31 Ocak 2013 Perşembe

İyi Bir İnsan Kaynakları Sitesi Nasıl Olmalı?


İş ve işçi aramak işin doğası gereğidir. Bunu en iyi şekilde yapmak veya aracı olmak için yola çıkmış pek çok kuruluş var. Özel iş bulma (istihdam) büroları, İnsan Kaynağı Siteleri, Yönetici düzeyinde kafa avcıları bu işten ekmek yerler.

Bir işi yaparken en iyisi olmak için çabalamak esastır. İhtiyaca cevap veremeyen kuruluşlar ve girişimler kaybolup gider.

Pek çok örneği olan İnsan Kaynağı Siteleri daha iyi nasıl hizmet verebilirler?

İş ve İşgücü ile ilgili ellerindeki büyük kaynağı en iyi şekilde kullanmak için başka neler yapılabilir?

İş arayanlar İçin:
Kimse muhteşem biçimde bir CV hazırlamayı tam anlamıyla beceremez. Bu işi basitleştirmek lazım.
- Başka sitelerden aktarım (import) yapılabilmeli.
- Hazır bir CV yüklendiğinde içeriği akıllı bir işlemden geçirilip sitede kişinin özellikleri otomatik oluşturulabilmeli.

Adaylara kişilik testlerini de içeren profil oluşturulmalı. Adayın eğilimler periyodik olarak sorularak, test edilerek güncellenmeli.

Site üyelerinin yetkinlik haritalarını çıkartıp bunu eğilimler ve iş tecrübesi ile eşleştirip uygun olup ama üyelerin aklına gelmemiş iş olanakları konusunda hatırlatmalar yapmalı.

Popüler sosyal medya, sosyal İK siteleri aracılıyla sisteme giriş sağlanmalı.

Sosyal Medya sitelerinden faydalanarak iş arayana profiline ekleyebileceği özellikler önerilmeli.

Mobil akıllı telefon ve diğer cihazlar için uygulamalar geliştirilmeli.

İş arayanlara ve çalışanlara profiline uygun bir pozisyon çıktığında anında ulaşılarak (mail, push sms, mobil uygulama gibi) dilerse açık işe başvurması sağlanmalı.

Özetle İK sitesi SÜPER KAFA AVCISI gibi olmalı ve devamlı olarak kayıtlı kullanıcılarını işlerle eşleştirmeli.

İşverenler İçin:
İşverenler genellikle bu işin profesyoneli olamadıklarından bildik hatalara çok düşerler. Dolayısıyla işçi mi arıyorlar, yoksa Süperman mi, arada kantarın topuzu kaçabilir. Böyle mantık ötesi hatalara düşmeleri aradıkları özellikte çalışan bulmalarında engel olabilir.

İşverenin kapasite, potansiyel, imkanlar gibi konularda çapının belirlenmesi için olabildiğince basit bir profil oluşturma ve güncelleme sistemi şarttır (Yani sektörün önemli - öncü firması diye başlayan tanıtımın için objektif verilerle doldurulmalı).

İşlerin ve onları yapmak için gerekli niteliklerin şablonları otomatik oluşturulmalı ve değişen şartlara göre otomatik güncellenmelidir.

İş ile ilgili ilan oluşturulurken bunun elle girilmesi yerine, işin gerekleri nedeniyle aranan yetkinlikler bir iki basit sorgulama sonucunda belirlenmeli ve ilan otomatik ve işverenin isteklerine uygun olarak oluşturulmalıdır.

İlan yayınlanır yayınlanmaz sistemden potansiyel adaylar seçilerek tarafların irtibatına imkan sağlanmalıdır.

İşveren veya temsilcisi öyle binlerce başvuru ve havuzdaki adayları incelemek, içinden çıkılmak filtre ayarları yapmak yerine sistem en uygun 5-7 adayı bulup iş için önermelidir.

Başarı oranlarında flört edecek birilerini eşleştiren sitelerden bile geri kalmak biraz ayıp olmuyor mu?

Ne var olmayacak şeyler mi bunlar? Teknolojik gelişmişliğimiz bunu gerçekleştirmek için her türlü imkanı veriyor. Neden olmasın? (Siyah beyaz TV yıllarında 6 Milyon Dolarlık Adam dizisi vardı hatırladınız mı?)

Hülasa ve hamiş (İşin özü ve not):
Hantallaşmış, iş bulma konusunda neredeyse pek işe yaramayan İK siteleri oturup işlerine iyice odaklanmalı ve şu andakinden çok, daha iyi işler nasıl çıkartılır düşünmeliler. Atın artık gözünüzün önünü kapatan "işletme körlüğü" perdesini kardeşim!

29 Ocak 2013 Salı

Chrome OS


İşletim sistemleri bilgisayarların, akıllı cihazların, televizyonların bizler için bir şeyler yapmasını sağlayan önemli yazılımlar.

Bu konuda Microsoft'un yılardır süren bir hakimiyeti var. Bilgisayarlarımız hala Windows boyunduruğu altında çalışıyor. Akıllı telefonlar ise ios ve Android ile çoktan kurtuldular Microsoft hakimiyetinden.

Piyasada başka oyuncular da var. Mesela Apple yıllardır kendi kulvarında sağlam ama piyasanın hakimi olamadan ilerliyor. Linux ise sadece belli bir kitlenin kullandığı sağlam da olsa ticari olmadığı için piyasada yer edinemeyen bir işletim sistemi (ancak bu durum biraz olsun değişebilir). Chrome Os, kalbi Linux ile atan bir işletim sistemi.

Şimdi bu girişten sonra şunu düşünmenizi istiyorum. Bilgisayar ile ne yapıyorsunuz? Genellikle işlerinizi İnternet üzerinden hallediyorsanız giderek her türlü programın bu ağ üzerinden çalışabilir hale geldiği dikkatinizden kaçmıyordur sanırım.

