27 Ağustos 2013 Salı

Geldiler...


10 sene önce, sadece 116 ışık yılı öteden ulaştığı belirlenen akıllı varlık belirtisi tüm gezegende merak ve heyecan dalgasının yayılmasına neden olmuştu.

Yıllardan beri yakınlarda ya da, uzaklarda akıllı bir canlı izine rastlamak için yapılan araştırmalar ilk defa dişe dokunur bir sonuç vermişti.

Yıllar geçtikçe aynı kaynaktan alınan sinyaller sayıca arttı ve kompleksleşti. Başlarda ne oldukları konusunda yapılan tartışmalar zamanla bilim çevrelerinin, sinyallerin anlaşılabilir dizilimlerden oluştuğunu çözmeleriyle sona erip, gelen sinyallerin ne olduğu üzerine yoğunlaşıldı. 10 yıl bir çırpıda geçti. Artık gelen sinyallerin akıllı canlıların haberleşmeleri olduğu konusunda kimsenin kuşkusu kalmamıştı.

Zaman içerisinde gelen sinyallerin 26 harf ve 10 sayıdan oluşan veri çorbası olduğunu çözen veri işleyici makineler yıllardır gelen sinyallerin şifresini çözmeyi başaramamıştı. Ancak rakamların işin içerisine girmiş olması matematik bilgisine sahip bu akıllı canlıları daha da ilginç bir hale getiriyordu.

Uzayda bilinmez bir noktaya yolculuk etmek için tüm nedenler yerlerine oturmuştu. Gölge birlikteliği gereken kaynakları ayırdı ve zaman-uzay katlayıcı köpük için gereken enerji hesapları yapıldı. Önce güneşin etrafında bir hızlanma ve arkasından sapan etkisiyle erişilecek değme noktası kaynak verilerin ulaştığı 126 ışık yılı uzaktaki akıllı canlıların bulunduğu yere erişim için yeterli olacaktı.

33 gölge bilim uzmanından oluşan ekip, hazırlıklar tamamlandığı anda yolculuklarına başladılar. Hedefleri Dünyamızdı.

Hızlı bir güneş turundan sonra fırlatıldıkları noktadan kolayca güneş sistemimizin yakın bir bölgesine düştüler. Dünyaya ulaşmaları ise bir kaç saatlerini aldı.

Değişik bir gezegen ile karşılaştılar. Sinyaller çıldırmış gibi artmıştı. Gezegenler arası 126 ışık yılı mesafe vardı. Dünyadaki akıllı canlıların bu kadar kısa bir süre içerisinde gösterdikleri gelişme olağanüstüydü.

Dünya yüzeyine ulaştıklarında bir kaç ay kadar akıllı canlıları aradılar.

Tüm çabalarına rağmen hiç bir sonuca ulaşamadılar. Sinyaller hiç olmadığı kadar güçlü olduğu halde bir tek hayat formu bile olmayan ya da bulunamayan bir gezegen.

Çok geçmeden içlerinden biri bilmeceyi çözdü.

Geldikleri gezegende var olan akıllı yaşam formları gölge uzmanların bildikleri alıştıkları boyuttan farklı bilinmeyen başka bir yerdeydi. Yani akıllı canlılarla aynı anda aynı yerde olsalar da birarada olamıyorlardı. Dolayısıyla varlıklarından emin de olsalar, bu akıllı canlılarla iletişim kurmaları ya da tek taraflı ulaşan sinyallerine cevap vermelerinin mümkün olmadığını, hatta onları ve yaşadıkları yeri, onlar gibi göremediklerini ve algılayamadıklarını kavramaları kısa sürdü. Farkındalık için gelinen 126 ışık yılı kadar yol ve beklenmedik bir karşılaşma.

Geldiler. Dünyadaki akıllı canlılar onları hiç fark etmedi.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Yutardağ


Yanardağın öfkesi dinmiyordu.

Yer sarsıntıları, yığma binaları yerinden oynatıyor, kimi zaman ise şiddetli bir deprem ayakta zor duran bu ilkel yapıları tamamen yıkıveriyordu. Öylece bırakıyorlardı o yapıları altında kalanların mezarı oluyordu eski evleri.

Tanrılara adanmış tapınaklar bile zaman zaman şiddetli sarsıntılarda kısmen hasar görüyordu.

Kutsal adam durmadan dua ediyor ama bir türlü neden kızdığı belli olmayan yanardağın hiddeti sona ermiyordu.

Tapınakta tanrılara adanan en güzel yiyecekler eski zamanlardan bu yana onları korumuştu. Ancak artık hiç bir adak üzerlerine günlerdir yağan külleri durdurmuyordu. Toplu yakarışlar artık ayinlerin vazgeçilmezi haline gelmişti.

