16 Nisan 2012 Pazartesi

İlgi Çeken Blog Yazısı Nasıl Yazılır?


Ne yazsanız çok okuyucu çekersiniz?

Sanırım artık blog yazmanın eskisi kadar popüler olmadığının farkındasınızdır. Sosyal Medya'da Twitter gibi mikro blog siteleri zamanımızın çok ilgi çeken siteleri. Blog ilk meşhur olduğu dönemlerdeki çılgın çekiciliğini artık korumuyor. Yine de blog siteleri Yeni Medya'nın vazgeçilmezleri içerisinde yer alıyor.

İçerik oluşturmak önemli. Ancak siz de farkında olabilirsiniz, Google artık Blog sitelerine ne olursa olsun özgün içerik var diye bakmıyor. Google için daha çok, ilgi çeken ve işe yarayan içerik barındırmak önemli. Yani gerçekten aranan konularda bilgilendirici içerik varsa organik trafik alabilirsiniz.

Yazılar nasıl yazılmalı?

  • Yazılar kısa olmalı. 
  • İlginç olmalı. 
  • Görsel içermeli.
  • Düzgün bir dille, doğru yazılmış olmalı.
  • Anlatımı yormayan, sohbet eder gibi olmalı.
  • Günceli yakalamalı, uzun dönemde de işe yarayan unsurlar içermeli.
  • Başlığı konu ile ilgili ve kısa olmalı (Arayanların aradığı sözcükler içermeli-"duvar kağıdı nasıl yapılır?" gibi).


Blogunuzda neler yazarsanız ilgi çeker?

  • Güncel haberler (O an için ilgi çeker ama ya uzun dönemde (?) ).
  • İncelemeler (Ürün, hizmet, mekan - bu da güncelliği bitince pek trafik çekmeyebilir (!) ).
  • Başınızdan geçenler (Ustaca yazılırsa okuyan bulunur ama iyi olmalı) (Gezi, yaşadıklarınız, günlükleriniz).
  • Nasıl Yapılır? (Bir şeyin nasıl yapılacağına ilişkin yazılar uzun dönemde ziyaretçi çeker) (Yemek, kendin yap, sorun nasıl çözülür türü yazılar).
  • Hobileriniz (Elektronik, bahçe, marangozluk vs.).
  • Bir istisna: Ünlü biri iseniz ne yazsanız okunur. O nedenle yukarıda yazanları fazla takmayabilirsiniz ;))
Mikro Blog ve Sosyal Medyadan Yardım Alın
Çok okunmak için başlatıcı etkiyi sosyal medya sitelerindeki takipcileriniz yapabilirler. Yazdıklarınızı okumak ve arkadaşları ile paylaşmak yolu ile sosyal medya dostlarınız yardımcınız olabilirler. Dozajında kullanmanız halinde işe yarayacaktır.

Blogunuzdan para kazanabilir misiniz?
Tabi ama önce iyi bir trafiğiniz olmalı (Adsense gibi programlardan yararlanabilirsiniz).
Bloggerlara destek veren sitelerden faydalanabilirsiniz (bumerang.hurriyet.com.tr). 

10 Nisan 2012 Salı

Android Telefonda Pil Tasarrufu İpuçları


Android telefonlar pek çok işe yarayabilirler. Ancak unutmamalı ki, çok iş, çok çalışan bir işlemci ve fazla dan tüketilen pil anlamına da gelir.

Google ürünü olan programlar bu durum bilinerek tasarlandığı için mümkün olan en az kaynağı kullanırlar. Gmail uygulaması buna bir örnektir.

Başka hesaplarınız olsa da hepsini Gmail üzerinden kullanmak veri aktarım miktarınızı azaltır. Yani her hesabunuz için pop istemciyi kullanarak hesaplarınızı sisteme eklemeyin. Öyle yaparsanız olur olmadık tüm maillerin içerikleri indirilir. Oysa Gmail ile istemediğiniz içerikleri indirmeden silebilirsiniz. Gmail'de tek sunucu kontrol edildiğinden daha az pil harcanır. Yeni hesap eklemek için bilgisayarınızda https://mail.google.com/mail/u/0/#settings/accounts adresini kullanabilirsiniz.

Facebook, Twitter, Forsquare vb. uygulamaları kullanıyorsanız, bilin ki gün içinde hesabınıza gelen tüm güncellemeler bu uygulamalar tarafından siz baksanız da bakmasanız da indirilecektir. Facebook'da 450'den çok arkadaşım var. Twitter'da da 800 civarında kişiyi takip ediyorum. Güncellemeleri açık bıraktığımda 2-3 günde yaklaşık 200 MB veri kullanmış oluyorum. Üstelik telefonun pili de inanılmaz bir hızla tükeniyor.

