23 Mayıs 2014 Cuma

Sezgi ve Sanrı


Bir çıkarım sizi gerçeğe ulaştırıyorsa ona sezgi, gerçek dışında herhangi bir yere ulaştırıyorsa ona sanrı denilebilir.

Aslında son sözü önceden söyledikten sonra bahsedecek bir şey kalmamış olması lazım ama yine de konuyu açayım.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Sürüdeki Kara Birey


"Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesine hedef olarak yaşadım."
Giordano Bruno


21. yüzyılda yaşıyor olmak, insanlık tarihi ile karşılaştırıldığında kısa yaşam süremiz için, çok uzun bir sürecin ileri bir noktası olarak görünebilir. Oysa evrenin saati için bir "tik" bile değildir.

Bakteri popülasyonlarından beri, birlikte olmak ve bunun getirdiği güç ile türünü sürdürmek ve gelecek nesilleri garantilemek mümkün olmuştur.

Sanırım sorun, bilgiyi depolamak ve yeniden kullanmak ile başlamış olmalı. Canlı toplulukları son derece sınırlı bir şekilde bilgiyi nesilden nesile aktarabilmişlerse de bunu insan kadar iyi yapabilen bir başka tür günümüze kadar ulaşamamıştır.

Konuşma, birinci önemli aktarma aracıyken, yazının bulunması uygarlığın gelişmesine neden olmuş olabilir. Böylece deneyimler kaybedilmeyen, gelecek nesle çok daha kolay aktarılan kavramlar haline gelmişlerdir. Tuğla üzerine tuğla eklenerek insanlık mabedi inşası yapılabilmiştir. Dönüp geçmişe baktığımızda, duvarın inşasında önemli bir ilerleme kaydettiğimizi söylemek zordur. İnsanlık tarihi savaşlar, acılar ve insanların birbirlerine yaptıkları kötülükler ile doludur. Günümüzde durumun değiştiğini ileri sürmek zordur. İşin komik yanı biz eskisine göre uygar olduğumuzu iddia edebiliyoruz. Tamam, belki toplumdaki aykırı sesleri artık yakarak yok etmiyoruz (yoksa ediyor muyuz?) ama yakın zamanlarda şiddet görerek, bir patlama ile parçalarına ayrılan, düşünceleri nedeniyle hayattan koparılan aydınlar ile dolu bir yakın geçmiş neyin nesidir?

Bir topluluğa ait olup, birlikte hareket etmek kolaydır. Hayatınızı başkalarının koyduğu kesin kurallar içerisinde yaşamak, ne yapacağınızı, nasıl yapacağınızı size söylendiği şekilde yerine getirmek hem sizi, hem de dahil olduğunuz grubu hayatta tutar. Ancak böyle topluluklar nitelikleri gereği var olan tutuculukları yüzünden aykırı sesleri tehdit olarak değerlendirmişlerdir. Aslında aykırı sesler gerçekten "sürü" için tehlikelidir. Düzeni bozup, birlikte hareket etmeyi tehlikeye sokabilir.

Topluluk zaman içinde kolayca yozlaşabilir. Ahlaksızlık, kötülük, yalan, şiddet, zulüm genel geçer kurallar haline gelebilir. Geniş kitleler, giderek sıkılaşan boyunduruklarına rağmen, mevcut durumu bozmanın getireceği kaçınılmaz yok oluşun korkusu ile düzeni ayakta tutar. Ancak, belki de kurtuluş, gerçekleri görmek ve sevgi ile mümkündür.

Ortaçağ baskıcı düzeni aydınlanma ve bireylerin bir nebze kendilerini yeniden şekillendirmeleriyle yıkılabilmiştir.

Farklı düşünebilmek ve dikte edilenlerin dışında gerçeklerin farkına varmak, kendini gerçekleştirmenin belki de ilk adımıdır.

Birey olmak, insanı sonunda yalnız kalmak gibi istenmeyen bir duruma düşürse de, aslında insanlık için ilerlemenin anahtarıdır. Bunun için de kaçınılmaz gereklilik, sorgulamak ve düşünebilmektir.

Sonu dünyada ateş ile yüzleşmek bile olsa, gerçeğin peşinden koşmuş BİREYlerin sıcak (!) anısına saygıyla.

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Soma


Soma adını duyduğumuzda hani şu ilkokulda (40 yıl önce) öğrendiğimiz "Orda bir köy var uzakta, Gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür" tadında bir yerdi bizler için. Düne kadar!

