17 Şubat 2008 Pazar

Datron TW7A

Bizzat 2 aydan fazladır denediğim (kullandığım) Datron Marka TW7A serisi dizüstü bilgisayardan bahsetmek istiyorum. DATRON markasını kısaca anlatayım. Bu markanın ürünleri Ufotek tarafından yurtdışında ürettiriliyor. Modemden LCD Televizyona kadar geniş bir ürün yelpazesi var. 2-3 yıl içerisinde satılan Datron marka taşınabilir bilgisayarlar, özellikle kasalarının kalitesi konusunda ciddi eleştiriler almakla birlikte, servis ve destek konusunda HP gibi büyük firmalar kadar olmasa da kullanıcılarda olumlu izlenim bırakabilmiştir. TW7A modelinin kasası her ne kadar 1. sınıf olarak nitelendirilemese de daha önceki modeller için alınan eleştiriler değerlendirilip üretilmiş olması ihtimali yüksek olduğundan, daha iyi kasa ve görünüm sunuyor. Koyu siyah metalik parıltılı üst kapakta yer alan Datron yazısı güzel görünüyor. Aslında benim aldığım model tam olarak Datron Aero TW7A Intel Santa Rosa C2D 2.0GHz 1024MB 160GB DVD+-RW (Kameralı). Fiyatı şu anda Mavi Bilgisayarda 1250 YTL (KDV Dahil). Ancak tam olarak aynısı olmasa da başka satıcılarda da benzeri modelleri üç aşağı beş yukarı bulmanız mümkün. Yazının duygusal kısmını burada kesip özelliklerine bir bakalım isterseniz. Ağırlığı 2.7 kilo. Pili ise en azından 2 saat kadar idare ediyor. İşlemcisi Intel T7250 bu serideki diğer işlemcilerin 4 MB işlemci önbelleğine sahipken bu işlemcideki önbellek 2 MB bu durum işlemcinin fiyatını daha alınabilir kılıyor. Özelik detayları: 4 Usb, 1 firewire (IEEE 1394), S Video, Ses için giriş çıkışlar, 1Gbps Ethernet, RJ 11 modem bağlantısı, Yeni tip monitör çıkışı (eski vga tipi değil) (MS/MS PRO/MMC/SD) Hafıza Kartı okuyucusu, 8 hızlı DVD yazıcısı, Bluetooth Kablosuz Ağ (a, b, g) bağlantısı, Webcam 160 Gb Sabitdisk. 800MHz FSB Intel PM965 + ICH8M Chipset 15.4 inc TFT-LCD WXGA Glare 1280 x 800 ekran Bir de yan tarafta genişleme soketi var ama kullanabilmek için uygun bir kablo bulmak mümkün mü bilmiyorum. En önemli özelliklerinden biri Nvidia 8400 256MB ekran kartına sahip olması. Bu MS Vista işletim sistemi Aero arayüzü, güncel oyunlar, mühendislik uygulamaları için oldukça yeterli. Hafızası kendinden yani sistemden paylaşıp belleği azaltan cihazlardan değil. Bu sırf oyun oynamak amacıyla masaüstü alan meraklıları çekebilecek bir özellik. Hafızası ise standart olarak 1 GB geliyor. Ancak 45 YTL civarına 1 GB daha almak işletim sisteminizi rahatlatacaktır. Santa Rosa platformu oldukça yeni ve fsb hızı 800 Mhz, bu anakartın bileşenlerinin kendi aralarında daha hızlı haberleşmesi anlamına geldiğinden iyi bir durum. Üzerinde free dos diye bir işletim sistemiyle geliyor. Bunun anlamı; istediğiniz işletim sistemini yükleyebiliyorsunuz. Vista sizi de pek çok kullanıcıda olduğu gibi rahatsız ediyor, çeşitli programlarla çalışmayıp mızmızlandığı için itiyorsa, bu makineye XP yükleyebilirsiniz. Ya da Linux severlerdenseniz kolayca onu da yüklemeniz mümkün ki, bu durum makineyi daha da çekici kılıyor. Windows XP ve Vista için gereken donanım sürücüleri makine ile birlikte verilen DVD'de yeralıyor. İşletim sistemi yüklenirken sürücülerde sorun çıkabiliyor, ancak bu sorunları makineye işletim sistemini aldığınız yerde yükleterek ya da teknik servisden sorarak kolayca aşabilirsiniz. Küçük bir detay daha: Üzerindeki bluetooth çipi sayesinde, destekleyen türde mouse (fare) kullanabilirsiniz. Böylece kablosuz farelerin oraya buraya takılan usb dongleları ile uğraşmanız gerekmeyebilir. Tabi 16 YTL'ye kablosuz fare alamak varken, bluetooth fareler 80 YTL civarına satılıyor o da ayrı bir ikilem. Bu bilgisayar Quanta Computer tarafından üretilmiş. Çinde yerleşik bu firma dünyada üretilen her 3 dizüstü bilgisayardan birini üreten firma. Bu eşlenik, bildik markalarla karşılaştırıldığında ve aynı üretici tarafından üretildiğini düşününce; verdiğiniz parayı da gözönünde bulundurduğunuzda bir miktar daha ek rahatma getiriyor (özetle, fiyat-performansı iyi). Gelelim kötü yanlarına: Öncelikle kullanırken kasası biraz daha özenli davranmayı gerektiriyor gibi, narin kolay çiziliyor. Hoparlörleri oldukça düşük ses veriyor. Ancak kulaklık ya da aktif hoparlörlere bağlandığında çok iyi sonuç alabiliyorsunuz (kulaklığı taktığınızda, yanılıp sesi kısmazsanız çok kötü oluyor). Touchpad düğmeleri daha kaliteli olabilirdi diye zaman zaman içimden geçiriyorum. Adaptörden beslenirken biraz fazla ısınıyor. Yanında taşıma çantası verilmiyor. Özetle, az bütçesi olup da iyi performans isteyen kullanıcılar için iyi bir tercih olabilir. Kalın sağlıcakla...

