24 Eylül 2008 Çarşamba

T-Shirt Davul

Davulcularımız şu sıralar pikap üstünde ramazan davulu tıngırdatmaya devam etmekteler. Bizimkiler teknoloji kullanmayı pikap arkasına atlayıp dolaşmak olarak gerçekleştirebildiler. Peki batılılar davul çalma konusunda nerelere gelmiş diyorsanız, kopmaya hazır olun.
En son, bu gün dostum Kamuran Mülayim blogunda wifi sinyallerini alıp üzerindeki ışıklı figürde gösteren T-Shirt'ü tanıtmıştı. Ben de olağan gözden geçirmem sırasında "Think Geek" sitesinde ne buldum bakın... Lafı uzatmayayım. Resimde gördüğünüz T-Shirt'ün üzerindeki davul figürü çalınabiliyor. Üzerinde 7 farklı ses çıkartabilen beşi davul ikisi zil figür yer alıyor. 4 adet AA kalem pil ile çalışan davulunuzun sesi açılıp kısılabiliyor. Oldukça güçlü ses verebiiliyor. Yıkama sırasında davulunuzun zarar görmemesi için t-shirtün üzerinden nazikçe ayrılması ve elektrik bağlantısının ayrılıp çıkartılması gerekiyor. Fiyat 30 USD civarında. Nasıl olur da kakafoni yapmadan böyle bir davul çalınabilir diye merak ediyorsanız ve eğer Youtube sitesine ulaşabiliyorsanız Arrow'un "I love Rock & Roll" parçasını çalışlarını izleyebilirsiniz. Youtube'a ulaşamıyorsanız artık bir yolunu bulursunuz kısa sürede umarım... İşte klip aşağıda. Kalın sağlıcakla. Güncelleme: Eğer siz de yapılan son müdahaleden beri hiç bir şekilde youtube sitesine ulaşamıyorsanız artık bir proksi (vekil) sunucu kullanmak sorunu çözebilir. Benden size bir tavsiye http://www.vtunnel.com bu siteye girip istediğiniz sitenin (örneğin benimki) url'ini engellenmemiş içerikle görebilirsiniz. Engelsiz, sansürsüz bir İnternet dileğiyle.

22 Eylül 2008 Pazartesi

Amatör Telsizcilik kolaylaştı ama...

Eskiden amatör telsizcilik denince akla zor bulunan birtakım ekipman, pahalı gereçler ya da kendi kendinize yapacağınız alıcı-verici, test aletleri falan gelirdi.
Şüphesiz bulunmalarındaki zorluk ve fiyatları bu tür cihazları elde etmede sıkıntı yaratıyordu. Şimdi ise durum biraz değişti. Artık kolayca bulunabilen pek çok gereç var. Fiyatları ise oldukça makul bir hal aldı.
Gerçi nternet ve cep telefonları amatör telsizciliğe olan ilgili büyük ölçüde bitirdi ama halen bu hobi ile ilgilenen bir kesim meraklı var.
Dealextreme sitesinde dolaşırken bu ilginç cihaza rastladım. Sitede böcek, verici, kamera bulucu diye lanse edilmekle birlikte, bal gibi de bir frekans sayıcı olduğu biraz tecrübeli amatör telsizcilerin veya elektronik meraklılarının dikkatinden kaçmayacaktır. Fiyatı ise oldukça makul (43.75 USD). 1 Mhz ile 2.6 Ghz arasında tüm sinyal kaynaklarının frekansını gösterebilmesi ile benden bir "aferim" aldı. Böyle bir alet size de lazımsa buradan temin edebilirsiniz. Site yurt dışında ancak deneme atışı yapan bir arkadaşıma aldığı ürünü gönderdiler.
Hazır bu siteden ürün inceleme başlamışken bir de cep telefonu engelleyicisine bakmakta fayda var. Malum cep telefonu teknolojisine 10 yıldan fazla süredir yakın olsak da cep telefonu kullanıcıları telefonlarını nerede açık, nerede kapalı tutmak gerektiği konusunda yeterli duyarlıkta olmayabiliyorlar. İşte size makul fiyatlı, engelleyici (jammer) bir cihaz. Şu linkten sitenin ilgili sayfasına ulaşabilirsiniz. 37.97 USD fiyatla satılıyor. Bulunduğu odadaki gsm yayınını anında kestiği satın alanların yorumlarından anlaşılabiliyor. Alıp içini kurcalamak için bile alınabilecek bir cihaz. Anten çıkışı olduğundan daha kazançlı bir antene bağlayıp kullanmak düşünülebilir. Sitede biraz daha dolaşırsanız pek çok benzer cihazı da bulabilirsiniz. Tabi sitede kaybolmazsanız o kadar çok ıvır zıvır var ki...
Amatör telsizciliğe geri dönecek olursak yukarı da da bahsetmiştim, herşeyin ne kadar pahalı ve zor bulunur olduğundan ya, artık pek öyle değil. Gene bu sitede UHF frekans bandında çalışabilen bir telsizi 63.15 USD'ye satıyorlar. Gerçi amatör telsizden daha çok ucuz yollu bir iş telsizi gibi duran bu cihaz pekala amatör frekansları da kapsadığından işgörebilir. İçine olur olmadık ekler de yapmış Çinliler. Mesela siren, fener ve FM radyo alıcısını da telsizin içerisine tıkmışlar. Bu cihaz yurdumuza getirilirse kaydettirilebilir mi, ayrı bir mesele ama adamlar yapmışlar işte, üstelik bu fiyata da satıyorlar.
Bu seferlik de bu kadar, kalın sağlıcakla.