Sanırım Chrome Os bu gidişat sürecek olursa akıllı bir yönde ilerliyor. Gelecekte bilgisayarlarımız Chrome Os ile çok daha hızlı bir şekilde çalışıp, her şeyi bulut üzerinde hallediverecek. Örneğin ofis uygulamaları, mühendislik, muhasebe tasarım programları, oyunlar hep bu şekilde cihazdan bağımsız kullanılabilecek (kısmen günümüzde oldu bile çoğu aslında).

Bütün bunlar olursa günün birinde Chrome Os piyasanın hakimi olacaktır.

Bakalım 2015 gibi masaüstü bilgisayarların işletim sistemleri de dönüşüp Google hakimiyetine girecek mi? Bana sorarsanız öyle olacak gibi ;)

22 Ocak 2013 Salı

Köpük Baloncuk Nasıl Yapılır?


Köpük baloncuk yaparken deterjan ve su kullanıyorsanız muhtemelen baloncuklarınız hemen patlıyordur.

Dayanıklı baloncuklar için çözeltinizin içine şeker ekleyin.

Böyle olmaz! İlla tarif ver diyorsanız:


1/2 ölçü sıvı bulaşık deterjanı
2 ölçü su
2 çay kaşığı şeker (yetmezse daha çok koyun!)

Bulabilirseniz şeker yerine gliserin de kullanabilirsiniz. Kolonya ve bir miktar aseton da katabilirsiniz çözeltinize.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Codegen Qbix M71B1 Tablet Pc İncelemesi

Bu fırsattan istifade Onyo Powerpad 7" ile Karşılaştırma

Bimeks'den Onyo Powerpad 7" almıştık kızıma. 15 günü doldurmadan ekranda boydan boya siyah bir çizgi çıkınca servise yolladık. Ürün iadesi çıktı. Aynı ürünü değil de başka bir şey almayı düşündüm.

Bimeks sitesinden 1GB ana hafızalı 8 GB depo hafızalı bir ürün arayınca Codegen Qbix M71B1 çıktı karşıma. İki değer de ONYO tabletin iki katıydı.

Sonuç itibariyle gidip aldık.

Tablet Onyo'ya göre biraz daha kalın ancak ekran camı çok daha kaliteli hissi veriyor.

İşlemcisi ONYO'ya göre 200Mhz daha hızlı. Ekran geçişleri daha seri. İşletim sistemi Android 4.04 (ICS).

Üzerinde HDMI çıkışı var. Buradan televizyona bağlamak mümkün. Mevcut USB kablosu üzerinden kablosuz mouse ve klavyeye de bağlarsanız dev ekranda bilgisayarınız oldu demektir.

Film seyredilebiliyor. İnternet hızınız yeterse HD Youtube videoları da sorunsuz, takılmadan oynuyor. Klavye ve mouse'u sorunsuz tanıyor. Fare hareket ettiğinde ekranda bir ok beliriyor. Dokunursanız kayboluyor.

Wi-Fi derseniz, biraz zayıf alıyor ancak bu önemli bir sorun teşkil etmiyor.

Sesli Google araması yapma özelliği çalışıyor. Onyo'da bu özellik yüklü değildi ve yüklemeye çalışınca Google Play'de bulamıyordunuz. Belki sistem güncellenirse düzelir.

Codegen Qbix M71B1'de Google Talk'da görüntülü görüşme yapmak için kameraya tıkladığınızda program kapanıyor.

Kendi hoparlörü küçük de olsa gayet güzel ses veriyor. Dolayısıyla piyasadaki bazı ürünlerden bu yönü ile de ayrılıyor.

Mikro usb bağlantısından kutudan çıkan usb ara kablo ile hafıza kartı ve usb ile çalışan diğer aygıtları bağlayabiliyorsunuz.

Bunlar dışında Codegen Qbix M71B1, Onyo'dan 100 TL daha pahalı. Bana sorarsanız bunun için pek değmez. Ama elimdeki hediye çekine dönüşmüş Onyo'yu değerlendirmek için başka şansım yoktu.

Mümkün olsa bir 50 lira daha verip çift çekirdekli bir tablet alırdım. Ancak kızım bu yeni tabletten gayet memnun görünüyordu.

Çok kısa süre içerisinde 2 hatta 4 çekirdekli tabletler saracak piyasayı. Dolayısıyla fiyatlarda bir düşme olmasını bekliyorum.

Ucuz tabletlerin en önemli sorunu yeni Android sürümlerini almak için çok debelenmeniz gerekmesi. En temizi adam gibi gidip Nexus 7 almak tabi ama onun da fiyatı 500 TL üzerindeydi. Aradaki farka değer miydi? Değerdi... :(

20 Ocak 2013 Pazar

Siyah Süpermen (Muhammed Ali)

Muhammed Ali maçları Türkiye saati ile sabaha karşı yayınlanırdı. Babamla kalkıp, battaniyeye sarılıp seyrederdik. O zamanlardan aklımda kalan bu şarkı var.

15 Ocak 2013 Salı

Evde Kolay Cappuccino Nasıl Yapılır


Eskiden kahve denince kavanozdan alıp sıcak suya karıştırdığımız kahve gelirdi akla. Kehve satan dükkanlar ile birlikte çoğunun adını bile doğru dürüst söyleyemediğimiz bir sürü çeşit kahve çıktı ortaya.

"Evde, iş yerinde basit bir şekilde cappuccino nasıl yapılır?" diyorsanız işte yolu.

Kahvenizi kupanıza koyun, isterseniz şekerini de ilave edip üzerinde süt için pay bırakıp sıcak suyu içine boca edin.

Yarısı kullanılmış 1 litrelik tetrapack içinde uzun ömürlü sütü ağzı kapalı olarak bolca çalkalanıp köpürtün. Bir bardağa dökerek değil, sadece kutuyu sıkarak köpük kısmını alın. Mikro dalga fırına koyup taşmadan ısıtın.