Kutsal adam kendisine malum olanı inananları ile paylaştı.

Adakları kraterin ağzına götürüp sunmak sorunlarını çözüp dağı sakinleştirecekti. Ama olmadı. Aksine daha bir hiddetlenen dağ günlerini de geceye çeviriyordu.

Kimsenin aklına oradan kaçıp gitmek gelmedi. Umutları olan kutsal adamın ne diyeceğini beklediler sadece. O ise kafasında duyduğu seslerin yorumunu yapmaya çalışıyordu sadece. "O'na ancak istediğini verdiğinde sizi bağışlayacak!". İyi ama ne istiyordu bu tanrılar?

Erzak, öteberi ile hiddeti sonlandırmak mümkün olmadı. Ona en güçlü besi hayvanını sunup kurtulmak makul bir seçenek gibi geliyordu. Denediler...

Bir kaç gün sonra ne sarsıntılardan ne de püsküren dumandan eser kalmadı. Sadece ince bir duman tütmeye devam ediyordu en tepedeki. Bu zaten alışık oldukları bir durumdu.

Böylece tanrıların nasıl memnun edileceğini kavradılar.

İzleyen yıllarda, belki de peşin adaklar ile olası tehlikelere karşı kendilerini güvende hissedeceklerdi.

Deneyimleyerek bu ritüelin tıkır tıkır işleyeceğine inandılar. Zamanla adaklar değişti. Kimi zaman başka bir değerli hayvanı sundular tanrıların dünyadaki gücünü temsil eden yüce dağa. Kimi zaman daha çok işe yarayan yeni yetme bir kız ya da oğlan çocuğunu. Birimizin kutsal bir amaçla yok olması, diğerlerinin yaşaması anlamına geliyorsa, bunun kabul edilebilirliği daha fazlaydı.

O bölgeyi terk edip, güvenli bir yere yerleşmeyi akıl etmek on binlerce yıllarına ve yok olup giden binlerce insanlarına mâl oldu. Bir kaç yüz yıl sonra ise geçmişlerini hatırlamıyorlardı bile. Ama her sene evlerini, hayvanlarını, dostlarını önüne katıp götüren sel felaketinin kim bilir hangi tanrının gazabı olduğunu düşünen bir kutsal adamları hep onlar adına en iyisini bulup çıkaracaktı nasıl olsa.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Uzaya Giden Türk'e Ne Denir?


UFO uzaya Türk gönderecek malumunuz.

Bu kapsamda #UZAYAGİDENTURKENEDENİR hashtagi ile bir yarışma düzenlenmiş.

Bana sorarsanız: "güle güle, yolun açık olsun" denir ama hani Amerikan olana Astronot, Rus'a Kozmonot falan deniyor ya, "bizimki ne olur?" diye bir yarışma. Katılım için sınırlama yok hadi siz de bulup Twitter'da yollayın bir şeyler.

Aşağıda basın bülteni var.

--------- ---------



BİR TWEET AT, 10 BİN TL’Yİ KAP!

#UZAYAGİDENTURKENEDENİR

1 Nisan 2013 günü “UFO Beni Uzaya Götür” kampanyası kapsamında belirlenen uzaya gidecek ilk Türk’ün şimdi de ünvanı belirleniyor. Sosyal medyada büyük bir yarışma başlatan UFO, #uzayagidenturkenedenir hashtag’i ile twitter’dan isim önerileri toplayacak.

Twitter’dan paylaşılacak isim önerileri, Fatih Portakal, Cengiz Semercioğlu, Geveze ve Bonbon Funda ve Cenk Babaeren gibi ünlü jüri üyeleri tarafından değerlendirmeye alınacak. Jüri tarafından birinci seçilen önerinin sahibi, firma tarafından 10 bin TL. ile ödüllendirilecek.

İngilizce’de astronot, Rusça’da kozmonot, Çince’de taykonot olarak adlandırılan “uzay insanı”nın ünvanı, #uzayagidenturkenedenir hashtag’i ile başlatılan yarışma ile belirlenecek. Yarışma sonucunda, tanınmış televizyoncu, gazeteci ve radyocular arasında yer alan Fatih Portakal, Cengiz Semercioğlu, Geveze, Bonbon Funda ve Cenk Babaeren gibi isimlerden oluşan jüri üyeleri, en iyi öneriyi seçecek ve artık bizim de uzay insanına seslenecek bir kelimemiz olacak.

15 Eylül 2013 tarihinde sonuçlanan yarışmanın talihlisi, 25 Eylül 2013 günü https://www.facebook.com/ufokurumsal?fref=ts ve https://twitter.com/ufokurumsal sayfalarında açıklanacak.