Bu arada söz konusu uygulamaların sistem kaynaklarını inanılmaz bir kıskançlıkla sömürdüklerini ve yavaş çalıştıklarını belirteyim. Telefon işlemcisi yavaşsa feci oluyor. Bir güncelleme görmek isterken telefonun başında uyuya kalabilirsiniz.

Diğer yandan akan verileri güncelleyeyim derken, telefonunuz yaptığınız diğer işlemleri gerçekleştiremeyebilir. Mesela telefon çalarken tüm çabanıza rağmen açamayabilirsiniz (şaka yapmıyorum).

En iyisi, tüm bu sitelere bağlanabilen ve siz istemeden güncelleme yapmayan bir uygulama kullanmak olabilir. Böylece sistem kaynaklarınız siz onları görmeseniz de tüketip duran uygulamaları da kaldırabilirsiniz.

Ben Tweetdeck kullanıyorum. Oldukça hızlı çalışıyor. Güncelleme ayarlarını da manuel (yani istediğim zaman güncelleme) şekilde değiştirdim. Böylece okumadığım zaman güncellemeleri indirip boşa İnternet kotamı yemiyor.

Artık, İnternet kotam parmaklarımın arasından dökülen kum taneleri gibi uçup gitmiyor. Telefonun pili ise bitmek bilmiyor. Daha ne isteyeyim?

Siz de deneyin.

5 Nisan 2012 Perşembe

Bir Nisan Bir İnsan, İki Nisan İki İnsan


Nasıl olmuş, hafızamda nasıl bu kadar yer etmiş başlıkta saçmalattığım "bir lisan bir insan, iki lisan iki lisan" sözü bilmiyorum ama neredeyse yarım asıra dayanmış yaşıma rağmen kafamda o kadar yer etmiş ki aklımdan bir türlü gitmiyor.

Aslında sözün kendisi de öyle uzun uzadıya düşünülüp söylenmiş değil bana kalırsa. Lisan öğrenince,  benliğinizde bir başka insan oluşuyormuş gibi abuk bir ifadesi de var. Aşırı yetenekli olup, İngilizceye ek birden fazla lisan öğrendin mi, mesela Fransızca ve İtalyanca. Otur kendi kendine King oyna, en az 2 saat güzel vakit geçirirsin gibi.

Lisan öğrenmek önemli. Ancak lisan ailesi farklı olduğundan mıdır, bilmiyorum batı dillerini öğrenmek zor geliyor. Belki Ural-Altay dil ailesinden bir başka dil öğretilse daha başarılı olacak çocuklarımız.

Sonuçta, bu aralar referans dil olduğundan İngilizce bilinmesi gereken bir dil. Benim öğrenme sürecim 70'li yıllarda ilkokulda başladı. Kurs vardı giderdim. Pek bir şey öğrendiğim söylenemez. Orta, lise deseniz, Devlet okulunda ama nispeten diğer okullara göre daha yoğun yabancı dil dersleri vardı. Zar zor geçtim. Öğrendim mi? Yok canım, o kadar yıl adam gibi dil öğretilse insan öğrenir. Bir ben değil kimse doğru dürüst öğrenmedi ki!

Türkiye'de lise mezunları şakır şakır konuşur (!) o öğretilen tüm yabancı dilleri. Geçenlerde Milli Eğitim Bakanının da açıkladığı gibi 10 yıl yabancı dil eğitimi veriliyor, kimse dil öğrenemiyor. Diğer derslerin ne kadar öğretilebildiğini düşünün. Ülkece, eğitim kalitemizi yerlerde süründürüp insan kaynağımızı savuruyoruz. Bir tür toplu intihar bu! Kötü eğitim kaçınılmaz olarak sonu hazırlıyor. Aileler bir çaba ile çocuklara ek dersler, dershane desteği ile iyi bir lise ve ardından üniversite eğitimi aldırmasa, durum daha da feci olacak. Bunu yapma imkanı olmayan ailelerin çocukları ise zeki olmadıkları için değil ama imkan sahibi olmadıklarından iyi eğitilmiyorlar. Zarar gören kim? Tüm Türkiye! Size de bu durum çok saçma gelmiyor mu?

Dönelim benim İngilizce macerama. Bir ara kablo TV yeni geldiği dönemde yabancı kanalları izleme şansım oldu. Sky diye bir İngiliz kanalı Uzay Yolu (Sky Trek) Next Generation oynatıyordu. Onu izleye izleye İngilizcem gelişir gibi oldu. En azından Çorum İngilizcesi değil de gerçek İngilizce konuşan birilerini anlamaya başlamak daha önce deneyimleyemediğim bir fırsattı.