14 Şubat 2008 Perşembe

Canon Powershot A560, Ucuz, iyi bir başlangıç makinesi

Son zamanlarda fotoğraf makinesi almayan kalmadı. Her ne kadar cep telefonlarının fotoğraf çekme özelliğinden yararlanmaya çalışsanız da fotoğraf, fotoğraf makinesi ile çekilir. Peki bütçeniz sınırlıysa, alabileceğiniz iyi bir ürün bulmak mümkün mü? 250 YTL bütçe ile iyi bir giriş seviyesi amatör fotoğraf makinesine sahip olabilirsiniz. Canon PowerShot A560 2007 başlarında piyasaya sunulan bir ürün. Her ne kadar PowerShot 5xx serisinin sonu geliyor gibi görünse de, 4x zoom imkanı, 2,5 inchlik ekranı, 1/2000 shutter hızı ve 1600 iso değerine ek olarak 7.1 Megapiksellik çözünürlüğü bir amatörün pek çok beklentisini karşılayacak düzeyde. Kamera kullanımı son derece kolay. Hafif bir kamera. 640x480 modunda 30 kare/saniyelik hareketli sesli görüntü (video) çekimi yapabiliyor. Video kamera kadar olmasa da acil durumlarda ve Youtube benzeri sitelere göndermek için hazırlıklarda işe yarayabilir. Gelelim kötü yanlarına. Kamera iki adet AA pil ile çalışıyor. NiMH doldurulabilir piller ile fazla sorun yaşanmıyor ancak yanınızda yedek batarya taşımanızda fayda var. SD hafıza kartı söküp takmak için batarya bölümünü açmanız gerekiyor ancak pek çok kameranın aynı sorunu var. 800 üzeri iso, 1/2000 shutter değerlerinden çok fazla bir şey beklememek lazım. LCD ekran çözünürlüğü fazla değil ancak bir fikir vermek için iş görür. Piyasadaki pek çok kameradan çok daha iyi sonuç alabileceğiniz, ucuz, iyi bir seçim.

8 Şubat 2008 Cuma

Nüfus Kağıdı Tarih Olacak mı?

