29 Kasım 2008 Cumartesi

Hangi Forum Yazılımı?

Forum belli grupların birbirleri ile görüş alışverişi yapabilimelerini sağlayan bir ortam. Popüler forumların etkisiyle ortalıkta pıtrak gibi türeyen ve pek de kullanılmayan forumların olduğuna siz de şahit olmuşsunuzdur. Bu durumda işe yarayan ve kullanılan bir forum yapmak amaç olmalı diye düşünüyorum. Peki neden bir forum kurasınız? Elbette ki belli miktarda insanı bir araya toplayabilecek bir ortak nokta bulabildinizse, bir forum kurabilirsiniz. Antrak Gazetesi okurlarının birbirleri ile ve Gazete yazarları ile etkileşime geçmeleri ise iyi bir fikirdir. Antrak Forumu ilk olarak bir Yahoo grubu olarak ortaya çıktı (grup halen aktiftir!). Daha sonra Amerikada bulunan bir Antrak üyesi olan Erhan, ilk Antrak forumunu kurdu. Bu forum yazılımı daha sonra ücretli hale geldiğinden bir türlü güncellenemedi ve o hali ile ağır aksak çalıştı. Bu linkten 2007 yılındaki haline bakabilirsiniz. Kapanmadan önce kayıtlı yaklaşık 8000 kullanıcısı bulunuyordu. Antrak.org alan adını Serdar transfer edip, iyi bir yer sağlayıcıdan hizmet almaya başlayınca, "ne tür bir forum yazılımı kurabiliriz" diye araştırmalara başladık. Kısa sürede kurup denediğimiz PhPBB yazılımına bir türlü ısınamadık. İmdada işyerimde bu konularda deneyimi olan arkadaşım Bahri'nin önerisi yetişti. Simple Machines Forum'u böylece kurduk. İlk intibalarımız oldukça iyi oldu. Açık Kaynak Kodlu yazılım hem istediğimiz özelliklere sahip, hem de kolayca güncellenebiliyor. En güzel yanı da temalar sayesinde şekilden şekle, renkten renge kolayca girebilmesi. Üstelik pek çok modifikasyon dosyası ve eklentisi de mevcut. Bir başka alternatif olan vBulletin'i de düşünmedik değil ama ücretli olması nedeniyle daha önceki kötü deneyimimiz bizi durdurdu. Kısaca SMF yazılımını tercih edişimizin hikayesi böyle. Son halini görmek isterseniz http://www.antrak.org/forum adresine göz atabilirsiniz. Sağlıklı ve mutlu günler dileklerimle.

14 Kasım 2008 Cuma

Çakma iPhone tanıtımını izlemek isterseniz

Televidyon'da DanDun izlerken rastladım sizlerle de paylaşayım dedim. Hem Çakma iPhone'u tanıyın hem gerçeğini. Üstüne üstlük devamında 3G gerçek iPhone da tanıtılıyor. Sağlıklı günler dilerim.

10 Kasım 2008 Pazartesi

Whois bilgileri ve fazlası

Bu aralar bir alan adının detaylı bilgilerini sorgulamak için Sitebul'u kullanıyorum. Son derece hızlı çalışan sitenin sorgulama boşluğuna istediğiniz alan adını yazın anında sonucu geliyor. Alan adı ile ilgili sahip, adres, ülke, telefon bilgilerine bu yolla ulaşabiliyorsunuz. Aynı zamanda, "Dmoz'da, Teknorati'de, Alexa'da yer alıyor mu? Google'daki sıralaması ne?" gibi sorulara da cevap alıyorsunuz. Alan adının farklı uzantılarını da sorgulama sonuçlarının alındığı sayfadan zahmetsizce deneyebiliyorsunuz. Sorguladığınız alan adının arama motorlarında yer alıp almadığı. Aynı zamanda arama motorlarınca bulunan, siteye başka web sayfalarında verilen linklerin de sonuçların arasında bulunması işinizi kolaylaştıracaktır. Alan adına sahip sitenin kaç zamandır internette yayında olduğuna ilişkin bilgi bile emrinize amade. Çok kullanılan linklerinize eklemenizde fayda var. Sağlıklı günler dileklerimle.

ATATÜRK'TEN SON MEKTUP

Siz beni halâ anlamadınız Ve anlamayacaksınız çağlarca da… Hep tutturmuş "Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u diyorsunuz Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz. Mustafa Kemal'i anlamak bu değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Bırakın o altın yaprağı artık, Bırakın rahat etsin anılarda şehitler. Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin. Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin? Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Bana, muştular getirin bir daha, Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan… Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı? Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı? Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda, Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz. Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın! Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların… Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız; Laboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil. Bilim ağartsın saçlarınızı… Kitaplar… Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar… Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü… Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş, Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken. Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen? Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla. Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister, Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter! Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil, Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.
Halim Yağcıoğlu

Gitmesek te, görmesek te....

Yurdumuz Anadolu'nun evsahipliği yaptığı uygarlıklara pek de fazla ilgi gösterdiğimiz söylenemez. İlgi göstersek de göstermesek te aslında o tarih bizim tarihimiz. Anadolu'da yaşayan tüm uygarlıklar bizim atalarımız. Gitsek ve de görsek daha iyi olur, yabancılar bu konuda bir arşiv oluşturmuşlar bile. Biz gitmesek te uzaklardan gelen meraklıların oluşturdukları fotoğraf arşivleri gezilmeye değer. Aşağıdaki linklere tıklayarak gezinebilirsiniz.