Önce bardağın içindeki sütü kupaya yavaşça dökün. Sonra ısınmış köpükleri bir kaşık yardımıyla kahvenizin üzerine alıp, biraz da üzerine kakao eklediniz mi, sizden keyiflisi yok!


Alternatif hazırlama önerisi (Aralık 2016).

Bir kavanozun içine biraz süt koyun, ağzı açıkken mikro dalga fırında kaynatın. Çıkartıp kavanozun kapağını sıkıca (yoksa dökülür etraf batar) kapatın ve hızlıca çalkalayın (kavanozu). Sonra oluşan köpüğü kahveniz için kullanın.


14 Ocak 2013 Pazartesi

Blogger için SEO Önerileri



Arama makineleri için yazılarınızın daha görülebilir ve bulunabilir olması son derece önemlidir. Bunu sağlamak için SEO yani Arama Makinesi Optimizasyonundan az da olsa anlamak gerekir. Arama makinesi optimizasyonunun önemi ve bloggerların bunu iyi kullanabilmesi için neler yapılabilir?
Merhaba,
Bloglar diğer deyişle günceler bir dönem ülkemizde çok yaygın olarak kullanılıyordu. Herkes biraz da moda yüzünden blog yazmaya başlamıştı. Sonra sosyal medya siteleri ve özellikle de mikro blog sitesi Twitter yüzünden ilgi azalıp geriye çok az blog kaldı.

Yine aynı dönemde Google arama ağırlığını azalttı blog sitelerinde. Bir kaç yıl geçti geçmedi Google yeniden blog sitelerine ağırlık vermeye başladı. Hatta sadece resim yayınlayan blog sitelerini bile bu değerlendirme sıralaması (PR - Page Rank) içerisine katmayı ihmal etmedi.

PR önemli olmakla birlikte milyonlarca siteyi 10 üzerinden değerlendirdiğinizde sağlıklı dağılım sağlamak için çok ça çalışmak gerekir tahmin edeceğiniz gibi. Yine doğal olarak bir sıralama grubunda çokça yığılma olması da kaçınılmazdır.

Örneğin PR 2 olan siteniz pekala günlük 200 ziyaret alırken içeriğinizi düzeltmeniz halinde ziyaretçi sayınız artacaktır.

Google arama algoritması beni aşar. Bir her yönü ile anlamam için yeterli veri yok. İki yeterli veri olsa bile algoritma son derece karışık olmalı o nedenle onu anlamaya çalışmak yerine falcılık yapmak daha anlamlı olacaktır ;)

Lafı daha da uzatmadan kendimce ne yapmalı, ne yapmamalı listemi vereyim.

Blog'da SEO için Ne yapmalı?
1- Aranan içerik oluşturmalı. İçeriğiniz birilerinin işine yaramalı (Nasıl yapılır?, ne giyilir?, ne yenir?, nereye-nasıl gidilir?, vb.).
2- İçeriğiniz özgün olmalı (Bir yerden alıntı yapıyorsanız bile bunu belirtin ve üzerine kendi görüşlerinizi  ekleyin).
3- Yazınızda görsel kullanın (mümkünse kendiniz oluşturun).

4- Sitenize adsense reklamları almak fena fikir değil (Google reklamlara tıklatmak için sitenize trafik yollayabilir. Bu tamamen benim görüşüm.)
5- Yazınızla ilgili etiketleri kullanın (doğru sözcüklerle etiketleme yazının bulunurluğunu artırır).
6- Sosyal Medya'dan faydalanın (Yazılarınızı orada arkadaşlarınıza duyurabilirsiniz. Okuyan sayınızı artırabileceğiniz gibi internette fazladan bir link arama makineleri için fena bir referans olmayabilir).
7- Sevdiğiniz başka bloglara link verin. (Hem belki onlar da aynısını sizin için yaparlar. Birbirine destek olmanın kimseye zararı olmaz).

8- Sık yazın. (Blogunuzun güncel olması ve içerdiği yazı sayısının artması daha fazla sözcük içermesi demektir. Bu da arama makinelerinde bulunurluğunu artırır.)
9- Tüm yumurtaları aynı sepete koymayın (Tematik ayrı bloglar oluşturabileceğiniz gibi sırf Instagram fotoğraflarınızdan oluşan bir Tumblr blogu da beklediğinizden çok ilgi çekebilir. İnanmazsanız http://burcakcubukcu.tumblr.com adresindeki bloğuma bakın PR'i 2 olmuş ben görünce inanamadım).
10- Mobil cihazlar için sitenizin bir sürümü olsun (Blogger kullanıyorsanız zaten otomatik var ama başka bir servis ya da yazılım kullanıyorsanız yapsanız iyi olur artık insanlar akıllı telefonlar ve tabletleri çok kullanıyor.)


Blog'da SEO için ne yapmamalı? 
1- Taklit ve kopya içerikten kaçının! (Arama makineleri kolayca aynı içeriğin aslını bulabilir. Sitenize sandbox cezası aldırtmayın)
2- SEO için iyi bile olsa otomatik sayfa yenileme yapmayın! (Sayfa izlenme sayınızı artırsa da okurlarınıza saygısızlıktır.)
3- SEO için iyi bile olsa bir yazıyı birden fazla parçaya bölmeyin! (Sayfa sayfa olunca okurunuz yazının devamı için diğer sayfaları tıklar ama ben böyle sayfalara girince saydırıyorum haberiniz olsun örnek: chip direkt tıklanma oranlarınız artabilir ama okur gözünde değeriniz soru işareti!)
4- SEO için bütün gücünüzü harcamayın! (Bunun yerine içeriğe emek verin karşılığını alırsınız)
5- SEO için "CİNLİK" peşinde koşmayın! (Çekirge bir zıplar iki zıplar sonunda Google bir güncellemesinde algoritmada gerekli düzeltmeyi yapar ve yeni cinlik bulmanız gerekir. İyisi mi, uzak durun.)

