26 Aralık 2008 Cuma

Kaos Kuramı ve Global Kriz

Kaos Kuramı ile ilgili en bilinen örnek kuskusuz "Kelebek Etkisi"dir. Hani Çin'de bir kelebek kanatlarını çırpar da Amerika'da kasırga kopar ya. Öylesi bir teori işte. Son zamanlarda yaşamakta olduğumuz 2007 Morgıç krizinde de, bir şekilde kuram kendini kanıtladı sanıyorum. Bu defa kelebek değil ama bir takım finans virtiyözü oldukları iddia edilen KELebek türdaşlarımız (primatlar ailesinden homo sapiens'ler) 10 paralık mülkü, 20 paraya morgıçlayıp bunu da finans piyasalarında "çoook yakında bu mülklerin değeri 30 para olacak, bizi fonlayıp zengin olun!" diye güzel güzel pazarlarken saadet zinciri mülkler için kimsenin 10 para bile vermemesi nedeniyle kopunca, kriz patladı. Finans kurumlarının, açığa pazarladıkları ve gerçekte mevcut olmamakla birlikte varlığını sadece morgıçla ev alıp 10 paralık evin bedelini 30 para olarak geri ödeyecek saftiriklerin (yandaki resimde altta kalmış olarak görülen şahıs gibiler) konuya uyanmaması üzerine kurulu bulunan stratejileri çöküverdi. Toplam borç miktarları sermayelerinin kat kat üzerinde olduğundan birer birer tüm finans kurumları çuvalladıklarını ve iflas ettiklerini açıkladılar. ABD para basıp bu kurumları kurtarmaya çalıştıysa da işe yaramadı. Çünkü bir kere kriz başlamıştı. Peki neden bu kriz bu kadar etkili oldu da ülkemizde bile 100 binlerce kişi işsiz kaldı? Post endüstriyel ülkeler refah ve serveti acılı bir süreç sonunda çok çalışarak ve kısmen başka ülkelerin kaynaklarını sömürerek uzun zamanda elde etmişlerdi. Zaman içinde en pahalı şey emek haline geldiğinden ve devlet de kaynaklarını büyük ölçüde sağlık, emeklilik, işsizlik ödemeleri olarak harcadığından üretimi gelişmemiş ülkelere kaydırarak refahı bir süre daha sürdürmek mümkün oldu. Ama sanırım sonunda zurnanın zırt dediği yere gelindi. "Mal üretmeyeyim, teknolojiyi üretip mallarını fakir ülkelere ürettireyim" mantığı iyi güzeldi de Amerikan işçileri bu dönüşüme ancak bu kadar dayanabildiler demek ki. Doğaldır ki araba üreten bir adama teknoloji ürettirmek pek mümkün olmayacağından arabaları bile uzak doğuda ürettirip getirmek de daha ucuza geldiğinden diğer sanayiler gibi araba sanayii de kapılarına kilit vurma planları yapmaya başladı. Batılı ülkeler bu kötü sonun uzun süredir farkındaydılar aslında. Avrupa yıllardır boşuna bilgi toplumu yaratmaya çalışmıyor! Amerika neden daha fazla doğal kaynağa hükmedebilmek için deplasmanda çocuklarını kırdırıyor sizce? Oyunu bozan, önemli faktörlerden biri Çin ve Hindistan gibi neredeyse sınırsız ve ucuz tanımının da altında kalan maliyetler ile çalışan işgücünün ezici varlığı oldu. Üstelik gelişmiş ülkelerin elindeki teknoloji kartı da kısa sürede Çin gibi ülkelerin eline geçiverince batılı üreticilerin elinde geriye bir tek markalar ve şık tasarımlar kaldı. Sizce, 10 yıllı sayılarla ifade edilebilecek sürede teknoloji kartını batının elinden alan bu geri kalmış ülkeler ne kadar sürede markaları ve şık tasarımları ele geçirir? Geriye kaldı lokomotif sektörler! Yok inşaat sektöründen bahsetmiyorum. Bahsettiğim silah ve savunma sanayii. Bitmeyen savaşların ve dinmeyen kanların bir anda bitmesi bu ana sektörü ne hale getirir dersiniz? Ya gelişmiş ülkelerde bu üretimlerden para kazanan milyonlarca işçi ve işletmenin hali nice olur. Asıl böyle bir durumda siz global krizin en derinini görürsünüz. Bu açıdan düşünülünce dünyada bu kadar kanın boşuna akmadığı, hatta 9/11 sırasında tüm dünyanın gözleri önünde yitirilen 3000'den fazla insanın bu uğurda canlarını feda ettikleri gerçeği ortaya çıkmıyor mu? 2009'da kriz derinleşecek diyorlar ya bu görüşe katılmamak mümkün eğil. Tabi ki derinleşecek çünkü bu dediğiniz kehanet kendini gerçekleştirmek zorunda. Hele ülkemiz pek bir sever krizleri. Psikolojik çöküşleri. Aslında son 30-40 yılımızın ekonomik yapısına bakarsanız değişen fazla bir şey yok. Krize girecek pek birşey de yok. Üretim deseniz bizde teknoloji deseniz bizde. Finansal yapımız da eski deneyimlerimiz nedeniyle sağlam. Panikleyip sistemden çıkan sıcak para nedeniyle biraz güç duruma düşmüş olsa da krizden fazla etkilenmemizin nedeni bence 30 yıl çift haneli enflasyonla yaşamamızla aynı: Psikolojik. Aksi halde yıllık hedeflerini gerçekleştirmiş pek çok firma panikleyip işçi kıyımına gitmezdi, öyle değil mi? Ülkemizde yakındaki seçimler krizin derinleşmesini Mart ayına kadar engelleyecektir. Bu arada herkesin gündeminde seçimler ve siyaset olacağından 3 ay daha rahat geçer. Bu arada bir mucize olur ve global kriz durulursa yaşadık. Size söyleyeyim olan 50'li ve 60'lı yıllarda doğmuş olup kriz bahanesiyle işini kaybeden insanlarımıza olacak. Özetle, şu kelebeği bir yakalarsan kanatlarını fena yolacağım da Türkiye'de kanatları yolunan bir kelebeğin dünyanın öteki ucunda ortaya çıkartacağı etkiden korkuyorum. Sağlıkla kalın.

