30 Mayıs 2011 Pazartesi

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Foursquare'den neden vazgeçtim?


Foursquare basit anlamda arkadaşlarınızla konum bilginizi paylaştığınız bir sistem.

Akıllı telefonlar GPS (küresel yer belirleme sistemi) desteği vermeye başladı başlayalı pek çok uygulama  konumunuzu istediğiniz kişilerin görmesine imkan sağlıyordu. Bunlar içinde Google Maps ile entegre çalışan Latitute ve şimdilerde Facebook'un "Places"i de var.

Aslında sistem amatör telsizcilerin zamanında geliştirmiş oldukları APRS'nin benzeri hatta aşırı esinlenilmişi! Dolayısıyla öyle ani bir "düşünsel sıçrama"yla falan bulunmuş bir şey değil.

Peki Foursquare'in en önemli özelliği ne? Sosyal medya ile bağlantılı olarak kullanabildiğiniz için Twitter ve Facebook takipcileriniz nerede olduğunuzu siz paylaştıkça görebiliyorlar. İsterseniz gittiğiniz yerin bir fotoğrafını ve yorumunuzu da girebiliyorsunuz tabi. "Peki ne oluyor?" derseniz kullanıcı açısından kazanılan "mayor"luklar (çok gittiğiniz yerin altın anahtarı sanal olarak sizin oluyor) ve "sanal gazoz kapağından madalyalar" (badge) dışında koca bir sıfır. Ben bir faydasını göremedim (zaten yaşıtım kimse de kullanmıyor :))).

Peki bunun yayımcısına ne faydası var? Milyonlarca kişi bu sistemi kullanıp, gittikleri yerleri işaretledikçe firmanın elinde, dünyanın her şehri hakkında dükkan-dükkan, bina-bina, POI (işe yarar yerler) listesi oluşuyor. Üstelik yerinizden bile kalkmadan. Oysa aynı işi sadece Türkiye için yapmaya çalışan Başarsoft'un ne kadar insan gücü kullandığı ve yatırım yaptığını düşünürseniz, tüm dünyada bu işi kullanıcılara bedavaya yaptırmanın ne kadar akıllıca olduğu ortaya çıkar.

İşin doğrusu, tüm bunların bilincinde olarak kullandığım sistemin aslında bana hiç bir faydasının olmadığı ve Turkcell'den 14 TL ödeyip aldığım 250 Mb kotalı aylık internet kullanım hakkını 20 günde tükettiği için soğudum. Telefonumdaki uygulamasını sildim gitti.

Üzgün müyüm? Hayır. Ankara'da TBMM ve Çankaya Köşkü'nün "Mayor"u olmak ve bunları elde tutmak için çabalamanın bana bir faydası oldu mu? Hayır.

Zaten sanal olarak sosyal olduğum Sosyal Medya'da diğer hizmetleri kullanmaya devam edeceğim ama Foursquare (tarayıcıda 4sq.com yazınca çıktığından adını da bir türlü yazamadığım) hizmetinden kurtuldum :)

İşte hikayem bu kadar.

3 Mayıs 2011 Salı

Yaesu VX-8GR

Artık telefonlar piyasanın ana ilgi çekici ürünleri olduğundan amatör telsiz cihazları çabukça yenilenmiyor. Zaten fazla amatör telsizci arzı da yok ya neyse artık :). O nedenle yeni bir amatör telsiz cihazı kolay kolay raflarda yerini alamıyor.

Bu yavaşlayan arz nedeniyle arada sırada duyurulan cihazlar bile heyecan yaratıyor. Tamam çok heyecanlandırmıyor ama güzel bir cihazın amatör telsizcilerin ilgisini çekmemesi de pek mümkün değil tabi.

Yeni VX-8GR gelişmiş GPS ve APRS özellikleri ile öne çıkıyor. Yani hiç konuşmasanız bile gittiğiniz yerleri APRS ile diğer amatör arkadaşlarınızla paylaşabiliyorsunuz. Bu bana pek çekici gelmese de meraklısı çok. Normal insanların dünyasında da pek çok lokasyon paylaşan program var. Bu durumu bir tür teşhircilik olarak düşünüyorum. Akıllı telefonlar sayesinde Google Latitude, Foursquare gibi uygulamalar yerinizi arkadaşlarınıza duyuruyorlar. APRS'de tam olarak değilse bile bu tür uygulamalara ilham kaynağı olmuş bir amatör telsizcilik uygulaması. Unutmadan Android işletim sistemli telefonlar için yazılmış APRS uygulamaları da var.

Biraz bu yeni dual-band cihazın özelliklerine bakalım.

• FM 144/430 MHz'de tam 5 watt çıkış gücü.
• Alış frekans aralığı 108-999.90 MHz.
• GPS telsize dahil.
• Suya dayanıklı. Suya batsa bile içine su girmiyor.
• 7.4 V 1100 mAh Lithium Ion bataryası var. 1800 mAh LI batarya ve 3 x AA pil kutusu isteğe bağlı olarak satın alınabilir.
• Aynı anda iki sinyali dinleyebilme aynı bandda olabiliyor, dolayısıyla iki ayrı bağımsız alıcı içeriyor.
• Hava durumu yayınlanan ülkelerde bunu alabiliyor ve uyarı verebiliyor.
• 16 karaktere kadar hafıza kanalı etiketliyor. 50 kanala kadar gösterebilen bir spektrum analizörü var, sinyallerin içerisinde konuşma olup olmadığını anlayıp gösterebilen bir sisteme de sahip.
• DCS ve CTCSS ton alma gönderme yapabiliyor.

