14 Aralık 2023 Perşembe

İnsanın Evrende Bir Amacı Var mıdır?

Bir varoluş amacımız var mı?

Bu, uzun zamandır düşünürler ve bilim insanları tarafından tartışılan bir sorudur. Evrenin bir amacı olduğu varsayımından yola çıkarsak, insanın bu amacın bir parçası olduğu söylenebilir.

Evrenin bir amacı olmadığı varsayımından yola çıkarsak, insanın da evrende bir amacının olmadığı söylenebilir. Bu durumda, insan, kendi hayatı için bir amaç belirlemelidir. Bu amaç, belki de dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek, başkalarına yardım etmek veya sadece mutlu ve tatmin edici bir hayat yaşamak olarak ortaya çıkar.

"İnsan, evrende bir amaç taşır" ifadesi, evrenin ve insanın doğasını nasıl anladığımıza bağlı olarak farklı anlamlara gelir.

Bu ifadeyi destekleyen görüşlere göre, insan, evrenin karmaşıklığını anlayabilen ve onu anlamlandırmaya çalışan tek varlıktır. Bu nedenle, evrende bir amacı vardır. Bu ifadeyi eleştiren görüşlere göre ise, insan, evrenin sonsuzluğu ve karmaşıklığı karşısında son derece küçük ve önemsiz bir varlıktır. Bu nedenle, evrende bir amacı yoktur. İnsanın bir amacı olsa bile kendisi ile karşılaştırıldığında devasa ölçekteki evrende bu amacın bir önemi yoktur.

Eğer insanın evrende bir amacı olduğuna inanıyorsak, bu amacın insanla ilgili olduğu fikri kibirli görünebilir. Ancak, bu ifadeyi doğru veya yanlış olarak tanımlamak mümkün değildir. Bu, her bireyin kendi cevabını kendisi bulması gereken bir sorudur. Evren, sonsuz sayılabilecek bir boşluktur ve içinde milyarlarca galaksi ve her galakside milyarlarca yıldız vardır. Bu bağlamda, insan son derece küçük ve önemsiz bir varlıktır. Ancak, bu, insanın kendi hayatı için bir amaç belirleyemeyeceği anlamına gelmez. Kendini tanıyan birisi, kendi değerlerine ve ilgi alanlarına göre bir amaç belirleyebilir. Hatırlarsınız, kişisel gelişim literatüründe bu kendini geçekleştirmek olarak geçer.

Koca evrende insan son derece küçük ve önemsizdir ifadesini az önce kullandım. Bu ifadenin altında evrende başka akıllı canlı formlarının olduğunu öngörmek var. Eğer insan bu koca evrendeki tek akıllı canlı ise durum değişir mi? Şüphesiz insanın gelecekte evrende ne yapacağı bu durumu değiştirebilir. Şimdilik üzerinde yaşadığımız dünyayı kirletmeye ve diğer canlılara zarar verme aşamasında olduğumuz ortada. Bu durumun değişmesi dünyadaki geleceğimiz açısından mantıklı görünüyor.

Tek akıllı canlı biz miyiz?

İnsan, evrende bilinen en zeki canlılardan biridir. Ancak, “tek akıllı canlı” ifadesi oldukça yukarıdan bakan bir yaklaşım. Üstelik basit gözlem yapma yetisinden yoksun biri tarafından öne sürülebilir. Evinizde birlikte yaşadığınız evcil hayvanlarınızın bile düşünebildiklerini görebilmek için biraz gözlem yeterlidir. Biraz daha açıklamaya çalışayım:

  • Zeka Çeşitliliği: Birçok farklı canlı türü vardır ve her biri farklı bir şekilde zekaya sahiptir. Örneğin, şempanzeler, alet yapıp, kullanabilir ve problem çözebilirken, ördekler de karmaşık sosyal ilişkiler kurabilir. (Bizim kedi, camdan dışarıya bakarken, ortalıkta olmadığı halde komşumuzun kedisini ismiyle çağırdığımızda sinirlenip bize tıslıyor mesela). İnsanlar ise dil, soyut düşünme, sanat, bilim ve teknoloji gibi alanlarda öne çıkar.
  • Bilinç ve Farkındalık: İnsanlar ayrıca bilinçli ve farkındalık sahibidir. Bu, düşüncelerimizi, duygularımızı ve çevremizi anlama yeteneğimizi ifade eder. Ancak, bu konu hala bilimsel olarak tam olarak anlaşılmış değildir.

Evrende Yalnız mıyız? 