Abana, Adana, Afyon, Ahlat, Akdamar, Aksaray, Alacahöyük, Alanya ve Side, Amasra, Amasya, Anamur, Ani, Ankara, Anıt Kabir , Ankara'da Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Antakya, Antakya müze, Antalya, Termessos, Perge, Artvin, Assos, Ayvalık, Ballıca Mağarası, Balıkesir, Bergama, Birecik, Bitlis, Bodrum, Boğazkale, Boyabat, Bursa, Çanakkale, Çayeli, Cappadocia - içinde özel galeriler kiliseler ve şehirler var, Çorum, Dalyan, Didyma, Divriği, Diyarbakır, Doğubeyazıt, Edirne, Efes, Erzincan, Eğirdir, Erzurum, Eskişehir, Fethiye, Gaziantep, Göreme, Harran, Hasankeyf, Ihlara, İnebolu, Isparta, İstanbul 1 , İstanbul 2, İstanbul 3, İstanbul Levent, İstanbul Yedinci Tepe, Istanbul Pera, İstanbul dolaşı, İstanbul Üsküdar, İstanbul Boğazı, İstanbul Aya Sofia, İstanbul Kariye Müzesi, İstanbul Top Kapı Sarayı, İstanbul Arkeoloji Müzesi, İstanbul Çinili Kösk Müzesi, İstanbul Asker ve Deniz Müzesi, İstanbul Dolmabahçe Sarayı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İzmir, İzmit, İznik, Kahramanmaraş, Karaman, Kars, Ani ve Hopa ile, Kaş ve Patara, Kasaba, Kastamonu, Kayseri, Knidos, Konya, Kütahya, Malatya, Mardin, Mersin, Midyat, Milas, Miletus ve Priene, Muğla, Muş, Mustafapasha, Niğde, Niksar, Ordu, Ortahisar, Pamukkale, Hierapolis ve Aphrodisias, Samsun, Şanlıurfa, Sardis / Sart, Selçuk, Siirt, Silifke, Sinop, Sivas, Tarsus, Taşköprü ve Kale Kapı, Tekkiraz ve Akkuş, Tercan, Tire, Tokat, Trabzon, Turhal ve Zile, Uçhisar, Ünye, Urfa, Ürgüp, Üsküdar, Van , Yalvaç and Antioch Pisidian, Yazılıkaya, Zile ve Turhal

4 Kasım 2008 Salı

Google Sosyalleşiyor mu?

Google hep temiz ve de kolay anlaşılır görünse de alt tarafta birşeyler olup duruyor. Mesela http://www.google.com/s2/profiles/me adresinden ulaşılan profillerde bir süre sonra FaceBook benzeri bir sosyalleşme ağı ortaya çıkıverirse şaşırmayın. Hatırlarsanız uzun süre Yahoo'nun ardından dikkatli dikkatli gelen Google bir hamle ile öne geçip bu günkü konumuna ulaşmıştı. Profil sayfasında bir fotoğrafınız web sayfanızın, picasa web albümlerinizin linkleri yer alıyor. Ayrıca istediğiniz değişikliği ve kısıtlamayı da yapabiliyorsunuz. Eğer çevreniz tarafından aranınca bulunmak istiyorsanız Google bunu da sizin için hallediyor. Bana bir adım daha atsalar dev bir sosyalleşme ağını parmaklarını bile kıpırdatmadan kuruvereceklermiş gibi geldi. Ne dersiniz? Anlaşılan Google'a tüm interneti bünyesinde tutmak yetmiyor, yakında sosyalleşip her türlü bilgiye daha da kolay ulaşacak. Sağlıklı ve dinç kalın.

26 Ekim 2008 Pazar

Blogspot erişimi kapatıldı.

Malum ben blogspottaki blogumu burcakcubukcu.com alan adımın üzerinden yayınlıyorum. Cuma(24.10.2008) gününden beri sayfamda arka plan görünmemesi, yazıların çok geç gelmesi gibi sorunlar yaşıyordum. http://burcakcubukcu.blogspot.com/ yazıp enter'a bastım ve karşımda bu yazılar çıktı. Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir. T.C. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi 20.10.2008 tarih ve 2008/2761 sayılı kararı gereği bu siteye erişim engellenmiştir. Access to this web site has been suspended in accordance with decision no: 2008/2761 of T.R. Diyarbakır 1st Criminal Court of Peace. Hani bu işlerden az biraz anlamasam "amanın benim blogu kapatmışlar" derim. Olayın aslı Digiturk yayın kuruluşunun maç yayınlarını yayınlayan bazı blogların bulunmasından kaynaklanıyormuş. E hadi bu işleri mahkeme bilmiyor, peki musluğun başındaki görevliler neden sadece dava konusu olan blogları (subdomain bellidir) kapatmıyor da tümden siteyi afaroz ediyor? Bu arada benim site de kör topal çalışmaya devam ediyor. Belli ki bu olaylara imkan sağlayan yasa yanlış. Bu yasayı düzelteceğim diye çıkacak siyasi partiye oy vermeyi vatandaşlık görevi olarak benimsiyorum. Bu biline. Sitenize siz de benim gibi erişme güçlüğü çekiyorsanız blogger'a erişmek için http://www.ktunnel.com gibi bir proksi kullanın. Sağlık dileğiyle.