VX-8GR'nin APRS® özellikleri:
• APRS® 1200/9600 bps data haberleşmesi yapabiliyor.
• Akıllı sinyal gönderme teknolojisine sahip. Hızınıza göre otomatik olarak konum bildiren sinyalini ayarlayıp yolluyor böylece haritada eşit aralıklarla konumlar görünebiliyor.
• İstasyon listesi hafızası 50 adede yükseltilmiş.
• APRS mesaj hafızası 30 adede yükseltilmiş.
• APRS® Packet data bilgisi Digipeater yönlendirme bilgisini de içeriyor.
• GPS özelliği sayesinde ekranda devamlı olarak yönü gösterebilen bir pusulası da var.
• Alınan mesajları belirten led yanıp sönme hızı değiştirilebiliyor.
• DIGI-PATH rota sayısı 7'ye yükseltilmiş.

Ve son söz. Amatör telsizcilik iyi güzel bir uğraş da bu cihaz ile yapılabilecekler pekala akıllı telefonlar ile de yapılabiliyor!

455 Dolar civarında bu linkten ulaşabileceğiniz sitede satılıyor! Oldukça pahalı ama kıymetini bilen için bunun çok da önemli olmadığı da bir gerçek.

22 Nisan 2011 Cuma

Son Zamanlarda Blogger'a Baktınız mı?



Zırt pırt sansürlemeden önce yukarıdaki küçük filmi izleyin.

Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.

16 Nisan 2011 Cumartesi

İnternet sansüründe bir adım ileri!

Gün geçmiyor, yurdumuzda uygulanan sansür İnternet kullanıcılarının boğazını biraz daha sıkıyor.

Öncelikle ben benim yerime kimsenin benim neyi görüp, neyi göremeyeceğime karar vermesini istemiyorum. Çocuklarımın da erişeceği içeriğe ben karar verebilir ve onları kendilerine zarar verebilecek içerikten koruyabilirim. Bunu benim adıma yapmak isteyecek hiç bir yönetime de vesayet vermem!

Sonra buna cuk diye oturan bir reklam var onu seyredelim dilerseniz.



Reklamda, gencimizin karşısına çıkıp "ooorda durun beyfendi" diyen güvenlik görevlisi var ya, sanırım yakında gerçek olacak. Fiili olarak böyle biri değil ama sanal bir uygulama sizi içeriğine ulaşmak istediğiniz bir siteye girmek isterken durduracak. Öyle kolay kolay da alt edilemeyecek gibi.

22 Şubatta Bilgi Teknolojileri İletişim Kurulu aldığı kararla “İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul  ve Esaslar Taslağı”nı yürürlüğe aldı.

22 Ağustos 2011 tarihinden sonra yurdumuzdaki tüm İnternet kullanıcıları BTK tarafından belirlenecek süzgeçlerden birini seçip İnternet'e girecekler. Süzgeçleri umursamayıp bir yolunu bulup aşanlar ise takip edilebilecek.

Şimdiki uygulamaya göre neredeyse tüm pornografik içeriği sahip siteler ne hikmetse engelli. Bunlar ne yaptılar da  bu süzgece girdiler bilinmez.

Ancak süzgece yanlışlıkla giren blogger kullanıcılarına ne demeli? Siteler bir gün gelip de açılsa bu nedenle biri çıkıp pardon der mi? Sanmıyorum.

BTK dilediği gibi belirleyeceği bu süzgeçin kimleri süzdüğünü açıklamayacak. Yani kara listeye giren sitelerin hangileri olduğunu bilemeyeceğiz. Bizim yerimize başkaları hangi sitenin bizim için uygun olup olmadığına karar verecek.

Böylesi bir düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde mevcut uygulamaların daha da kolaylaşacağı ve 10 binden fazla sitenin engellendiği ülkemizde çok daha katı bir uygulamanın rahatça yapılabileceği bir gerçek.

Zaten herhangi bir adli karar olmadan, an itibariyle pek çok siteye erişim yolları kapatılabiliyor. Eğer bu karar uygulamaya geçecek olursa hiç bir denetime tabi olmadan sitelere Türkiye'den erişim son derece basit bir şekilde durdurulabilecek.

Gerçekte kötü içeriğe mi, yoksa bilgiye mi erişimin kapatılmış olduğunu belki de hiç bir zaman öğrenemeyeceğiz.

Konu ile ilgili olarak Danıştay'a yapılan itirazların ne şekilde sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz. Bianet yaptığı başvuru ile bu salvoyu savuşturabilir belki ancak bunun konuyu kararlılıkla takip eden uygulayıcıları durdurabileceğini sanmıyorum.

7 Nisanda İnternet'in 42. yaş gününü idrak ettik. Arpanet denilen İnternetin ilk ilkel halinden  bu yana 42 yıl geçmiş. Biz ülke olarak, İnternetten faydalanma konusunda o kadar gerilere gidemesek de, ben İnternetin bağımsız ve sansürsüz olduğu günleri hatırlıyorum. Şu var İnternet'in oluşumuna hiç bir destek vermeyen bir takım güçler onun denetlenmesi ve kontrolü uğruna yıllardır dünyanın her yerinde çaba harcıyorlar. Gerçek nedenin "küçükleri korumak, büyükleri saymak" olduğunu kimse bana dayatmasın ne olur, her gün yakındaki ilköğretim okulundan sesi geliyor.