Geçtiğimiz günlerde nüfus sayımı sonuçları açıklandı. Yıllardan beri ilk defa evlerimize hapsolmadan sayıldık. Teknolojinin verdiği imkanlar kullanılarak eskiden sokağa çıkma yasağı ile hatırladığımız nüfus sayımı bu defa biraz daha kolay gerçekleştirildi.
Tübitak, bu konuda önemli bir adım atıp 2009 yılından itibaren kullanılmak üzere elektronik kimlik kartlarımızı hazırladı bile. Öncelikle bu kimlikler sağlık karnesi taşıma zorluğunu ortadan kaldıracak gibi görünüyor. Peki bu yapılanların bir adım ya da birkaç adım ötesinde neler yapılabilir? Mesela cebimizde bir kart taşımamız zorunlu mu? Hatta kredi kartlarımız dahil hiç bir kart taşımasak olmaz mı? Bence olur... Hatta ne güzel olur. Sanırım en önemli kolaylık, herhangi bir bürokratik işlemi bürokrasi olmadan gerçekleştirebilmek olur. Düşünsenize, örneğin: Bankamatiğe gittiniz ve sistem sizi parmak izinizden bir kerede tanıdı. Bunun için elinizi cebinize atıp banka kartını çıkartmanıza bile gerek yok. Fazladan güvenlik için: Adınızı söyleyin yeter. Yüz tanıma teknolojisi yüzünüzdeki belli noktaları ve bunların birbiri ile olan ilişkisinin matematik modelini tespit edip, bunu bilgi bankasından sizin kayıtlı vektörel bilgilerinizle karşılaştırsın. Gözünüzün irisinin taranması birkaç saniyede tamamlanabilecek işlemlere eklenebilir. Geriye, istediğiniz işlemi menüden seçmek kalıyor. İsterseniz bu bankamatikten bürokratik işlemlerinizi de halledebilirsiniz (tabi alışveriş merkezlerinde, her köşeye konulacak kiosklara gitmek zor gelirse). İşyerinizin yeni adresinin kayıtlara geçmesi için bunu ilgili menüden seçmek ve yeni adresinizi girmek yeterli olabilir. Şu anda bu işlemi yapmak için deve ve hendeği yanınızda götürmek ve günlerce işi gücü bırakıp koşuşturmanız bile yetmeyebilir. Tabi ki vücüt durumunuzu anlık kontrol eden sistem, olağandışı bir durum (Diyelim ki: Biri zorla size bir işlem yaptırmaya kalkıyor. Hızlı soluma, kalp atışınızdaki beklenmeyen bir değişikliği anlayıp gerektiğinde kolluk kuvvetlerini durumdan haberdar edebilir). Evinizdeki PC özel bir web sitesi sayesinde tüm işlerinizi evden yapmanızı da sağlayabilir. Üzerindeki web kamerası ile pekala yüzünüzü tanıyıp size gererken erişimi sağlayabilir. Güvenlik konusunda alınacak bir yol olmakla bile bu gün bile imkanı olan bir teknoloji bu. Tüm bunlar size bilim kurgu gibi mi geldi? Aslında şu andaki teknoloji ile yapılabilir. Nüfus kağıtlarının kısa süre içinde değişmesi gündemde. Daha küçük ve içinde bir chip (elektronik bir devre) olan kimlik kartları yakında cüzdanlarımızdaki yerini alabilir. Peki, teknoloji sadece bu kadarına mı imkan tanıyor? Yoksa daha iyisini yapmak mümkün mü? Bence mümkün. Üstelik günümüzün bildik teknolojileri bir araya getirilip bu amacı gerçekleştirmek için kullanılabilir. Peki bu teknolojiler neler? Bir envanterini çıkartalım mı? Birarada kullanılabilecek teknolojiler: Parmak izi tanıma, Yüz tanıma, İris tanıma, Ses tanıma, Sayısal kimlik doğrulama, Mobil