18 Ekim 2008 Cumartesi

Mini iPhone

Japonlar da işe taklit ile başlamışlardı... Şu anda teknolojik açıdan geldikleri yer malum. Aynı yolu izleyen Çinliler benzeri başarıyı gösterecekler gibi görünüyor. Prosedür belli, taklit et geliştir, sat, daha iyisini yap, daha da geliştir, sat. Çinliler de gayet iyi gidiyorlar doğrusu. iPhone dünyayı sallaya dursun, Çinli üreticiler de her çeşit taklidini üretmeye devam ediyorlar. Pek çok özelliği ile kullanıcıların dikkatini çekmeyi başaran iPhone iyi güzel de birazcık büyükçe bir telefon. Öyle kolay kolay her cebe girmiyor. Girse de hep orada olduğunu ister istemez hissediyorsunuz. Bu yönü kısa sürede değerlendiren Çinli üreticiler küçük boyutlusunun taklidini çıkardılar bile. Solomobi.com sitesinde inceleyebilirsiniz (bu yazıda verdiğim fotoğraflara tıklarsanız direkt ilgili sayfaya ulaşırsınız). Bu yenilikçi yaklaşım makul boyutlarda bir iphone taklidini almak isteyenler için orjinali üretilene kadar en iyi alternatifmiş gibi görünüyor. Minik taklit telefon 8 Gb'a kadar hafıza kartını destekliyor. İki hat aynı anda kullanabiliyor. Yanında yedek pilini de veriyorlar. Hani, bıraksalar bu iPhone taklit etme sevdasını da, telefonun içindeki tüm benzerlikleri özgün bir hale getirseler, bu ürünün 125 USD fiyatla tüm dünyayı kasıp kavurması işten bile değil (1200 - 1400 YTL civarında satılmakta olan yeni iPhone'ları hatırlatmak isterim sizlere!).
Zaten bu ekonomik krizin çıkış yolu, ucuz ama yenilikçi teknolojiler olacak gibi duruyor. Bu açıdan Çinli dostlarımızın duruşları da gidişleri de doğru görünüyor. Olağanüstü bir durum sözkonusu olmaz ise 20 yıl içinde dünyanın en güçlü ekonomisi ve devleti olarak karşımızda Çin'i görebiliriz.
Kalın sağlıcakla.

13 Ekim 2008 Pazartesi

Fm Verici

Yıllar önce elektronik konusuna merak sarıp bir iki elektronik devre yaptıktan sonra en çok monte edip çalıştırdığım devreler hep fm vericiler olmuştur., FM verici deyince, aklınıza öyle karışık, gelişmiş devreler getirmeyin. Basit, tek transistör ile çalışan alçak gönüllü amatörce devrelerdi benim uğraştıklarım. Vericiyi çatı antenine bağlayıp, mahalledeki arkadaşlarıma çalıştığı frekansı bildirip kaset teypden yaptığım yayını dinletmek bambaşka bir keyifti. Bir keresinde tek transistörlü bir devre ile Bahçelievler'den Kızılay'a ulaştığımı söylesem işin ne kadar keyifli olduğu konusunda sanırım ikna olursunuz. Tabi o yıllarda koca FM yayın bandı üzerinde toplam 4 yayın olduğunu hatırlatmak isterim.
Şimdiki elektronik meraklılarına bir yönden acıyorum. 88-108 FM radyo bandında boş yer yok ki deneme için yayın yapsınlar. Öyle tek transistörle birşey yapınca denemek için frekansını bile boş bir yere oturtmak zor olsa gerek. O yıllarda FM verici yapmak moda idi, ama öyle kolay kolay şema da bulamazdınız. Bir gün dergileri karıştırırken, bir TRAC dergisinde "stereo FM verici" devresi görünce gözlerim parlamıştı. Stereo verici, iki adet fm vericinin stereo ses katlarının bağlanışını andıran bir şekilde birleştirilmiş halinden başka bir şey değildi. Ayar için dergideki yazıda "fm radyo açılır, her iki vericinin çıkış frekansları FM stereo ledi yanana kadar ayarlanılır" gibi birşeyler yazıyordu. Kim bilir belki devreyi yapıp çalıştırmak için debelenen birileri bile olmuştur. Neyse ki az elektronik bilgim böyle bir şey olamayacağını anlayacak kadar yettiğinden boşa emek harcamamıştım. Şimdilerde bu gibi sorunlar kalmadı. Stereo kodlama yapmak eskiden bela bir problemken, şimdi cebe sığabilecek stereo vericiler her yerde hiç pahasına satılıyor.
Her konuda olduğu gibi, bu konuda da Çinliler yapılabilcek her şeyi yapıyorlar. İstediğiniz her türlü müzik kaynağını bağlayıp, stereo yayın yapıp, yakın bir radyodan dinleyebileceğiniz vericiler bunlardan. Daha önce de direkt olarak arabanın çakmağına takılan türlerinden bahsetmiştim. Bunlar da arabada isterseniz çakmağa takılıyor. Ayrıca iki adet pil ile istediğiniz yerde de yayın yapmanıza yarıyorlar. Deal Extreme sitesinde (Honk Kong'da faaliyet gösteren bir firma) 8-9 USD fiyatla satılıyorlar.
Hani gözü karartıp, arkasına bir çıkış katı taksanız yakın çevrenize oldukça kaliteli FM yayın yapabileceğiniz cihazlar haline bile gelebilirler.
Bu defa 5-7 sabit frekans üzerinden değil 88-108 Mhz aralığında ayarlayacağınız her frekanstan çalıştıklarından arabada ve büyük şehirlerde bile kullansanız öncüllerinden iyi sonuç alacağınız kesin. Evde bilgisayardan içerideki radyoya yayın yapacaksanız çok daha iyi sonuç almak işten değil. Deal Extreme sitesi gönderi için kargo ücreti almıyor. Ürünü posta ile yolluyor 12-17 gün arasında elinizde oluyor. Bir arkadaşım habire birşeyler alıp durduğundan geçenlerde ben de bir iki denemelik ürün ısmarladım, gelmesini bekliyorum. Elime geçerse bu yazının altına güncelleme olarak eklerim.
İşi büyütüp, adam gibi bir alet alıp, onunla deneme yaparım diyenlerinizi duyar gibi oluyorum (ama tabi ki iç seslerimi susturup yazıya devam ediyorum). AAREFF firması tam buna uygun kitler satıyor. Sisteme anten, 25 metre anten kablosu (konnektörleri üzerinde) ve 1 watt gücünde cihaz da dahil, fiyatı biraz tuzlu olsa da (352 GDP-İngiliz para birimi) dertsiz kullanmak mümkün. Tabi bunun için devamlı yayın izni falan alamazsınız. Denemek için bu kadar para verilir mi, o da size kalmış. Başka vericiler de bulunabilir belki. İnternet tam bir deniz böyle konularda. Söz konusu cihazın fotoğrafı da aşağıda. Dilerseniz üzerine tıklayıp ürün sitesine ulaşabilirsiniz. Unutmadan! Bu cihazı Çinliler yapmadığından ısmarlamadan önce frekansına karar verip firmaya bildirmeniz gerekiyor.
Kalın sağlıcakla.
Güncelleme: Deal Extreme sitesine ısmarladığım ürünler verdiğim adrese posta yolu ile geldi. Postanede içini açıp bakmışlar ancak ısmarladıklarım tam olarak elime geçti.

