayrıca, menülerinin karışıklığı ve uygulama sayısının rakipler ile boy ölçüşememesi 2012 itibariyle firmaya, ciddi bir pazar kaybı olarak döndü.

Günümüze yaklaştığımızda Google tarafından desteklenen Android işletim sistemli telefonların yükselişi ile pazarda büyük iki oyuncu ve üretici şirketlerin kaldığını izledik.

Artık iki önemli işletim sistemi ios ve Android birbiri ile rekabet halinde.

Günümüzde piyasada bulunan akıllı cihazlar tam ekran dokunmatik telefon ve tabletler. Apple ergonomi açısından iPhone ekran genişliğini pek büyütmek istemese de Android işletim sistemli büyükçe ekranlı telefonlar piyasada tutuluyor.

Hemen, tablet PC ve Telefonların en önemli eksiğini söyleyeyim. Eğer uzun yazılar yazacaksanız ekran klavyesi kesinlikle normal bir klavyenin yerini tutmadığından hala bir klavyeli bilgisayara ihtiyacınız var.
Sonradan takılan klavyelerin çok kullanışlı olmadığını da belirtmek isterim. Microsoft'un eski yöneticisi Bill Gates'in te geride kalan tek ümidi bu klavye meselesi de çözülebilirse kimse akıllı cihazların yükselişini önleyemez. Gerçek anlamda giyilebilir, hatta enjekte edilebilir akıllı cihazlar da hayatımıza girebilirler.

Giyilebilir cihazlar için günümüzde verilebilecek en iyi örnek Google tarafından üretilen Google Glass, bir nevi akıllı gözlük. Gözünüzün önüne küçük bir ekran görüntüsü düşürüyor. Film, fotoğraf çekmenize, gittiğiniz yeri haritada görmenize yarıyor. Cebinizdeki Android'li akıllı telefonla haberleşerek pek çok fonksiyonunu yerine getiriyor. Ancak hem çok çirkin görünüyor, hem de edinmek için 1500 Amerikan dolarını gözden çıkartmanız gerekiyor. Tutar mı bilmiyorum. Ama giyilebilir teknoloji için iyi bir örnek olduğu açık.

Akıllı cihazlar ve Yeni Medya serisi devam edecek.

İyi günler dilerim.


4 Haziran 2013 Salı

Akıllı Cihazlar ve Yeni Medya - 1


Merhaba,

Yolda, otobüste, parkta elindeki akıllı telefona pür dikkat kesilmiş birilerini günden güne daha sık görüyoruz. Genellikle çevrelerine kayıtsız gibi görünmelerine karşın, sanal çevreleri ile haberleşiyorlar büyük ihtimalle. Yeni medya uygulamalarından birini ustaca kullanıp, az önce okudukları önemli bir haberi dostlarıyla paylaşıyor da olabilirler. Peki buraya nereden geldik?

NMT diye bilinen ilk taşınabilir telefonlar buharlı ütü kazanı boyutunda ana üniteleri ve el üniteleri olan cihazları hatırlarsınız. Garip sembollerle dolu tuş takımları zor olsa da, bağlarından kurtulmuş özgürlük sağladılar. Onlarla karşılaştırıldığında GSM diye bilinen ilk cep telefonları gerçekten taşınabilirdi. GSM yayılınca eski telefonları araçlardan bile kısa sürede atıp kurtulmamızla NMT dönemi sonlandı.

İlk çıkan cep telefonları sadece konuşmaya yarıyordu. Aslında görüşme ücretleri çok yüksek olduğundan ona da fazla yaramıyorlardı. Bu yüzden sadece belirli bir kesim hakkını vererek kullanabildi ilk 10 yılda.

Titreşip bipleyerek son derece kısa bir mesajı tek satırlık ekranında gösteren çağrı cihazlarını şimdilerde kimse hatırlamıyor bile. Oysa çağrı cihazları iş dünyasında ne de büyük bir coşkuyla karşılanmıştı. Cep telefonları ise sayısal altyapılarının tasarımından gelen kendi kısa mesajlaşma sistemine sahipti.

Kısa mesaj hizmeti ile Yeni Medya'nın da ayak sesleri duyulmaya başladı. Artık konuşmadan, kısaca derdinizi karşı tarafa aktarmak için bir başka insana ihtiyaç yoktu. Yeni nesil bu kısa mesaj imkanını çok sevdi ve hala kullanıyor. SMS'in sosyalleşmek için gerçekten güzel, yükseltici bir etkisi olduğuna inanıyorum. Belki de akıllı telefonlara giden yolda en önemli ivmeyi yoğun SMS kullanımı sağlamıştır.