Sınırsız isim öner, kazanma şansını artır…

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup 18 yaşından büyük herkesin katılabileceği yarışmada Türkçe olan, dini ve siyasi amaçlara hizmet etmeyen, sakıncalı ve zararlı nesne, oluşum gibi kavramları çağrıştırmayan ve genel ahlak kurallarına uygun olan öneriler jüri tarafından değerlendirmeye alınacak. Herkesin istediği kadar isim önerisi paylaşabileceği yarışmada, her isim yeni bir şans demek olacak. Kriterlere uygun olan tüm önerilerin değerlendirileceği yarışmada jürinin seçtiği ismin birden fazla kişi tarafından önerilmiş olması durumunda, seçilen ismi ilk tweet atan kişi ödül olmaya hak kazanacak.

13 Ağustos 2013 Salı

Blogger Dinamik Görünümlerdeki Yüklenme Hatasının Çözümü

Blogger Dinamik Görünümler temasını kullanan DGünü diye bir blogum var. Bir kaç aydan beri blogun görünüm şekli benim ayarladığım gibi değil de, sanki sayfa yüklenirken yarım kalmış da, renkler ve arka plan gelmemiş gibi görünüyordu.

Uzun zaman aradım ama çaresini bulamadım. Sonunda geçen gün 2globalnomads.info sitesinde rastladım, çaresini bulmuşlar. Ben de hemen denedim ve işe yaradı. "Sizin de başınızda bu dert var ise" diye yazdım.


Düzeltmek için: Blogger > Şablon > Html'yi Düzenle kısmına girmeniz gerekiyor. Kodun en alt kısmına yakın bir yerde:

    <script language='javascript' type='text/javascript'>
      setTimeout(function() {
        blogger.ui().configure().view();
      }, 0);
    </script>
  </body>
</html>

Kırmızı 0 değerini 1000 olarak değiştirin. Sanırım yüklenirken bekleme süresini böylece uzatıp sayfanın doğru olarak yüklenmesini sağlamış oluyorsunuz. Kodlar ile ilgili gösterimler 2globalnomads.info sitesinden alıntıdır.

    <script language='javascript' type='text/javascript'>
      setTimeout(function() {
        blogger.ui().configure().view();
      }, 1000);
    </script>
  </body>
</html>

Yaptığınız değişiklikleri kayıt edip çıkın hepsi bu kadar.

[ctrl]-R veya [shift]-[ctrl]-R kullanarak sayfayı yenilerseniz en son görünümü gelir.
Google bu kadar basit bir şeyi neden aylardır düzeltmiyor, anlamak zor. Bu aralar işleri yoğun sanırım.

2 Ağustos 2013 Cuma

Sosyal Medya İçinde Olmak ya da Olmamak


Sosyal medya etkisi ve ekonomisi artık birlikte yaşamaya alıştığımız kavramlar. Peki herkes buradaysa ve siz dışarıdaysanız ne olacak?
Merhaba,

Artık Sosyal Medya kavramını pek duymayan kalmadı. Sözlükler, Vikipedia, Facebook, Twitter ve yeni Google+ gibi sosyal medya servisleri en bilinenler. Bunlar kadar yaygın olmasa da irili ufaklı pek çok sosyal ağ sitesi de mevcut.

Günümüzde Sosyal Medya, e-posta, kişisel sayfalar, forumlar gibi pek çok primitif İnternet servisinin yerini aldı. Buna iyi örneklerden biri de dizin hizmetleri. Dizin (directory) hizmetleri zamanında kullanıcıların ilgilendikleri içeriklere ulaşabilmeleri için kolaylık sağlamak amacıyla kurulmuşlardı. Şimdi bunun için o kadar çok ve çeşitli alternatif var ki, artık ilgi çekmediği için Google kendisininkini kapattı bile. Zaten arama o kadar hızlanıp rafine sonuçlar verir oldu ki, ağaç köklerini andıran dizin hizmetlerini kullanmak ciddi bir zaman kaybı anlamına geliyor. Oysa bir zamanlar arama bu kadar iyi sonuçlar veremezken, mecburiyet nedeniyle bir konuda araştırma yaptığınızda bilginin labirentleri içerisinde körlemesine aradığınız verilere ulaşmaya çalışırdınız. Şimdi ise aradığınız bilgiye ulaşmanız için sadece ne arayacağınızı bilmeniz yetiyor. Sanırım aynı nedenle Google geçtiğimiz günlerde RSS okuma hizmeti Reader'ı da kapattı.