3 Ekim 2008 Cuma

Projeksiyonlu Telefon

Çinliler inanılmaz bir hızla kopya telefonlar üretiyorlar. Örneğin iPhone bunlardan biri. Gerçeği ülkemizde 1200 YTL civarına satılan iPhone'ların taklitlerini 160 USD fiyatla almak mümkün. Aslında biraz da geliştirmişler telefonları. İçlerinde 3G modeli taklidi, çift hat destekleyenleri, fm radyo hatta televizyon yayınlarını alabilenleri var. Bu tür telefonların satıldığı Solomobi web sitesini zaman zaman ziyaret ediyorum. Taklitciliğin pozitif bir sonucu olan, yeni orjinal fikirler de zaman zaman bu sitede boy gösteriyor.
İşte bunlardan biri projeksiyonlu telefon. CoolN70 LayneY70 diye anılıyor. 336 USD fiyatla satılıyor.
Fikir ilginç. Telefonunuzda "Projeksiyon" cihazı taşıyorsunuz. Sanırım biraz karanlık bir ortama ihtiyaç duymakla birlikte sunumlarınızı bu alet ile yapmak mümkün olabilir.
Kısa süre içerisinde bunun televizyonları alabilen, dolayısıyla televizyonu duvara yansıtıp gösteren tipini yapacaklarını ileri sürmek falcılık olmaz. Hatta eminim uzaktan kumandası da olur.
Tekrar cihaza dönecek olursak, "modeldeki N70 ibaresi ile Nokia 70 modeline gönderme yapılmış olabilir mi?" diye düşündüm ama sanırım görünüm olarak pek bir ilgileri yok.
Yanında yedek bir batarya ve şarj beşiği ile geliyor. Ayrıca dışarıdan bir video ve ses kaynağına bağlanıp projeksiyon olarak kullanılabiliyor. 6 cm ile 160 cm boyutları arasında görüntü alabildiğini ileri sürmüşler.
Ayrıca üzerinde büyükçe sayılabilecek bir hoparlör de var.
Telefonun ekran görüntüsüne bakarsanız iphone ikonları dikkatinizi çekecektir. Ekranı dokunmatik. Dolayısıyla iphone gibi dokunarak kullanmak da mümkün.
MP3 ve MP4 oynatabiliyor. 1 Gb hafıza ile geliyor aynı zamanda 2 Gb'a kadar destek veriyor.
İlginç bir fikir olması nedeniyle yazma gereği duyduğum bu telefon, satar mı bilmiyorum ama böyle giderse Çinliler pek yakında başka ilginç ve ucuz telefon modelleri ile karşımıza çıkacaklar demektir.