Akıllı Cihaz tanımı, aslında teknolojiyi yüceltme amacıyla ortaya konulmuş olmalı. İlk çıkan cihazların fiyatlarına bakılırsa, yüceltilenin daha çok fiyatlar olduğu bir yana, ilk telefonların oldukça iyi bir gelişme için aslında çok güzel yol gösteren kötü örnekler olduğunu düşünüyorum.

İlk çıkan akıllı telefonlardan önce, dokunmatik ekranlar taşınabilir bilgisayarlarda denenmiş ve başarısız olmuştu. Dokunmatik kullanım için ek bir kalem gerektirmeleri berbattı. Biraz da işlemci güçleri kısıtlaması yanında iyi uygulamalar ile desteklenmeyince ilk melez tablet bilgisayarlar da rafa kalkmıştı.

Cep telefonları yeterince küçülüp, doldurulabilir pil konusundaki sınırlama da çözülünce, üreticiler giderek telefon cihazlarına daha yeni ek özellikler katmaya başladılar. Radyo, Kamera ilk gelen ek özelliklerdi.

Burada bir parantez açıp, garip bir durumdan bahsetmek istiyorum.

Genellikle cep telefonları tasarım aşamasında, yaklaşık olarak 5 yıllık bir ekonomik ömür için tasarlanırlar. 2000 - 2010 yılları arasında üretilen telefonlarda gelişme günümüze göre son derece yavaştır. Bu yıllarda çıkan modeller kısmen hala kullanımdadır. Eğer telefonla konuşmak, bir iki fotoğraf çekmek, bir iki kısa mesaj ya da mms yollamak dışında bir beklentiniz yoksa, bu cihazları günümüzde de rahatça kullanabilirsiniz. Üstelik fazla yer de kaplamazlar ve neredeyse bir haftaya kadar uzayan pil ömürleri çoğu akıllı telefon kullanıcısının sadece hayallerini süsleyebilir.

Akıllı telefonların ekonomik ömrü yine 5 yıl gibi tasarlanmış olsa da, kullanım ömürleri genellikle, yeni ve az daha gelişmiş ardılı gelene kadardır.

Bu durumu açıklamaya çalışayım. Kullandığım taşınabilir bilgisayarın işlemcisi 2 çekirdekli. Ek olarak görüntü işleme için bir görüntü işlemcisi de var. Oldukça hızlı çalışıyor ve öyle son model olmasa da yaptığım pek çok iş için son derece yeterli.

Android işletim sistemli akıllı telefonum da iki çekirdekli bir işlemciye ve son derece hızlı 4 çekirdekli bir görüntü işlemcisine sahip. Yaklaşık iki yıl önce üretilmiş bir model telefonun hızı çok iyi ve güncel uygulamalar için de yeterli. Ardılı ise 4 çekirdekli bir işlemciye sahip, görüntü işlemcisi de yine 4 çekirdekli. Geçtiğimiz aylarda piyasaya sürülen Samsung Galaxy S4 ise tam 8 çekirdekli bir merkezi işlemciye ve 3 çekirdekli bir görüntü işlemcisine sahip. Çoğu taşınabilir bilgisayardan çok daha güçlü bir işlem kapasitesi demek bu. Ancak çok gerekli mi? Yine de ilk ay içerisinde dünyada 10 milyon adet satılması ilginç.

Aya gidip dönen Apollo 11'in uçuş bilgisayarı  2 Mhz hızında çalışan tek işlemci ve son derece sınırlı bellek kapasitesine sahipti. Böyle bir bilgisayar sayesinde astronotlar aya kadar gidip gelmelerini sağlayacak kritik yörünge hesaplarını yapabildiler.

Günümüzde çoğumuzun cebindeki en basit cep telefonu bile bundan daha hızlı. İşlevsellik açısından ise karşılaştırma bile yapmak zor. 2 Mhz'de çalışan bir işlemci ve ondan 1000 kat hızlı çalışan 8 çekirdekli, ek olarak da 3 çekirdekli görüntü işleme kapasitesi olan akıllı telefonla sadece birini arayıp konuşabiliyorsak, kendi kendimize "daha başka neler yapabilirim?" diye sorgulamanın zamanı gelmiştir öyle değil mi?

Akıllı telefonlar ve değiştirdikleri yaşam şeklimiz hakkında sohbete gelecek bölümde devam edeceğiz.

İyi günler dilerim.


Ey Eurovision Sen Kimsin?

Yapay zeka, hayatımızın birçok alanına girmeye devam ediyor. Ben de bir süredir blog yazılarımı YouTube'a aktarıyorum. Neyse ki, 10 yıl ...