nasıl yapılır etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nasıl yapılır etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Temmuz 2017 Cumartesi

10 Maddede Kişisel Gelişim İşe Yarar mı?

Abraham Maslow isimli bir psikolog, Amerika Birleşik Devletlerinde 1943 yılında ihtiyaçlar piramidi olarak adlandırdığı bir insan psikolojisi teorisi ortaya atmıştır. Buna göre, öncelikle en önemli olan temel ihtiyaçlar karşılanmalıdır. Temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra da bir sonraki aşamada gelen ihtiyaç katmanının gerekleri karşılanmalı ve böylece üst üste, sırasıyla tüm ihtiyaçlar karşılandığında süreç bitmelidir.

Bu teori, insan psikolojisi ile ilgili işleri kolaylaştırdığı için genel kabul görmüştür.

Sırasıyla:
Abraham Maslow
Amerikalı Psikolog
1908-1970

  • Fizyolojik gereksinimler (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım)
  • Güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği)
  • Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık)
  • Saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı)
  • Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, ön yargısız olma, gerçeklerin kabulü) (Maslow Teorisi)

Kişisel gelişim bir süreçtir. Ancak bir alt yapı gerektirir. Yine de Maslow'un piramidindeki tüm ihtiyaçlar aslında en tepedeki kendini gerçekleştirme çabasının bir parçasıdır. Dolayısıyla parçalanmış olarak değil, bir bütün olarak konuya yaklaşmak gerekir. Çünkü alt katmanlardaki ihtiyaçların kısmi eksiklikleri ya da nasıl karşılandıkları en tepeyi etkileyecektir.

Kendini gerçekleştirme bir hedef olarak iyi olmakla birlikte, hedefe ulaşıldığında yapılması gerekenlerin bitmesi günümüz gerçekleri ile uyumlu değildir. Hedef, sürecin bitişi gibi görünse de, ulaşılması amaçlanan seviye günden güne daha ileriye taşınıyor olabilir. Bu nedenle, kendini gerçekleştirme sonlu bir süreç olarak görülmemelidir. Yani ihtiyaçlar piramidinin tepesine ulaşmak mümkün hiç olmayabilir.

Suç örgütleri içinde hayatını geçiren ve yükselen bir kişi, tüm bu alttaki aşamaları birer birer tamamlayıp en sonunda da kendini gerçekleştirme aşamasını başarıyla tamamlayabilir. Tarihte böyle örnekler vardır. Çete liderleri, diktatörler, kötü karakterli profesyonel yöneticiler hepimizin aklına gelebilen örneklerdir.

Diğer yandan, bilim alanında yetişip, insanlığa yararlı buluşlar yapan kişilerin, ya da mesleki hayatının zirvesine çıkmış sanatçıların, halkı için gerçekten daha iyisini yapmaya çalışan siyasetçilerin de yine Maslow piramidinin tepesine kadar tırmandıkları düşünülebilir.

Öyleyse iyi ve kötü olarak düşünebileceğimiz son derece göreli ve değişken yapıdaki kişiliklerin aynı süreçleri tamamlayarak kendini geliştirdiği ve sonuçta kendini gerçekleştirdiği düşünülebilir.

Bu bilgiler ışığında kişisel gelişim çabalarının neden işe yarayıp, yaramayabileceğini listelemeye çalışalım.

1- İçinde bulunduğunuz ortam sizi piramidinizin taşlarını ördüğünüz ilk aşamadan sonuna kadar önemli ölçüde etkiler. Kişi kendisini sürekli olarak bir kalıba hapsetmeye çalışan çevresinin etkisinden kurtulamazsa, kişisel gelişimi ancak çevrenin izin verdiği kadar olacaktır.

2- Kitaplar, konuşmalar, dersler, okullar tabi ki kişisel gelişiminiz için önemlidir. Ancak harika ve etkileyici bir TED sunumu ya da bir iki ay devam ettiğiniz etkili konuşma eğitimleri, iş yerinizde verilen kişisel gelişim temalı meslek içi eğitimler, siz ondan ne kadar alabilirseniz sizi o kadar geliştirir. Zaten bu yüzden okullarda herkes sınavlardan farklı notlar alır. Kurslarda başarı, kişiden kişiye değişir. Örneğin yabancı dil kursunu bitiren iki kişiden biri harika bir şekilde o dili öğrenirken bir diğeri ancak derdini anlatabilecek kadar ilerlemiş olabilir.

3- Yine kişisel gelişim senaryoları her zaman doğru ve yeterli tasarlanmamış olabileceklerinden beklendiği kadar önemli bir etkileri olmayabilir. Sunumları iyi ve doyurucu olsa da, sonunda alınan yol o kadar da önemli olmayabilir. Aynı şey okullar için de geçerlidir. Lise hayatı boyunca Matematiğin tüm önemli içeriği verilen nesiller, yapılan sınavda eksi puan alabilirler. Başarısız eğitim politikalarının kişisel gelişimi olumsuz etkilediği sizce de bir gerçek değil midir?

4- Bir kitapçıya girdiğinizde kişisel gelişim üzerine yazılmış kitapların devasa bölümlerde satılmaya başlandığı dikkatinizi çekmiştir. Bu durum aile, okul ve iş hayatı eğitim süreçlerinde eksik kalan bir şeylerin olduğunun en önemli göstergelerinden biridir. Durumun farkında olan kimi bireylerin kendini alternatif yöntemlerle geliştirmeye çalışmasından böylesi bir sonuç çıkmış olabilir. Genellikle motivasyon kitabı olan bu tür yayınlar, kişinin kapasitesine ve kararlılığına bağlı olarak işe yarayabilirler, ancak yaramayabilirler de.

5- Farkındalık ve kararlılık elbette önemli bir başlangıçtır. Ancak kafanızda o ışık parladığında ve kararınızı "evet, ben kişisel gelişmemi yapacağım" dediğinizde aslında işin başındasınızdır. Bu nedenle okunan bir kitap, katılınan bir eğitim sizi nirvanada bir guru yapmaz. Ancak öyle hissetmenize neden olabilir. Elinizdeki çöpü "kimse görmez nasılsa" diye yere attığınızda, içinizdeki kifayetsiz guru, kuruyup gitmiş demektir.

6- Kişisel gelişim Maslow piramidinde güzelce tanımlanmış gibi de olsa. Piramidin tepesine gelinip, "tamam ben oldum artık" demek mümkün değildir. Zira, hep daha iyisi mümkün olan bir süreçtir kişisel gelişim. 4 senelik bir okulu başarı ile bitirmek iyidir. Ancak ömür boyu o bilgi ile yaşamanız mümkün olsa da, yeni bilgiler edinmeyi boş verdiğinizde, meslektaşlarınıza göre geride kalırsınız. Çünkü kişisel gelişim bir yolculuk gibidir. İlerlediğiniz sürece eskisinden daha farklı olursunuz. Doğru yönde ilerlerseniz gelişirsiniz.

7- Kişisel gelişiminizi nasıl anlayabilirsiniz? Bunun için bir referans noktası olaması gerekir. Ancak kimi zaman bunu ölçmek o kadar da kolay olmayabilir. Başkaları tarafından imrenilen ve örnek alınan bir kişiliğiniz de olsa, bu sizin gerçekten harika bir insan olduğunuzu göstermez. Kişisel gelişiminizi tamamladığınızı düşündüğünüz anda, her şeyi yeniden gözden geçirseniz iyi olur.