Umarım, gelecekte bu olanları hatırlarken güler, geçeriz.

8 Nisan 2011 Cuma

Nikon D5100

Nikon D5100 sayısal SLR kamerasını duyuruldu. Nikon D5000'in ardılı bir cihaz. Full HD film çekebilmesi nedeniyle ilginç bir fotoğraf makinesi. Aslında pek çok televizyon dizisinin bile artık böyle fotoğraf makineleri ile çekilmekte olduğunu düşünürsek bu cihaza fotoğraf makinesi demek biraz haksızlık olsa gerek.



16.2 megapiksel CMOS sensörü var. 3-inch (yaklaşık 8 cm diagonal) her bir yöne dönebilen bir ekranı var.



En önemli özelliği film çekebilmesi. Aslında sanırım yakında televizyon kameramanları da bu tür cihazları kullanabilirler diye düşündüğümden kameraman bir arkadaşıma durumu danışınca, bana teknik olarak bir sorunu olmasa da kameramanların karizmatik görünümünü ortadan kaldıracağı için henüz bu cihazların tercih edilmediğini söyledi.

ISO 100 - 6400 aralığında çekim yapabilen bu makine sanırım güzel ve az gürültülü gece fotoğrafları çekebilecek. İki kare ard arda çekip birleştirerek daha güzel görünümlü gece görüntüleri de alabilen bir donanım özelliği de var.



Film kaydederken kullanılabilecek dışarıdan takılabilen stereo mikrofon isteğe bağlı olarak alınabiliyor.



Konum bilgisi için yine isteğe bağlı olarak dışarıdan bir GPS modülü takılabiliyor. Bu tür eklentilerin cihazın görünümünü bozduğu bir gerçek. Sanırım bir sonraki üründe GPS'i içeri alırlar (öyle yapsalar çok iyi olur).

Görüntü kalitesinin aşırı iyi olduğu söyleniyor, ancak sanırım bunu denemeden anlamak zor. O nedenle almayı aklınıza koyduysanız muhakkak deneyip görmenizi öneriyorum. Ya da en azından fikir vermesi için http://www.dpreview.com/previews/nikond5100/ adresinden örnek fotoğraflara bakabilirsiniz.

Giriş seviyesi DSLR bir fotoğraf makinesi için Nikon kalite seviyesini bir hayli yükseltmiş gibi görünüyor.

D5100'ün sadece gövdesi 800 USD civarına satılacak. D5100 + 18-55mm VR objektif için 900 USD civarında bir bedel ödenmesi gerekiyor.

Diğer üreticilerin bu hamleye ne gibi bir cevap vereceklerini yakında göreceğiz sanıyorum.

Blogger’da Engellenen Siteler İçin Geçici Çözüm

Malumunuz Blogger’daki kendi alanadı ile yayın yapan siteler Digiturk’ün girişimi ile ortaya çıkan hukuk faciası yüzünden artık erişilemez hale geldiler.
Binlerce küçük işletmeyi bir yana koyalım. Onlar bu yüzden para ve ziyaretçi kaybediyorlar.
Benim gibi kişisel günlük sahipleri de belki parasal bir kayba uğramıyor ama bu yapılan haksızlık umarım bir şekilde tazmin edilir.
Çözüme gelelim.
Öncelikle Tumblr.com adresine gidilir ve yeni bir blog adresi alınır.
Sonralıkla http://terrymhung.com/jtran/tumblr/import-blogger-to-tumblr.php adresine girilip, aşağıda görüldüğü üzere mevcut blogger yazıları güzelce tumblr’a aktarılır.

Daha sonra http://www.burcakcubukcu.com/2010/12/bloggerda-bulunan-alan-adl-siteme.html adresinde yayınlanan şekli ile alan adı kaydınızı tutan yere gidilir ve ip adresi olarak http://www.tumblr.com/docs/en/custom_domains adresinde anlatıldığı gibi 72.32.231.8 ip numarası girilir ve kaydedilir.

Böylece hukuki hata düzelene kadar yeni blog hosting adresinizde yazmaya devam edilebilir.
Tumblr benim tercihim ancak bu konuda aynı hizmeti veren pek çok alternatifiniz var. Tumblr Türkçe desteği vermiyor. O nedenle sıkıntı çekmemek için başka yerlere de bakabilirsiniz.

Güncelleme:
Blogger üzerinden servis almada kullanılabilcek olan 74.125.43.121 ip'si ortaya çıkınca tekrar blogger altyapısına döndüm. Gerçi Tumblr iyiydi ama alışkanlık işte.

16 Mart 2011 Çarşamba

Fil ve Kör Adamlar

Çıplak gerçek, orada öylece tüm açıklığı ile de dursa, siz gerekli donanıma sahip değilseniz olanı değil, kendi gerçekliğinizi algılarsınız.
Aynen eski Hint söylencelerinde olduğu gibi. Kör adamlar, nereden akıllarına geldiyse, bir filin çeşitli vücut parçalarına dokunarak onun neye benzediğini tanımlamaya çalışırlar.

Kimine göre fil yılan gibi bir canlıdır. Kimine göre her yeri kemik gibi sert, kusursuz ağacımsı bir şey.

