17 Nisan 2015 Cuma

Otomasyon Gerekli mi?

Yazı yazmak benim yıllardır yaptığım bir şey. Henüz ilkokula gitmediğim 1971 yılında gazetelerde makalelerim yayınlanıyordu. İlkokulda 1. sınıfta Türkçe dersinden geçer yani 5 üzerinden 2 almış olsam da durum böyle ;).

İşin doğrusu bu babamın mahlas ile yazdığı bir yazı. Evini toparlarken dosyalanmış pek çok yazısı ile birlikte buldum. Babam teknik konular üzerine yazmış. Otomasyon gerekli mi diye düşünülen zamanlar.

Güzel bir anı. Burada dursun.

3 Nisan 2015 Cuma

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 5


Bu yazıda tanışma ağırlıklı bir seyir izleyeceğiz. Bir insanın sizi sevip sevmeyeceğine karar verdiği o ilk bir kaç saniyeyi iyi değerlendirmeniz yararınızadır. Tabi herkeste böyle olmaz, insanlar birbirine benzer ama tüm etkilere de aynı şekilde karşılık vermezler. Bunu da aklınızda bulundurun.

10 madde okuyup hayatınızı değiştirmeye hazırsanız, başlayın!

1- Az tanıdığın birine rasladığında elini uzat ve adını söyle. Adını hatırlamayabilir. Genelde okul arkadaşlarınızda olur. Çekinecek bir şey yok tanırsa ve adınızı hatırlarsa size adınızla hitap edecektir zaten. Siz adını hatırlamadıysanız sorun. İpucu genelde gördüğünüzde ilk aklınıza gelen isim doğrudur. Yine de emin değilseniz riske girmek size kalmış.

2- Tanıştığın herkes senin bilmediğin birşeyler biliyordur. Onlardan öğren. Tamam insanın beyin kapasitesi oldukça geniş olabilir ama bilmediğiniz şeyler hep olacaktır. Her ne kadar artık akıllı cihazlar ile bilgiye ulaşmak son derece kolay olsa da sosyalleşmek de bir diğer iyi davranış şeklidir. Hiç aklınıza gelmeyen şeyleri başka insanlardan öğrenebilirsiniz.

3- Tanıştığın herkesin bir şeylerden korktuğunu, bir şeyleri sevdiğini ve bir şeyler yitirmiş olduğunu unutma. Hangi konunun karşınızdaki kişide neleri tetikleyeceği belli olmaz. Ama yine de tahrip edici olmamaya çalışarak sosyalleşmek iyidir. Saygılı olun. Saygı ve sevgi karşınızdaki kişiyi aynaya çevirir ve koruma duvarlarını da kaldırır. Ne ekersen, onu biçersin sözü doğrudur. Davranışlarınıza biraz ölçü kattınız mı sizden iyisi olmaz. Unutmadan insan ilişkilerinden vazgeçilmezlerden biri de toleranstır. Hoşgörüden farkı toleransın sınırlarının bulunmasıdır.

4- Açık ve yaklaşılabilir ol. En iyi arkadaşın olacak insanla her an tanışabilirsin. Hepimiz bizi başkalarından koruduğunu düşündüğümüz zırhlarımızı ve maskelerimizi takmadan kapıdan adımımızı atmayız. Oysa bunların bizi koruduğu tartışmalıdır. Hatta belki de hayatımızda en çok değer verebileceğimiz kişileri de püskürtebileceğinden inanılmaz kayıplara neden olabilirler. İyisi mi savunma kalkanlarınızı daha az kullanın.

5- Daha yakından tanımak istediğin bir kimseye onun en çok tanışmak istediği beş kişiyi sor. Böylece karşınızdaki insanın nelere ve ne tür insanlara ilgi duyduğunu kolayca anlayabilirsiniz. Tabi arkasından "neden?" diye sorarak daha da iyi bir analiz yapabilirsiniz.

6- Tanışmak istediğin birine gülümseyerek yaklaş ve kendini şöyle tanıt: “adım adam brown, sizinle şimdiye kadar tanışma zevkine sahip olamamıştım”. Güzel bir başlangıç ama emin olun Adam Brown yerine kendi adınızı soyadınızı söylerseniz zamanla ortaya çıkabilecek karışıklıklardan etkilenmezsiniz. Diğer yandan sözleri tamamlayan vücut dilidir. Dolayısıyla vücut dilinizi uygun kullanmazsanız dünyanın en güzel cümlelerini de kursanız, istediğiniz iyi etkiyi yapmayacağını aklınızda bulundurun.

7- Tanıştığın herkesin “beni farkedin, önemsendiğimi hissettirin” yazılı görünmez bir levha taşıdığını unutma. Bunun söyle bir yararı olabilir. Her birey kendine özgü bir evrendir. Bu durumu onu tanıdıkça daha iyi anlayabileceğiniz ortadadır. Birine değer verdiğinizi göstermek onun evrenine adım atabilmek için bir imkan sağlar. Kimi evrenin kapısında ise odun yığınına takılıp düşebilirsiniz aman diyeyim!

8- Çocuklarının öğretmenleriyle tanış. Bunun faydaları anlatmakla bitmez. Çocuklarınızın size hiç göstermedikleri dünyaları hakkında fikir edinmek bile paha biçilmez bir deneyim olabilir. Ayrıca aldıkları notlarda öğretmenin kanaatini etkilediğini unutmayın.

9- Yeni biriyle tanışmak için asla çok meşgul olma. Unutmayın sadece tembel insanların boş zamanı olmaz. Sizi çok meşgul eden işler, siz bitseniz de bitmeyecek olduğu için çevrenizdeki bireylerle tanışma şansını, yoğunluk gibi aslında olmayan bir nedene kurban etmeyin. 14 milyar yıldır evren genişlemeye devam ediyor. Belki bir o kadar daha edecek. Olduğunuz yerde hareketsiz dursanız bile, bir saniye önce durduğunuz yerde bir daha hiç bulunamayacağınızı unutmayın. Yani gelişim ve değişim sürer gider ama belki bir daha aynı noktaya dönmek için fırsatınız olmayabilir.

10- Ebevenyler çocuklarını tanıştırdığında “anneniz babanız sizi o kadar övüyor ki sizinle çok tanışmak istiyordum”de. Yine iyi bir başlangıç cümlesi ama böyle şeyleri içselleştirmediğinizde (Yine kullandım o kelimeyi) başınıza olmadık işler açabilirsiniz. Söylemek istediğim; buna karşınızdaki kişi "Yaa öyle mi? Ne diyorlar hakkımda? Söyle bakalım." dediğinde, apışıp kalmayın. Başlangıçta iyi bir söz söylediniz, hazırlıklı olup o iyi sözün hakkını verin.

24 Mart 2015 Salı

8 Maddede Uzun Yaşamak İçin Ne Yapmalıyız?


Uzun yaşayan insanlara mikrofon, kamera uzatılır, ne yeyip içtiği, nerede yaşadığı sorulur. Standart gündem boşluğundan dolayı habersiz kalmış gazeteci taktiğidir. Böyle şeyler çok okunup izlenir. Kim uzun yaşamak istemez ki?

Genellikle cevaplar da şaşırtıcı olur. Kimi günde 2 paket cıgara içmektedir. Kimi tereyağı, kuyruk yağı yemektedir.

Bir kişi de çıkıp demez: "Yahu, galiba bu işin sırrı pek yediğinde, içtiğinde değil!" diye. Peki adama ya da kadına sorsanıza; hiç derdin var mı diye?

1- İnsan kendini tanımalı. En azından hangi organın ne işe yarayıp, ne yaptığını bilmeli. Hala birine aşık olunca; bu işin sorumlusunu yürek sananlar yok mu? Ağaçlara kazınmış beyin şekli içinde iki harf gördünüz mü hiç? Oysa kalp sadece pompadır. Gönül işlerine de beyin bakar. Düşünce işlerininin sorumlusu beyindir.

2- Psikiyatri Hekimleri'ne gidin. İnsanın sağlık sorunu olması normaldir. Kimi sağlık sorunlarının asıl sorumlusu yine beyniniz olabilir. Özellikle durup dururken oranızda buranızda garip sağlık sorunları oluyorsa ilgili hekim yanında bir de Psikiyatri doktoru ya da en azından bir Psikolog ile görüşseniz belki de sağlık sorununuzu çözebilirsiniz.

3- Söylenenleri, okuduklarınızı düşünce süzgecinizden geçirin. Örneğin hep önerilen, stresten uzak durmanızdır. Oysa uygun tepkileri verseniz, stres metabolizmanızı hızlandırıp, genç kalmanızı bile sağlayabilir. Ancak bir de buna ufak bir ruhsal bozukluk eşlik ediyorsa, bedensel tahribat ve kısa bir ömür kaçınılmaz olabilir.

4- Çevrenizdeki insanlar sizi çok mu yıpratır? Eğer onlarla başa çıkamıyorsanız tabi ki çevrenizdekiler sizi yıpratırlar. Eğer çevrenizdekiler nedeniyle sağlığınız bozuluyorsa; farklı bir çevre ya da işe geçmeniz işe yaramaz. Orada da aynı durum ile karşılaşırsınız. Sorunu, illa başkalarında arayacaksanız, aynaya baktığınızda karşınızda gördüğünüz kişide arayın.


5- Ağlamak aslında uzun dönemli rahatlama sağlamaz. Kısa sürede bir rahatlama verdiği bilinen ağlamak, uzun dönemde kendine acıyan, acı çeken, daha kötüsü böyle yaşamayı normal sanan bir ruh haline neden olabilir. Mutsuz olup kendinizi üzmek. Vücudunuzun savunma sisteminin dengesini bozarsa sağlığınız için tehlike çanları hareketlenmiş demektir.


6- İyi biri olmak kendiniz için yararlıdır. İyi biri olmak bir zihinsel durumdur. Mistik, ideolojik ya da dinsel öğretileri içselleştirmediğinizde (yine kullandım o kelimeyi ;) şekilsel olarak iyi biri olsanız da çelişkiler yaşayarak ömrünüzü uzatamazsınız. Öncelikle var olan durumunuzu kabullenin. Kimse mutlak iyi ya da kötü olamaz. Bulunduğunuz durumu iyi, kötü bilirseniz daha iyi biri olmak için gerekenleri yapabilirsiniz. İyi olmanın verdiği iç huzuru ve dinginlik ömrünüze ömür katar.


7- Vurdumduymazlık kimi zaman iyidir. Televizyonda gördüğünüz bir haber için aşırı tepkiler mi veriyorsunuz? Tanımadığınız birinin kötü hali sizi çok mu üzebiliyor. Bir yakınınız hastalandığında onun yerinde hatta daha beter mi olmak istiyorsunuz? Yapmayın! Böyle davranışlarla çevrenizdekilere faydalı değil yük olursunuz. Sizin de sağlığınız bozulduğunda ne kendinize ne çevrenize faydası olur. Olanı kısa sürede kabullenmek ve sonraki adımları planlayıp gerçekleştirmek yani yolunuza devam etmek yapılabilecek en akıllıca şeydir. Yani bir tür bilinçli vurdumduymazlık ömrünüzü uzatabilir. Dikkat bundan kesinlikle her şeyi içe atıp sakin görünmeye çalışmak anlaşılmasın. Sabır taşı bile böyle durumlarda çatlar.

8- Tıp doktorları daha sorumlu davranabilir mi? Evet başlarını yoğun iş yükünden kaldırabilirlerse belki. Kendilerine sağlık sorunu ile gelen kişilere sorulabilecek akıllıca bir kaç ek soru sonunda bir ruh doktoruna sevk ile belki de asıl sorun çözülebilir.

Sağlıklı günler ve uzun ömürler dilerim.




17 Mart 2015 Salı

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 4


Hayata dair küçük elkitabı tefsirine davam edeceğim ama önce bir yaşanmış olay aktarmak istiyorum.

Kadın mandıranın kapısından içeri girer. Satıcı onu tanır, bir kaç gün önce "nasılmış bakalım" diye bir kilo taze kaşar peyniri alan kadındır gelen.

Satıcı karşılama faslından sonra sorar. Taze kaşarı nasıl buldunuz diye. Kadıncağız ne diyeceğini bilemediğinden midir bilinmez, kaşar süt kokuyordu pek beğenmedim der.