8- İnsan henüz işleyişi tam olarak anlaşılamamış bir beyne sahiptir. Belki de bir gün gelecek, her şey tam olarak anlaşılacak, kişisel gelişimin daha basit bir çözümü bulunacaktır. Mesela Sapiens 2.0 üretilebilecektir. Eksikleri tamamlanmış mükemmel bir insanı en başta üretmek aslında bizi pek çok gereksiz çabadan kurtarabilir. Ancak o güne kadar çoğu başarısız olacak gelişme çabalarımızı sürdürmekten başka seçeneğimiz bulunmuyor.

9- Her nesilde tek tek gelişmek için çaba göstermek zorunda olmamız en önemli sorunlardan biridir. Pek çok faktör başarıyı engellemek için adeta birbiri ile yarışır. Örneğin batılılar "ışık doğudan yükselir" derler. Bunun anlamı, doğunun geçmişte bilim alanında pek çok araştırmanın yapıldığı ve bilginin üretildiği yer olmasından kaynaklanır. Şimdilerde ise bilginin ışığı artık kaynağını aydınlatmıyor gibi görünmektedir. Eğer bir şekilde nesiller boyu gelişmelerin önüne engeller konulursa, kişisel gelişim de, toplumsal gelişim de geriye gidebilir. Her ne kadar, "Güneş her gün yeniden doğar" denilse de, "bir kere kaybolan bilim ışığı, bir daha geriye getirilebilir mi?" sorusunun yanıtı belirsizdir.

10- Kişisel gelişim, toplumun ilerlemesi için önemlidir. Ancak fitili öncelikle ailenin yaktığı, okulların gereken teknik donanımı sağladığı ve ilerleme için başlangıcı oluşturduğu ama asıl çabanın bireye kaldığı unutulmamalıdır. Bireyin ise kolayca dikkati dağılabilir. Piramitte altyapıda oluşabilecek eksilmeler ve çatlaklar kendini gerçekleştirme için durdurucu ve geri çevirici olumsuzluklar da oluşturabilir. Kimi zaman temeli çürüyen binalar yıkılır. Zaten kişisel gelişimi devam ettirmek bu nedenle biraz daha zordur. Hem hayatta kalmak için tüm gücünüzle çabalayıp, hem de mükemmel bir insan olamayabilirsiniz. Ancak, belki de insan olmak zaten böyle bir şeydir.

10 Temmuz 2016 Pazar

Android Telefonumdaki Fotoğrafları Videoları Nasıl Yedeklerim?

Çevremdeki Android kullanıcılarının çoğu bedavaya tüm video ve fotoğraflarını yedekleme imkanı olduğunu bilmiyor. Bu yazı Android telefonu olup da telefondaki fotoğraflarını ve çektikleri videoları nasıl yedekleyeceklerini merak edenler içindir.

Google'ın kullanıcıları için bedava sağladığı 15 GB'lik bir depo alanı var. Bu alanı, iletileriniz, fotoğraflarınız-videolarınız ya da dosyalarınız için kullanabiliyorsunuz. Ancak bir süredir rekabetin de baskısıyla Google fotoğraflarınızı eğer ufak bir özelliğe dikkat ederseniz 15 GB'lık kotanızdan düşürmeden depoluyor. Buna videolarınız da dahil. Neredeyse sınırsız fotoğraf ve video deposuna sahipsiniz. Peki bunu kullanıyor musunuz?

Fotoğraflarınızı yedeklemezseniz, telefonunuz fabrika ayarlarına döndürüldüğünde silinebilirler. Eğer harici bellek kartına kaydediyorsanız telefonunuz kaybettiğinizde fotoğraf ve videolarınız da gider.

Fotoğraf ve Video yedeklemek için ne yapmalı?

Aslında yapılacak fazla bir şey yok. Google Play'den Google Fotoğrafları yüklemelisiniz.
 Google Fotoğraflar


Google fotoğraflar dilerseniz çeker çekmez fotoğraflarınızı Google sunucularına yükler. Kotanızdan düşülmesini istemezseniz ayarlarda dikkat etmeniz gereken


Yedekleyin ve senkronize edin kısmında, Yükleme Boyutu'na tıklayıp Yüksek Kalite (ücretsiz ve sınırsız depolama alanı) kısmını seçmek. Böylece tüm fotoğraflarınız yedeklenecektir. Hücresel veri yedekleme kısmına bakarsanız fotoğrafların ve videoların mobil veri (3G, 4G vs.) üzerinden yedeklenmesini sağlayabilirsiniz. Bunları kapatırsanız fotoğraf ve videolarınız evde ya da işyerinde wifi üzerinden ağa bağlandığınızda otomatik yedeklenir.

Google fotoğraflarınız kendi sıkıştırma yöntemiyle pek bozmadan kaydediyor. Ben ticari bir fotoğrafçılık sitesine bu algoritmada kaydedilmiş bir fotoğrafı yolladığımda kabul ettiler. Dolayısıyla onların göremediği farkı ben de göremem her halde diye düşünüyorum ;)

Videoları YouTube'a Aktarma

Videoları da otomatik yükleyen bu sistemin hoş bir özelliği var. Dilediğiniz videonuzu basit bir aktarma işlemiyle YouTube'da yayınlamanız mümkün. bunun için YouTube yükleme sayfasına gidip Videoları İçe Aktar başlığı altındaki, içeri aktar düğmesine tıklayıp, istediğiniz yedeklenmiş videonuzu YouTube'a içe aktarıp, yayınlamanız mümkün (yani videoyu baştan yükleyip uğraşmanız gerekmiyor).


YouTube Videolarını Kesip, Birleştirme, Efekt ve Müzik Ekleme

YouTube videolarını hazırlamak için bir yazılıma sahip olmayabilirsiniz. Neyse ki bu durum için Google bir çözüm sunuyor. Editor adresine gidip yüklediğiniz videoları kesip birleştirebilirsiniz. Böylece parça parça çektiğiniz görüntüleri tek bir video haline getirebilirsiniz. YouTube dilerseniz bu görüntülerin altına hazır müziklerden eklemenize de imkan tanıyor.
Youtube Editor sayfasında videoları işleyebilirsiniz.


iPhone kullanıcıları da bu hizmetten yararlanabiliyor.

13 Haziran 2015 Cumartesi

Matlaşmış Farları Nasıl Temizleriz?


10 yaşındaki aracımın farlarının özellikle fazlaca güneş gören üst kısımları matlaşmıştı. Önce bir yere götürüp yaptırmayı düşündüm ama "neden kendim yapmayayım?" diye düşününce İnternet'te kısa bir araştırma sonrası işe yarayabilecek ürünlerden bir tanesini ısmarladım, geldi. Ürünü satın aldığım link bu.

Nasıl yaptım?
1- Uygulama öncesi farları iyice temizledim.
2- Ürün aracın boyasına zarar vermesin diye, kalın boya bandı ile farın çevresini kapladım.
3- Az bir miktar kullanarak önce bir deneme yaptım. Pamuklu bezle 3-4 dakika ovduğum yüzey güzelce parlayınca her farın tamamını güzelce ürünle kapladım ve ovalayarak temizledim. Far başına en çok 10 dakika harcayarak bu işi yaptım.

Kaça Mal oldu?
Kargo dahil 26 lira ödedim.


Sonuç Nasıl?
Bence tatmin edici. Artık o kirli puslu görünüm yok farlarda.

Düşünceler
Bu işin yapılması ile ilgili olarak İnternet'te pek çok linke baktım. Uygulama öncesi ince zımpara kullanıp daha sonra parlatma işlemi yapan, polisaj cihazları kullanan anlatımlar gördüm. Doğrusu sanki insanı yapmaktan soğutup tamircilere yönlendirmek amaçlı gibi yazılmışlardı. O kadar zorlamaya gerek kalmadan oldu işte. Aşırı derin çizikleri matkabın ucuna taktığım mini polisaj keçesi ile düzelttim. Geçti gitti.