Not: yazıdaki bazı görseller +Sizin Siteniz adresinden alınmıştır. Teşekkürler +Mert Heper

2 Ocak 2013 Çarşamba

Android'de Çağrıların Otomatik Reddedilmesi


Android 4.xx sürümünde güzel bir özellik var. Blacklist (karaliste) programı kullanmadan telefon rehberinizde numarası olan kişilerin sizi aradıklarında devamlı olarak meşgul tonu almalarını sağlayacak bir özellik bu.

İstediğiniz kişiyi telefon rehberinizde bulun, sonra sağ üstteki üst üste üç noktaya tıklayın. "Sesli mesaja gelen tüm çağrlr" yazan kısma resimdeki gibi tik attığınızda sizi aradığı anda meşgul sinyali alacaktır. Şebekedeki ayarlarınıza göre dilerseniz mesaj servisinize de yönlendirebilirsiniz.

Güzel ve kullanışlı bir özellik. İngilizce kullananlar da aşağıdaki gibi ayarlarını düzenleyebilirler.


1 Ocak 2013 Salı

Çizgili Kağıt


Çocuklar ödev yaparken çizgisiz kağıdın altına koyup, üzerinde düzgün yazı yazabilmeleri için defalarca çizgili kağıt yapıp yazıcıdan bastırdım.

Doğal olarak bastırdığım çizgili kağıtlar günlük dağınıklığın arasında kayboldukça yeniden basmak gerekti. Bunun için de her seferinde bilgisayarda kaybolan çizgili kağıdı yeniden yaptım. İşin kolayı, bulabileceğim bir yere dosyayı yüklemekti. Bari olmuşken herkesin işine yarasın dedim. Buraya da indirmek için linkini koyuyorum.

Aşağıdaki linklere tıklayarak çizgili kağıtlardan işinize yarayacak olanı indirebilirsiniz.

Çizgili kağıt (Sadece 1 mm kalınlığında siyah çizgili)
Çizgili kağıt PDF!

Kırmızı satır başılı çizgili kağıt
Kırmızı satır başılı çizgili kağıt PDF!

------------------------------------------------------
Öykü Kitabım Google Play'de satılıyor!

 Oturup bir kitap yazdım. İçerisinde büyük bölümü bilim kurgu hikayeler var. Tek derdim okuma alışkanlığının düşük olduğu Günümüz Türkiye'sinde hikayelerin gözden kaçıp yok olmaları. Ben bu hikayelere şevkat gösterdim. Siz de okuyun beğeneceksiniz. Teşekkür ederim. Sevgiler. Burçak Çubukçu   

31 Aralık 2012 Pazartesi

2013 Yeni Bir Yıl


Evet hep büyük beklentilerle gireriz yeni yıla sonra o da bir iki ay içerisinde eskiyip tükenir.

Yine de umut iyidir.

İnsanı mutlu eder iyi beklentiler de iyi girişimlere neden olur.

2013 güzel bir yıl olsun. Sonrakiler daha da iyi olsun tabi :)

Bu sene yavaş ama keyifli geçsin.

Bu arada Coca Cola'ya da helal olsun. Noel babayı yeşil beyazdan kırmızı beyaza çevirdikleri için yeni yıl diyince akla ilk olarak kırmızı beyaz renkler geliyor.

26 Aralık 2012 Çarşamba

Tele Satış Elemanlarından Nasıl Kurtulurum?


TTNET müşteri bilgileri bir şekilde piyasaya düştü bu açık. Ya bir çalışanları sızdırdı piyasaya verileri ya da kendileri tele satış için bayilere verdiler. Olan oldu bir kere, aslında ciddi bir adli durum bu ama "aman canım burası Türkiye olur böyle" mantığıyla boş verildi sanırım.

Taahhüt bitiş tarihime doğru arayan onlarca ADSL servis satıcısından yukarıdaki çıkarımı yapmıştım. Yeniden taahhüt verip aboneliğimi devam ettirmeme rağmen cep telefonumu arayanlar bir türlü bitmiyor. Neyse o andaki ruh halime göre kendileri ile neşemi buluyorum.

Mesela Digitürk için tele satış yapan arkadaşları dinledikten sonra verdiğim bazı cevaplar.
- Ben Digitürk'e karşıyım kardeşim.
- Siz benim blogumun kapanmasına neden olmuştunuz adınızı bile duymak istemiyorum.
- Evde kablo tv var kardeşim ne yapayım Digitürk'ünüzü?
- Yahu zaten TV seyretmem, sadece uyumak için geçerim karşısına, lazım değil.
- Taahütüm var.

Genelde dumur oluyorlar ama onların da bu işten hayatlarını kazanmaya çalıştıklarını unutmayıp bir saygısızlık etmemeye çalışıyorum.

Bir de TV ve ADSL'yi beraber satmaya çalışanlar var. Genelde HD olmayan paket ve uydu alıcıyı birlikte öneren paketleri aslında anlamsız olduğundan kolay püskürtülüyorlar. Her şeye rağmen susmadıklarında en etkili yöntem "taahhütüm var" demek oluyor.

Olgunlaşmamış bir ürünü satmak da kolay değil. TİVİBU satanlar da ayrı bir alem. İlla bedava paketi vermeye çalışmaları öldürüyordu bir ara. Şimdilerde aramaz oldular neyse ki. Gerçi onlar da ne sattıklarından habersizler. Eve Televizyonda seyretmek üzere almaya kalkarsanız modeminizi yenilemeye kalkıyorlar. Settop boxları da modeme kablo ile bağlanabiliyor. ortalıkta kablo kirliliğinden bıkmışsanız durum feci. HD yayın alabilmek için ise 8 Mbit yeterli değil ama tele satışçıların bundan haberi yok.  Ben olsam akıllı TV firmaları ile anlaşır gömülü ya da indirilebilir olarak TV ile birlikte gelmesinin teknolojisi üzerinde dururdum. Samsung TV'de çalışan AOL TV uygulaması 8 Mbit bağlantı ile takılmadan HD yayın izlenmesini sağlıyor. Demek ki istense olabilir!