Ne zaman ki içine kedi bile girmeden patlayan bir trafo yüzlerce canın yitip gitmesinden sorumlu dediler. İçim cız etti. Soma, iktidar partisini tercih edenlerin yarı yarıya olduğu bir yer. Yani gidenlerin muhtemelen yarısı da oylarını mevcut iktidara verdi. Statü korundu böylece. Ekmek parası için tehlikeli madenlere dalmak zorunda olanlar için bedeli büyük bir statü korunmuş mu oldu böylece?

Kaç kişi o madende hayatını kaybettiyse o sayıyı 5 ile çarpın. Hayır, üzülenler kaç kişi olacak diye hesap yaptırmak değil amacım. "Bakalım bir şeyleri değiştirmek için gereken "kritik kütle"ye yetecek kadar içi yanan insan olur mu?" diye.

Tüm Türkiye gerçekten yas tutuyor. Eminim başka birileri ise bu durumu bile nasıl avantaja dönüştüreceğinin toplum mühendisliğini yapıyor an itibariyle. Oysa bize toplum mühendisliği değil, bilimsel, çağdaş yöntemleri hayata geçirmek, tedbiri alıp öyle hareket etmek, ilerlemek lazım.

Güle güle cesur, çalışkan ve çaresiz Soma'lı vatandaşlarım. Üzülmeyin, çabuk unuturuz sizi....

2 Mayıs 2014 Cuma

Kişisel Gelişim İçin Gerçekçi 17 Öneri



Eğer kendinizi geliştirmiyorsanız yaşantınızı sürdürebilirsiniz ancak anlamlı ve daha keyifli bir yaşam için kaybettiğiniz süreyi geri getirmeniz mümkün değil.

Yaşamın kendisi, durmaksızın sürüp giden bir değişim ve gelişim demek. Yine de başkalarının söyleyip yazdıklarından çok, kendi çabalarınız kişisel gelişim için önemlidir. Her birey kendi çapında bir evrendir. Keşfi hiç bitmese de, keşfedildikçe değeri artan bir mikro evren.
İlla gelişeceğim diye ısrar ediyorsanız belki de haklısınızdır.

İşte size bir kaç başlangıç noktası:
  1. Kişisel gelişimle kastedilen kilo almak değildir, yeterince yiyin.
  2. Aynı nedenle kilo vermek de kişiliğinizden götürmez, ölçülü yiyin (Yeme meselesi nereden çıktı?).
  3. Kişisel gelişim hedef değildir. Bir noktaya vardığınızda sona ermez. Vazgeçmeyin devam edin.
  4. Elektronik - posta kutunuza gelen çoktan güncelliğini yitirmiş, herkesin bildiği hikayelerle kişisel gelişemezsiniz. Anlatmayın, başkalarına göndermeyin.
  5. Bir konu seçip, 5-15 dakika içerisinde doyurucu ve sıkmayan bir içerik sunamıyorsanız kendinizi geliştirmeniz gerekir. Sunularınıza konu ve zaman sınırlaması yapın.
  6. Ne kadar dolu ve eğitimli olduğunuzdan çok, hayatınıza ne kadarını yansıttığınız önemlidir. Öğrendiklerinizi uygulayın.
  7. Ferrarinizi satmanız bile kisişel gelişim için içerik üretebiliyorsa her yaptığınızdan kişisel gelişim hikayeleri üretilebilir (sahi kaça gitti Ferrari bilen var mı?). İşe yarar öyküler anlatabilecek bir yaşantınız olsun.
  8. Kişisel Gelişim konusunda birikimlerinizi hayatınıza yansıttığınız kadarı aldığınız yolu gösterir. Kendi hayatınıza uygulamadıklarınızı çevrenize anlatmayı bırakın. 
  9. Kişisel Gelişim yeni bir kavram değildir (Son zamanlarda sıkça duymuş olabilirsiniz, ancak bebekliğinizden beri bizzat yaşıyorsunuz). Kişisel Gelişim konusunu içselleştirin (Kitap okuyun, seminerlere gidin, anladıklarınızı uygulamaya başlayın).
  10. Sağlığınıza dikkat edin. "Bedensel ve ruhsal sağlığınız yerinde mi?" diye düşünün. Aksaklık varsa farkına varmak, Kişisel Gelişim için iyi bir başlangıç noktasıdır.
  11. Her ne kadar Kişisel Gelişimi bir süreç olarak tanımlasak ve hayat boyu gelişim olduğunu bilsek de en azından orta yaşlarınıza geldiğinizde belli bir seviyeyi aşmayı hedefleyin.
  12. Sizden önce var olan ve sizden sonra da var olacak yaşamı çok ciddiye almayın. Ancak bu ciddiyet meselesi hassasdır. Dengeyi bulmak da başlı başına Kişisel Gelişimdir.
  13. Ölçülü olun. Sevgide de, öfkede de ölçü, çevreniz ve sizin için yararlıdır.
  14. Uyanık olun. Baktıklarınızdaki detayları fark edin. Baktığınızı ve ötesini görmeye çalışın.
  15. Sık, sık kendi iç dünyanıza dönüp düşünün. Uzaklarda aradığınız, gerçek, mutluluk, huzur ya da her ne ise, belki de zaten düşündüğünüzden de yakınlarda olabilir.
  16. Sevdiklerinizi ve sizi sevenleri ihmal etmeyin. Herşey bittikten sonra, geriye sevgiden başka bir şey kalmasın.
  17. Kişisel Gelişim sonuç itibariyle, sizi "İyi bir İnsan" olmaya yaklaştırmıyorsa geri dönüp, nerede yanlış yaptığınızı tespit edin ve düzeltin.