16 Eylül 2008 Salı

İstiklal Marşı

İstiklal Marşımızı gerektikçe İnternette çok arayıp bulduğum olmuştur. Ancak bir de ilk bestesinin bulunduğunu bilmiyordum. O da varmış. Üstelik 6 sene kadar bu beste ile söylenmiş. Tek sesli ve daha çok Türk Sanat Müziği bestesi havası taşıyor. Bestecisi Ali Rıfat Çağatay'mış. Eğer YouTube'a ulaşabiliyorsanız aşağıda temiz bir kaydı var. Yok eğer YouTube kapalı ise Milliyet Gazetesi'nin web sitesinde daha önce yayınlanmış hali ile eski bir kayıt var onu buradan dinleyebilirsiniz. Günümüzdeki hali ile İstiklal Marşını buradan dinleyebilir ya da kaydedebilirsiniz. Kalın sağlıcakla.

14 Eylül 2008 Pazar

Temiz Enerji

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) periyodik yayın organı İşveren'in bu ayki sayısında enerji konusuna ağırlık vermiş (bu yazı yayına girdiğinde basılı dergi elimdeydi ancak web sitesine konulması zaman aldığından webde henüz yer almıyordu). İyi de etmişler. Enerjiye gerekenden fazla ödediğimizden tutun da, kısa süre içerisinde yeni ve temiz enerji üretmeyi bir şekilde becermemiz gerektiğini hatırlatan pek çok ilginç makale ve görüş İşveren Dergisi Ağustos sayısında yer almış. Zamanınız olursa okumanızı tavsiye ederim. Gerçekten yeni dünya ekonomisinin etkisiyle eli para görmeye başlayan büyük nüfuslu ancak dünya ekonomisinden aynı ölçüde refah payı kapmayı başaramamış ülkeleri bu döngüyü kırmaya başladıkça durum giderek daha da zor olacak. Çin, Hindistan gibi dünya nüfusunun dev bir kısmını barıdıran ülkelerde ihracat yolu ile ülkeye giren paranın ekonomilerine yaptığı canlandırıcı etkinin kötü bir tarafı var. Çevre eskisinden çok daha büyük bir hızla kirleniyor. Trafiğe günden güne giren yeni araçlar, yerleşim birimlerinin ısıtılması gibi gerekler nedeniyle enerji ihtiyaçları durmadan artıyor. Enerji üretimi, ısıtma ve araçlarda kullanılan fosil yakıtlardaki miktar artışı dünyayı ciddi bir dar boğaz ile karşı karşıya bırakıyor. İkinci tehlike de fosil yakıt talebindeki artışın oluşturduğu şımarık arz durumu. Hani "elimi öpene satarım" yaklaşımını oluşturan durum nedeniyle petrol fiyatları durmadan yükseliyor ya, kasdedilen budur. Gerçi tek neden tabi ki talep artışı değil. Kontrolsüz fiyat yülselişinin ardında, borsa spekülatörleri, savaşlar ve en önemlisi kısa süre içinde kaynakların kuruyacağı ya da ekolojik bir çöküş yaşayacağımız ihtimali de rol oynuyor.
