25 Nisan 2009 Cumartesi

Helinaportal Kaos Makinası - Bölüm 4

Kitap Xantaar elindeki kalın kitabı okumayı bırakıp, iki eli ile hızlıca kapattı. Şaklama sesi ile kapanan kitabın bir ucundan tutup odanın diğer köşesindeki yatağa doğru fırlattı. Ayağa kalkıp pencereye doğru giden Xantaar, dışarıda gecenin bir yarısı olmasına rağmen yoğun bir şekilde akan trafiğe bir süre baktı. “Eğer sapıkca düşünceleri gerçekleştirirsen, şöyle 10-15 kişiyi öldürürsen, yakalanman halinde ceza alıp hapiste kalan yaşantını doldurursun. Oysa bunları planlayıp yazarsan Stephen King gibi meşhur bir yazar olabilirsin. Her şey basit bir tercihle oluyor. Peki, mutlu bir hayat yaşamak yerine, mutlulukla dolu romanlar yazıp, mutsuz bir yaşam sürmek de bir o kadar ahmakca değil mi? Ya görev olduğu için hayatlarını ellerinden aldıklarım nedeniyle bir gün ceza alır mıyım? Kim bilir, yakalanırsam, ama bu hiç de kolay değil.” diye düşündü. Dolaptan çıkardığı pek de taze gibi durmayan birayı açtı. Tekrar köşede duran koltuğa yöneldi. Sağ bacağındaki varisin sızısı canını yaktı bir an. “Kan, insanın bacağını bu kadar mı ağrıtır” diye geçirdi içinden. Aklı kitaptaki vampirlere gitti. “Hangisi daha iğrenç? Kan içmek mi, et yemek mi? Hayal ürünü vampirlerin iğrenç varlıklar olarak görülmesi, bilinç altında et yemenin verdigi garip suçluluk duygusunun bir yansıması olabilir mi?" gibi düşünceler kafasında bir süre dolaştı. Son bir defa ertesi gün yapacaklarını bilgisayarın küçük ekranından inceledi. Ardından kendini koltuğun rahatlığına bıraktı ve uyuyakaldı. --- Uzun uğraşlar sonrası birkaç haftada askeri bir üssün içerisinde güvenli bir yere taşınan laboratuvar, son deneyin şartlarını oluşturup neyin ters gittiğini anlamaya çalışacak olan ekibin sabırsız ve hummalı çalışmasına sahne oluyordu. Üssün içerisinde yer alan büyük uçak hangarı yeniden düzenlenmiş, tüm ekipmanın sığması biraz zor da olsa her tarafı kaplamıştı. Ekiptekiler normal yaşam alanlarından ve günlük eğlencelerinden uzak kalmanın verdiği can sıkıntısına rağmen, en azından hayatlarının her an tehlikede olmaması nedeniyle eskisine göre kendilerini daha rahat hissetmekteydiler. Makineye adını veren Helina da ekibe bütün gücüyle destek vermekte olduğundan işler beklenenden çok daha kısa süre içerisinde bitirilmişti. --- Sonunda deney için tüm şartlar hazır hale getirildi. En kısa süre içerisinde de deney tekrarı için gün belirlendi ve ekip üyeleri tam kadro geri sayıma yetişebilmek için son hazırlıklarına başladılar. Böyle çok çalışılacak bir günün sabahında ekibin neredeyse tamamı saat sabah 6 olmadan işbaşı yapmış hazırlıkları bitirmeye çalışıyorlardı. Xantaar iş tulumu ile 06:30 servisi ile üsse ulaştı. Sabahın alaca karanlığında yeni elemana pek dikkat eden olmamıştı. Üssün kapısında araç durdu. Diğer çalışanlarla birlikte Xantaar da araçtan inip nizamiyeye yöneldi. Kapı girişindeki parmak izi tanıyıcı ve iris tanıyıcılı kimlik sistemi daha önceden Xantaar'ın verilerini kaydetmiş olduğundan ilk tanılayıcı sistemi geçip ses güvenliği için