15 Aralık 2008 Pazartesi

Zamanı Durdurmak

Bilim kurgu dizilerinin ve filmlerinin pek bir moda haline getirdiği zamanı durdurmak mümkün mü? Şüphesiz zamanı istediğimizde durdurabilsek ve durmuş zamanın içerisinde istediğimiz gibi hareket edebilsek, nesnelerin yerini değiştirebilsek, insanların duruşlarını değiştirebilsek pek keyifli olabilirdi. Heroes'un zamana hükmeden karakteri Hero Nakamura bunu yüzünü ıkınır gibi buruşturarak yapabiliyor. Keşke hepimiz için o kadar kolay olsaydı. Click filminde ise Adam Sandler elindeki kumandanın durdurma tuşuna basıp zamanı dondurup çevresindeki insanların ellerini ayaklarını sağa sola çekiştiriyordu. Peşinen söyleyeyim eğer eskaza böyle bir zaman durdurma olayını becerebilirseniz çevrenizdekilerin orasını burasını kurcalamayın! Hatta dokunmayın bile. Zamanın durması pek mümkün olmasa da sizin göreli olarak ışık hızına yaklaşacak bir hızda hareket edebilme yeteneğine sahip olmanız, çevrenizdeki zamanın sizinkine göre daha yavaş akması etkisini yaratabilir. Tabi bu durumda zaman gerçekten size göreli olarak durmuş gibi bir hal almışken nasıl çevrenizdeki havayı soluyabileceğiniz ayrı bir problem. Bu hızda hareket edebilmek için gereken enerjinin büyüklüğünü bir an için göz ardı edelim. Hala kuantum fiziğine tam olarak hakim olamadığımız için bir şekilde bunun mümkün olduğunu varsaysak, ışık hızına yakın bir hızda birine küçük bir fiske atsak bile bu etkinin karşı tarafta ve hatta sizde ne tür bir tepki oluşturabileceğinin deneysel olarak tespit edilmesi tehlikeli olabilir. Olayın masalsı yanı ise çekiciliği yüzünden daha pek çok bilim kurgu esere ilham kaynağı olmaya devam edecek gibi görünüyor. Peki zamanı durdurmak mümkün mü? Belki, hatta zaman kendiliğinden durup, yeniden devam ediyor da olabilir ama zaten biz bunun farkına varamadıktan sonra, bunun ne faydası var ki? Bir ara, ben de bir bilim kurgu denemesi yaparsam bu fikirleri de kullanabilirim sanırım. Sağlıcakla kalın! Bu zaman akışı içinde kalın :)

5 Aralık 2008 Cuma

YouTube Sanal Senfoni Orkestrası

YouTube heyacan verici bir projeyi başlattı. Sanal senfoni orkestrasına her yaştan amatör, profesyonel tüm enstruman çalanlar katılabiliyorlar. Katılımcılara Çinli besteci Tan Dun'un her konuda yardımcı oluyor. Size ait olan kısmı çalıp görüntünüzü gönderiyorsunuz. Müziği öğrenmeniz ve Tan Dun'dan yardım alabilmeniz için çeşitli araçlar http://www.youtube.com/symphony adresinde sizi bekliyor.
En iyi haber de, eğer seçilebilirsiniz New York'da Carnegie Hall'da çalabilecek olmanız. Çalışın, bölümünüzü kaydedin ve yollayın. Finalistler YouTube kullanıcılarının da katılımı ile seçilecekler. Nisan 2009'da ise New York'da Michael Tilson Thomas yönetiminde Carnegie Hall katılımcılardan başarılı olanları orkestra üyesi olarak ağırlayacak. Son görüntü yollama zamanı 28 Ocak 2009. İnternet'in insanları yakınlaştırması açısından ilginç bir gelişme ve sanat adına güzel bir projeye imza atılmış. Yeteneğiniz varsa işte size fırsat...

