24 Mart 2015 Salı

8 Maddede Uzun Yaşamak İçin Ne Yapmalıyız?


Uzun yaşayan insanlara mikrofon, kamera uzatılır, ne yeyip içtiği, nerede yaşadığı sorulur. Standart gündem boşluğundan dolayı habersiz kalmış gazeteci taktiğidir. Böyle şeyler çok okunup izlenir. Kim uzun yaşamak istemez ki?

Genellikle cevaplar da şaşırtıcı olur. Kimi günde 2 paket cıgara içmektedir. Kimi tereyağı, kuyruk yağı yemektedir.

Bir kişi de çıkıp demez: "Yahu, galiba bu işin sırrı pek yediğinde, içtiğinde değil!" diye. Peki adama ya da kadına sorsanıza; hiç derdin var mı diye?

1- İnsan kendini tanımalı. En azından hangi organın ne işe yarayıp, ne yaptığını bilmeli. Hala birine aşık olunca; bu işin sorumlusunu yürek sananlar yok mu? Ağaçlara kazınmış beyin şekli içinde iki harf gördünüz mü hiç? Oysa kalp sadece pompadır. Gönül işlerine de beyin bakar. Düşünce işlerininin sorumlusu beyindir.

2- Psikiyatri Hekimleri'ne gidin. İnsanın sağlık sorunu olması normaldir. Kimi sağlık sorunlarının asıl sorumlusu yine beyniniz olabilir. Özellikle durup dururken oranızda buranızda garip sağlık sorunları oluyorsa ilgili hekim yanında bir de Psikiyatri doktoru ya da en azından bir Psikolog ile görüşseniz belki de sağlık sorununuzu çözebilirsiniz.

3- Söylenenleri, okuduklarınızı düşünce süzgecinizden geçirin. Örneğin hep önerilen, stresten uzak durmanızdır. Oysa uygun tepkileri verseniz, stres metabolizmanızı hızlandırıp, genç kalmanızı bile sağlayabilir. Ancak bir de buna ufak bir ruhsal bozukluk eşlik ediyorsa, bedensel tahribat ve kısa bir ömür kaçınılmaz olabilir.

4- Çevrenizdeki insanlar sizi çok mu yıpratır? Eğer onlarla başa çıkamıyorsanız tabi ki çevrenizdekiler sizi yıpratırlar. Eğer çevrenizdekiler nedeniyle sağlığınız bozuluyorsa; farklı bir çevre ya da işe geçmeniz işe yaramaz. Orada da aynı durum ile karşılaşırsınız. Sorunu, illa başkalarında arayacaksanız, aynaya baktığınızda karşınızda gördüğünüz kişide arayın.


5- Ağlamak aslında uzun dönemli rahatlama sağlamaz. Kısa sürede bir rahatlama verdiği bilinen ağlamak, uzun dönemde kendine acıyan, acı çeken, daha kötüsü böyle yaşamayı normal sanan bir ruh haline neden olabilir. Mutsuz olup kendinizi üzmek. Vücudunuzun savunma sisteminin dengesini bozarsa sağlığınız için tehlike çanları hareketlenmiş demektir.


6- İyi biri olmak kendiniz için yararlıdır. İyi biri olmak bir zihinsel durumdur. Mistik, ideolojik ya da dinsel öğretileri içselleştirmediğinizde (yine kullandım o kelimeyi ;) şekilsel olarak iyi biri olsanız da çelişkiler yaşayarak ömrünüzü uzatamazsınız. Öncelikle var olan durumunuzu kabullenin. Kimse mutlak iyi ya da kötü olamaz. Bulunduğunuz durumu iyi, kötü bilirseniz daha iyi biri olmak için gerekenleri yapabilirsiniz. İyi olmanın verdiği iç huzuru ve dinginlik ömrünüze ömür katar.


7- Vurdumduymazlık kimi zaman iyidir. Televizyonda gördüğünüz bir haber için aşırı tepkiler mi veriyorsunuz? Tanımadığınız birinin kötü hali sizi çok mu üzebiliyor. Bir yakınınız hastalandığında onun yerinde hatta daha beter mi olmak istiyorsunuz? Yapmayın! Böyle davranışlarla çevrenizdekilere faydalı değil yük olursunuz. Sizin de sağlığınız bozulduğunda ne kendinize ne çevrenize faydası olur. Olanı kısa sürede kabullenmek ve sonraki adımları planlayıp gerçekleştirmek yani yolunuza devam etmek yapılabilecek en akıllıca şeydir. Yani bir tür bilinçli vurdumduymazlık ömrünüzü uzatabilir. Dikkat bundan kesinlikle her şeyi içe atıp sakin görünmeye çalışmak anlaşılmasın. Sabır taşı bile böyle durumlarda çatlar.