Uzatmak istemiyorum. Gerçekleri görebilmek için öncelikle resmin hepsini şöyle biraz uzaklaşıp görmeye çalışmalıdır. Tabi gözleriniz açık, uyanık ve dikkatli de olmalısınız.


Belki de gerçekler bildiğiniz gibi değildir!

Üstelik, belki de karşınızda tüm yalınlığı ve çıplaklığı ile durmaktadır. Gerçeği arıyorsanız, uzun bir yolda yürüyor olabilirsiniz. Hiç bir zaman yolun sonuna ulaşamasanız da, yola çıkmış olmanız bile sizi farklı kılar.


En azından, sizi kör eden unsurlardan kurtulmaya çalışın.

Eğer bir konu ile ilgileniyorsanız, o konu hakkında araştırma yapın. Bildiğinizi sandığınız noktadan yola çıkıp bilmediklerinizi öğrendikçe, başlangıç noktanızın çok geride kaldığını görebilirsiniz. Aradığınız gerçek, belki de başlangıçta sandığınızdan çok daha farklıdır.

Aramazsanız, gerçeği bulamazsınız. Dokunma mesafesinde olsa bile, farkına varamayabilirsiniz.

Bunu özellikle çok bildiğinizi sandığınız konularda ateşli nutuklar atarken aklınıza getirin. O söyledikleriniz belki de sadece sizin algılama kapasitenizle varabildiğiniz kendi gerçeğinizdir.

Aramaktan vazgeçmeyin!
- o -

Orasını burasını mıncıklayan kör adamlara karşın, uslu durup, kimseye zarar vermeyen ve bu düşüncelerin kafamdan İnternete akmasına neden olan fil'e teşekkürlerimle.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Çakal Yöneticinin Mobbing Rehberi 3

Kötülerin de iyiler gibi zaman zaman desteğe ihtiyacı olur. İşte bu dizide, yakın çevremizde çok görülen kötülerden "Çakal Yönetici"lere yardımcı olacak konuları yazmaya çalışacağım.


Burada verdiğim örneklerin, daha önceki iş hayatımda birlikte çalıştığım yöneticiler ve onların yönetim şekilleri ile bir alakası yoktur! Yaşanmış olaylar ile benzerlikleri tamamen rastlantısaldır.

Mobbing işyerinde dikkati işten başka gereksiz konulara çektiği için verimliliği düşürür, iş tatminini azaltır, hayatta mutsuz, bunalımlı bir topluma giden yolda yürümemize neden olur. Mobbing yapmayın yapanları aranızda tutmayın!


Varan 3
"Hepimiz Profesyonel İnsanlarız"

Çakal yönetici mobbing yaparken "karda yürüyüp, iz bırakmamalıdır". İşte buna uygun bir örnek.

Kendinize devamlı dilinize dolayabileceğini bir söylem bulun!


Mesela: "Arkadaşlar, biz profesyonel insanlarız. Tabi ki daha iyi şartlarla bir başka iş bulursak değerlendirmeliyiz! Ben bile daha iyi bir imkan bulsam, bir dakika bile düşünmez giderim." gibi.

Bu genellikle belli bir kariyer basamağını aşamayan ancak bir yandan da kendisinden daha iyi seviyede olanları ya da kariyer basamağında daha üsttekilerin durumlarına imrenen bazı yöneticilerin yaklaşımlarına pek güzel uyar. Bu duygularını çalışma arkadaşlarına yansıtmak için mobingden daha iyi bir yöntem bulunabilir mi?

Bu söylediklerinize kendiniz bile inanıyor gibi görünmelisiniz. Ne kadar çok dilinize dolarsanız o kadar etkili olacaktır.

Elemanlarınız size bir kere inanırlarsa yavaş yavaş çeşitli nedenlerle başka bir iş arayışına girdiklerinde bunu gereğince gizli tutma hassasiyetini göstermeyeceklerdir. Ne de olsa "profesyoneliz" ya!

Böyle girişimleri olan birini duyduğunuzda derhal genişletilmiş personel toplantınızı yapıp herkesin önünde kendisini sadakatsizlik, firma kültürüne ters düşme, ahlaksızlık hatta ikiyüzlülükle itham edebilirsiniz.


Bu şekilde yeni bir mobbing kurbanınız olacaktır. Merak etmeyin, sizin kafanızda ve çevrenizdeki çalışanlarınız da kişisel bezdirme etkinlikleri ile üstlerine düşeni yapacaklardır.


Bu taktiğin tek kötülüğü unutulana kadar bir daha kimsenin profesyonellik zırvalarınıza inanmayacağıdır. Ancak siz bir süre sonra aynı masalları çalışanlarınıza anlatmaya devam edebilirsiniz. Bir şeyi 40 defa söylediniz mi inanırlar.

Not: Aslında amacım, kötülere destek olmak değil, Mobbing yöntemlerini göz önüne serip çalışanları bilgilendirmektir!

17 Şubat 2011 Perşembe

Çakal Yöneticinin Mobbing Rehberi 2


Kötülerin de iyiler gibi zaman zaman desteğe ihtiyacı olur. İşte bu dizide, yakın çevremizde çok görülen kötülerden "Çakal Yönetici"lere yardımcı olacak konuları yazmaya çalışacağım.

Burada verdiğim örneklerin, daha önceki iş hayatımda birlikte çalıştığım yöneticiler ve onların yönetim şekilleri ile bir alakası yoktur! Yaşanmış olaylar ile benzerlikleri tamamen rastlantısaldır.