Peki ya temiz enerji, yenilenebilir enerji konuları ne durumda? Sanırım, yumurta kapıya dayanmış olmakla birlikte işin ciddiyeti nedeniyle acı çekmeye başlamadan ciddi adımların atılması zor. Örneğin ülkemizde rüzgar, güneş, jeotermal enerji kaynaklarından ne ölçüde yararlanıyoruz? , İşveren dergisinin sayfalarında dikkatimi jeotermal enerji konusunda ciddi bir potansiyelimiz olduğu çekti. Avrupa'da jeotermal kullanımında 1. olduğumuzu buna rağmen hala kullanılmamış ciddi potansiyelimiz bulunduğunu gördüm. Jeotermal enerji gerçekten pek çok alanda (enerji üretimi, konut ısıtması vs.) işe yarayabilecek gibi görünüyor. Aslında bir o kadar ilginç konu da yer altındaki sıcak kayaların enerjisinden yararlanmanın mümkün olabilleceği. Teknoloji basitçe şöyle gerçekleştiriliyor. Yeterli derinliğe iniyorsunuz (su döngüsünde devamlı buhar elde edebilecek kadar derinlik) bir gidiş bir de dönüş borusu döşeyip gidiş borusundan suyu gönderip dönüş borusundan sıcak su+buharı alıyorsunuz. Böylece kendi jeotermal üretiminizi gerçekleştiriyor, artık enerji lazımsa enerji, ev ısıtması lazımsa onu, isterseniz her ikisini birden üretiyorsunuz. Gerçekten öyle atla deve değil söz konusu yöntem. Ancak işe yarıyor işte. Aslında istesek de istemesekte mevcut ekonomik durum ve enerji darboğazı geçmişte karlı (rantabl) olmadığı gerekçesiyle el sürülmeyen bazı enerji üretim yöntemleri dahil pek çok alternatif enerji üretim yönteminin deneneceği gerçeği ile karşı karşıyayız. İnsanın gerçeği görmesi için bazen somut olumsuzlukları yaşaması gerekebiliyor. Mesela Marmara denizinin başına gelenler iyi buna bir örnektir. İstanbul'un hemen yanıbaşında 80'li yıllara kadar denize rahatlıkla girilebilen Bayramoğlu diye güzel bir yerleşim yeri vardır. Buraya yapılan binaların kanalizasyonları denize verilmişti (Denize girmek için gelinen bir yere dışkı bırakmak ne kadar akıllıca değil mi?). 90'lı yılların içindeyse artık denizde insanlar yerine dışkıları yüzmeye başladığından, yerleşim yerinin değeri yerlerde sürünmeye başladı. Şimdiki durumunu bilmiyorum ama bir süreden beri İstanbul plajlarında denize girilebildiği (dolayısıyla artık denizin daha az kirletildiği) gerçeğinden yola çıkarak buralarda da durumun düzelmiş olduğu ya da en azından kısa süre içinde düzelebileceği varsayılabilir. İşte bu kadar bariz sonuçları bile görmezden gelmenin maliyeti bu. Şimdi akıllı olup temiz enerji kaynaklarına yönelmenin zamanı sanıyorum. Siz ne dersiniz? Sağlam kafa, sağlam vücutta kalsın dileğiyle...