8- Tıp doktorları daha sorumlu davranabilir mi? Evet başlarını yoğun iş yükünden kaldırabilirlerse belki. Kendilerine sağlık sorunu ile gelen kişilere sorulabilecek akıllıca bir kaç ek soru sonunda bir ruh doktoruna sevk ile belki de asıl sorun çözülebilir.

Sağlıklı günler ve uzun ömürler dilerim.




17 Mart 2015 Salı

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 4


Hayata dair küçük elkitabı tefsirine davam edeceğim ama önce bir yaşanmış olay aktarmak istiyorum.

Kadın mandıranın kapısından içeri girer. Satıcı onu tanır, bir kaç gün önce "nasılmış bakalım" diye bir kilo taze kaşar peyniri alan kadındır gelen.

Satıcı karşılama faslından sonra sorar. Taze kaşarı nasıl buldunuz diye. Kadıncağız ne diyeceğini bilemediğinden midir bilinmez, kaşar süt kokuyordu pek beğenmedim der.

E ama teyzem, ne kokacaktı ki kaşar peyniri? Diyemez satıcı. Dolayısıyla işte size numaralanmamış tavsiye. Soruyu cevaplamadan önce iyice düşünün. Her satın aldığınız şeyi beğenmemek zorunda değilsiniz. Taze kaşarın, Alplerde işlenmiş eski kaşar gibi olması da mümkün değil. Biraz olumlu olmanız bir şey kaybettirmez.

Peki, geçelim tefsire:

1- İlk kez tanıştığın insanlara ne iş yaptıklarını sorma. Onlarla ahbaplığını etiketlerinden bağımsız başlat. Eğer servet avcısı değilseniz uzun zamandır görmediğiniz kişilere de pek böyle şeyler sormayın. Karşınızdaki kişinin yaptığı işle değil, kendisi ile arkadaş olacaksınız. Burada hemen dikkat de çekmek istiyorum. Sizle tanışır tanışmaz ya da uzun süredir görmediğiniz eski bir arkadaşınız daha ilk sorularında nerede çalıştığınızı, ne kadar kazandığınızı soruyorsa oradan arkanıza bakmadan uzaklaşın. Çünkü bunu, bir insana baktığında kendine has bir kişilik değil, cüzdan gören tipler yapar.

2- Yeni arkadaşlar edin ama eskilerin de kıymetini bil. Her insan bir başka dünyadır. Ne kadar çok arkadaşınız olsa o kadar iyidir. Ancak uzun süredir yanında olan, arkadaşın olan insanları zaman zaman arayıp görüşmek iyidir. Hem birlikte olmadığınız zamanlarda ne kadar değişmiş gelişmiş olduklarını görürsün hem de onların tecrübelerinden yararlanırsın.

3- Bir sırrın sorumluluğunu arkadaşına vermeden önce iyi düşün. Aslında kimi sırları kafanın içerisinden çıkartmamak yararlı olabilir. Ancak eğer dayanamayıp paylaşmak istediğin bir konu olduğunda arkadaşının bu yükü taşıyıp kimselere vermeyeceğinden emin misin düşün. Eğer fazla önemli olmayan bir konu ise en azından bir arkadaşını daha iyi tanıman için bir fırsat olabilir. Sırlar, onları öğrenmeyi hak etmeyen kişilerin elinde değersiz ve anlamsız kalır. Önemsiz de olsa bir sırrı onu elde etmeyi gerçekten hak eden kişiler dışında kimselerle paylaşma. Çok merak ediyorlarsa her şeyi İnternet'ten öğrenebilirler zaten. Ama gerçeği görmek için sırrın anlamını kayrayacak düzeyde ve yetkinlikte olmak şarttır.

4- Arkadaşına borç para verirken ihtiyatlı davran. İkisini de yitirebilirsin. Bu kimi zaman o kadar da kötü olmayabilir. Zaten arkadaşının o paraya senden çok ihtiyacı varsa vermemek arkadaşça olmaz. Ödeyemezse nedenini bilirsin ve bu onu kaybetmek için bir neden olmaz. Ama imkanı olmasına rağmen borcunu geri ödemeyen biri arkadaşın değildir.

5- Kimse tek başına başaramaz. Sana yardım edenlerin hakkını teslim et ve onlara minnet duy. Zaten benciller genellikle fazla da yükselemezler. Büyük başarılar ancak takım oyunuyla gerçekleşebilir. Büyük liderler neyi nasıl yapacaklarını bilmenin yanında, neyi yaparken kimlerden destek alabileceğini doğru belirleyenlerdir. Böylece enerjini başka alanlarda kullanma şansın olur. Kimse her şeyi kendi yaparak bir büyük organizasyonu işletemez. Zaten bu yüzden büyük ölçekli oluşumların faaliyetlerini çok sayıda insan sürdürür. Diğer yandan başsız tavuk da ancak belirli bir süre hayatını sürdürebilir.