Varan iki "Kaybet - Başkasını Suçla"

Diyelim şans eseri telefonunuzu kaybettiniz. Nasıl olsa şirketin malı, tutanak tutulup demirbaştan düşülür, yenisi alınır.

Bundan nasıl bir mobbing fırsatı geliştirebilirsiniz?

Zaten gözünüzün tutmadığı temizlik elemanına iyi bir ders vermek fena olmaz, öyle değil mi?


Sonraki gün yanınıza yöneticinizi çağırıp kaybolan malzemeyi söyleyip "bunu olsa olsa temizlikçi .... yürütmüştür" diye yönlendirip, temizlikçiyi ağlatana kadar sorgulamasını sağlayın.

Bir taşla iki kuş: Temizlikçi yöneticisinden nefret eder. Kaybolan üzerine fazla kafa yormak isteyen kalmaz.

Bulunamayan telefonun parasını toplamaya yeltenen yöneticinizi ve elemanları reddedip, "olan olmuş canım ne gerek var" diye konuyu kapatın.

Not: Aslında amacım, kötülere destek olmak değil, Mobbing yöntemlerini göz önüne serip çalışanları bilgilendirmektir!

16 Şubat 2011 Çarşamba

Microsoft ve Nokia İşbirliğinden Ne Çıkar?


Nokia ve Microsoft stratejik bir işbirliği anlaşması yaptılar. Bundan böyle, Nokia akıllı telefonlarda ve mobil ürünlerde Microsoft işletim sistemi kullanacak gibi görünüyor.

Nokia'nın Yönetim Kurulu Başkanı (CEO) Stephen Elop Eylül 2010'a kadar Microsoft'ta çalışıyordu. Nokia ise telefon pazarında uzun süreden beri kan kaybediyordu. Resistif dokunmatik ekranlı akıllı telefon ürünlerinde yaşanan başarısız satış grafikleri de eklenince 90'lı yıllardan beri pırıl pırıl parlayan Nokianın yıldızı epeyce bir sönükleşmişti. Bakalım bu son işbirliği sonucunda yıdız yeniden parıldayacak mı yoksa süper novaya dönüşüp etrafındaki pek çok şeyi de yutup yok mu edecek? 

Sosyal medya'da (Twitter) geçtiğimiz hafta bu konu ile ilgili ilginç yorumlar dikkat çekti. Şüphesiz en ilginci "İki hindiden bir kartal olmaz" şeklinde olanıydı.

Nokia uzun süreden beri Symbian işletim sistemli akıllı telefonları ile öne çıkmıştı. Finlandiya merkezli çok uluslu teknoloji şirketi Nokia 2 seneye yakın bir süredir piyasada rakipleri karşısında başarısız bir çızgide yoluna devam ediyordu. Özellikle uzakdoğu merkezli şirketler olan Samsung, LG son zamanlarda HTC karşısında pazarda çok gerilerde kalan Nokia'nın birşeyler yapması bekleniyordu ama Microsoft ile işbirliği anlaşması duyulunca yankıları pek de olumlu olmadı. CEO Stephen Elop'un çalışan sayısında indirime gidileceği konusundaki açıklamaları da işin tuzu biberi oldu.

Aslında her şey Apple firmasının akıllı bir telefon üretip pazarı alt üst etmesi ile başladı. Apple, iPhone ile aslında zaten bilinen ve kullanılan teknolojileri daha iyileştirip kullanıcılar için kolaylaşmış bir şekilde bir de çoğu bedava olan dev bir uygulama arşivinin eşliğinde pazara girmişti. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Milyonlarca iPhone satılırken, pazarda pek çok üretici buna karşı duruş aldılar. En önemlisi ise çok noktalı dokunma sağlayabilen kapasitif ekranların yaygınlaşması oldu.

Ardından Google tarafından desteklenen işletim sistemi Android sahneye çıktı. Tıpkı Nokia'nın kullandığı Symbian gibi özünü Linux işletim sisteminden alan Android fırsatı gören pek çok üretici tarafından akıllı telefonlarda kullanılmaya başladı. Özetle Android, iPhone işletim sistemi olan iOS karşısında yükselen bir grafik izlerken Nokia ısrarla bu duruma karşı bir şeyler yapmadı.

Microsoft mobil cihazlarda işletim sistemi olarak kullandığı Windows CE gelişmişi Windows Mobile 7 ile yakın zamanda pek de parlak olmayan bir çıkış yaptı. Bu da bulunsun, diyen pek çok akıllı telefon üreticisi biraz da gelişmeleri görme amacıyla Windows Mobil 7 işletim sistemini içeren telefon modellerini piyasaya sundular. Hatta bazı üreticiler birden fazla işletim sistemi (WM 7 ve Android) ile açılıp kullanılabilen akıllı telefonlar bile ürettiler. Daha bu çabalar sonuçlanmadan Nokia'nın Microsoft ile anlaşmasının haberi gelince yapılan yorumlar da ister istemez olumsuz ifadeler içerdi.

Finlandiya gazetelerinin ileri sürdüğü gibi bu anlaşma "sonun başlangıcı" mıdır bilmem ama son iki yıldan beri Nokia'nın hantal yaklaşımları pazarda ciddi bir pay kaybı olarak firmaya geri dönmüştü. Bence bundan sonra da Nokia Windows Mobile işletim sistemi ile ciddi bir kazanım sağlayamaz. Yazının başında değindiğim gibi eskiden parlayan Avrupa'nın parlak yıldızı, içine çökerek bir süper novaya dönüşüp Microsoft'u bile yanında mutlak hiçlik noktasına çekebilir.