Bu ürünü arka stoplar için de kullanmak mümkün. Ancak benimkiler şimdilik iyi durumda olduğundan dokunmadım.

13 Ekim 2014 Pazartesi

Sahte Twitter Hesaplarından Korunma - 2


Sahte twitter hesapları sizin kendilerini takip etmenizi sağlamaya çalışır. Takip ettiğiniz sahte hesaplar genellikle bir süre sonra sizi takibi bırakırlar. Takip ettiğiniz hesaplar belli bir sayının üzerindeyse bir süre sonra ipin ucu kaçacaktır. Ne yazık ki Twitter sizi takibi bırakanları açıkça görmenizi sağlayacak araçlara sahip değil.

Sizi kimler takibi bırakmış?

Öncelikle gönderilerinizi beğenmeyen takipcileriniz sizi takibi bırakabilir bu normaldir. Siz birinin gönderilerini beğendiğiniz için onu takip edebilirsiniz ancak karşıdaki kişinin sizin gönderilerinizi takip etmesi için onun da aynı düşünceler içerisinde olması gerekir. Kimse sizi takip etmek zorunda değildir. Bunu gözönünde bulundurun. Sırf sizi takibi bıraktı ya da takip etmedi diye hesapları takibi bırakmak doğru olmaz. Bunu gözönünde bulundurarak asıl amacımızı hatırlayalım. Sahte hesaplardan korunmak! Takibi bırakanların içerisinde aslında sizi kendilerini takibe teşvik etmek için takip edip sonra da takibi bırakanlar bazı uygulamalar sayesinde kolayca belirlenebilir.


Socialbro isimli uygulama işinize yarayabilir. Uygulama belli bir seviyeye kadar bedava kullanıma izin veriyor, bu da sizin için yeterli olabilir. Biraz karışık olsa da sizi takibi bırakmış kimseleri görüp, değerlendirdikten sonra, takibi bırakabilme imkanını size veriyor. Ayrıca Google Chrome Web Mağazası üzerinden uygulama olarak socialbro'yu yükleyebilirsiniz.


Bir diğer alternatif de JustUnFollow, aynı şekilde servise üye olup takipcilerinizi inceleyip dilediklerinizi takipden çıkarmanızı sağlar.

Kendini belli edip size binlerce takipci kazandıracağını belirten hesapları da direk takipten çıkartıp ya da onlar sizi takibe başladıklarında takip etmeden engelleyip Twitter'a şikayet edebilirsiniz.

Bunu yapmak için kullanıcının resmine tıklayın.


Kullanıcı hesabında çark şeklinde görülen şekle tıkladığınızda çıkan menüden kullanıcı engelle (block or report) kısmından hem kullanıcıyı engelleyebilir hem de gereksiz ileti gönderdiği için Twitter'a rapor gönderebilirsiniz.

Bir kullanıcı hakkında yeteri miktarda rapor gelmesi halinde hesabı Twitter tarafından kapatılabilmektedir.

11 Ekim 2014 Cumartesi

Sahte Twitter Hesaplarından Korunma - 1


Twitter geçmişte elektronik postalara olan durumu yaşıyor. İstenmeyen iletiler artık sadece posta kutumuzu değil Twitter akışımızı da kaplıyor. Bunlardan kurtulmak için yapabileceklerimiz neler?

Örneğin daha posta kutunuza gelen Twitter isteklerini kontrol ederek sahte hesapların size bulaşmasını engelleyebilirsiniz.

Yöntem 1:
Açıklama yazısını okuyun!
celebdirtylaundry.com'da Ana ve Kız Blogging Mavens Editörleri vesaire vesaire.
Hemen linkteki sitelerden birine bakıyoruz. Ünlülerin hallerini internete taşıyıp trafik elde etmeye çalışan bir magazin sitesine benziyor. Benim gözüm tutmadı pek. Takip etmeyeyim!

Yöntem 2:
Fotoğrafı Google Resim Aramadan Kontrol Edin!
Anlaşılan bu fotoğrafı kullanan başka Twitter hesapları da var. Aynı foto ve onlarca farklı kullanıcı (44 sonuç!). Garip görünüyor. Hiç gözüm tutmadı. Demek takip etmemek lazım ;)

İşte böyle küçük bir çaba ile istenmeyen içerik yollaması kuvvetle muhtemel olan bir hesabı takip etmeme kararı vermek oldukça kolay aslında. 

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Evde En Basit Şekilde Şarap Nasıl Yapılır? (Resimli)

Merhaba.

Gurme bir arkadaşım var. Yaklaşık 4-5 senedir kendi tüketimi için şarap yapıyor. İlk yaptığı şarap, pek kolay içilemez olsa da, son yıllarda gerçekten lezzetli şaraplar üretiyor. Kendisine bu işi nasıl becerdiğini sordum ve ben de evde kendi şarabımı yapmayı geçtiğimiz yıl becerdim. Doğrusunu isterseniz ilk deneme için oldukça başarılıydı. Gurme arkadaşım, "yemeğe bile koymam senin yaptığın şarabı ama ilk deneme için güzel olmuş" dedi. Ben de bu sene de şansımı yeniden denemeye karar verdim.

Hemen belirteyim, çeşitli kaynaklarda evde nasıl şarap yapabileceğinizi anlatan yazılar bulabilirsiniz ama doğrusunu isterseniz o kadar çok ince detaya ve tekniğe giriyorlar ki, anlaması ve yapması zorlaşıyor. Biraz örnek vereyim.

1- Özel ölçüm cihazları,
2- Oluşan karbondioksiti atmak için özel düzenekler,
3- Özel depolama çözümleri,
4- Fermantasyon başlatıcılar,
5- Fermantasyon durdurucular,
6- Alkol seviyesi ölçerler,
7- Kükürt ekleme ile koruma yöntemleri,
8- Özel saklama yöntemleri,
9- Özel sıkma presleri ve yöntemleri,

bu liste daha da derin internet araştırmaları yaparsanız uzatılabilir. Ancak bu hali ile bile son derece kafa karıştırıcı. Tamam, şarap yapımı bir yerde bilim ve sanatın birlikte yürütüldüğü işlemler bütünü olarak tanımlanabilir. Ama abartmaya gerek yok, şunun şurasında evde kendi tüketimimiz için sofra şarabı yapacağız, bu roket bilimi gibi zor olmamalı.

Şarap, sanırım insanlık için oldukça eski bir içecek. Üzümleri saklamanın kolay bir yöntemini ararken şans eseri bulunmuş olabilir, zira sirke de benzer şekilde elde ediliyor. Dolayısıyla işlem aslında kendi kendine olmuş ve şans eseri ortaya çıkmış olabilir.

Şarap Oluşumu Hakkında Kısa Bilgi

Üzüm, yaşamak ve üremek için onun içindeki şekeri yiyerek, artık olarak bir miktar alkol üreten bakterilerin sayesinde şaraba dönüşür. Dolayısıyla, oluşan etil alkolün, bakterilerin sindirimleri sonucunda ortaya çıkması tuhaf bir gerçektir :) Bu arada üzümün tadı ve kokusu alkol ile burulsa da içimi hoş ve içilen miktar abartılmazsa yararlı bile diyebileceğimiz bir sıvı ortaya çıkar.