6- Senden çok fazla ya da çok az parası olanlarla para konuşma. Aslına bakacak olursanız eğer iş ya da alışveriş yapmıyorsanız paradan bahsetmek kabalık olarak algılanabilir. Para konuşarak değerinizi kimsenin gözünde yüceltmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Para MAL değişimi için bir araçtır. Geldiği gibi, gider de dolayısıyla eğer kendi değerinizi ne kadar para sahibi olduğunuza ilişkilendirirseniz bu oynak değeriniz aslında pek bir anlam taşımaz. Karşınızdakinin ne kadar paraya sahip olduğunu bilmenin bir yöntemi olmadığına göre en iyisi arkadaşlarınızla para konuşmamaktır.

7- Birisi hapşırdığında “çok yaşa” de. Kökeni pagan ve şaman dönemlerine dayanan ve hapşırıldığında ruhun burundan kaçıp gideceğine dair bir batıl inançtan kaynaklanan bir davranıştır. Gerçekten hapşırma sırasında beyin kanaması, felç geçirme ihtimali vardır. Böylesi durumlarla karşılaşan atalarımız bu iyi dilekle böyle bir kötü sonun önüne geçmek istemişlerdir. Hristiyanlar da hapşırdığınızda tanrı korusun derler. Büyük ihtimalle kökeni benzerdir. Kökeni bir yana bu söz karşınızdaki önemsediğinizi ve ölmesini istemediğinizi belirten hoş bir takıntıdır. Zararsız ve sevimlidir.

8- Onlar için hoş birşeyler yaparak düşmanlarını dost edin. Kendisine saygısı olan insan başkalarına iyilik yaparken cömert olmalıdır. İşe yaramasa bile düşmanlıkları bitirmek için elinden gelen her şeyi yap. Unutma ki çevrende düşmanlar yerine dostların bulunması güvenlik duyguna katkıda bulunur. Herkesten kötülük ve düşmanlık umuyorsan ve bekliyorsan belki de bu konuda profesyonel tıbbi yardım almanın zamanı gelmiştir.

9- Bir arkadaşın ya da sevgilin hastalandığında umut ve olumlu düşünmenin etkili bir ilaç olduğunu unutma. Modern tıp pek çok konuda başarılı olurken iyi moralin vücudun savunma sistemin yaptığı katkı bu etkiyi güçlendirir. Zaten olumsuz ve umutsuz düşüncelere sahip insanlar kendilerini bir şekilde hastalıkların pençesinde daha kolay bulduklarına ilişkin yakın çevrede pek çok örnek varken neden kötümser ve olumsuz olasın ki?

10- Tanışmak istediğin birine gülümseyerek yaklaş ve kendini şöyle tanıt: “adım Adam Brown, sizinle şimdiye kadar tanışma zevkine sahip olamamıştım”. Öncelikle adınız Adam Brown değilse kendi adınızı ve soyadınızı söylemekte yarar var. Sonrası zaten karşınızdakinin sizinle ilgili düşüncelerinin nasıl olduğuna bağlı ki bunu da tanışmadan bilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla mantıklı ve dozajı iyi ayarlanmış bir gülümsemeyle birlikte yapılırsa sempati toplama ihtimali yüksek bir yaklaşım.

13 Mart 2015 Cuma

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 3


Kişisel gelişim iyidir. Toplumsal gelişim için en azından başlatıcı bir etkisi olur. Sonuç itibariyle birey olarak siz de toplumun parçası olduğunuz için sizin kişisel gelişiminiz toplumun da toplumsal gelişimi olarak düşünülebilir.

Madde madde "Hayata Dair Küçük El Kitabı" tefsirine devam ediyorum.

1- Bir vasiyet yaz ve nereye kaldırdığını en yakınlarına söyle.  Öldükten sonra da insanları sinir etmek isteyecek olursanız bir vasiyet bırakmak size bu imkanı verebilir. Bana kalırsa bunu boşverip kalan ömrünüzü istediğiniz gibi yaşamak çok daha yaratıcı sonuçlar doğurabilir. Bu dünyadan sonra arkanızdan iyi anılmanın en garantili yöntemi vasiyet ile miras bırakmaktan çok, geniş kitlelerin faydalanabileceği eserler bırakmak daha iyi olacaktır. Şöyle düşünün, kaç kişi zamanının büyük liderlerini sevgi ile anıyor? Oysa güzel sanat eserleri bırakmış insanlar hala aramızda yaşıyor gibiler. Gün gelmiyor ki böyle birinin özlü bir sözünü yeni medyada okumayalım. Yalnızca para, mal ve mülk kazanacak seviyede bir etkinliğiniz olmuşsa bunları sizin ardınızdan çar çur edecek yakınlarınız hep olacaktır. Hatta ülkemizde bu işler o kadar iyi otomatik hale getirildi ki siz ölürseniz kimin ne alacağı anında belirlenip hak sahipleri bilgisini en yakın noterden öğrenebiliyor.