29 Nisan 2014 Salı

Blog Yazmaya Başlamak Ve Sürdürmek İçin Öneriler


2006'da blog sayılabilcek Yahoo 360 diye bir servis ile blog yazmaya başladım. 2007'den beri düzenli blog yazıyordum.

Ancak blog yazmak benim için büyük bir yenilik değildi. 90'lı yıllarda İnternet kullanan herkes gibi benim de bir kişisel sayfam vardı. Doğrusunu isterseniz son derece zor düzenlenebilen, içerik eklemesi oldukça zor bir şeydi. 1991 yılından beri çeşitli bilgisayar dergilerinde makalelerim yayınlandı. İçlerinden benim için en özel olanı PC Günlüğü'ydü. Ardından, 1996 yılında Amatör Telsiz derneğimizin yayın organını geliştirme fikriyle yola çıkıp, İnternet üzerinde Antrak Gazetesini yayınlamaya başladık. Ben de hem editörlük, hem gazetenin hazırlanıp web üzerinde yayınlanması işini 6 yıl kadar sürdürdüm. HTML ile Netscape editörünü kullanarak gazeteyi hazırlamak oldukça zahmetliydi. Bu arada ben de bol, bol yazı yazdım Antrak Gazetesi'ne.

Bir süre sonra blog yazmak için pek çok imkan ortaya çıktı. Ancak Blogger son derece kolay ve bedava yer sağlayınca ister istemez tercihimi bu ortamda yaptım.

Bir blogger ne yazar?
Ben kendi deneyimlerimi ve öğrendiklerimi yazıyorum. Kimi zaman hikayeler geliyor aklıma hemen burada anlatıveriyorum. Teknolojik gelişmeleri de blogumda anlatıp yorumluyordum ama sonra bunları başka bir bloga taşımaya karar verdim. Böylece http://dgunu.com doğdu. Kendimce yeni öteberi hakkında yorumlar ve tanıtımları orada yapmaya başladım. Trafiği ilginç bir site. Güncele ağırlık vermek zorunda olduğum bir yer oldu.

Kendim için yazıyorum genellikle. Çok unutkan olduğum için bulduğum kolaylıkları buradan paylaşıyorum ki unutmayayım. Özellikle "nasıl yapılır?" sorusuna cevap olan içeriklerime ilgi fazla. İnsanların da gelip bu içeriklerden faydalanmaları hoşuma gidiyor.

Karton uçak yapımından, ödev yazarken kağıdın altına koymak için hazırladığım çizgili kağıda, uydu anten kablosu ile kablo TV kablosunu nasıl tek kabloya indirdiğimden, felsefi birikimlerimi paylaştığım yazılara kadar bir çok konuda yazıyorum. Okuyan olduktan sonra daha da yazarım.

Peki, blog yazmak ve bu uğraşı sürdürmek için neler yapılabilir?