Bir de işe yaramaz şeyler satanlar var. Fişe takınca elektrik tasarrufu yaptığını iddia eden aletler kesinlikle yalan, onlardan uzak durun mesela.

Gelelim başlıkta yazdığım sorunun en kolay yoldan cevabına.

Hiç uzatmadan ve satış yapanı dinlemeden "Teşekkür ederim, ilgilenmiyorum!" en etkili cevaptır.

Şimdilerde başlayan tele satış robotları sattıkları şeyi belirtip eğer ilgileniyorsanız 1'e basın diyorlar. Canınız sıkılıyorsa basabilirsiniz tabi de basmazsanız tele satışçıdan kurtulmuş olursunuz.

Bir de şöyle düşünün. En azından birileri sizi telefonda aramış oluyor. Yalnızlıktan sıkılıyorsanız tele satışçıları mutlu edin ne satıyorlarsa dinleyin uzun uzun sorun, sattıkları işinize yarıyorsa alın.

24 Aralık 2012 Pazartesi

Kuantum Çağı Neler Getirecek?


KUANTUM Söylencelerinden çok etkilenenlere dostça tavsiyeler:

Malumunuz kıyamet diye velveleye verilerek geçirilen bir 21 Aralık yaşadık.

Oysa yıllardır kimi yüce ermiş şahsiyetler aydınlanma çağının geldiğini müjdeliyorlardı. Aha geldi aydınlanma çağı, hepimiz şimdi ışıl ışıl parlayacağız.

Peki bu muhteşem çağdan nasibimizi nasıl alırız? 

Tabi ki KUANTUM şeysiyle! Başına Quantum Mekaniğinden ödünç alınıp bir de Türkçeye güya çevrilen KUANTUM şeysi her şeyi çözecek.

Bunu nasıl yapacak? Bir kere adı yeter KUANTUM. Pek havalı ne olduğu yanında, hakkında hiç bir fikir vermese de kişilik bozukluğu olan uyanıkların ağzından düşmüyor böyle şeyler.

İnsan topluluklarının genelinde Rasyonellik (akılcılık) genel kabul görmüyor. Bir şeyin oluşuna akıl erdiremediğimizde hemen popüler kültür ögeleri ile süslü bir absürtlük silsilesi istifra eden topluluğa dönüşüveriyoruz. Birileri de bunu kolayca kullanıp kendi çıkarları için herkesi kandırıveriyor. Üstelik bunu kimi zaman huzur, kurtuluş, barış, demokrasi gibi gerçekten gerekli temel kavramları kullanarak yapıyor.

Secret denen kitabın ticari başarısı zaten dumanı tüten fitili feci ateşledi. Özetle oradan buradan toplama içerikle dolu (evet okudum :) ) kitabın en önemli mesajı "iyi biri olun ve sadece isteyin, evren sizi duyar ve isteğinizi yerine getirir". Kitabı okuduktan sonra sitesinden istek çekini indirip bastırdım ve üzerine 100 bin dolar yazdım (evet, abartmadım ne var? 1 milyon da yazardım ama gözüm tok). Tuvaletimin duvarına yapıştırıp bekledim gelmesini. Hatta yardımı olsun diye her hafta sayısal da oynadım. Ancak 3'ten fazla sayı tutmadı. "Ulan o kadar da istemiştim be" ama olmadı işte. Sonunda anladım ki kitabı "ulan bunun en büyük başarısı satarak yazarını zengin etmesidir" şeklinde eleştirenlerin dedikleri doğruymuş.

Ancak kitabın başarısı bir köşede "Yav ne yapsak da havadan para kazansak? Köprüyü, Galata Kulesini falan satmaya kalksak millet yer mi?" diye düşünerek bekleyenleri ateşledi. Şöyle bir arayın pek çok "KUANTUM" şeysi kitabı bulacaksınız piyasada.

Lütfen şüpheci olun ve biraz araştırın. Muhtemelen kişilik bozukluğu ya da şişkin egosu olan birilerinin her dediğine, hatta popüler kültürün pompaladığı söylentilere inanmayın!

Not: Hayır piramitleri dünya dışından gelenler yapmadı. Kafası çalışan, matematik ve mimari bilgisi olan bir insan topluluğu yaptı. Belki dev vinçleri, iş makineleri falan yoktu ama problem çözen organize olmuş toplu bir bilinçleri vardı ;). Çöl kumundan yaptıkları rampaların içine gömerek inşa ettikleri piramitleri daha sonra kazıp ortaya çıkarmış adamlar. İnanmıyorsanız bu konuda bilim adamlarının yaptıkları araştırmaları inceleyin. Ama yeter ki her söylenene körü körüne inanmayın. Kanıt isteyin.

Son Not: Unutmayın, birisi çok bağırarak düşüncelerini kabul ettirmeye çalışıyorsa büyük ihtimalle işkembe-i kübradan atıyordur.

En Dipteki Not: Akıllı olun! "Kuantum Sırrı" olsa olsa Sırrı isimli birinin lakabıdır ;)



Kafes Fırın (Filistin Sokakda Bir Lezzet Durağı)


Gurme değilim ancak güzel tatları kim sevmez ki?

22 Aralık 2012 Cumartesi günü Sosyal Medya Etkinliği kapsamında davet ettiler eşimle birlikte Filistin Sokak üzerindeki Kafes Fırın'a gittik. 

Arjantin caddesi tarafından geliyorsanız neredeyse Filistin Sokağın sonuna kadar gitmeniz gerekiyor mekana ulaşmak için. Adres: Filistin Sokak 31/5 GOP Çankaya, Ankara. Foursquare bağlantısı.