E ama teyzem, ne kokacaktı ki kaşar peyniri? Diyemez satıcı. Dolayısıyla işte size numaralanmamış tavsiye. Soruyu cevaplamadan önce iyice düşünün. Her satın aldığınız şeyi beğenmemek zorunda değilsiniz. Taze kaşarın, Alplerde işlenmiş eski kaşar gibi olması da mümkün değil. Biraz olumlu olmanız bir şey kaybettirmez.

Peki, geçelim tefsire:

1- İlk kez tanıştığın insanlara ne iş yaptıklarını sorma. Onlarla ahbaplığını etiketlerinden bağımsız başlat. Eğer servet avcısı değilseniz uzun zamandır görmediğiniz kişilere de pek böyle şeyler sormayın. Karşınızdaki kişinin yaptığı işle değil, kendisi ile arkadaş olacaksınız. Burada hemen dikkat de çekmek istiyorum. Sizle tanışır tanışmaz ya da uzun süredir görmediğiniz eski bir arkadaşınız daha ilk sorularında nerede çalıştığınızı, ne kadar kazandığınızı soruyorsa oradan arkanıza bakmadan uzaklaşın. Çünkü bunu, bir insana baktığında kendine has bir kişilik değil, cüzdan gören tipler yapar.

2- Yeni arkadaşlar edin ama eskilerin de kıymetini bil. Her insan bir başka dünyadır. Ne kadar çok arkadaşınız olsa o kadar iyidir. Ancak uzun süredir yanında olan, arkadaşın olan insanları zaman zaman arayıp görüşmek iyidir. Hem birlikte olmadığınız zamanlarda ne kadar değişmiş gelişmiş olduklarını görürsün hem de onların tecrübelerinden yararlanırsın.

3- Bir sırrın sorumluluğunu arkadaşına vermeden önce iyi düşün. Aslında kimi sırları kafanın içerisinden çıkartmamak yararlı olabilir. Ancak eğer dayanamayıp paylaşmak istediğin bir konu olduğunda arkadaşının bu yükü taşıyıp kimselere vermeyeceğinden emin misin düşün. Eğer fazla önemli olmayan bir konu ise en azından bir arkadaşını daha iyi tanıman için bir fırsat olabilir. Sırlar, onları öğrenmeyi hak etmeyen kişilerin elinde değersiz ve anlamsız kalır. Önemsiz de olsa bir sırrı onu elde etmeyi gerçekten hak eden kişiler dışında kimselerle paylaşma. Çok merak ediyorlarsa her şeyi İnternet'ten öğrenebilirler zaten. Ama gerçeği görmek için sırrın anlamını kayrayacak düzeyde ve yetkinlikte olmak şarttır.

4- Arkadaşına borç para verirken ihtiyatlı davran. İkisini de yitirebilirsin. Bu kimi zaman o kadar da kötü olmayabilir. Zaten arkadaşının o paraya senden çok ihtiyacı varsa vermemek arkadaşça olmaz. Ödeyemezse nedenini bilirsin ve bu onu kaybetmek için bir neden olmaz. Ama imkanı olmasına rağmen borcunu geri ödemeyen biri arkadaşın değildir.

5- Kimse tek başına başaramaz. Sana yardım edenlerin hakkını teslim et ve onlara minnet duy. Zaten benciller genellikle fazla da yükselemezler. Büyük başarılar ancak takım oyunuyla gerçekleşebilir. Büyük liderler neyi nasıl yapacaklarını bilmenin yanında, neyi yaparken kimlerden destek alabileceğini doğru belirleyenlerdir. Böylece enerjini başka alanlarda kullanma şansın olur. Kimse her şeyi kendi yaparak bir büyük organizasyonu işletemez. Zaten bu yüzden büyük ölçekli oluşumların faaliyetlerini çok sayıda insan sürdürür. Diğer yandan başsız tavuk da ancak belirli bir süre hayatını sürdürebilir.

6- Senden çok fazla ya da çok az parası olanlarla para konuşma. Aslına bakacak olursanız eğer iş ya da alışveriş yapmıyorsanız paradan bahsetmek kabalık olarak algılanabilir. Para konuşarak değerinizi kimsenin gözünde yüceltmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Para MAL değişimi için bir araçtır. Geldiği gibi, gider de dolayısıyla eğer kendi değerinizi ne kadar para sahibi olduğunuza ilişkilendirirseniz bu oynak değeriniz aslında pek bir anlam taşımaz. Karşınızdakinin ne kadar paraya sahip olduğunu bilmenin bir yöntemi olmadığına göre en iyisi arkadaşlarınızla para konuşmamaktır.

7- Birisi hapşırdığında “çok yaşa” de. Kökeni pagan ve şaman dönemlerine dayanan ve hapşırıldığında ruhun burundan kaçıp gideceğine dair bir batıl inançtan kaynaklanan bir davranıştır. Gerçekten hapşırma sırasında beyin kanaması, felç geçirme ihtimali vardır. Böylesi durumlarla karşılaşan atalarımız bu iyi dilekle böyle bir kötü sonun önüne geçmek istemişlerdir. Hristiyanlar da hapşırdığınızda tanrı korusun derler. Büyük ihtimalle kökeni benzerdir. Kökeni bir yana bu söz karşınızdaki önemsediğinizi ve ölmesini istemediğinizi belirten hoş bir takıntıdır. Zararsız ve sevimlidir.

8- Onlar için hoş birşeyler yaparak düşmanlarını dost edin. Kendisine saygısı olan insan başkalarına iyilik yaparken cömert olmalıdır. İşe yaramasa bile düşmanlıkları bitirmek için elinden gelen her şeyi yap. Unutma ki çevrende düşmanlar yerine dostların bulunması güvenlik duyguna katkıda bulunur. Herkesten kötülük ve düşmanlık umuyorsan ve bekliyorsan belki de bu konuda profesyonel tıbbi yardım almanın zamanı gelmiştir.

9- Bir arkadaşın ya da sevgilin hastalandığında umut ve olumlu düşünmenin etkili bir ilaç olduğunu unutma. Modern tıp pek çok konuda başarılı olurken iyi moralin vücudun savunma sistemin yaptığı katkı bu etkiyi güçlendirir. Zaten olumsuz ve umutsuz düşüncelere sahip insanlar kendilerini bir şekilde hastalıkların pençesinde daha kolay bulduklarına ilişkin yakın çevrede pek çok örnek varken neden kötümser ve olumsuz olasın ki?

10- Tanışmak istediğin birine gülümseyerek yaklaş ve kendini şöyle tanıt: “adım Adam Brown, sizinle şimdiye kadar tanışma zevkine sahip olamamıştım”. Öncelikle adınız Adam Brown değilse kendi adınızı ve soyadınızı söylemekte yarar var. Sonrası zaten karşınızdakinin sizinle ilgili düşüncelerinin nasıl olduğuna bağlı ki bunu da tanışmadan bilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla mantıklı ve dozajı iyi ayarlanmış bir gülümsemeyle birlikte yapılırsa sempati toplama ihtimali yüksek bir yaklaşım.

13 Mart 2015 Cuma

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 3


Kişisel gelişim iyidir. Toplumsal gelişim için en azından başlatıcı bir etkisi olur. Sonuç itibariyle birey olarak siz de toplumun parçası olduğunuz için sizin kişisel gelişiminiz toplumun da toplumsal gelişimi olarak düşünülebilir.

Madde madde "Hayata Dair Küçük El Kitabı" tefsirine devam ediyorum.

1- Bir vasiyet yaz ve nereye kaldırdığını en yakınlarına söyle.  Öldükten sonra da insanları sinir etmek isteyecek olursanız bir vasiyet bırakmak size bu imkanı verebilir. Bana kalırsa bunu boşverip kalan ömrünüzü istediğiniz gibi yaşamak çok daha yaratıcı sonuçlar doğurabilir. Bu dünyadan sonra arkanızdan iyi anılmanın en garantili yöntemi vasiyet ile miras bırakmaktan çok, geniş kitlelerin faydalanabileceği eserler bırakmak daha iyi olacaktır. Şöyle düşünün, kaç kişi zamanının büyük liderlerini sevgi ile anıyor? Oysa güzel sanat eserleri bırakmış insanlar hala aramızda yaşıyor gibiler. Gün gelmiyor ki böyle birinin özlü bir sözünü yeni medyada okumayalım. Yalnızca para, mal ve mülk kazanacak seviyede bir etkinliğiniz olmuşsa bunları sizin ardınızdan çar çur edecek yakınlarınız hep olacaktır. Hatta ülkemizde bu işler o kadar iyi otomatik hale getirildi ki siz ölürseniz kimin ne alacağı anında belirlenip hak sahipleri bilgisini en yakın noterden öğrenebiliyor.

2- Hüküm vermeden önce, her iki tarafı da dinle. Bir konuda hüküm verme işi size kaldıysa omuzlarınıza da ciddi bir sorumluluk biniyor demektir. Her iki tarafı da dinleyip konuyu da güzelce araştırıp anladıktan sonra şunu da unutmadan kararınızı verin. Bir karar verildiğinde onunla ilgili olarak süren zaman durur. Yani sözün özü vereceğiniz karar çok önemli ve geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Dikkatli olun.

3- Kıskanma. mutsuzluk kaynağıdır. "Seven kıskanır" sözü uydurmadır. Belli bir olgunluğa gelmiş ve kendisine güvenen biri neden kıskansın ki? Konu sevilen bir kişi ise kıskançlık onu ve seveni sadece yorup hırpalar. Hayat kısa iken kıskançlığa zaman ayırıp da bu zamanı boşa harcamak doğru değildir. İş ve sosyal hayatta da kıskanmak yerine daha iyisini yapmaya çalışmak çok daha yaratıcı sonuca götürürken birini kıskanıp altını oymaya çalışmak, bir çalışma ortamı için gerginlik yaratan ve verimliliği olumsuz etkileyen durumlara dolayısıyla mutsuzluğa neden olur. Böyle durumlarda bir kişinin kazanması kazanan dahil tüm ekibin kaybetmesi anlamına gelebilir.

4- "Bilmiyorum" demekten çekinme. Bize özgü bir davranış kalıbı olması muhtemel bir konu var. Birine adres sorduğunuzda genellikle bilmese de size adresi tarif eder. Sonuç itibariyle yurdumuzda yaşamaya yeterince uyum sağlamadıysanız başka birine sormayı akıl edemez ve kaybolursunuz. Bu arada başka birine adresi bilmediğini söylemeye çekinip söyleyemeyen yurdum insanı daha büyük bir soruna neden olduğunu düşünmez bile. Örneğin bir yere geç kalmanız hayati öneme sahipse ve bu yüzden ciddi zarar gördüyseniz nedeni bu bilmiyorum itirafının yapılmamasıdır. Bilmemek yüzünden utanmayın. Toplumda kimse pek bir şey bilmiyor zaten. Yani yalnız değilsiniz. Ancak bu durumda kalmaktan rahatsız olun ve elinizden geldiğince çok konuyu öğrenmeye çalışın. İşe televizyonda izlediğiniz beyin süngerleştirici amaçsız dizi ve programları bırakarak başlayın. İlla televizyon izleyecekseniz kaliteli belgesel programlarını izleyin. Ancak öğrenmeye başlarsanız ne kadar çok şey bilmediğinizi fark edersiniz. Unutmadan adres sormak yenine akıllı telefonunuzun harita programını kullanabilirsiniz.

5- İşe ziyarete gelenleri ayakta karşıla. Kim olursa olsun karşınızdakine saygı duymak size saygı duyulması için önemli bir başlangıçtır. Gelenin kim olduğunu bilemezsiniz. Tanımadığınız büyük patronunuz, size büyük bir başarı sağlatacak bir müşteri ya da sizi başarılı bir projeyi yapmaya giden kapının eşiğine taşıyacak bir satıcı da olabilir. Tabi ben maliyeden geliyorum diye, ilgisiz bir maliye dergisi satmaya gelen kişi de olabilir bu. Olsun siz ayağa kalkıp geleni karşıladığınızda görüşmeye zaten 1-0 başlamış olursunuz.

6- Dizlerinin arasında bir fincan kahveyle asla otomobil kullanma. Bu konuda anlaşılmayacak bir durum söz konusu değil sanırım. Olmadı trafiğe kapalı bir alanda deneyebilirsiniz. Kahveniz de fazla sıcak olmasın.

7- insanları akrabalarına bakarak değerlendirme. İnsanlar ve şempanzeler arasında genetik açıdan %1-2'lik bir fark bu kadar büyük etki doğurabiliyorsa birinin akrabalarından çok farklı olabileceğini öngörebiliriz öyle değil mi? Yine de mafya ailelerinden uzak durmak akıllıca olabilir tabi.