24 Eylül 2008 Çarşamba

T-Shirt Davul

Davulcularımız şu sıralar pikap üstünde ramazan davulu tıngırdatmaya devam etmekteler. Bizimkiler teknoloji kullanmayı pikap arkasına atlayıp dolaşmak olarak gerçekleştirebildiler. Peki batılılar davul çalma konusunda nerelere gelmiş diyorsanız, kopmaya hazır olun.
En son, bu gün dostum Kamuran Mülayim blogunda wifi sinyallerini alıp üzerindeki ışıklı figürde gösteren T-Shirt'ü tanıtmıştı. Ben de olağan gözden geçirmem sırasında "Think Geek" sitesinde ne buldum bakın... Lafı uzatmayayım. Resimde gördüğünüz T-Shirt'ün üzerindeki davul figürü çalınabiliyor. Üzerinde 7 farklı ses çıkartabilen beşi davul ikisi zil figür yer alıyor. 4 adet AA kalem pil ile çalışan davulunuzun sesi açılıp kısılabiliyor. Oldukça güçlü ses verebiiliyor. Yıkama sırasında davulunuzun zarar görmemesi için t-shirtün üzerinden nazikçe ayrılması ve elektrik bağlantısının ayrılıp çıkartılması gerekiyor. Fiyat 30 USD civarında. Nasıl olur da kakafoni yapmadan böyle bir davul çalınabilir diye merak ediyorsanız ve eğer Youtube sitesine ulaşabiliyorsanız Arrow'un "I love Rock & Roll" parçasını çalışlarını izleyebilirsiniz. Youtube'a ulaşamıyorsanız artık bir yolunu bulursunuz kısa sürede umarım... İşte klip aşağıda. Kalın sağlıcakla. Güncelleme: Eğer siz de yapılan son müdahaleden beri hiç bir şekilde youtube sitesine ulaşamıyorsanız artık bir proksi (vekil) sunucu kullanmak sorunu çözebilir. Benden size bir tavsiye http://www.vtunnel.com bu siteye girip istediğiniz sitenin (örneğin benimki) url'ini engellenmemiş içerikle görebilirsiniz. Engelsiz, sansürsüz bir İnternet dileğiyle.

22 Eylül 2008 Pazartesi

Amatör Telsizcilik kolaylaştı ama...

Eskiden amatör telsizcilik denince akla zor bulunan birtakım ekipman, pahalı gereçler ya da kendi kendinize yapacağınız alıcı-verici, test aletleri falan gelirdi.
Şüphesiz bulunmalarındaki zorluk ve fiyatları bu tür cihazları elde etmede sıkıntı yaratıyordu. Şimdi ise durum biraz değişti. Artık kolayca bulunabilen pek çok gereç var. Fiyatları ise oldukça makul bir hal aldı.
Gerçi nternet ve cep telefonları amatör telsizciliğe olan ilgili büyük ölçüde bitirdi ama halen bu hobi ile ilgilenen bir kesim meraklı var.
Dealextreme sitesinde dolaşırken bu ilginç cihaza rastladım. Sitede böcek, verici, kamera bulucu diye lanse edilmekle birlikte, bal gibi de bir frekans sayıcı olduğu biraz tecrübeli amatör telsizcilerin veya elektronik meraklılarının dikkatinden kaçmayacaktır. Fiyatı ise oldukça makul (43.75 USD). 1 Mhz ile 2.6 Ghz arasında tüm sinyal kaynaklarının frekansını gösterebilmesi ile benden bir "aferim" aldı. Böyle bir alet size de lazımsa buradan temin edebilirsiniz. Site yurt dışında ancak deneme atışı yapan bir arkadaşıma aldığı ürünü gönderdiler.
Hazır bu siteden ürün inceleme başlamışken bir de cep telefonu engelleyicisine bakmakta fayda var. Malum cep telefonu teknolojisine 10 yıldan fazla süredir yakın olsak da cep telefonu kullanıcıları telefonlarını nerede açık, nerede kapalı tutmak gerektiği konusunda yeterli duyarlıkta olmayabiliyorlar. İşte size makul fiyatlı, engelleyici (jammer) bir cihaz. Şu linkten sitenin ilgili sayfasına ulaşabilirsiniz. 37.97 USD fiyatla satılıyor. Bulunduğu odadaki gsm yayınını anında kestiği satın alanların yorumlarından anlaşılabiliyor. Alıp içini kurcalamak için bile alınabilecek bir cihaz. Anten çıkışı olduğundan daha kazançlı bir antene bağlayıp kullanmak düşünülebilir. Sitede biraz daha dolaşırsanız pek çok benzer cihazı da bulabilirsiniz. Tabi sitede kaybolmazsanız o kadar çok ıvır zıvır var ki...
Amatör telsizciliğe geri dönecek olursak yukarı da da bahsetmiştim, herşeyin ne kadar pahalı ve zor bulunur olduğundan ya, artık pek öyle değil. Gene bu sitede UHF frekans bandında çalışabilen bir telsizi 63.15 USD'ye satıyorlar. Gerçi amatör telsizden daha çok ucuz yollu bir iş telsizi gibi duran bu cihaz pekala amatör frekansları da kapsadığından işgörebilir. İçine olur olmadık ekler de yapmış Çinliler. Mesela siren, fener ve FM radyo alıcısını da telsizin içerisine tıkmışlar. Bu cihaz yurdumuza getirilirse kaydettirilebilir mi, ayrı bir mesele ama adamlar yapmışlar işte, üstelik bu fiyata da satıyorlar.
Bu seferlik de bu kadar, kalın sağlıcakla.