Kafes görünümü verilmiş giriş kısmı son derece güzel. Fabrikasyon kahve dükkanlarından sıkıldıysanız bir de burayı deneyin derim. 

Sadece yiyecek içecekler için değil, mekanın tamamına el emeği göz nuru dökülmüş.

Öncelikle Kafes Fırın'ın sembolü Baykuş'u görüntüledim.

Masalar sanat eseri gibiydi.

Kafes Fırın ismi yanıltmasın. Kendine özgü menüleriyle günün her saatinde ister doymaya, ister bir yandan kahvenizi yudumlarken dostlarınızla sohbet etmeye uygun bir mekan. 

Pek tabi ki unlu mamuller köşesi insanı perhizden çıkartacak kadar da çekici. Birbirinden ilginç tatları burada bulmak mümkün. Her şeyin tadı güzel ve bir kısmı ise tarafınızdan keşfedilmeyi bekliyor.

Ev sahiplerimiz ailece bizi yalnız bırakmadılar. Keyifleriyse yüzlerinden okunuyordu.

Elma şekerleri oldum olası beni çekip çocukluğuma götürmüştür. Buradakiler ise kendime getirdi. Çikolata ve yıldız şekerlerle kaplı elma şekeri insana elmayı yeniden sevdirir inanın.

Ferah ve özenli hazırlanış bir atmosfer daha kapıdan girer girmez karşılıyor insanı.

Ankara'nın blog yazarları, hatta medya'dan tanıdık yüzler tanıtımın konuklarıydılar.

Gülen yüzler mekanı daha bir keyifli kıldı tabi işte kanıtı.

İnsan ister istemez konudan uzaklaşıveriyor. Kurabiye canavarı olası geliyor burada.

Sloganı sevdim. "Gittiğin Yere Götür!". Logoyu büyütelim lütfen!

Yemeye kıyılamayacak güzellikte cupcake'ler ile poz verilir tabi.

Son olarak katılımcılara hoş bir sürpriz de kapı yanında bizleri bekliyordu. Twitter kullanıcı adlarımızdan oluşan kurabiyeleri aldık ve istemeye, istemeye evin yolunu tuttuk. Gerçi evde çocuklar kısa bir sürede imha ediverdiler kurabiyeyi ama olsun fotoğrafı var en azından.

20 Aralık 2012 Perşembe

Vodafone'lu Şirketler 2 Kat Konuşuyor, Dünyaya Açılıyor

vodafone is ortagim 

Dünyaya açılmak isteyen Vodafone İş Ortağım’lı şirketler, yurtdışıyla iş yaparken Vodafone’un global gücünü yanlarına alıyorlar. Vodafone İş Ortağım, yurtdışı ile iş yapan firmaların dünyanın birçok yerindeki iş ortaklarıyla daha avantajlı fiyatlarla iletişim kurmalarını sağlıyor.

Vodafone İş Ortağım Dış Ticaret Destek Paketi, yurtdışı ile sürekli iletişim halinde olan firmalara büyük maliyet avantajı sağlıyor. Paket sayesinde firmalar hem sabit hem de mobil telefonlarıyla 2 kat görüşme avantajı elde ediyor. Üstelik bu avantaj sadece Türkiye’deyken geçerli değil. Vodafone İş Ortağım Dış Ticaret Destek Paketi ile firmalar yurtdışındayken de cep telefonu görüşmelerini avantajlı fiyatlarla yapıyor, küresel rekabette öne geçiyorlar.

Siz de bu avantajlardan yararlanmak istiyorsanız 0 850 250 0 542 numarasını arayın veya tıklayın!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

14 Aralık 2012 Cuma

iPhone 5 de Geldi. Artık tüm dertlerimiz bitti.

iPhone 5 Steve Jobs olmadan çıkan talihsiz bir ürün.

Yine de meraklıların geceden sıraya girip almak için Turkcell kapısında beklediler. Konuya olumlu yönden bakmayı sevdiğim için aşağıdaki görseli hazırlayıverdim.


10 Aralık 2012 Pazartesi

Hakkımda -- Alışkanlıklarım ve Prensiplerim


Uzun süredir hiçbir blog yazarı bana "mim" yollamamıştı. Blog yazmak konusu giderek önemini yitiriyor derken birden bire ne olduysa yeniden önem kazanmaya başladı sanıyorum. Güzel, benim için sakıncası yok.

Mim olayına gelince. "Mim" bir günlük yazarının bir konuda yazdıktan sonra bunu tanıdıklarına da yollayarak aynı konuda yazmalarını istemesinden ibaret.

Konu başlığının asıl kaynağı ise yanılmıyorsan Simto Alev, çok yaşasın. Beni mimleyen ise Erol Dizdar onun da ömrü uzun olsun.

Evet gelelim konumuza.

Kendimden bahsetmeyi pek sevmediğimden daha da önemlisi kimseyi pek ilgilendirmediği için bu konuda fazla yazmadım.

Ekonomistim, aslında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü mezunuyum. Üzerine aynı konuda Gazi Üniversitesinde master yaptım.

16 yıl kadar bir işveren sendikasında çalıştım. Bilişim sektöründe Beriltech, Telekom Sektöründe Vodafone çözüm ortağı bir firmada, inşaat sektöründe bir firmada çalıştım. Hayal İşim (Dream Job) bilişim veya telekom ancak İnsan Kaynakları konusunda da pek çok yenilik var kafamda. İlk fırsatta değerlendirmeyi düşünüyorum.

Gelelim kısa kısa Alışkanlık ve Prensiplere.

Bilmek istiyorum: Gerçek önemli benim için ne kadar zor kabul edilebilir olursa olsun gerçeği bilmek benim için her şeyden önemli. Söylencelere, bu böyledir deyip kanıtını ortaya koyamayanlara hep şüphe ile yaklaşırım. Bu nedenle her türlü ideolijiye mesafeli davranırım.