8- Yavaş konuş ama hızlı düşün. Konuşma ve düşünme senkronu tutturmak mümkün değildir. Düşünce hızına yetişmeye çalışan konuşmacılar yeterinde iyi anlaşılamazlar. Yavaş konuşun ki karşınızdaki ne demek istediğinizi anlayıp içselleştirebilsin (tamam bu kelimeyi çok seviyorum, ne var?). Hızlı düşünen zeki biri olabilirsiniz ama bunu karşınızdakine gereğinden fazla bir hızla anlatmaya kalkarsanız iletişim aksayabilir. Vücutta bazı vitaminler çok önemlidir. Ancak bu maddelerin aşırısı zehirlenmelere de yol açabilir. Sizin konuşmanız da hızlı aktarmaya çalışırken telaffuz zorluğundan anlaşılmaz hale gelebilir. Devamlı, tiyatro eseri oynar gibi de konuşmayın her şey miktarı doğru olduğunda beklenen etkiyi gösterir.

9- Şoförü sarhoş olan bir arabaya asla binme. Hadi canım bunu anlamak o kadar da zor olmamalı. Çevrenizde hayatını bu yüzden kaybetmiş birileri muhakkak vardır. Yapmayın ölüm riskinizi boşuna artırmayın. Gerekirse ortada kalın ama hayatta da kalın.

10- Fransızca, İtalyanca ve İsveçce “seni seviyorum” demeyi öğren. Öğrenmek iyidir, sanırım buna kimse itiraz etmez. Hatta belki Rusça'sı da öğrenilse bir kaybı olmaz.

7 Mart 2015 Cumartesi

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 2


Uyarı: 10 madde okuyunca Hayatınızın Değişeceğine gerçekten inanıyorsanız lütfen yazıyı okumayın direkt Disney linkine tıklayıp keyfinize bakın.

Bön söz: Eğer önceki yazıyı okuduysanız iyi, okumadıysanız da dert değil. Bu yazı dizisi her bölümde tamamen yeni bir konuyu işleyen TV dizileri gibi tasarlanıp yayınlanmaktadır.

Madde madde "Hayata Dair Küçük El Kitabı" tefsirine devam ediyorum.

1- Bol bol fotoğraf çek: Büyük ihtimalle Japon olmadığınızı farzediyorum. Onlar zaten genetik olarak bu madde ile doğuyor. Diğer yandan kırışıkları kapatmak için çok pozlanmış selfielerden de bahsetmiyorum. sevdiklerinizin ve sevdiğiniz yerlerin fotoğraflarını çekin. Bir şehirdışı ya da yurtdışı geziye gittiğinizde de gezinin keyfini yaşamayı ihmal etmeden ilginç gelen her konuyu fotoğraflayın. Fotoğraflar hafızanızda biryerlerde kilitli duran anılarınızın anahtarlarıdır. İyi fotoğraf çekmek konusunda kitap okuma ya da ders almayı da ihmal etmeyin.

2- Son üç yıldır giymediğin bütün kıyafetlerini bir hayır kurumuna ver: Esasen 6 ay elinizi sürmediğiniz herhangi bir eşyaya ihtiyacınız yoktur. Atabilirsiniz ya da işlerine yarayabilecek birilerine vermeniz çok mantıklıdır. Parayı çok seviyorsanız bunları İnternette satmayı da deneyebilirsiniz tabi. Fazla yaşlanıp her öteberiyi saklama hastalığına yakalanmadan önce onları hayır kurumlarına bağışlayın. Siz öldüğünüzde arkanızda kalanlar bu işi zaten yapacaklar en azından eşyalar fazla eskimemiş ve modaları geçmemiş olur.

3- Kendini değiştirebilme gücünü hafife alma: İster fiziksel olarak, istersen düşünsel açıdan kendine değiştirmek, daha iyi yönde ilerlemek içsel huzuru bulmak için bilinen en iyi yöntemlerden biridir. Muhafazakarlar, her an değişen evrende neyin mücadelesini vermeye çalıştıklarını bir anlasalar dünya daha yaşanabilir bir yer olur. Değişimin karşısında değil, içerisinde ol. Bunu istemek ve yapabileceğinin farkında olmak koltuk patatesi (couch potato) olmaktan iyidir.


4- Başkalarının duygularını paylaşmaya çalış ve olaylara bir de onların gözünden bakmayı dene: Empati kavramını duymuş olmalısınız. Karşınızdakinin davranışlarını onun içinde bulunduğu ruh hali ve yaşadığı zorlukları dikkate almadan değerlendirirseniz, büyük ihtimalle yanlış sonuçlara ulaşırsınız. Duyguları paylaşmaya çalışmak başkalarının üzüntüsünü azaltır, mutluluğunu ise artırır. Bir gün sizin de ihtiyacınız olması kuvvetle muhtemel olacak bu durumu dikkate alsanız iyi edersiniz.


5- Gerektiğinden fazla verici olma. Zaman zaman "hayır" demesini de öğren: Gerçekleştiremeyeceğiniz durumlar için söz verip yapamadığınızda "yalancı" damgası yiyeceğinize herkese boncuk dağıtmayı bırakıp, olmayacak işler için dur demeyi bilin. Çevrenizdekilerin güvenini zor kazanır, kolay kaybedersiniz. Akıllı ve akılcı olun. Denemek isterseniz sizi dakikalarca telefonda meşgul eden tele satışçılara emin bir ses tonu ile "hayır ilgilenmiyorum teşekkürler" deyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

6- Sadık ol: Bunu açıklamaya gerek var mı? Sadakatin doğan nedeniyle mümkün olmadığını da düşünsen bu davranış seni daha çok insan yapar. Daha iyi bir insan olmak için sadık olmak en kısa yollardan biridir. Uyarı! Sadık olmayanlar sadakati de haketmez daha da beteri, herkesin kendileri gibi olduğunu düşünürler. Böylelerine fazladan dikkat et!

7- Nefesindeki soğan ya da sarmısak kokusunu gidermek için bir parça çikolata ye: Bunu deneyin işte! Soğanın ya da sarımsağın kokusu gitmese bile en azından ağzınızda daha iyi bir tad kalır. Kokuların giderilmesi konusunda her insanın vücudu farklı davranır. O nedenle kendi üzerinizde bu maddeyi denemeden sonucundan emin olamazsınız. Aynı zamanda pişmiş ve çiğ hallerinin kokularının maskelenmesi farklı sonuçlar doğurur. Aklınızda bulunsun.

8- Otobüsün şoförüne binerken “merhaba”, inerken de “teşekkür ederim” de: Hatta minübüsün, taksinin söförlerine de söyle. Onları sakinleştirip olumlu duygular hissetmelerini sağlamanın dayanılmaz keyfini yaşamak için iyi bir fırsattır. Cevap verdiklerinde seslerindeki minnettar tona dikkat edin. Mutsuz bir toplumu daha az depresif hale getirmek için viral etkisi bile olabilir.

9- Gece yattıktan sonra ertesi sabaha kadar sorunlarınla uğraşmayı bırak: Uyumaya çalışırken, kafanızda dünya sorunlarını çözmek mümkün değildir. Yatakta sorun çözmek için debelenmek, günden güne daha da zor olur. Sizi hasta edebilir. Engellemeyi deneyin, olmadı bir psikolog ya da psikiyatristen yardım alın. İlerlemesi halinde vücudunuzun işleyişine zarar verecek kadar tahrip edici olabilir. Nedeni belki de son derece basit ortadan kaldırılabilir. Siz de rahat uyuyup ertesi gün çok daha güçlü bir şekilde dünya sorunlarını çözebilirsiniz.


10- İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni Oku: İnsanlık tarihinin büyük günah çıkartışını bu belgede bulacaksın. Hala pek çok ülkede sözkonusu metnin pek çok maddesinin hiçe sayıldığını unutma. Torunlarının daha iyi bir dünyada yaşamalarını istiyorsan ve kendine biraz saygın varsa bu linke tıklayıp oku ve içseleştir.

5 Mart 2015 Perşembe

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 1


Önsöz: Yarın Ölecekmiş gibi hayatınızın hakkını verin. Bir başka yaşamınız olabileceği üzerine çok spekülasyon bulunsa da, kanıt bulunmuyor.

İlkokul arkadaşım Haydar, bulup, göndermiş. Ekşi Sözlük'de Hayata Dair Küçük Elkitabı. Madde, madde iyi yaşam önerileri yüklü.

Ben de, çok lazımmış gibi, maddeleri tek, tek ele alıp, değerlendirmeye karar verdim. Her yazıda 10 öneri ile hayatınız değişmeyecek tabi ama belki bir işinize yarar. Örnek olarak, kendinizi yüceltme yolculuğunuzda aklınızın bir köşesine alacağınız üç öneriyi bulursunuz belki de. Kim bilir?

İçlerinden istediğim sıra ile seçip, yorumluyorum. Hazırsanız, başlayalım.

1 - Sıkı Tokalaş Kendinize güvendiğiniz mesajı verir. Diğer yandan karşınızdaki kişiye üstün olduğunuz sinyali de çakar. Karşınızdaki tokalaşırken kendi eli üstte kalacak şekilde çevirmeye meyilli, kendini beğenmiş bir "ben kimim, biliyor musun?" budalasıysa bu hareketle onun ilk savunmasını aşmış olursunuz. Ama bu durumda arkadan geleceklere de hazırlıklı olmanızda fayda var tabii. En basit anlamda, "sana elimi uzatıp, sıkıca kavrıyorum. Ben kendime güveniyorum, sen de bana güvenebilirsin" demenin bilinen bir kısa yoludur. Tabi kültürden kültüre anlamı değişebilir. Bunu da aklınızın bir köşesinde tutmakta fayda var.

2- Sır Sakla Her bildiğinizi söylemek, içinizde bir şey tutmamak, hayatı özümsemenize yaramaz. Bunun için sindirim sisteminiz var. Dolayısıyla ketum olun. Karşınızdaki insanlar herşeyinizi bilirlerse, bir sonraki adımlarını ona göre atarlar. Bu sonraki adım sizin için hiç de iyi sonuçlar vermeyecek olaylara gebe olabilir. Siz siz olun, hep kendinize büyük kısmı saklayın. Genelde kötülük en yakınınızdakilerden gelir. Saf ve dürüst olma işini, boşboğazlık seviyesine taşımayın.

3- Oyunu Kullan Demokrasi, vatandaşlık kavramı üzerinde eşit olan, ancak diğer konularda aralarında oldukça büyük farklar bulunan bireylerin kendilerini temsil edecek bireyleri seçip, yönetmek üzere görevlendirdiği bir rejimdir. Görüşlerinizi tam olarak temsil edemeyeceğini düşündüğünüz bireyler seçmek için oy vermenin hiç bir şeyi değiştirmeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Ancak oy vermemeniz durumunda, sizin gibi düşünüp oy vermeyenlerle birlikte, kötü de olsa temsil edilme şansınızı kaybetmiş olursunuz. Bu nedenden dolayı ülkenizin ve kendinizin başına gelenlerden birinci derecede sorumlu olursunuz. "Banane, ben oy vermedim, beni bağlamaz olan hiç bir şey" diye düşünmek 7 yaş altı çocuk tepkisi vermektir. Kötü de olsa temsil edilmek, hiç temsil edilmemekten iyidir.

4- Dırdır Etme Dırdır, kendinde birşeyleri eksik bulan kişilerin bunu karşılarındaki insana yansıtma şeklidir. Karşısındaki insanı olduğu gibi kabul etmeyip, bunu dırdır ederek değiştirebileceğini sanmak anlamsızdır. Dırdır ve bir adım ötesi olan pasif agresif bozukluk (bak bana ne yaptırdın!) kendinizi ve karşınızdaki insanı mutsuz eder. Bu sevgisizlik ve kopukluk giderek daha kötü hale gelir. Düzelmez. Karşılıklı anlayış ve saygı üzerine kurulu olmayan ilişkilerin önce aşkı, sonra sevgisi yok olur. Evet, ne şaşırıyorsunuz, "dırdır" ile olur bunlar! ETMEyin!