Blog Yazmak ve Sürdürmek İçin Öneriler:

1. Düzgün bir içerik yönetim sistemi seçin.
WordPress iyi bir seçenek olabilir. Dilerseniz kendi sunucunuz ve alan adınız ile yayın yapmanız mümkün. Kullanımı kolay. Görünüm değiştirebilmek için pek çok seçenek var.
Blogger bir diğer seçenek. Kullanım burada da kolay. Kendi alan adınızı alıp kullanmak kolay. Kendi sunucunuzu kullanmak mümkün değil. Ancak bu iyi sayılabilir. Sunucu için masraf yapmaya gerek kalmıyor. Google Bloggeri geliştirmeyi çok yavaşlattı. Ancak içeriğinizi yedekleyip, başka bir servise taşımak mümkün. Başka seçenekler de var. Tumblr da bunlardan biri. Pekala bunu da kullanmak mümkün. Çok esnek değil ancak bir seçenektir.

2. Hakkında Kısmını Boşvermeyin!
Blog yazarken sizi merak edenlerin bu merakını azımsamayın. Okudukları içeriğin kimin tarafından oluşturulduğunu merak eden kişilerin hakkında kısmına baktıklarını unutmayın. Sanal bir kişi oluştursanız veya mahlasla yazsanız bile böyle bir kısım ayırmak olmazsa olmazlardan. Ayrıca size ulaşmak isteyebilecek PR ajansları da bu sayfada vereceğiniz mail adresiniz ya da mesaj formu üzerinden size ulaşacaklardır.

3. Tasarlayın
Kafanızda 10-20 arası farklı konu düşünüp bunlar hakkında yazın. Daha sonra hangilerinin daha çok ilgi çektiğine göre yazmayı daha çok ilgi çeken konulara kaydırabilirsiniz.

Çok aranan kelimelere yoğunlaşarak SEO yapabilirsiniz. Bu trafik getirebilir ancak iyi içerik de fena trafik getirmez. Bu arada hem iyi içerik hem de çok aranan kelimelere yoğunlaşabilirseniz çifte ekti yaratabilirsiniz.
Kelime bazlı yazacaksanız üzerinde duracağınız kelimeleri https://adwords.google.com adresinden incelemeyi öğrenmeniz gerekiyor.

4. Yüksek Kaliteli İçeriğe Odaklanın
Yazdıklarınız başkalarının işine yarayacak, keyifle okunacak türde olsun. Kaliteli ve nitelikli içerik üretin. Değerli deneyimleriniz başkalarının da işine yarayabilir. Bu tür paylaşımlar yaparsanız okunur.

Düzenli olarak yazın. Kendinizi unutturmamanız takipçilerinizin aklının bir köşesinde yer etmenizi sağlayacaktır. Ancak bunun için sürekli olarak kafanızı ne yazsam sorusu ile meşgul etmeniz ve çalışmanız gerekecektir.

5. Görsel Kullanın
Blogunuzu görseller ile desteklemeniz okunurluğunuzu artırır. Kullanım için bedel istenmeyen (royalty-free) fotoğraflar kullanabileceğiniz gibi kendi görsellerinizi Gimp gibi açık kaynak bir yazılımla oluşturabilir, ya da fotoğraflarınızı çekip kullanabilirsiniz. Parayı bastırıp fotoğraf da satın alabilirsiniz bu tamamen size kalmış bir durum. Yazıyorum çünkü yurt dışında iddialı olarak bu tür blog yazanlar stock fotoğraf satın alıp bloglarında kullanabiliyor. Bedel istemeyen fotoğrafların kullanılması halinde sahiplerinin linklerini vermeyi unutmayın.

6. Diğer Blogları Okuyun
Sırf yazıp durursanız, bir süre sonra kendini tekrar etme tehlikesi var. Okumak bunu aşmanıza yarayacaktır. Okumuşken başka yazarların bloglarını okuyarak hem kendi dimağınızı zenginleştirir hem de başkalarının emeklerini değerlendirmiş olursunuz. Aynı tür okuyuculara yönelik yazan blogları takip edin.

7. Haftada Birkaç Kez Yazın
Ölü Blog Sendromundan kurtulmak için haftada en az bir kez yazmanız gerekir. Düzenli olarak yazın. Bu körelmenizi de önlemiş olur. Giderek daha kolay yazdığınızı daha iyi okunur içerik ürettiğinizi göreceksiniz. Bunun için tek yapmanız gereken sürekli yazmak.