imza, Mobese kameraları, Web Kameraları Yüksek güvenlikli, bilgisayar bilgi bankası ağı, Birarada tutulabilecek bilgiler: Vatandaşlık, sigorta sicil, vergi, ehliyet-araç (anlık araç kullanma ve kural ihlalleri takibi dahil), pasaport, kredi kartı, stö (dernek, vakıf) üyelikleri, oda kayıtları, okul bilgileri, özgeçmiş kayıtları, sağlık kayıtları, özel sigorta kayıtları, adli sicil kayıtları, tapu kayıtları, aile ve akrabalık kayıtları, adres ve telefon-email adres bilgileri, ölüm kayıtları. Kullanım alanları: Suçlu takibi, Anlık vatandaş envanteri, Sağlık sigortası işlemleri, Çok noktadan ulaşılabilecek vatandaşlık işlemleri: Örneğin pasaportunuzun süresini uzatma. Tamamen sanal ortamda, telefon, internet, kiosk aracılığıyla her türlü işler (bürokratik işlemlerin tümü, bankacılık, sigorta vs.) halledilebilir. Toplutaşım, taksi, otoyol ve köprü geçişleri. Oy verme işlemleri (oyverme yeri sınırı olmadan). Muhtemel Kötü kullanım: Kişisel haklar ve özel alan ihlali ihtimali. Birileri tarafından izlenme paranoyası içinde haklı endişe hali. Muhtemel hack olasılıkları ortadan kaldırılana kadar hayatınızın elinizden uçup gitmesi ihtimali. Bir iki klavye tıklamasıyla dünyanın en aranan katili olma olasılığınızın bulunması. (George Orwell'in 1984 kitabındaki öngörüler gerçekleşmemişti değil mi?) Tartışma: Gerçekleştirilebilir mi? Evet gerçekten istenirse neden olmasın? Bürokratik engeller, personel eğitimi, teknolojiyi bir araya getirmede yaşanacak zorluklar nedeniyle pek çok sorun uygulamacıların önünde kara bir engel olabilir. O kadar vatandaşın foroğraflarının sisteme yüklenmesi nasıl mı olur? Örneğin yakın zamanda yabancı ülkeye gidip geldiyseniz. Havaalanında fotoğrafınızı alan bir kamerayı farketmiş olabilirsiniz. Tüm devlet daireleri, bankaları, hastaneleri, hatta alışveriş merkezlerini fotoğraflama için kullanmak mümkün. Vatandaşlık numaranız ile fotoğrafınız eşleşti mi, başka bir işleme gerek olmadan sistem tarafından tanınmanız sağlanmış olabilir. Faydası: Sistem bir kere kuruldu mu: Son derece düşük maliyet gerektiren bir hayat. Personel giderlerinde ciddi azalma. Kontrol ve servis için son derece iyi uzmanlaşmış bir ekip. Akbil, geçiş cihazları, kredi, kimlik, pasaport gibi pek çok belgenin, dolayısıyla maliyetinin ortadan kalkması. Hatta garaj kapısının uzaktan kumandasına bile ihtiyaç kalmayabilir. Mobese kameraları suçluları zaten takip için kullanılıyor. Bu sistemle birleştirdiniz mi, takibi sizin için sistem yapabilir. Hatta (başlamışken iyice uçayım) diyelim ki, bir kamera aranan süpheliyi tespit etti. O bölge yakınında açık tüm telefonları belirleyip, süpheliyi sonraki iki, üç kamerada takip ettiniz mi eldeki telefonlardan hangisinin süpheliye ait olduğu bulunabilir. İster dinleyin, isterseniz neredeyse elinizle koymuş gibi gidip yakalayın. En büyük engel: Nasıl yapılacağını değil de, nasıl yapılmayacağını bize anlatacak zihniyet. Mevzuat. "Yok canım bu kadarı da olmaz" düşüncesi. Kalın sağlıcakla.