5 - İnsanları sorunlarınla bunaltma. Biri sana, nasıl olduğunu sorduğunda “harika, daha iyi olamaz”, iş güç nasıl dediklerinde" de “mükemmel, hergün daha iyiye gidiyor” de Herkesin derdi vardır. Sizin hatırınızı sorarlarken gerçekten nasıl olduğunuzu merak ettiklerinden değil, sizi önemsediklerini göstermeye çalıştıklarından öyle davranırlar. Olumlu bir cavapla hem kendi gününüzü hem de karşınızdaki kişinin gününü daha güzelleştirmek için ilk adımı atmış olursunuz. Her şey berbat olsa da, düzeltmek için iyi bir moral gibisi yoktur. Kötü moral, er ya da geç sizi öldürür. İyimser olmak bu yüzden iyidir. Ömrünüzü uzatır. Mutlu olmanızı sağlar. Kendini iyi hissetmek ise, bir zihinsel durumdur. Hastalıklardan ve hayat enerjinizi emen vampir kişiliklerden sizi korur.


6- Biten aşk ilişkisinin ardından “hepsi benim hatamdı” diye açıkla. Aslında bu doğru da. Siz kanatsız melek de olsanız, ayrıldığınız kişiyi bulan onunla bir ilişki yaşayan, yine sizsiniz. Öylesini bulup, çuvalamak da sizin hatanız değil mi? Zaten yolunuza devam edeceksiniz, başkasında hata aramaya ne gerek var? Durumu kabullenmek rahatlatır. Şöyle geçmiş ilişkilerinizi bir düşünün, göreceksiniz, hepsi sizin hatanızdı. Daha yapılacak başka bir sürü hata varken, yolunuza devam edip, aynı hatayı yapmakta ısrar etmeyin. Daha da kötüsü, olanları kafanıza takıp yıllarca "ah keşke"lerle yaşamayın. Bu arada hatalarınızla sizi sevecek bir kişiyi gözden kaçırıyor olabilirsiniz.

8- Paylaş Kimi şeyler paylaştıkca daha işe yarar ve büyür. Bilgi böyledir. Üst üste konulan tuğlalar gibi, bilgi de paylaştıkça büyük bir insanlık mabedinin kurulup mutlu yarınlara ulaşmak için yolu oluşturur. Sadece bilgiyi değil, maddi varlıklarınızı da paylaşmak sizi fakirleştirmez ama ihtiyacı olanları zenginleştirir. Paylaşma, karşılığında mutluluk getirir. Bu durumda sadece vermek değil, almaktır da. İnsanları birbirine yaklaştırır ve dayanışmayı artırır.

9- Lider ol. Bir kızakta yalnızca öndeki köpeğin doğru dürüst manzarası olduğunu unutma. Gayet açık değil mi aslında bu önerme? Sanırım liderlik sarhoşluğu denilen şeyi böyle bir zihinsel durum oluşturuyor. Yine de dikkatli olun, kızakta en önde olsanız da arkadaki köpekler poponuzu ısırabilecek en iyi konumdaki türdeşlerinizdir. ;)

10- Elinde içki kadehiyle asla fotoğraf çektirme. Görenlerin zamanı, mekanı, aslında olanı ve kadehin içindekini gözardı edip, senin kişiliğin üzerine gereksiz spekülasyon yapılmasına neden olabilir. Böyle bir fotoğrafı görenler, ister istemez alkole olan bağlılığınızı düşünüp, size olan bakış açılarını olumsuz yönde değiştirirler. Bir gün gelir, gözler önünde, yüksek bir mevkiye erişirseniz, olmadık bir zamanda, biri bu fotoğrafları bulup burnunuza sokuverir.

"Kişisel Gelişim" yazı dizisi devam edecek.

3 Mart 2015 Salı

Uygar mıyız, Yoksa aç mı?

 

Henüz birkaç yüz yıldan beri kendi türümüzü yemiyoruz. Bunun dışında yediğimiz öteberiye bakacak olursanız, aynı gezegeni paylaştığımız diğer canlılar günlük diyetimizi oluşturuyor. Yani doğanın bizi şekillendirdiği halimizden pek de ileriye gidememişiz. Bu durumdayken, uygarlaştığımızı iddia edebilir miyiz?

Çevremizi diğer canlılara göre biraz daha iyi tanıyoruz. Bizim için ölümcül bir ortam olan uzayda kısa yolculuklar yapabiliyoruz. Uzayda başka dünyalar hakkında düşünüyoruz ama şimdilik onları kendimiz gibi bildiğimiz için durum korkutucu geliyor. Yani aslında gelip bizi yemelerinden korkuyoruz. Çünkü biz şimdi imkan olsa gidip uzaylıları yeriz. Üstelik üzerlerine baharatlar ve soslar dökerek. En kötüsü, pişirdikten sonra üzerlerine ketçap döker yeriz!

Market raflarında paketlenmiş dizilmiş ürünleri düşünün. Onları doğadaki halleriyle otlarken, birbirlerine sevgi gösterirken, kırlarda koşup, oynarken hayal ediyor muyuz? Yoksa onları sadece yiyecek olarak mı görüyoruz? Bu durumda guruldayan karnını doyurmak için, otların arasından ceylanlara saldırmaya en uygun anı bekleyen yırtıcı hayvandan ne farkımız var? Bana vejeteryanlıktan veya veganlıktan bahsetmeyin. Sonuçta, başka canlıları yemek söz konusu olduğunda yediğimiz şeylerin fiziksel yapılarının değişmesi bizi uygar yapmıyor. Hem tamamen sentetik ve sağlıklı gıdalar üretsek bile, hiç biri az pişmiş bir büfteğe olan açlığımızın yerini alamayabilir.

Kolayca erişebileceğimiz bir uzaklıkta, üzerinde bize benzeyen canlıların olduğu bir başka dünya olsa. Bugünkü şartlarda bu dünyaya erişebilecek halde olsak, ilk olarak aklımıza ne gelir? Tabi ki oraya ulaştığımızda hayatta kalabilmek için gezegenin mevcut imkanlarını kullanmak öyle değil mi?

Yok, bana sorarsanız bu değil uygar olmak. Damarlarınızda bir zamanlar başka canlıların hayati ihtiyaçlarını karşılayan öteberi dolaşırken uygar olmamız çok zor.

Düşünsenize, bir şekilde evrimleşmiş ve bizlerden daha iyi düşünüp uygarlaşmayı becermiş bir keçiler gezegeninin sakinleri, bizimle uygarlıklararası ilişkiye girmek isterler mi? Adamlar bizim gıda maddemiz. Yemeğimiz! Birimizin gözünü karartıp en ünlü düşünürlerini mideye indirmeyeceğimizin garantisini kim verebilir?

Aç gözlülüğümüz ve doymazlığımızın da bu konu ile ilgisi var. Diğer canlıları yemek için, hiç rahatsız olmadan yaşam haklarını ellerinden alıyorsak, kadınlara, çocuklara kötü davranan, tecavüz edip, öldüren insanlara neden şaşırıyoruz? Ya da hırsızlara, kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen politikacılara neden inanamıyoruz? Belki de bir gün onların yerinde olduğumuzda aynı şeyleri yapacağımız için mi? Bu nedenle mi başımıza güvenilmez, kötü düşünceli, kendini ve onu orada tutan çevresini kayıran liderler getiriyoruz?

Eğer açlığımızı gidermek için bir gün başka canlıların yaşamına son vermeyi kesecek kadar ileri gidebilirsek, işte o zaman evrendeki ileri uygarlığın kapısından içeri kafamızı uzatabiliriz belki de (tabi böyle bir şey varsa).

Eğitim, okullar ve üniversite belki bizi biraz daha az cahil yapabilir. Ancak içimizdeki avcı, saldırgan, çok derinlere gönderilmeden gerçek anlamda bir eğitimden söz etmenin pek bir anlamı yok.

İşte yukarıda anlatılanlardan dolayı, kendimizi geliştirmeli ve benliğimizi olduğundan birkaç seviye yukarı taşımalıyız. Hepsi bir anda olacak değil tabi. Ancak nesilden nesile bunu yapamazsak bizden geriye sadece niteliksiz yıldız tozu kalır.

5 Şubat 2015 Perşembe

Facebook Algoritmasını 10 Adımda Haklayın



Deneyimli Facebook kullanıcıları farkındadır. Ne kadar çok takipciniz ve arkadaşınız olursa olsun paylaşımlarınız belli bir kesim kullanıcıya ulaşır. Yani, canlı ilişki içerisinde olduğunuz kullanıcılar sizin gönderilerinizi görürlerken, bayramdan bayrama aklınıza gelen arkadaşlarınız Facebook'da yolladığınız içeriğe genellikle hiç rastlamazlar.

Buna, Facebook'un kullandığı algoritma (#EdgeRank) neden oluyor. Farkettiyseniz, popüler olan yani çok beğeni ve yorum alıp, sizin de yorumlara cevaplar verdiğiniz içerikleriniz daha çok kişi tarafından görülüyor. Öyle 3 - 5 kişinin beğendiği içerikleriniz ise kısa sürede unutulup gidiyor.

Güzel, durumu anladığımıza göre bunu nasıl kendi gönderilerimizin iyiliği için kullanabiliriz biraz ona bakalım. Yani Facebook Algoritmasını haklayalım.

1- Zamanlama Önemlidir

Hedef kitlenizin Facebook'da olduğu zamanlarda gönderilerinizi yapmak daha fazla ilgi çekmelerini sağlayabilir. Bu nedenle biraz da deneyerek, kullanıcıların yoğun Facebook kullandığı zamanlarda gönderilerinizi yapın.

2- Gönderi Sıklığı

Bir anda o anda elinizde ne varsa döküp paylaşmayın. Aynı anda 20-25 içeriği gönderirseniz takipcilerinizin büyük kesiminin gözünden kaçacaktır. Hatta Facebook biraz da bilerek, pek çok gönderinizi gözlerden uzak tutacaktır. Dolayısıyla çok kısa aralıklarla değil, takip edilebilecek bir halde gönderilerinizi gerçekleştirin. Başkalarının içeriklerini paylaşırken özgün içeriklerinizi de araya karıştırın.

3- İletişimi Unutmayın

Kendinizce çok harika içerikler paylaşıyor olabilirsiniz. Ancak gelen yorumları cevaplamanız, zincirleme uzayan bir sohbet, içeriğinizin daha çok kişiye gösterilmesine neden olur. Bunun için de çevrenizle olan ilişkiniz önem kazanır. Yani eğer siz başkalarının gönderilerine ilgi gösterir beğeninizi yorumunuzu esirgemezseniz, onlar da sizin içeriklerinize daha fazla ilgi göstereceklerinden bir süre sonra Algoritması gereği Facebook sizin içeriklerinizi o kullanıcılara daha fazla gösterecektir. Çok ilgilendiğiniz arkadaşlarınızı "Yakın Arkadaşlar" arasına almanız halinde Algoritma size onların içeriklerini daha fazla gösterecek böylece siz de bu arkadaşlarınızın ilgisini üzerinize çekebileceksiniz.

4- Güncel İçeriğe Dikkat Edin

Çok paylaşılan konulardaki eğilimleri unutmayın. Güncel konular paylaşmanız halinde Algoritma sizi daha çok kişinin görmesini sağlar. Bunun için zaman tunelinizi güncel öteberi ile tıka basa doldurmayın ama güncel ve ilgi çeken konularda gönderiler yapmanız iyidir. Kişisel kullanıcı iseniz arada profil fotoğrafınızı değiştirmek ilgiyi üzerinize çeker, abartmadan bunu da kullanın.

5- Etiketler Kullanın

Daha çok Twitter ile geniş kullanım gören etiketler (hashtag), başka sosyal ağlarda da kullanılır hale gelince, Facebook da kendini bundan ayrı tutmamıştır. Eğer bir konuyu öne çıkarıp neden bahsettiğinizi belirginleştirirseniz Algoritmayı işleten bilgisayarlara kolaylık sağlamış olursunuz. Onlar da sizin gönderilerinizi daha görünür yaparak sizi mükafatlandırırlar. # işaretinden ilgili etiketleri kullanarak hashtag avantajlarından yararlanabilirsiniz (#facebookhack #KendinYap, vb.)

7- Gönderilerinizi Öne Çıkarın

Eğer ciddi olarak Facebook gönderileri yapıyorsanız, Facebook'un reklam sistemine yapacağınız ödemeler ile sizi takip etmeseler de gönderilerinize ilgi duyabilecek kitleye ulaşabilirsiniz. Özelikle profesyonel olarak Facebook ile tanıtım ve satış hedeflerini gerçekleştirmek isteyenlerin bunu kullanması gerekir. Reklam işinizi canlandırır. Üstelik iyi kullanırsanız son derece güzel çalışabilir ve ölçülebilir sonuçlar alabilirsiniz.