Şarabın Yapımı

Binlerce yıllık şarap üretimi birikimimiz, şarabın üzümünün yağışın az olduğu dönemlerde daha kaliteli sonuçlar alınmasına yaradığını göstermiştir. Dolayısıyla bu bilgi aklınızda olsun. Ancak hemen belirteyim, ben sadece sıradan sofra şarabı peşinde olduğum için, üzümü manavdan, süpermarketten, pazardan, yani bulduğum her yerden aldım. Fazla seçici olmadım anlayacağınız. Kimi arkadaşlarım hasat zamanı daha çok şarap üretimi için yetiştirilmiş üzümleri üreticisinden direkt olarak alıyor. Doğal olarak daha güzel bir şarap çıkıyor ortaya. Aklınızda bulunsun.


1-
Eğer 5 litre civarı şarap elde etmek istiyorsanız 8-10 kilo üzüm almanız gerekir.
Ben kırmızı üzüm kullanıyorum. Bu arada şaraba koyu kırmızı-bordo rengini üzümün kabuğu veriyor. Dolayısıyla ne kadar koyu renkli üzüm bulabilirseniz o kadar güzel ve koyu renkli şarap elde edebilirsiniz. Sıkarken dikkat ederseniz kırmızı üzümün içinin kırmızı olmadığını görürsünüz.

2- Üzümleri yıkamayın! Aldığınız gibi kullanın. Sadece içerisindeki çürükleri ve yabancı maddeleri ayırın. Üzerlerindeki bakterileri fermantasyonu başlatmak için kullanacağız, yıkamanız onları uzaklaştıracaktır. Dolayısıyla ekmek mayası falan eklemeye gerek yok. Saplarını ve çöplerini de ayıklamanıza gerek yok. Elde ettiğiniz şıranın içerisine 10 litreye bir çay bardağı kadar şeker ekleyebilirsiniz. Ancak üzümleriniz az sulu ve çok tatlıysa gerek yok. Sadece yemeklik üzümler yeterince tatlı değilse bu eklemeyi yapın.

--------------------------------------------
İsteğe kalmış kısım:


Bu işi usulünce yapmanız için bir hidrometreye ve içinde ölçüm yapmak için bir ölçü kabına ihtiyacınız olacak. Medikal malzeme satan yerlerde bulabilirsiniz. Yoğunluk değeri 1,095 = Litre/Şeker oranı 248 = Alkol Yüzdesi 12,3 (bütün değerler birbirinin karşılığı) değerini gördünüz mü? Tamamdır.
--------------------------------------------

3- Ben az yaptığım için elimle sıkıyordum üzümleri. Biraz zahmetli ve uzun sürüyordu. Ayrıca ikinci bir sıkıştırma gerektirmesin diye üzümleri neredeyse tek tek sıkıp sularının iyice çıkmasını sağlıyorum. Dikkat üzümleri sıkarken bir alet kullanırsanız çekirdeklerinin kırılıp, ezilmemesine dikkat edin. Şarabın tadını bozarlar. Kırılmazlarsa şıranın içerinde kalmalarının sakıncası yok.

Elle sıkmak zor gelebilir. Bu durumda döküm altı olan bir orta boy çelik tencere ile üzümleri plastik bir leğenin içinde ezebilirsiniz.

Bir kaç yıldır üzümleri aldığım yerde patlatan bir alet var. Artık bu sayede işler çok daha kolay oluyor.

Şarap sıkma işi makine ile daha kolay yapılıyormuş! İşte, nasıl yapıldığını aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz.


4- Sıkılmış üzümleri ve saplarını, çekirdeklerini, çıkan suyu (şıra) yani elinizde ne varsa hepsini bir şişeye ya da turşu kabına doldurun. Ben 10 litrelik su pet şişelerini, ya da 20 litrelik turşu pet şişelerini (bu tür öteberi satan mahalledeki dükkandan aldım) kullanıyorum (Nedenini az sonra okuyacaksınız).


5- Şişenizi ağzına kadar tıkabasa doldurmayın. Fermantasyon sırasında posa ve çerçöp kısmı yukarı doğru çıkacağından taşar. 7 - 15 santimlik bir boşluk bırakmanız iyi olur. Çok şarap yapacaksanız 20 litrelik kalın su petlerini kullanabilirsiniz ama ağızları vidasız olduğundan gaz çıkışını kontrol etmek zor olur.


6- Şişenizi karanlık ve ne çok serin, ne de çok sıcak bir yere koyun. Eğer bir deponuz varsa olur. Yoksa tuvalet bu iş için uygun bir mekan.


Hava kilidi ile çıkan gazı sorunsuzca dışarı atabilirsiniz. 

7- Fermantasyon genellikle 1 ya da ikinci güne kadar başlar. Şişenin genleşmesinden ve gerginliğinden bunu anlayabilirsiniz. Şişede oluşan karbondioksit nedeniyle dışa doğru bir basınçtan oluşan bu durum normaldir. O gazın dışarı çıkması, buna karşın içeri ortamın havasının şişenin içine girmemesi gerek (Yoksa şarap bozulabilir). Pet şişenin ağzındaki kapağı dikkatlice aralayıp (tam açmayın) gazın yavaş yavaş sızmasını sağlayacak şekilde bıraktığınızda, sorun kalmaz. Kokladığınızda ekşi bir koku alacaksınız (Ekşi ekmek mayası da benzer yöntemle elde edilir). Gün geçtikçe dikkat ederseniz, bu kokuya belirgin bir şekilde alkol kokusu da eklenecek. Kapak yerine alternatif olarak şişenin ağzına bir ameliyat eldiveni takabilirsiniz. Şişen eldiven, kenarlarından fazla basınçlı gazı atar (iyi ayarlayamazsanız eldiven gaz atacağına füzeye dönüşerek fırlayabiliyor!). Görüntüsü de değişik olur ;) Daha da düzgün olsun isterseniz bir hava kilidi alın (12-15 TL) şişenin ağzına onu takıp, içine de biraz su koydunuz mu, şişenin içerisindeki pozitif basınç nedeniyle karbondiyoksit dışarı çıkar ama içeri hava girmez.

Basit Hava Filtresi nasıl yapılır?


8- Dört gün kabukla bekletmek rengi ve kokuyu almak için yeterli oluyor, fazla beklerse tadında bozulma olabiliyor. Bu biraz üzüme de bağlı aslında) alt kısımda koyu renkli bir sıvı birikimi net bir şekilde görülebilecek duruma gelir. Ayrıca en altta beyaz bir tortu da oluşmuş olmalı. Bu tortu genellikle şekeri yiyip, alkol oluşturan bakterilerin kendi atıklarından (alkol) dolayı hafif uykuya geçmeleri nedeniyle ortaya çıkar.



9- 4 gün geçince elimizdeki yarı mamülü içerisindeki çerçöp, sap ve posalardan arındırmamız gerekiyor. 10 litrelik pet su şişelerinden kullandığınızda başta içine bu malzemeleri doldurmak zor da olsa, ağzın darlığından dolayı, bir huni yardımıyla bir diğer pet şişenin içerisine önce sıvı kısmını alsanız, daha sonra da şişeyi diğerinin üzerine yerleştirip birkaç saat süzülmesini bekleseniz hemen hemen tüm posayı sıvı kısımdan ayırırsınız. Daha önce güzelce tek tek sıktığımız için yeniden preslemeye gerek yok. Geniş ağızlı bir turşu kabı kullanıyorsanız cibreyi (katı kısımlar ve sıvı) üzerine bir tülbent açtığınız leğene boşaltıp, daha sonra tülbente sıkıştırdığınız malzemeyi güzelce sıkabilirsiniz. Dolayısıyla bu yöntemle kaybınız daha az olabilir. 22 kilo üzüm tülbentte sıkılınca 3 kilo kadar posa kalıyor (üzümler, sapları ve çekirdekleri). Bu malzeme 19 litrelik su damacanasını dolduruyor. Geriye damacananın ağzını kapatıp tıpaya bir hava filtresi takmak kalıyor.