Bilim henüz başka zeki canlıların varlığını kanıtlayamamıştır. Ancak, evrende milyarlarca galaksi ve gezegen olduğunu düşünürsek, başka zeki yaşam formları olma ihtimali hala mevcuttur.

Yaşam dünyada ortaya çıkmış olabileceği gibi başka bir yerde de ortaya çıkmış olabilir. Örneğin Mars'da ya da başka bir gezegende oluşmuş olan ilkel hayat formlarının gezegene çarpan meteorlar ile uzaya dağılıp dünyada yaşamı başlatmış olabileceklerine dair teoriler bulunmaktadır (Panspermia Teorisi). 

İnsan kendinin farkında olan enerjidir

Evren ve kendimiz hakkındaki verilere dayanarak, insan kendinin farkında olan enerjidir diyebiliriz.

Evrenin temel yapıtaşı enerjidir. Işık, ısı, ses, elektrik, kimyasal bağlar, çekim kuvveti gibi tüm fiziksel olaylar enerjinin farklı biçimleridir. İnsan da bu enerjinin bir biçimidir.

İnsan, kendini ve çevresini algılayabilir, düşüncelere ve duygulara sahip olabilir. Bu farkındalık, insanın kendinin farkında olan bir enerji ürünü olduğunu gösterir. Zira evrenin başlangıcında enerji ortaya çıkmış ve maddeye dönüşmüştür. Bu madde ilk atom olan Hidrojendir. Daha sonra bir araya gelen madde yıldızlarda enerji saçmaya devam ederek başka atomlara dönüşmüştür. Bu yeni madde de helyumdur. Yıldızların çekirdeğinde gerçekleşen füzyon reaksiyonuyla, hidrojen atomları helyum atomlarına dönüşür ve enerji açığa çıkar. Bu enerji, yıldızların ışığını ve ısısını oluşturur. Bu süreç zamanla başka atomların oluşumuna ve yıldızın değişimine ya da ölümüne kadar sürer. 

Aşağıda yapay zekaya rica edip hazırlattığım video var. Şimdilik İngilizce hazırlayabiliyormuş. Yine de ilginç oldu.

Füzyon reaksiyonları

Yıldızların çekirdeğinde gerçekleşen füzyon reaksiyonları, evrenin en temel enerji kaynağıdır. 

Yıldızların çekirdeğindeki füzyon reaksiyonları, aşağıdaki şekilde gerçekleşir:

2H + 2H → 4He + n + n

Bu reaksiyonda, iki adet hidrojen atomu birleşerek bir adet helyum atomu, iki adet nötron oluşturur. Bu reaksiyon sonucunda, yaklaşık 4,02 MeV enerji ortaya açığa çıkar.

Yıldızların çekirdeğinde gerçekleşen füzyon reaksiyonları, evrenin oluşumu ve evrimi için oldukça önemlidir. Bu reaksiyonlar sonucunda, yıldızlar enerji üretir ve evreni aydınlatır. Ayrıca, bu reaksiyonlar sonucunda, yıldızlar içinde bulunan elementler üretilir.

Bu dönüşüm sürecinde bir yıldızda hidrojenden sonra oluşan atomları listelemek bilgilendirici olabilir.

  • Helyum: Yıldızların çekirdeğinde, hidrojen atomları birleşerek helyum atomları oluşturur. Bu süreç, hidrojen yanması olarak adlandırılır. Yıldızların büyük çoğunluğu, hidrojen yanması yoluyla enerji üretir.
  • Karbon: Yıldızların çekirdeğinde, helyum atomları birleşerek karbon atomları oluşturur. Bu süreç, helyum yanması olarak adlandırılır. Yıldızların kütlesi yeterliyse, helyum yanması yoluyla enerji üretebilirler.
  • Oksijen, neon, magnezyum, silikon, fosfor, kükürt, argon: Yıldızların çekirdeğinde, karbon, neon, magnezyum, silikon, fosfor, kükürt ve argon atomları, daha ağır atomlar oluşturmak için birleşir. Bu süreçler, sırasıyla karbon, neon, magnezyum, silikon, fosfor, kükürt ve argon yanması olarak adlandırılır.
  • Demir ve nikel: Yıldızların çekirdeğinde, demir ve nikel atomları oluşturmak için daha ağır atomlar birleşemez. Bu nedenle, demir ve nikel atomları, yıldızların çekirdeğinde birikir. Yıldızların kütlesi yeterliyse, demir ve nikel atomları, nükleer füzyon yoluyla enerji üretebilir.
Bu süreçlerin sırası ve hızı, yıldızın kütlesine bağlıdır. Küçük yıldızlarda, hidrojen yanması ve helyum yanması süreçleri gerçekleşir. Orta büyüklükteki yıldızlarda, karbon yanması ve neon yanması süreçleri de gerçekleşebilir. Büyük yıldızlarda, tüm bu süreçler gerçekleşebilir.