8- İçerik Paylaşırken Dikkat

Paylaştığınız konularda ilgili web sayfaları, blog girişleri, infografikler gibi dış kaynaklardan alacağınız destek, içeriğinizi daha görülebilir olmasını sağlar. Üstelik bir sayfaya verdiğiniz link sayesinde bir süre sonra aynısını onların da size yapması ihtimali zincirleme bir güçlenme etkisine neden olabilir.

9- Çığırtkanlık Yapmayın

Artık çoktan modası geçmiş "kısa süre için, şimdi alın-kazanın, inanılmaz indirim" gibi gedikli ama aynı zamanda mahalleli satış deyimlerini içeriklerinizde kullanmayın. Zaten yeterince ilgi çekici bir paylaşım yaptıysanız, görenler ilgili linke tıklayıp yollarına devam edeceklerdir.

10- SEO Uyanıklıkları Yapmayın

Özellikle bir haber sitesiyseniz, haberin konusunu abartan, olmadık cinsel çağrışımlar yapan, görselin görünmesi halinde konunun hemen anlaşılacağı yerlerini bulanıklaştırmak gibi gel-gel numaralarından uzak durun. Kısa dönemde işe yarasalar bile, uzun dönemde numaracı olarak bellenip kullanıcıların tıklamak istemediği gönderi sahipleri haline gelebilir, daha kötüsü Facebook'a bu yüzden şikayet edilebilirsiniz. Bu durumda "Facebook algoritmasını haklayım" derken kendi işinizi batırmış olursunuz.

Son olarak Algoritmalar durağan değildir. Facebook, Google gibi reklam şirketleri algoritmalarını daha iyi sonuçlar alıp kendi değerlerini artırmak için devamlı olarak geliştirir ve değiştirirler. Bulduğunuz bir açık, emin olun çok kısa süre içerisinde kapatılır. Gerçekten işe yarar ve ilgi çeker içerik kullanmak en güzel algoritma haklama yöntemidir.


Bu yazıyı yazarken şuradaki yazıdan ziyadesi ile faydalandım.

27 Ocak 2015 Salı

Yeni Medya ve Televizyon Yayınlarına Etkisi


Yeni Medya Etkisi
Yeni medya kendi yaşam alanını dönüştürdü ve bu dönüşüm devam ediyor.

Örneğin gazeteler; daha önce bundan paylarını aldılar, baskı sayıları düşerken daha çok internetten takip edilir hale geldiler. Pıtrak gibi çıkan online yayın organları karşısında ise bilinirlikleri ve organizasyon kapasiteleri sayesinde öne çıkmayı becerdiler. Bir kısmı bu hizmetlerini İnternet aracılıyla ücretli vermek için girişimlerde bulundu ve halen bulunuyor. Yeni medya kullanıcıları ise büyük çoğunlukla bu hizmet için ödeme yapmak taraftarı değil.

Eski Ekonominin Kuralları Hala Geçerli
Bunun nedeni biraz mikro iktisat teorisinde yatıyor. Kaynak çok fazla. Yani haber alabileceğiniz güvenilir yerli, yabancı pek çok kaynak, sosyal ağ gibi bileşenlere erişebilmek çok kolay. Üstelik kağıda basılı gazeteler ele alıp, evire, çevire okuması her ne kadar kolay ve zevkli olsa da, güncellemesi için bir sonraki günü ve nüshayı beklemeniz gerekiyor. Oysa İnternet üzerinden anında hatta belki de önemli bir olay olur olmaz, haberdar olabiliyorsunuz. Bu yazılı basından da, televizyondan da daha hızlı gerçekleşiyor. Cep telefonlarınız ya da tabletleriniz hep yakınınızda.

Televizyon da Yeni Medyadan Etkileniyor
Bir süredir televizyon da Yeni Medya'nın etkisi altında. Bu yüzden çoktan haberdar olduğunuz bazı haberleri dinlemek için tek nedeniniz, haber bülteninden çok etkileşimli gösteriye dönüşen canlı yorum ve performansları seyretmek oluyor. Artık haber sunanlar bir elde tablet, Twitter'dan gelen yorumları da işin içine katarak işlerini yapıyorlar.

Şisman Diziler
Yeni Medya dünyasında zaman giderek daha değerli hale geliyor. Sırf bu nedenle aslında 40-50 dakika süren bir dizi; özet, reklam ekleriyle 3 saate kadar aktif televizyon izlemeyi gerektirebiliyor. Bir tür eziyet bu! Yeni Medya bu furyayı da dize getirebilir. Uzunca bir süredir medya oynatıcılar ayrı ya da yeni panel televizyonların içinde, hayatımıza girmiş durumda. İnternetten indirilen filmler ve diziler kolayca reklamsız, özetsiz bu tür cihazlarda izlenebiliyor. Bazı cihazlar internete de bağlanıp anında istediğiniz içeriği seyretmenize de olanak sağlıyor. Tehlikeyi farkeden yayın kuruluşları ve platformları kendi önlemlerini geliştirip, İnternet üzerinden çeşitli yöntemler ile istediğinizi izlemenizi sağlayacak yayınları da yapabiliyorlar. Ancak bu işi bedelsiz yapabilen çözümler izleyiciler için fırsat ve yayıncılar için ciddi bir tehdit. Kuşkusuz, duruma uyum sağlanacak. Zamanla ilginç gelişmeler yaşayacağız. Dilerseniz günümüzde giderek yayılan bir açık kaynak kodlu medya oynatıcı yazılıma gözatalım.

Kodi
Gelişen medya oynatıcılar bir yana, mevcut cihazlarınıza yüklenen yazılımlar da işi basit bir şekilde halletme potansiyelini şimdiden ortaya koyuyor.

Kodi ya da eski adı ile XBMC Windows, Linux, Android, Apple (OSX, iOS ve ATV2), Raspberry Pi dahil pek çok yazılım ve donanım üzerinde çalışıyor. Neredeyse her evde biri ya da bir kaçı mevcut. Bazı televizyonlar içlerinde Android'li bir medya player taşıyor. Diğerleri için ise kolayca bir Android'li kutu alıp televizyona bağlamak mümkün.

Kutu yerine doğrudan HDMI girişe takılabilen daha küçük boyutlu cihazlar da mevcut. Fiyatları ise orta gelir seviyesinde birinin bütçesini sarsmayacak boyutlarda.



Bu tür cihazlar, işin kolayına kaçanlar için bir çözüm olarak ortada dururken, konuya aynı zamanda bir hobi olarak yaklaşan kesimin önünde de Raspberry Pi gibi kart halinde alınabilen mini bilgisayarlar var. Bu mini bilgisayarlar da kolayca medya oynatıcılara çevrilebiliyor.



Sanırım Gazetelerin yaşadığı ve hala yaşamakta olduğu Yeni Medya dönüşümünü Televizyonlar da yaşamaya başladılar. Böyle giderse, internete bağlanıp istediğiniz içeriği seyrettirebilen televizyonları evlerimizde duvarlarda görmenin vakti geliyor demektir.

Yeni medyanın hayatınızda yapacağı bu türden değişikliklere hazır mısınız?


YM-2015/1

16 Ocak 2015 Cuma

7 Çok Bilinen Örneği ile Boş İnançlar


İnsan, sınırların içerisindeyken kendini güvende hisseder. Muhtemelen, sınırlar içerisinde korunma güdüsü ile diğer insanlara göre daha güvenli yerlerde bulunarak hayatta kalan atalarımızın mirası. Ancak, bir hapisanede zorunlu olarak kalmayı kimse sevmez. Tehlike geçene kadar güvenli bir yerde durup, sonra oradan çıkabilmek iyidir.

27 Aralık 2014 Cumartesi

Ölüm Hakkında Merak Ettiğiniz 7 Soru ve Cevapları


Ölümü düşünmek keyifsiz. Ancak bir gün herkesin başına gelecek. Aşağıda, ölümle ilgili olarak akla gelebilecek sorular ve bence verilebilecek cevaplar var. 
Dilerseniz bu yazıyı Youtube'dan izleyebilirsiniz.
1-Ortalama yaşam beklentisi yükseliyor mu?
İnsan ömrü ortalama 70 sene kadar. Tarih boyunca genellikle yaş ortalaması daha düşük seyretmiş. Günümüzde ise bu ortalamanın günden güne yükseldiği ileri sürülüyor.

2-Neden korkuyoruz?
İnsanlık geliştikçe ve ileri gittikçe ortalama yaşam süresi beklentisinin uzaması kaçınılmaz gibi. Nedeni basit, ölmeyi istemiyoruz. Bu durum oldukça mantıklı. Hakkında efsaneler, dinsel önermeler olsa da ölüm sonrası tüm uygarlık birikimimize rağmen, halen koca bir soru işareti olarak duruyor karşımızda. Öldüğümüzde ne oluyoruz? Buna ilişkin elimizde somut bir şey yok. Batılıların söylediği gibi "Herkes cennete gitmek ister ama kimsenin acelesi yoktur. Ölümden korkuyoruz çünkü Ölüm ve sonrası bizim için koca bir bilinmeyen!

3-Ben yoksam, diğerleri neden olsun ki?
Biraz da bu sorunun cevabının belirsizliğinden ortaya bir boşluk hissi çıkıyor. "Eğer ölüm sonrası bir bilinmezlik söz konusuysa, neden benim yaşam döngüm içerisinde her şey sona ermesin ki?" Fikri bir genel yok oluş düşüncesinin nedeni olabilir. Benciliz, bizden sonra yaşam olmasın düşüncesinin esiri oluyoruz.

4-Kehanetler hayal kırıklıklarıyla sonlanır mı?
Benim hatırladığım kadarıyla 1999, 2012 yıllarında, korku ile beklediğimiz kehanet-kıyametler (kıyam ayağa kalkmak anlamında bir sözcük) yaşanmadı. Muhtemelen tarih boyunca başka kehanetler de çokça kazasız belasız atlatılmıştır. Kehanet sahipleri için (görmeseler de) ne büyük hayal kırıklığı! 

5-Kıyamet ne zaman kopar?
Bilimsel araştırmalar kehanetlere göre daha elle tutulur öngörüler sağlıyor. Örneğin, dünyanın daha bir 5 milyar yıl kadar bütünlüğünü koruma ihtimali yüksek.

"Ama 5 milyar yıl benim ömrümden çok daha uzun!" diye düşünmeniz son derece normal. Bu süre o kadar uzun ki, uygun şartlar altında pek çok yeni canlı türü ortaya çıkıp, yok olacaktır. Yok olanlardan biri de insan ırkı olabilir ama muhtemelen o sonu da hiç birimiz göremeyeceğiz. Kendi ölümümüz küçük bir kıyamet aslında. Belki de bir anda değil, böyle sıra ile kopuyor kıyamet. Yani bir süreç. Anlık bir durum değil. Ne dersiniz?

6-Bırakıp gitmek zorunda olmak zor mu?
Kolaya kaçıp, bir toplu yok oluşun çok yakın olduğunu söylemek, sanırım bizden sonra sürecek hayata karşı kıskançlığımızdan kaynaklanıyor. Maddi olarak ne kadar tatmin olsak da bunların bizden sonra bizim için hiç bir anlamı kalmıyor. 

7-Ölümsüzlük mümkün mü?
Eğer ölümden sonra yaşamak istiyorsanız şimdilik formül, dünyada eserlerinizi bırakmak. Bu eserler çocuklarınız, edebiyat, mimari ya da bilim alanında gerçekleştirdiğiniz katkılar olabilir.  Evet ölümsüzlük mümkün. En azından göreli olarak ;)

Sanırım yaşadığımız anın keyfini çıkartmak en iyisi.

Sağlıklı kalın.

6 Aralık 2014 Cumartesi

Esseniler


Paramparça Geçmiş
Din, geçmişten bu güne gelişim gösteren bir düşünce sistemi olarak konumlandırıldığında mevcut bilgimiz parçalara ayrılmış ve farklılaşmış bir görüntü algılamamıza sebep olabilir. Oysa eksik parçaları birleştirebilecek verilere sahip oldukça, aslında temelde birinin diğerinden çok da farklı olmadığını ileri sürmek mümkündür. İnsanlık tarihi iyi ve kötünün durmadan birbirine harmanlandığı bir döngünün etkisinde gibidir. Aydınlığın yayıldığı ve egemen olduğu dönemlerde bile karanlığın etkisi kendini göstermiştir. Adeta tam mutluluğun yakalandığı dönemlerde birileri çıkıp bunu bozmak için gereken çabayı göstermiştir.