Güncel içerik anlık olarak değişiyor. Her ne kadar arama motorları bu hıza ayak uydurmaya çalışıyorlarsa da kimi zaman sosyal medya bu konuda daha hızlı. Çevrenizdeki kişilerin anlık paylaşımları sayesinde kimi zaman gündemi takip edebiliyorsunuz, kimi zamansa başka bir yerde hiç bir şekilde görmeyeceğiniz içeriklere ulaşabiliyorsunuz.

Kullanıcılar açısından bakarsak, Sosyal Medyanın da itmesi ile ilgilendiğiniz konulardaki içerik, genelde sizi buluyor. Güncel konular ilginizi çekiyorsa, kimi zaman radyo, televizyon, gazeteler gibi diğer kanallardan önce içerik kapınızı çalıyor. Facebook'dan çıkmadan, ilgilendiğiniz her konudaki gelişmeleri, makaleleri okumak, güncel görüntüleri izlemek mümkün. Zaten Facebook da kullanıcılar hiç bir yere gitmeden içeride kalsın diye çabalayıp duruyor. Böylece kendi bünyesinde yaratmaya çalıştığı ekonomik yapı daha çok gelir elde edebiliyor. Eğer kullanıcı da, almak istediği her ne ise ona ulaşabiliyorsa sorun yok tabi ama bu konuda kişiden kişiye çok değişken bir sonuç ortaya çıktığını söylemek de mümkün. Kimi, açılış sayfası olarak Gooogle ve buraya yazarak girdiği Facebook dışına çıkmazken, kimi de olabildiğince geniş alandan faydalanmak için İnternet'te surf yapıyor. Zaten var olan içeriği yeniden değerlendirip sosyal medya sitelerine getiren bu araştırmacı kesim. Sonra olanları biliyorsunuz Facebook kullanıcıları da bu içerikleri yeniden paylaşarak yayılmasına neden oluyorlar.

Sosyal Medya, satış üzerine etkisi nedeniyle firmaların da ister istemez ilgisini çekiyor. Bu nedenle de irili, ufaklı pek çok firma Sosyal Medyada var olmaya çalışıyor. Konu ile ilgili bir departman ayıran ya da bir uzman istihdam eden veya profesyonel bir firmadan destek alan büyük markalar genellikle doğru yolda ilerliyorlar. Bir de bu konuya fazla önem vermeyen ama "biz de burada olalım" düşüncesi ile işe girişip pek aradıklarını bulamayanlar da var. Tanıtım ve müşteri ilişkileri yönetimi boyutları dışında, kıran kırana pazarlama maksadıyla işe soyunanlar ise ortamları, e-posta dönemindeki spam posta yollayanlar gibi kaplamaya başladılar. Ancak, Sosyal Medyanın yapısı nedeniyle böylelerinin bu konuda başarılı olmaları pek mümkün değil. Buna iyi bir örnek, pıtrak gibi üreyen fırsat siteleri. Gözüne sokulan ilgisiz içeriğe karşı, sosyal medya kullanıcılarının tepkisi genellikle kayıtsız kalmak oluyor. Oysa pazarlama ve satış açısından sosyal medya diğer ortamlardan çok da farklı değil. Etkili kampanyalar burada da başarılı oluyor. Yeter ki projeyi iyi yürütmeyi bilecek bir ekip işin başında olsun.

Sosyal Medya, firmaların "biz de burada olalım" diye amatörce yönetebilecekleri bir mecra olmaktan çıkalı çok oluyor. Ciddi bir yaklaşım olmaması halinde istenen güçlendirici etkiyi sağlamak bir yana, tüketici gözünde itibar kaybetmek son derece kolay olabilir. Memnuniyetsiz bir iki müşterinin Sosyal Medya'da firmanıza verebileceği zarar, olası viral etkisi yüzünden beklenmeyen boyutlara ulaşabilir. O nedenle işi amatörce web tasarımı da yapan bilgisayar teknisyenine bırakıp, Sosyal Medya'nın nimetlerinden yararlanmak mümkün olmayabilir. Konuyu ciddi olarak ele almalı ve eğer sosyal medyada varlık gösterecekseniz, bunu ciddi bir iş girişimi olarak görmelisiniz. Sosyal Medyada firma stratejisini belirlemekte büyük fayda var. Daha çok satış yapmak için bir enstrüman olarak, Sosyal Medya'yı kullanmayı düşünüyor olabilirsiniz. Konu ile ilgili profesyonel yardım almaktan kaçınmayın. Firma büyüklüğünüze bağlı olarak pekala makul bir çözüm bulunabilir.

Diğer mecralar gibi sosyal medya da iyi kullanıldığında beklenen olumlu sonuçların alınabileceği, yeterli emek ve önem verilmeden kullanılmaya çalışıldığında ise olumsuz sonuçlar alınabilecek bir alan.

İyi günler dilerim.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...