9 Eylül 2008 Salı

CERN Deneyi Evrenin Sonu Mu Olacak?

Az önce haber bültenlerin izlerken CERN'in dev parçacık hızlandırıcısında Büyük Patlama'nın deneneneceğini duyunca 9 yaşındaki kızım biraz endişelendi ama "merak etme birşey olmaz" diye geveledim.
Aslında bir sürü yapay gündemimiz varken böyle önemli bilimsel gelişmelerin duyuruluyor olmasına "şaşırmadım" desem yalan olur.
Biraz araştırdım, nedir diye Cern'in basın bültenlerine ulaştım. Özetle: Dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı Large Hadron Collider (LHC) ile daha önce denenememiş olan pek çok şey artık mümkün olacak. Buna büyük patlamanın nasıl oluştuğuna dair fikir edinebilmek için gerçekleştirilecek olan deney de dahil. CERN Genel Müdürü Robert Aymar sistemin güvenli, her türlü söylentinin de kurgudan ibaret olduğunu belirtmiş. Ayrıntılarını burada bulabilirsiniz. Fotoğraftakiler ise bu dev parçacık hızlandırıcıyı ziyaret eden şanslılar.
Neymiş efendim? Yarın gerçekleştirilecek olan deney ile yeni bir büyük patlama yaratıp kendimizi yok etmeyecekmişiz! Zaten kendimizi içinde yaşadığımız çevreye yaptıklarımızla yavaş yavaş ve bilinçsizce yok ediyoruz. Bilim adamları, hele fizikçiler göreli olarak diğer insanlara göre ne yaptığını bilir olduklarından yarın sıradan bir gün olacak.
CERN'den elde edilen son derece değerli bilgiler ise diğer 20 üye ülkeden biri olmadığımız için bize ne derece yarayacak onu da hep birlikte göreceğiz...
Aman canım, CERN, mern bize ne, açıp Acun Ilıcalı'nın sunduğu "Var Mısın, Yok Musun?" yarışmasını izleyelim. Öyle, yarın var mıyız, yok muyuz, ya da "ne olacak bu ülkenin hali?" türünden şeyler düşünmeye gerek yok.
Vur patlasın, davulcular bahşiş kazansın ...
Unutmadan CERN deneyi yüzünden patlamayız belki ama Türkiye gündemi nedeniyle sıkıntıdan patlayabiliriz, dikkatli olmak lazım.
Sağlıcakla kalın... Güncelleme (10.09.2008): Aslında bu gün sadece parçacıkları hızlandırmaya başlıyorlarmış. Çarpışma ise 1-1,5 ay sonra gerçekleşecekmiş. Oluşacak olan mini kara delikler ise hemen yok olacakmış. Enerji miktarı küçük olduğundan endişelenecek birşey yokmuş... Kaynak.

8 Eylül 2008 Pazartesi

Bilişim Sevenler Derneği

Bir gün Bahçelievler 1. caddede yürüyordum. Bir anda Deneme Lisesinin (lisem) yanındaki apartmanın altındaki dükkanın, granit kaplamasının üzerinde yazanlar tüylerimi diken diken etti. "Bilişim Sevenler Derneği" Ya kapalıydı ya da sıkı sıkıya kapatılmış jaluzilerin ardında birileri çok fena şekilde bilişimi seviyordu. Bir koşu eve dönüp fotoğraf makinemi aldım ve bu durumu fotoğrafladım. Bu güne kadar da bende durdu.
2008'in nisan ayında çekmişim fotoğrafı. Peki ne oldu da buraya koydum? Bu gün aynı binanın önünden geçerken bir de baktım ki dükkan boş duruyor. İçimi bir hüzün kapladı. Nasıl üzülmem? Kamu yararına faaliyet gösteren bir dernek daha kapanmıştı. İçerideki bilgisayarlar, tamir malzemeleri, yeşil çuhalı masalar toplanıp gitmişlerdi. Artık bilişimi sevecek bir dernek olmadığına göre şimdi ne olacak diye içim içimi yiyor. Umarım meydana gelen sivil toplum boşluğu kısa sürede kapatılır. Ülkemin yaratıcı, cin fikirli, araştırmacı insanını seviyorum. Kalın sağlıcakla.
Güncelleme: Az önce (09.09.2008) berberim ile konuşuyordum. Derneğin kapanmadığını, sadece Anıttepe'de biryere taşındıklarını söyledi, içim rahatladı.
Posted by Picasa

7 Eylül 2008 Pazar

Ramazan Davulcusu Spamci Mi?