19 Ocak 2008 Cumartesi

Asus Eee PC

Asus, Eee Pc konusunda geçen senenin ilk yarısında haber sızdırıp, piyasayı yoklarken doğrusu biraz da oltaya gelerek 200 Dolara PC diye başlık atıp konudan bahsetmiştim. Tabi her zaman olduğu gibi bu defa da iş pazara evdeki hesaptan farklı yansıdı. Fiyat 400 Dolar olarak belirlenince Eee PC hayalkırıklığı yarattı. Ancak bir süre sonra pazar doyunca fiyatlarının düşmesi beklenebilir. Biraz kafa karıştırıcı olsun diye bol donanım çeşitliliği söz konusu bu minik bilgisayarda. Asus Eee PC 700 701 702 8G 4G 2G Surf gibi modelleri mevcut. Detaylı bilgiyi http://eeepc.asus.com/tr/index.htm sayfasından edinebilirsiniz. Daha detaylı bilgi vermeyi burada kesiyorum çünkü asıl bahsetmek istediğim bunlar değil. Bu 1 kilo civarındaki küçük taşınabilir alet dünyada piyasa çıktığı günden beri büyük ilgi gördü. Söylenenlere göre yurdumuza gelmesi de an meselesi. Bu cihazın ilginç bir yanı var aynı kasa içerisinde değişik donanım konfigürasyonları sözkonusu olduğundan dolayı piyasaya ilk verilen modelinde boş bırakılan bazı donanım bileşeni yerleri kullanıcıların dikkatini çekti. Bunun nedenlerinde biri ihtiyaçların sınırsız olması kuşkusuz. Biraz elektronikten ve lehim yapmaktan anlayan kullanıcılar başladılar cihazı mıncıklamaya. İrlanda'da yaşayan bir Türk arkadaşım bunlardan biri olduğundan benim de bu yapılan modifikasyonlardan haberim oldu. http://farm3.static.flickr.com/2272/2122725973_898a8142a3_o.jpg Fotoğraf http://www.eeeuser.com sitesinden alınmıştır. Neler yok ki yapılanlar arasında? Öncelikle boş yerlere USB bellekler pek bir güzel sıkıştırılmış. Cihazın altında boş bırakılan yerlere 32 GB'a kadar usb bellek konulabiliyor. 4 Gigabayt solid state diski olan bir cihaz 32 GB ek bellekle (yavaş ta olsa) neredeyse dosyalarınız için ihtiyaç duyduğunuz yere bir anda sahip olabiliyor. Üzerinde her ne kadar Linux ile gelse de bu cihaza Windows XP kolayca yüklenebiliyor. Yaklaşık 2 GB alanınızı işletim sistemine ayırınca ister istemez ortaya ek yer ihtiyacı çıkıyor. Kullanıcılar da sorunu böylece çözüyorlar. Ancak cihazın için tıkılabilen donanımlar bununla sınırlı değil. Bluetooth dongle, GPS (yer belirleme ve yol bulma için), FM verici (araba radyosundan sevilen mp3'lerin dinlenmesi için), Daha iyi kablosuz erişim için farklı usb Wi-Fi donglelar. Ekrana dokunmatik özellik kazandıran yapıştırmalar veya yeni LCD paneller ve farklı özellikte bellek kartlarını (shdc gibi) okuyup yazabilen okuyucular eklenen donanımlar arasında. http://forum.eeeuser.com/viewtopic.php?id=6036 adresinden yukarıda bahsettiğim arkadaşımın hazırladığı "nasıl yapılır" bölümünden cihazın ne şekilde açılıp değişikliklerin nasıl yapılacağına bir göz atabilirsiniz. Fiyat konusunda bence bu cihazın kritik sınırı 500 Dolar. Bu fiyata piyazada taşınabilir PC almak mümkün olduğu düşünüldüğünde ASUS Türkiye piyasaya dikkatli bir giriş yapar demek müneccimlik olmaz sanırım. Burayı aştıktan sonra ülkemizde pek alıcı bulabileceğini söylemek doğru olmaz. Ancak piyasaya girerse amatör elektronik ve bilgisayar meraklılarının kurcalamak için kaçırmamaları gereken bir bilgisayar. Beklenti Ocak ayı içerisinde Türkiye piyasasına girmesi yönünde balakım bu gerçekleşecek mi?