16 Eylül 2008 Salı

İstiklal Marşı

İstiklal Marşımızı gerektikçe İnternette çok arayıp bulduğum olmuştur. Ancak bir de ilk bestesinin bulunduğunu bilmiyordum. O da varmış. Üstelik 6 sene kadar bu beste ile söylenmiş. Tek sesli ve daha çok Türk Sanat Müziği bestesi havası taşıyor. Bestecisi Ali Rıfat Çağatay'mış. Eğer YouTube'a ulaşabiliyorsanız aşağıda temiz bir kaydı var. Yok eğer YouTube kapalı ise Milliyet Gazetesi'nin web sitesinde daha önce yayınlanmış hali ile eski bir kayıt var onu buradan dinleyebilirsiniz. Günümüzdeki hali ile İstiklal Marşını buradan dinleyebilir ya da kaydedebilirsiniz. Kalın sağlıcakla.

14 Eylül 2008 Pazar

Temiz Enerji

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) periyodik yayın organı İşveren'in bu ayki sayısında enerji konusuna ağırlık vermiş (bu yazı yayına girdiğinde basılı dergi elimdeydi ancak web sitesine konulması zaman aldığından webde henüz yer almıyordu). İyi de etmişler. Enerjiye gerekenden fazla ödediğimizden tutun da, kısa süre içerisinde yeni ve temiz enerji üretmeyi bir şekilde becermemiz gerektiğini hatırlatan pek çok ilginç makale ve görüş İşveren Dergisi Ağustos sayısında yer almış. Zamanınız olursa okumanızı tavsiye ederim. Gerçekten yeni dünya ekonomisinin etkisiyle eli para görmeye başlayan büyük nüfuslu ancak dünya ekonomisinden aynı ölçüde refah payı kapmayı başaramamış ülkeleri bu döngüyü kırmaya başladıkça durum giderek daha da zor olacak. Çin, Hindistan gibi dünya nüfusunun dev bir kısmını barıdıran ülkelerde ihracat yolu ile ülkeye giren paranın ekonomilerine yaptığı canlandırıcı etkinin kötü bir tarafı var. Çevre eskisinden çok daha büyük bir hızla kirleniyor. Trafiğe günden güne giren yeni araçlar, yerleşim birimlerinin ısıtılması gibi gerekler nedeniyle enerji ihtiyaçları durmadan artıyor. Enerji üretimi, ısıtma ve araçlarda kullanılan fosil yakıtlardaki miktar artışı dünyayı ciddi bir dar boğaz ile karşı karşıya bırakıyor. İkinci tehlike de fosil yakıt talebindeki artışın oluşturduğu şımarık arz durumu. Hani "elimi öpene satarım" yaklaşımını oluşturan durum nedeniyle petrol fiyatları durmadan yükseliyor ya, kasdedilen budur. Gerçi tek neden tabi ki talep artışı değil. Kontrolsüz fiyat yülselişinin ardında, borsa spekülatörleri, savaşlar ve en önemlisi kısa süre içinde kaynakların kuruyacağı ya da ekolojik bir çöküş yaşayacağımız ihtimali de rol oynuyor.
Peki ya temiz enerji, yenilenebilir enerji konuları ne durumda? Sanırım, yumurta kapıya dayanmış olmakla birlikte işin ciddiyeti nedeniyle acı çekmeye başlamadan ciddi adımların atılması zor. Örneğin ülkemizde rüzgar, güneş, jeotermal enerji kaynaklarından ne ölçüde yararlanıyoruz? , İşveren dergisinin sayfalarında dikkatimi jeotermal enerji konusunda ciddi bir potansiyelimiz olduğu çekti. Avrupa'da jeotermal kullanımında 1. olduğumuzu buna rağmen hala kullanılmamış ciddi potansiyelimiz bulunduğunu gördüm. Jeotermal enerji gerçekten pek çok alanda (enerji üretimi, konut ısıtması vs.) işe yarayabilecek gibi görünüyor. Aslında bir o kadar ilginç konu da yer altındaki sıcak kayaların enerjisinden yararlanmanın mümkün olabilleceği. Teknoloji basitçe şöyle gerçekleştiriliyor. Yeterli derinliğe iniyorsunuz (su döngüsünde devamlı buhar elde edebilecek kadar derinlik) bir gidiş bir de dönüş borusu döşeyip gidiş borusundan suyu gönderip dönüş borusundan sıcak su+buharı alıyorsunuz. Böylece kendi jeotermal üretiminizi gerçekleştiriyor, artık enerji lazımsa enerji, ev ısıtması lazımsa onu, isterseniz her ikisini birden üretiyorsunuz. Gerçekten öyle atla deve değil söz konusu yöntem. Ancak işe yarıyor işte. Aslında istesek de istemesekte mevcut ekonomik durum ve enerji darboğazı geçmişte karlı (rantabl) olmadığı gerekçesiyle el sürülmeyen bazı enerji üretim yöntemleri dahil pek çok alternatif enerji üretim yönteminin deneneceği gerçeği ile karşı karşıyayız. İnsanın gerçeği görmesi için bazen somut olumsuzlukları yaşaması gerekebiliyor. Mesela Marmara denizinin başına gelenler iyi buna bir örnektir. İstanbul'un hemen yanıbaşında 80'li yıllara kadar denize rahatlıkla girilebilen Bayramoğlu diye güzel bir yerleşim yeri vardır. Buraya yapılan binaların kanalizasyonları denize verilmişti (Denize girmek için gelinen bir yere dışkı bırakmak ne kadar akıllıca değil mi?). 90'lı yılların içindeyse artık denizde insanlar yerine dışkıları yüzmeye başladığından, yerleşim yerinin değeri yerlerde sürünmeye başladı. Şimdiki durumunu bilmiyorum ama bir süreden beri İstanbul plajlarında denize girilebildiği (dolayısıyla artık denizin daha az kirletildiği) gerçeğinden yola çıkarak buralarda da durumun düzelmiş olduğu ya da en azından kısa süre içinde düzelebileceği varsayılabilir. İşte bu kadar bariz sonuçları bile görmezden gelmenin maliyeti bu. Şimdi akıllı olup temiz enerji kaynaklarına yönelmenin zamanı sanıyorum. Siz ne dersiniz? Sağlam kafa, sağlam vücutta kalsın dileğiyle...