10- Süzülmüş yarı mamul kokusu artık daha çok şaraba benzer. Tadına bakın. Fermantasyon bitmediği için biraz buruk, biraz da şekerli bir sıvı olmalı (üzümüne göre değişebiliyor). Yeniden ağzını kapatıp fermantasyonun sürmesini ve gazın çıkmasını sağlamanız gerekecek.


11- Gaz çıkışı tamamen bittiğinde (1-2 ay sürebilir) Bir başka şişeye bir hortum yardımıyla üst kısımdan aktararak altta biriken beyaz kesimden kurtulun. Bu tortu kısmı şaraba karıştırmadan şarabı üzerinden dikkatlice almanız gerekiyor. Gaz çıkışının bitip bitmediğini gazın çıkışının durmasından anlayabilirsiniz ;) Ayırdığınız şarabı bir süre daha dinlendirdiğinizde yeniden beyaz tortu oluşabilir ondan da aynı şekilde sıvıyı başka bir şişeye aktararak kurtulabilirsiniz. Bu şarabınızın berraklaşmasını sağlar. Burada şişeden şişeye aktararak berraklaştırdığınız şarabın bozulmasını önlemek için şişenin üzerinde fazla hava kalmamasına dikkat etmeniz gerekir. İşiniz bittiğinde ayrı şarap şişelerine aktarıp ağızlarını kapatarak şarabınızı saklayabilirsiniz. Bunun için içi güzelce yıkanıp, temizlenmiş bir litrelik vidalı kapaklı şarap şişelerini kullanabilirsiniz.

Dinlendirme:

Şarap dinlendikçe güzelleşir. Serin bir ortamda şarabınızı pet su damacanaları içerisinde dinlendirebilirsiniz. Daha iyisi cam, metal hatta olursa meşe fıçıdır. Dinlenen şarap kesinlikle ışık görmemeli. Eğer meşe fıçı dışında bir yerde duruyorsa ağacın tadını da şarabınıza katmak isteyebilirsiniz. Bunun için ham meşe kıymıklarını fırında kuruttuktan sonra kullanmak bir yöntem olabilir. Hazır kesilmiş meşe fıçı küpleri ya da kıymıkları da satılıyor ama fıçı tadını taklit edebilmek için çok fazla kullanmanız lazım!

Fırınlanmaya hazır Meşe Kıymıkları.

Şaraba atılacak meşe kıymıklarını ne kadar fırında tutmak lazım?

Ham meşe kıymıklarını 230 derece fırında 45 dakika kadar tutabilirsiniz. Zaten, mutfak buram buram meşe kokmaya başlayınca olduğunu anlarsınız. Ben soğumalarını beklemeden damacanalara meşeleri ekledim. Ne kadar koyabiliriz sorusuna ise ne kadar çok koyabilirseniz o kadar iyi olur diye cevap verebilirim. Fıçı yüzeyine ne kadar iyi karşılık gelirse o kadar iyi olabilir. Kıymıkları atmazsanız bir sonraki sene yeniden kullanabilirsiniz.


Benim denememde son derece iyi bir meşe tadı şaraba eklendi. Dolayısıyla bu adımın çok hoşunuza gidebileceğini düşünüyorum.

Fırından yeni çıkmış meşe kıymıkları buram buram kokuyorlar.

Şişelenmiş Şarap
Piyasada şişe, mantar, şişeye mantar takma aleti, ısı ile daralan şişe kapşonu satılıyor. Şişeleri eskiden tükettiğiniz ürünlerden ya da çevrenizden temin etmeniz de mümkün..

Eski şarap şişesi etiketlerini şişeleri bir kaç saat suda bekleterek çıkartabilirsiniz.

Yukarıda sayılan malzemeleri temin edip şarabınızı şişeleyebilirsiniz. Şişe mantarı takma makinesi şart mantarı başka türlü şişenin ağzına geçirmek pek mümkün değil. En pahalı yatırım bu alete oluyor ne yazık ki.

Şarap etiketi de bilgisayarda yazı programında hazırlanabiliyor. Ortaya oldukça hoş görünen bir şişelenmiş şarap çıkabiliyor. Arkadaşlarıma şaraptan tattırıp yüzlerindeki inanmaz ifadeyi görmeyi seviyorum. :)



Afiyet olsun. Fazla içmeyin. Günde bir kadeh şarap güzeldir. Fazlası zarar!


Yukarıdaki görselde yer alan alkole karşı uyaran etiketin meali şu olmasın sakın! 18 kadehten fazla içerseniz, arabanızı kaybedebilir dahası hamile bile kalabilirsiniz!

--------------------------------
Okumak İçin Güzel Bir Gün!


Mutluluk Saçan Işık: 
Çoğu Bilim Kurgu, Bazıları Sadece Kurgu Hikayeler isimli kitabımı okumaya ne dersiniz?
Çok sürükleyici ve elinizden bırakamayacağınız bir öykü kitabı.
Sadece Google Kitaplar'da satılıyor.



-------------------------------

29 Nisan 2014 Salı

Blog Yazmaya Başlamak Ve Sürdürmek İçin Öneriler


2006'da blog sayılabilcek Yahoo 360 diye bir servis ile blog yazmaya başladım. 2007'den beri düzenli blog yazıyordum.

Ancak blog yazmak benim için büyük bir yenilik değildi. 90'lı yıllarda İnternet kullanan herkes gibi benim de bir kişisel sayfam vardı. Doğrusunu isterseniz son derece zor düzenlenebilen, içerik eklemesi oldukça zor bir şeydi. 1991 yılından beri çeşitli bilgisayar dergilerinde makalelerim yayınlandı. İçlerinden benim için en özel olanı PC Günlüğü'ydü. Ardından, 1996 yılında Amatör Telsiz derneğimizin yayın organını geliştirme fikriyle yola çıkıp, İnternet üzerinde Antrak Gazetesini yayınlamaya başladık. Ben de hem editörlük, hem gazetenin hazırlanıp web üzerinde yayınlanması işini 6 yıl kadar sürdürdüm. HTML ile Netscape editörünü kullanarak gazeteyi hazırlamak oldukça zahmetliydi. Bu arada ben de bol, bol yazı yazdım Antrak Gazetesi'ne.

Bir süre sonra blog yazmak için pek çok imkan ortaya çıktı. Ancak Blogger son derece kolay ve bedava yer sağlayınca ister istemez tercihimi bu ortamda yaptım.

Bir blogger ne yazar?
Ben kendi deneyimlerimi ve öğrendiklerimi yazıyorum. Kimi zaman hikayeler geliyor aklıma hemen burada anlatıveriyorum. Teknolojik gelişmeleri de blogumda anlatıp yorumluyordum ama sonra bunları başka bir bloga taşımaya karar verdim. Böylece http://dgunu.com doğdu. Kendimce yeni öteberi hakkında yorumlar ve tanıtımları orada yapmaya başladım. Trafiği ilginç bir site. Güncele ağırlık vermek zorunda olduğum bir yer oldu.

Kendim için yazıyorum genellikle. Çok unutkan olduğum için bulduğum kolaylıkları buradan paylaşıyorum ki unutmayayım. Özellikle "nasıl yapılır?" sorusuna cevap olan içeriklerime ilgi fazla. İnsanların da gelip bu içeriklerden faydalanmaları hoşuma gidiyor.