Bakalım zaman neler göstecek?

11 Şubat 2011 Cuma

Çakal Yöneticinin Mobbing Rehberi 1

Kötülerin de iyiler gibi zaman zaman desteğe ihtiyacı olur. İşte bu dizide, yakın çevremizde çok görülen kötülerden "Çakal Yönetici"lere yardımcı olacak konuları yazmaya çalışacağım.

Burada verdiğim örneklerin, daha önceki iş hayatımda birlikte çalıştığım yöneticiler ve onların yönetim şekilleri ile bir alakası yoktur! Yaşanmış olaylar ile benzerlikleri tamamen rastlantısaldır.

Varan bir "Yükselt Yok Et"

Kıl olduğunuz elemanı yükseltin. Ne bileyim, mesela elemanı "zottirik işlerden sorumlu genel müdür yardımcısı" yapın. Sonra kendisi için olmadık, çetrefilli işler çıkarın. İş üzerine iş verin. Sorumluluk alan eleman altında kalıp işleri yapamayınca, iki ay sonra yanınıza çağırıp "kusura bakma, görevini yerine getiremiyorsun" deyip kıçına tekmeyi vurun.
Not: Aslında amacım, kötülere destek olmak değil, Mobbing yöntemlerini göz önüne serip çalışanları bilgilendirmektir!

6 Şubat 2011 Pazar

Barış Ünver'in Büyük Ayıbı!

Barış Ünver http://beyn.org adresindeki blogunda kafasındakileri yazıya döküp yayınlıyor. 5 seneden beri sabah kalktığı andan akşam yatana kadar yaptıklarını günlüğünde anlatıyor.

Arada fikirlerini siyasi görüşlerini de yansıtıyor ister istemez. İşte yazdıklarından biri "dijital takibe" takılınca başı da belaya girmiş. Sayın Başbakanımız onu mahkemeye vermiş.

Barış! Sen ne yaptın? Hiç fikir hele hele siyasi olanlar yazılıp milyonların erişimine açılır mı?

Barış'ın fikirlerini ifade etmesini ve bunu özgürce yapmasını tüm fikirlerine katılmasam bile destekliyorum.

Beyinler özgür kalmalı!

Umarım, Türk Adaleti gereğini yapar Beyn'i beraat ettirir.

12 Ocak 2011 Çarşamba

İşsizlik Son Mu? Başlangıç Mı?


Özellikle ekonominin yapısal sarsıntılarının, krizlerinin bol olduğu dönemlerde, çalışan kesimin işsizlik problemiyle karşılaşması kuvvetle mümkündür. Piyango sizi de vurabilir. Kendinizi kötü hissetseniz de işsizlik her şeyin sonu değil. Aslında bir son değil! Bir başlangıç. Hatta, belki de yeniden doğuş için bir fırsat!

Kimi şirketler gerçekten krizden etkilenip sarsıldıkları için, kimi de "fırsat bu fırsattır" yaklaşımıyla işçi çıkartabilirler. Bazen de, görünmeyip yazılı olmasa da, şirketlerin "krizde ilk sepetlenecekler" listeleri vardır.

Kriz olmasa da, pek çok farklı nedenle firmalar işçi çıkartabilirler. Kurumsallaşmış, kariyer planlaması ve yaklaşımı olan işletmeler, işçi döngüsünü (işe giren çıkan oranı) düşük tutmaya çalışırlar. Bunun nedeni genel çalışma psikolojisinin olumsuz etkilenmesini önleyip, verimi yüksek tutmaktır. Ancak böyle bir firmada çalışmak gibi bir şansınız olmayabilir.

İşsiz kalmak, bireysel bazda pek de istenen bir durum olmasa gerek. Ancak durum değerlendirmesi yapmak ve geçmiş yanlış ve doğrularınızı değerlendirip deneyim haline getirmek için iyi bir şans olduğu da bir gerçek. Düzenli gelirin ve alışılmış hayat döngüsünün kırılıp sona ermesi sarsıcı bir durumdur. Daha önce pek de gözden geçirmemiş olduğunuz yol ayrımlarının farkına varmak ve birini seçmek için karşınızda bir fırsat durmaktadır.

Çalışırken cesaret edip denemediğiniz ve belki de tecrübe etseniz başarabileceğiniz, pek çok yeni imkan, eğer onları görmek isterseniz önünüzde durmaktadır.

Başarı ile aranızda duran tek engelin kendiniz olduğunu unutmayın. Görünmez duvarlarımızı kendimiz yaratırız. Eğer bir hedefiniz varsa ve başarmak istiyorsanız, kendinize engel olmayın! Öncelikle, kendinizle olan savaştan galip çıkın. Daha önce başardınız, bu defa da yapabilirsiniz.

Bir de şunu düşünün: Yeni bir iş, yeniden doğuş, yeni bir hayat anlamına gelebilir. Kendinizi gerçekleştirmek ve daha önce olmadığı kadar başarılı olmak için yepyeni bir fırsat. İşsiz kalmak, çok kötü hissetmenize, hayattan soğumanıza yol açmış olabilir. Ancak unutmayın hala soluk alıp verebiliyorsanız, daha önce gerçekleştirdiğinizden daha iyisini yapmak için pek çok fırsatınız olabilir. Düştüğünüz yerden kalkın ve yolunuza devam edin.