İnsanlık Tarihi
İlkel insan topluluklarında güvenlik ve birlik sağlamak, birlikte hareket etmeyi kolaylaştırmak için aslında toplumun davranış kurallarını oluşturan kavramların itiraz edilmeden kabul ettirilebilmesi için bu kuralların kaynağının ilahi bir güce dayandırılması mantıklı bir çözümdür. Böylece yöneticiler, güçlerini aldıkları ilahi kaynak sayesinde iktidarlarını sürdürülebilir kılmışlardır. Bilgiyi birbirine aktararak uygarlık birikimini artıran ve paylaşan insan toplulukları din ve toplumsal hayatı birlikte sürdürmüşlerdir.

Tarihi milattan önce 11.000’lere kadar giden Urfa yakınlarındaki Göbeklitepe kalıntılarında bulunan tapınak henüz cilalıtaş devrinde olan ve şehirlerini bile kurmamış insan topluluklarının bir tapınak inşa etmiş olduklarını düşünmemize neden olmuştur.

Henüz yazı olmayan bir dönemde yaşayan insanlar deneyimlerini ve birikimlerini birbirlerine sözel olarak aktarabilmektedirler. Eğer bir nedenle, bu aktarım kesintiye uğramışsa kaybedilen bilgiyi yeniden bulmak söz konusu değildir. Yani atalarımız belki de defalarca aynı buluşları yeniden yapmak zorunda kalmış olabilirler.

Bu durum bizim insanlık tarihine de bakışımızı etkilemiştir.



Toplam 15 bin yıllık bir perspektif üzerinden bakılırsa neden olmasın? Neyse ki yapılan araştırmalar bizi bu noktadan
İlk İnsanlar
|
Paleolitik İnsanlar (2 Milyon Yıl Öncesi)
|
Mesolitik İnsanlar (20-10 bin ile MÖ 5000)
|
Neolitik İnsanlar (MÖ 4500 ile MÖ 2000)
|
Biz
şeklinde bir sıralamaya getirmiştir.


Peki, ya gerçekte olan durum aşağıdaki gibiyse? 

İlk İnsanlar
|
Paleolitik İnsanlar (2 Milyon Yıl Öncesi)
|
Mesolitik İnsanlar (20-10 bin ile MÖ 5000)
|
Neolitik İnsanlar (MÖ 4500 ile MÖ 2000)
|
|
Büyük Unutuş
|                                              |
10,000 Diğer Kültür             Biz (1)

İnsanlar birbirlerine hikâyeler anlatarak kültürü aktaran bir topluluktur. Bizi benzersiz yapan budur(2). Ancak yazı olmadan aktarım kolayca kesintiye ve kayba uğrayabilir. Belki de 2 milyon yıllık tarihimiz boyunca çok önemli edinimlerimizi unutmuş olabiliriz.

Efsaneler
Belki de elimizde kalan söylenceler düşündüğümüzden çok daha eskilerden kalan fısıltılardır.
Gılgamış Destanı (Ya da Nuh Tufanı Söylencesinin öncülü)
Yaratılış (Tanrının dünyayı 6 günde var etmesi)
Vaad Edilmiş Topraklar

Kuşkusuz efsanelere başka pek çok örnek verebiliriz.

Yazı bulunuşundan bugüne uygarlığımızın inanılmaz bir hızla ilerlemesine neden olmuştur. Evrenin doğduğu anı yaptığımız gözlem araçları ile tespit edip dahası onun 13,8 milyar yıl öteden görüntüsünü tespit edebiliyorsak, bunun nedeni: yazı ile en az kayıpla deneyimlerimizi yeni nesillere aktarabilmiş olmamızdır.

Dini öğretilerin de birbirlerinden etkilendiği ileri sürülebilir.
Musevilik doğrudan Aton Dini olarak bilinen tek tanrılı eski bir Mısır inancından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla aslında bugünkü hâkim dinlerin, Akhenaton’un dininin takipçileri olduğu da ileri sürülmektedir(3).

Osiris Mabedinde inisiye olan Musa Saabi inançları ve Osiris dininden etkilenmiştir. Dinini yaymak için 70 kişiyi tekris etmiş ve bunlardan “kabul edilmişler” anlamında Kabbalacılar olarak söz edilmiştir. Musa’nın ezoterik dinini bu kişiler ve takipçilerinin yaydığı ileri sürülür. Kabbalacılardan zorunlu göçler sırasında Yahuda Çölünde kalanlara Esseniler (tekili İsiyim) denildiği diğer bir kısmının ise Simyacılar olarak Avrupa’ya geçtiği daha sonra Catharlar ve Templierlere katıldıkları ileri sürülür.

Ölü Deniz Parşömenleri
1947 yılında Kumran’da Ölü Deniz Kıyısında bir Bedevi Çoban tarafından bir mağarada bulunan Ölüdeniz yazmaları 1958 yılına kadar 10 yıl süresince 11 mağarada yapılan kazılar 800 kadar yazmanın gün ışığına çıkmasını sağlamıştır. Bulunan metinlerin dörtte biri kadarı Tevrat'ta geçen metinlerdir. Bu belgeler aynı zamanda bunları yazan topluluğun inançları ve yaşayışları hakkında da bilgi vermektedir.

Bu metinleri bir Yahudi topluluğunun yazdığı ve bu topluluğun Esseniler olduğu düşünülmektedir. En eskisi MÖ 250 en yenisi ise MÖ 68'e tarihlenmektedir. Son tarih aynı zamanda Kudüs'e giden Roma ordularının Kumran kentini yıktıkları tarihtir (4).
Tarih sahnesinden bir anda yok olan Esseniler, nasıl bir topluluktur?

Esseniler

Esseniler, MÖ 500 yıllarından itibaren Filistin'le Mısır arasındaki Yehuda Krallığı bölgesinde yaşadıkları söylenen Yahudi mezhebidir. Flavius Josèphe, kendi döneminde var olan üç Yahudi mezhebinden bahseder. Bunlar: Ferisiler, Sadukiler ve Esseniler'dir (5). Esseniler’in farklı düşündükleri, kuralcı Farisilerle sürekli mücadele içinde oldukları ileri sürülmüştür.
Köken olarak Esseni kelimesi Aramice Hase (aziz, saf) kelimesinden gelmiş olabilir. Philon da “Essaoi” kelimesinin Grekçe Ösioi (aziz, dindar) kelimesi ile ilişkili olduğunu söylemiştir. Bu kelime hakkında bir başka görüş ise hassaim (sessiz) kelimesinden türediğidir. Esseniler, kendi inançları hakkında dışarıya sessiz kalmışlardır (6).

İsrail Krallığı yıkıldıktan sonra 12 kabile dağılmıştır. Kabilelerin bir bölümü Pers tarafında bir bölümü de Mısır tarafında kalmıştır. Sürgün yıllarında Musevi dini Kuzeyde Zerdüşt ve Sümer, Güneyde ise Mısır ve Helen etkisiyle değişikliğe uğramıştır. Mısır Yahudileri İskenderiye okulunu kurmuşlardır. Düşünceleri Helen ve Mısır doktrinleriyle bir senteze gitmiştir. Aynı dönemde Osiris rahipleri de İskenderiye Okulunda Yahudilerle birlikte çalışmışlardır.

Böylelikle Musevilikte iki ana eksen ortaya çıkmıştır: Filistin Okulu ve İskenderiye Okulu. Zaman içinde giderek Essenilerin oluşturduğu ileri sürülen İskenderiye okulundan bir grubun ayrılarak Vaftizci Yahya (John) ve İsa'nın başı çektiği Hıristiyanlığa dönüştüğü söylenmektedir.

Yine bazı din tarihçilerine göre, Helen etkisi ve İskenderiye ve Filistin ekolleri John ve İsa her ikisi de fakir Esseni topluluğunun üyeleri olup, Musevi dinine mensuplardı. İsa'nın hocası olan Vaftizci Yahya, Kudüs Tapınağı rahibinin oğluydu. Yahya İskenderiye'ye yerleşti. Orada vaazlarına devam etti. Platon'dan çok etkilendiği bilinmektedir. 12 Havariler'den olan Paul, burada yetişen rahiplerden biridir. Paul'ün sonradan Anadolu'ya kaçtığı ve burada Efes'de bir kilise kurduğu söylenmektedir. Mısır Yahudileri yani Esseniler'in İskenderiye'de bir akademi kurdukları ileri sürülür. Burada Helen ve Yahudi kültürü zaman içinde bir senteze gitmiştir. “Kutsal Ruh” kuramı burada ortaya çıkmıştır. Daha sonra da yeniden diriliş öğesi işlenmiştir (7).

Philo Judaeus

Tarihçi Flavius Josèphe’e göre Esseniler sadece bir kentte değil, her kentte çok sayıda kişiden oluşan gruplar halinde görülmüşlerdir. Helenistik Yahudi filozof Philo Judaeus Filistin ve Suriye’de 4 binden fazla olduklarını ileri sürmüştür (8). Roma’lı yazar, doğacı ve doğa düşünürü Yaşlı Pliny, Essenilerin Ölü Denizin Batı yakasında sahilden uzakta Engeda isimli kasabada yaşadıklarını belirtmiştir (9).

Bazı modern akademisyenler ve arkeologlar Essenilerin Ölü Deniz Judean Çölünde yer alan Kumran düzlüğünde yerleşik olduklarını ve Ölü Deniz tomarlarını da Essenilerin yazdıklarını ileri sürmektedirler. Bu teori kesin olarak kanıtlanamamıştır (10).

Josephus (Yusuf) Süleyman Tapınağı döneminden şehir duvarlarındaki Esseniler Kapısını refere ederek, Essenilerin de şehrin bu bölümünde yaşamış olduklarını ileri sürmüştür.

Prof. Rachel Elior

Diğer yandan Essenilerin hiç var olmadıklarını ileri süren bir akademik görüş de bulunmaktadır. Kudüs İbrani Üniversitesi’nde Yahudi Mistisizmi Öğretim Üyesi Prof. Rachel Elior, Essenilerin 1. Yüzyılda yaşamış olan Yahudi-Roman tarihçi Flavius tarafından uydurulmuş olduğunu ve bunun da yüzyılarca bir gerçek olarak nesilden nesile iletildiğini ileri sürmektedir. Kumran’da bulunan 900 yazıtın hiçbir yerinde Essenilerin kendilerinden söz etmemiş oldukları, geçen 60 yılda yapılan metinlerde yapılan araştırmalarda içeriklerde Essenilerin bulunamadığı. Bunun efsane içerisinde bir efsane olduğundan söz etmektedir (11).

Prof. Norman Golb

Essenilerin Kumran’da bulunan Ölü Deniz Parşömenlerini yazmadıkları, bu metinlerin, eski Yahudi toplulukları tarafından oluşturulduğu özet sonucunu anlattığı kitabıyla Şikago Üniversitesi Yahudi Tarihi ve Uygarlığı Profesörü Norman Golb’u da burada anmak gerektiğini düşünüyorum (12).

Esseniler ve Ezoterik Yapıları
Essenilerin tarihte var olup olmadıklarını konusunu bilim insanlarına bırakıp, elimizdeki veriler ile nasıl bir topluluk olduklarını anlamaya çalışalım.

Essenilerin kuruluşunun tek tanrı inancının bozulduğunu düşünen Musevilerin ayrı bir tarikat olarak örgütlenmeleri ile olduğu düşünülmektedir. Bu Yahudi dindar topluluk bozulduğunu düşündükleri inanışın yerine kavramlarda daha esnek, uygulamalarda ise katı bir anlayış geliştirdiler. Hint öğretilerinden etkilenen ancak temelde eski Mısır’ın temel moral değerleri olan Maat inancına yakın kısaca hakikate uygun yaşama esasını kabul ettikleri düşünülmektedir (13).

Esseniler Kudüs’ü terkederek Kumran’da manastır benzeri bir inziva düzenine çekildikleri ileri sürülür. Esseniler’in Süleyman Mabedi’nin mevcut halinden rahatsız olarak, Kumran’da bir “Ruhani Mabed” oluşturmaya çalıştıkları ileri sürülmüş. Kumran’daki kazılarda bulunan iki büyük sütün tabanı, Essenilerin iki sütun ve aralarındaki kapı ile gerçek Mabed’i sembolize ederek, törenlerini bu sembolik Mabed’de yaptıklarını düşündürmektedir (14).