Daha sonra, özel yabancı dil kurslarına gittim. Hocalar da yabancıydı. Programlarının iyiliğinden midir bilmem öğrenir gibi oldum İngilizceyi. Artık çat pat konuşabiliyordum. Ardından altyazılı filmleri büyük bir çaba gösterip yazıları olabildiğince okumadan seyrettim. Filmlerin büyük bölümünde konuyu kaçırıyordum :)) ama zamanla daha iyi anlamaya ve konuşmaya başladım denilebilir. Sanırım zamanla şarkıları da anlar hale geldim ki bence bir dilin öğrenilmesindeki şahika nokta budur. Düşünsenize bir, Türkçe olup ne söylendiğini anlamadığınız şarkılar yok mudur hiç? Diğer gösterge de yabancı dilde rüya görmenizdir bana sorarsanız. Rüyanızda yabancı dille konuşup anlaşıyorsanız olay bitmiştir.

O kadar yıl eğitime karşın hala ancak meram anlatabilecek kadar biliyorum İngilizceyi, okuduğumu fazla gotik ve ağdalı yazılmamışsa anlıyorum ama belki 2-4 yaşlarımda başlasaydım öğrenmeye daha iyi olurdu yabancı dilim.

İşte böyle, hala zaman zaman aklıma gelip, özellikle de Nisan ayı geldiğinde de kendimce saçmalattığım o özlü sözün bana hatırlattıkları bunlar. Garip mi? Evet garip. Ama insan da garip bir tür zaten.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Inkjet Kartuş Nasıl Doldurulur?


Hiç birimiz 50-100 sayfa yazdırdıktan sonra 40-50 lira verip yeni kartuş alacak kadar zengin değiliz.

En iyisi kartuşlarınızı doldurup canı çıkana kadar yeniden kullanmaktır.

Üreticiler de bunun akıllıca olduğunun farkına varmış oldukları için önlemek adına türlü türlü önlemler alırlar.

Öncelikle gözünüzü korkutmak için; "bakın doldurursanız, yazıcınız bozulur, sonra karışmayız" derler. Oysa zaten, 2-3 takım kartuş aldığınızda yazıcınıza verdiğiniz kadar parayı üreticiye boca etmiş olursunuz.

İşe, doldurulabilir kartuşu olan bir yazıcı almakla başlayabilirsiniz. Yazıcının doldurulup doldurulmadığı konusunda en güvenilmez bilgiyi teknolojik ürün satan büyük yerlerdeki tezgahtarlardan alabilirsiniz. Dolayısıyla en iyisi bunu yaparken İnternet'ten araştırmaktır.

Evde kullanıyorsanız gerekmez ama çok yoğun çıktı alacaksanız bitmeyen-doldurulabilir kartuşları tercih edin.
Bu sistemler direkt yazıcıya takılıp kolayca doluyor.

Eğer evde ya da küçük ofiste çalışıyorsanız kendiniz doldurun mürekkep kartuşlarınızı. Dışarıya fazladan ödeme yapmayın.


Ben http://ekokartus.com/ sitesinde görebileceğiniz set ile bu işe başladım. Kolayca dolum yapabileceğiniz bir seti başka yerlerden de edinebilirsiniz. Ben Migros'tan 19 lira gibi makul bir fiyata almıştım.

Daha sonra miktar olarak daha fazlasını aldığım http://www.kartusmatik.com.tr/ sitesinden alışveriş ettiğimi de belirteyim.

Peki mürekkepler nasıl dolduruluyor?
1- Genellikle şırınga ile mürekkebin üzerindeki etiketi delip doğru delikten iğneyi sokup yavaş yavaş 2-5 cl mürekkebi hafif dışarı taşana kadar doldurmanız yeterli.
2- Tüm renkleri doldurduktan sonra bir kısım mürekkebi kağıt havluya mürekkep çıkış deliklerini öpüştürerek  boşaltın. Böylece fazla mürekkebi atmış ve bazı renklerin deliklerden çıkamaması sorununu çözmüş olursunuz.
3- İlk denemelerde çokça mürekkep oraya buraya damlar. Ne kadar dikkatli olursanız o kadar temiz iş çıkartırsınız.
4- Ekoset'in içinden çıkan CD'de her modelin dolumu ile ilgili görüntüler çok işinize yarayacaktır.

Eğer uygun model yazıcınız varsa doldurulabilir boş kartuşları da satılıyor olabilir. Bazı model kartuşlar üzerilerinde bulunan devreler ile yazma sayısı belli sınıra geldiğinde devre dışı olur. Bunların yerine her çıkarılıp takıldığında sıfırlanan devrelere sahip, doldurulabilir kartuşlar kullanabilirsiniz.


Son söz: Eliniz yüzünüz battıysa en kolay temizlik tek bulaşık süngerinin ovalama tarafına bir iki damla deterjan ile elleriniz kolayca temizler, görenlere rezil olmazsınız.

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...