Birisi yıllardır dokunulmamış bir bloga girdiğinde içerik ne kadar ilginç olursa olsun olumsuz etkilenecektir. Okurlarınız Fatiha okuyup birer birer uzaklaşsın istemiyorsanız devamlı olarak yazmanız gerekiyor.

8. Blogunuzu Tanıtın
İçeriğiniz ne kadar güzel ve ilginç olursa olsun eğer tanıtım yapmazsanız istediğiniz etkiyi göremezsiniz. Diğer bloglarda, sosyal medya sitelerinde tanıtımınızı yapmayı unutmayın. Okur gönderen sitelerde yazılarınızı duyurun. Blog ağlarına, gazete sitelerinin sağladığı tanıtım imkanlarına katılın ve kullanın.

Sadece organik trafik (arama makineleri) ile gelenler ile yetinirseniz çok ilginç içeriklerinizi pek çok okur görmeyecektir. Okunmayacaksa neden yazıyorsunuz?

9. Listeler Oluşturun
Listeler içeren blog gönderileri daha çok dikkat çeker. Okunurluğu artar. Sade, anlaşılır içerik yerine ağdalı paragraflar arasında kaybolmak okurların istemediği bir durumdur.

10. Devamlı İşiniz ile İlgili Yazmayın
İş ile ilgili bloglar iyidir hoştur da arada sırada boş zaman uğraşlarınız (Hobileriniz), aileniz hakkında yazabilirsiniz. Böyle yazılar da gayet güzel okunur.

11. Olumlu Olun
Olumsuz içerik yazarsanız okuyanların yaşam enerjisini boğabilirsiniz. Kimse içini karartsın diye sizin yazılarınızı okumaz. Tamam, kişisel gelişim goygoycuları gibi pohpohlamayın kimseyi ama iç karartıcı yazmak yerine insanın içini kıpır, kıpır yapan hayat enerjisini canlandıran yazılar hem çok okunur hem de sosyal medyada çok paylaşılır.

12. Politikadan Uzak Durun
Özelikle bir politik görüşü savunan blog yazmıyorsanız politikadan uzak durmanız iyi olacaktır. Politikacılar siz istemeseniz de politik konuları her gün gözünüze sokacaklardır. Oysa okurlarınız kendi istekleri ile sizi okuyorlar. Boşuna bitmez, tükenmez politika meseleleri ile blogunuzu doldurmayın. Güncellikleri çabuk tükenir. Kısa sürede çöp içerik haline gelir. Dini, Fanatik futbol destekçiliği gibi konular için de aynı durum geçerli.

13. Yükü Paylaşın
Yazmayı sevmiyor olabilirsiniz. O halde blogunuzu çok yazarlı bir hale getirebilirsiniz. Başkalarını organize edip çok yazarlı bir blog oluşturabilirsiniz. Ancak bu fazladan bir iş yükü getirecektir. Kolay olmadığını bilin. Diğer yandan böyle bir girişimde herkes işin bir ucunu tutacak olursa müthiş bir sinerji yakalayabilirsiniz. Ancak doğru kişileri seçmek için dikkatli olmanız gerekecektir.

14. Para Peşinde Olmayın
Herkes bloğundan para kazanmak isteyebilir. İmkansız değildir ancak geçiminizi blogdan gelecek para ile sağlamanız mümkün değil. En azından içerikleriniz ve gelenlerin reklamlara tıklaması ile bunu başarmak pek mümkün görünmüyor. Günlük 5000-15000 tekil ziyaretçi almanız haline dişe dokunur bir gelir elde edebilirsiniz. Ancak sürdürülebilir bir trafik akışı sağlamak için bir basın organı gibi çalışmanız gerekebilir. Bunu becerip devamlı iyi gelir elde edebilen bir blog yok. Varsa beni uyarın, nerede yanlış yapıyoruz yeniden değerlendirelim.

Para kazanayım derken blogunuzu reklamlarla kapladığınızda okurlarınızı boş yere sinirlendirebileceğinizi de unutmayın. Okurlarınız olmadan blogunuzun da fazla bir anlamı yok.

Dipnot:
Bu yazıyı hazırlarken http://www.prdaily.com/Main/Articles/577ecc3b-1190-416d-ab85-62b7588b3085.aspx# adresindeki gönderiden fazlasıyla yararlandım. Ancak ortaya farklı bir içerik çıktığını da söyleyebilirim. İnanmazsanız linke bakın ;)

14 Nisan 2014 Pazartesi

Twitter Etiketleme Ayarları Nasıl Yapılır?