2- Hüküm vermeden önce, her iki tarafı da dinle. Bir konuda hüküm verme işi size kaldıysa omuzlarınıza da ciddi bir sorumluluk biniyor demektir. Her iki tarafı da dinleyip konuyu da güzelce araştırıp anladıktan sonra şunu da unutmadan kararınızı verin. Bir karar verildiğinde onunla ilgili olarak süren zaman durur. Yani sözün özü vereceğiniz karar çok önemli ve geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Dikkatli olun.

3- Kıskanma. mutsuzluk kaynağıdır. "Seven kıskanır" sözü uydurmadır. Belli bir olgunluğa gelmiş ve kendisine güvenen biri neden kıskansın ki? Konu sevilen bir kişi ise kıskançlık onu ve seveni sadece yorup hırpalar. Hayat kısa iken kıskançlığa zaman ayırıp da bu zamanı boşa harcamak doğru değildir. İş ve sosyal hayatta da kıskanmak yerine daha iyisini yapmaya çalışmak çok daha yaratıcı sonuca götürürken birini kıskanıp altını oymaya çalışmak, bir çalışma ortamı için gerginlik yaratan ve verimliliği olumsuz etkileyen durumlara dolayısıyla mutsuzluğa neden olur. Böyle durumlarda bir kişinin kazanması kazanan dahil tüm ekibin kaybetmesi anlamına gelebilir.

4- "Bilmiyorum" demekten çekinme. Bize özgü bir davranış kalıbı olması muhtemel bir konu var. Birine adres sorduğunuzda genellikle bilmese de size adresi tarif eder. Sonuç itibariyle yurdumuzda yaşamaya yeterince uyum sağlamadıysanız başka birine sormayı akıl edemez ve kaybolursunuz. Bu arada başka birine adresi bilmediğini söylemeye çekinip söyleyemeyen yurdum insanı daha büyük bir soruna neden olduğunu düşünmez bile. Örneğin bir yere geç kalmanız hayati öneme sahipse ve bu yüzden ciddi zarar gördüyseniz nedeni bu bilmiyorum itirafının yapılmamasıdır. Bilmemek yüzünden utanmayın. Toplumda kimse pek bir şey bilmiyor zaten. Yani yalnız değilsiniz. Ancak bu durumda kalmaktan rahatsız olun ve elinizden geldiğince çok konuyu öğrenmeye çalışın. İşe televizyonda izlediğiniz beyin süngerleştirici amaçsız dizi ve programları bırakarak başlayın. İlla televizyon izleyecekseniz kaliteli belgesel programlarını izleyin. Ancak öğrenmeye başlarsanız ne kadar çok şey bilmediğinizi fark edersiniz. Unutmadan adres sormak yenine akıllı telefonunuzun harita programını kullanabilirsiniz.

5- İşe ziyarete gelenleri ayakta karşıla. Kim olursa olsun karşınızdakine saygı duymak size saygı duyulması için önemli bir başlangıçtır. Gelenin kim olduğunu bilemezsiniz. Tanımadığınız büyük patronunuz, size büyük bir başarı sağlatacak bir müşteri ya da sizi başarılı bir projeyi yapmaya giden kapının eşiğine taşıyacak bir satıcı da olabilir. Tabi ben maliyeden geliyorum diye, ilgisiz bir maliye dergisi satmaya gelen kişi de olabilir bu. Olsun siz ayağa kalkıp geleni karşıladığınızda görüşmeye zaten 1-0 başlamış olursunuz.

6- Dizlerinin arasında bir fincan kahveyle asla otomobil kullanma. Bu konuda anlaşılmayacak bir durum söz konusu değil sanırım. Olmadı trafiğe kapalı bir alanda deneyebilirsiniz. Kahveniz de fazla sıcak olmasın.

7- insanları akrabalarına bakarak değerlendirme. İnsanlar ve şempanzeler arasında genetik açıdan %1-2'lik bir fark bu kadar büyük etki doğurabiliyorsa birinin akrabalarından çok farklı olabileceğini öngörebiliriz öyle değil mi? Yine de mafya ailelerinden uzak durmak akıllıca olabilir tabi.

8- Yavaş konuş ama hızlı düşün. Konuşma ve düşünme senkronu tutturmak mümkün değildir. Düşünce hızına yetişmeye çalışan konuşmacılar yeterinde iyi anlaşılamazlar. Yavaş konuşun ki karşınızdaki ne demek istediğinizi anlayıp içselleştirebilsin (tamam bu kelimeyi çok seviyorum, ne var?). Hızlı düşünen zeki biri olabilirsiniz ama bunu karşınızdakine gereğinden fazla bir hızla anlatmaya kalkarsanız iletişim aksayabilir. Vücutta bazı vitaminler çok önemlidir. Ancak bu maddelerin aşırısı zehirlenmelere de yol açabilir. Sizin konuşmanız da hızlı aktarmaya çalışırken telaffuz zorluğundan anlaşılmaz hale gelebilir. Devamlı, tiyatro eseri oynar gibi de konuşmayın her şey miktarı doğru olduğunda beklenen etkiyi gösterir.