Ramazan'ın ilk gecesiydi. Ağustos sıcağından bunalmaktan dolayı pencereler açık vaziyette yatmaktayken, uykunun derinliklerinden birşeyler beni dünyamıza, sıcak yatak odamıza fırlattı. Sanki birşeyden kaçar gibi doppler efektiyle bir tangırtı geçiyordu. Dan dan dan dan dan dan dan dan dan dan dan...... Uyku sersemliğiyle "ne oluyor ya... Gene tıs-çak birileri mi geçiyor ana caddeden?" diye düşünürken "haaa Ramazan" şeklinde olayı idrak ettim. Daha bir hafta geçmeden sokak kapısının altından fırlatılıp yerlere saçılmış vaziyette yukarıda gördüğünüz ilan ile karşılaştım. Derhal tarayıp, komik resimler klasörüme attım atmasına ama rahat edemedim, bu olaydan blogumda da bahsedeyim dedim. Hani sunucunuza spam (istenmeyen ileti) koruyucu için birkaç önlem koyarsınız da, arada bir iki mail kaçar, bu da ona benzer bir durum oluşturmuş sanırım. Posta kutularımız apartman içerisinde olduğu ve yemek kokusu nedeniyle apartman kapımız açık bulunmadığı için yukarıdaki ilanlar posta kutularımıza ulaşamamıştı. Özetle "HER SENE BURAYI ÇALIYORUM" "ÜCRETİ BANA VERİN" "KAPIYA GELENDEN BELGE İSTEYİN" diyor. Adamlar haklı, son derece önemli bir görevi yerine getiriyor. Öncelikle bir mahalleyi falan değil neredeyse orta irilikte bir avrupa şehri boyutlarındaki Bahçelievler - Emek çevresini sahura kaldırıyorlar. Doğal olarak, yetişebilmek için bir kamyonetin arkasına davul, tokmak, davulcu triosunu atıp yangından mal kaçırır gibi dan dan dan dan dan dan dan (doppler effect).... İşin komik yanı, bu eski günlerden kalma bir adetin devamı olarak deklare edilip yapılıyor. Sanki eskiden bu iş böyle yapılıyormuş gibi. Eskiden yapılan hali nasıldı peki? Davulcular, hem çalar, hem maniler söyler, hem de belli bir mahalle sınırı dışına çıkmadan ayak üstünde dolaşırlardı. Şimdikiler ne yapar? Kamyonetin arkasına atlar dan dan dan dan dan... Ritim, melodi hak getire. E be, kardeşim böyle yaparsanız beni istediğim saatte uyandıran 5 YTL'lik Çin malı alarmlı saat sizden daha iyi değil mi? Hatta bakarsınız bir iki seneye yerinizi Çinli davulcular almış.... Siz bizim kapıya gelip ücretinizi isteyeceksiniz değil mi? İsteyin bakalım.... En azından, dan dan da, dan dan diye çalmayana benim verecek davulcu ücretim, bahşişim yok. Aynen dediğiniz gibi, davul ücretini kimseye vermeyeceğim, siz dahil hiç merak etmeyin! "Kimden izin aldıysanız, gidin ücretinizi de ondan alın..." Diyecektim demesine ama öyle de yapmayın en iyisi, yoksa döner dolaşır bir şekilde o para cebimizden alınır. :) Belediyeler yakında ramazan davulcuları için ihaleye çıkarlarsa şaşırmam. Ama ihaleyi Çinliler alırsa şaşırırım işte. Kalın sağlıcakla.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...