Yeniden doğuşunuzda ve yeni hayatınızda hiç ummadığınız kişilerden destek bulabilirsiniz. Bu nedenle çevrenizdeki insanları tanımak ve tartmak için de çok iyi bir fırsatınız olduğunu ve yeni yaşamınızda kimlerle yola devam etmeniz gerektiğini anlayabileceğinizi de aklınızın bir köşesinde bulundurun.


İşinizden ayrıldığınızda bir kapıdan çıkıp karanlığa düştüyseniz, çevrenizdeki ışık saçan diğer kapıları deneyin. Karanlık sizden korksun, siz karanlıktan değil.

6 Ocak 2011 Perşembe

Twitter Ünlüleri Spamci Yaptı

Twitter, eğer hala bilmeyen varsa; sosyal mikro blog paylaşım sitesi.
Ünlüler genellikle işin paylaşım yanını değil de mikro blog kısmını kullanıyorlar. 80 bin kişinin yana yakıla takip ettiği bir ünlünün izlediği kişi sayısı 0 (sıfır) olabiliyor.
İnsanın bu kadar egoya şapka çıkarası geliyor.
Bir yanı ile bakınca bu durum spam postaları hatırlatıyor. Ancak alıcıların bu konuda isteksiz olduklarını söylemek zor.
Oysa eminim iki yönlü haberleşme olsa, izleyiciler için çok daha tatminkar olurdu.
Diyebilirim ki: Twitter Ünlüleri Spamci yapmıştır. Hatta dedim bile.
Bu yanı ile Twitter, mevcut "Adın ne? Reşit. Sen söyle, sen işit" durumunu ünlü kişiler söz konusu olduğunda biraz değiştiriyor. Reşit'in dediklerini binlerce kişi dinliyor. Ünlüler ise "Ben neymişim be abi?" olup kasım, kasım kasılıyorlar. Sosyal Medya'dan söz açıldığında hele bir de izleyici bulurlarsa verip veriştirmeyi de iyi bir şey sanıyorlar.
Son olarak Cem karaca'dan gelsin: "Sen seni bil!"

5 Ocak 2011 Çarşamba

SGK Prime Esas Kazanç Sınırı ve Asgari Ücret - 2011


Demek ki artıp duran milli gelirden çalışan kesime bu kadar düşüyormuş. Başka söyleyecek bir şey yok.

**


Asgari ücret

16 Yaşından Büyükler (01.01.2011-30.06.2011) 796,50
16 Yaşından Büyükler (01.07.2011-31.12.2011) 837,00

16 Yaşından Küçükler (01.01.2011-30.06.2011) 679,50
16 Yaşından Küçükler (01.07.2011-31.12.2011) 715,50

Prime esas kazanç taban ve tavanları

Taban (01.01.2011-30.06.2011 Tarihleri arası) 796,50
Tavan (01.01.2011-30.06.2011 Tarihleri arası) Taban (x) 6.5 = 5177,25

Taban (01.07.2011-31.12.2011 Tarihleri arası) 837,00
Tavan (01.07.2011-31.12.2011 Tarihleri arası) Taban (x) 6.5 = 5440,5

Detaylı pratik bilgileri alomaliye web sitesinden inceleyebilirsiniz.

Ayrıca dilerseniz 2011 ilk altı ayı için daha detaylı bilgiyi burada, ikinci altı ay için detaylı bilgiyi burada bulabilirsiniz.

Çöp Bilgi Kaynağı


İnternette durmadan bir şeyler arayıp duruyoruz. Sonuçları incelediğimizde o kadar çok kopya ve işe yaramaz içerikle karşılaşmak zaman zaman hevesimi kırıyor. Dün gece eve geldiğimde, Ömer Seyfettin'in hayatı ve hikayeleri hakkında bir araştırma yaptım. Birbirinin tıpkısı, genellikle de oradan oraya kopyalanırken belirli sınırlamalar nedeniyle sonları kırpılmış içerik ile karşılaştım. Yani aynı içerik oradan oraya kopyalanmış bir yandan da bozulmuştu. Suyunun, suyunun, suyu ama o da atık su!

Genelde kopyalanan sitelerin bir kısmı, gelir elde etmek için çok aranan kelimeleri içeren çöp bilgi kaynaklarıydı. Hani Google arama linkine tıkladığınızda saçma sapan reklamlar görüp bir türlü aradığınız içeriğe erişemezsiniz ya tam ondan.

Bir de, "bana üye ol" deyip duran, sinir bozucu forum siteleri var. En çok içeriği bozan yerler, İnternetin prehistorik (tarih öncesi) paylaşım mecraları olan forumlar sanırım. Genellikle belli uzunluğun geçilmesi durumunda içeriği kırpıp sonunu yok ettikleri ve arama sonuçlarında öne çıktıkları için işi daha da içinden çıkılmaz hale getiriyorlar. Bizde bu tür siteler biraz fazlaca. Çalışmadan, emek harcamadan para kazanmayı pek seviyoruz. Biraz ondan, biraz da Google'ın da gelir modeli bununla uyuştuğundan bu garip durum sürüyor. Böylesi siteler yurt dışında da yaygın. Sanırım arama devi, durumun bal gibi farkında ancak ortadaki pastadan kocaman bir dilimi kendisi aldığından pek ciddi olarak konuya eğilmiyor.