9- Şoförü sarhoş olan bir arabaya asla binme. Hadi canım bunu anlamak o kadar da zor olmamalı. Çevrenizde hayatını bu yüzden kaybetmiş birileri muhakkak vardır. Yapmayın ölüm riskinizi boşuna artırmayın. Gerekirse ortada kalın ama hayatta da kalın.

10- Fransızca, İtalyanca ve İsveçce “seni seviyorum” demeyi öğren. Öğrenmek iyidir, sanırım buna kimse itiraz etmez. Hatta belki Rusça'sı da öğrenilse bir kaybı olmaz.

7 Mart 2015 Cumartesi

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 2


Uyarı: 10 madde okuyunca Hayatınızın Değişeceğine gerçekten inanıyorsanız lütfen yazıyı okumayın direkt Disney linkine tıklayıp keyfinize bakın.

Bön söz: Eğer önceki yazıyı okuduysanız iyi, okumadıysanız da dert değil. Bu yazı dizisi her bölümde tamamen yeni bir konuyu işleyen TV dizileri gibi tasarlanıp yayınlanmaktadır.

Madde madde "Hayata Dair Küçük El Kitabı" tefsirine devam ediyorum.

1- Bol bol fotoğraf çek: Büyük ihtimalle Japon olmadığınızı farzediyorum. Onlar zaten genetik olarak bu madde ile doğuyor. Diğer yandan kırışıkları kapatmak için çok pozlanmış selfielerden de bahsetmiyorum. sevdiklerinizin ve sevdiğiniz yerlerin fotoğraflarını çekin. Bir şehirdışı ya da yurtdışı geziye gittiğinizde de gezinin keyfini yaşamayı ihmal etmeden ilginç gelen her konuyu fotoğraflayın. Fotoğraflar hafızanızda biryerlerde kilitli duran anılarınızın anahtarlarıdır. İyi fotoğraf çekmek konusunda kitap okuma ya da ders almayı da ihmal etmeyin.

2- Son üç yıldır giymediğin bütün kıyafetlerini bir hayır kurumuna ver: Esasen 6 ay elinizi sürmediğiniz herhangi bir eşyaya ihtiyacınız yoktur. Atabilirsiniz ya da işlerine yarayabilecek birilerine vermeniz çok mantıklıdır. Parayı çok seviyorsanız bunları İnternette satmayı da deneyebilirsiniz tabi. Fazla yaşlanıp her öteberiyi saklama hastalığına yakalanmadan önce onları hayır kurumlarına bağışlayın. Siz öldüğünüzde arkanızda kalanlar bu işi zaten yapacaklar en azından eşyalar fazla eskimemiş ve modaları geçmemiş olur.

3- Kendini değiştirebilme gücünü hafife alma: İster fiziksel olarak, istersen düşünsel açıdan kendine değiştirmek, daha iyi yönde ilerlemek içsel huzuru bulmak için bilinen en iyi yöntemlerden biridir. Muhafazakarlar, her an değişen evrende neyin mücadelesini vermeye çalıştıklarını bir anlasalar dünya daha yaşanabilir bir yer olur. Değişimin karşısında değil, içerisinde ol. Bunu istemek ve yapabileceğinin farkında olmak koltuk patatesi (couch potato) olmaktan iyidir.


4- Başkalarının duygularını paylaşmaya çalış ve olaylara bir de onların gözünden bakmayı dene: Empati kavramını duymuş olmalısınız. Karşınızdakinin davranışlarını onun içinde bulunduğu ruh hali ve yaşadığı zorlukları dikkate almadan değerlendirirseniz, büyük ihtimalle yanlış sonuçlara ulaşırsınız. Duyguları paylaşmaya çalışmak başkalarının üzüntüsünü azaltır, mutluluğunu ise artırır. Bir gün sizin de ihtiyacınız olması kuvvetle muhtemel olacak bu durumu dikkate alsanız iyi edersiniz.


5- Gerektiğinden fazla verici olma. Zaman zaman "hayır" demesini de öğren: Gerçekleştiremeyeceğiniz durumlar için söz verip yapamadığınızda "yalancı" damgası yiyeceğinize herkese boncuk dağıtmayı bırakıp, olmayacak işler için dur demeyi bilin. Çevrenizdekilerin güvenini zor kazanır, kolay kaybedersiniz. Akıllı ve akılcı olun. Denemek isterseniz sizi dakikalarca telefonda meşgul eden tele satışçılara emin bir ses tonu ile "hayır ilgilenmiyorum teşekkürler" deyin. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

6- Sadık ol: Bunu açıklamaya gerek var mı? Sadakatin doğan nedeniyle mümkün olmadığını da düşünsen bu davranış seni daha çok insan yapar. Daha iyi bir insan olmak için sadık olmak en kısa yollardan biridir. Uyarı! Sadık olmayanlar sadakati de haketmez daha da beteri, herkesin kendileri gibi olduğunu düşünürler. Böylelerine fazladan dikkat et!