Twitter yeni fotoğraf etiketleme özelliği ile Facebook'a özendi.
Eğer bu özelliği sakıncalı buluyor ve "beni fotoğraflarda kimse etiketleyemesin!" ya da sınırlı kimseler etiketleyebilsin diyorsanız bunun için gitmeniz gereken yer:

https://twitter.com/settings/security

Buradan ayarınızı istediğiniz gibi düzeltip etiketlenme konusunda kararı siz verebilirsiniz.


20 Mart 2014 Perşembe

Sosyal Medya'da Kariyerinizi Berbat Etmemek İçin 12 İpucu


Dünyaya bir kez geliyorsunuz. Dolayısıyla, yaşayacağınız bir tek hayatınız var. Onu iyi değerlendirmek ve mahvetmemek de sizin elinizde. Sosyal medyada hayatınızın ve kişiliğinizin sanal aleme yansıması söz konusu. Kendinizi olduğunuz gibi başkalarına anlattığınız gibi sosyal medyada da düzgün bir görünüm sunmanız geleceğinizi ve kariyerinizi olumlu yönde etkileyebilir. Sizi takip edenler arasında gelecekte birlikte çalışma ihtimaliniz olan potansiyel ortaklar veya işverenler bulunduğu gerçeğini hiç aklınızdan çıkarmayın.

Merhaba,

Artık LinkedIn gibi sosyal ağlar giderek daha yaygın olarak işe alanlar tarafından takip ediliyor. Ayrıca işe alacakları adayların Facebook, Twitter hatta Foursquare profillerine bakmayı ihmal etmeyen İnsan Kaynakları çalışanlarının sayısı yadsınamayacak kadar fazla.

Unutmayın ki, özellikle kurumsallaşmış büyük bir şirkette işe başlamayı düşünüyorsanız, sosyal medya sizin şirket kültürüne uyup uymadığınız konusunda önemli ipuçları verir. Dolayısıyla almaya çalıştığınız iş konusunda sosyal medya profiliniz doğru kullanıldığında harika bir destekçi olabilir. Doğru kullanılmaması durumunda ise sosyal medya profiliniz gerçek anlamda her şeyi berbat edebilir!

Eğer çok ama çok istediğiniz bir işi kapmayı planlıyorsanız, sosyal medya profiliniz hakkında da durup düşünmeniz ve gerekenleri uygulamanız akıllıca olabilir.

Bakalım sosyal medyada kariyerinizi destekleyici neler yapabilirsiniz?

1- Kendinize çeki düzen verin!
Sabah ekmek almaya çıkarken bile saçınızı tararsınız, öyle değil mi? Tanıdık olsun, olmasın karşılaştığınız insanların gözünde ne kadar düzgün bir görüntü oluşturursanız o kadar iyidir. Yolda kiminle karşılaşacağınız belli olmaz. Aynı şekilde sosyal medya hesaplarınızda da olabildiğinde iyi görünmeniz yanında, paylaştığınız içeriklerin de düzgün olması önemlidir.


2- Görünüme Dikkat edin
Herkes CV'sini tam ve dolu olarak hazırlamanın faydasını görmüştür. Online özgeçmişlerinizi gözden geçirin eksik alanları dikkatle tamamlayın. Kısa ve anlaşılır bir anlatım kullanın. Laf salatası yapmayın. Olanları en güzel şekilde ortaya koyun. Olmayanları söylemeyin. Özgeçmişte boş kalmış alanlar işinizi de benzer şekilde eksik yapacağınız düşüncesini tetikleyebileceği için tehlikelidir.

Sosyal medya hesaplarındaki profilinizi temiz, anlaşılabilir bir dille, yazım kurallarına dikkat ederek doldurun. Ana yetkinlikler ve yetenekler kısımlarını kesinlikle boş vermeyin. Güçlü yanlarınızı öne çıkartın. Son zamanlarda başvurduğunuz işlerle ilgili yeteneklerinize dikkat çeken küçük dokunuşlar yarışta öne çıkmanızı sağlayabilir. Verdiğiniz tüm bilgilerin doğru, güncel ve diğer sosyal medya uygulamalarında yazdıklarınızla tutarlı olmasına dikkat edin. Düzgün ve güzel göründüğünüz bir fotoğrafınızı kullanın. Abartısız ama içten gülümsediğiniz bir fotoğraf dikkati üzerinize toplar. Kesinlikle selfie, yani kendinizi çektiğiniz telefon fotoğrafı kullanmayın. Üzerinizdeki giysiler ve fotoğrafı çektiğiniz ortam Facebook arkadaşlarınız tarafından beğenilse bile, kalkıp ayna karşısında ördek dudak yaptığınız fotoğrafınızı iş bulma sitelerindeki özgeçmiş veya LinkedIn için kullanmayın!