mikrofonun bulunduğu, giriş ve çıkışı içeri gireni hapsedecek şekilde kurşun geçirmez camlardan yapılmış odacığa geçti. Bilgisayar: “Ses tanımı için adınızı ve soyadınızı söyleyin” komutunu verdiğinde Xantaar mikrofona doğru dönerek, oldukça temiz bir Türkçe ile “Akın Günel” dedi. Sistem: “Algılama başarısız lütfen yeniden deneyin” şeklinde karşılık verdiğinde, 120 kiloluk dev cüsseli adam boğazını temizledikten sonra sözlerini tekrarladı. “Akın Günel” saatler gibi geçen bir iki saniyeden sonra sistem: “Kimlik doğrulandı, iyi günler” dediğinde açılan cam kapıdan içeriye süzülür süzülmez güvenlikte çalışan görevli ile gözgöze geldi. Görevli: “yeni temizlikçi sensin sanıyorum, karşıdaki binanın alt katında 1004 numaralı odaya git. Malzemeler orada, hadi kolay gelsin” dedi. Xantaar teşekkür edip binaya yöneldi. --- Deney hazırlıkları sürerken, deney alanı içerisinde bir parçası daha önce bir şekilde kaybedilmiş olan kupa Ergir Hocanın "altar" diye adlandırdığı kürsü benzeri platformun üzerinde durmaktaydı. Ergir Hoca, son alınan ayar değerlerini bir kere daha denetledikten sonra, bilgisayarda gerekli ayarları girmeye başladı. İçeride iki yardımcısı Hacer ile Tünay, Ergir Hocaya yardım ediyorlardı. Diğer personel izleme odasında herşeyin doğru olup olmadığını ve son denemedeki şartların tamamının sağlandığını anlamaya çalışıyorlardı. Xantaar, içeride yakındaki binada temizlik odasının havalandırma boşluğundaki daracık ama kimsenin rahatsız edemeyeceği bölümde ağ kablolarından uygun olan birine elindeki cihazın özel probunu kuple etti. Yüklü yazılım, birkaç deneme sonrasında sistemin içerisine girmeyi başardı. Gerekli ayarlamadan sonra Xantaar duygusuz bir şekilde ekrana bakmakta olan gözlerinin arkasındaki beyninden "bu defa yarım kalan işini bitireceğini" geçirdi. Ekrandaki yanıp sönmekte olan kırmızı işarete koca elinin kalın işaret parmağıyla dokundu. Ercan ekrandaki garip ve bir o kadar da inanılmaz boyuttaki enerji birikiminin nerden geldiğini anlamak için sesli çağrı sistemi üzerinden içerde çalışmakta olan Ergir hocaya seslendi. - Hocam, enerji seviyesinde garip bir artış var, siz mi oynuyorsunuz? Ergir hoca: - Hayır dur bir de ben bakayım diye cevap verdi. Hemen ardından içeride çalışmakta olan bilim adamlarını gösteren monitörler karardı. İzleme odasından koşar adımlarla içeri giren laboratuvar personeli içeride kimseyi bulamadı. Koridorda ise baygın bir şekilde yatan Nelin'i buldular. --- Ergir hoca, monitörde izlemekte olduğu garip enerji seviyesinin bir anda giriş değerlerine düşmesine şaşırdı. Haberleşme sisteminden içeriye seslendi. - Çocuklar ne oldu? Burada birşey okunmuyor. Hacer elindeki nesneyi Ergir hocaya uzatırken, titrek bir sesle: - Hocam sizce bu nasıl oldu? diye sordu. Elinde az önce altarın üzerinden aldığı tam ve tek parça halinde bir beyaz porselen kupa duruyordu. --- İçeriye koşan Tünay az sonra geri döndü. Hocam, gitmişler! Tüm üs bomboş. Bizimkiler de izleme odasında değiller. Aletlerin hiç biri çalışıyor gibi görünmüyor. Ne oluyor