Esseniler kendilerini Yahudi toplumu içerisinde seçkin bir grup olarak nitelendirirler. Topluluklarına dahil edecekleri kişilerde aradıkları bazı özellikler dikkat çekicidir.

Esseniler kendi aralarında “kardeş” kelimesini kullanır ve kendilerini “İnleyenler” ve “Ah edenler” olarak vasıflandırırlardı (15).

Topluluğa girmek isteyen aday 3 yıl süren bir sınav dönemi geçirirdi. Adaya öncelikle Esseniler gibi yaşamayı öğrenmesi için bir küçük balta, bir peştamal, bir beyaz elbise verilirdi. Bu deneme süresinde aday nefsine hakim olabildiğini gösterebilirse, daha sıkı kurallara uyması istenir ve su ile bir tür arınma ve temizlenme ritüeli yapmaya hak kazanırdı. İzleyen dönemde 2 yıl kadar karakteri ve davranışları gözlenir, ancak bundan sonra uygun görülür ise topluluğa alınırdı.

Giriş (inisiasyon) Töreninde aday;
- Dindar kalacağına,
- İnsanlara adaletli olacağına;
- Kimseye zarar vermeyeceğine;
- Zalimlere karşı savaşacağına;
- Devleti yönetenlere karşı sadık olacağına;
- Yönetim kendisine geçerse baskıcı olmayacağına;
- Emrindekilere karşı bir üstünlük göstergesi olabilecek bir işaret veya farklı giyim ve kuşamı olmayacağına;
- Daima gerçeği arayacağına ve yalancıların hatalarını ortaya çıkarmaya çabalayacağına;
- Kötülüklere karşı ruhunu temiz tutacağına;
- Ölümle tehdit edilse dahi topluluk üyelerinden hiçbir şeyi gizlemeyeceğine ve mezhebin sırlarından hiçbirini diğer insanlara açıklamayacağına;
dair yemin ederdi (16).

Kademeli bir ezoterik derecelendirme sistemine sahip olduğu da eldeki verilere dayandırılmaktadır. Kimi yerde 4 derece olarak belirtilse de daha fazla derece olduğu şeklinde yorumlar da bulunmaktadır.

  • Kurtulanlar,
  • Tövbekarlar, 
  • Fakirler,
  • Gerçekçiler, 
  • Azizler, 
  • Seçilenler.

Sofra da Esseniler için önemli bir kavramdı. Aynı topluluk üyeleri ile sofraya oturmak, tanrıya ulaşma yolunda arınma ve iman seviyesi göstergesi olması nedeniyle önemlidir.

Yemek, bir ibadet ritüleli içinde gerçekleştirilirdi. Sofra ahirette Mesih ile birlikte yapılacak şöleni temsil ediyordu. Güneşin doğuşundan önce dünyevi hiçbir söz edilmez, dua edilirdi. Güneş doğduktan sonra, herkes işinin başına geçerdi.

Öğlene doğru, su ile temizlendikten sonra elbiselerini değiştirir birlikte yemek üzere toplanırlardı. Öğle ve akşam iki defa yemek yenirdi. Yemeğin başında ve yemekten sonra üstad, dua ederdi. Yemek oldukça mütevazı olurdu. Yemekten sonra tekrar eski elbiselerini giyer ve işlerinin başına dönerlerdi.

Baş Üstadın yönetiminde bir Konsey topluluğu idare ederdi. Topluluk Hz. Musa öğretisine sıkı sıkıya bağlı olup bunu değiştiren, bozan ruhban sınıfa karşı dini en doğru hali ile algılamak ve onu korumak için çaba göstermektedir. Bu bağlamda dini gerçeği orijinaline sadık kalarak anlamak ve gerçekte verilen mesajı anlayıp iletmek için ezoterik yöntemi kullanmış oldukları ileri sürülebilir.

Cezalandırma yöntemleri de ilginçtir. Büyük günah işleyenler topluluktan uzaklaştırılırlar. Böylelerinin diğer insanlardan yiyecek alması yasaktır. Son derece zor şartlarda ot yiyerek zayıf düşen bu eski üyeler bu şekilde bir deri bir kemik kalır ve böyle ölürlerdi. Kimi zaman yeterince çektiği düşünülen üyeler tam son nefeslerini verecekleri zaman yeniden gruba kabul edilir ve cezalarını çekmiş olarak hayatlarına devam edebilirlerdi.

Essenilerin ana doktrinleri “sevgi” olarak nitelenebilir. Bu sevgi Tanrıyı Sevmek, Erdemi Sevmek ve İnsanları sevmek şeklinde bir tanıdık üçlü yapı (teslis) olarak karşımıza çıkar (17).

Yeni üyelerin kıdemliler karşısında durumları çok düşüktü. Yanlışlıkla bir yeni üye kıdemli bir üyeye dokunursa kıdemli üye kendisine kirli biri dokunmuşçasına arınıp temizlenmek için yıkanırdı. Günümüz için tanıdık bir Obsesif Kompülsif Bozukluk böyle davranışlara sebep olmuş olabilir mi? Belki.

Essenilerin Hayat Tarzları
Yine şüpheli 1. Yüzyıl tarihçimiz Josephus’un anlatımıyla Esseniler tarım ve el sanatları ile üretim yapıyor, bunu topluluk içerisinde paylaşıyorlardı. Bir tür komün ya da manastır hayatı olarak yorumlanabilecek bu yaşam şeklinde mallar ortak olarak kullanılıyor ve az ile yetinmek esas kabul ediliyordu. Tevrat hükümlerine göre yaşam esastı.

Evlilik yapmıyorlardı. Bu nedenle çocukları da olmadığından dışarıdan uygun adayları aralarına alıp yetiştiriyorlardı. Küçük de olsa bir kısım Essenilerin evlilik yaptıkları da ileri sürülmüştür. Bu kesim evliliği reddetmenin insan neslini yok edebilecek tehlikeli bir düşünce olduğunu ileri sürüyorlardı. Ancak evlenecekleri kadını belirlerken de 3 yıllık bir dönemde temizlik sınavından geçirip, ancak doğurgan olduğunu anladıkları zaman evleniyorlardı.

Stresten uzak ve dingin bir yaşam sürdüklerinden Essenilerin genellikle 100 yaşından fazla yaşadıkları ayrıca bir kısmının Romalılar tarafından vahşi şekilde öldürüldüğü da aktarılanlar arasındadır.

Dinsel İnançları
Yahudi inancı esası hep önde tutulmuştur. Ölümden sonra yeni bir bedende yeniden doğuş ve hüküm günü inancı belirgindir. Sadece doğruların dirileceği inancı hâkimdir.

Melekler ile ilgili zengin bir inanç yapısı söz konusudur. İyi ve kötü meleklere inanç söz konusu olduğu gibi koruyucu melekler olduğuna da inanılmaktadır.  Ruhun ölümsüzlüğüne ve ebedi olarak varlığını sürdüreceğine inanırlardı. Eski Çoktanrılı Yunan inancına benzeyen bir ahiret yaklaşımları da vardır. Erdemli ruhların ölüm sonrasında mutlu olacakları okyanus ötesi bir mekana gidecekleri metinlerde tasvir edilmiştir.

Dualist bir mesih anlayışları vardır. Bir Mesih Kral düzeni yeniden kuracak, bir mesih haham da bozulan din anlayışını düzeltecektir.

Gnostisizmin ilkeleri le benzerlikleri nedeniyle bu topluluğun Gnostik bir topluluk olduğu da sık sık dile getirilmiştir.

Gnostizim
Essenilerin dinin gerçek anlamını arayışları yüzünden gnostik bir topluluk olduğu ileri sürülmüştür. Peki gnostiklik nedir? Terim, eski Yunanca’daki “sezgi veya tefekkür yoluyla edinilebilen bilgi” anlamındaki “gnosis” sözcüğünden türetilmiştir. (Gnosis üç bilgi türünden biridir. Diğerleri, öğrenimle öğrenilebilir bilgi “mathesis” ve ancak ıstırap çekerek öğrenilebilen bilgi “pathesis”tir.) Eski Yunan ezoterizmine göre nasıl ıstırap yoluyla ulaşılabilecek bilgiye öğrenim ve sezgi yoluyla ulaşılamazsa, sezgi yoluyla öğrenilebilecek bilgiye (gnosis) de ne ıstırap yoluyla ne öğrenim yoluyla ulaşılabilir. Bu yüzden kimileri gnostisizmi "'sezgi' yoluyla alınan 'bilgiyle kurtuluş öğretisi'" olarak tanımlar (18).

Nedir Gnostikliğin ilkeleri?
1- Hakikatlere ulaşabilmede dinler yetersizdir.
2- Hakiki bilgiler, yani hakikate ait ya da hakikate yakın bilgiler ancak ruhsal ve psişik gelişim yoluyla edinilebilir.
3- Ruh ölümsüzdür. Ruh dünya yaşamında bir tür hapishane yaşamı geçirmektedir.
4- Gerçek olan, fiziksel dünya yaşamı değil, ruhsal yaşamdır.
5- Dünya düalite ilkesinin geçerli olduğu bir gelişim ortamıdır.
6- Ruhsal gelişim yolunda en önemli bilgi kaynaklarından biri ruhsal alemden ruhsal irtibatlarla alınabilecek yüksek bilgiler içeren tebliğlerdir ki, bunlar ruhsal bakımdan seçkin insanlara verilir(19).

İsa Bağlantısı
İncil’de geçmemekle birlikte Ölüdeniz Parşomenleri bulunduktan sonra Hz. İsa ile Esseniler arasında bir bağlantı olduğu düşünülmüştür. Essenilerin su ile temizlenme ritüelleri ve Vaftizci Yahya’nın su ile vaftiz yapması gibi rastlantılar bu tür düşünceleri kuvvetlendirmiştir. Bu bağlantı ile ilgili kesin bir sonuca ulaşılamamasının nedenlerinden biri böyle bir topluluğun gerçekten yaşayıp yaşamadığına ve topluluğa atfedilen pek çok özelliğin aslında başka Yahudi topluluklarının özellikleri olması olasılığına da dikkat çekmek gereklidir.

İsa'nın Esseniliğe alınışı ve Vaftizi (Abdest)

İsa’nın Esseniler tarafından yetiştirildiği ileri sürülmektedir. Mesajı Ahlak ve Sevgidir. Yaratıcının bilgi ve sevgisini anlatır. İnsanları seven, şefkatli bir tanrıdan bahseder. Bu yüce varlığı mutlu etmek için Maat yasasına göre yaşamak yeterlidir. İsa’nın kendisinin beklenen mesih olduğunu ileri sürdüğü ve Yahudi Kralı olmak istediği bilinmektedir. Ancak öğretiyi hazır olmayan sıradan insanlara açması nedeniyle Essenileri hayal kırıklığına uğrattığı ve bu nedenle Essenilerin sessizleşmesine neden olduğu ileri sürülmektedir. İsa mesajlarını verip zamanın yönetim erki ve Yahudi din adamlarının kendisini ortadan kaldırdığı olaylar dizisinden sonra, aslında kendisini hiç görmemiş olan Aziz Paul (asıl adı Saul) isimli bir başka Yahudi İsa’nın mesajlarını bozarak yeni bir din kurmuştur. Bu dindeki Tanrı kızgın olabilmekte cehennem ve Şeytan gibi kavramlar ile Tanrı sevgisi yerine korkusunu aşılamaktadır. Ardından kurulan kilise ve İsa’nın ölümünden 300 yıl sonra toplanan İznik Konsül’ü İsanın mesajları yanında başka pek çok kavramı dinin içine almıştır. İsa’nın gerçek mesajlarının Kumran’da ve Nag Hammadi’de bulunan parşömenlerde olduğu ileri sürülmektedir (20).

Modern Esseniler
Günümüzde Esseniler Ölü Deniz Parşomenleri bulunduktan sonra modellenen Eski Essen Düzeni’ı Grace Mann Brown isimli hanım tarafından 19. Yüzyılın sonlarında kurulmuştur. Gülhaç hareketi daha sonra bu oluşumu kendi yönetimi altına almıştır.

Nasıralı Essenler Düzeni Amerika Birleşik Devletlerinde Abba Yesai Nasrai (Davied Asia Israel) tarafından 1981'de kurulmuştur, inançlar arasındaki bağlantıları anlamaya yönelik, Gnostik Hıristiyan, Budist, Maniheist inançlar ve uygulamalar üzerine faaliyet göstermektedir.

Quebec, Canada’da Essen Ruhu isimli bir oluşum Olivier Manitara tarafından kurulmuştur.
Amerika birleşik devletlerinde de Essen hareketleri ve Kiliseleri vardır (21).