Karton uçak yapımından, ödev yazarken kağıdın altına koymak için hazırladığım çizgili kağıda, uydu anten kablosu ile kablo TV kablosunu nasıl tek kabloya indirdiğimden, felsefi birikimlerimi paylaştığım yazılara kadar bir çok konuda yazıyorum. Okuyan olduktan sonra daha da yazarım.

Peki, blog yazmak ve bu uğraşı sürdürmek için neler yapılabilir?


Blog Yazmak ve Sürdürmek İçin Öneriler:

1. Düzgün bir içerik yönetim sistemi seçin.
WordPress iyi bir seçenek olabilir. Dilerseniz kendi sunucunuz ve alan adınız ile yayın yapmanız mümkün. Kullanımı kolay. Görünüm değiştirebilmek için pek çok seçenek var.
Blogger bir diğer seçenek. Kullanım burada da kolay. Kendi alan adınızı alıp kullanmak kolay. Kendi sunucunuzu kullanmak mümkün değil. Ancak bu iyi sayılabilir. Sunucu için masraf yapmaya gerek kalmıyor. Google Bloggeri geliştirmeyi çok yavaşlattı. Ancak içeriğinizi yedekleyip, başka bir servise taşımak mümkün. Başka seçenekler de var. Tumblr da bunlardan biri. Pekala bunu da kullanmak mümkün. Çok esnek değil ancak bir seçenektir.

2. Hakkında Kısmını Boşvermeyin!
Blog yazarken sizi merak edenlerin bu merakını azımsamayın. Okudukları içeriğin kimin tarafından oluşturulduğunu merak eden kişilerin hakkında kısmına baktıklarını unutmayın. Sanal bir kişi oluştursanız veya mahlasla yazsanız bile böyle bir kısım ayırmak olmazsa olmazlardan. Ayrıca size ulaşmak isteyebilecek PR ajansları da bu sayfada vereceğiniz mail adresiniz ya da mesaj formu üzerinden size ulaşacaklardır.

3. Tasarlayın
Kafanızda 10-20 arası farklı konu düşünüp bunlar hakkında yazın. Daha sonra hangilerinin daha çok ilgi çektiğine göre yazmayı daha çok ilgi çeken konulara kaydırabilirsiniz.

Çok aranan kelimelere yoğunlaşarak SEO yapabilirsiniz. Bu trafik getirebilir ancak iyi içerik de fena trafik getirmez. Bu arada hem iyi içerik hem de çok aranan kelimelere yoğunlaşabilirseniz çifte ekti yaratabilirsiniz.
Kelime bazlı yazacaksanız üzerinde duracağınız kelimeleri https://adwords.google.com adresinden incelemeyi öğrenmeniz gerekiyor.

4. Yüksek Kaliteli İçeriğe Odaklanın
Yazdıklarınız başkalarının işine yarayacak, keyifle okunacak türde olsun. Kaliteli ve nitelikli içerik üretin. Değerli deneyimleriniz başkalarının da işine yarayabilir. Bu tür paylaşımlar yaparsanız okunur.

Düzenli olarak yazın. Kendinizi unutturmamanız takipçilerinizin aklının bir köşesinde yer etmenizi sağlayacaktır. Ancak bunun için sürekli olarak kafanızı ne yazsam sorusu ile meşgul etmeniz ve çalışmanız gerekecektir.

5. Görsel Kullanın
Blogunuzu görseller ile desteklemeniz okunurluğunuzu artırır. Kullanım için bedel istenmeyen (royalty-free) fotoğraflar kullanabileceğiniz gibi kendi görsellerinizi Gimp gibi açık kaynak bir yazılımla oluşturabilir, ya da fotoğraflarınızı çekip kullanabilirsiniz. Parayı bastırıp fotoğraf da satın alabilirsiniz bu tamamen size kalmış bir durum. Yazıyorum çünkü yurt dışında iddialı olarak bu tür blog yazanlar stock fotoğraf satın alıp bloglarında kullanabiliyor. Bedel istemeyen fotoğrafların kullanılması halinde sahiplerinin linklerini vermeyi unutmayın.

6. Diğer Blogları Okuyun
Sırf yazıp durursanız, bir süre sonra kendini tekrar etme tehlikesi var. Okumak bunu aşmanıza yarayacaktır. Okumuşken başka yazarların bloglarını okuyarak hem kendi dimağınızı zenginleştirir hem de başkalarının emeklerini değerlendirmiş olursunuz. Aynı tür okuyuculara yönelik yazan blogları takip edin.

7. Haftada Birkaç Kez Yazın
Ölü Blog Sendromundan kurtulmak için haftada en az bir kez yazmanız gerekir. Düzenli olarak yazın. Bu körelmenizi de önlemiş olur. Giderek daha kolay yazdığınızı daha iyi okunur içerik ürettiğinizi göreceksiniz. Bunun için tek yapmanız gereken sürekli yazmak.

Birisi yıllardır dokunulmamış bir bloga girdiğinde içerik ne kadar ilginç olursa olsun olumsuz etkilenecektir. Okurlarınız Fatiha okuyup birer birer uzaklaşsın istemiyorsanız devamlı olarak yazmanız gerekiyor.

8. Blogunuzu Tanıtın
İçeriğiniz ne kadar güzel ve ilginç olursa olsun eğer tanıtım yapmazsanız istediğiniz etkiyi göremezsiniz. Diğer bloglarda, sosyal medya sitelerinde tanıtımınızı yapmayı unutmayın. Okur gönderen sitelerde yazılarınızı duyurun. Blog ağlarına, gazete sitelerinin sağladığı tanıtım imkanlarına katılın ve kullanın.

Sadece organik trafik (arama makineleri) ile gelenler ile yetinirseniz çok ilginç içeriklerinizi pek çok okur görmeyecektir. Okunmayacaksa neden yazıyorsunuz?

9. Listeler Oluşturun
Listeler içeren blog gönderileri daha çok dikkat çeker. Okunurluğu artar. Sade, anlaşılır içerik yerine ağdalı paragraflar arasında kaybolmak okurların istemediği bir durumdur.

10. Devamlı İşiniz ile İlgili Yazmayın
İş ile ilgili bloglar iyidir hoştur da arada sırada boş zaman uğraşlarınız (Hobileriniz), aileniz hakkında yazabilirsiniz. Böyle yazılar da gayet güzel okunur.

11. Olumlu Olun
Olumsuz içerik yazarsanız okuyanların yaşam enerjisini boğabilirsiniz. Kimse içini karartsın diye sizin yazılarınızı okumaz. Tamam, kişisel gelişim goygoycuları gibi pohpohlamayın kimseyi ama iç karartıcı yazmak yerine insanın içini kıpır, kıpır yapan hayat enerjisini canlandıran yazılar hem çok okunur hem de sosyal medyada çok paylaşılır.

12. Politikadan Uzak Durun
Özelikle bir politik görüşü savunan blog yazmıyorsanız politikadan uzak durmanız iyi olacaktır. Politikacılar siz istemeseniz de politik konuları her gün gözünüze sokacaklardır. Oysa okurlarınız kendi istekleri ile sizi okuyorlar. Boşuna bitmez, tükenmez politika meseleleri ile blogunuzu doldurmayın. Güncellikleri çabuk tükenir. Kısa sürede çöp içerik haline gelir. Dini, Fanatik futbol destekçiliği gibi konular için de aynı durum geçerli.