Özetle, elinde olmasına rağmen, arama sonuçlarını düzeltmek istemeyen Google yüzünden bir şeyler arayıp yeni bir içerik üretme aşamasında çöpten öteberi toplar gibi hissediyorum kendimi. Çöpte bir şey ararsanız, ya yarısı yenmiş, bozulmuş, kırılmış ya da parçaları kaybolmuş ıvır zıvır bulursunuz ya işte aynen öyle. İşin kötüsü orijinalinin nerede olduğu da biliyor Google. Biliyor, ama söylemiyor!

Sanırım Google, Türk tarzı aramayı hak ediyor  (Hani arama kutucuğuna gideceğiniz sitenin adını yazarsınız da bir "com.tr" yazmaya üşendiğinizden aratırsınız ya aynen öyle).

1 Ocak 2011 Cumartesi

Ferrari'sini Satan Bilge


"Ferrarisini Satan Bilge" kitabını okurken, her sayfada yazan özlü sözlerin altını tek tek itina ile çizen, bu nedenle de incecik kitabı birkaç ayda bitirebilen bir adam tanıyorum. Düşününce, bu durumun şaşırtıcı olduğuna karar verdim.

En komiği de o kadar özene rağmen kitaptan hiç ders almamasıydı!

Bu da 2011'in ilk yazısına konu oldu ya bu da şaşırtıcı işte.

14 Aralık 2010 Salı

Araba Camlarının Buhulanması


Araç camları özellikle soğuk günlerde ya da yağmur aniden bastırdığında buğulanır ya. Bunun nedeni aracınızın havalandırma sistemini dışarıdan hava almayacak durumda olmasıdır. Bir başka deyişle, aracınızın havalandırması içindeki havayı kapalı devre çevirip durmaktadır.

Böyle araçlar gördüğümde şaşırıyorum. Bu kendi üretmediğimiz bir teknolojiyi tam olarak kullanamadığımızı gösteren acı örneklerden biridir. Araçtaki yolcuların nefes almaları ile ortaya çıkan nem, soğuk camlara çarptığında yoğuşup sıvıya döndüğünden camlar içeriden buğulanmış olur.

Peki çözüm ne? Aracınızın dışarıdan hava alabilmesi için havalandırma tesisatında gerekli ayarı yapmanız. Eğer klimanız var ise bunu çalıştırmanız (garip gelebilir ama aracı soğutan sistem aynı zamanda içerideki nemi de alır).

Bir Türk için zor gelse de (buna ben de dahilim yanlış anlaşılmasın!) aracınızın kullanım klavuzunu okuyun.

Şimdi de, aracımı aldıktan 1,5 sene sonra fasılalı sileceği ayarlamayı ve 2 sene sonra uzaktan kumanda düğmelerine basılı tutunca camların kapanıp açılabildiğini keşfeden bendenizin böyle bir tavsiye verebilmesine şaşırdım. Olsun, bilgi paylaşarak çoğalır. Tabi okuyan olursa!

3 Aralık 2010 Cuma

Blogger'da Bulunan Alan Adlı Siteme Ulaşamama Sorunu ve Çözümü

Bundan iki gün kadar önce Blooger'da domaini (alanadı) olan sitelere bir sansür nedeniyle Türkiye içinden ulaşılamaz hale geldi.

Friendfeed'de durumu paylaşınca "kelimelerbenim" rumuzlu bir arkadaş bunun nasıl düzeltileceğini açıklayan şu feed'ine yolladı beni. Doğrusu bu konuları fazla bilmediğimden zorlanarak da olsa siteyi tekrar ulaşılabilir hale getirdim. Ancak benim gibi olanlar için aklıma çözümü yapılabilir şekilde paylaşmak geldi.

Öncelikle sitenizin yönetim paneline ulaşmanız gerekecek.

https://www.google.com/a/sitealanadınız.com

Kırmızı ile yazılan kısma kendi alan adınızı yazın. Kullanıcı adınız ve şifrenizle sisteme girin. "Alan Ayarları" kısmına tıklayın. Ardından "Etki alanı adlarına" tıklayın. Şekilde sırası ile numaralandırdım.


Açılan pencerede DNS konsoluna oturum açmak için şifrenizi göreceksiniz. Alttaki "DNS Konsoluna oturum açın" linkine tıklayın.

Benim alan adım Enom'dan alınma o nedenle oradan işlemi yapıyorum. Sizinki farklı bir yer ise, ilgili bölümünü bulmanız ve uygun ayarları yapmanız lazım. Host Records kısmında işlem yapacağız.

Edit tuşuna basın.

En önemli hizmetler web sayfaları ve web mail olduğundan ben sadece o hizmetlerin ayarlarını değiştirdim.

Tüm hizmetleri aynı şekilde değiştirip ulaşılır kılabilirsiniz.



Edit tuşuna basıp adres bölümünde "ghs.google.com" yazan yere "216.239.38.21" ip numarasını yazın --DİKKAT! bu yazı yazıldıktan bir süre sonra bu ip numarası da banlandı "74.125.43.121" engellenene kadar kullanabileceğiniz budur -- Record type kısmında bulunan "CNAME" kısmını da "A (Address)" olarak değiştirin. Save tuşuna basın. İşiniz bitti.

DNS kaydı güncelleneceğinden bir süre alabilir sitenizin açılması. Sorununuz böylece çözülmüş oldu.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...