Sonuç
İnançlar birbirlerinden etkilenmiştir. Ezoterik öğretiler de öyle.

İster yaşamış olsunlar, ister bir tarihçi tarafından uydurulmuş olsunlar, Esseniler kapalı bir gruptur. Kılı kırk yaran seçkinci ve katı disiplinli yapısıyla muhtemelen misyoner hıristiyanlık, budizim ve İslam gibi inanışlarla rekabet edememiş, var olmuş ise de bir süre sonra yok olmuş ya da asimile olmuşlardır.

Günümüz ile 2000 yıl öncesi arasında dramatik bir nüfus farkı vardır. 1 yılında Dünya insan nüfusunun 200 – 400 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. 7 milyara yaklaşan nüfusun yaşadığı dünyamızda ana akım inançlar yanında insan nüfusu ile orantılı olarak dini anlayış çeşitlenmeleri normaldir.

Zaten inançların da ezoterik yorumlarında hep "gerçeği aramak" vardır. Ancak neyi aradığını tam olarak bilmeden arayış bir tür hedefsizlik olarak görülse de aslında kişinin benliğini yüceltme çabası olarak yorumlanabilir.

Dipnotlar:
1) http://www.deep-ecology-hub.com/the-great-forgetting.html
2) http://www.deep-ecology-hub.com/story-of-civilization.html
3) Berk Yüksel, Aton Dini, Konferans
4)  Erhan Altunay, Ölü Deniz Yazmaları, Hermetics, http://www.hermetics.org/oludeniz.html
5) Flavius Josèphe, La Guerre des Juifs, Yunanca'dan çev.: Pierre Savinel, Paris 1997, kısım: 2/8:117-166, ss. 237-243.
6) Berk Yüksel, Esseniler ve Ölü Deniz Yazmaları. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=101344
7) Esseniler, Vikipedia, http://tr.wikipedia.org/wiki/Esseniler
8) Philo (c. 20–54). Quod Omnis Probus Liber. XII.75.
9) Pliny the Elder. Natural History. s. 73.
10) Ellegård, Alvar; Jesus – One Hundred Years Before Christ: A Study in Creative Mythology, (London 1999)
11) Scholar: The Essenes, Dead Sea Scroll 'authors,' never existed http://www.haaretz.com/print-edition/news/scholar-the-essenes-dead-sea-scroll-authors-never-existed-1.272034
12) http://en.wikipedia.org/wiki/Who_Wrote_The_Dead_Sea_Scrolls%3F_(book)
13) Berk Yüksel, Akenaton’la Ezber Bozmak, Konferans. Ayrıca http://www.derki.com/ezoterik/akhenatonla-ezber-bozmak
14) İlhan Or, Kral Süleyman Mabedi.
15) Şişman, “Lut Gölü Yazmaları”, s. 52
16) Flavius Josèphe, a.g.e., kısım: 2/8: 137-142, s. 240.
17) Fragments of a Faith Forgotten by G.R.S. Mead, http://www.gnosis.org/library/grs-mead/fragments_faith_forgotten/fff14.htm
18) http://tr.wikipedia.org/wiki/Gnostisizm
19) http://tr.wikipedia.org/wiki/Gnostisizm
20) Berk Yüksel, Akenaton’la Ezber Bozmak, Konferans. Ayrıca http://www.derki.com/ezoterik/akhenatonla-ezber-bozmak
21) The First Essene Church, The Order of the Essenes - Los Angeles Chapter, The Essene Ministry Cathedral City CA


24 Kasım 2014 Pazartesi

Kişisel Gelişim İçin 12 Bedava Öneri


Kişisel gelişim kendi başına işleyen bir yaklaşım değildir. Kendinizi geliştirmeniz çevrenizi de etkiler. Daha iyiye ve güzele doğru genel bir ivmelendirme yapar. Kişisel gelişim eğer olumlu bir kelebek etkisi yapmıyorsa çok da anlamlı olmadığı ileri sürülebilir.

Genellikle kişisel gelişim içerikli kitaplar, makaleler doğal olarak insanları kendilerini geliştirmeleri için motive eder. Kişisel gelişim motivasyonu ile başlayan ivmelenme doğru hedeflere yöneltilebilirse kişide ve çevresinde olumlu etkilere yol açabilir. Bir de bu değişiklik kişiyi mutlu ederse çok yönlü bir kazanım gerçekleşmiş olacaktır.

Kişisel gelişim, ciddi bir kavram olmakla birlikte bunu gerçekleştirirken neşeli bir tavır içerisinde olmamamız için bir neden yoktur. Bu bakış açısıyla, aşağıda 12 bedava kişisel gelişim önerisi okuyabilirsiniz.

1- Yata, yata ancak karpuz büyür. Olmadı, çıkın yürüyün, kafanız çalışır, sağlığınız düzelir.
Adrenalin gibi vücudu dinçleştiren hormonlar yaptığınız sportif faaliyetlerle birlikte artacaktır. Enerji harcamak ve vücudunuzu fiziksel olarak zorlamak kafanızın da daha iyi çalışmasına neden olur. Böylece aklınıza güzel fikirler gelebilir. Hareketilik ve egzersiz, problemleri daha kolay halledebilecek bir düşünce durumuna geçmenize yardımcı olur.

2- Yerli dizi ve şov programlarını izlemek yerine, kitap okuyun.
Televizyon sizi esir almasın. Özellikle önder TV kanalları karlarını artırabilemek ve ortalama TV seyircisini elinden kaçırmamak için bu kesime yönelik yayın yapar. Mevcut seyirci durumunu korumak amacında olan bir yayının size bir şey kazandırması mümkün değildir. Bunun yerine çizgi roman okusanız bile daha yararlı olabilir. Siz yine de kitap okuyun. Başkalarının düşüncelerinde yapacağınız yolculuklar kitapların satırlarında sizleri bekliyor.

3- Olmuyorsa kasmayın! Ara verin, sonra yeniden deneyin. Ya da başka bir şey bulun.
Uzun süreli olarak dikkatinizi bir işe verdiğinizde bir süre sonra yorulmanız ve dikkatinizin dağılması normaldir. Dikkatinizi yeniden toplayabilemek için ara vermeniz gerektiğini söylemek için yüksek zekaya gerek yok. Sadece yaptığınız işten bir an için uzaklaşın. Dinlenen zihniniz daha önce göremediğiniz bir çözüm yolunu bulabilir.

4- Boş zamanlarınızı değerlendirmek için bir uğraş bulun. Sadece tembellerin boş vakti olmaz.
"Boş vaktim yok" diyenlere inanmayın. Eğer doğru bir biçimde yapacaklarınızı sıraya sokup, önem değerlerini de kafanızda oturtabilirseniz pek çok başka iş için kendinize boş zaman yaratabilirsiniz. Hobiler size para kazandırmazlar ama yapmaktan keyif aldığnız boş zaman uğraşları profesyonel hayatınıza da olumlu etkilerde bulunur, çünkü sizi mutlu ederler. İleride emekli olduğunuzda boşluğa düşmenizi de engellerler. En azından 2 sivil toplum örgütünde (dernek) üye olmanız, büyük ölçüde işinizi kolaylaştırabilir. Kimi İnsan Kaynakları yöneticileri bu nedenle CV'lerin en sonlarında bulunan bu kısma çok dikkat eder. Çünkü kendine zaman ayıramayacak kadar çok çalışan biri açıkçası fazla becerikli değildir!

5- Öncelikle ihtiyacınızı belirleyin. Mükemmelseniz gelişmenize gerek yok. İstek yoksa olmaz.
Mükemmel ancak bir an için durum bildiren bir tanımlamadır. Zaman ilerlediği sürece hep daha iyisi olacaktır. Örneğin tarihte ilk bulunduğunda at arabası mükemmel bir yük taşıma çözümüdür. Günümüzde ise kıtalararası taşınacak değerli yükünüzü at arabası ile göndermek aklınıza bile gelmez. Demek ki, ne kadar harika bir durumda olursanız olun daha iyi olabilirsiniz. Gelişmeyi ve belki de değişmeyi istemeniz gerekir. Yani, sınır sizsiniz. Tabi çok da abartmamakta fayda var. Kişisel gelişim, daha iyi bir hayat için araçtır, amaç değil!

6- Eğer sizi daha İYİ BİR İNSAN yapmayacaksa, rica ediyorum. Bırakın bu işleri.
Kötü bir kişilik, çevresine olduğu kadar kendine de zarar verir. Dolayısıyla kişisel gelişim için çaba harcarken, iyi bir insan olmak için gösterdiğiniz çabayı da buna paralel tutun. Aksi taktirde, çevrenize de, size de yazık olur.

7- Korkularınızın üzerine gidin. Kendi düşüncelerinizin esiri olmayın.
Korkular ve endişeler aşması zor kavramlardır. Ancak, aslında biraz düşünürseniz, bu tür kavramları sizi tehlikelerden uzak tutmaya çalışan beyninizin ilkel bir kısmının oluşturduğunu kavrayabilirsiniz. Kendinizi bulma yolunda, bu boş korku ve endişeleri de geride bırakmanız gerekir. Kendi kafesinizin içinde esir kalmayın. Akıl zindanınızın çok sağlam ve iyi kilitlenmiş kapısının anahtarı aslında cebinizde. Öncelikle, kendinizle olan mücadelenizi kazanın.  

8- Büyük hayalleri gerçekleştirmek için gerçekçi büyük yetenekler gerekir.
İnsanlık olarak, hayal etmesek belki de pek çok yeniliği gerçekleştiremezdik. Daha iyiye doğru ilerlerken işe yarayacak hayalleri gerçekleştirmek gerekir. Büyük hayalleri gerçekleştirecek büyük yetenekler aslında gerçekçilerdir. Başkalarına imkansız gibi gelen değişiklikleri hep böyle fikir önderleri gerçekleştirir. Siz neden böyle biri olmayasınız?

9- Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi genel kabul görse de kişisel gelişim hayat boyu her aşamada devam eden bir süreçtir.
İhtiyaçlar piramidi aşamalı olarak kategorize edilmiş bazı ihtiyaçların belli bir sıra gözetilerek gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtir. Bir önceki aşama yerine getirilmeden, bir sonrakine ulaşılsa da, eksiklik kendini hep gösterir. Kişisel gelişim de benzer şekilde eksiklerin mevcut olması halinde doğru ilerlemez. Tıp okumadan, doktor olunamayacağı açıktır. Dolayısıyla kendiniz için belirlediğiniz hedefe ulaşmanızı sağlayacak altyapı olmadan sağlıklı bir kişisel gelişim gösteremezsiniz.

10- Başkalarını eleştirerek kendinizi geliştiremezsiniz. Zamanınızı boşa harcamayın. Çözümün parçası olun, sorunun değil.
"Küçük insanlar KİŞİLERİ, ortalama insanlar OLAYLARI, büyük insanlar ise FİKİRLERİ ve Sistemi sorgular" sözünü duymuş olmalısınız. Kendinizi bu sözde nereye konumlandırdığınız önemlidir. Büyük resmi görmek için makro ölçekte yaklaşımlar yapabilemeniz gerekir. Basit ama küçük bir sorunla boğulmaktansa o sorunun nedenlerini oluşturan asıl problemi çözmek daha doğrudur. Eleştirip durmak, kısır bir döngüdür. Çözüm üretmek için düşünmek ve çaba harcamak ise yaratıcılıktır.

11- Güç sahibi olmak iyidir ama mezarlıklar böyleleri ile dolu. Geriye işe yarar eser bırakın.
Kişisel gelişim sizi birtakım hedeflere ulaştırır. İnsanlık için faydalı eserler bırakmadığınızda çok kısa süre içerisinde sizden geriye sadece yıldız tozları kalacağını unutmayın. Sizden geriye bir eser kalsın ki, hem hatırlanın, hem de bunca çaba boşa gitmiş olmasın.

12- Herkes yalanların peşindeyken gerçeği aramak iyi bir başlangıç olabilir. 
Gerçeği aramak, belki de kişisel gelişimin en tepe noktasıdır. Bir yalan peşinde ömrünüzü geçirebilirsiniz. Bu bağlamda hedeflerinizi de gerçekleştirebilirsiniz. Gerçek ise zamanla tüm bu yapılanları tozlu fosilere dönüştürecektir. Gerçeği arayın, bulamasanız bile o yolda ilerlemek dogma içinde boğulup kalmaktan iyidir.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...