7- Nefesindeki soğan ya da sarmısak kokusunu gidermek için bir parça çikolata ye: Bunu deneyin işte! Soğanın ya da sarımsağın kokusu gitmese bile en azından ağzınızda daha iyi bir tad kalır. Kokuların giderilmesi konusunda her insanın vücudu farklı davranır. O nedenle kendi üzerinizde bu maddeyi denemeden sonucundan emin olamazsınız. Aynı zamanda pişmiş ve çiğ hallerinin kokularının maskelenmesi farklı sonuçlar doğurur. Aklınızda bulunsun.

8- Otobüsün şoförüne binerken “merhaba”, inerken de “teşekkür ederim” de: Hatta minübüsün, taksinin söförlerine de söyle. Onları sakinleştirip olumlu duygular hissetmelerini sağlamanın dayanılmaz keyfini yaşamak için iyi bir fırsattır. Cevap verdiklerinde seslerindeki minnettar tona dikkat edin. Mutsuz bir toplumu daha az depresif hale getirmek için viral etkisi bile olabilir.

9- Gece yattıktan sonra ertesi sabaha kadar sorunlarınla uğraşmayı bırak: Uyumaya çalışırken, kafanızda dünya sorunlarını çözmek mümkün değildir. Yatakta sorun çözmek için debelenmek, günden güne daha da zor olur. Sizi hasta edebilir. Engellemeyi deneyin, olmadı bir psikolog ya da psikiyatristen yardım alın. İlerlemesi halinde vücudunuzun işleyişine zarar verecek kadar tahrip edici olabilir. Nedeni belki de son derece basit ortadan kaldırılabilir. Siz de rahat uyuyup ertesi gün çok daha güçlü bir şekilde dünya sorunlarını çözebilirsiniz.


10- İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni Oku: İnsanlık tarihinin büyük günah çıkartışını bu belgede bulacaksın. Hala pek çok ülkede sözkonusu metnin pek çok maddesinin hiçe sayıldığını unutma. Torunlarının daha iyi bir dünyada yaşamalarını istiyorsan ve kendine biraz saygın varsa bu linke tıklayıp oku ve içseleştir.

5 Mart 2015 Perşembe

10 Madde Oku Hayatın Değişsin - 1


Önsöz: Yarın Ölecekmiş gibi hayatınızın hakkını verin. Bir başka yaşamınız olabileceği üzerine çok spekülasyon bulunsa da, kanıt bulunmuyor.

İlkokul arkadaşım Haydar, bulup, göndermiş. Ekşi Sözlük'de Hayata Dair Küçük Elkitabı. Madde, madde iyi yaşam önerileri yüklü.

Ben de, çok lazımmış gibi, maddeleri tek, tek ele alıp, değerlendirmeye karar verdim. Her yazıda 10 öneri ile hayatınız değişmeyecek tabi ama belki bir işinize yarar. Örnek olarak, kendinizi yüceltme yolculuğunuzda aklınızın bir köşesine alacağınız üç öneriyi bulursunuz belki de. Kim bilir?

İçlerinden istediğim sıra ile seçip, yorumluyorum. Hazırsanız, başlayalım.

1 - Sıkı Tokalaş Kendinize güvendiğiniz mesajı verir. Diğer yandan karşınızdaki kişiye üstün olduğunuz sinyali de çakar. Karşınızdaki tokalaşırken kendi eli üstte kalacak şekilde çevirmeye meyilli, kendini beğenmiş bir "ben kimim, biliyor musun?" budalasıysa bu hareketle onun ilk savunmasını aşmış olursunuz. Ama bu durumda arkadan geleceklere de hazırlıklı olmanızda fayda var tabii. En basit anlamda, "sana elimi uzatıp, sıkıca kavrıyorum. Ben kendime güveniyorum, sen de bana güvenebilirsin" demenin bilinen bir kısa yoludur. Tabi kültürden kültüre anlamı değişebilir. Bunu da aklınızın bir köşesinde tutmakta fayda var.

2- Sır Sakla Her bildiğinizi söylemek, içinizde bir şey tutmamak, hayatı özümsemenize yaramaz. Bunun için sindirim sisteminiz var. Dolayısıyla ketum olun. Karşınızdaki insanlar herşeyinizi bilirlerse, bir sonraki adımlarını ona göre atarlar. Bu sonraki adım sizin için hiç de iyi sonuçlar vermeyecek olaylara gebe olabilir. Siz siz olun, hep kendinize büyük kısmı saklayın. Genelde kötülük en yakınınızdakilerden gelir. Saf ve dürüst olma işini, boşboğazlık seviyesine taşımayın.