13. Yükü Paylaşın
Yazmayı sevmiyor olabilirsiniz. O halde blogunuzu çok yazarlı bir hale getirebilirsiniz. Başkalarını organize edip çok yazarlı bir blog oluşturabilirsiniz. Ancak bu fazladan bir iş yükü getirecektir. Kolay olmadığını bilin. Diğer yandan böyle bir girişimde herkes işin bir ucunu tutacak olursa müthiş bir sinerji yakalayabilirsiniz. Ancak doğru kişileri seçmek için dikkatli olmanız gerekecektir.

14. Para Peşinde Olmayın
Herkes bloğundan para kazanmak isteyebilir. İmkansız değildir ancak geçiminizi blogdan gelecek para ile sağlamanız mümkün değil. En azından içerikleriniz ve gelenlerin reklamlara tıklaması ile bunu başarmak pek mümkün görünmüyor. Günlük 5000-15000 tekil ziyaretçi almanız haline dişe dokunur bir gelir elde edebilirsiniz. Ancak sürdürülebilir bir trafik akışı sağlamak için bir basın organı gibi çalışmanız gerekebilir. Bunu becerip devamlı iyi gelir elde edebilen bir blog yok. Varsa beni uyarın, nerede yanlış yapıyoruz yeniden değerlendirelim.

Para kazanayım derken blogunuzu reklamlarla kapladığınızda okurlarınızı boş yere sinirlendirebileceğinizi de unutmayın. Okurlarınız olmadan blogunuzun da fazla bir anlamı yok.

Dipnot:
Bu yazıyı hazırlarken http://www.prdaily.com/Main/Articles/577ecc3b-1190-416d-ab85-62b7588b3085.aspx# adresindeki gönderiden fazlasıyla yararlandım. Ancak ortaya farklı bir içerik çıktığını da söyleyebilirim. İnanmazsanız linke bakın ;)

14 Nisan 2014 Pazartesi

Twitter Etiketleme Ayarları Nasıl Yapılır?


Twitter yeni fotoğraf etiketleme özelliği ile Facebook'a özendi.
Eğer bu özelliği sakıncalı buluyor ve "beni fotoğraflarda kimse etiketleyemesin!" ya da sınırlı kimseler etiketleyebilsin diyorsanız bunun için gitmeniz gereken yer:

https://twitter.com/settings/security

Buradan ayarınızı istediğiniz gibi düzeltip etiketlenme konusunda kararı siz verebilirsiniz.


7 Mart 2014 Cuma

Facebook'da Arkadaşlarımın Tüm Gönderilerini Nasıl Kaçırmadan Görebilirim?

Yeni Medya siteleri içerik yönetimi yapma işini karışık algoritmalar ile gerçekleştiriyor. Tıpkı Google'ın arama sonuçlarını rafine edişi, reklam sistemini yönetişi gibi. Yeni Medya iliklerine kadar matematik aslında.
Peki Facebook ısrarla arkadaşlarınızın gönderilerini size göstermek istemiyorsa bunu nasıl düzeltebilirsiniz?
Merhaba,

Facebook'da bir sayfanın gerçek bir kullanıcıya, şirkete ya da organizasyona ait olmasına bağlı olarak karışık bir algoritma kullanarak kimlerin hangi güncellemeleri görebileceklerine karar veriyor. Facebook sizin siteyi kullanırken yakın geçmişteki davranış şeklinize bakarak bu kararı veriyor. Kriterler ise ilgili arkadaşınızla ne sıklıkta etkileşimde bulunduğunuz, ünlü biri ise aldığı beğeni sayısı, gönderinin diğer kullanıcılardan ve arkadaşlarınızdan aldığı yorum ve beğeni sayısı. Geçmişte bu tarz gönderiler ile ne kadar etkileşimde bulunduğunuz ya da böyle iletileri gizlediğiniz veya rapor ettiğiniz de göz önünde bulunduruluyor.

İşin özü, her yolladığınız içerik listenizdeki tüm kullanıcılara gösterilmiyor. Listenizdeki lişi ile ne kadar yakın bir iletişim içerisindeyseniz yolladığınız içeriği görme şansı o kadar yüksek. Ayrıca içeriğiniz arkadaşlarınız tarafından çokça beğenildiyse daha geniş bir arkadaş kitlenize gösterilecektir. O nedenle yolladığınız içeriğin özellikle yakın arkadaşlarınızca beğenilmesi halinde yaygın olarak diğerlerine de gösterilmesi mümkün olabilir.
Facebook'a göre Link paylaşımları diğerlerine göre daha fazla ilgi görüyor. Bir durum paylaşımı yapacaksanız bunu akılda tutup kullanmakta fayda var. 

Link paylaşımı nasıl yapılabilir? 
Kısaca anlatmaya çalışayım. Tarayıcınızın adres yazan satırını hatırlayın. Paylaşmak istediğiniz internet linki için söz konusu sayfadayken bu tepedeki adres satırında yazan İnternet adresine ihtiyacınız var. Onu eksiksiz olarak seçip kopyalayın. 

Facebook durum güncellemeniz gördüğünüz yere gelin. İlgili kısma kopyaladığınız linki yapıştırın. Facebook hemen size sayfanın bir öngörünümünü getirecektir. Artık yapıştırdığınız linki silip yerine yorumunuzu yazabilirsiniz. Alttaki öngörünüm ve tabi görünüm yerinde kalacaktır. 

Sayfada birden fazla görsel varsa Facebook bunlardan konu ile en ilgili olanı seçmenizi sağlayabiliyor. Gönderi penceresinin sol altında sağ sol yönlerinde oklar görebilirsiniz farklı görselleri de o oklar yardımıyla seçip, gönderinizi yapabilirsiniz.

Direkt fotoğraf yüklemekten daha kolay bir yöntem. Üstelik söylenenlere göre daha da fazla görünür olmanıza yol açıyor. Neden kullanmayasınız?

Facebook hiç durmadan daha düzgün bir kullanıcı deneyimi sağlamak ve daha çok kullanıcıyı kendine çekmek için çabalıyor. Bunda da en büyük yardımcısı matematik. İlginç öyle değil mi? 

Peki Facebook'un hesaplamalarına göre değil de bazı arkadaşlarınızın her gönderisini görmek için ne yapmak gerekiyor? Bunun için arkadaşlarınızı yakın arkadaşınız olarak işaretlemek yeterli. Bunu kolayca yapmak için arkadaşınızın Facebook sayfasına gidin ve arkadaşlar düğmesine tıklayın. Açılan menüde "Yakın Arkadaşlar" yazısına tıklayın. Yanda sarı bir yıldız belirecek.

Arık bu arkadaşınızın tüm paylaştıkları daha öncelikli olarak size görünecek. Ayrıca bir paylaşımda bulunduğunda üstteki uyarılar kısmında göreceksiniz. Kimi kullanıcı bunu rahatsız edici buluyor, ancak yine de iyi bir kaçırmadan izleme imkanı sunduğu bir gerçek.

Hemen yaşadığım kırılma noktasını da sizlerle paylaşıp bitireyim o halde. Özellikle ortaokul ve lisede öğretilen ve bana oldukça ağır gelen Metematik konuları için durup, durup "aman canım bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak?" diye kendime, çevremdekilere sorardım. 

İşte hep birlikte görelim Google tercümelerinde, arama sonuçlarını iyileştirmede, reklam yayıncılığında ve daha pek çok yerde, Facebook daha iyi içerik gösterebilmek için son derece gelişmiş algoritmalar kullanıyor. Şimdi, hep birlikte gördük mü, matematik gerçek hayatta ne işimize yarıyormuş? :)

Sağlıklı günler dilerim.

24 Şubat 2014 Pazartesi

Android Cihazda SDR Nasıl Dinlenir?