Saygı duyarım: İnançlara, ideolojilere ve fikirlere saygı duyar karşımdakilerden aynısını beklerim. Bu tabi ki tüm bunları kabul ettiğim anlamına gelmez.

Toleranslıyım: Çevremdeki insanlara ve fikirlere karşı tolerenslıyım ama toleransım (adı üzerinde) belli sınırlara sahiptir.

İyi olmaya çalışırım: İyi biri olmak için çaba harcarım ama iyilik ve kötülüğün aslında pek sıkı fıkı olduklarını da bilirim.

Hafızam Zayıftır: Berbat bir hafızam vardır.  Tanıştığım yeni birinin elini sıktığımda söylediği ismi, elini bırakır bırakmaz unuturum. Genetik bir şey, beni suçlamayın. Anneannem bir çocuğunun adını anmadan önce diğer 6'sınınkini sayardı. Baba tarafı da bu konuda fena sayılmayınca, kısa dönemli hafızam nanay olmuş. Uzun dönem hafızamda sorun yok neyse ki. Bir ton gereksiz şey bilirim. Kalan kısmı da işlemci gücü ile çözerim. Sanırım politikacı değil ama iyi bir uzman olabilirim.

Öğrenirim: Okurum, araştırırım, bunun ölene kadar süreceğini düşünüyorum. Öğrendiklerimi lazım olduğunda, hayatıma uyarladığımda çok işime yaradıklarını söyleyebilirim. Mesela olabilecek olaylar için kendimi üzmemeyi öğrendim en son.

Yazarım: Yazmak keyif veriyor. O nedenle yazarım. 1991 yılından beri çeşitli bilgisayar dergilerinde yazdım. Daha sonra yakın zamanda Biltek Haber ve Yenitan sitelerinde bilişim konusunda yazdım. Yazdığım tüm yayın organları kapandı ya da yayınını durdurdu :)). Ben de bu blog'da 2005 yılından beri yazıyorum. Daha önceleri Antrak Gazetesini kurup 6 yıl kadar editörlüğünü yaptım. Kendi web sitelerimi yaptım hepsi bir yerlerde duruyor hala.

Sanal Sosyalim: Yeni Medya yoğun olarak kullandığım bir mecra. Sanal olarak sosyalleşsem de Ankara'da olmak nedeniyle camianın çok içinde olamıyorum.

Amatör Telsizciyim: Gençliğimde elektronikle, sonra da Halk Bandı telsizle ilgilendim. Daha sonra sınavlarına girip A sınıfı uluslararası amatör telsizci oldum. Geçtiğimiz yüzyıldan kalma bir hobi olsa da hala zaman zaman depreşiyor. El telsizimi devamlı yanımda taşırım mesela. Çağrı işaretim TA2EE (Tango Alpha 2 Echo Echo)

Bilim Kurgu Severim: En sevdiğim tür bilim kurgudur. Genellikle bu tür dizi ve filmleri izleyip kitapları okumayı severim.

Sadece Belgesel İzlerim: Televizyona pek takılmam. Dizi filmlerin orijinal dilde olanlarını takip ederim. Biraz İngilizce biliyorum böylece unutmamış da oluyorum. En sevdiğim TV kanalları belgesel kanallarıdır. Uyuyamadığım gece olursa geçer karşısına belgesel izlerim. Yüzde yüz çalışıyor!

Laneti üzerimden atmak adına ben de bir iki tanıdığı mimleyeyim bari: Onur Değerli, Bahri Canlı, Ömer Şehap sizleri mimledim. Selamlar.

8 Aralık 2012 Cumartesi

Süslü Pazarlama Lafları Aslında Ne der?


Pazarlamanın süslü lafları genellikle asıl amacı gözümüze sokar ama her zaman anlamak mümkün olmuyor tabi. İşte benim aklıma gelenler.


Yoğun istek üzerine uzattık = Beklediğimiz satış hedefi henüz tutmadı.

Bayinizden ısrarla isteyin = Biz adama söyledik almıyor, son umudumuz sizsiniz!

Katkısızdır = içine nişasta, "gdo"lu mısır şurubu falan koyduk ama sayılmaz (Bazı ketçaplarda çok yaygın).

Kısıtlı sayıda = bu kadar kelepir fiyata ancak bu kadar aldık, satalım para dönsün bari.

Kayıtlarımız devam etmektedir = Gelen iki günde kaçıyor. Bir türlü kontenjanı dolduramıyoruz.

Kaçırmayın son fırsat! = Distribütör artık mal vermiyor. Bari stokları eritelim de para gelsin.

Bu üründen ben de kullanıyorum çok memnunum = satış kotamı dolduramadım bu ay primler nanay (Turuncu bir teknomarketin elemenalarının genel hastalığı).

Ekonomik ambalaj = Bunun normali ile fiyat farkını biliyor musunuz? Güzel, bilmediğinize göre kar eden biz olacağız demektir.

İnternet Neden Pahalı?


İnternet erişimi için ne yazık ki fazla alternatifimiz yok. TTNET, Superonline (Turkcell), Türksat, ve Mobil Operatörler.

Turkcell 250 Mb kotalı servisi 7-14 liraya veriyor. Dolayısıyla video izleme işini unutmanız gerekiyor. Olsa olsa mail trafiği ve sosyal medya erişiminde işe yarayabilir. 1-4-8 Gb da satılıyor tabi ama hem pahalı hem sınırlı işte.

TTNET deseniz, o da diğer bir tok satıcı. Fiyatlar, piyasada yeterli oyuncu olmadığından pahalı. Yavaş yavaş fiber-optik altyapıya geçiliyor ancak rekabet eksikliğinden yeterince hızlı değil.