17 Ocak 2008 Perşembe

MOBESE ile yakala koy kodese

Mobese ne demek oradan başlayalım. Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu kelimelerinin kısaltılmasından oluşan "MOBESE" yıllardır İstanbul'da kullanılıyor. Kısıtlı sayıda da olsa kayıttaki kameralarla şehrin güvenliği için önemli miktarda kolaylık sağlanıyor. Sanırım şimdi sıra kameraları diğer şehirlere yaymaya geldi. Öncelikle elektronik ithalatçıları yaşadılar. Emir büyük yerden geldiğine göre mecburen tüm il özel idareleri yakında ihalelere çıkıp dört bir yanı kameralar ve merkezde kayıt sistemleri ile donatacaklar. Durgunluk içerisinde hayatta kalmaya çabalayan elektronik sektörüne iş çıkacak. Bu gelişme yaprak kımıldamayan küçük esnaf cephesine ilaç gibi gelecek. İhaleleri büyük firmalar alsa da en azından işin bir bölümünü küçük esnafa yaptıracaklar diye düşünerek bu sonuca ulaştım ama tamamen sanal bir çıkarım bu. "Gerçek gelişmeler ne şekilde olur?" sorusunun cevabı henüz kafalardaki soru işaretinden ibaret. MOBESE kameraları ile anında olmasa bile sonradan izlenen kayıtlar sayesinde suçlular yakalanacaklar. Suçlu sayısındaki azalma ise huzura katkı olarak kendini gösterecektir. Ayrıca trafik magandaları da bundan kısa süre içerisinde paylarını alacaklar. Ancak en önemlisi hassas bölgelerdeki terörist faaliyetlerin zorlaşacak olması. İngiltere de benzeri bir sistemle özellikle büyük şehirleri izliyor. Metrolarda yapılan terörist eylemlerin faillerini kolayca bulup adalete teslim etmişlerdi hatırlarsanız. Ancak her ne kadar anında görüntü bir sistem de olsa olası suç eylemlerini önceden yada olduğu anda önlemek konusunda zayıf yönleri olan sistemi teknolojinin yardımı ile daha iyi bir hale getirmek mümkün. Örneğin yüz tanıma sistemleri ile bilgi bankasındaki aranan suçluların yakalanması olanaklı. İnsan yüzünün benzersizliği sayesinde çalışan sistem belli miktarda surat kestirim noktasını referans alarak tehlikeli suçluları yada takip edilen kişileri tespitte emniyet güçlerine yardımcı olabiliyor. Doğru açıdan çekilmiş bir kare resim bunun için yeterli oluyor. Eğer akıllı çalışan bir yazılım üretilirse neredeyse tüm toplumu anında izlemek mümkün olabilir. Öncelikle bir resim lazım! Bilmiyorum son zamanlarda yurt dışına çıktınız mı? Gümrük polisleri her giren çıkanı fotoğraflıyorlar. Devlet daireleri, Nüfus daireleri, PTT ve bankalarda işyapanların fotoğraflanıp vatandaşlık numarasıyla eşleştirilmesi için kurulacak bir sistem tüm toplumu fişleyebilir. Doğru ellerde olursa son derece iyi sonuçlar verebilecek bir izleme sistemi. Yazıyı istediğiniz komplo teorisi ile uzatmakta serbest olduğunuzu belirterek devam etmek istiyorum. Peki kişisel dokunulmazlık alanlarınız ne olacak? Yakınlardaki MOBESE kamerası yatak odanızı dikizlerse diye rahatsız olmayacak mıyız? Buna cevabım: Keskin bir bıçakla ekmek kesebileceğiniz gibi, birini öldürebileceğiniz" şeklinde olacak. Şimdilik ekonomi ve küçük esnav ile işin asıl kaymağını toplayacak firmalar için iyi bir haber MOBESE sisteminin yayılması. Şüpheliler, suçlular, kaçaklar ve teröristler içinse kötü. Kalın sağlıcakla.

16 Ocak 2008 Çarşamba

Digiturk Plus, Neresi Doğaüstü?