9 Eylül 2008 Salı

CERN Deneyi Evrenin Sonu Mu Olacak?

Az önce haber bültenlerin izlerken CERN'in dev parçacık hızlandırıcısında Büyük Patlama'nın deneneneceğini duyunca 9 yaşındaki kızım biraz endişelendi ama "merak etme birşey olmaz" diye geveledim.
Aslında bir sürü yapay gündemimiz varken böyle önemli bilimsel gelişmelerin duyuruluyor olmasına "şaşırmadım" desem yalan olur.
Biraz araştırdım, nedir diye Cern'in basın bültenlerine ulaştım. Özetle: Dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı Large Hadron Collider (LHC) ile daha önce denenememiş olan pek çok şey artık mümkün olacak. Buna büyük patlamanın nasıl oluştuğuna dair fikir edinebilmek için gerçekleştirilecek olan deney de dahil. CERN Genel Müdürü Robert Aymar sistemin güvenli, her türlü söylentinin de kurgudan ibaret olduğunu belirtmiş. Ayrıntılarını burada bulabilirsiniz. Fotoğraftakiler ise bu dev parçacık hızlandırıcıyı ziyaret eden şanslılar.
Neymiş efendim? Yarın gerçekleştirilecek olan deney ile yeni bir büyük patlama yaratıp kendimizi yok etmeyecekmişiz! Zaten kendimizi içinde yaşadığımız çevreye yaptıklarımızla yavaş yavaş ve bilinçsizce yok ediyoruz. Bilim adamları, hele fizikçiler göreli olarak diğer insanlara göre ne yaptığını bilir olduklarından yarın sıradan bir gün olacak.
CERN'den elde edilen son derece değerli bilgiler ise diğer 20 üye ülkeden biri olmadığımız için bize ne derece yarayacak onu da hep birlikte göreceğiz...
Aman canım, CERN, mern bize ne, açıp Acun Ilıcalı'nın sunduğu "Var Mısın, Yok Musun?" yarışmasını izleyelim. Öyle, yarın var mıyız, yok muyuz, ya da "ne olacak bu ülkenin hali?" türünden şeyler düşünmeye gerek yok.
Vur patlasın, davulcular bahşiş kazansın ...
Unutmadan CERN deneyi yüzünden patlamayız belki ama Türkiye gündemi nedeniyle sıkıntıdan patlayabiliriz, dikkatli olmak lazım.
Sağlıcakla kalın... Güncelleme (10.09.2008): Aslında bu gün sadece parçacıkları hızlandırmaya başlıyorlarmış. Çarpışma ise 1-1,5 ay sonra gerçekleşecekmiş. Oluşacak olan mini kara delikler ise hemen yok olacakmış. Enerji miktarı küçük olduğundan endişelenecek birşey yokmuş... Kaynak.

8 Eylül 2008 Pazartesi

Bilişim Sevenler Derneği

Bir gün Bahçelievler 1. caddede yürüyordum. Bir anda Deneme Lisesinin (lisem) yanındaki apartmanın altındaki dükkanın, granit kaplamasının üzerinde yazanlar tüylerimi diken diken etti. "Bilişim Sevenler Derneği" Ya kapalıydı ya da sıkı sıkıya kapatılmış jaluzilerin ardında birileri çok fena şekilde bilişimi seviyordu. Bir koşu eve dönüp fotoğraf makinemi aldım ve bu durumu fotoğrafladım. Bu güne kadar da bende durdu.
2008'in nisan ayında çekmişim fotoğrafı. Peki ne oldu da buraya koydum? Bu gün aynı binanın önünden geçerken bir de baktım ki dükkan boş duruyor. İçimi bir hüzün kapladı. Nasıl üzülmem? Kamu yararına faaliyet gösteren bir dernek daha kapanmıştı. İçerideki bilgisayarlar, tamir malzemeleri, yeşil çuhalı masalar toplanıp gitmişlerdi. Artık bilişimi sevecek bir dernek olmadığına göre şimdi ne olacak diye içim içimi yiyor. Umarım meydana gelen sivil toplum boşluğu kısa sürede kapatılır. Ülkemin yaratıcı, cin fikirli, araştırmacı insanını seviyorum. Kalın sağlıcakla.
Güncelleme: Az önce (09.09.2008) berberim ile konuşuyordum. Derneğin kapanmadığını, sadece Anıttepe'de biryere taşındıklarını söyledi, içim rahatladı.
Posted by Picasa

7 Eylül 2008 Pazar

Ramazan Davulcusu Spamci Mi?