Türksat fiyat ve hizmet konusunda oldukça mülayim. Oysa büyük oranda fiber-optik altyapıya sahip. Sanki görünmez bir el (serbest piyasa ile ilgili olarak anlatılan değil tabi) Türksat'ın daha ucuz ve yaygın hizmet verip piyasadaki fiyatları düşürüp kaliteyi artırmasını engelliyor gibi.

Superonline harala gürele yollara 15 santim genişliğinde 50-60 santim derinlikte yarıklar açıp kablo döşüyor ama doğrusunu isterseniz bu kadar altyapı yatırımından sonra ucuz İnternet hizmeti vereceklerini hiç düşünmüyorum.

Özetle oligopol piyasasında daha başka bir şey beklemek de doğru olmaz zaten.

 
Beklentilerden bahsetmişken bir de Vodafone'un İnternet Markası'na eleştiri getireyim. Vodafone internet altyapısını Turkcell gibi güçlendirmek adına Koçnet'den (Biri) servis sağlayıcısını satın almıştı. Şimdi ona bana göre komik bir isim de bulmuşlar. "Süper İnternet". Sanırım rakipleri Süperonline bilinçaltlarına o kadar işlemiş ki böyle bir marka yumurtlamışlar. Marka danışmanları yok mudur? Mesleki deformasyon mu, yoksa işletme körlüğü müdür bilemedim. :)) Daha beteri ÖZ-ZÜPERÖNLİNE olurdu ama akıllarına gelmedi sanırım. Neyse ki Turkcell Superonline kurumsal rengi olan kırmızıyı değiştirip kendi rengi maviye çevirmiş. Yoksa kafalar tam karışacaktı. Mobil modemlere ilk isim veren Turkcell (Vınn) marka yönetimi konusunda yakın rakibinden daha başarılı gibi görülüyor. Vodafone Shop'a gelip "Vınn" isteyen o kadar çok müşteri gördüm ki hiç sormayın.

Ufukta ucuz İnternet yok. Bir süre daha böyle devam edeceğiz. Birisi piyasanın yapısını değiştirene kadar pek bir şey olacağı yok. Rekabet Kurumu resen TTNET'i parçalayıp satsa hayalimin hiç gerçekleşmeyeceği de ortada zaten.

Pahalı ve hükümetlerin tehdidi altındaki İnternete devam.

Ek not: Bu yazıyı yazdıktan bir kaç gün sonra Turkcell aylık 93 liraya 15 GB kotalı VınnWifi'yi duyurdu. Ucuzlayacak derken daha pahalısı çıkması ayrı bir hoşluk.
Görsel mail ile gelen bu duyurudan alınmıştır.

7 Aralık 2012 Cuma

Windows 8 - Microsoft Neyin Peşinde?


Windows 8 çıktı malumunuz.

Microsoft bilgisayarlarda giderek düşüşe geçen işletim sistemini çoklu platformları da içine alacak şekilde kurtaracak bir çaba içerisinde bana soracak olursanız.

Windows 8, masaüstü, dizüstü, tablet ve telefonlarda çalışıyor gibi görünüyor. Genel olarak tüm bu platformlarda dokunmatik olarak çalışması hedefleniyor.

Fatih projesi ile ilgili olarak Microsoft tekaüt patronu Bill Gates tabletli eğitim sistemi klavye olmazsa yürümez "Klavye Şart" diye buyurmuştu.

Aslında yılar önce Microsoft'un yıllar önce deneyip sandığa kaldırdığı dokunmatik ekran Apple tarafından endüstri lideri bir platform haline getirildi. Üzerine Google Android ile tüy dikti. Bir de Google ChromeBook diye KLAVYELİ (!) bir cihazı hafiften hafiften ortalığa çıkarınca sanırım Microsoft ağırlığını koyup yeniden piyasanın tek süper gücü olmayı aklına koyup Windows 8'i çıkarttı. Üstelik yeni Windows 7'li makine alanlara kıyak çekip 29 TL'ye Windows 8 Proya geçebilirsiniz dedi ki bu güne kadar görülmüş kıyak değil!

Lakin, daha ilk günden kullanıcılar ciyaklamaya başladılar "Start Menü" kayıp diye. Evet yeni kullanıcı ara birimi yeniydi, güzeldi de alışık dostlar eskiden "Devrim" ile kopmak istemiyorlar anlaşılan. :))

Sanırım Microsoft hafiften bir çuvallama deneyimi yaşayacak bu yeni işletim sisteminde. Zaman gösterir tabi ama başarı şansı zor çünkü pazarda 150 liraya 7 inch Android'li ucuz Çin tabletleri satılıyor. Klavye deseniz öyle zor değil bir tane alıp takıp kullanmak.


Hele ICS (Android 4.1) ile sanal klayyeye gömülü gelen dikte yazılımı öyle etkileyici ki (tamam %100 başarılı olmayabilir ama fena sayılmaz) klavye o kadar da gerekli olmayabilir.

Az bir iteleme ile belki de işletim sistemi Microsoft'un elinden kayıp gidecek. Bu olasılığı idrak etmiş olan Microsoft çok geç kalmış olmakla birlikte yeni platformlarda da krallığım devam etsin diye çabalıyor sanırım.

Bu çabalar sonuç verecek mi, hep beraber göreceğiz.

6 Aralık 2012 Perşembe

Kalabalıklar İçinde Yaşanır Yalnızlık


Çevrede milyonlarca insan olsa da, telefonun ucunda bir ses, yatakta bir nefes,
Hissedilen boşluğun tarifi olmaz kimi zaman.
Yalnızlıklar hep tek başına yaşanır,
Tanımak yetmez yıllar boyunca,
Bir de bakarsın dolu sandığın dostlarının sandalyeleri çoktan terk edilmiştir,
Çevrende milyonlar olsa da, bakışlar çoktan yalnız bırakmıştır.
Ölüm insanı hep yalnız yakalar, sonra o bile çekip gider.
Geride kalan sadece yıldız tozlarıdır, zaten onlar da gitmek için hazır.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...