Son günlerde radyo ve televizyonlarda Digiturk Plus'ın reklamları yayınlanıyor. Doğrusu keyifle izleniyor bu yeni reklamlar. Yapanların işinin ehli olduğu belli. Hatta içindeki ince mizah anlayışı bir harika. İzlemediyseniz izlemenizi radyo spotlarını da dinlemenizi hararetle tavsiye ederim. Reklam dünyamızın altın çocuklarının elinden çıkmış usta işi yapımlar hepsi de. Aşağıya bir tanesini gömdüm. Reklamın güzelliği yüzünden başlarda farketmediğim şey bir anda kafamda beliriverdi. Digiturk Plus ile bizlere sunulan 1000 YTL'lik aletteki teknoloji için "doğaüstü" yakıştırması her bir tarafta gözümüze sokuluyordu. Aynı zamanda bu durumla da kendi kendini ti'ye alarak dalga da geçiliyordu. Gerçekten cihaz aslında bir iki göreli yeni teknoloji içeriyor ama bunların hiç biri doğaüstü olmadığı gibi bilinmeyen şeyler de değil. Örneğin siz evde yokken yada başka şey izliyorken istediğiniz başka birşeyi kaydetmesi yıllardır her bir yerde kullanılıyor. Böyle TV'ler bilgisayarlar için TV kartları, Dreambox markasının pek çok modeli gibi burada bahsetmediğim pek çok uydu alıcısı bu özelliklere yıllardır sahip. PVR (Personal Video Recorder) teknolojisi. Diğer bir doğaüstü yenilik de istediğiniz bir filmi 24 saatliğine kiralayıp izleyebilmeniz. Cihaz sizin istediğiniz filmi uydudan sabit diskine indirip 24 saat boyunca izlenebilir tutuyor. Bu da piyasamızda satılan bazı uydu alıcılarının DVBS uydu alıcı TV kartlarının yıllardır yapabildiği bir teknolojiden başka birşey değil aslında. VOD (Video On Demand) teknolojisi. HD yayın konusunda da yenilik demek pek olası değil çünkü rakip firma D-Smart bunu duyuralı ve uygulayalı neredeyse bir yıl oluyor. İşte reklamcıların dehası ortada bizlere bildik şeyleri doğaüstü diye sunup sonra da yaptıkları ince mizah ile bu durumla dalga geçiyorlar. Hem de kimle? Başka bir reklamda fındık yararlıdır ama "yerseniz" diyen sevimli bir sanatçıyla. Geriye bu yapım karşısında saygıyla eğilmekten başka birşey kalmıyor. Adamlara yerden göğe kadar hak veriyorum. Teknolojiler bildik olsa da bu teknolojilerin oluşturulmasına hiç bir katkısı olmayan bir kitleye hitap ediyorsanız olayı doğaüstüne, büyüye, sihire yormaktan başka kolay anlatım düşünemiyorum. "Piramitler çok büyük o zamanın insanları bunları yapmamıştır uzaylılar yapmıştır" demek gibi birşey. İşin Digiturk açısından başka bir boyutu var. Aslında biraz da "cahilsiniz siz, alın size lütfettiğim bu muhteşem teknolojiyi kullanın zavallılar" der gibi sunulan şey bir anlamda piyasadaki kayıplarını telafi için bir çırpınış gibi geliyor bana. İşin komik (ironik) yanı, el altından satılan kart paylaşım ağı ve cihazları yüzünden abone sayıları giderek düşüyor. Hani az önce bahsettiğim "zavallılar" var ya, o kadar da kötü değiller mi ne? E bedavaya seyretmek varken neden abone olunsun değil mi? Bu da yetmezmiş gibi D-Smart agresif bir biçimde piyasada yer kapıyor. Tüm bu olanlar bana Cine-5'in düşüş günlerini hatırlatıyor. Tüm bilgisayarlardaki TV kartları ile yayın çözülünce abone azalması nedeniyle Cine-5 yayınlarının önce kalitesi bozuldu sonra da ipin ucunu bırakıp açık yayına geçtiler. Kart paylaşımı nedir bilmiyorsanız, kısaca bahsedeyim. Eskiden şifreli yayınların şifresini çözmek için uğraşılırdı. Şifreleme sistemleri gelişip bu işler zorlaşınca çok daha kolay bir yöntem ortaya çıkıverdi. Bir adet tam kapsamlı abonelik kartı alınıyor ve internet üzerinden bu kartın bilgileri istediğiniz kadar kullanıcıya paylaştırılıyor. Bu kullanıcıların ellerindeki özel uydu alıcıları da sanki üzerlerinde bu kart takılıymış gibi davranıp yayını izlettiriyor. Basit ama işe yarayan bir çözüm. Adeta "doğaüstü bir teknoloji". Aynı zamanda hem suç, hem de firma için müthiş bir tehtid. Kısacası Digiturk bu yeni hamlesiyle ayakta kalmak için çaba gösteriyor. Umarım başarılı olurlar. Hazır uydu yayını gibi bir konuya girmişken anlayamadığım kablo tv gelişmelerini de yazmak istiyorum. Türk Telekom satılırken içinden alınan ve Türksat-A.Ş.'ye verilen kablotv için geçen sene (2007) sayısal yayına geçileceği müjdesini 2006 sonunda almıştık. Bakalım daha ne kadar bekleyeceğiz bu bir diğer "doğaüstü" gelişme için? Bir diğer yanda da karasal sayısal yayın duruyor. Hakikaten duruyor. O da duyurulalı neredeyse 2 sene oldu ama daha tık yok. Oysa hem kablo üzerinden yapılacak sayısal yayın, hem de karasal sayısal yayın mevcut şifreli paketleri yayan kuruluşlar için ciddi birer rakip olabilirdi! İnsanın aklına komplo teorileri gelmiyor değil ama onları düşünmeyi de sizlere bırakıyorum. Kalın sağlıcakla.

18 Aralık 2007 Salı

Mobbing

Mobbing, işyerlerinin ve çalışanların korkulu rüyası. Tabi kurbanı olunca ne olduğu daha iyi anlaşılıyor.

Bazen dosdoğru bir girişim değil de kötü bir bakış, bir tavır bile moralinizi bozmaya yeterken butür davranışlar sistemli olarak üzerinize yönelirse ne yaparsınız?
Her ne kadar adı "mobbing" (Latince: mobile vulgus - kararsız kalabalık) gibi yabancı dilden dilimize girmişse de kendisi aslında toplumumuzun pek de yabancı olmadığı "Bizans Oyunları"ndan başka bir şey değildir. "Mobbing de nereden çıktı?" diyorsanız linke tıklayıp bakabilirsiniz.
Bir tür psikolojik saldırı olan mobbing her ne kadar çok gerilere götürülebilecek kökleri bulunsa da kavram olarak 40-50 yıldır farkına varılmıştır.