anlayamadım. Ergir Hoca söylenenleri dinlemekten çok elindeki kupaya şaşkınlıkla bakmakaydı. Ağzından "sanıyorum biri birşeyleri kurcalamış olmalı" kelimeleri döküldü. Hacer, "iyi de bu kadar insan bir anda nereye gitti peki?" diye sordu. Ergir Hoca: "hiçbir yere, her şey ve herkes yerli yerinde ama korkarım kupanın kayıp parçasının başına gelenler bizim de başımıza geldi" dedi. Hacer: "Şansımız varmış en azından tek parçayız" lafını tam bitirmişken, Ergir Hoca: "Cihazların hiçbiri çalışıyor gibi görünmüyor, her ne olduysa tersine çevirmemiz ancak bu sistemi ayağa kaldırmamıza bağlı" dedi. O sırada odadan içeri Helina girdi. Odadaki üç kişi önce birbirine sonra da içeri süzülen kadına şaşkın bir bakış attılar. Helina: - Anlamıyorum Nelin bir anda nereye kayboldu? İzleme odasına gidiyorduk, sadece 3 adım ilerimde yürürken bir anda yok oldu. Sanırım bayılmışım, daha sonra izleme odasına, hatta kafetaryaya baktım ama kimseler yok. Ne oluyor? Ergir Hoca: - Birisi bir şekilde Helinaportal Kaos Makinesini çalıştırmış olmalı. Bunu her kim yaptıysa önceki deneye göre en azından 15 kat daha güçlü bir enerji kullanmış olmalı. Makinelerin çalışmaması da bundan sanıyorum. Hacer: - Haklı olabilirsiniz, ancak enerji miktarının çok daha fazla olduğunu sanıyorum tüm üssün içindekileri yok etmek için bundan çok daha fazlası gerekmez mi? derken bıyıkaltından gülüyordu. Helina: - Biri burada ne olduğunu bana anlatsın endişelenmeye başlıyorum dedi. Hacer, - Kaybolduk ama fazla uzakta değiliz. Sadece milyarlarca alternatif gerçeklikten birindeyiz. Tek yapmamız gereken kendi gerçekliğimizi bulmak. Helina, “Of, söylediğin durum gerçekleştiyse milyar sayısı iyimser bir tahmin olur. Acilen şu aletleri çalıştırmamız gerekiyor” dedi. Diğer iki bilim adamının yanına gidip ne yaptıklarına bakmaya başladı. Saatler süren uğraşları işe yaramamıştı. Tünay içeriden bağırdı. “en azından meşrubat ve bisküvi makinelerini çalıştırmayı becerdim bozukluğu olan var mı?" --- Xantaar üssü terk etmek için soğukkanlıkla nizamiyeye yaklaştı. Biyometrik tarama sistemi göz ve yüz haritasını onaylayıp kapıyı açtı. Nizamiyede görevli dışarı çıkan temizlikçiyi farketti, ancak sistem sorun göstermediğinden birşey yapmadı. Yavaş yavaş uzaklaşan Xantaar belli belirsiz cebindeki tablet PC'ye iki ufak şaplak vurup gülümsedi. Bu defa tüm sistem verileri cebindeki cihazdaydı, üstelik Ergir Hocayı ortadan kaldırma görevi de başarı ile sonuçlanmıştır.

1 yorum:

  1. Düşlerin, gerçekleşmesinin izlendiği bir çağ yaşanmakta. Düşlerin peşine takıldığımız rivayet edilse de aslında düşler yalvar yakar paçamıza takılmış sürünmekte, düşü düş yapanın da, gerçekleştirenin de müsebbibinin BİZ olmamız hasebiyle. Biz, "biz" olmasaydık; düşler kurabilirler miydi kendilerini, kendi başlarına ?
    Yine de; kimi düşler var gerçekleşmeye hasret olmayan, kimi gerçekler var düşe gerek duymayan.
    Düşlerinin Düşüncelerinden Düşmemesi Dileklerimle...
    Sevgilerimle...
    ahb

    YanıtlaSil

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...