3- Oyunu Kullan Demokrasi, vatandaşlık kavramı üzerinde eşit olan, ancak diğer konularda aralarında oldukça büyük farklar bulunan bireylerin kendilerini temsil edecek bireyleri seçip, yönetmek üzere görevlendirdiği bir rejimdir. Görüşlerinizi tam olarak temsil edemeyeceğini düşündüğünüz bireyler seçmek için oy vermenin hiç bir şeyi değiştirmeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Ancak oy vermemeniz durumunda, sizin gibi düşünüp oy vermeyenlerle birlikte, kötü de olsa temsil edilme şansınızı kaybetmiş olursunuz. Bu nedenden dolayı ülkenizin ve kendinizin başına gelenlerden birinci derecede sorumlu olursunuz. "Banane, ben oy vermedim, beni bağlamaz olan hiç bir şey" diye düşünmek 7 yaş altı çocuk tepkisi vermektir. Kötü de olsa temsil edilmek, hiç temsil edilmemekten iyidir.

4- Dırdır Etme Dırdır, kendinde birşeyleri eksik bulan kişilerin bunu karşılarındaki insana yansıtma şeklidir. Karşısındaki insanı olduğu gibi kabul etmeyip, bunu dırdır ederek değiştirebileceğini sanmak anlamsızdır. Dırdır ve bir adım ötesi olan pasif agresif bozukluk (bak bana ne yaptırdın!) kendinizi ve karşınızdaki insanı mutsuz eder. Bu sevgisizlik ve kopukluk giderek daha kötü hale gelir. Düzelmez. Karşılıklı anlayış ve saygı üzerine kurulu olmayan ilişkilerin önce aşkı, sonra sevgisi yok olur. Evet, ne şaşırıyorsunuz, "dırdır" ile olur bunlar! ETMEyin!

5 - İnsanları sorunlarınla bunaltma. Biri sana, nasıl olduğunu sorduğunda “harika, daha iyi olamaz”, iş güç nasıl dediklerinde" de “mükemmel, hergün daha iyiye gidiyor” de Herkesin derdi vardır. Sizin hatırınızı sorarlarken gerçekten nasıl olduğunuzu merak ettiklerinden değil, sizi önemsediklerini göstermeye çalıştıklarından öyle davranırlar. Olumlu bir cavapla hem kendi gününüzü hem de karşınızdaki kişinin gününü daha güzelleştirmek için ilk adımı atmış olursunuz. Her şey berbat olsa da, düzeltmek için iyi bir moral gibisi yoktur. Kötü moral, er ya da geç sizi öldürür. İyimser olmak bu yüzden iyidir. Ömrünüzü uzatır. Mutlu olmanızı sağlar. Kendini iyi hissetmek ise, bir zihinsel durumdur. Hastalıklardan ve hayat enerjinizi emen vampir kişiliklerden sizi korur.


6- Biten aşk ilişkisinin ardından “hepsi benim hatamdı” diye açıkla. Aslında bu doğru da. Siz kanatsız melek de olsanız, ayrıldığınız kişiyi bulan onunla bir ilişki yaşayan, yine sizsiniz. Öylesini bulup, çuvalamak da sizin hatanız değil mi? Zaten yolunuza devam edeceksiniz, başkasında hata aramaya ne gerek var? Durumu kabullenmek rahatlatır. Şöyle geçmiş ilişkilerinizi bir düşünün, göreceksiniz, hepsi sizin hatanızdı. Daha yapılacak başka bir sürü hata varken, yolunuza devam edip, aynı hatayı yapmakta ısrar etmeyin. Daha da kötüsü, olanları kafanıza takıp yıllarca "ah keşke"lerle yaşamayın. Bu arada hatalarınızla sizi sevecek bir kişiyi gözden kaçırıyor olabilirsiniz.

8- Paylaş Kimi şeyler paylaştıkca daha işe yarar ve büyür. Bilgi böyledir. Üst üste konulan tuğlalar gibi, bilgi de paylaştıkça büyük bir insanlık mabedinin kurulup mutlu yarınlara ulaşmak için yolu oluşturur. Sadece bilgiyi değil, maddi varlıklarınızı da paylaşmak sizi fakirleştirmez ama ihtiyacı olanları zenginleştirir. Paylaşma, karşılığında mutluluk getirir. Bu durumda sadece vermek değil, almaktır da. İnsanları birbirine yaklaştırır ve dayanışmayı artırır.

9- Lider ol. Bir kızakta yalnızca öndeki köpeğin doğru dürüst manzarası olduğunu unutma. Gayet açık değil mi aslında bu önerme? Sanırım liderlik sarhoşluğu denilen şeyi böyle bir zihinsel durum oluşturuyor. Yine de dikkatli olun, kızakta en önde olsanız da arkadaki köpekler poponuzu ısırabilecek en iyi konumdaki türdeşlerinizdir. ;)

10- Elinde içki kadehiyle asla fotoğraf çektirme. Görenlerin zamanı, mekanı, aslında olanı ve kadehin içindekini gözardı edip, senin kişiliğin üzerine gereksiz spekülasyon yapılmasına neden olabilir. Böyle bir fotoğrafı görenler, ister istemez alkole olan bağlılığınızı düşünüp, size olan bakış açılarını olumsuz yönde değiştirirler. Bir gün gelir, gözler önünde, yüksek bir mevkiye erişirseniz, olmadık bir zamanda, biri bu fotoğrafları bulup burnunuza sokuverir.