Ramazan'ın ilk gecesiydi. Ağustos sıcağından bunalmaktan dolayı pencereler açık vaziyette yatmaktayken, uykunun derinliklerinden birşeyler beni dünyamıza, sıcak yatak odamıza fırlattı. Sanki birşeyden kaçar gibi doppler efektiyle bir tangırtı geçiyordu. Dan dan dan dan dan dan dan dan dan dan dan...... Uyku sersemliğiyle "ne oluyor ya... Gene tıs-çak birileri mi geçiyor ana caddeden?" diye düşünürken "haaa Ramazan" şeklinde olayı idrak ettim. Daha bir hafta geçmeden sokak kapısının altından fırlatılıp yerlere saçılmış vaziyette yukarıda gördüğünüz ilan ile karşılaştım. Derhal tarayıp, komik resimler klasörüme attım atmasına ama rahat edemedim, bu olaydan blogumda da bahsedeyim dedim. Hani sunucunuza spam (istenmeyen ileti) koruyucu için birkaç önlem koyarsınız da, arada bir iki mail kaçar, bu da ona benzer bir durum oluşturmuş sanırım. Posta kutularımız apartman içerisinde olduğu ve yemek kokusu nedeniyle apartman kapımız açık bulunmadığı için yukarıdaki ilanlar posta kutularımıza ulaşamamıştı. Özetle "HER SENE BURAYI ÇALIYORUM" "ÜCRETİ BANA VERİN" "KAPIYA GELENDEN BELGE İSTEYİN" diyor. Adamlar haklı, son derece önemli bir görevi yerine getiriyor. Öncelikle bir mahalleyi falan değil neredeyse orta irilikte bir avrupa şehri boyutlarındaki Bahçelievler - Emek çevresini sahura kaldırıyorlar. Doğal olarak, yetişebilmek için bir kamyonetin arkasına davul, tokmak, davulcu triosunu atıp yangından mal kaçırır gibi dan dan dan dan dan dan dan (doppler effect).... İşin komik yanı, bu eski günlerden kalma bir adetin devamı olarak deklare edilip yapılıyor. Sanki eskiden bu iş böyle yapılıyormuş gibi. Eskiden yapılan hali nasıldı peki? Davulcular, hem çalar, hem maniler söyler, hem de belli bir mahalle sınırı dışına çıkmadan ayak üstünde dolaşırlardı. Şimdikiler ne yapar? Kamyonetin arkasına atlar dan dan dan dan dan... Ritim, melodi hak getire. E be, kardeşim böyle yaparsanız beni istediğim saatte uyandıran 5 YTL'lik Çin malı alarmlı saat sizden daha iyi değil mi? Hatta bakarsınız bir iki seneye yerinizi Çinli davulcular almış.... Siz bizim kapıya gelip ücretinizi isteyeceksiniz değil mi? İsteyin bakalım.... En azından, dan dan da, dan dan diye çalmayana benim verecek davulcu ücretim, bahşişim yok. Aynen dediğiniz gibi, davul ücretini kimseye vermeyeceğim, siz dahil hiç merak etmeyin! "Kimden izin aldıysanız, gidin ücretinizi de ondan alın..." Diyecektim demesine ama öyle de yapmayın en iyisi, yoksa döner dolaşır bir şekilde o para cebimizden alınır. :) Belediyeler yakında ramazan davulcuları için ihaleye çıkarlarsa şaşırmam. Ama ihaleyi Çinliler alırsa şaşırırım işte. Kalın sağlıcakla.

3 Eylül 2008 Çarşamba

Aaaa alan adım oldu!

Akşam işten çıkmak üzereydim. Bloğumu uzun süreden beri üzerinde tuttuğum blog servisim olan blogspot'un direkt olarak bir kişisel alan adı altında görüntülenebildiği aklıma geldi. Blogspotta ayarları karıştırırken Google'ın işi daha da ilerletmiş olduğunu ve blogspot üzerinden alan adı alıp, direkt olarak blogspottaki bloglarımı kendi alan adım altından (http://burcakcubukcu.com gibi) yayınlayabileceğimi farkettim. 5-6 dakika içinde 10 USD karşılığında alan adımı aldım ve işten çıktığımda saat 18:05 civarındaydı. Eve döndüğümde ise son bir iki ayarı da hallediverdim. Kendi alan adıma bağlı mail servisim, web sayfam olmuştu. Yıllardır antrak.org.tr adresinde tuttuğum ama bir türlü güncel tutamadığım web sayfalarıma da bir yönlendirme yapınca http://www.antrak.org.tr/~ta2ee adresindeki sayfalarım da yeni alan adıma yani http://burcakcubukcu.com adresine yönlenmiş oldu. Bu kadar kolay yapılabileceğini aklımın ucundan bile geçirmezdim. Google ve çalışanlarına saygım bir derece daha arttı. Sizin de blogspot üzerinde bir blogunuz varsa bence bir alan adı altına alıp kullanmayı düşünseniz hiç fena olmaz... Kalın sağlıcakla.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...