3- Övünmek İyidir
Hepimiz kendimizle övünmeyi severiz. Ancak abarttığınızda inandırıcılığı da kaybedersiniz. 

Ancak sosyal medyada, kişisel ve profesyonel hayattaki başarılarınızı öne çıkartmak iyidir. Habire başarılarınız ve yaptıklarınızdan bahseden iletiler göndermek değil burada kastedilen. Biraz yaptıklarınız ve kendinizle gurur duymak iyidir. Çevrenizin ve çalışma arkadaşlarınızın samimiyetle beğenip sizi tebrik ettiği başarılarınızın profilinizde görünür olması, hayalinizdeki iş fırsatını elde etmenize yardım edebilir. 

Başarı elde ettiğiniz görevleriniz hakkında küçük duyurular yapın.  Şirket politikalarının dışına çıkmadan belirli aralıklarla işinizle ilgili duyurular yapıp, elde ettiğiniz ilerlemeler hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunabilirsiniz. Konu ile ilgili referanslar ve linkler ile iletileri destekleyin.

Yine bu tür gönderilerde verilen bilgilerin gerçek ve doğru olması sizin yararınıza olacaktır. Bilgi çağında hakkınızda kolayca doğrulanacak bilgilere erişimin fazla da zor olmadığını aklınızda bulundurun!

4- Hep Ben, Hep Ben de Olmaz
Kendini beğenmiş insanlar ile kimse arkadaşlık etmek istemez. Dolayısıyla "övüneyim" derken, ölçüyü kaçırmayın. İş ile ilgili ilginç gelişmeler, haberler içeren paylaşımlar birlikte çalıştığınız insanların ilgisini çeker. İşiniz ile ilgili görüş alış-verişi yapılan sosyal ağlara katılın, görüşlerinizi dile getirin. Başkalarının görüşleri hakkında ölçülü ve dikkatli yorumlarınızı paylaşın.

İş ile ilgili konularda öne çıkmanız, kabul edilebilir görüşlerinizi dile getirip bir konunun tarafların bilgilenerek ve sorunun çözülerek değerlendirilmesine katkıda bulunmanız, işinize tutku ile bağlandığınızı ve olumlu çabalarınızı gösterir. Bunlar gelecekteki işvereninizin dikkatini çekebilir.

5- Güzel Bir Şey Söylemeyecekseniz Susun!
Hayatta karşılaştığınız durumlar karşısında sık sık serinkanlılığınızı kaybediyorsanız, bu huyunuzu düzeltmek için elinizden geleni yapın. Bu arada, sosyal medyada kendinizi tutmayıp bir durum veya birileri hakkında kötü sözler paylaşıyorsanız, bu sinirli, birlikte çalışması zor biri olduğunuzu düşünmelerine yol açacaktır. Hele terbiye sınırlarını aşan ifadeleriniz görülürse pek bir şansınızın kalmayacağını unutmayın. Hemen kendinizi sizi işe alacak kişinin yerine koyun. ağzı bozuk, nerede parlayacağı belli olmayan, kontrolsüz bir iş arkadaşıyla çalışmayı ister misiniz?

Tartışmalara girmek yerine mümkünse muhatabınız ile birebir görüşüp sorunu anlayıp çözme yoluna gidin.
Tartışmalardaki rolünüz önemlidir. Ortamı geren değil, sorunu çözen ve meseleyi halleden bir kişi görünümü vermeniz halinde, bunu gelecekteki işvereniniz olumlu olarak değerlendirecektir. Ortalığı karıştıran değil, iş bitiren biri olmanız kesinlikle tercih sebebidir. Uzlaşmacı olun!

6- Tehlikeli Sulardan Uzak Durun
Sosyal medyada kendinizi ifade etmek istiyor olabilirsiniz. Ancak unutmamanız gereken, Sosyal Medya sitelerinin hele hele iş bağlantılı sosyal ağların, içinizi döküp rahatlayacağınız yerler olmadığıdır. Özelikle siyaset, inanç ve futbol gibi aynı anda geniş kitlelerin hemfikir olamayacağı konuları işle ilgili sosyal ağlara taşımayın! İşvereniniz tuttuğu takıma hoş olmayan sözler söylediğiniz paylaşımlardan dolayı objektifliğini ve serin kanlılığını kaybedebilir.