"Kişisel Gelişim" yazı dizisi devam edecek.

3 Mart 2015 Salı

Uygar mıyız, Yoksa aç mı?

 

Henüz birkaç yüz yıldan beri kendi türümüzü yemiyoruz. Bunun dışında yediğimiz öteberiye bakacak olursanız, aynı gezegeni paylaştığımız diğer canlılar günlük diyetimizi oluşturuyor. Yani doğanın bizi şekillendirdiği halimizden pek de ileriye gidememişiz. Bu durumdayken, uygarlaştığımızı iddia edebilir miyiz?

Çevremizi diğer canlılara göre biraz daha iyi tanıyoruz. Bizim için ölümcül bir ortam olan uzayda kısa yolculuklar yapabiliyoruz. Uzayda başka dünyalar hakkında düşünüyoruz ama şimdilik onları kendimiz gibi bildiğimiz için durum korkutucu geliyor. Yani aslında gelip bizi yemelerinden korkuyoruz. Çünkü biz şimdi imkan olsa gidip uzaylıları yeriz. Üstelik üzerlerine baharatlar ve soslar dökerek. En kötüsü, pişirdikten sonra üzerlerine ketçap döker yeriz!

Market raflarında paketlenmiş dizilmiş ürünleri düşünün. Onları doğadaki halleriyle otlarken, birbirlerine sevgi gösterirken, kırlarda koşup, oynarken hayal ediyor muyuz? Yoksa onları sadece yiyecek olarak mı görüyoruz? Bu durumda guruldayan karnını doyurmak için, otların arasından ceylanlara saldırmaya en uygun anı bekleyen yırtıcı hayvandan ne farkımız var? Bana vejeteryanlıktan veya veganlıktan bahsetmeyin. Sonuçta, başka canlıları yemek söz konusu olduğunda yediğimiz şeylerin fiziksel yapılarının değişmesi bizi uygar yapmıyor. Hem tamamen sentetik ve sağlıklı gıdalar üretsek bile, hiç biri az pişmiş bir büfteğe olan açlığımızın yerini alamayabilir.

Kolayca erişebileceğimiz bir uzaklıkta, üzerinde bize benzeyen canlıların olduğu bir başka dünya olsa. Bugünkü şartlarda bu dünyaya erişebilecek halde olsak, ilk olarak aklımıza ne gelir? Tabi ki oraya ulaştığımızda hayatta kalabilmek için gezegenin mevcut imkanlarını kullanmak öyle değil mi?

Yok, bana sorarsanız bu değil uygar olmak. Damarlarınızda bir zamanlar başka canlıların hayati ihtiyaçlarını karşılayan öteberi dolaşırken uygar olmamız çok zor.

Düşünsenize, bir şekilde evrimleşmiş ve bizlerden daha iyi düşünüp uygarlaşmayı becermiş bir keçiler gezegeninin sakinleri, bizimle uygarlıklararası ilişkiye girmek isterler mi? Adamlar bizim gıda maddemiz. Yemeğimiz! Birimizin gözünü karartıp en ünlü düşünürlerini mideye indirmeyeceğimizin garantisini kim verebilir?

Aç gözlülüğümüz ve doymazlığımızın da bu konu ile ilgisi var. Diğer canlıları yemek için, hiç rahatsız olmadan yaşam haklarını ellerinden alıyorsak, kadınlara, çocuklara kötü davranan, tecavüz edip, öldüren insanlara neden şaşırıyoruz? Ya da hırsızlara, kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen politikacılara neden inanamıyoruz? Belki de bir gün onların yerinde olduğumuzda aynı şeyleri yapacağımız için mi? Bu nedenle mi başımıza güvenilmez, kötü düşünceli, kendini ve onu orada tutan çevresini kayıran liderler getiriyoruz?

Eğer açlığımızı gidermek için bir gün başka canlıların yaşamına son vermeyi kesecek kadar ileri gidebilirsek, işte o zaman evrendeki ileri uygarlığın kapısından içeri kafamızı uzatabiliriz belki de (tabi böyle bir şey varsa).

Eğitim, okullar ve üniversite belki bizi biraz daha az cahil yapabilir. Ancak içimizdeki avcı, saldırgan, çok derinlere gönderilmeden gerçek anlamda bir eğitimden söz etmenin pek bir anlamı yok.

İşte yukarıda anlatılanlardan dolayı, kendimizi geliştirmeli ve benliğimizi olduğundan birkaç seviye yukarı taşımalıyız. Hepsi bir anda olacak değil tabi. Ancak nesilden nesile bunu yapamazsak bizden geriye sadece niteliksiz yıldız tozu kalır.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...