"Yerçekimi" gibi adı konulana kadar varlığı hissedilen, ancak ne olduğu bir kavram ile ifade edildikten sonra kafalara dank eden bir durumdur.

Aslında canlıların doğasından gelen hükmetme, ezme, yenme ve yoketme (kısaca kendi neslini sürdürmek de denilebilir) güdüsünden kaynaklanmakta en azından bu güdünün kışkırtmasıyla can yakmaktadır desem sanırım yanlış olmaz. Bir de bunun yanında entrikalar işin içerisine giriyorsa, artık ölümlerden ölüm beğenin.

Aslında en umut kırıcı olan yanı, birarada yaşamakta olan hayvan gruplarında görülen bir davranış şeklinin günümüzde mevcut ekonomik yapı ve iş dünyasında kendisine yer bulabilmesidir.

İşyerinde emirleri veren kişi kurban'a karşı baskı uygulayabilir. Genellikle bir kısım çalışan bu duruma destek verebilir. Böylece ortaya kurbana psikolojik baskı uygulamaya başlayan bir çetecik çıkıverir. Baskıyı başlatan illa patron olmak zorunda da değildir. Bir başka bölüm yöneticisi, partner, beraber çalışılan bir kimse hatta işyerinde en alttan en üste kadar çalışanlardan herhangi biri de planlı - plansız bu tür bir girişimi başlatabilir. Her nedense bu yapılanlar doğal görülebilir. Hatta bunun o kadar doğal karşılanır ki kimse yapılan kötülüğün farkında bile olmayabilir.

İşin kötü yanı bu tür bir davranış karşısında bazen yapacak fazla bir şey olmamasıdır. Bu konularda yeteri tecrübeye sahip değil yada yufka bir yürek sahibiyseniz işler daha da kötü gidebilir. Bir iki yanlış adım karşınızdaki çetenin elini kuvvetlendirebilir.

Peki neler yapılabilir?


Öncelikle sinirlerinize hakim olun. Karşı taraf fevri bir hareketnizi dört gözle bekliyor olabilir.

Çalıştığınız ortamda sizi sevenler ve destekleyenler olsa da onlardan bir adım ötesini yani sizin için şahitlik yapmalarını beklemeyin. Eğer işlerini kaybetmeleri söz konusuysa kolayca yüz çevirebilirler.

Küçük bir ses kaydedici işinizi kolaylaştırabilir.

Eğer mahkemede ikna edici bir savunma yapmak istiyorsanız başınıza gelenleri ispat konusunda ses kayıtları etkili olabilir.

Size verilen emirleri mümkünse yazılı olarak almaya çalışın. Bu tür bir dokümantasyon çok işinize yarar.

Üst seviye yöneticilerinize durumu zaman geçirmeden rapor edin.

Herşeyi, özellikle de işimizden olmayı gözünüze alın. Bunun için alternatifleri dikkatli ve gizli bir şekilde değerlendirin.

Psikolojik ve hukuki konularda profesyonel danışmalık alın.


Çevrenizdieki ve iş ile ilgili olarak ilişkide bulunduğunuz güvenebileceğiniz dostlarınızla durumunuzu paylaşın (çok dikkatli olun).

Aslında bu konuda hukuki düzenlemeleri yeniden gözden geçirmekte yarar vardır. Mobing iddiası bile mahkemece karine olarak kabul edilmeli aksini muhataplar kanıtlamalıdır. İş hukukunda güçsüz olan tarafın bu sayede yapılanların karşısında savunmasız durumu böylece ortadan kaldırılabilir.

Son olarak mobbing yapmayın yaptırmayın kimi ısıracağı belli olmayan deli bir köpeği ortaya salmaktan ve çalışma barışını baltalamaktan başka bir işe yaramaz. Bir kurbansanız bir an önce yeni bir iş bulmak için çaba harcayın.

Ey Eurovision Sen Kimsin?

Yapay zeka, hayatımızın birçok alanına girmeye devam ediyor. Ben de bir süredir blog yazılarımı YouTube'a aktarıyorum. Neyse ki, 10 yıl ...