4 Aralık 2008 Perşembe

Google Sosyalleşmeye Devam Ediyor

Nasıl olup da gerçekleştiği ve her bir yeri kapladığı tam olarak anlaşılamasa da Facebook ile İnternet dünyasını ve dolayısıyla yurdumuzu kaplayan sosyalleşme modasına Google'ın da katılmaya çalıştığını daha önce dile getirmiştim. Her ne kadar sosyalleşme işi artık çığırından çıkıp insanların özel hayatlarının ortaya dökülmesi haline gelmişse de peydahlanan kazanç pastası halen sinekleri üzerine çekmeye devam ediyor. Kuşkusuz en tepe örneklerden birisi, iş başvurusu yapan kişileri sosyal ağlarda araştırıp uygunsuz bir takım fotoğraflarından yola çıkarak bu kişilerin iş umutlarını söndürmek. Bu tür araştırmalar yapacak kadar moral değerlerini yitirmiş İK sorumlularının psikolojik yardıma ihtiyaçları olduğunu düşündüğümü de burada not olarak düşmek istiyorum. Peki konumuza dönersek, Google bu aralar sosyalleşme adına bir iki küçük adım daha attı. Geçen ay bu küçük adımlardan birini yazmıştım. Google profillerde Facebook hissi veren birtakım eklemelerde bulunmuştu. Bu defa da Yahoo'nun Blog Servisi olan 360'da yıllardır kullanılan aynı zamanda da Facebook'da da yer alan arkadaşlarımın listesine benzeyen bir resimli kutucuğu kullanıcıların hizmetine sundu. Google Friend Connect (arkadaşlarıma bağlantı) olarak isimlendiren bu yeni servis programlama bilgisi gerekmeden herhangi bir sitenize arkadaşlarınızın listesini ekleyebilmenize imkan tanıyor. Üstelik arkadaşlarınız hangi servisi (Google, Yahoo, AIM veya OpenID vs.) kullanıyor olurlarsa olsunlar mevcut kullanıcı profillerine erişimi bu servis üzerinden yapmak mümkün oluyor. Böylece sayfanızı ziyaret edenler sizin kim olduğunuza arkadaşlarınıza bakarak karar verme şansını da elde etmiş oluyorlar. Anlayacağınız "kimi ne yapıp da istihdam etmesem" diye uğraşan İnsan Kaynakları uzmanlarına yeni bir kaynak daha yaratılmış oldu böylece :). Bu yeni uygulamayı kullanarak sitenizde yer alan kullanıcılar birbirleri ile yazışabilecekler. Örneğin kullanıcılardan biri sizin topluluğunuzdakilere bir konuda görüş sorup düşüncelerini öğrenebilecek. Arkadaşlarınız birbiri ile arkadaş olabilecekler. hatta sitenize kendi arkadaşlarını da davet edebilecekler. Yakında bu kutucuk sayesinde diğer benzeri sosyalleşme araçlarını da kolayca eklenebilecekler. Şakası bir yana ben de bu servisi bloguma ekledim (Okumakta olduğunuz bu günlüğün sağ tarafındaki sütuna da ekledim) henüz İngilizce olması nedeniyle ilk anda Türk kullanıcısını biraz zorlayabilecek olmakla birlikte bu yeni servisin kısa sürede yerelleştirilebileceğini düşünüyorum. Rekabetin zorlu olduğu bir alanda yani sosyalleşmede biraz geç de olsa Google emin adımlarla ilerliyor gibi görünüyor. Bakalım kullanıcılardan beklediği ilgiyi bulabilecek mi? Sağlıklı ve genç kalın...

3 Aralık 2008 Çarşamba

Merve'yi Tavlayabilir misiniz?

Bu adreste yer alan Merve isimli ve yapay zekalı sohbet robotunu bir deneyin. Ne kadar akıllı cevaplar verdiğine inanamayacaksınız! Botego yazılımını Türk Telekom da kendi servislerinde bir süre sonra gerçek insan yerine kullanarak müşterilerine online yardım hizmeti vermeyi planlıyor. Hadi onun da linkini vereyim. Ancak Bilge henüz öğrenme sürecinde ve öğrendiklerini de TT destek masasından aldığından pek bir tutuk :) Ancak umut verici görünüyor...

Gerçek ve Hakikat

Hakikat kırılgandır ve kişiden kişiye değişir gerçekse nispeten daha sağlam bir kavramdır. Örneğin kapalıyken televizyonun kumandasının açma...