Yıldızın çekirdeğinde oluşan atomlar, yıldızın evrimini etkiler. Hidrojen yanması, yıldızın ana devresi olarak adlandırılan evreyi başlatır. Helyum yanması, ana devresini sona erdirir ve yıldızı kırmızı dev aşamasına geçirir. Daha ağır atomların oluşumu, yıldızın süpernova veya nötron yıldızı olarak ölmesine neden olabilir.

Yıldızın büyüklüğüne bağlı olarak çeşitli gökcisimlerine dönüşebildiğini gözlemlenmiştir. Kimisi patlayarak içerdiği maddeleri uzayda yayar. Bu maddeler yeni güneş sistemleri oluşturabilir. İlkokulda bu süreç hakkında bizlere anlatılan yıldız ve gezegenlerin gaz ve toz bulutlarından oluştuğuydu. Ezbere bir ifade olduğundan aslında oldukça yalın olarak olanı biteni anlatsa da tam olarak neden bahsettiğini anlamak zordu. Zira bulut deyince gözümüzün önüne gökte gördüğümüz büyük ölçüde su buharından oluşan bulutlar, toz deyince de evlerde kir olarak görülen ve bitmek tükenmek bilmez bir şekilde toplanarak ortamdan uzaklaştırılan toz aklımıza gelirdi. O zamanki eğitimden bahsetmişken maddenin üç hali de ezberletilen bir başka kavramdı. Oysa o zamanlarda da bilinen maddenin dördüncü hali olan plazmaya nedense boş verilmişti. Keşke o gaz ve toz bulutlarının ömrünü doldurarak patlayan yıldızlardan arta kalanlar ya da büyük patlama ile oluşan hidrojen atomlarından oluşan çeşitli hallerde bulunan maddeler olduğu hatta bizlerin de yıldız tozlarından geldiğimiz anlatılsaymış. Daha ilginç olurdu şüphesiz. 

Dönelim insanın kendisinin ve çevresinin farkında olmasına. Farkındalık dediğimiz kavramın kesin bir tanımı yoktur. Farkındalık, öznel bir deneyimdir ve farklı insanlar tarafından farklı şekillerde tanımlanabilir. Bazı insanlar farkındalığı, dış dünyayı ve iç dünyayı algılama yeteneği olarak tanımlarken, bazıları onu, kendi varlığını ve deneyimlerini anlama yeteneği olarak tanımlar. Diğer canlılar ile benzer genetik içeriğe sahip olduğumuzdan onların da bir tür farkındalığa sahip olabileceklerini söyleyebiliriz.

Bu ifadenin doğruluğu, farkındalığın ne olduğuna dair verdiğimiz tanıma bağlıdır. Ancak, evren hakkındaki bilgilerimize dayanarak, insanın kendinin farkında olan maddeye dönüşmüş enerji olduğu söylenebilir. Zira insan da dünyadaki diğer canlılar gibi yıldız tozundan yani evrenin yapı taşlarından oluşmuştur. İnsan gözlemler ve deneyler ile kendi ve evrenin doğasını araştırıp sorgular. Bunu bebek adımları ile yapıyor olsa da eğer evrende yalnız isek ki bu büyük bir savurganlık olurdu (Carl Sagan), düşüncesi ile başkalarının da olabileceği fikrini aklımızın bir köşesinde tutalım.

Farkındalığın ne olduğuna dair farklı tanımlamalar vardır. Bazı insanlar farkındalığı, dış dünyayı ve iç dünyasını algılama yeteneği olarak tanımlarken, bazıları onu, kendi varlığını ve deneyimlerini anlama yeteneği olarak tanımlar. 

Yaşadığı süre boyunca bir gün gelip öleceğinin farkında olan bir canlıdır insan. Bu nedenle yıkıcı ya da yapıcı eserler oluşturmaya çalışması anlaşılır bir davranış şeklidir.

İnsanın kendinin farkında olması, onun evrende benzersiz bir varlık ya da varlıklardan biri olduğunu gösterir. İnsan, evrenin karmaşıklığını anlayabilir ve onu anlamlandırmaya çalışır. Bu nedenle, insan, evrende göreli olarak önemli bir role sahiptir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...