7- Her Söylenene İnanmayın!
İnsanlara güvenmeyin demiyorum. Ancak her söylenene inanmak sizi içinden çıkılmaz bazı sorunlara götürebilir. Sadece söylenenleri dikkatlice düşünce süzgecinizden geçirip, doğruluklarını ve güvelinirliklerini değerlendirmeniz sizin için iyi olacaktır. Bir söze güvenip, verdiğiniz gizli bir bilgi yüzünden başınıza olmadık işler gelebilir. 

8- Halinizin Tercümanı Olmayan İçeriğe Dikkat Edin!
Ailenizin, dostlarınızın, iş arkadaşlarınızın görmesini istemediğiniz fotoğraflarınızı, filmleri sosyal medyada paylaşmayın. Sadece kendi paylaşımlarınızı da değil, arkadaşlarınızın sizin hakkında yaptığı paylaşımları dikkatle izlemeniz gerektiğini unutmayın. Bir eğlence sırasında içinde bulunduğunuz halin herkese görünür olmasının sonuçları pek de istenmeyen birtakım olayları başlatabilir. 

9- Şakalara dikkat edin.
Dostlarınız arasına çok hoş bulup, gülüp, eğlendiğiniz bir konu, sizi tanımayan kişileri ciddi bir biçimde rahatsız edebilir. Buna müşterileriniz, iş ortaklarınız ve işverenleriniz de dahil! Bu bağlamda, aslında paylaşmaya değmeyecek bir şaka, görsel, film gibi içeriklerde paylaş düğmesine basmadan önce bir kez daha düşünmenizde fayda var. Kalabalık bir insan topluluğunun ortasında kalkıp, "bu şakayı herkesin bana baktığı bir anda yapar mıyım acaba?" diye düşünebilirsiniz. Eğer buna samimi cevabınız evet ise o şaka herkesin rahatça gülüp, keyif alabileceği bir şeydir. Aksi halde paylaş düğmesinden uzak durun. 

10- Kaytarmayın!
İşte olmanız gerektiği saatte ilgisiz şeyler yapmayın. İnternet bu şekilde kaytarıp yakalanmış kişilerin hikayeleri ile dolu. Böyle şeyleri gizlemek zordur. Hele sosyal medya paylaşımlarında kendinizi ele verme ihtimaliniz varsa daha da zor. Sosyal medyada konum bildirimleriniz başınıza iş açabilir. İş saatinde sinemada, kafede, alışveriş merkezinde görünmeniz gibi.

Kimse görmez diye düşünmeyin. Böyle bir durum yüzünden sosyal medya üzerinden patronunuzdan fırça yemek, içinizdeki gerzeğin geniş kitleler tarafından fark edilmesine neden olabilir. Burada gelecek işvereninizin de yaşayacağı hayal kırıklığını yeniden dile getirmeye gerek yok sanırım.

11- Sevgi İyidir
Sıcak, hoş duygular yaşatan güzel bir anın paylaşıldığı fotoğrafları herkes sever. İş arkadaşlarınızla, müşterilerinizle, arkadaşlarınızla, işvereninizle böyle güzel fotoğrafları, filmleri paylaşmanızda hiç sakınca yok. Aksine, olumlu duygular oluşturduğu için hakkınızda çok iyi olabilir.

12- Başkalarının Paylaşımlarına İlgi Gösterin
Sosyal medya kazan-kazan taktiğinin en iyi işlediği yerlerdendir. Dostlarınızın, arkadaşlarınızın, takip ettiğiniz diğer kişilerin paylaşımlarına yorum yapar, beğenir ve yeniden paylaşırsanız onlar da size aynı şekilde yaklaşırlar. Dolayısıyla beğenmekten ve yeniden paylaşmaktan çekinmeyin. Zaten Sosyal Medyanın yuvarlanan kartopu etkisi böyle oluşur. 

Sevin, sevilin bu dünya kimseye kalmaz.

Sağlıklı ve mutlu kalın.

Bu satırları yazarken şu linkteki yazıdan oldukça fazla yararlandım ama kendimden de kattım. Bilginiz olsun.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...