Antrak'a ne zaman gitsem yeni bir şeyler öğreniyorum. SDR (Software-defined radio) bunlardan birisi. Daha önce Serdar Ulukonakçı usb sayısal tv alıcısını nasıl geniş frekans aralığında çalışan bir alıcı olarak kullanabileceğimiz şu yazıda anlatmıştı. Doğrusu şöyle 10 dolara bile bulunabilen bir alıcı cihazla böyle işler yapmak oldukça eğlenceli.

Gerçi hiç bir donanım kullanmadan da amatör telsiz frekanslarını dinlemek hatta gönderme yapmak da mümkün. Onun için de Android cihazlar için Pocket HAM bands Transceiver isimli programı kurmak yeterli oluyor. Dilerseniz deneyebilirsiniz.

Yine Android cihazlarınızda eğer yazının başında sözünü ettiğim usb alıcıyı kullanmak isterseniz o da mümkün. Telefon veya tabletinizi SDR alıcıya çevirmek isterseniz cihazınızın root yetkisine sahip olması gerekiyor. Dikkat telefonlarınızda bu değişikliği yapmanız garantilerini ortadan kaldırabilir. Onun yerine piyasada 100-200 TL aralığında satılan zaten Root yetkisi olan 7 inch tabletleri kullanmak daha uygun olabilir.

İhtiyacımız olanlar root yetkisi açık bir Android işletim sistemli telefon ya da tablet. SDR alıcı olarak kullanabileceğimiz bir usb DVB T alıcı. Yukarıda linkini vermiştim. İçindeki chipset (RTL2832U) önemli. Uygun olanı almaya dikkat edin! Aksi taktirde cihazın uygun sürücüsü olmadığından çalıştıramazsınız.

Program olarak yine Android Play üzerinden temin edebileceğiniz bir program SDR kullanmanızı sağlıyor. ancak programı tam fonksiyonel olarak kullanmak isterseniz 24 lira civarında bir ödeme yapmanız gerekiyor!

1- Öncelikle şu sürücüyü yükleyin
2- Programı bu linkten akıllı cihazınıza yükleyin.

Ardından OTG kablonuzla (cihazınızda standart USB girişi varsa bu kabloya gerek yok) USB alıcıyı akıllı cihazınıza bağlayın. Dikkat! Düzgün bir OTG kablo kullanın. Kalitesiz olanlar ufak temassızlık yaptığında sorun çıkıyor.
Programı çalıştırınca sürücü usb alıcıya ulaşmak için sizden yetki istiyor. Use by default for this USB device yanındaki kutucuğu işaretleyip OK'e basın.

Anten gördüğünüz gibi TV yayınlarını almak için yapılmış. Dolayısıyla çatıda bu iş için bir anteniniz varsa onu kullanmak alıcıdan çok daha makul bir performans almanızı sağlayacaktır. 
Bu adaptörü de şu linkten temin edebilirsiniz.

İlk deneme için çatı anteni şart değil FM radyolardan birini dinleyerek başlayabilirsiniz. Neredeyse tüm haberleşme bandını dinlemek mümkün.

Her şey doğru yapılmışsa fotoğrafta gördüğünüz gibi program çalışıyor ve iş görüyor. Güzel bir hafta sonu projesi olabilir. 

Kolay gelsin.

29 Kasım 2013 Cuma

Blogger'da Yedek Nasıl Alınır?

Bilgisayar ile biraz fazla uğraşanlar bu sihirli sözcüğü çevrelerinden ya da yaşayarak öğrenirler. "Yedek Al!" Eğer uzun süre emek verdiğiniz blogunuzun bir gün başına bir iş gelip silinirse ne yapabilirsiniz? Blogunuzu başka bir servise,  nasıl taşıyabilirsiniz? Blogunuzun görünümüne dokunmadan, yeni temaları nasıl deneyebilirsiniz?
Bu yazıyı benim sesimden dinlemek isterseniz buraya tıklayın.

Merhaba,

Blogger en iyi blog servisi olmayabilir. Arkasında Google'ın var. Kullanım kolaylıkları düşünüldüğünde pekala tercih edilebilecek bir servis. Zamanla o derece gelişti ki, üzerinde yapılabilecek pek çok işlemi bulmak bile zaman alabiliyor. Basit gibi görünse de bazı işlemleri gerçekleştirmek sorun olabiliyor. Bunlardan önemli bir tanesi ise günlüğünüzün yedeğini almak. Üstelik bu işlem ile yapılabilecekler sadece yedek alma ile sınırlı da değil.

Yedek almak için http://www.blogger.com sitesine girip, "Ayarlar" linkinin en altında yeralan "Diğer"ardından, sayfada Blog araçları içerisinde bulabileceğiniz, "Blogu dışa aktar" bağlantısına tıklayın.

Karşınıza gelen küçük pencerede "Blog'u İndir" düğmesine tıklayın. "xml" uzantılı bir dosya inecek. Bu dosyayı yedek almak amacıyla saklayabilirsiniz. Benim tavsiyem, bir yedeğini de bulut servislerden birinde saklamanız.

Eğer bir gün blogunuzu başka bir blog servisine ya da, kendi hosting alanınızda çalıştırdığınız, blog servisine taşımak istediğinizde aynı yöntem ile aldığınız yedeği kullanmanız mümkün.


Yedeğinizi geri yüklemek ya da başka bir blog açıp içine yüklemek için http://www.blogger.com sitesine girip, "Ayarlar" linkinin en altındaki "Diğer"e tıklayın. Bu sayfada Blog araçları içerisinde bulabileceğniz, "Blogu içe aktar" bağlantısına tıklayın. Ardından "dosya seç" düğmesine tıklayıp, bilgisayarınızdan yedek dosyanızı seçip, insan olup olmadığınızı denetleyen sistemden gelen, kargacık burgacık yazıyı istenen yere girin ve "Bloğu İçe Aktar" düğmesine basın. Dosya yüklendiğinde tüm yazılarınız yeni açtığınız blogunuzda belirecektir. Bu durumda, yazılarınız iki ayrı yerde bulunduğundan, arama makinelerinin kafasını karıştırmamaları için blogger'da görünmelerini ve arama makineleri tarafından indekslenmelerini önlemeniz akıllıca olacaktır.



"Ayarlar" kısmında "Temel" seçenekler arasında bulup, bu özellikleri kapatabilirsiniz.

Uzun süre çalışıp, emek verip hazırladığınız yazılarınızın yok olup gitmesine karşı önlem olarak yaptığınız, bu yedek alma önlemi, bir başka şekilde de işinize yarayabilir. Uzun süreden beri yayında olan blogunuzda okurlarınızı rahatsız etmeden, blogunuzun görünüşünü değiştirmek için, blogger içerisinde yeni bir blog açıp, bu aldığınız yedeği buraya yükleyip, temayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Böylece en sonunda istediğiniz tasarımı oturtup, onun da yedeğini alabilirsiniz.

Bunun için Blogger'da "Şablon"a girip "yedekle/geri yükle"ye tıklayın. Şablonu "Tam Şablonu İndir" düğmesine basıp indirin. Asıl blogunuza gidip bu yeni indirdiğiniz dosyayı seçip "Yükle" düğmesine basarak yeni düzenlemiş olduğunuz şablonu blogunuza uygulayabilirsiniz.

Böylece blogumuzun içeriğini nasıl yedekleyebileceğimizi, nasıl başka bir servise taşımak için hazırlayabileceğimizi ve okurlarımızı rahatsız etmeden, şablonumuzu nasıl değiştirebileceğimizi görmüş olduk.

İyi günler dilerim.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...